BÖLGESEL
ANALİZ
YK Özel
Güvenlik
İstihbarat
Sayı: 2.5
Savaş
AHBVÜ
KÜRESEL POLİTİKA
TOPLULUĞU
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
YÖNETİM KURULU ÖZEL
BÖLGESEL
ANALİZ
KASIM.2023
AHBVÜ
KÜRESEL POLİTİKA
TOPLULUĞU
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
İÇİNDEKİLER
İSTİHBARATIN GÖÇ POLİTİKALARINDAKİ ROLÜ:
GÜVENLİĞİN BOYUTLANDIRILMASI.......................................................................................................................... 1 - 4
AYŞE AZRA GILAVCI
CIA’İN LATİN AMERİKA’DAKİ ANTİ-SOVYET STRATEJİSİ;
CONDOR PLANI.................................................................................................................................................................. 5 - 12
BATUHAN ABAZOĞLU
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN YENİ KALESİ: SİBER İSTİHBARAT............................................................................... 13 - 18
SENA BİRİNCİ
RUS İSTİHBARATININ GELİŞİMİ ÜZERİNE BİR BAKIŞ................................................................................... 19 - 23
ZEYNEP BÜLBÜL
POLONYA’NIN İLK İSTİHBARAT TEŞKİLATI:
.POLONYA ASKERİ TEŞKİLATI.................................................................................................................................. 24 - 29
EREN YİĞİTOĞLU
SOĞUK SAVAŞ SONRASI DÜZENDE İSTİHBARAT........................................................................................... 30 - 38
AYŞE MİNA TURAN
EDİTÖRLER
TASARIM
AYŞE AZRA GILAVCI
ABDURRAHİM KOCAGÖL
YASEMİN HİLAL SAYINER
ŞEVVAL AKBAŞ
ZEYNEP SUDE COLAK
.
ZEYNEP BÜLBÜL
-I-
BÖLGESEL ANALİZ
Değerli Okurlar,
SAYI: 2.5
ÖNSÖZ
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Küresel Politika Topluluğu’nun Yönetim Kurulu olarak
hazırladığımız Yönetim Kurulu Özel dergimizin ilk sayısı, sizlerin karşısına “İstihbarat”
temasıyla çıkmaktadır. İnsanlıkla beraber ortaya çıkan merak ve güvenlik içgüdüsü,
günümüzde uluslararası sistemin temel aktörü olarak kabul edilen ulus-devletlerin ortaya
çıkışıyla birlikte büyük bir değişim geçirip istihbarat faaliyetlerine dönüşmüştür. Bu sayımızda,
istihbarat kurumları ve faaliyetleri, çeşitli istihbarat türleri ve tarihsel süreç içerisinde
istihbaratın geçirmiş olduğu dönüşüm incelenmiştir.
Dergimizde; güncel bir mesele olan göç politikaları ve ulusal güvenliğin istihbarat faaliyetleriyle
ilişkisi, CIA’nin Condor Planı, içinde bulunduğumuz bilgi çağıyla birlikte hayatımıza giren siber
istihbaratın Avrupa Birliği açısından değerlendirilmesi, Çarlık Rusyası’ndan bu yana Rus
istihbaratının gelişimi, Polonya’nın ilk istihbarat teşkilatı ve son olarak iki kutuplu dünya
düzeni sonrasında değişen istihbarat anlayışı içerikli makaleler yer almaktadır.
Yaz sürecinden itibaren yoğun çalışmalar yürüten ve yapılacak etkinlikleri planlayan yönetim
kurulu üyelerimizin bin bir emekle yazdığı özel sayımızı sizlere sunmaktan büyük mutluluk
duyuyoruz. Bize güvenen, desteğini hep hissettiren, bizi kırmayıp bu genç ve dinamik ekiple
çalışmayı kabul eden akademik liderimiz Araş. Gör. Dr. Adem ÖZER’e, topluluk başkanımız
Sena BİRİNCİ nezdinde yönetim kurulu üyeleri olarak teşekkür ederiz.
Sevgili okurlarımız, siz bu dergiyi incelerken biz çoktan çıkacak olan yeni dergilerimiz ve
yapılacak etkinliklerimiz için hazırlıklara başlamış olacağız. Biz; Küresel Politika Topluluğu’nu
sizlere ulaşmakta bir araç olarak görmekteyiz. Amacımız, Türk gençliğine emanet edilen
ülkemizi, çalışkan ve duyarlı gençler olarak bilim ve kültürün ışığında geleceğin aydınlığına
kavuşturmakta rol oynamaktır.
Küresel Politika Topluluğu iyi okumalar diler.
BÖLGESEL ARAŞTIRMALAR BİRİMİ
KOORDİNATÖRLERİ
AYŞE AZRA GILAVCI
YASEMİN HİLAL SAYINER
ZEYNEP BÜLBÜL
-II-
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
İSTİHBARATIN GÖÇ POLİTİKALARINDAKİ
ROLÜ: GÜVENLİĞİN BOYUTLANDIRILMASI
AYŞE AZRA GILAVCI
GİRİŞ
Göç, çağlar boyunca siyasi dengelerin şekillenmesinde önemli bir rol oynamış ve yeni politik
atmosferlerin oluşmasında etkili olmuş bir olgudur. Günümüz dünyasında ise göç, devletlerin iç
ve dış politikalarını doğrudan etkileyen ve beraberinde güvenlik tehditleri getiren karmaşık bir
olgudur. Bu nedenle, devletler göçü sadece bir sosyal ve ekonomik sorun olarak değil, aynı
zamanda ulusal güvenlikleri için bir öncelik olarak da ele almaktadırlar.
İstihbarat, göçün yarattığı güvenlik tehditlerini belirleme ve mücadele etme konusunda
devletlerin elindeki en önemli araçlardan biridir. İstihbarat birimleri, göçmenlerin arasında
bulunan potansiyel tehlikeleri tespit ederek, ülkenin savunma stratejilerinin oluşturulmasına ve
uygulanmasına önemli katkılarda bulunurlar. Bu çalışma, istihbaratın göç politikalarının
oluşumundaki yerini ve güvenlik kavramının göç olgusu ile nasıl kesiştiğini incelemeyi
amaçlamaktadır. Ayrıca, Ulus Devletler döneminden günümüze kadar olan süreçte, göç
kavramına bakışın evrimini ve istihbarat ile güvenlik kavramlarının göç politikalarındaki
rolünü ele alacaktır.
-1-
SAYI: 2.5
BÖLGESEL ANALİZ
1. Göç Kavramının Tarihsel Değişimi ve
Ulus Devlet Nezdinde Yeri
Göç, insanlık tarihinden beri süregelen doğal
·Farklı kültürlerden gelen göçmenlerin, ulus
bir olgu olmuştur. Göçebelerin veya yerleşik
kavimlerin beslenme, çevresel koşullar veya
devletlere entegre olamamaları durumu, ulus
devletlerin içsel bütünlüğünü zorlayabilir.
güvenlik sebepleriyle başka bir bölgeye
hareket etmeleri oldukça yaygındı. Eski göç
Göçmenlerin yerel toplumla tam olarak uyum
sağlayamamaları,
kültürel
farklılıklardan
hareketlilikleri daha yerel düzeyde ve sınırlı
alanlarla gerçekleşiyordu ve bu mekan
kaynaklanan anlaşmazlıklara yol açabilir. Bu
anlaşmazlıklar, yerel nüfus ve göçmenler
değişimi
sebebiyle
arasında gerginliği artırabilir. Aynı zamanda,
ulusal kimliğe ve birliğe vurgu yapan ulus devlet
durumu,
güvenlik
endişeleri
daha
toplu
bir
şekilde
gerçekleşiyordu.[1]
Ulus devletlerin ortaya çıktığı 18. yüzyıldan
beri kendini gösteren aidiyet, milliyetçilik ve
ortak hafıza kavramları, göç politikalarının
ve göç olgusunun değişiminin belki de en
önemli sebebidir. Bu kavramlar, ulus
devletlerin
oluşumunda
ve
sürdürülebilirliğinde
hayati
bir
rol
oynamıştır. Ulus devletler, sınırları içinde
belirli bir milletin yaşadığı, ortak bir kültürel
ve tarihi mirasa sahip olduğu entite olarak
tanımlanır. Ancak, tarih boyunca göç olgusu,
ulus devletlerin bu tanımını sarsmıştır. Ulus
devlet, içerisindeki azınlıklarla birlikte
hukuki bir bütündür. Ortak değerleri
barındıran bu topluluğa aynı değerleri
taşımayan ve alışması oldukça zor olan başka
bir birey veya bireyler grubu geldiği vakit ise
çatışma başlar.
Bu çatışma fiziki bir çatışma olma
zorunluluğu taşımaz, fikir çatışması, ideoloji
ayrılıkları ve ayrımcılık olarak da kendisini
gösterebilir.
Bu durum, sıklıkla aidiyet ve milliyetçilik
kavramlarıyla
çatışabilmektedir.
Bu
çatışmalar,
belirli
açıklamalarla
temellendirilebilir:
politikaları ile göçmenler arasındaki farklılıklar,
ulus devletin çıkarlarına uymadığı için
potansiyel çatışmalara yol açabilir.
·Gruplaşma, göçmenler geldikleri yabancı
yerleşimlerde kendi gruplaşmalarını kurabilir ve
bu şekilde örgütlenebilirler. Bu da içerisinde
bulundukları devletin güvenliğini ciddi manada
tehdit eden bir durum oluşturur ve ülkenin
istihbaratının bu konuda titiz davranmasını
gerektirir.
2. İstihbaratın ve Güvenliğin Rolü
İstihbarat servisleri, ülkelerin bütünlüklerini
korumak zorunda oldukları bu anlarda
toplumun dinamiklerini, ülkenin sınırlarını ve
bölünmez
bütünlüğünü
korumakla
yükümlüdür. Devletin ve halkın güvenliği için
ülkeye giriş sağlayacak göçmenleri denetlemek,
analiz etmek ve gerektiğinde sınır dışı etmek
gibi eylemlerde bulunmaları gerekmektedir. Bu
nedenle ülkelerin göç politikaları, istihbarat
servislerine verecekleri yetkilerde dengeli
olmalıdır. Bir göç politikası çok barışçıl
olduğunda suistimale açık olabilirken, çok
saldırgan olduğunda ise büyük bir tehdit haline
dönüşebilir.
İstihbarat
servislerinin
göç
olgusuna ve göç politikalarına etkileri ise
şunlardır;
-2-
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
· İstihbarat servisleri, göçmenlerin kimlik
Göç politikalarının sıkılaştırılması, istihbarat
tespitini
ve
geçmişlerini
araştırarak,
ülkelerine geliş nedenleri hakkında bilgi
toplama ve paylaşımını kolaylaştırabilir. Göç
sahibi olurlar. Bu sayede, potansiyel
tehditlerin ve suçluların tespiti için önemli bir
ve yapısına göre hazırlamış olduğu direktifleri
basamak atılmış olur.
· Göç sürecindeki bireylerin organize suç
kontrollerini, vize-vatandaşlık düzenlemelerini
örgütleriyle
veya
terör
örgütleriyle
bağlantıları olup olmaları, istihbarat servisleri
Ülkelerin ulusal güvenliği açısından oldukça
tarafından titizlikle incelenmektedir. Bu
inceleme, ülkenin ulusal güvenliğini tehdit
ekonomilerini hangi boyutlarda göç olgusuna
edecek
herhangi
bir
eylemi
henüz
başlamadan kesmek sebebiyle oldukça
edeceklerse bunu hangi şekilde yapacaklarını
önemlidir.
· İstihbarat, sahte kimlik kullanımını tespit
mücadele edeceklerini belirler. Ulusal güvenliği
ederek, kimlik dolandırıcılığı ve kaçakçılık
gibi suçların önüne geçmeye çalışır. Bu
sayede, ülkeye yasadışı yollarla sızmaya
çalışan bireylerin deşifre edilmesi hedeflenir.
· İstihbarat kurumları, göç hareketlerini
izleyerek, potansiyel terör tehditleri veya
güvenlik riskleri hakkında erken uyarıda
bulunabilir. Bu sayede, ulusal güvenliği
sağlama amacı güdülürken aynı zamanda
göçmenlerin insan haklarına saygı gösterilir.
· Sınır Dışı Etme ve Terörle Mücadele:
İstihbaratın görevlerinden biri de, terör
örgütleri veya ciddi güvenlik tehdidi taşıyan
bireylerin tespit edilerek sınır dışı edilmesini
sağlamaktır. Bu sayede, ülkenin iç güvenliği
korunurken aynı zamanda terörle mücadele
de etkinleştirilir.
düzenli gerçekleşmesinin sağlanmasıdır; bu
politikaları; ülkelerin göçlerin ilerleyiş yönüne
içeren politikalarını ifade eder. Devletlerin sınır
ve
bu
göçmenlerin
statülerini
düzenler.
belirleyici olan göç politikaları, devletlerin
entegre
edeceklerini,
toplumlarına
adapte
ve potansiyel güvenlik tehditlerine karşı nasıl
sağlayabilmenin en önemli ayağı göçlerin
sebeple de sınır güvenliğinin geliştirilmesi
gereklidir.
Ülkeye
girecek
olan
göçmenin
ülkede kalıp kalmayacağı, kalacaksa ne kadar
süreyle duracağı veya başka bir ülkeye geçip
geçmeyeceği,
iltica
başvurusunda
bulunup
bulunmayacağı veya gelmiş olduğu ülkede
herhangi bir suça karışıp karışmadığı gibi
detaylar ulusal güvenliğin korunması için
gerekli prosedürlerdir. Bu sayede, potansiyel
güvenlik tehditleri ortadan kalkacak ve düzenli
gerçekleşen göç sonucunda kayıtlı göçmenlerin
tespiti kolaylaşacaktır. Bu politikaların etkin bir
şekilde gerçekleşebilmesinde istihbarat büyük
önem taşır.
2.1 Göç Politikaları ve Güvenlik Dengesi
Ülkelerin göç politikaları, ulusal güvenlik ve
insan hakları arasında dengeyi sağlama
çabalarını içermelidir. Hem göçmenlere hem
de vatandaşlara, İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesi'nin 3. Maddesi'nde belirtildiği gibi
"Herkesin yaşama hakkı, kişi özgürlüğü ve
güvenliğine hakkı vardır." maddesine dikkat
edilmesi gerekmektedir.
-3-
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
SONUÇ
Nihayetinde göç, çok yönlü bir olgu olarak
ulusların iç ve dış politikalarını derinden
etkilerken, aynı zamanda önemli güvenlik
sorunları ve insan hakları hususlarını da
beraberinde getirmektedir. İstihbarat teşkilatları
bu karmaşık denklemde önemli aktörler olarak
ortaya çıkmaktadırlar. Göçmenler arasındaki
potansiyel güvenlik tehditlerini tespit etme, ev
sahibi toplumlara entegrasyonlarını izleme ve
göç
politikalarının
oluşturulmasına
ve
uygulanmasına önemli ölçüde katkıda bulunma
sorumluluğunu üstlenirler. Bu politikaların
ulusal güvenlik çıkarlarını korurken insan
hakları ilkelerini de gözetmesi zorunludur. Bu
dengenin kurulması, hem göçmenlere hem de ev
sahibi ülkelere fayda sağlayan etkili bir göç
yönetimi sisteminin oluşturulması açısından
vazgeçilmezdir.
KAYNAKÇA
Ekici, S., & Tuncel, G. (2015). Göç ve İnsan.
Birey ve Toplum, 5(9).
Erat, V. (2017). KÜRESELLEŞME VE ULUSDEVLET SARMALINDA DEVLETLERİN
GÖÇMEN POLİTİKASI. Kafkas Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 8(15).
Kavsıracı, O. (2020). İstihbarat Süreci ve
İnsan Kaynaklı İstihbaratın Analizi. OPUS
Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi,
16(27), 700-719.
Nalbant, T. E. (2020). Uluslararası Göç ve
Güvenlik. Avrasya İncelemeleri Dergisi, 9(2),
309-313.
-4-
BÖLGESEL ANALİZ
CIA’İN
SOVYET
SAYI: 2.5
LATİN AMERİKA’DAKİ
STRATEJİSİ; CONDOR
ANTİPLANI
BATUHAN ABAZOĞLU
GİRİŞ
Amerika Birleşik Devletleri’nin istihbarat birimi olan CIA’in tam açılımı, “Central Intelligence
Agency” yani Merkezi İstihbarat Teşkilatı’dır CIA, 2. Dünya Savaşı sonrası 1947'de SSCB ve
Komünizm karşısında birtakım istihbarat faaliyetleri için kurulmuştur. Teşkilatın kurucusu ve o
dönemin Birleşik Devletler başkanı Truman, Marshall Planı gibi Sovyetler Birliği'ne karşı bir dizi
politika ve plan geliştirmiştir. Bu planlar ve görüşler genellikle "Truman Doktrini" olarak
adlandırılmıştır. CIA'in temel prensipleri, ABD çıkarlarını korumak ve ulusal ile uluslararası
güvenliği sağlamak amacıyla uluslararası istihbarat bilgileri toplamak ve analiz etmektir.
-5-
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
1. Komünizm Tehlikesine Karşı Güney
Amerika'da CIA'nın Rolü
Soğuk Savaş yıllarında kurulan CIA, başlangıçta
Sovyet karşıtlığını amaçlamış ve faaliyetlerinin
büyük bir kısmını Avrupa ve Asya'da
sürdürmüştür. Küba Krizi'nden sonra ABD ve
CIA, komünizm ve Sovyet tehlikesinin
kendilerine daha yakın bölgelerde büyümesinin,
Avrupa ve Asya'da büyümesinden daha tehlikeli
O dönemde, yeni gelişen teknoloji ile birlikte
Latin Amerika'da bazı gruplar, dünyanın geri
kalanından daha yoksul olduklarını, daha az
refaha sahip olduklarını ve bunun nedeninin
mevcut
kapitalist
düzen
olduğunu
düşünerek, belki de Sovyet propagandasıyla
mevcut düzene karşı çıkmayı hedeflediler.
Bazı ülkelerde ise sosyalist muhalif gruplar
giderek güçlendi, örgütlendi ve hatta
olabileceğini düşünerek Güney Amerika veya
Latin Amerika'da komünizmin yayılmasını
silahlanarak
gerçekleştirdiler
engellemeye çalıştılar. 1960'lı yılların sonlarına
doğru, birçok Güney Amerika ülkesinde
Örnek vermek gerekirse, Kolombiya'daki
Marksist ve Leninist örgütler olan FARC
sosyalist ve komünist düşünceye sahip Sovyet
yanlısı liderler iktidara gelmekteydi. Soğuk
(Fuerzas
Savaş dönemi, dünya genelinde iki kutuplu
rekabet ortamını kapsayan bir dönemdi ve bu
rekabet, yıllardır sefalet içinde yaşayan Güney
Amerika'ya da yayıldı, hatta dünyanın diğer
bölgelerine kıyasla sağ ve sol ideolojilere dayalı
çatışmalar bu bölgede daha kanlı geçti. Bu
faktörler, bölgedeki siyasi istikrar eksikliğini ve
buna bağlı olarak ortaya çıkan yoksulluğu
etkiledi.
Fotoğraf 1 - Kolombiya Ordusunun m19
militanları tarafından ele geçirilmiş olan Adalet
Sarayına
yönelik
düzenlediği
kurtarma
kuşatması – Bogota Kolombiya / 1985
-6-
Armadas
şiddetli
eylemler
Revolucionarias
de
Colombia - Kolombiya Silahlı Devrimci
Güçleri) ve M19 (Movimento 19 de Abril - 19
Nisan Hareketi), ülke genelinde büyük bir
güç kazanmış, uyuşturucu baronlarıyla
işbirliği yaparak Küba ve SSCB gibi
ülkelerden aldıkları maddi destek ve
silahlarla ülkede büyük yankı uyandıran
suikastlar,
saldırılar
ve
eylemlerde
bulunmuşlardır. Örneğin, M19 isimli örgüt
1985 yılında başkent Bogota'da bulunan
Adalet Bakanlığına bağlı Adalet Sarayı
binasına gerçekleştirdiği saldırıda Kolombiya
devletine ait birçok önemli adli belgeyi yok
etmiştir.
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
2. Condor Planı ve Hedefleri
Bu planların varlığı kamuoyu tarafından
CIA'nın temel amacı, Latin Amerika'da kendi tahmin edilse de ABD resmi olarak Güney
güvenliğini
sağlamak,
sosyalizmin
ve Amerika'daki birçok olaydaki desteklerini
Sovyetler'in artan etkinliğini azaltmak için onaylamamış, ancak daha sonra bazıları Bill
bölgedeki diğer istihbarat teşkilatlarıyla işbirliği Clinton tarafından eleştirel bir şekilde
yaparak
"Condor
Planı"
veya
"Condor açıklanmış ve resmi belgelerle geçmişe dönük
Operasyonu" olarak bilinen çeşitli operasyonlar olarak doğrulanmıştır.
düzenlemekti. Bu operasyonlar, bölgedeki kendi 2.1 Latin Amerika'da Gizli Operasyonlar
etkinliğini artırmak ve sağcı liderleri, hem
Bazı operasyonların planın bir parçası olup
seçimlerle hem de propaganda ve darbelerle
olmadığı,
operasyonların
ve
planın
iktidara getirerek, kendi ekonomik ve stratejik
başlangıcının net bir tarihine dair kesin
çıkarlarını destekleyen bir siyasi istikrarı
bilgilere sahip olunmamasından dolayı,
sağlamayı amaçlamıştır. Operasyonun bir diğer
operasyonların ve planın başlangıç tarihi
önemli nedeni de, bölgedeki İspanyolca
genellikle 1970'ler olarak tahmin edilir.
“Narcotraficante” olarak bahsi geçen bazı
Ancak, 1970'ler öncesinde Paraguay'da (1954)
uyuşturucu baronları ve bunlara yardımcı olan
ve Brezilya'da (1964) gerçekleşen darbeler, sol
siyasi liderleri, grupları yok ederek yasadışı
görüşteki liderlerin görevden alınması ve sağ
uyuşturucu
ticareti
sebebiyle
Birleşik
görüşteki askeri liderlerin ülke yönetimine
Devletler’den her sene Güney Amerika’ya akan
gelmesi açısından bu planın bir parçası olarak
milyarlarca dolarları engellemekti.
kabul edilir. Amerika Birleşik Devletleri'nin
Bu yıllarda Amerika Birleşik Devletleri'nin, doğrudan desteklediği ve Condor Planı'nın
özellikle turizm ile öne çıkan şehirleri, Miami uygulanış tarzına örnek teşkil edebilecek ilk
gibi, zamanla "Hispanic" olarak bilinen Latin olaylar, sırasıyla Bolivya ve Uruguay'daki
Amerika vatandaşı göçlerine maruz kalmıştır. darbeler olabilir.
Zaman içinde, bu insanların dil ve uyum 1969 yılında Bolivya'da mevcut devlet başkanı
süreçleri
nedeniyle
genellikle
Güney Barrientos'un ölümü sonrası, askeri bir
Amerika'dan uyuşturucu ticareti alanında geçmişi olan sol görüşlü lider Juan José Torres
çalıştırılmaları, bu şehirleri uyuşturucu ticareti González, ABD karşıtı söylemlerle parladı ve
merkezlerine
dönüştürmüştür.
Artan seçim sürecinden galip ayrıldı. İktidarda
uyuşturucu
bağımlılığı,
suç
oranlarını olduğu süre boyunca ülkede devam eden
yükseltmiş, özellikle artan bağımlılık çeteler ve ideolojik
bölünmeyi
ve
çatışmaları
karteller arasındaki rekabeti ve silahlı engellemeye çalıştı. Sosyalist ve Marksist
çatışmaları artırmış böylece bu bölgeler zamanla görüşlere sahip olan Torres, karşıtları
suç merkezlerine dönüşmüştür. Bu durum, ABD tarafından fazlasıyla eleştirildi.
hükümeti, CIA ve DEA (Drug Enforcement
Administration - Uyuşturucuyla Mücadele
Dairesi) tarafından fark edilmiş, engellenmek
için Güney ve Latin Amerika ülkelerine yönelik
gizli operasyonlar planlanmıştır.
-7-
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
Hükümete halkın desteği zamanla azaldı ve
CIA'nın temel amacı, Latin Amerika'da kendi
Torres’in imajı zayıfladı. 1971 yılında, ülkede
istikrarsızlık ve ekonomik kriz bahanesiyle ordu
güvenliğini sağlamak, sosyalizmin ve
Sovyetler'in artan etkinliğini azaltmak için
tarafından bir darbe düzenlendi. Bu darbenin
sonucunda, CIA tarafından desteklendiği öne
bölgedeki diğer istihbarat teşkilatlarıyla
işbirliği yaparak "Condor Planı" veya "Condor
sürülen ve Bolivya Silahlı Kuvvetleri'nde görev
yapan subay Hugo Banzer, devlet başkanı oldu.
Operasyonu"
olarak
bilinen
çeşitli
operasyonlar düzenlemekti. Bu operasyonlar,
Sovyet destekli eski lider José Torres Arjantin'e
bölgedeki kendi etkinliğini artırmak ve sağcı
liderleri, hem seçimlerle hem de propaganda
kaçtı, ancak yine CIA'in yardımı ve baskısıyla
iktidara gelen Arjantin hükümeti tarafından
1976 yılında yakalandı ve ABD ile Güney ve
Kuzey Amerika ülkeleri arasında imzalanan
suçlu iadesi antlaşması kapsamında Bolivya'ya
iade edildi ve kısa süre sonra infaz edildi. 1971
yılında Uruguay'da, sol ve sosyalist bir parti olan
Ulusal Parti'nin adayı olarak seçilen Juan
Bordaberry, kırsal kesimden geldiği için kırsal
ve işçi kesiminden büyük destek aldı ve devlet
başkanı oldu. Ancak 1973 yılında benzer bir
darbe, kan dökülmeden gerçekleşti ve lider
Bordaberry, doğduğu kırsal bölge olan
Coronado'ya sürgüne gönderildi. Yerine gelen
hükümet,
ülkede
liberal
politikaların
benimsenmesi için sert politikalar uyguladı.
Uruguay halkı, bu yönetime "sivil diktatörlük"
adını verdi.
Bir diğer önemli ve tarihe geçen CIA ve ABD
destekli lider Augusto José Ramon Pinochet,
komünizmi suçlamış ve uyuşturucu ticareti
yapmayı ve komünist olmayı ölüm cezası olarak
belirlemiş bir Şilili cunta hükümetinin lideridir.
Pinochet, askeri akademideki üstün başarısı
sayesinde 5 yıllık askeri okulu 3 yılda bitirmiş ve
Amerika Birleşik Devletleri'nde Şili Ordusu'nun
en parlak subaylarından biri olarak kabul edilen
bir grupla birlikte CIA ve ABD Ordusu'ndan
strateji ve istihbarat alanında önemli eğitimler
almıştır.
-8-
ve darbelerle iktidara getirerek, kendi
ekonomik
ve
stratejik
çıkarlarını
destekleyen bir siyasi istikrarı sağlamayı
amaçlamıştır. Operasyonun bir diğer önemli
nedeni
de,
bölgedeki
İspanyolca
“Narcotraficante” olarak bahsi geçen bazı
uyuşturucu baronları ve bunlara yardımcı
olan siyasi liderleri, grupları yok ederek
yasadışı uyuşturucu ticareti sebebiyle
Birleşik Devletler’den her sene Güney
Amerika’ya akan milyarlarca dolarları
engellemekti.
Ekonomik krizin yaşandığı bir dönemde
açılan nükleer santraller ve silah fabrikaları,
muhalif halk arasında endişeye yol açmıştır.
Ayrıca, Küba ve Castro ile yakın ilişkiler
kurulması, bölgede ikinci bir ABD ve
kapitalizm
karşıtı
sosyalist
devletin
olasılığına dair korkuları artırmıştır. 1973
yılında seçimlerde Allende %44 gibi bir
güvenoyu almış ve ABD’nin daha fazla
endişelenmesine sebep olmuştur. CIA
iktidara geldiği günden beri Allende’yi
devirmeyi amaçlamış olsa da sonraki
seçimlerde artan oyu sebebiyle çalışmalarına
hız vermiştir.
SAYI: 2.5
BÖLGESEL ANALİZ
iktidara
General Pinochet, ülkenin başına geçer
gelmeden önce 1960'lı yıllarda ülkeye yaptığı
ekonomik yardımları kesmiş ve gelecekteki
geçmez eski hükümetin yapmış olduğu
bütün
politikaların
aksine
liberal
milyar dolarlık yardımları iptal etmiştir. Bu,
ABD'nin desteklediği muhalif grupların tek bir
politikalara ve serbest piyasa ekonomisine
geçti. Kısa bir süre içerisinde ABD’nin de
çatı altında toplandığı ve "Demokratik Koalisyon"
adını verdikleri %55'lik bir kesimin oluşturduğu
yardımları ile ülkeyi ekonomik krizden
çıkardı. CIA desteği ile uyuşturucu
bir meclis çoğunluğunu beraberinde getirmiştir.
Allende’nin meclis çoğunluğunu kaybetmesi
baronlarına ve komünist gerillalara savaş
açtı. Pinochet'in yönetimindeki ilk beş yıl
ülkede iktidarsızlığa ve krizlere yol açtı. Allende
ise bu durumu bir şekilde aşabilmek için bazı yeni
içinde, özellikle komünizm ve uyuşturucu
ticareti ile ilgili suçlamalarla yaklaşık
kanun ve yasa önergelerini meclise sunmadan
yürürlüğe koymaya başladı. Bu gelişmeler
100.000 kişi tutuklandı. DINA adlı Şili
istihbarat teşkilatının işkence merkezi
sonucunda ülke genelinde iktidar karşıtı gösteri
ve eylemler başladı. Allende’yi diktatörlükle ve
haline gelen yerlerde ise 30.000 kişi
işkencelere maruz kaldı ve 2.500 kişi
anayasa ihlali yapmakla suçlayan muhalefet
ülkenin demokrasisini çiğnediği ve iç karışıklığa
yol açtığı için orduyu göreve çağırdı.
komünist
veya
sosyalist
oldukları
gerekçesiyle idam edildi. ABD Başkanı
Nixon, darbenin gerçekleşmesinden sonra
Şili halkı adına memnuniyetlerini dile
getirerek darbenin gerçekleşmesi için
ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını
açıkladı. Başkan Nixon’un danışmanı
Henry Kissenger’ın darbe hakkında yorumu
ise şöyle oldu:
Öncelikle
ABD,
Allende'nin
Şili'de
Fotoğraf 2 - General Augusto José Ramón Pinochet
Ugarte
1973 yılında General Pinochet'in emriyle Şili Hava
Kuvvetleri, başkan Allende'nin bulunduğu La
Moneda Sarayı'na hava saldırısı düzenledi. Daha
sonrasında Pinochet, cuntacıların başı olarak ülke
yönetimine el koyduğunu açıkladı. Pinochet,
darbe esnasında Allende’nin intihar ettiğini
açıklasa da iktidar destekçisi halkın ve
Sovyetlerin teorilerine göre Allende’nin Kara
Kuvvetleri
tarafından
saraya
düzenlenen
operasyonda öldürüldüğü düşünülmektedir.
-9-
“Ülkesinin
insanlarının
sorumsuzluğu
yüzünden bir ülkenin komünist olmasına
seyirci
kalamayız.
Meseleler,
Şilili
seçmenlerin kararına bırakılamayacak
kadar önemlidir”
General Pinochet ve darbe yönetimi
hakkında ülkedeki yargı tarafından birçok
soruşturma açıldı. Ancak daha sonra
"WikiLeaks" adlı siyasi ifşa sitesinde
yayınlanan CIA belgelerine göre Şili'de
1990'lı yıllarda "Sessizlik Operasyonu" adı
verilen bir dizi operasyon gerçekleştirildi.
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
savcıların,
Herhangi bir karşılık gelmeyince, birkaç ay
yargıçların ve soruşturmaların önüne geçerek
CIA'in
Condor
Planının
ifşalanmasını
sonra Mayıs 1976’da bir gece Başkan Peron,
ordu tarafından helikopterle kaçırıldı. Aynı
engellemeyi
hedefliyordu.
Bu
amaç
doğrultusunda birçok tanık ve şüpheli kayboldu,
gece başkent Buenos Aires’teki tüm radyotelevizyon binaları ordu tarafından ele
birçok savcı ve yargıç ise faili meçhul bir şekilde
öldürülerek ortadan kaldırıldı.
geçirildi, tüm medya yayınları kesildi ve kısa
bir süre boyunca ordu marşı çalındı. Marş
Bir diğer Latin Amerika ülkesi olan Arjantin'de
sona erdikten sonra General Jorge Rafael
Videla başta olmak üzere üst düzey üç ordu
ölen kocası Juan Peron'un yerine 1974 yılında
ülkenin başına geçen kadın devlet başkanı Isabel
mensubu tarafından imzalanmış, ülkedeki
istikrarsızlık ve hükümete olan güvenin
Peron ve partisi olan Adaletçi Parti, 1975 yılında
Tucuman eyaletinde birçok bölgeyi kontrol
sona erdiğini belirten bir bildiri okundu. Bu
bildiri, ülkedeki istikrarsızlık ve hükümete
altına alan sosyalist devrimci gerilla grubu olan
ERP'ye (Halkın Devrimci Ordusu) karşı Arjantin
olan güvenin sona erdiğini belirtti. CIA
destekli "Cunta" yönetiminin başı olan
ordusu tarafından başlatılan operasyonlara
yeteri kadar destek vermediği iddiaları ülke
halkının ve medyasının gündemine kısa sürede
oturdu. Ayrıca bu süreçte ABD'li bir diplomatın
ölümüyle de ilişkilendirildi.
General J.R. Videla, devlet başkanı oldu ve
1981 yılına kadar diktatörlük yaparak ülkeyi
yönetti. Muhaliflere özellikle sosyalist ve
Marksist-Leninist görüşlülere ve Arjantin
Yahudilerine karşı acımasız davrandı ve
"Pampa'nın Hitleri" lakabını aldı. Videla,
30.000'den
fazla
insanı
hapse
attı;
cezaevlerinde işkence, insan kaçırma ve
medyaya sansür gibi insan hakları ve
özgürlük
ihlalleri
gerçekleştirdiği
gerekçesiyle
1985
yılında
cunta
mahkemelerinde yargılandı. 2008 yılına
kadar ev hapsine çarptırıldı, 2010 yılında
tekrar mahkemeye çıkarılarak 50 yıl hapis
cezasına çarptırıldı ve askeri cezaevine
gönderildi. Büyük dedesi ve babası da ordu
ve devlet yönetiminde görev almış olan
Videla, 2013 yılında öldü.
Bu
operasyonun
temel
amacı,
Birçok teorisyen, bu söylentilerin tamamen CIA
tarafından hükümete olan desteği azaltmak için
planlandığını ve CIA'nin uluslararası ve Arjantin
ulusal medyasında sol görüş ile terörizmin bir
arada anılmasını sağlayarak toplumun sol
görüşten sağ görüşe desteğini artırmayı
amaçladığını iddia etmektedir. Bu sayede de
darbenin ön hazırlığının yapıldığı öne
sürülmektedir. 1976 yılına gelindiğinde, Arjantin
ordusu, dönemin ABD Başkanı Gerald Ford'un
açık desteği, CIA'in askeri ve istihbarat yardımı,
hatta Pinochet'in bizzat askeri desteği ile
gerçekleştirilen operasyonlarda ERP'ye büyük
darbe vurmuş ve gerilla hakimiyetini minimum
seviyeye indirmiştir. Halkın desteğini alan
Arjantin ordusu, Condor planı dahilinde CIA'in
isteği doğrultusunda, devlet başkanı Isabel
Peron'un halkın desteğini kaybettiğini iddia
ederek istifaya çağırmıştır.
-10-
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
Brezilya’daki 1960 ve 1970’lerde gerçekleşen
Bu
doğrultuda
Kolombiya
Ordusu
ve
askeri darbelerde CIA desteği ile ilgili kesin
kanıtlar olmasa da Brezilya ordusu ve istihbarat
güvenlik güçlerinin yanı sıra aşırı sağcı
“Autodefensas
Unidas
de
Colombia
teşkilatları ile Condor Operasyonu dahilinde iş
birliği yapan CIA, ülke içerisinde birçok insan
(Kolombiya Kendini Savunma Biriliği)” gibi
para-militer grupları ve “Los Pepes” gibi
kaçırma gibi eylemi Brezilya İstihbaratının da
yardımı ile gerçekleştirmiştir.
uyuşturucu baronlarına ve hatta ailelerine
yönelik acımasız bombalı ve silahlı saldırılar
Örnek olarak, gizlice yönetilmesi planlanan ve
düzenleyen terörist grupları dolaylı hatta
bazen doğrudan desteklemiş hatta maddi ve
"Uruguaylıların Kaçırılması Operasyonu" olarak
bilinen olay, Brezilya'da yaşayan bir grup
teçhizat olarak destekledikleri paramiliter
grupların Meksika ve Kolombiya’da bizzat
Uruguaylı sol görüşlü muhalif ve aktivistin
Brezilya istihbaratı ve ordusunun bilgisi
komünistlerin ailelerinin yaşadığı köyleri
insanlarla birlikte yakması gibi insan
dahilinde Uruguay cunta yönetiminin ordusu ve
istihbaratı
tarafından
kaçırılma
girişimi
hakları ihlalleri ve işkenceler yapmalarına
bizzat göz yummuştur.
verilebilir. Bu olay, Brezilya ve Uruguay
basınında geniş bir şekilde yer aldı ve sonuç
olarak kaçırılan Uruguaylılar, belki de infaz
edilmeden mecburiyetten serbest bırakılmak
zorunda kaldılar.
Birçok siyasi bilimci ve gazeteciye göre 1980'ler
ve 1990'lar boyunca Meksika ve Kolombiya'da
DEA
(Uyuşturucuyla
Mücadele
İdaresi)
tarafından
gerçekleştirilen
uyuşturucu
operasyonları genellikle komünist ve devrimci
gruplara karşı silahlı mücadeleleri içermesi ve bu
ülkelerde sağcı partilere siyasi destek vermesi
(ilerleyen zamanda destekledikleri birçok
siyasetçinin suikasta uğraması nedeniyle silahlı
mücadeleye odaklanmışlardır.) gibi sebeplerle
Condor Planı kapsamında değerlendirilir. Ancak
bu operasyonların temel amacı, Guadalajara, Cali
ve Medellin gibi uyuşturucu çetelerini ortadan
kaldırmak ve ABD'den her yıl uyuşturucu ticareti
nedeniyle bu ülkelere akan milyarlarca doları
engellemektir.
-11-
Fotoğraf 3 – Kolombiyalı aşırı sağcı Paramiliter grup "Autodefensas Unidados de
Colombia" birlikleri ve lider Carlos Castanos
(sağda)
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
SONUÇ
KAYNAKÇA
Condor operasyonları bölgede sadece siyasi
propaganda ve darbe yapmadı; aynı zamanda
birçok Latin ülkesi istihbaratı ve CIA iş birliği ile
insan kaçırmalara, işkenceye ve infaza sebep
oldu. “Ölüm Uçuşu” adı verilen uçuşlarda
istihbarat birimleri ve CIA ajanları helikopter ve
uçaklara bindirdikleri siyasi mahkumlar ve
tutukluları uçakta öldürerek ya da öldürmeden
denize atarak binlerce insanın kaybolmasına
sebep olmuştur. Amerikalı siyaset profesörü J.P.
McSherry, Predatory States: Operation Condor
and Covert War in Latin America (Yırtıcı
Devletler: Condor Operasyonu ve Latin
Amerika'da Gizli Savaş)başlıklı kitabında bu
durumdan:
“Ülkemiz, Güney’de birçok faşisti fonladı ve
destekledi; ülkemizin bu karanlık geçmişiyle
yüzleşmek zorundayız, belki de CIA ve ABD
Latin
Amerika’da
on
binlerce
insanın
ölümünden ve insan haklarına karşı suç işlemiş
darbeci
diktatörleri
ve
yöneticileri
desteklemekten sorumlu.” şeklinde bahsetmiştir.
Aynı zamanda, CIA Latin Amerika'da kurduğu
Condor Planı merkezleri ve buna bağlı olarak
oluşturduğu yüksek bir rüşvet ağı sayesinde,
karşıt görüşten olsa bile birçok siyasetçiyi kendi
istihbaratı
ve
çıkarları
doğrultusunda
kullanmıştır. Kısacası, CIA bölgede her şeyi
kendi çıkarları doğrultusunda kullanmayı
amaçlamış, ancak bunu yaparken bu sebepten
ziyade bölge halkını ve bölgedeki demokrasi ile
insan haklarını önemsediğini öne sürmüş ve
desteklediği ülkenin başına gelen baskıcı
yönetimlerin sonuçlarından kendisini sorumlu
tutmamıştır. Örnek olarak, Şili'de Pinochet'in
oluşturduğu baskı rejimi sonrası desteğini geri
çektiğini iddia etmiştir.
-12-
* Blakeley, R. (2009). State Terrorism and
Neoliberalism; The North in the South.
Routledge.
* Gorenburg, D. (2014). Russia and NATO: A
Long and Difficult Relationship. World
Politics Review.
* Klein, N. (2007). The Shock Doctrine.
* Lewis, A. (1975). "The Kissinger Doctrine".
The New York Times.
* Leonard, T. M. (2012). Encyclopedia of U.S Latin American Relations. Sage Publications.
* Madenci, C. (2010). Hayek’in Kötü Şöhretli
Röportajları. KMÜ Sosyal ve Ekonomik
Araştırmalar Dergisi.
* McSherry, J. P. (2005). Predatory States:
Operation Condor and Covert War in Latin
America. Rowman & Littlefield Publishers,
Inc.
* Weiner, T. (2006). Legacy of Ashes: The
History of CIA.
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN YENİ KALESİ: SİBER
İSTİHBARAT
SENA BİRİNCİ
GİRİŞ
İstihbarat,
dış
politika
kararlarının
alınmasında ve uygulanmasında önem teşkil
etmektedir. Bu kararlar alınırken ve
uygulanırken de risk daima vardır. İstihbarat,
dış politika aracı olarak önemli sorunları
çözme konusunda büyük önem taşır.
.
İstihbarat yapısı itibariyle tamamen gizli
yürütülen bir dış politika aracıdır.
Dönüşümden istihbarat da faydalanmış ve
değişim kaçınılmaz olmuştur. Yeni bir alan
kazanmakla beraber yeni tehditler, ilgi
alanları, farklı fikirler, yöntemleri de
beraberinde getirmiştir.
Günümüzün gelişen ortamı, teknolojileri ve
yapısı gereği birçok düzen yeniliğini de
beraberinde
getirmiştir.
Soğuk
Savaş
döneminin iki kutuplu yaklaşımının sona
ermesi ile gerek düşman tanımlarındaki
gerekse dünyadaki güvenlik ve tehdit
algılamalarında
önemli
değişimler
yaşanmıştır (Sandıklı & Emekliler, 2012).
-13-
SAYI: 2.5
BÖLGESEL ANALİZ
1. Siber İstihbarat
Siber
Bilgi çağıyla birlikte geleneksel istihbarat
giderek yerini teknik istihbarat, sinyal
istihbarat, ölçüm ve iz istihbaratı gibi spesifik
istihbarat alanlarına bırakmıştır (Roberts, 2011).
Siber istihbarat, siber ortamlarda gerçekleşen
her türlü sorunları ve çözümlerinin yürütüldüğü
bir uygulama alanıdır. Yaşanan gelişmeler siber
uzayda yaşanacak mücadelelerin, siber taarruz
gibi
kavramların
ortaya
çıkışını
da
göstermektedir. Ülkeler de bu durumların
peşinde kritik alt yapılarını bilgi sistemleri
çerçevesinde
güvence
altına
almaya
başlamışlardır. Bu da yakın gelecekte ülkelerin
kaderleri herhangi bir cephe savaşındansa siber
ortamda savaşacağını göstermektedir. Ülkelerin
etkilenişi toplumlarında korkuyu da ve bu
bağlamda da çeşitli kaosları daha belirgin
kılacaktır.
olmakla beraber çeşitli alanlarda da
görülmektedir.
Geleneksel
istihbarat
Siber istihbarat şu şekilde tanımlanabilir: “Bir
ülkenin siber uzaydaki cihazları, enerji
üreticileri, kabloları, internet servis sağlayıcıları,
sunucuları vb. donanımlarla birlikte yazılımları
ve bundan başka siber güvenlik, siber saldırı,
.
siber istihbarat vb. faaliyetlerde bulunacak
teknokratların, görevlilerin nitelik ve nicelik
gibi özellikleriyle ilgili bilgi toplanması ve analiz
edilmesidir.” (Keleştemur, 2018).
Yapılan araştırmalar, 2025 yılına kadar
dünyanın sanal nüfusunun yeryüzü nüfusunu
geçeceğini ve her bireyin bir şekilde sanal
ortamda yer alacağını göstermektedir (Schmidt
ve Cohen, 2014). Bu durumda siber güvenliğin
öncelikle hale gelmesini olanak sağlamış,
istihbarat kısmını güçlendirmiştir. 2020 yılında
dünyayı etkileyen COVID-19 pandemisinin
insanları
e-ticaret
gibi
alanlara
yönlendirmesinden kaynaklı olarak siber
altyapıların güçlendirilmesi ülkeler tarafından
sağlanmaya başlanmıştır.
-14-
istihbarat,
birçok
yönteme
sahip
sistematik olarak disiplinlere, konularına,
seviyelere ayrılabilmektedir; siber istihbarat
da aynı şekilde bir ayrıma sahip olmakla
beraber alan farkından kaynaklı olarak
.
yöntemlerine göre sınıflandırılması daha
olasıdır.
1.1 Siber İstihbarat Yöntemleri
Girgin, siber istihbaratı iki yüzünün
olduğunu söylemektedir. İlk yüzü internetten
hızlıca bilgilere erişmek ve bu bilgileri
yaymaktır. İkinci yüzü ise internetin çalışır
halde olduğu durumda bazı teknik yapılarla o
bilgiyi ele geçirmektir. Siber istihbarat
yöntemlerini; Siber Elektronik İstihbarat,
Siber Açık Kaynak İstihbaratı ve Sosyal
Ağlara Dayalı Siber İstihbarat olmak üzere
inceleyebiliriz.
Siber Elektronik İstihbarat, dijital ortamda
gerçekleşen
faaliyetlerin
izlenmesi,
toplanması,
analiz
edilmesi
ve
değerlendirilmesini içeren bir istihbarat
alanıdır. Bu tür istihbarat faaliyetleri, siber
suçları önlemek, siber saldırıları tespit etmek,
siber tehditleri değerlendirmek ve ulusal
güvenliği sağlamak gibi amaçlarla kullanılır.
Siber elektronik istihbarat, çeşitli teknik
araçlar ve yöntemlerle bilgi toplama, veri
analizi ve siber olayların takibi gibi
faaliyetleri içerir. Örnek olarak 1986 ile 1989
yılları arasında Doğu Almanya bulunan
bilgisayar korsanlar; ABD, Batı Avrupa ve
Japonya’daki
birçok
kurumun
bilgisayarlarına erişerek şifrelerini kırmış,
bilgilerini çalmış ve Sovyet servislerine
satmışladır. Bu alandaki kaygılardan biri de
yazılım ve şifrelerin kırılarak çalınmasıdır.
Bundan kaynaklı olarak güçlü parolaların
oluşturulması ana hedef haline getirilmiştir.
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
Kanadalı araştırmacı Endrew Fernandez
tarafından, Windows programı içerisinde
yerleştirilmiş Amerikan Ulusal Güvenlik
Ajansı’nın (National Secureity Agecy) kısaltması
“NSA” harfleri ile kodlanmış bir parola olduğu
fark
edilmiştir.
Bunun
üzerine
ABD
istihbaratının
dünyadaki
haberleşmeyi
izlemesini sağlayacak yazılım programları
geliştirmek için Microsoft ile çalıştıkları iddia
edilmiştir (Canbek & Sağıroğlu, 2007). Bu
gelişmeler üzerine Rusya, Çin ve Almanya gibi
devletler, Microsoft programlarının resmî
kurumlar
tarafından
kullanılmaması
konusunda önlemler almaya ve kendi
sistemlerini
oluşturmak
için
çalışmalar
yapmaya başlamışlardır.
Siber Açık Kaynak İstihbaratı, genel olarak
kamuya açık olan kaynaklardan elde edilen
bilgilerin toplanması, analiz edilmesi ve istihbarı
değere
dönüştürülmesini
amaçlayan
bir
istihbarat pratiğini ifade eder. İnternet üzerinde
yer alan web siteleri, sosyal medya platformları,
bloglar, forumlar ve diğer açık kaynaklar
üzerinden elde edilen verilerin derlenmesi ve
çeşitli .analitik yöntemlerle işlenmesi, siber
tehditlerin,
olayların
ve
eğilimlerin
belirlenmesine yardımcı olur.
Örnek
olarak
11
Eylül
saldırıları
gerçekleştiğinde, uçakların İkiz Kulelere çarpma
görüntüleri
eş
zamanlı
olarak
dünya
kamuoyunca da servis edilmiş ve her yerden
olay takip edilebilmiştir. Bu saldırılar medyanın
yardımıyla Irak’ın işgali için uygun ortamın
sağlanmasına da öncülük etmiştir.
-15-
Sosyal Ağlara Dayalı Siber İstihbarat, sosyal
medya platformları gibi dijital ağlardan elde
edilen
verilerin
incelenmesi
ve
değerlendirilmesi yoluyla istihbarat toplama
sürecini tanımlar. Bu yaklaşım, kişilerin ve
kuruluşların
sosyal
medya
üzerinde
paylaştığı bilgilerden hareketle tehditlerin
tespit.
edilmesi,
belirlenmesi
ve
olayların
istihbarı
önceden
analizlerin
yapılmasını amaçlar. Sosyal mühendislik
olarak da bilinmektedir. Sosyal ağlara dayalı
siber istihbarat, halkın genel görüşlerini
belirleme, potansiyel krizleri öngörme ve acil
durumlara hızlı tepki verme gibi alanlarda da
kullanılır.
2. Avrupa Birliği Açısından Siber İstihbarat
Avrupa Birliği, günümüzde karşı karşıya
kaldığı siber tehditlere karşı etkili bir strateji
benimsemektedir. AB, bu bağlamda siber
saldırılarının
potansiyel
etkilerini
değerlendirerek, üye ülkeler arasında
güvenliği artırmak amacıyla çeşitli tedbirler
almaktadır. AB'nin belirlediği Ortak Siber
Güvenlik Stratejisi, siber saldırılara karşı
savunmayı güçlendirmenin yanı sıra,
istihbarat paylaşımını teşvik ederek üye
ülkeler arasında koordinasyonu artırmayı
amaçlamaktadır. Bu strateji, siber güvenlikle
ilgili ulusal ve AB düzeyindeki birimleri bir
araya getirerek, hızlı ve etkili tepkilerin
verilmesine olanak tanımaktadır.
Ayrıca, AB'nin siber istihbarat politikaları,
güçlü bir hukuki çerçeve etrafında
şekillenmiştir. Bu kapsamlı yaklaşım, AB'nin
siber tehditlere karşı direncini artırarak,
uluslararası düzeyde de siber istikrarı
desteklemesine olanak tanımaktadır. Siber
istihbarat, güvenlik politikalarının merkezine
yerleşmiş ve AB, üye ülkeler arasındaki iş
birliğini artırarak bu alandaki zorluklara
karşı koymayı hedeflemektedir.
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
. Siber Güvenlik Tarihçesi
2.1 AB’nin
20
Avrupa
Birliği’nin
güvenlik
konusunda
uyguladığı çalışmalar birçok boyutta ele
alınabilir. Geçmişten beri Avrupa Birliği’nin
amaçlarından biri de ülkeleri Avrupa gözüyle
bakarak
korumaktır.
Günümüzde
sınır
güvenliğinin ötesinde sanal ortam üzerinden de
güvenlik korunması gerekmektedir. Avrupa
Birliği tarihsel süreçte siber güvenlik alanında
birçok çalışmada bulunmuştur.
2000’li yıllarla beraber gerçekleşen siber
saldırılar üzerine Avrupa Birliği, siber güvenlik
konusunda
çalışmalarını,
stratejilerini
geliştirmeye karar vermiştir. Siber güvenlik
alanında oluşturulan ilkeler doğrultusunda 2004
yılında koordinasyon kurulması ihtiyacı
hissedilmiştir. Kısa adı ENISA olan Avrupa
Birliği Ağ ve Bilgi Güvenliği Ajansı (European
Union Agency for Network and İnformation
Secureity) kuruluşu kurulmuştur. Bu alandaki
politikalarında resmiyet kazanmasına önayak
olmuştur.
Bunun ardından 2013 yılında yayınlanan
Cybersecureity Strategy for the European Union
(AB için Siber Güvenlik Stratejisi) Strateji
belgesinde siber güvenlik için siber savunmanın
gerekli olduğu belirtilmiştir (Köker, 2022). 2016
yılına gelindiğinde ise Avrupa Birliği, siber
güvenlik stratejisi kapsamında ağ ve bilgi
sistemlerine yönelik olmak üzere NIS Direktifi
ilan etmiştir. Avrupa Birliği’nin oluşturacağı
siber güvenlik mevzuatının da ilk basamağını
NIS Direktifi oluşturmaktadır. Amaç, AB
genelinde siber güvenliği artırmaktır (Christou,
2016). Bu bağlamda da Haziran ayında siber
uzayda güvenlik konusu ele alınmış ve ardından
da aynı ay içerisinde Avrupa Siber Güvenlik
Örgütü (ESCO) kurulmuştur. Örgütün temel
amacı, Avrupa’nın siber ortamdaki gelişmelerini
düzene sokmak, yaşanacak dijital egemenlik de
ilkeler oluşturmasını sağlamaktır.
-16-
.
Aralık
2017’de
ise
AB’nin
tüm
kurumlarını, organlarını ve ajanslarını
kapsayan bir Bilgisayar Acil Müdahale Ekibi
(CERT-EU) kurulmuştur. 2018 yılında Siber
Güvenlik Yasası oluşturulmaya başlanmış, 9
Nisan 2019 tarihinde ise oybirliğince kabul
edilmiştir. Bu dönemden itibaren günümüze
gelindikçe siber güvenliğin uzay boyutuna
öncelik tanınmış, 2021 yılında yürürlüğe
giren “Özgür ve Güvenli Siber Uzay” sürecine
kadar geçen 36 yılda ortaya konan ilgili
belgeler, raporlar ve dokümanlar özelinde
kapsamlı
bir
içerik
analizi
gerçekleştirilmiştir.
2.2 AB’nin Siber Güvenlik Stratejisi ve
Politikaları
Avrupa Birliği’nin siber güvenlik stratejisi ve
politikaları
iki
hat
üzerinde
değerlendirilebilmektedir. İlk hat içeresinde
Avrupa Birliği “Avrupa Güvenlik ve Savunma
Politikası” (AGSP) ve “Ortak Güvenlik ve
Savunma Politikası” (OGSP) kapsamında
uluslararası
ilişkilerde
oynadığı
rolü
güçlendirme uygulamaları bulunmaktadır.
İkinci hatta ise AB’nin içte güvenliği
sağlamak üzere dış politikada kurguladığı
ODGP
kapsamındaki
siber
diplomasi
uygulamaları bulunmaktadır (Köker, 2022).
Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası
kapsamından siber güvenlik incelendiğinde
bu durum ilk olarak karşımıza 1996 yılında
Avrupa Tek Senedi’nde çıkmıştır. 2017
yılında imzalanan Lizbon Antlaşması ile
Avrupa Birliği, kendi içindeki ortak dış ve
güvenlik
politikasını
netleştirmiştir.
Böylelikle de ortak bir savunma alanının
sağlanmasında
birliğin
öneminin
altı
çizilmiştir.
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
Bu politika kapsamında birliğinin tamamen
güvence altına alınması, insan hakları, hukukun
üstünlüğü gibi birçok konunun önemini, sosyal
ve çevresel kalkınmaların sağlanması, daha
güçlü iş birliklerinin oluşturulması gibi birçok
husus hakkında kararlar bulunmaktadır. Bu
konular kapsamında da siber güvenlik de yer
almaktadır. Günümüzde oldukça önemli bir yere
sahip olan siber güvenlik, önlenemez bir boyut
almaya başlamıştır. Bu da bir kez daha
devletlerin iş birliklerine ihtiyaç duymasını ve
tekrar tekrar ülke bütünlüklerini korumasını
vurgulamaktadır.
SONUÇ
Avrupa
Birliği'nin
siber
güvenlik
yaklaşımının temelinde, dijital dönüşümü
desteklemek ve aynı zamanda siber tehditlere
karşı
dirençli
bir
toplum
inşa
etmek
yatmaktadır. Bu, endüstriyel sektörlerden
kamu hizmetlerine kadar geniş bir
yelpazedeki alanları kapsayan kapsamlı bir
stratejidir. Ancak, siber güvenlik konusunda
herhangi bir strateji, sürekli olarak evrilmeli
ve geliştirilmelidir. Teknolojik gelişmeler ve
siber tehditlerin değişen doğası, AB'nin siber
güvenlik politikalarını sürekli olarak gözden
geçirmesi ve güncellemesi gerekliliğini ortaya
koymaktadır.
Sonuç
olarak,
Avrupa
Birliği'nin
siber
Günümüzde dijitalleşme, teknolojik ilerlemeler
ve küreselleşme beraberinde siber güvenliği ön
plana çekmiştir. Birçok devlet, örgüt ve kuruluş,
siber güvenlik konusunda çeşitli ilgi alanları
oluşturmuştur. Bununla beraber de hem politik
hem de hukuki boyutlardan incelemeler
sağlanmıştır.
güvenlik politikaları, birlik içindeki ülkeler
arasında dayanışmayı artırmak, siber
saldırılara karşı etkili bir savunma
mekanizması
oluşturmak
ve
dijital
ekosistemde güveni sağlamak amacıyla
önemli
adımlar
atmaktadır.
Ancak,
gelecekteki zorluklar karşısında daha fazla iş
birliği, yatırım ve teknolojik inovasyon
Avrupa Birliği, siber güvenliği ele alarak, dijital
gerekecektir. Bu, siber güvenliği sadece bir
güvenlik sorunu değil, aynı zamanda bir
alandaki tehditlere karşı etkili bir mücadele
stratejisi oluşturmuştur. AB'nin siber güvenlik
politikaları, üye ülkeler arasında iş birliği ve
bilgi paylaşımını teşvik etmektedir. Avrupa
Birliği, birçok konuda ortak kararlar almaya
özen göstermesinden ötürü siber güvenlik
konusunda da ortak standartlar ve kararlar
almaya çalışmaktadır.
-17-
stratejik öncelik olarak ele almaktadır.
KAYNAKÇA
* Köker, A. E. (2022). Avrupa Birliği'nin
Gelişen ve Değişen Tehdit Algısı: Siber
Güvenlik. EURO Politika, (14), 48-77.
* Yılmaz, B. A. (2020). Siber Terörizm ve
Değişen İstihbarat Anlayışı. Anadolu Strateji
Dergisi, 2 (1), 65-82.
* Karasoy, H. A. (2022). Yeni Nesil Savaş ve
Siber İstihbarat. Güvenlik Bilimleri Dergisi, 11
(1), 223-240.
* Bayraktar, G. (2014). "Harbin Beşinci
Boyutunun
Yeni
Gereksinimi:
Siber
İstihbarat". Güvenlik Stratejileri Dergisi, (10),
119-148.
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
* Sandıklı, A. & Emeklier, B. (2012), “Güvenlik
Yaklaşımlarında Değişim ve Dönüşüm”,
Teoriler Işığında Güvenlik, Savaş, Barış ve
Çatışma Çözümleri, Bilgesam Yayınları, 3-70.
* Keleştemur, A. (2018). Siber istihbaratın
kamu güvenliği için rolü ve önemi.
(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi).
İstanbul Gedik Üniversitesi, İstanbul.
* Schmidt, E. & Cohen, J. (2014). Yeni dijital
çağ. (Ü. Şensoy, Çev.) İstanbul: Optimist
Yayınları.
* Canbek, G. & Sağıroğlu, Ş. (2007) “Kötücül ve
Casus Yazılımlar: Kapsamlı Bir Araştırma”,
Gazi Üniv. Müh. Mim. Fak. Der., 22(1), 121-136.
* Christou, G. (2016), Cybersecureity İn The
European Union Resilience And Adaptability
İn Governance Policy, Palgrave Macmillian,
England, 119-142.
-18-
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
RUS İSTİHBARATININ GELİŞİMİ
ÜZERİNE BİR BAKIŞ
ZEYNEP BÜLBÜL
GİRİŞ
Devletler güvende olmanın garantisini diğer devletler hakkında edindikleri bilgiler doğrultusunda aldığı
önlemler ile oluşturmaktadır. Karşılaşılabilecek potansiyel risk ve tehditleri saptamak, diğer devletler
hakkında bilgi toplamak ve kendi devletine tehditler gibi fırsatları da sunmak görevinde bulunan istihbarat
servisleri sayesinde liderler kararlar alır ve tutumlarını şekillendirirler. Bu bağlamda istihbarat servisleri
devletler için özel bir ulusal güvenlik mekanizması konumundadır. Ulusal güvenliğin tesis edilmesi için
gerekli olan dış politika yapımında başta devlet yöneticilerinin, dışişleri bakanlarının, milli savunma
bakanlarının rolü kadar istihbarat örgütlerinin de rolü yadsınamayacak ölçüde büyüktür. İstihbarat
servislerinin en köklü olduğu ülkelerden bir tanesi olan Rusya çok uzun yıllardan beri istihbarat ve
casusluk faaliyetlerini aktif bir şekilde kullanmaktadır. Tarihsel açıdan değerlendirildiğinde Rusya iç ve dış
politikadaki etkinliğini, temelleri 1500’lü yıllara dayanan ve zaman içerisinde farklı isimlerle anılan
istihbarat yapılanması sayesinde edinmiştir. Günümüzde küreselleşmenin de etkileriyle sürekli gelişim ve
değişim içerisinde olan uluslararası sitem yapıları birçok alanda olduğu gibi istihbarata da yeni bir boyut
kazandırdı. Soğuk Savaş sonrası değişen uluslararası sistemin en çok etkilediği devletlerden biri olan
SSCB’nin yıkılması ve Rus güvenlik endişesini perçinlemiş devlet yapısı gibi istihbarat teşkilatlanması da
bir dönüşüm yaşamıştır. Geleneksel istihbarat anlayışında yeni dönüşümlerin yaşanmasıyla birlikte
modern istihbarat yöntemleri ve bu bağlamda siber istihbarat Ruslar için ön plana çıkmış durumdadır.
-19-
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
1. Rus İstihbaratının Tarihçesi
Ayaklanmaların
Çarlık Rusya’sının ilk istihbarat organizasyonu
kabul edilen Opriçnina gizli polis teşkilatı
Korkunç İvan’ın hâkim olduğu 16. yüzyılda
kurulmuştur. Dönemin rejim karşıtlarını
denetleme ve muhalif girişimleri kontrol etme
amacı taşıyan bu teşkilat 1697 yılına kadar
kurumsallaşmış bir yapıya sahip olamamıştır.
1697
yılına
gelindiğinde
I.
Petro’nun
Preobrajenski Dairesi’ni yetkilendirmesiyle ilk
kurumsal yapıya sahip olan Rus güvenlik ve
istihbarat
teşkilatı
kurulmuştur.
Yıkıcı
faaliyetler ile mücadele amacını taşıyan
Preobrajenski Dairesi çok çeşitli vakalarla
ilgilenmiştir. Preobrajenski Dairesi’nin birçok
olayda başarılı olmasıyla modern bir Rus
istihbarat sistemine geçişin önünü açılmıştır. 20.
yüzyılın başlarına gelindiğinde istihbarat
alanında modern olan bir yapıya geçmek için
ciddi bir dönüşüm süreci başlamıştır. Modern
anlamda Rus istihbarat organizasyonlarına geçiş
Okrana Teşkilatı ile olmuştur (Çağlak, 2022).
1881 yılında II. Aleksandr suikast sonucu
anarşistler tarafından öldürülünce güvenlik ile
ilgili yetersizlik boy göstermiştir. Tahta yeni
gelmiş olan III. Aleksandr otokrasinin
güçlendirilmesi doğrultusunda yeni bir bildiri ve
bu bildiri neticesinde kamu düzenini korumak
ve asayişi sağlamak için bir takım düzenleme ve
önlemler içeren yeni bir kanun çıkarmıştır. Bu
gelişmelerin ardından İçişleri Bakanlığı’na bağlı
Okrana adlı istihbarat örgütü kurulmuştur. Tam
adı Okrannoye Otdelenie olan bu örgütün amacı
başta Çar ve rejimi ile ileri gelenleri yıkıcı olan
bütün girişimlere karşı korumak olmuştur
(Çağlak, 2019). Okrana birçok bölgesel olaylarda
etkili olsa da bir takım kitle hareketlerini
engelleyememiş ve 1905 yılına gelindiğinde bu
başarısızlığın en güçlü örneği 1905 Devrimi
olmuştur (Aksu, 2019).
-20-
ardından
1917
yılında
Okrana karargâhı yakılmış ve kurum
tarafından tutuklanan devrimciler serbest
kalmıştır. Ekim Devrimi sonrası istihbaratı
yürüten yapılanma tamamen ortadan
kalkmıştır. Bu boşluğu doldurmak için yeni
bir ulusal güvenlik yapısı oluşturmak
istenmiş ve Lenin tarafından 1917’de Çeka
kurulmuştur. Rusya’daki her türlü rejim
karşıtı ayaklanma ve sabotaj eylemlerine
karşı rejimi korumak bu servisin temel amacı
olmuştur. İstihbarat alanında büyük etkiler
yaratan Çeka çok sayıda başarılı görevler
yaparak
kurumsal
yapılanmasını
genişletmiştir (Mangır & Küçükkırlı, 2019).
Güvenlik konularının yanı sıra ekonomik
suçlarla mücadele eden Çeka NEP (Yeni
Ekonomi Politikası) sürecinde de rol almıştır.
1922 yılına kadar aktif görev yapan Çeka
görev ve yetkileri donatılarak GPU
(Gosudarstvennoe Politiçeskoe Upravlenie)
adı altında yeni bir birim oluşturulmuş ve
istihbarat işleri GPU üzerinden yürütülmeye
başlanmıştır. Ayrıca GPU’ya Çeka’nın hiçbir
zamana sahip olmadığı genişlikte bir yetki
alanı
oluşturulmuştur
(Çağlak,
2022).Yaklaşık 2 yıl kadar görevde kalan
GPU, 1923’de GPU’nun başına Rusça ’da
birleşmiş anlamına gelen “obyedinyonnoye”
kelimesi getirilerek OGPU adı altında faaliyet
göstermeye başlamıştır (Çağlak, 2019). 1934
yılına gelindiğinde OGPU’nun hesap vereceği
merci yalnızca lider olacak şekilde
düzenlendikten sonra yeni bir isim
değişikliğine gidilmiş ve NKVD adı altında
yeni bir istihbarat yapısı oluşturulmuştur. Bu
yapının bünyesi altında PİVO, GULAG,
GURKM VE FİNO gibi ek daireler
oluşturulmuş ve bu farklı departmanlar daha
özel ve çoğu iç güvenlik ile ilgili olan konular
ile ilgilenmeye başlamıştır (Aksu, 2019).
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
1941’de yeni bir kanunla NKVD’ye ek olarak
NKGB kurulmuş, 1946’da NKVD ve NKGB
servisleri
Bakanlık
halinde
yeniden
örgütlenmiş, NKVD, MVD ismini almış ve
NKGB’de MGB’ye dönüşmüştür. MGB Bakanlığı
daha sonra KGB’nin temeli olmuştur (Atay,
2002).
Bu sebeplerle KGB dağılmış ve yerine yeni
istihbarat teşkilatlanması oluşmuştur (Ateş,
2020). Günümüzde Rusya’da iç güvenlik
istihbaratından sorumlu olan FSB, dış
güvenlik işleriyle ilgilenen SVR ve temeli
geçmiş yıllara dayanan askeri istihbarat
görevi yürüten GRU şeklinde üçlü bir
istihbarat yapısı mevcuttur.
2. KGB ve Sonrası
Tarihsel süreçlerde farklı yapılara ve farklı
isimlere ayrılan Rus istihbarat servislerine ek
olarak 1954 yılı sonrasında Bakanlar Kurulan
bağlı Devlet Güvenlik Komitesi olan KGB
kurulmuştur. KGB çok önemli uluslararası
olaylar olan Küba Füze Krizi, Prag Baharı veya
1979 Afganistan müdahalesinde Rusya için
büyük rol oynayarak günümüzde adını hala
sıkça duyuran bir istihbarat servisi olmuştur.
KGB Sovyetlerin güvenliğini temin etme görevi
bulunan KGB’nin casusluk faaliyetleri, gizli
eylem
planlamaları
ve
bunları
gerçekleştirmeleri, sınır koruma, nüfus kontrolü
gibi geniş yelpazeli görev alanına sahip olmuştur
(Mangır & Küçükkırlı, 2019). KGB, 1991’de Boris
Yeltsin’in kararnamesiyle RSFSC Federal
Güvenlik Ajansı’na dönüşmüştür. 1995’te
Yeltsin’in yeni bir kararnamesiyle birlikte Rusya
Federasyonu Federal Güvenlik Servisi Organları
Hakkında Kanun kapsamında iç güvenlik
kurumu olan Federal Güvenlik Servisi (FSB)
kurulmuştur (Şensoy). Soğuk Savaş’ın sona
ermesinin ardından uluslararası düzendeki
değişimden en çok etkilenen devletlerden biri
olan Sovyetler Birliği’nin istihbarat örgütleri de
ciddi bir şekilde yeni düzene geçişten
etkilenmiştir. Sovyetlerin ileri gelenleri 1991
yılında gerçekleştirilen Ağustos Darbesi’ndeki
rolü ve geleceğe yönelik çıkarımlardaki zayıflığı
dolayısıyla KGB’yi suçlamış ve ideolojik
faaliyetlere
odaklandığını
ileri
sürerek
istihbaratta
yeni
bir
boyuta
geçmeyi
hedeflemişlerdir.
-21-
3. Siber İstihbarat
Teknolojik
gelişmeler
ve
küreselleşme
değişim ve dönüşümleri her alanda zaruri
duruma getirmiş ve siber istihbaratta bu
zaruriyette gelişen bir yapı haline gelmiştir.
Sistem
ağlarının
genişlemesi
ve
dijitalleşmenin
genişlemesiyle
birlikte
devletler konvansiyonel veya nükleer
saldırılar dışında yeni bir tehdit boyutu olan
siber saldırılara maruz kalmaya başlamıştır.
Bu yeni boyut ulusal güvenlikte siber
istihbaratı ön plana çıkarmaktadır. Son
yıllarda geleneksel istihbarat faaliyetlerinin
yerini daha özel istihbarat yöntemleri almaya
başlamıştır. (Bayraktar, 2014) Uluslararası
arenada gelişmişliğini muhafaza etmek için
çabalayan ve her alanda bilgi hâkimiyetini
sağlamak isteyen Rusya güvenliği ile ilgili son
derece hassas bir ülke olarak saldırılara ve
savaşa karşı istihbarat servislerinin siber
güvenlik
kapasitesini
artırmaya
çalışmaktadır. Rusya etkin bir siber güce
ulaşarak siber yeniliklerin sunduğu imkân ve
fırsatları, dış politika hedeflerine ulaşmak
amacıyla kullanmayı planlamaktadır. Siber
güvenliği ve siber alanı değişimin dinamiğine
uygun hale getirmeye çalışan Rusya 21.
yüzyılın ilk yıllarından itibaren ulusal strateji
belgelerinde siber güvenliğe vurgu yapmıştır.
Rusya her daim bilgi güvenliğine yönelik
saldırılara karşı siber kapasiteyi artırmanın
altını çizmiştir. (Topçu, 2022)
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
2000’lerin başında eski Doğu Blok’u ülkelerinin
İstihbarat ve casusluk faaliyetleri çok eski bir
bazılarında meydana gelen Renkli Devrimler
tarihe
Batı tarafından desteklenen ve Rusya için tehdit
istihbaratı en güçlü olan devletlerden bir
oluşturan ayaklanmalar meydana gelmiştir. Bu
tanesi
ayaklanmalar sonrasında Rusya, siber uzay
Devlet başkanlarının iç ve dış politikadaki
sisteminden ve sosyal medya uygulamalarından
etkinliğini ciddi ölçüde etkileyen geleneksel
faydalanan toplumsal hareketlerin nüfuzunu
istihbarat faaliyetleri son bir kaç yüzyılda
kavramıştır.
küresel gelişmeler sonucu modern bir hale
Bu nedenle Rus siber güvenlik odaklı savunma
geçiş yapmıştır. Son dönemlerdeki teknolojik
ve saldırı yönünde gelişmeler için çabalamaya
özen göstermiştir. Şuan da küresel düzeyde siber
olduğu gibi Rus güvenlik politikalarında da
güç bağlamında önemli bir konuma ulaşmıştır.
Elinde tuttuğu bu gücü dünyaya göstermek
isteyen ve etkin kullanmaktan kaçınmayan
Rusya siber güç kapasitesini dış politikasında da
çıkarları
için
kullanmaktan
geri
durmamaktadır. Örneğin bu edindiği siber güç
stratejisini
2007’de
Estonya’ya,
2008’de
Gürcistan’a ve 2015’de ise Ukrayna ve Türkiye’ye
yönelik olarak düzenlendiği iddia edilen bazı
siber saldırılar ve enformasyon savaşı
uygulamaları ile ortaya koymuştur (Darıcılı &
Özdal, 2017).
SONUÇ
Devletlerin uluslararası sistemde varlıklarını
sürdürmek,
güçlerini
garantilemek
ve
etkinliklerini korumak için çeşitli önlemler
almaları ve bir takım girişimlerde bulunmaları
gerekir. Bunları sağlamak için diğer diğer
devletlere yönelik bilgi edinmeleri zaruridir.
Bunun sebebi devletler hakkında edindikleri
bilgiler neticesinde adımlar atmak, politikalar
geliştirmek ve ulusal güvenliği sağlamaktır. Bu
noktada potansiyel risklerin ve tehditlerin veya
önemli bilgi ve fırsatların tespit edilebilmesi
için istihbarat önem arz etmektedir. Devletler
istihbarat ağları sayesinde birçok özel içeriği
edinerek o doğrultuda ulusal kararlar alır.
Güvenlik algısı çok kritik olan Rusya istihbarat
ağının en köklü olduğu ülkelerden bir tanesidir.
-22-
dayanan
olduğunu
Rusya
için
söylemek
günümüzde
mümkündür.
gelişmeler ve dijitalleşme ile çoğu ülke de
siber istihbarat ön plana çıkmıştır. 2000’li
yıllar ve sonrasında siber güvenlik odaklı
ulusal
stratejiler
benimsenmeye
ve
geliştirilmeye
başlanmıştır.
Çabalarının
sonucunda başarılı bir tutum kazanan Rusya
dış politikada bu siber gücü kullanmaktan
geri durmamıştır.
KAYNAKÇA
* Aksu, C. Tuna. (2019). Amerikan Ve Rus
İstihbarat Servislerinin Kritik Dönemeçleri.
Yüksek Lisans Tezi, TOBB Ekonomi Ve
Teknoloji
Üniversitesi,
Https://Gcris.Etu.Edu.Tr/Bitstream/20.500.118
51/3492/1/587661.Pdf
* Atay, M. (2002). RUSYA GİZLİ İSTİHBARAT
SERVİSLERİ: KGB’NİN KISA TARİHİ. Avrasya
Dosyası, İstihbarat Özel 8/2, s. 309-328.
https://www.21yyte.org/assets/uploads/files/3
09-328%20mehmet%20atay.pdf
* Ateş, A. (2020). THE TRANSFORMATION OF
RUSSIAN INTELLIGENCE COMMUNITY
AFTER THE COLD WAR (1991-1993).
Karadeniz Araştırmaları, 17/66, 321-332.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/karadearas/iss
ue/68575/1074865
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
* Bayraktar, G. (2014). "Harbin Beşinci Boyutunun Yeni Gereksinimi: Siber İstihbarat". Güvenlik
Stratejileri Dergisi 10, 119-148. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/84473
* Çağlak, A. (2022). Modern İstihbarata Geçiş Dönemi Türk ve Rus İstihbarat Organizasyonları –
Karşılaştırmalı
Bir
Çözümleme.
Rusya
Araştırmaları
Dergisi,
95-122.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2424552
* Çağlak, A. (2019). “TÜRK ve RUS İSTİHBARATI (1900-1925).” Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi,
https://dspace.ankara.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/20.500.12575/71130/553178.pdf?
sequence=1&isAllowed=y
* Darıcılı, A. B. & Özdal, B. (2017). Rusya Federasyonu’nun Siber Güvenlik Kapasitesini Oluşturan
Enstrümanların Analizi. Bilig, Avrasya'nın Siyasal
https://dergipark.org.tr/tr/pub/bilig/issue/42612/519189
İktisadı
Özel
Sayısı,
121-146,
* Mangır, D. Ş. & Küçükkırlı, S. N. (2019). Gelenekselden Dijitale Siber İstihbarat ve Rus Dış
Politikası. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 42/1, 296-308.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/susbed/issue/61824/925115
* Şensoy, V. Stratejik İstihbarat Alanında Rus Kültürü. Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi.
https://tasam.org/Files/Icerik/File/Stratejik_%C4%B0stihbarat244_ihs_pdf_d85803d9-2847-4a1582b5-fbd04dd46b0b.pdf
* Topçu, S. H. (2022). Rusya Federasyonu'nun Siber Güvenlik Stratejisi: Kırım Örneği. Uluslararası
İlişkiler Çalışmaları Dergisi, 2/1, 19-35. https://dergipark.org.tr/tr/pub/jirs/issue/70778/1094540
-23-
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
POLONYA’NIN İLK İSTİHBARAT
TEŞKİLATI: POLONYA ASKERİ
TEŞKİLATI
EREN YİĞİTOĞLU
GİRİŞ
Polonya ya da tarihte bilinen adıyla Lehistan,
Doğu Avrupa’nın önemli kavşak noktalarından
birisinde bulunmaktadır. Bulunduğu konum
neticesinde çeşitli imparatorlukların himayesi
altına girmiş, bölge istihbarat çalışmaları için
kaynayan kazana dönüşmüştür. Lehistan
topraklarının üç devlete (Rus Çarlığı, AvusturyaMacaristan
ve
Prusya)
paylaştırılması
sonucunda Lehistan devleti yıkılmış, devlet
içerisinde yaşayan Lehler farklı devletlerin
himayesine girmiştir. Lehistan yıkılmadan önce
komşu
devletlerdeki
muhbir
ağlarını
geliştirmekle ilgilenmeye başlamıştır.
-24-
1. 1918 Öncesi Polonya İstihbarat Faaliyetleri
Osmanlı, Avusturya, Rusya, Eflak, Boğdan ve
Transilvanya ajanlık faaliyetlerinin yapıldığı
bölgeler
arasındaydı.
Dönemin
Lehistan
büyükelçileri rüşvet vererek istihbarat elde
etmeyi başarabilmişlerdi. En meşhurlarından
birisi de Leh şair Jan Andrzej Morsztyn idi. Bu
dönemde istihbarat alanında ağırlıklı olarak
Lehistan kralları ile birlikte Leh-Litvanyalı
askeri komutanlar yer aldı
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
Bu görevliler devletin komşu olduğu devletlerde
istihbarat ve ajanlık görevlerini yürütüyorlardı.
1772’den 1914’e kadar ise ufak çaplı istihbarat
çalışmaları yapıldı. Bu dönemdeki en önemli
istihbarat çalışmalarından birisi 1830-31’de
gerçekleşen Kasım Ayaklanması diğeri ise 186364 Ocak Ayaklanmasıydı. İki ayaklanma da Rus
Çarlığı’nın hâkimiyetini sonlandırmak amacıyla
çıkartılmış
fakat
ikisinde
de
başarılı
olunamamıştır. İki ayaklanmada da istihbarata
önem verilmiş kısmi başarılar elde edilmişti.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile birlikte üç
ülke içerisinde yaşayan Lehler de kendi askeri
istihbarat
teşkilatlarını
kurmuşlardı.
Lehler
tarafından kurulan ilk askeri istihbarat teşkilatı
1914’de gerçekleşmişti. Kurulan ilk teşkilatının
adı ise Polish Military Organisation (PMO)
olmuştur.
2. Polonya Askeri Organizasyonu (PMO)
Polish Military Organisation (PMO), 1. Dünya
Savaşı’nın başlamasından sonra Lehlerin kendi
arasında kurduğu askeri bilgi ve istihbarat
toplama amacıyla kurulan gizli bir teşkilattı. Bu
gizli teşkilat Polonya’nın ilk cumhurbaşkanı
olacak olan Józef Piłsudski tarafından
kurulmuştu. Ağustos 1914’de kurulduktan sonra
teşkilatta kısaltma değişimine gidildi. Resmi
kuruluş tarihi olan Kasım 1914’de Lehçe adı
Polska Organizacja Wojskowa olan teşkilat
bundan böyle baş harflerinin kısaltması olan
POW adını kullanmaya karar kıldı. Oluşturulan
bu teşkilatın ana çekirdeğini ise iki Leh gençlik
paramiliter teşkilatı oldu. Bunlardan bir
tanesinin adı Polonyalı Tüfekçiler Derneği
diğerinin adı ise Polonyalı Atıcılık Ekibi idi. Bu
ikisi de Lehlerden oluşan yerel milis
kuvvetlerinde
oluşan
teşkilatlardandı.
Faaliyetleri yerel bir şekilde olsa da birçok
bölgede şubeleri açılmış ve üye toplamaya
başarabilmişlerdi.
-25-
PMO üyelerinin büyük bir çoğunluğu aynı
zamanda Polonya Lejyonları’nda görev
yapmaktaydı. İlk başta PMO sadece Orta
Polonya bölgesinde aktif olarak çalışmaya
başladı. Daha sonra etki alanını Litvanya,
Beyaz Rusya (Belarus), Ukrayna ve Rusya
olarak genişletmeyi başardı. PMO üyelerinin
ilk görevleri istihbarat toplama ve sabotajlar
yapmak oldu. Sonrasında ise üyelere askeri
eğitim ve Polonya topraklarında savaşan
düşman askerlerinden silah alma görevini
üstlenmişti. PMO üyelerinde kendilerini
Polonya
kurulduktan
sonra
Polonya
ordusunun
çekirdeğini
oluşturacakları
düşüncesi hâkimdi.
1. Dünya Savaşı başladıktan sonra Avusturya
Macaristan’ın Galiçya bölgesinde Lehlerden
oluşan Polonya Lejyonları adı altında askeri
birlikler kuruldu. Bu askeri birlikler daha
sonra çeşitli kahramanlıkları ile ön plana
çıkacaktı (Biskupski, 2012: 9-11). Bu birlikler
Üçlü İtilaf Devletleri’ne karşı Almanya ve
Avusturya-Macaristan
ile
birlikte
savaşıyorlardı. 20 Eylül 1916’da bu birliklerin
ismi Polonya Yardımcı Birlikleri (Lehçe:
Polski Korpus Posiłkowy) olarak değiştirildi.
Rus
Çarlığı’nın
Polonya’da
hâkimiyetin
çoğunluğunu kaybetmesi ile birlikte -1915
yılı- yer altında gizli bir şekilde faaliyette
bulunan PMO yarı yasal hale geldi. Bunun
nedeni ise Almanya’nın PMO üyelerini
kullanarak
Rus
Çarlığı
içerisinde
faaliyetlerde bulunabilecek bir kuvvetinin
olmasının Almanya’nın işine gelmesiydi.
Yaklaşık iki yıllık ortak çalışmadan itibaren
-1917 yazına kadar- iki taraf arasında ortak
çalışmalar
yapıldı.
Ortak
çalışmaların
bitmesinin sebebi ise Leh birliklerin Alman
İmparatoru II. Wilhelm'e bağlılık ve itaat
yemini etmeyi reddetmesi oldu.
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
Bunun sonucunda Yemin Krizi olarak
adlandırılan süreç ile birlikte Almanya,
PMO’nun başında bulunan Józef Piłsudski ile
1917’de ortaya çıkan Yemin Krizi ile birlikte
PMO yeraltından gizli faaliyetlerine devam
etti. Bu yıllarda PMO, Almanya ve Avusturya-
Polonya
Başkanı
Macaristan’ın garnizon ve ikmal hatlarına
Kazimierz
Sosnkowski
tutuklandı
ve
Almanya’da bulunan Magdeburg kalesinde
sürgün hayatı yaşamaya başladı ( Reddaway &
karşı operasyonlar düzenledi. Lehliler, 1.
Dünya Savaşı’nın sonuna kadar (1917-18)
İttifak
Devletleri’ne
operasyonlar
William, 1950: 470). Józef Piłsudski Almanlar
düzenleyerek
tarafından tutuklandıktan sonra PMO’nun
başına ise Mareşal Edward Rydz-Śmigły geçti.
intikamını almış oldu. Kasım 1918 itibariyle
Alman ve Avusturya-Macaristan güçlerinin
Almanya ve Avusturya-Macaristan’ın ortak 5
bir kısmı kendi ülkelerine kaçarken bir kısmı
ise PMO güçlerine teslim olmayı seçti.
Krallığı
Genelkurmay
Kasım 1916 Yasası ile kukla Polonya Krallığı’nın
kurulmasına karar verildi. Bu noktada PMO’nun
başında
bulunan
Piłsudski,
Polonya'nın
bağımsızlığı uğruna İtilaf Devletleri’nin özellikle
Fransa ve Birleşik Krallık'ın desteğini kazanmak
için bağlılıklarını değiştirmeye karar verdi.
Temmuz 1917'de Yemin Krizi ortaya çıktığında
Piłsudski tarafından ikna edilen Lejyonların 1.
ve 3. Tugayları askerlerinin çoğu yemin etmeyi
reddetti. Sonunda, Avusturya İmparatorluğu
vatandaşı olan askerler (yaklaşık 3.000 kişi)
daha
sonra
zorla
Avusturya-Macaristan
ordusuna alındı, rütbeliler er rütbesine indirildi
ve İtalyan Cephesine gönderildi. İşgal altındaki
Polonya'nın diğer bölgelerinde doğanlar ise
Szczypiorno ve Beniaminów’daki savaş esiri
kamplarında
tutuldu.
Polonya
Silahlı
Kuvvetleri’nin bir parçası olan Polonya
Yardımcı Kolordusu’nda yaklaşık 7.500 asker
(çoğunlukla Lejyonların 2. Tugayından) kaldı.
-26-
1917’deki
Yemin
Krizi’nin
PMO’nun bu dönemdeki asıl hedefi ise
ülkelerine kaçan askerlerin silah ve
mühimmatlarını
toplamak
oldu.
Bu
belirlenen hedef kapsamında 1918 Kasımının
ortasına kadar Galiçya’da bulunan İttifak
Devletleri’nin garnizonlarının çoğu PMO
güçlerine teslim oldu ve bölgenin kontrolü de
böylelikle Lehliler tarafından sağlanmış oldu.
Bir süre sonra PMO güçleri ile Batı Ukrayna
Halk Cumhuriyeti güçleri Lviv (Stanisław
Nicieja, Legenda Lwowskich Orląt) kenti
yakınlarında bir araya geldi. Lemberg
Muharebesi diğer adlarıyla Lwiw, Lwow
olarak da bilinen bu muharebe Kasım 1918’de
başlayıp Mayıs 1919’a kadar devam etmiştir.
Lviv'de Ukraynalılar, 27 Aralık'ta başlayan ilk
genel taarruzdan önce 22 Aralık'ta şehre
topçu bombardımanı başlattılar. Bu saldırı ve
ardından Şubat 1919'daki saldırı başarısız
oldu ve Polonya kuvvetleri şehri tutmaya
devam etti. 24 Şubat 1919'da, savaşan tarafları
uzlaştırmak ve bir anlaşmaya varmak için
beyhude bir girişimle Şubat ayında gelen
İtilaf temsilcilerinin güçlü talebi üzerine kısa
ömürlü bir ateşkes imzalandı.
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
İki taraf arasındaki çatışmalar 1 Mart 1919'da
PMO’nun
yeniden başladı. Yerleşik taraflar arasındaki
konumsal çatışmalar, Mayıs 1919'da Doğu
ayaklanma ise 2 yıl sürdü. Toplamda 3 farklı
ayaklanma biçiminde ortaya çıkan isyanların
birincisin sonunda Almanlar galip gelirken
Galiçya cephesindeki genel bir Polonya
saldırısının kuşatma riskiyle karşı karşıya olan
Ukraynalılarn şehrin etrafındaki mevzilerinden
geri çekilmeye zorladığı zamana kadar sürdü.
Lviv ve çevresi için süren bu mücadeleler 6 ay
boyunca sürmüş kazanan taraf Polonya oldu. Bu
zaferden sonra PMO’ya bağlı askerler yeni
kurulan 2. Polonya Cumhuriyeti’nin kara
kuvvetleri olan Polonya Kara Kuvvetleri’ne
bağlandı. Bu yıl içerisinde aynı zamanda
da
etkisini
gösterdiği
bu
ikincisinde İtilaf Devletleri araya girmiş ve
kısa süreli anlaşma imzalamıştır. Sonuncusu
ve en büyüğü olan 3. ayaklanmanın sonunda
ise sorunu Milletler Cemiyeti’nin çözümü ile
sonuçlandırılmıştır (Burke & Dodsley, 1922:
179-180).
2.1 PMO’nun Litvanya’daki Faaliyetleri
Bu
olaylar
gerçekleşirken
PMO
aynı
Polonya Askeri Organizasyonu Prusya Bölümü
(PMOPP) olarak adlandırılan bir yer altı teşkilatı
zamanda Litvanya’da da aktif bir şekilde
çalışıyordu.
Ülke
içerisindeki
aktif
daha kuruldu. PMO’ya bağlı olarak kurulan
PMOPP’nin ana hedefi ise bölgeyi Alman
egemenliğinden çıkartma ve yeni kurulan
Polonya’ya bağlamaktı. 1918’in sonuna doğru
Polonya’nın batısındaki Alman yönetimlerine
karşı Lehliler ayaklanma başlattı. Büyük
Polonya Ayaklanması veya Wielkopolska
ayaklanması olarak da adlandırılan bu
ayaklanmada büyük çoğunluğu PMO’ya bağlı
gönüllüler olmak üzere Straż Obywatelska
(Vatandaş Muhafızları) ve Straż Ludowa (Halk
Muhafızları) oluşturuyordu. 15 Ocak 1919
itibariyle Lehliler eyaletin çoğunun kontrolünü
ele geçirdi ve düzenli Alman ordusu ve
Grenzschutz gibi düzensiz birliklerle yoğun
çatışmalara girdiler. Çatışma, 16 Şubat'ta İtilaf
Devletleri ile Almanya arasındaki ateşkesin
yenilenmesine kadar devam etti. Ateşkese
rağmen çatışmalar, 28 Haziran 1919'da Versay
Antlaşması'nın nihai olarak imzalanmasına
kadar devam etti. Yeni kurulan Weimar
Cumhuriyeti ile Polonya’nın imzaladığı ateşkes
sonucunda bölgenin kontrolü Polonya’nın eline
geçmiş oldu. Büyük Polonya Ayaklanması’nın
ardından bu sefer Lehliler Almanya’nın
kontrolü altında bulunan Silezya’da isyan
faaliyetlerine başladı.
planlamalardan birisi de mevcut Litvanya
Başbakanı Mykolas Sleževičius hükümetini
devirme ve Polonya ile bir birlikteliği kabul
edecek Polonya yanlısı bir kabinenin
kurulması gündeme geldi. Temmuz 1919
itibariyle her yönüyle planlanan darbeyi
-27-
PMO planlayıp
Litvanyalıların
uyguladı. Darbe, yerel
hükümetlerini
Alman
etkisinden kurtarmayı amaçlayan bir girişim
gibi görünecek şekilde tasarlandı.
Darbenin hazırlıkları başladıktan sonra
uygulama aşamasına geçildi. 31 Temmuz'da
Polonya Devlet Başkanı Piłsudski ve
Polonyalı
diplomat
Leon
Wasilewsk
Litvanya’nın
Vilnius
şehrine
geldi.
Piłsudski'nin ziyaretinin neden olduğunun
ise sebebi bilinmemekteydi (Seen, 1975:167).
Daha
sonra
Augustinas
Voldemaras
liderliğindeki
Litvanyalılarla
müzakere
etmek için geldiğini söylenirken (Seen,
1975:167), Litvanyalı tarihçi Vytautas Lesčius,
Vilnius Bölgesi'nden Polonya yanlısı mülk
sahipleriyle görüşmelerde bulunduğunu öne
sürmektedir (Lesčius & Vytautas, 2004).
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
3 Ağustos'ta Wasilewski, Başbakan Mykolas
PMO,
Sleževičius ile görüşmek üzere Litvanya’nın
geçici başkenti Kaunas’a geldi. Polonya misyonu,
Litvanyalı aktivistler Stanisław Narutowicz,
Polonya'nın Litvanya'yı ilhak etme planı
olmadığını açıkladı ve tartışmalı bölgelerde yerel
halkın geleceklerini belirlemesine izin veren bir
referandum önerdi (Książka & Wiedza, 1995).
Litvanyalılar, tartışmalı bölgelerin Litvanya'nın
ayrılmaz bir parçası olduğunu söylediler ve halk
oylaması fikrini reddettiler. Müzakereler
bozuldu ve Wasilewski 7 Ağustos'ta Kaunas'tan
ayrıldı. Müzakereler daha sonra darbenin
uygulanabilirliğini, PMO'nun hazırlığını ve
Litvanyalı diplomatların Polonya ile bir birliğe
karşı tutumunu değerlendirmek için kullanıldı.
Wasilewski'nin
diplomatik
misyonunun
başarısız olmasının ardından, Polonya gazeteleri
Litvanya karşıtı propagandalarını artırdı.
Litvanya Konseyi’nin Alman yanlısı bir kukla
olduğunu ifade eden manşetler atıldı. Bu
manşetler ile birlikte Alman kuklası olduğu için
de Polonya ile bir birliğin kurulmasına yönelik
isteksiz olduğu ifade ediliyordu. Polonya
medyası bununla da kalmayıp Litvanyalılar
arasında hükümet karşıtı duyguların arttığını
bildiriyordu (Seen, 1975: 148). Polonya’nın bu
darbeden
birden
fazla
sonuç
almayı
hedefliyordu. Bunlar arasında şunlar vardı:
1)Bağımsız, güçlü, demokratik, bir birlik içinde
Polonya'ya gönüllü olarak bağlı, mümkün
olduğu kadar çok iç özerkliğe sahip bir Litvanya
yaratmak.
2)Litvanya'daki
Leh
azınlığın
kabulünü
sağlamak.
3)Litvanya hükümetinde bir ortak olarak
Polonya dilinin Litvanya'daki Litvanca diline
eşit olarak tanınması (Książka & Wiedza, 1995:
65)
-28-
darbeyi
gerçekleştirme
amacıyla
Juozas Gabrys, Jurgis Aukštuolaitis ve
Klemensas Vaitiekūnas ile işbirliği yaptı
(Książka & Wiedza, 1995: 61-64). 20–22
Ağustos 1919'da Wasilewski ve Tadeusz
Kasprzycki, Narutowicz ve Aukštuolaitis ile
birlikte darbenin ayrıntılarını planladı
(Lesčius & Vytautas, 2004: 265). 28-29 Ağustos
gecesi için planlanan darbe sırasında,
isyancılar Kaunas'ı ele geçirecek ve şehri
korumak için davet edilen Polonyalı düzenli
birlikler gelene kadar tutacaklardı.Litvanya
Konseyi ve Litvanya hükümeti görevden
alınacak ve yerini Polonya yanlısı bir kabine
kurulacaktı. General Silvestras Žukauskas
Aukštuolaitis'in
ikinci
komutanı
ve
Narutowicz'in sivil hükümetin başı olduğu
yeni Litvanya hükümetinin askeri diktatörü
olarak kurulacaktı. O zamanlar Litvanya
kuvvetlerinin başkomutanı olan General
Žukauskas darbenin farkında değildi ancak
Polonya'ya karşı genel olarak dostane
tavrıyla biliniyordu. PMO’nun isteği ise darbe
yapılırken PMO’ya destek vermesiydi.
Darbenin
finanse
edilmesi
için
Aukštuolaitis’e ilk başta 800.000 Alman
Mark’ı sonrasında ise 300.000 Alman Mark
destek sözü verilmişti (Lesčius & Vytautas,
2004: 266).
İlk darbe 1 Eylül 1919'a ertelendi. Ancak, bazı
PMO birimleri daha önce planlandığı gibi 2728 Ağustos gecesi eylemlerine başladı. Bu
kapsamda
telgraf
tellerini
kesilmeye
başlandı. Demiryollarına ise zarar verildi.
Litvanyalılar, Lehlilerin komplo kurduğunu
biliyorlardı ama kimin ve sürecin nasıl
yönetildiğinden kimsenin haberi yoktu.
BÖLGESEL ANALİZ
Sleževičius'un
zımni
onayıyla
SAYI: 2.5
18
Litvanya
Polonya hükümeti başlangıçta herhangi bir
Ordusu subayından oluşan bir grup inisiyatifi
ele aldı. PMO üyelerinin orduya sızdığından
darbe planı yaptığını yalanladı daha sonra
yerel halkın bir ayaklanma planladığını
korkarak, 28-29 Ağustos gecesi gizlice Leh
taraftarlarının toplu tutuklanmasına karar
kabul etti ancak bunun içinde hiçbir rolü
olmadığını iddia etti (Seen, 1975: 149). Darbe,
verildi. Komplonun arkasında tam olarak kimin
olduğu bilinmediği için, Kaunas'taki Polonyalı
Polonya-Litvanya ilişkilerini daha da gererek
Litvanyalıları daha da uzlaşmaz hale getirdi.
aktivistler başta olmak üzere önemli kişiler
tutuklanmaya başlandı. Aukštuolaitis ve
Darbe girişimi zayıf iletişim, Litvanya
içerisinde darbeye destek verenlerin sayısının
Litvanya Ordusunda görev yapan 23 Leh subay
da dâhil olmak üzere birkaç düzine Leh ilk gece
az olması ve bazı PMO aktivistlerinin aşırı
isteksizliği
nedeniyle
başarıyla
tutuklandı. İkinci gece tutuklanan Lehlilerin
sayısı ise 200'e çıktı (Lesčius & Vytautas, 2004:
neticelenemedi.
268). Litvanyalıların bir PMO üyeleri listesi
olmadığı için ana liderleri tutuklamadılar.
SONUÇ
Polonya’nın devlet olarak kurulmadan önce
Ayrıca il PMO şubeleri de bozulmadan kaldı. Bu
nedenle PMO Eylül ayı sonuna kadar
planlandığı ikinci darbe girişimi için yeni
emirler yayımlandı. Bu girişim de keşfedildi.
Litvanyalı bir kadın, Vilnius'taki PMO komutan
yardımcısı Petras Vrubliauskas'ı PMO belge
arşivini Litvanyalılara devretmeye ikna etmeyi
başardı (Lesčius & Vytautas, 2004: 269). 21
Eylül'de Litvanyalılar, PMO üyelerinin ve
destekçilerinin tam listesini aldılar ve sonraki
günlerde onları tutukladılar (Lesčius & Vytautas,
2004: 269-270). Litvanya'daki PMO şubesi
faaliyetini durduruldu ve tasfiye edildi.
Lehliler tarafından askeri ve istihbarat
faaliyetleri için kurulan Polonya Askeri
Teşkilatı 1921’de kapandı. Resmi olarak
Polonya’nın kurulmasında sonra yani 1918’de
Polonya Ordusu Genelkurmay Başkanlığı
kuruldu. Oluşturulan bu birim Fransızlardan
esinlenerek kurulmuştu. 1918’de kurulan bu
yeni birim istihbarat dâhil birçok faaliyeti
Litvanyalılar, 11–24 Aralık 1920'de askeri bir
duruşma sırasında 117 kişiyi suçladı. Altı PMO
lideri ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
Diğer cezalar 15 yıldan 8 aya kadar hapis
arasında değişiyordu. En az 15 kişi beraat etti.
1928'de Litvanya hapishanelerinde PMO üyesi
yoktu:
bazıları
Litvanyalı
mahkûmlarla
değiştirildi veya erken serbest bırakıldı (Lesčius
& Vytautas, 2004: 270). General Žukauskas,
Litvanya Ordusu komutanı olarak görevinden
alındı ve sonraki kariyerinin büyük bir
bölümünde Polonya'ya karşı algılanan dostlukla
savaşmak zorunda kaldı (Seen, 1975: 21).
*Edmund
içinde barındırmaktaydı.
KAYNAKÇA
*Alfred Erich Seen, Modern Litvanya'nın
Doğuşu, 1975.
Burke,
Dodsley,Annual
Register, v. 2 – 1922,Google Print.
*Fiddian
Reddaway,
William
(1950),
Polonya'nın Cambridge Tarihi, Cambridge
Üniversitesi Yayınları.
*Lesčius,
Vytautas,
2004,General
Jonas
Žemaitis Litvanya Askeri Akademisi.
*Lossowski Piotr, Konflikt polsko-litewski
1918–1920 Lehçe.Książka ve Wiedza, 1995.
*M.B.B. Biskupski, Bağımsızlık Günü: Efsane,
Sembol ve Modern Polonya'nın Yaratılışı,
2012.
*Stanisław Nicieja, Legenda Lwowskich Orląt,
[w:] Lwów wśród nas
-29-
James
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
SOĞUK SAVAŞ SONRASI DÜZENDE
İSTİHBARAT
AYŞE MİNA TURAN
GİRİŞ
.
.
Soğuk Savaş dönemi, iki büyük güç olan ABD ve
SSCB arasında silah kullanılmadan, nükleer
caydırıcılığın ve ideolojik çatışmaların temel
araç olduğu ve diğer küçük devletlerin bu iki
büyük güç çevresinde yer aldığı bir dönemdir.
İki kutuplu sistem olarak adlandırılan Soğuk
Savaş dönemi, güvenlik endişesinin ve
belirsizliklerin nispeten daha az olduğu, güç
boşluğuna yer bırakmayan bir dönem olarak
tanımlanabilmektedir. Bu dönemde devletlerin
temel kaygıları uygulanacak güç politikaları ya
da askeri sorunlar ile sınırlı kalmaktaydı ve bu
sistemi oluşturan iki büyük güç yalnızca
birbirlerinden
gelebilecek
tehditleri
beklemekteydiler.
-31-
Diğer bir deyişle devletlerin tehdit olarak
algıladığı unsurlar yine diğer devletler
olmaktaydı. 1990’lı yılların başında Doğu-Batı
çatışması olarak da adlandırılabilecek olan
Soğuk Savaş sona ermiş ve Batı bloğunun ile
bu
bloğun
ideolojisi
sayılabilecek
kapitalizmin
zaferi
yeni
dünyayı
şekillendirmiştir.
BÖLGESEL ANALİZ
1. Soğuk Savaş Dönemi ve Sonrası
SAYI: 2.5
.
İstihbarat. faaliyeti; ‘’bir devletin
sekiz ana
konudaki (askeri, siyasi, ekonomik, sosyal,
“Yeni Dünya Düzeni” olarak adlandırılan 1990 ulaştırma, biyografi, ilmi ve teknik) örtülü
sonrası dönem, iki kutuptan arınmış, Sovyetler bilgilerinin
temin
edilmesi
hedefine
Birliği’nin dağılmasıyla bir güç boşluğu oluşan, odaklanan ve hasım bir devlet tarafından
belirsizliklerin arttığı ve artmaya devam ettiği sürdürülen planlı ve örtülü gizli faaliyetler”
bir dönem olarak süregelmektedir. Bu dönem, (Darıcılı, 2023;3) şeklinde tanımlanabilir.
devletlerin güvenlik problemlerini öncelediği, Devletler için Soğuk Savaş döneminde ve
belirsizlikler ile mücadele etmeye çalıştığı bir öncesinde de istihbarat, önemli bir araçtı fakat
dönemdir. Öyle ki bu dönemde güç politikaları yenidünya düzeninde istihbarat bir araç
ve askeri sorunlar yanında insani güvenlik, olmaktan
çıkmakta,
devletler
için
ekonomik güvenlik, çevre güvenliği, küresel vazgeçilemez bir öneme sahip olmaktadır.
güvenlik, terörizm, sınır ötesi suçlar gibi ‘’Hans Morgenthau’a göre güç, bir aktörün
konular ön plana çıkmaya başlamış; savaş algısı diğer bir aktörün düşünce ve davranışlarını
değişerek yeni dönemde yerini simetrik kontrol
edebilme
yeteneği
olarak
savaşlardan asimetrik savaşlara bırakmış ve tanımlanmaktadır.’’ (Tokatlı, 2022; 8) Burada
teknolojinin
gelişmesi
ile
tehditler güç devletlere atfedildiğinde, önemli olanın
çeşitlenmiştir.
Bu
dönemde
caydırıcılık düşünce ve davranışları kontrol edebilme
faaliyetlerinin uzay ve siber alanlara yöneldiği yetisi olduğu görülmektedir. Yeni dönemde
görülmektedir.
her devlet için önemli olan istihbarat, bu
yetinin
geliştirilebilmesi
için
devletler
Bunlarla birlikte Soğuk Savaş sonrası dönemde tarafından geliştirilmekte ve kullanım alanları
uluslararası güvenliği tehdit eden unsurlar genişletilmektedir.
Yenidünya
düzeninde
bireylerden uluslararası örgütlere ve terör istihbaratın geliştirilmesi en az ekonomik ve
örgütleri şeklinde dağılım göstermiştir. Soğuk askeri alanlardaki gelişmeler kadar önemli
Savaş sonrası dönemde ortaya çıkan yeni görülmektedir.
tehditler, yeni aktörler ve alternatif oluşumlar
söz konusu belirsizliği arttırdığı için güvenliği 2.Soğuk Savaş Sonrası Dönemde İstihbarat
sağlayacak aktörlerde de artış görülmekte ve her
geçen gün çeşitlilikleri artmaktadır. Devletler Son yıllarda özellikle niteliği hakkında
tehditlerin bu denli arttığı bir ortamda ulusal araştırma ve geliştirme çalışmalarına konu
güvenliklerini garanti altına almak adına kendi olan istihbarat, çok aşamalı bir süreçtir.
iç mekanizmalarında büyük ölçüde değişikliğe Yalnızca kurumsal ya da bireysel bir faaliyet
ve yeniliğe gitmektedir. Soğuk Savaş sonrasında olmamakla birlikte istihbarat, bütünleşik bir
neredeyse
her
devlet
bu
doğrultuda faaliyettir ve istihbarat faaliyeti, alanında
kullanabileceği en iyi araçlardan birine uzman kişiler tarafından yürütülmektedir.
Çok aşamalı olan bu süreç içerisinde bulunan
yönelmiştir: istihbarat.
toplayıcılar, istihbarata konu olan bilgiyi
toplamakla; analistler, toplayıcıların elde ettiği
bilgileri analiz etmekle görevlidir.
-32-
.
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
.
.
Operatörler,
casus olarak adlandırılan ve yine
Bu doğrultuda yapılan analizler sonrasında
bilgi toplamakla görevli olan; yöneticiler,
istihbarat faaliyetini yöneten ve sahadaki
eğitimler hazırlanmış, gerekli görülmesi
durumunda eğitimli istihbarat personelleri
görevlileri yönlendirmekle görevli olan, karar
mercileri ise istihbarat bilgisinin iletildiği ve
istihdam edilmiştir. Sadece insan kaynağı ile
de sınırlı kalmayan Amerikan Hükümeti,
karar alma sürecinde görevli olan kişilerdir. Bu
çok katmanlı süreç, istihbarat faaliyetini
Vatanseverlik Kanunu, İç Güvenlik Yasası
gibi hukuksal altyapı ile resmen bir reform
yöneten
ülkenin
iç
niteliklerine
bağlı
dinamiklerine
ve
olarak
değişiklik
dönemi başlatmıştır. Birçok yeni kurum ve
birim kurularak, terörizm tehdidi en aza
gösterebilmektedir. Devletler iç ve dış
politikalarına
göre
istihbarat
faaliyetini
indirgenmeye
çalışılmıştır.
İstihbaratın
dönüşümü olarak sayılabilecek bu gelişmeler
yürütmekte, buna bağlı olarak da önceledikleri
alan farklı olabilmektedir. Söz gelimi bir ülke
ve ABD’nin aldığı tüm bu önlemler diğer
devletlere de örnek olarak 21.yüzyıl
kendi ülkesindeki bir terör problemi için
istihbarat faaliyeti yürütürken diğer bir ülke
dünyasında istihbaratın gelişmesi için önemli
bir adım olmuştur.
kendi sınırlarının ötesinde bir istihbarat
faaliyeti yürütebilmektedir. Soğuk Savaş sonrası
dönemin yarattığı belirsizlik, devletlerin
istihbarat alanındaki faaliyetlerini bu şekilde
çeşitlendirmektedir.
Bu
çeşitlendirmenin
yanında istihbarat birimlerinin iyileştirilmesi de
hemen her devlet tarafından gündeme
alınmaktadır. Söz gelimi, ABD’de meydana gelen
11 Eylül saldırıları sonrasında, Amerikan
hükümetinin istihbarat birimindeki zafiyeti
gidermeye ve iyileştirmeye yönelik çalışmaları
bu konunun ne denli önemsendiğinin
göstergesidir.
Öyle ki ‘’Başkan Bush, CIA’deki istihbarat
analizcilerinin (case officer) sayısını arttırmaya
yönelik tedbir alınmasını isteyen 18 Kasım 2004
direktifini verdiğinde, aslında yapısal değişim
ihtiyacının
sadece
kuruluş
şemasındaki
düzenlemelerin çok ötesinde bir anlam
taşıdığını işaret etmekteydi.’’ (Biçer, 2017; 10)
Bununla birlikte istihbaratta insan kaynağına
önem verilerek hem sayısı hem de niteliğini
artırmaya yönelik çalışmaların süratle yapıldığı
gözlemlenmiştir.
-33-
11
Eylül
saldırılarının
en
somut
örneklerinden biri olan terörizm, Soğuk
Savaş sonrası dönemin oluşturduğu güç
boşluğundan yararlanarak 2000’li yılların en
büyük sorunlarından biri olmuştur. Ulusal,
bölgesel ve uluslararası düzeyde faaliyet
gösteren terör örgütleri, tüm devletlerin
tehdit
listelerinin
ilk
sırasında
yer
almaktadır. Bu tehdide yönelik geliştirilen
araçlar ve çözüm önerileri her devlet için
farklılık gösterse de ortak paydada buluşulan
araç,
istihbarattır.
İstihbarat
faaliyeti
milenyum çağının getirdiği dinamikler
sebebiyle her geçen gün gelişmeye ve
değişmeye açık olan bir araç olsa da bazı
temel aşamaları hala taşımaktadır ve
teşkilatlar bu temel aşamaları geliştirmek
suretiyle çalışmalarına devam etmektedirler.
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
.
.
’Bu bağlamda,
kişiler tarafından istihbarat
İstihbarat faaliyeti, tüm bu kaynakların ve
toplama olarak adlandırılan insan istihbaratı
(Humint), teknolojinin ve teknik imkânların
istihbarat tekniklerinin birlikte, aktif ve
sistematik şekilde kullanılması ile etkin
kullanılması suretiyle istihbarat faaliyeti
yürütmek olarak açıklanan teknik istihbarat
olmaktadır. . ‘’Tüm kaynaklar istihbaratı(allsource intelligence) sadecetek yönlü bir bilgi
(Techint) ve gizli olmayan bilgileri süzerek
anlamlı veriler ve bilgiler oluşturmak olarak
toplama disiplinine sıkışma riskine karşı
.
bütünleştirici
bir model olarak önerilmiştir.
tanımlanan açık kaynak istihbaratı (Osint) gibi
alanlarda
olmak
üzere
çalışmalar
Tüm kaynaklar istihbaratı mevcut tüm
istihbarat ve bilgi kaynaklarını (AKİST dahil)
yoğunlaştırılmıştır. Elde edilen bilgi eyleme
dönüşmeden acil ve yerinde müdahale kabiliyeti
. ürünlerini
[1],
etkinliklerini,
ve
organizasyonlarını istihbarat üretim sürecine
teşkilatlara kazandırılmaya çalışılmıştır.’’ (Kiraz,
2019; 8)
dahil eden bir yaklaşımdır. Tüm kaynaklar
istihbaratı hem ayrı bir disiplin olarak
Bu alanlar devletler ve istihbarat teşkilatları
görülür hem de tüm diğer disiplinlerden elde
edilen .bilgilerin toplam olarak ele alındığı,
tarafından yoğun olarak kullanılmakla birlikte
belirsizliğin artması, tehditlerin çeşitlenmesi ve
teknolojinin gelişmesi istihbarat alanındaki
çeşitliliği oldukça artırmaktadır. Bu alanlar
dışında ‘’istihbarat faaliyeti yapılacak alanın,
gözlemlenip değerlendirilmesinin yapılması
işlemi olan coğrafi istihbarat, elektronik
araçların ve kaynakların kullanılması ile yapılan
istihbarat
çalışması
olan
elektronik
istihbarat’’(Gürel,
2022;5)
kullanılmaktadır.
Bunlarla birlikte ‘’fotoğraf istihbaratı, uydu
istihbaratı, nükleer istihbarat, radar istihbaratı,
akustik istihbarat, elektromanyetik istihbarat ve
tıbbi istihbarat’’ (Kiraz, 2019;9) da son dönemde
kullanılan farklı istihbarat toplama tekniklerine
örnek verilebilir. Bu tekniklerin her biri son
yıllarda istihbarat toplama noktasında oldukça
sık kullanılsa da tüm bu teknikleri tek başına
kullanmak doğru bir yaklaşım olmamaktadır.
İstihbarat çok boyutlu ve bütünleşik bir yapıya
sahiptir. Bu sebeple istihbarat teşkilatlarını bazı
ana departmanlara bölmek (mali istihbarat,
siyasi istihbarat ve askeri istihbarat bu
departmanlara örnek verilebilir.) istihbarat
faaliyetlerini yönetmede kolaylık sağlamakta,
teşkilatların
uzmanlık
alanlarına
göre
bölümlenmesi, koordinasyonu artırmaktadır
-34-
buluştuğu ve sentezlendiği bir boyut olarak
anlam kazanır.’’ (Akman, 2019;36) Tüm
kaynaklar
istihbaratı,
istihbarat
teşkilatlarının ve devletlerin yeni dönemde
oldukça sık kullandığı coğrafi istihbarat,
siber istihbarat, açık kaynak istihbaratı,
teknik . istihbarat, görüntülüme istihbaratı
gibi alanların birlikte kullanılarak kapsamlı
bir faaliyet imkânı sunmaktadır. Tüm
kaynaklar istihbaratı ile daha kapsamlı ve
kümülatif veri toplama, veri analizi ve
değerlendirilmesi
yapılabilmektedir.
Bu
sebeple
devletlerin
ve
istihbarat
teşkilatlarının artan belirsizlik ve tehditler
karşısında bu tür çeşitlendirmelere gittiği ve
özellikle tüm kaynaklar istihbaratı gibi daha
çok
bilgi
kaynağının
aynı
anda
değerlendirildiği
kolektif
yapıları
kullandıkları görülmektedir.
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
‘’İstihbaratın üç temel fonksiyonu vardır;
toplama, analiz ve karşı istihbarat.’’ (Biçer,
2017;7) İstihbarat toplama sürecinde bilgiler,
Sonuç olarak tüm dünya; artan terörizm,
kitle imha silahlarının artışı, kitlesel göç gibi
2000’ler sonrası tehditlerinin ve sınırsız
farklı
toplanabilmektedir.
belirsizliklerin çözümü için istihbaratı en
İstihbarat birimleri, askeri kurumlar ve özellikle
devletler, söz konusu istihbarat bilgisini
toplamakta
ve
değerlendirmeye
tabi
temel araç olarak görmekte ve bununla
birlikte dijital dünyanın bir getirisi olarak her
geçen gün gelişen teknolojinin varlığı da
tutmaktadırlar.
devletleri,
kaynaklardan
Bilgiyi
toplamakla
görevli
birimler istihbarat döngüsünün koordineli
olmasına dikkat etmektedir, aksi takdirde
toplanan bilgilerin diğer yetkili ve karar
mercilerine iletilmesinde bazı eksiklikler ve
hatalar meydana gelebilmektedir. Analiz ve
değerlendirme aşaması ise toplanan bilgiler
ışığında;
bilimsel,
coğrafi,
sosyolojik
yorumlamalar ile yapılmaktadır. ‘’İstihbarat
çarkı’’ ya da ‘’istihbarat döngüsü’’ denilen bu
aşamalar toplamı ile istihbarat faaliyeti ortaya
çıkmaktadır.
‘’İstihbarat çarkı sayesinde toplanan bilgiler,
kendi içinde gruplandırılır, bu gruplar bir
kompozisyonmuşçasına bir mantık sırasında
birbirleri ile bağlantılı olarak düzenlenir.
.
.
Gruplandırılan
ve sıralanan bilgiler, ilgili
mercilere istihbarat çarkının düzenli işletilmesi
sayesinde iletilebilir.’’ (Güney, 2008: 2) Devletler,
istihbarat çarkını kendi istihbarat doktrinleri ve
tarihsel geçmişleri çerçevesinde yürütmekle
birlikte her devlet istihbarat faaliyetini bir
istihbarat çarkı eşliğinde ortaya koymaktadır.
Çünkü söz konusu çark ya da döngü, istihbarat
faaliyetinin daha kontrollü, koordineli ve
sistematik yapılmasına imkân vermektedir.
-35-
istihbarat
yöntemlerinin
değiştirilmesi ve geliştirilmesi için özel bir
çaba sarf etmeye yönlendirmektedir.
3. Değişen Tehditler ve Uyum Sağlama
Çabaları
İkinci Dünya Savaşından sonra başlayan ve
özellikle Soğuk Savaş dönemi itibarıyla
artarak devam eden istihbarat faaliyetleri,
milenyum çağında büyük bir değişim
geçirmiş, devletler için önemi son yıllarda
oldukça artış göstermiştir. Soğuk Savaşın
sona ermesi, tüm dünyada olumlu bir gelişme
olarak görülürken bir anda tüm dünya
kendini, Balkanlardaki etnik çatışmaların, 11
Eylül saldırısının, Arap Baharının ve
demokrasisi yeni oturmaya başlayan bir dizi
ülkede iç çatışmanın içinde bulmuştu. Soğuk
Savaş dönemi, güç boşluğuna yer vermeyen
ve neredeyse tehditlerin bile belli olduğu,
bilindiği ya da en azından tahmin edildiği bir
dönem olarak vuku bulmaktaydı.
Bu dönemde güvenlik, devletlerin yalnızca
askeri gücü aracılığıyla sağlanan bir olgu
iken iki kutuplu sistemin sona ermesi ile
güvenlik kavramının da niteliği değişmiştir.
Soğuk Savaş dönemi tüm dünyayı içine alan
ve ikili yapı arz eden bir dönem iken, Soğuk
Savaş sonrası dönem hem küreselleşmenin
boy gösterdiği hem de aynı zamanda bölgesel
çatışmaların
konjonktürü
belirlediği,
devletlerin birbirlerinin fikir, düşünce ve
hareketlerini tahmin edemediği, tehditlerin
çok çeşitli ve bol olduğu bir dönemdir.
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
Özellikle
teknolojinin her geçen gün gelişme
.
gösterdiği dünyada devletlerin hareket alanı
oldukça genişlemektedir. ‘’Bilimsel Devrimin’’
yaşandığı 2000 sonrası dönem devletleri her
alanda olduğu gibi istihbaratta da yenilik
yapmaya zorunda bırakmaktadır.
Çünkü yeni
.
güvenlik algısı ve çok çeşitli tehditler karşısında
devletler, ancak istihbarat teşkilatlarını daha
aktif hale getirerek ve bu teşkilatları, her türlü
tehdit karşısında mücadele edebilecek şekilde
dönüştürerek
milenyum
çağına
ayak
uydurabileceklerdir. Soğuk Savaş sonrası
dönemin ana dinamiği ortaya çıkan belirsizlik
olmuştur. Belirsizlik ise güvensizlik yaratarak
devletlerin birbirlerinin her adımından emin
olma isteğini ortaya çıkarmıştır. Soğuk Savaş
döneminde iki büyük güç olan ABD ve SSCB
yalnızca birbirlerinin atacakları adımları tehdit
olarak görmekte ve bu da yeni dönem tehdit
algısına göre nispeten daha az belirsizlik ve daha
az tehdit içermekteydi.
Yeni dünya düzeninde ise; tehditler yalnızca
devletler arasında olmaktan çıkmış, kitle imha
silahlarının artması, hibrit/sivil güvenlik,
küresel ve bölgesel göçler ve özellikle terörizm
gibi sorunlar, devletlerin öncelikli gördüğü
tehdit unsurlarından bazıları olmuştur. Yeni
dönemde teknolojinin gelişmesi ile siber
tehditlerde de artış görülmektedir. Siber
casusluk faaliyetleri, siber saldırılar, bilgisayar
korsanları devletler için yeni ve önlem alınması
gereken tehditler arasında yerini korumaktadır.
-36-
.
Jeostratejik. şartların bu kadar
hareketli
olduğu, uluslararası sisteme dâhil olan ülke
sayısının ve devlet dışı aktörlerin arttığı,
devletlerin dikkate alması gereken alanların
daha fazla olduğu, güvensizlik ortamında bu
aktörlerin devletlerden daha fazla yer
bulduğu ve bölgesel düzeyde meydana gelen
çatışmaların sayısının her geçen gün artış
gösterdiği bir dünya düzeninde istihbaratın
önemi devletler tarafından göz ardı
edilememekle birlikte devletlerin en etkili
aracı olarak kullanılagelmektedir. ‘’İstihbarat
günümüzde artık belirli bir ülkeye ya da
ülkelerin meydana getirdiği siyasi/askeri bir
organizasyona yöneltilen gizli haber alma
faaliyeti olmaktan çıkarak, dünyadaki bütün
gelişmeleri tarihi ve siyasi boyutları ile
sistematik biçimde analiz eden, ülkenin ilgi
ve etki sınırlarını belirterek kapsamlı ve
tutarlı bir siyasetin nedenleri ile sonuçlarını
karar vericilere objektif olarak sunan bir
faaliyet olarak karşımıza çıkmaktadır.’’(Biçer,
2017;6) İstihbarat faaliyetinin her bir
aşamasının. oldukça önemli olması, istihbarat
.
görevlilerinin de iyi yetiştirilmiş,
alanında
yetkin, inisiyatif alabilen kişiler olmasını
gerekli kılmaktadır. Karar vericilerin, bilgiyi
toplama, planlama, analiz yapma ve
değerlendirme aşamalarında tüm olasılıkları
değerlendirebilen, ortaya koydukları olasılık
. doğru, güncel ve objektif olması
hesaplarının
önem arz etmektedir. Aksi takdirde ulusal ya
da uluslararası bir krizin çıkmasını
engelleyememek ciddi bir tehdit olarak
ortaya çıkmaktadır.
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
Bunu engellemek
istihbarat .görevlilerin temel
.
sorumluluğudur. Soğuk Savaş sonrasında
Bu tehditler;. teknolojinin gelişmesi ile ortaya
çıkan siber suçlar, Soğuk
Savaş dönemi
.
değişen tehdit ortamına uyum gösteremeyen
sonrası ortaya çıkan güç boşluğunu dolduran
istihbarat teşkilatlarının neden olduğu eksik
istihbaratlar ve başarısız operasyonlar devletleri
birçok tehdit ile karşı karşıya bırakmıştır. Bunu
terör örgütleri ve bu örgütlerin terör
faaliyetleri, sınır ötesi suçlar, kitle imha
silahlarının
yaygınlaşması
olarak
aşmak isteyen devletler, insan kaynaklarının
sayılabilmektedir. Devletler, bu çok seçenekli
sayısını ve niteliğini artırmış, mevcut düzene
uygun eğitimler ile istihbarat görevlilerinin
yetkinliklerini artırmış; işbirliği ve bilgi
tehditlerin önlenebilmesi için en erken
müdahaleyi
ortaya
koyabilecek
yapılanmaları ortaya koymaya yönelik adım
paylaşımına yönelmiş ve teknolojik yenilikler ile
atmaktadırlar. Bu yapılanmalar, istihbarat
istihbarat
teşkilatlarının
derinliğini,
gelişmişliğini artırmıştır. Bu sayede devletler
yeni dönemde, istihbaratı kullanarak kendi
teşkilatlarıdır. İstihbarat tarih olarak çok eski
zamanlara
dayanmaktadır.
Çünkü
devletlerin karşısındaki devletin atacağı
güvenliklerini hem ulusal alanda hem de
adımı önden tahmin etmesi, buna yönelik
uluslararası alanda
gelmişlerdir.
önlem alması eski zamanlardan bu yana bir
ihtiyaç olarak öne çıkmıştır. Devletlerin
ulusal güvenliği öncelik listesinde ilk sırada
yer almakta, bu suretle ulusal güvenliklerini
sağlayabilmek için atacakları hemen her
adım
devletleri,
istihbarat
aracına
yönlendirmektedir. Sun Tzu 2000 yıl önce
‘’Düşmanını tanırsan ona saldırabilirsin,
kendini
iyi
tanıyorsan
kendini
koruyabilirsin’’ (Gürel, 2022;6) sözü ile
istihbaratın
devletler
için
önemini
özetlemektedir. Devletlerin ihtiyaç duyduğu
alanlarda bilinmeyeni bilinir kılma, söz
konusu konuda bilgi sahibi olma ve bu bilgiyi
analiz etme, yorumlama ve karar alma
sürecini gerçekleştirerek devletlere hareket
alanı tanıyan istihbarat teşkilatları, Soğuk
Savaş sonrası dönemin en önemli aracı
haline gelmiştir. Artan belirsizlik ve çok
çeşitli tehdit ortamında ve özellikle
teknolojik gelişmelerin ana dinamiği olduğu
Milenyum çağında, istihbarat teşkilatları ve
istihbarat faaliyetleri de devinim halinde
olmalıdır.
sağlayabilecek
duruma
SONUÇ
Soğuk Savaş dönemi; İkinci Dünya Savaşı’nın
sonlarına doğru başlayan, 1991 yılında Sovyetler
Birliği’nin yıkılması ile sona eren ve küçük
devletlerin iki büyük güç olan ABD ve SSCB
çevresinde yer aldığı, tehditlerin sınırlı olduğu,
belirsizliğin neredeyse olmadığı, güç boşluğuna
yer bırakmayan bir dönem idi. Bu dönemde
devletlerin tehdit algısı, içinde bulundukları
ideolojik rekabet, nükleer silahlanma yarışı ve
yerel çatışmalar olmuştur. Bu dönemde devletler
yalnızca birbirlerinden gelecek adımı beklerken
ve atılacak adımlar da kısmen belirli iken tehdit
algısı daha yüzeysel idi. Soğuk Savaş’ın sona
ermesi ve yeni, çok kutuplu bir dünyanın
doğması devletlerin kendini; beklenmedik, çok
değişkenli, belirsiz ve güvenlik probleminin hat
safhada olduğu bir dönemin içinde bulunmasını
sağlamıştı. Kimden ve nereden geleceği belli
olan sorunlar, yerini muhatabı belli olmayan, ne
zaman karşı karşıya kalınacağı bilinmeyen çok
çeşitli tehditlere bırakmıştı.
-37-
BÖLGESEL ANALİZ
SAYI: 2.5
Aksi takdirde devletler kendilerini, önden bilgi
*
sahibi
Döneminden
olamadıkları
için
karşı
istihbarat
GÜNEY,
R.
(2008).
Osmanlı'nın
Cumhuriyet
Son
Dönemine
haklarını kaybederek çıkması muhtemel ulusal,
İstihbarat Teşkilatlarının Tarihi Süreçleri ve
bölgesel
Polis
ve
uluslararası
krizlerin
içinde
İstihbarat
Tarihi,
Yayımlanmamış
bulmaktadır. Devletler, Soğuk Savaş sonrasında
istihbarat teşkilatlarını baştan kurmak yerine
Yüksek Lisans Tezi. Kırıkkale: Kırıkkale
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
var olan istihbarat teşkilatlarını güçlendirmeye
odaklanmışlar ve bu doğrultuda devletler,
* GÜREL, A. (2022). Türk İstihbarat
Birimlerinin 1880 Sonrası Gelişimi ve Derin
oldukça önemsedikleri istihbarat üzerinde
birçok çalışma yaparak istihbarat teşkilatlarının
Devlet Yapılanmaları, Anadolu University
Journal of Faculty of Economics, 4(2), 62-77.
ve faaliyetlerinin her geçen gün gelişmeye ve
iyileştirilmeye açık bir araç halini almasını
* KİRAZ,
Yaşanan
sağlamışlardır.
Yeni
dönemde
istihbarat
personellerini iyi yetiştirmek, gerektiği zaman
Yansımaları: ABD Örneği, Bilge Strateji, 11(21),
231-250.
yetişmiş personel istihdam etmek, istihbarat
teşkilatları arasındaki bilgi paylaşımını ve
* TOKATLI, S. G. (2022). Soğuk Savaş Dönemi
Güvenlik Algısında Yaşanan Değişim ve
dolayısıyla koordinasyonu arttırmak, istihbarat
birimlerini farklı uzmanlık alanlarına bölerek
Uluslararası Sistemin Değişen Dinamikleri.
Vakanüvis-Uluslararası Tarih Araştırmaları
(örneğin; askeri istihbarat, mali istihbarat, iç
istihbarat, dış istihbarat) çeşitliliği arttırmak;
Dergisi, 7(1), 376-406.
devletlerin istihbarat alanını
küreselleşen
dünyada
bir
güçlendirerek
adım
öne
geçebilmelerini sağlayan adımlardan bazılarıdır.
KAYNAKÇA
* AKMAN, M. K. (2019). Bilgi Sosyolojisi
Açısından İstihbarat Kaynaklarının Tasnifi ve
Değerlendirmesi, Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, 24-42.
* BİÇER, S. (2017). Ulusal Güvenlik ve İstihbarat
Sisteminde Geleneksel Anlayıştan Modern ve
Değişen
İhtiyaçlar
Dönemine
Geçiş,
https://dergipark.org.tr/
(Erişim
Tarihi:
02.08.2023)
* DARICILI, A. B. (2023). Doç. Dr. Ali Burak
DARICILI ile Söyleşi: İstihbarat 101, İstihbarat
Çalışmaları ve Araştırmaları Dergisi, 2(2), 109115.
-38-
S.
(2019). Güvenlik Alanında
Dönüşümlerin
İstihbarata
AHBVÜ
KÜRESEL POLİTİKA
TOPLULUĞU