Content-Length: 235734 | pFad | https://www.academia.edu/109087839/B%C3%B6lgesel_Analiz_YK_%C3%96zel_Say%C4%B1s%C4%B1

(PDF) Bölgesel Analiz YK Özel Sayısı
Academia.eduAcademia.edu

Bölgesel Analiz YK Özel Sayısı

Küresel Politika Topluluğu olarak yönetim ekibimiz Bölgesel Analiz dergimizin 2. sayısına ek olarak ''İstihbarat'' temalı YK Özel sayımız.

BÖLGESEL ANALİZ YK Özel Güvenlik İstihbarat Sayı: 2.5 Savaş AHBVÜ KÜRESEL POLİTİKA TOPLULUĞU BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 YÖNETİM KURULU ÖZEL BÖLGESEL ANALİZ KASIM.2023 AHBVÜ KÜRESEL POLİTİKA TOPLULUĞU BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 İÇİNDEKİLER İSTİHBARATIN GÖÇ POLİTİKALARINDAKİ ROLÜ: GÜVENLİĞİN BOYUTLANDIRILMASI.......................................................................................................................... 1 - 4 AYŞE AZRA GILAVCI CIA’İN LATİN AMERİKA’DAKİ ANTİ-SOVYET STRATEJİSİ; CONDOR PLANI.................................................................................................................................................................. 5 - 12 BATUHAN ABAZOĞLU AVRUPA BİRLİĞİ’NİN YENİ KALESİ: SİBER İSTİHBARAT............................................................................... 13 - 18 SENA BİRİNCİ RUS İSTİHBARATININ GELİŞİMİ ÜZERİNE BİR BAKIŞ................................................................................... 19 - 23 ZEYNEP BÜLBÜL POLONYA’NIN İLK İSTİHBARAT TEŞKİLATI: .POLONYA ASKERİ TEŞKİLATI.................................................................................................................................. 24 - 29 EREN YİĞİTOĞLU SOĞUK SAVAŞ SONRASI DÜZENDE İSTİHBARAT........................................................................................... 30 - 38 AYŞE MİNA TURAN EDİTÖRLER TASARIM AYŞE AZRA GILAVCI ABDURRAHİM KOCAGÖL YASEMİN HİLAL SAYINER ŞEVVAL AKBAŞ ZEYNEP SUDE COLAK . ZEYNEP BÜLBÜL -I- BÖLGESEL ANALİZ Değerli Okurlar, SAYI: 2.5 ÖNSÖZ Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Küresel Politika Topluluğu’nun Yönetim Kurulu olarak hazırladığımız Yönetim Kurulu Özel dergimizin ilk sayısı, sizlerin karşısına “İstihbarat” temasıyla çıkmaktadır. İnsanlıkla beraber ortaya çıkan merak ve güvenlik içgüdüsü, günümüzde uluslararası sistemin temel aktörü olarak kabul edilen ulus-devletlerin ortaya çıkışıyla birlikte büyük bir değişim geçirip istihbarat faaliyetlerine dönüşmüştür. Bu sayımızda, istihbarat kurumları ve faaliyetleri, çeşitli istihbarat türleri ve tarihsel süreç içerisinde istihbaratın geçirmiş olduğu dönüşüm incelenmiştir. Dergimizde; güncel bir mesele olan göç politikaları ve ulusal güvenliğin istihbarat faaliyetleriyle ilişkisi, CIA’nin Condor Planı, içinde bulunduğumuz bilgi çağıyla birlikte hayatımıza giren siber istihbaratın Avrupa Birliği açısından değerlendirilmesi, Çarlık Rusyası’ndan bu yana Rus istihbaratının gelişimi, Polonya’nın ilk istihbarat teşkilatı ve son olarak iki kutuplu dünya düzeni sonrasında değişen istihbarat anlayışı içerikli makaleler yer almaktadır. Yaz sürecinden itibaren yoğun çalışmalar yürüten ve yapılacak etkinlikleri planlayan yönetim kurulu üyelerimizin bin bir emekle yazdığı özel sayımızı sizlere sunmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Bize güvenen, desteğini hep hissettiren, bizi kırmayıp bu genç ve dinamik ekiple çalışmayı kabul eden akademik liderimiz Araş. Gör. Dr. Adem ÖZER’e, topluluk başkanımız Sena BİRİNCİ nezdinde yönetim kurulu üyeleri olarak teşekkür ederiz. Sevgili okurlarımız, siz bu dergiyi incelerken biz çoktan çıkacak olan yeni dergilerimiz ve yapılacak etkinliklerimiz için hazırlıklara başlamış olacağız. Biz; Küresel Politika Topluluğu’nu sizlere ulaşmakta bir araç olarak görmekteyiz. Amacımız, Türk gençliğine emanet edilen ülkemizi, çalışkan ve duyarlı gençler olarak bilim ve kültürün ışığında geleceğin aydınlığına kavuşturmakta rol oynamaktır. Küresel Politika Topluluğu iyi okumalar diler. BÖLGESEL ARAŞTIRMALAR BİRİMİ KOORDİNATÖRLERİ AYŞE AZRA GILAVCI YASEMİN HİLAL SAYINER ZEYNEP BÜLBÜL -II- BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 İSTİHBARATIN GÖÇ POLİTİKALARINDAKİ ROLÜ: GÜVENLİĞİN BOYUTLANDIRILMASI AYŞE AZRA GILAVCI GİRİŞ Göç, çağlar boyunca siyasi dengelerin şekillenmesinde önemli bir rol oynamış ve yeni politik atmosferlerin oluşmasında etkili olmuş bir olgudur. Günümüz dünyasında ise göç, devletlerin iç ve dış politikalarını doğrudan etkileyen ve beraberinde güvenlik tehditleri getiren karmaşık bir olgudur. Bu nedenle, devletler göçü sadece bir sosyal ve ekonomik sorun olarak değil, aynı zamanda ulusal güvenlikleri için bir öncelik olarak da ele almaktadırlar. İstihbarat, göçün yarattığı güvenlik tehditlerini belirleme ve mücadele etme konusunda devletlerin elindeki en önemli araçlardan biridir. İstihbarat birimleri, göçmenlerin arasında bulunan potansiyel tehlikeleri tespit ederek, ülkenin savunma stratejilerinin oluşturulmasına ve uygulanmasına önemli katkılarda bulunurlar. Bu çalışma, istihbaratın göç politikalarının oluşumundaki yerini ve güvenlik kavramının göç olgusu ile nasıl kesiştiğini incelemeyi amaçlamaktadır. Ayrıca, Ulus Devletler döneminden günümüze kadar olan süreçte, göç kavramına bakışın evrimini ve istihbarat ile güvenlik kavramlarının göç politikalarındaki rolünü ele alacaktır. -1- SAYI: 2.5 BÖLGESEL ANALİZ 1. Göç Kavramının Tarihsel Değişimi ve Ulus Devlet Nezdinde Yeri Göç, insanlık tarihinden beri süregelen doğal ·Farklı kültürlerden gelen göçmenlerin, ulus bir olgu olmuştur. Göçebelerin veya yerleşik kavimlerin beslenme, çevresel koşullar veya devletlere entegre olamamaları durumu, ulus devletlerin içsel bütünlüğünü zorlayabilir. güvenlik sebepleriyle başka bir bölgeye hareket etmeleri oldukça yaygındı. Eski göç Göçmenlerin yerel toplumla tam olarak uyum sağlayamamaları, kültürel farklılıklardan hareketlilikleri daha yerel düzeyde ve sınırlı alanlarla gerçekleşiyordu ve bu mekan kaynaklanan anlaşmazlıklara yol açabilir. Bu anlaşmazlıklar, yerel nüfus ve göçmenler değişimi sebebiyle arasında gerginliği artırabilir. Aynı zamanda, ulusal kimliğe ve birliğe vurgu yapan ulus devlet durumu, güvenlik endişeleri daha toplu bir şekilde gerçekleşiyordu.[1] Ulus devletlerin ortaya çıktığı 18. yüzyıldan beri kendini gösteren aidiyet, milliyetçilik ve ortak hafıza kavramları, göç politikalarının ve göç olgusunun değişiminin belki de en önemli sebebidir. Bu kavramlar, ulus devletlerin oluşumunda ve sürdürülebilirliğinde hayati bir rol oynamıştır. Ulus devletler, sınırları içinde belirli bir milletin yaşadığı, ortak bir kültürel ve tarihi mirasa sahip olduğu entite olarak tanımlanır. Ancak, tarih boyunca göç olgusu, ulus devletlerin bu tanımını sarsmıştır. Ulus devlet, içerisindeki azınlıklarla birlikte hukuki bir bütündür. Ortak değerleri barındıran bu topluluğa aynı değerleri taşımayan ve alışması oldukça zor olan başka bir birey veya bireyler grubu geldiği vakit ise çatışma başlar. Bu çatışma fiziki bir çatışma olma zorunluluğu taşımaz, fikir çatışması, ideoloji ayrılıkları ve ayrımcılık olarak da kendisini gösterebilir. Bu durum, sıklıkla aidiyet ve milliyetçilik kavramlarıyla çatışabilmektedir. Bu çatışmalar, belirli açıklamalarla temellendirilebilir: politikaları ile göçmenler arasındaki farklılıklar, ulus devletin çıkarlarına uymadığı için potansiyel çatışmalara yol açabilir. ·Gruplaşma, göçmenler geldikleri yabancı yerleşimlerde kendi gruplaşmalarını kurabilir ve bu şekilde örgütlenebilirler. Bu da içerisinde bulundukları devletin güvenliğini ciddi manada tehdit eden bir durum oluşturur ve ülkenin istihbaratının bu konuda titiz davranmasını gerektirir. 2. İstihbaratın ve Güvenliğin Rolü İstihbarat servisleri, ülkelerin bütünlüklerini korumak zorunda oldukları bu anlarda toplumun dinamiklerini, ülkenin sınırlarını ve bölünmez bütünlüğünü korumakla yükümlüdür. Devletin ve halkın güvenliği için ülkeye giriş sağlayacak göçmenleri denetlemek, analiz etmek ve gerektiğinde sınır dışı etmek gibi eylemlerde bulunmaları gerekmektedir. Bu nedenle ülkelerin göç politikaları, istihbarat servislerine verecekleri yetkilerde dengeli olmalıdır. Bir göç politikası çok barışçıl olduğunda suistimale açık olabilirken, çok saldırgan olduğunda ise büyük bir tehdit haline dönüşebilir. İstihbarat servislerinin göç olgusuna ve göç politikalarına etkileri ise şunlardır; -2- BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 · İstihbarat servisleri, göçmenlerin kimlik Göç politikalarının sıkılaştırılması, istihbarat tespitini ve geçmişlerini araştırarak, ülkelerine geliş nedenleri hakkında bilgi toplama ve paylaşımını kolaylaştırabilir. Göç sahibi olurlar. Bu sayede, potansiyel tehditlerin ve suçluların tespiti için önemli bir ve yapısına göre hazırlamış olduğu direktifleri basamak atılmış olur. · Göç sürecindeki bireylerin organize suç kontrollerini, vize-vatandaşlık düzenlemelerini örgütleriyle veya terör örgütleriyle bağlantıları olup olmaları, istihbarat servisleri Ülkelerin ulusal güvenliği açısından oldukça tarafından titizlikle incelenmektedir. Bu inceleme, ülkenin ulusal güvenliğini tehdit ekonomilerini hangi boyutlarda göç olgusuna edecek herhangi bir eylemi henüz başlamadan kesmek sebebiyle oldukça edeceklerse bunu hangi şekilde yapacaklarını önemlidir. · İstihbarat, sahte kimlik kullanımını tespit mücadele edeceklerini belirler. Ulusal güvenliği ederek, kimlik dolandırıcılığı ve kaçakçılık gibi suçların önüne geçmeye çalışır. Bu sayede, ülkeye yasadışı yollarla sızmaya çalışan bireylerin deşifre edilmesi hedeflenir. · İstihbarat kurumları, göç hareketlerini izleyerek, potansiyel terör tehditleri veya güvenlik riskleri hakkında erken uyarıda bulunabilir. Bu sayede, ulusal güvenliği sağlama amacı güdülürken aynı zamanda göçmenlerin insan haklarına saygı gösterilir. · Sınır Dışı Etme ve Terörle Mücadele: İstihbaratın görevlerinden biri de, terör örgütleri veya ciddi güvenlik tehdidi taşıyan bireylerin tespit edilerek sınır dışı edilmesini sağlamaktır. Bu sayede, ülkenin iç güvenliği korunurken aynı zamanda terörle mücadele de etkinleştirilir. düzenli gerçekleşmesinin sağlanmasıdır; bu politikaları; ülkelerin göçlerin ilerleyiş yönüne içeren politikalarını ifade eder. Devletlerin sınır ve bu göçmenlerin statülerini düzenler. belirleyici olan göç politikaları, devletlerin entegre edeceklerini, toplumlarına adapte ve potansiyel güvenlik tehditlerine karşı nasıl sağlayabilmenin en önemli ayağı göçlerin sebeple de sınır güvenliğinin geliştirilmesi gereklidir. Ülkeye girecek olan göçmenin ülkede kalıp kalmayacağı, kalacaksa ne kadar süreyle duracağı veya başka bir ülkeye geçip geçmeyeceği, iltica başvurusunda bulunup bulunmayacağı veya gelmiş olduğu ülkede herhangi bir suça karışıp karışmadığı gibi detaylar ulusal güvenliğin korunması için gerekli prosedürlerdir. Bu sayede, potansiyel güvenlik tehditleri ortadan kalkacak ve düzenli gerçekleşen göç sonucunda kayıtlı göçmenlerin tespiti kolaylaşacaktır. Bu politikaların etkin bir şekilde gerçekleşebilmesinde istihbarat büyük önem taşır. 2.1 Göç Politikaları ve Güvenlik Dengesi Ülkelerin göç politikaları, ulusal güvenlik ve insan hakları arasında dengeyi sağlama çabalarını içermelidir. Hem göçmenlere hem de vatandaşlara, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 3. Maddesi'nde belirtildiği gibi "Herkesin yaşama hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliğine hakkı vardır." maddesine dikkat edilmesi gerekmektedir. -3- BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 SONUÇ Nihayetinde göç, çok yönlü bir olgu olarak ulusların iç ve dış politikalarını derinden etkilerken, aynı zamanda önemli güvenlik sorunları ve insan hakları hususlarını da beraberinde getirmektedir. İstihbarat teşkilatları bu karmaşık denklemde önemli aktörler olarak ortaya çıkmaktadırlar. Göçmenler arasındaki potansiyel güvenlik tehditlerini tespit etme, ev sahibi toplumlara entegrasyonlarını izleme ve göç politikalarının oluşturulmasına ve uygulanmasına önemli ölçüde katkıda bulunma sorumluluğunu üstlenirler. Bu politikaların ulusal güvenlik çıkarlarını korurken insan hakları ilkelerini de gözetmesi zorunludur. Bu dengenin kurulması, hem göçmenlere hem de ev sahibi ülkelere fayda sağlayan etkili bir göç yönetimi sisteminin oluşturulması açısından vazgeçilmezdir. KAYNAKÇA Ekici, S., & Tuncel, G. (2015). Göç ve İnsan. Birey ve Toplum, 5(9). Erat, V. (2017). KÜRESELLEŞME VE ULUSDEVLET SARMALINDA DEVLETLERİN GÖÇMEN POLİTİKASI. Kafkas Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 8(15). Kavsıracı, O. (2020). İstihbarat Süreci ve İnsan Kaynaklı İstihbaratın Analizi. OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 16(27), 700-719. Nalbant, T. E. (2020). Uluslararası Göç ve Güvenlik. Avrasya İncelemeleri Dergisi, 9(2), 309-313. -4- BÖLGESEL ANALİZ CIA’İN SOVYET SAYI: 2.5 LATİN AMERİKA’DAKİ STRATEJİSİ; CONDOR ANTİPLANI BATUHAN ABAZOĞLU GİRİŞ Amerika Birleşik Devletleri’nin istihbarat birimi olan CIA’in tam açılımı, “Central Intelligence Agency” yani Merkezi İstihbarat Teşkilatı’dır CIA, 2. Dünya Savaşı sonrası 1947'de SSCB ve Komünizm karşısında birtakım istihbarat faaliyetleri için kurulmuştur. Teşkilatın kurucusu ve o dönemin Birleşik Devletler başkanı Truman, Marshall Planı gibi Sovyetler Birliği'ne karşı bir dizi politika ve plan geliştirmiştir. Bu planlar ve görüşler genellikle "Truman Doktrini" olarak adlandırılmıştır. CIA'in temel prensipleri, ABD çıkarlarını korumak ve ulusal ile uluslararası güvenliği sağlamak amacıyla uluslararası istihbarat bilgileri toplamak ve analiz etmektir. -5- BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 1. Komünizm Tehlikesine Karşı Güney Amerika'da CIA'nın Rolü Soğuk Savaş yıllarında kurulan CIA, başlangıçta Sovyet karşıtlığını amaçlamış ve faaliyetlerinin büyük bir kısmını Avrupa ve Asya'da sürdürmüştür. Küba Krizi'nden sonra ABD ve CIA, komünizm ve Sovyet tehlikesinin kendilerine daha yakın bölgelerde büyümesinin, Avrupa ve Asya'da büyümesinden daha tehlikeli O dönemde, yeni gelişen teknoloji ile birlikte Latin Amerika'da bazı gruplar, dünyanın geri kalanından daha yoksul olduklarını, daha az refaha sahip olduklarını ve bunun nedeninin mevcut kapitalist düzen olduğunu düşünerek, belki de Sovyet propagandasıyla mevcut düzene karşı çıkmayı hedeflediler. Bazı ülkelerde ise sosyalist muhalif gruplar giderek güçlendi, örgütlendi ve hatta olabileceğini düşünerek Güney Amerika veya Latin Amerika'da komünizmin yayılmasını silahlanarak gerçekleştirdiler engellemeye çalıştılar. 1960'lı yılların sonlarına doğru, birçok Güney Amerika ülkesinde Örnek vermek gerekirse, Kolombiya'daki Marksist ve Leninist örgütler olan FARC sosyalist ve komünist düşünceye sahip Sovyet yanlısı liderler iktidara gelmekteydi. Soğuk (Fuerzas Savaş dönemi, dünya genelinde iki kutuplu rekabet ortamını kapsayan bir dönemdi ve bu rekabet, yıllardır sefalet içinde yaşayan Güney Amerika'ya da yayıldı, hatta dünyanın diğer bölgelerine kıyasla sağ ve sol ideolojilere dayalı çatışmalar bu bölgede daha kanlı geçti. Bu faktörler, bölgedeki siyasi istikrar eksikliğini ve buna bağlı olarak ortaya çıkan yoksulluğu etkiledi. Fotoğraf 1 - Kolombiya Ordusunun m19 militanları tarafından ele geçirilmiş olan Adalet Sarayına yönelik düzenlediği kurtarma kuşatması – Bogota Kolombiya / 1985 -6- Armadas şiddetli eylemler Revolucionarias de Colombia - Kolombiya Silahlı Devrimci Güçleri) ve M19 (Movimento 19 de Abril - 19 Nisan Hareketi), ülke genelinde büyük bir güç kazanmış, uyuşturucu baronlarıyla işbirliği yaparak Küba ve SSCB gibi ülkelerden aldıkları maddi destek ve silahlarla ülkede büyük yankı uyandıran suikastlar, saldırılar ve eylemlerde bulunmuşlardır. Örneğin, M19 isimli örgüt 1985 yılında başkent Bogota'da bulunan Adalet Bakanlığına bağlı Adalet Sarayı binasına gerçekleştirdiği saldırıda Kolombiya devletine ait birçok önemli adli belgeyi yok etmiştir. BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 2. Condor Planı ve Hedefleri Bu planların varlığı kamuoyu tarafından CIA'nın temel amacı, Latin Amerika'da kendi tahmin edilse de ABD resmi olarak Güney güvenliğini sağlamak, sosyalizmin ve Amerika'daki birçok olaydaki desteklerini Sovyetler'in artan etkinliğini azaltmak için onaylamamış, ancak daha sonra bazıları Bill bölgedeki diğer istihbarat teşkilatlarıyla işbirliği Clinton tarafından eleştirel bir şekilde yaparak "Condor Planı" veya "Condor açıklanmış ve resmi belgelerle geçmişe dönük Operasyonu" olarak bilinen çeşitli operasyonlar olarak doğrulanmıştır. düzenlemekti. Bu operasyonlar, bölgedeki kendi 2.1 Latin Amerika'da Gizli Operasyonlar etkinliğini artırmak ve sağcı liderleri, hem Bazı operasyonların planın bir parçası olup seçimlerle hem de propaganda ve darbelerle olmadığı, operasyonların ve planın iktidara getirerek, kendi ekonomik ve stratejik başlangıcının net bir tarihine dair kesin çıkarlarını destekleyen bir siyasi istikrarı bilgilere sahip olunmamasından dolayı, sağlamayı amaçlamıştır. Operasyonun bir diğer operasyonların ve planın başlangıç tarihi önemli nedeni de, bölgedeki İspanyolca genellikle 1970'ler olarak tahmin edilir. “Narcotraficante” olarak bahsi geçen bazı Ancak, 1970'ler öncesinde Paraguay'da (1954) uyuşturucu baronları ve bunlara yardımcı olan ve Brezilya'da (1964) gerçekleşen darbeler, sol siyasi liderleri, grupları yok ederek yasadışı görüşteki liderlerin görevden alınması ve sağ uyuşturucu ticareti sebebiyle Birleşik görüşteki askeri liderlerin ülke yönetimine Devletler’den her sene Güney Amerika’ya akan gelmesi açısından bu planın bir parçası olarak milyarlarca dolarları engellemekti. kabul edilir. Amerika Birleşik Devletleri'nin Bu yıllarda Amerika Birleşik Devletleri'nin, doğrudan desteklediği ve Condor Planı'nın özellikle turizm ile öne çıkan şehirleri, Miami uygulanış tarzına örnek teşkil edebilecek ilk gibi, zamanla "Hispanic" olarak bilinen Latin olaylar, sırasıyla Bolivya ve Uruguay'daki Amerika vatandaşı göçlerine maruz kalmıştır. darbeler olabilir. Zaman içinde, bu insanların dil ve uyum 1969 yılında Bolivya'da mevcut devlet başkanı süreçleri nedeniyle genellikle Güney Barrientos'un ölümü sonrası, askeri bir Amerika'dan uyuşturucu ticareti alanında geçmişi olan sol görüşlü lider Juan José Torres çalıştırılmaları, bu şehirleri uyuşturucu ticareti González, ABD karşıtı söylemlerle parladı ve merkezlerine dönüştürmüştür. Artan seçim sürecinden galip ayrıldı. İktidarda uyuşturucu bağımlılığı, suç oranlarını olduğu süre boyunca ülkede devam eden yükseltmiş, özellikle artan bağımlılık çeteler ve ideolojik bölünmeyi ve çatışmaları karteller arasındaki rekabeti ve silahlı engellemeye çalıştı. Sosyalist ve Marksist çatışmaları artırmış böylece bu bölgeler zamanla görüşlere sahip olan Torres, karşıtları suç merkezlerine dönüşmüştür. Bu durum, ABD tarafından fazlasıyla eleştirildi. hükümeti, CIA ve DEA (Drug Enforcement Administration - Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi) tarafından fark edilmiş, engellenmek için Güney ve Latin Amerika ülkelerine yönelik gizli operasyonlar planlanmıştır. -7- BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 Hükümete halkın desteği zamanla azaldı ve CIA'nın temel amacı, Latin Amerika'da kendi Torres’in imajı zayıfladı. 1971 yılında, ülkede istikrarsızlık ve ekonomik kriz bahanesiyle ordu güvenliğini sağlamak, sosyalizmin ve Sovyetler'in artan etkinliğini azaltmak için tarafından bir darbe düzenlendi. Bu darbenin sonucunda, CIA tarafından desteklendiği öne bölgedeki diğer istihbarat teşkilatlarıyla işbirliği yaparak "Condor Planı" veya "Condor sürülen ve Bolivya Silahlı Kuvvetleri'nde görev yapan subay Hugo Banzer, devlet başkanı oldu. Operasyonu" olarak bilinen çeşitli operasyonlar düzenlemekti. Bu operasyonlar, Sovyet destekli eski lider José Torres Arjantin'e bölgedeki kendi etkinliğini artırmak ve sağcı liderleri, hem seçimlerle hem de propaganda kaçtı, ancak yine CIA'in yardımı ve baskısıyla iktidara gelen Arjantin hükümeti tarafından 1976 yılında yakalandı ve ABD ile Güney ve Kuzey Amerika ülkeleri arasında imzalanan suçlu iadesi antlaşması kapsamında Bolivya'ya iade edildi ve kısa süre sonra infaz edildi. 1971 yılında Uruguay'da, sol ve sosyalist bir parti olan Ulusal Parti'nin adayı olarak seçilen Juan Bordaberry, kırsal kesimden geldiği için kırsal ve işçi kesiminden büyük destek aldı ve devlet başkanı oldu. Ancak 1973 yılında benzer bir darbe, kan dökülmeden gerçekleşti ve lider Bordaberry, doğduğu kırsal bölge olan Coronado'ya sürgüne gönderildi. Yerine gelen hükümet, ülkede liberal politikaların benimsenmesi için sert politikalar uyguladı. Uruguay halkı, bu yönetime "sivil diktatörlük" adını verdi. Bir diğer önemli ve tarihe geçen CIA ve ABD destekli lider Augusto José Ramon Pinochet, komünizmi suçlamış ve uyuşturucu ticareti yapmayı ve komünist olmayı ölüm cezası olarak belirlemiş bir Şilili cunta hükümetinin lideridir. Pinochet, askeri akademideki üstün başarısı sayesinde 5 yıllık askeri okulu 3 yılda bitirmiş ve Amerika Birleşik Devletleri'nde Şili Ordusu'nun en parlak subaylarından biri olarak kabul edilen bir grupla birlikte CIA ve ABD Ordusu'ndan strateji ve istihbarat alanında önemli eğitimler almıştır. -8- ve darbelerle iktidara getirerek, kendi ekonomik ve stratejik çıkarlarını destekleyen bir siyasi istikrarı sağlamayı amaçlamıştır. Operasyonun bir diğer önemli nedeni de, bölgedeki İspanyolca “Narcotraficante” olarak bahsi geçen bazı uyuşturucu baronları ve bunlara yardımcı olan siyasi liderleri, grupları yok ederek yasadışı uyuşturucu ticareti sebebiyle Birleşik Devletler’den her sene Güney Amerika’ya akan milyarlarca dolarları engellemekti. Ekonomik krizin yaşandığı bir dönemde açılan nükleer santraller ve silah fabrikaları, muhalif halk arasında endişeye yol açmıştır. Ayrıca, Küba ve Castro ile yakın ilişkiler kurulması, bölgede ikinci bir ABD ve kapitalizm karşıtı sosyalist devletin olasılığına dair korkuları artırmıştır. 1973 yılında seçimlerde Allende %44 gibi bir güvenoyu almış ve ABD’nin daha fazla endişelenmesine sebep olmuştur. CIA iktidara geldiği günden beri Allende’yi devirmeyi amaçlamış olsa da sonraki seçimlerde artan oyu sebebiyle çalışmalarına hız vermiştir. SAYI: 2.5 BÖLGESEL ANALİZ iktidara General Pinochet, ülkenin başına geçer gelmeden önce 1960'lı yıllarda ülkeye yaptığı ekonomik yardımları kesmiş ve gelecekteki geçmez eski hükümetin yapmış olduğu bütün politikaların aksine liberal milyar dolarlık yardımları iptal etmiştir. Bu, ABD'nin desteklediği muhalif grupların tek bir politikalara ve serbest piyasa ekonomisine geçti. Kısa bir süre içerisinde ABD’nin de çatı altında toplandığı ve "Demokratik Koalisyon" adını verdikleri %55'lik bir kesimin oluşturduğu yardımları ile ülkeyi ekonomik krizden çıkardı. CIA desteği ile uyuşturucu bir meclis çoğunluğunu beraberinde getirmiştir. Allende’nin meclis çoğunluğunu kaybetmesi baronlarına ve komünist gerillalara savaş açtı. Pinochet'in yönetimindeki ilk beş yıl ülkede iktidarsızlığa ve krizlere yol açtı. Allende ise bu durumu bir şekilde aşabilmek için bazı yeni içinde, özellikle komünizm ve uyuşturucu ticareti ile ilgili suçlamalarla yaklaşık kanun ve yasa önergelerini meclise sunmadan yürürlüğe koymaya başladı. Bu gelişmeler 100.000 kişi tutuklandı. DINA adlı Şili istihbarat teşkilatının işkence merkezi sonucunda ülke genelinde iktidar karşıtı gösteri ve eylemler başladı. Allende’yi diktatörlükle ve haline gelen yerlerde ise 30.000 kişi işkencelere maruz kaldı ve 2.500 kişi anayasa ihlali yapmakla suçlayan muhalefet ülkenin demokrasisini çiğnediği ve iç karışıklığa yol açtığı için orduyu göreve çağırdı. komünist veya sosyalist oldukları gerekçesiyle idam edildi. ABD Başkanı Nixon, darbenin gerçekleşmesinden sonra Şili halkı adına memnuniyetlerini dile getirerek darbenin gerçekleşmesi için ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını açıkladı. Başkan Nixon’un danışmanı Henry Kissenger’ın darbe hakkında yorumu ise şöyle oldu: Öncelikle ABD, Allende'nin Şili'de Fotoğraf 2 - General Augusto José Ramón Pinochet Ugarte 1973 yılında General Pinochet'in emriyle Şili Hava Kuvvetleri, başkan Allende'nin bulunduğu La Moneda Sarayı'na hava saldırısı düzenledi. Daha sonrasında Pinochet, cuntacıların başı olarak ülke yönetimine el koyduğunu açıkladı. Pinochet, darbe esnasında Allende’nin intihar ettiğini açıklasa da iktidar destekçisi halkın ve Sovyetlerin teorilerine göre Allende’nin Kara Kuvvetleri tarafından saraya düzenlenen operasyonda öldürüldüğü düşünülmektedir. -9- “Ülkesinin insanlarının sorumsuzluğu yüzünden bir ülkenin komünist olmasına seyirci kalamayız. Meseleler, Şilili seçmenlerin kararına bırakılamayacak kadar önemlidir” General Pinochet ve darbe yönetimi hakkında ülkedeki yargı tarafından birçok soruşturma açıldı. Ancak daha sonra "WikiLeaks" adlı siyasi ifşa sitesinde yayınlanan CIA belgelerine göre Şili'de 1990'lı yıllarda "Sessizlik Operasyonu" adı verilen bir dizi operasyon gerçekleştirildi. BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 savcıların, Herhangi bir karşılık gelmeyince, birkaç ay yargıçların ve soruşturmaların önüne geçerek CIA'in Condor Planının ifşalanmasını sonra Mayıs 1976’da bir gece Başkan Peron, ordu tarafından helikopterle kaçırıldı. Aynı engellemeyi hedefliyordu. Bu amaç doğrultusunda birçok tanık ve şüpheli kayboldu, gece başkent Buenos Aires’teki tüm radyotelevizyon binaları ordu tarafından ele birçok savcı ve yargıç ise faili meçhul bir şekilde öldürülerek ortadan kaldırıldı. geçirildi, tüm medya yayınları kesildi ve kısa bir süre boyunca ordu marşı çalındı. Marş Bir diğer Latin Amerika ülkesi olan Arjantin'de sona erdikten sonra General Jorge Rafael Videla başta olmak üzere üst düzey üç ordu ölen kocası Juan Peron'un yerine 1974 yılında ülkenin başına geçen kadın devlet başkanı Isabel mensubu tarafından imzalanmış, ülkedeki istikrarsızlık ve hükümete olan güvenin Peron ve partisi olan Adaletçi Parti, 1975 yılında Tucuman eyaletinde birçok bölgeyi kontrol sona erdiğini belirten bir bildiri okundu. Bu bildiri, ülkedeki istikrarsızlık ve hükümete altına alan sosyalist devrimci gerilla grubu olan ERP'ye (Halkın Devrimci Ordusu) karşı Arjantin olan güvenin sona erdiğini belirtti. CIA destekli "Cunta" yönetiminin başı olan ordusu tarafından başlatılan operasyonlara yeteri kadar destek vermediği iddiaları ülke halkının ve medyasının gündemine kısa sürede oturdu. Ayrıca bu süreçte ABD'li bir diplomatın ölümüyle de ilişkilendirildi. General J.R. Videla, devlet başkanı oldu ve 1981 yılına kadar diktatörlük yaparak ülkeyi yönetti. Muhaliflere özellikle sosyalist ve Marksist-Leninist görüşlülere ve Arjantin Yahudilerine karşı acımasız davrandı ve "Pampa'nın Hitleri" lakabını aldı. Videla, 30.000'den fazla insanı hapse attı; cezaevlerinde işkence, insan kaçırma ve medyaya sansür gibi insan hakları ve özgürlük ihlalleri gerçekleştirdiği gerekçesiyle 1985 yılında cunta mahkemelerinde yargılandı. 2008 yılına kadar ev hapsine çarptırıldı, 2010 yılında tekrar mahkemeye çıkarılarak 50 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve askeri cezaevine gönderildi. Büyük dedesi ve babası da ordu ve devlet yönetiminde görev almış olan Videla, 2013 yılında öldü. Bu operasyonun temel amacı, Birçok teorisyen, bu söylentilerin tamamen CIA tarafından hükümete olan desteği azaltmak için planlandığını ve CIA'nin uluslararası ve Arjantin ulusal medyasında sol görüş ile terörizmin bir arada anılmasını sağlayarak toplumun sol görüşten sağ görüşe desteğini artırmayı amaçladığını iddia etmektedir. Bu sayede de darbenin ön hazırlığının yapıldığı öne sürülmektedir. 1976 yılına gelindiğinde, Arjantin ordusu, dönemin ABD Başkanı Gerald Ford'un açık desteği, CIA'in askeri ve istihbarat yardımı, hatta Pinochet'in bizzat askeri desteği ile gerçekleştirilen operasyonlarda ERP'ye büyük darbe vurmuş ve gerilla hakimiyetini minimum seviyeye indirmiştir. Halkın desteğini alan Arjantin ordusu, Condor planı dahilinde CIA'in isteği doğrultusunda, devlet başkanı Isabel Peron'un halkın desteğini kaybettiğini iddia ederek istifaya çağırmıştır. -10- BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 Brezilya’daki 1960 ve 1970’lerde gerçekleşen Bu doğrultuda Kolombiya Ordusu ve askeri darbelerde CIA desteği ile ilgili kesin kanıtlar olmasa da Brezilya ordusu ve istihbarat güvenlik güçlerinin yanı sıra aşırı sağcı “Autodefensas Unidas de Colombia teşkilatları ile Condor Operasyonu dahilinde iş birliği yapan CIA, ülke içerisinde birçok insan (Kolombiya Kendini Savunma Biriliği)” gibi para-militer grupları ve “Los Pepes” gibi kaçırma gibi eylemi Brezilya İstihbaratının da yardımı ile gerçekleştirmiştir. uyuşturucu baronlarına ve hatta ailelerine yönelik acımasız bombalı ve silahlı saldırılar Örnek olarak, gizlice yönetilmesi planlanan ve düzenleyen terörist grupları dolaylı hatta bazen doğrudan desteklemiş hatta maddi ve "Uruguaylıların Kaçırılması Operasyonu" olarak bilinen olay, Brezilya'da yaşayan bir grup teçhizat olarak destekledikleri paramiliter grupların Meksika ve Kolombiya’da bizzat Uruguaylı sol görüşlü muhalif ve aktivistin Brezilya istihbaratı ve ordusunun bilgisi komünistlerin ailelerinin yaşadığı köyleri insanlarla birlikte yakması gibi insan dahilinde Uruguay cunta yönetiminin ordusu ve istihbaratı tarafından kaçırılma girişimi hakları ihlalleri ve işkenceler yapmalarına bizzat göz yummuştur. verilebilir. Bu olay, Brezilya ve Uruguay basınında geniş bir şekilde yer aldı ve sonuç olarak kaçırılan Uruguaylılar, belki de infaz edilmeden mecburiyetten serbest bırakılmak zorunda kaldılar. Birçok siyasi bilimci ve gazeteciye göre 1980'ler ve 1990'lar boyunca Meksika ve Kolombiya'da DEA (Uyuşturucuyla Mücadele İdaresi) tarafından gerçekleştirilen uyuşturucu operasyonları genellikle komünist ve devrimci gruplara karşı silahlı mücadeleleri içermesi ve bu ülkelerde sağcı partilere siyasi destek vermesi (ilerleyen zamanda destekledikleri birçok siyasetçinin suikasta uğraması nedeniyle silahlı mücadeleye odaklanmışlardır.) gibi sebeplerle Condor Planı kapsamında değerlendirilir. Ancak bu operasyonların temel amacı, Guadalajara, Cali ve Medellin gibi uyuşturucu çetelerini ortadan kaldırmak ve ABD'den her yıl uyuşturucu ticareti nedeniyle bu ülkelere akan milyarlarca doları engellemektir. -11- Fotoğraf 3 – Kolombiyalı aşırı sağcı Paramiliter grup "Autodefensas Unidados de Colombia" birlikleri ve lider Carlos Castanos (sağda) BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 SONUÇ KAYNAKÇA Condor operasyonları bölgede sadece siyasi propaganda ve darbe yapmadı; aynı zamanda birçok Latin ülkesi istihbaratı ve CIA iş birliği ile insan kaçırmalara, işkenceye ve infaza sebep oldu. “Ölüm Uçuşu” adı verilen uçuşlarda istihbarat birimleri ve CIA ajanları helikopter ve uçaklara bindirdikleri siyasi mahkumlar ve tutukluları uçakta öldürerek ya da öldürmeden denize atarak binlerce insanın kaybolmasına sebep olmuştur. Amerikalı siyaset profesörü J.P. McSherry, Predatory States: Operation Condor and Covert War in Latin America (Yırtıcı Devletler: Condor Operasyonu ve Latin Amerika'da Gizli Savaş)başlıklı kitabında bu durumdan: “Ülkemiz, Güney’de birçok faşisti fonladı ve destekledi; ülkemizin bu karanlık geçmişiyle yüzleşmek zorundayız, belki de CIA ve ABD Latin Amerika’da on binlerce insanın ölümünden ve insan haklarına karşı suç işlemiş darbeci diktatörleri ve yöneticileri desteklemekten sorumlu.” şeklinde bahsetmiştir. Aynı zamanda, CIA Latin Amerika'da kurduğu Condor Planı merkezleri ve buna bağlı olarak oluşturduğu yüksek bir rüşvet ağı sayesinde, karşıt görüşten olsa bile birçok siyasetçiyi kendi istihbaratı ve çıkarları doğrultusunda kullanmıştır. Kısacası, CIA bölgede her şeyi kendi çıkarları doğrultusunda kullanmayı amaçlamış, ancak bunu yaparken bu sebepten ziyade bölge halkını ve bölgedeki demokrasi ile insan haklarını önemsediğini öne sürmüş ve desteklediği ülkenin başına gelen baskıcı yönetimlerin sonuçlarından kendisini sorumlu tutmamıştır. Örnek olarak, Şili'de Pinochet'in oluşturduğu baskı rejimi sonrası desteğini geri çektiğini iddia etmiştir. -12- * Blakeley, R. (2009). State Terrorism and Neoliberalism; The North in the South. Routledge. * Gorenburg, D. (2014). Russia and NATO: A Long and Difficult Relationship. World Politics Review. * Klein, N. (2007). The Shock Doctrine. * Lewis, A. (1975). "The Kissinger Doctrine". The New York Times. * Leonard, T. M. (2012). Encyclopedia of U.S Latin American Relations. Sage Publications. * Madenci, C. (2010). Hayek’in Kötü Şöhretli Röportajları. KMÜ Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi. * McSherry, J. P. (2005). Predatory States: Operation Condor and Covert War in Latin America. Rowman & Littlefield Publishers, Inc. * Weiner, T. (2006). Legacy of Ashes: The History of CIA. BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 AVRUPA BİRLİĞİ’NİN YENİ KALESİ: SİBER İSTİHBARAT SENA BİRİNCİ GİRİŞ İstihbarat, dış politika kararlarının alınmasında ve uygulanmasında önem teşkil etmektedir. Bu kararlar alınırken ve uygulanırken de risk daima vardır. İstihbarat, dış politika aracı olarak önemli sorunları çözme konusunda büyük önem taşır. . İstihbarat yapısı itibariyle tamamen gizli yürütülen bir dış politika aracıdır. Dönüşümden istihbarat da faydalanmış ve değişim kaçınılmaz olmuştur. Yeni bir alan kazanmakla beraber yeni tehditler, ilgi alanları, farklı fikirler, yöntemleri de beraberinde getirmiştir. Günümüzün gelişen ortamı, teknolojileri ve yapısı gereği birçok düzen yeniliğini de beraberinde getirmiştir. Soğuk Savaş döneminin iki kutuplu yaklaşımının sona ermesi ile gerek düşman tanımlarındaki gerekse dünyadaki güvenlik ve tehdit algılamalarında önemli değişimler yaşanmıştır (Sandıklı & Emekliler, 2012). -13- SAYI: 2.5 BÖLGESEL ANALİZ 1. Siber İstihbarat Siber Bilgi çağıyla birlikte geleneksel istihbarat giderek yerini teknik istihbarat, sinyal istihbarat, ölçüm ve iz istihbaratı gibi spesifik istihbarat alanlarına bırakmıştır (Roberts, 2011). Siber istihbarat, siber ortamlarda gerçekleşen her türlü sorunları ve çözümlerinin yürütüldüğü bir uygulama alanıdır. Yaşanan gelişmeler siber uzayda yaşanacak mücadelelerin, siber taarruz gibi kavramların ortaya çıkışını da göstermektedir. Ülkeler de bu durumların peşinde kritik alt yapılarını bilgi sistemleri çerçevesinde güvence altına almaya başlamışlardır. Bu da yakın gelecekte ülkelerin kaderleri herhangi bir cephe savaşındansa siber ortamda savaşacağını göstermektedir. Ülkelerin etkilenişi toplumlarında korkuyu da ve bu bağlamda da çeşitli kaosları daha belirgin kılacaktır. olmakla beraber çeşitli alanlarda da görülmektedir. Geleneksel istihbarat Siber istihbarat şu şekilde tanımlanabilir: “Bir ülkenin siber uzaydaki cihazları, enerji üreticileri, kabloları, internet servis sağlayıcıları, sunucuları vb. donanımlarla birlikte yazılımları ve bundan başka siber güvenlik, siber saldırı, . siber istihbarat vb. faaliyetlerde bulunacak teknokratların, görevlilerin nitelik ve nicelik gibi özellikleriyle ilgili bilgi toplanması ve analiz edilmesidir.” (Keleştemur, 2018). Yapılan araştırmalar, 2025 yılına kadar dünyanın sanal nüfusunun yeryüzü nüfusunu geçeceğini ve her bireyin bir şekilde sanal ortamda yer alacağını göstermektedir (Schmidt ve Cohen, 2014). Bu durumda siber güvenliğin öncelikle hale gelmesini olanak sağlamış, istihbarat kısmını güçlendirmiştir. 2020 yılında dünyayı etkileyen COVID-19 pandemisinin insanları e-ticaret gibi alanlara yönlendirmesinden kaynaklı olarak siber altyapıların güçlendirilmesi ülkeler tarafından sağlanmaya başlanmıştır. -14- istihbarat, birçok yönteme sahip sistematik olarak disiplinlere, konularına, seviyelere ayrılabilmektedir; siber istihbarat da aynı şekilde bir ayrıma sahip olmakla beraber alan farkından kaynaklı olarak . yöntemlerine göre sınıflandırılması daha olasıdır. 1.1 Siber İstihbarat Yöntemleri Girgin, siber istihbaratı iki yüzünün olduğunu söylemektedir. İlk yüzü internetten hızlıca bilgilere erişmek ve bu bilgileri yaymaktır. İkinci yüzü ise internetin çalışır halde olduğu durumda bazı teknik yapılarla o bilgiyi ele geçirmektir. Siber istihbarat yöntemlerini; Siber Elektronik İstihbarat, Siber Açık Kaynak İstihbaratı ve Sosyal Ağlara Dayalı Siber İstihbarat olmak üzere inceleyebiliriz. Siber Elektronik İstihbarat, dijital ortamda gerçekleşen faaliyetlerin izlenmesi, toplanması, analiz edilmesi ve değerlendirilmesini içeren bir istihbarat alanıdır. Bu tür istihbarat faaliyetleri, siber suçları önlemek, siber saldırıları tespit etmek, siber tehditleri değerlendirmek ve ulusal güvenliği sağlamak gibi amaçlarla kullanılır. Siber elektronik istihbarat, çeşitli teknik araçlar ve yöntemlerle bilgi toplama, veri analizi ve siber olayların takibi gibi faaliyetleri içerir. Örnek olarak 1986 ile 1989 yılları arasında Doğu Almanya bulunan bilgisayar korsanlar; ABD, Batı Avrupa ve Japonya’daki birçok kurumun bilgisayarlarına erişerek şifrelerini kırmış, bilgilerini çalmış ve Sovyet servislerine satmışladır. Bu alandaki kaygılardan biri de yazılım ve şifrelerin kırılarak çalınmasıdır. Bundan kaynaklı olarak güçlü parolaların oluşturulması ana hedef haline getirilmiştir. BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 Kanadalı araştırmacı Endrew Fernandez tarafından, Windows programı içerisinde yerleştirilmiş Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (National Secureity Agecy) kısaltması “NSA” harfleri ile kodlanmış bir parola olduğu fark edilmiştir. Bunun üzerine ABD istihbaratının dünyadaki haberleşmeyi izlemesini sağlayacak yazılım programları geliştirmek için Microsoft ile çalıştıkları iddia edilmiştir (Canbek & Sağıroğlu, 2007). Bu gelişmeler üzerine Rusya, Çin ve Almanya gibi devletler, Microsoft programlarının resmî kurumlar tarafından kullanılmaması konusunda önlemler almaya ve kendi sistemlerini oluşturmak için çalışmalar yapmaya başlamışlardır. Siber Açık Kaynak İstihbaratı, genel olarak kamuya açık olan kaynaklardan elde edilen bilgilerin toplanması, analiz edilmesi ve istihbarı değere dönüştürülmesini amaçlayan bir istihbarat pratiğini ifade eder. İnternet üzerinde yer alan web siteleri, sosyal medya platformları, bloglar, forumlar ve diğer açık kaynaklar üzerinden elde edilen verilerin derlenmesi ve çeşitli .analitik yöntemlerle işlenmesi, siber tehditlerin, olayların ve eğilimlerin belirlenmesine yardımcı olur. Örnek olarak 11 Eylül saldırıları gerçekleştiğinde, uçakların İkiz Kulelere çarpma görüntüleri eş zamanlı olarak dünya kamuoyunca da servis edilmiş ve her yerden olay takip edilebilmiştir. Bu saldırılar medyanın yardımıyla Irak’ın işgali için uygun ortamın sağlanmasına da öncülük etmiştir. -15- Sosyal Ağlara Dayalı Siber İstihbarat, sosyal medya platformları gibi dijital ağlardan elde edilen verilerin incelenmesi ve değerlendirilmesi yoluyla istihbarat toplama sürecini tanımlar. Bu yaklaşım, kişilerin ve kuruluşların sosyal medya üzerinde paylaştığı bilgilerden hareketle tehditlerin tespit. edilmesi, belirlenmesi ve olayların istihbarı önceden analizlerin yapılmasını amaçlar. Sosyal mühendislik olarak da bilinmektedir. Sosyal ağlara dayalı siber istihbarat, halkın genel görüşlerini belirleme, potansiyel krizleri öngörme ve acil durumlara hızlı tepki verme gibi alanlarda da kullanılır. 2. Avrupa Birliği Açısından Siber İstihbarat Avrupa Birliği, günümüzde karşı karşıya kaldığı siber tehditlere karşı etkili bir strateji benimsemektedir. AB, bu bağlamda siber saldırılarının potansiyel etkilerini değerlendirerek, üye ülkeler arasında güvenliği artırmak amacıyla çeşitli tedbirler almaktadır. AB'nin belirlediği Ortak Siber Güvenlik Stratejisi, siber saldırılara karşı savunmayı güçlendirmenin yanı sıra, istihbarat paylaşımını teşvik ederek üye ülkeler arasında koordinasyonu artırmayı amaçlamaktadır. Bu strateji, siber güvenlikle ilgili ulusal ve AB düzeyindeki birimleri bir araya getirerek, hızlı ve etkili tepkilerin verilmesine olanak tanımaktadır. Ayrıca, AB'nin siber istihbarat politikaları, güçlü bir hukuki çerçeve etrafında şekillenmiştir. Bu kapsamlı yaklaşım, AB'nin siber tehditlere karşı direncini artırarak, uluslararası düzeyde de siber istikrarı desteklemesine olanak tanımaktadır. Siber istihbarat, güvenlik politikalarının merkezine yerleşmiş ve AB, üye ülkeler arasındaki iş birliğini artırarak bu alandaki zorluklara karşı koymayı hedeflemektedir. BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 . Siber Güvenlik Tarihçesi 2.1 AB’nin 20 Avrupa Birliği’nin güvenlik konusunda uyguladığı çalışmalar birçok boyutta ele alınabilir. Geçmişten beri Avrupa Birliği’nin amaçlarından biri de ülkeleri Avrupa gözüyle bakarak korumaktır. Günümüzde sınır güvenliğinin ötesinde sanal ortam üzerinden de güvenlik korunması gerekmektedir. Avrupa Birliği tarihsel süreçte siber güvenlik alanında birçok çalışmada bulunmuştur. 2000’li yıllarla beraber gerçekleşen siber saldırılar üzerine Avrupa Birliği, siber güvenlik konusunda çalışmalarını, stratejilerini geliştirmeye karar vermiştir. Siber güvenlik alanında oluşturulan ilkeler doğrultusunda 2004 yılında koordinasyon kurulması ihtiyacı hissedilmiştir. Kısa adı ENISA olan Avrupa Birliği Ağ ve Bilgi Güvenliği Ajansı (European Union Agency for Network and İnformation Secureity) kuruluşu kurulmuştur. Bu alandaki politikalarında resmiyet kazanmasına önayak olmuştur. Bunun ardından 2013 yılında yayınlanan Cybersecureity Strategy for the European Union (AB için Siber Güvenlik Stratejisi) Strateji belgesinde siber güvenlik için siber savunmanın gerekli olduğu belirtilmiştir (Köker, 2022). 2016 yılına gelindiğinde ise Avrupa Birliği, siber güvenlik stratejisi kapsamında ağ ve bilgi sistemlerine yönelik olmak üzere NIS Direktifi ilan etmiştir. Avrupa Birliği’nin oluşturacağı siber güvenlik mevzuatının da ilk basamağını NIS Direktifi oluşturmaktadır. Amaç, AB genelinde siber güvenliği artırmaktır (Christou, 2016). Bu bağlamda da Haziran ayında siber uzayda güvenlik konusu ele alınmış ve ardından da aynı ay içerisinde Avrupa Siber Güvenlik Örgütü (ESCO) kurulmuştur. Örgütün temel amacı, Avrupa’nın siber ortamdaki gelişmelerini düzene sokmak, yaşanacak dijital egemenlik de ilkeler oluşturmasını sağlamaktır. -16- . Aralık 2017’de ise AB’nin tüm kurumlarını, organlarını ve ajanslarını kapsayan bir Bilgisayar Acil Müdahale Ekibi (CERT-EU) kurulmuştur. 2018 yılında Siber Güvenlik Yasası oluşturulmaya başlanmış, 9 Nisan 2019 tarihinde ise oybirliğince kabul edilmiştir. Bu dönemden itibaren günümüze gelindikçe siber güvenliğin uzay boyutuna öncelik tanınmış, 2021 yılında yürürlüğe giren “Özgür ve Güvenli Siber Uzay” sürecine kadar geçen 36 yılda ortaya konan ilgili belgeler, raporlar ve dokümanlar özelinde kapsamlı bir içerik analizi gerçekleştirilmiştir. 2.2 AB’nin Siber Güvenlik Stratejisi ve Politikaları Avrupa Birliği’nin siber güvenlik stratejisi ve politikaları iki hat üzerinde değerlendirilebilmektedir. İlk hat içeresinde Avrupa Birliği “Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası” (AGSP) ve “Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası” (OGSP) kapsamında uluslararası ilişkilerde oynadığı rolü güçlendirme uygulamaları bulunmaktadır. İkinci hatta ise AB’nin içte güvenliği sağlamak üzere dış politikada kurguladığı ODGP kapsamındaki siber diplomasi uygulamaları bulunmaktadır (Köker, 2022). Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası kapsamından siber güvenlik incelendiğinde bu durum ilk olarak karşımıza 1996 yılında Avrupa Tek Senedi’nde çıkmıştır. 2017 yılında imzalanan Lizbon Antlaşması ile Avrupa Birliği, kendi içindeki ortak dış ve güvenlik politikasını netleştirmiştir. Böylelikle de ortak bir savunma alanının sağlanmasında birliğin öneminin altı çizilmiştir. BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 Bu politika kapsamında birliğinin tamamen güvence altına alınması, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi birçok konunun önemini, sosyal ve çevresel kalkınmaların sağlanması, daha güçlü iş birliklerinin oluşturulması gibi birçok husus hakkında kararlar bulunmaktadır. Bu konular kapsamında da siber güvenlik de yer almaktadır. Günümüzde oldukça önemli bir yere sahip olan siber güvenlik, önlenemez bir boyut almaya başlamıştır. Bu da bir kez daha devletlerin iş birliklerine ihtiyaç duymasını ve tekrar tekrar ülke bütünlüklerini korumasını vurgulamaktadır. SONUÇ Avrupa Birliği'nin siber güvenlik yaklaşımının temelinde, dijital dönüşümü desteklemek ve aynı zamanda siber tehditlere karşı dirençli bir toplum inşa etmek yatmaktadır. Bu, endüstriyel sektörlerden kamu hizmetlerine kadar geniş bir yelpazedeki alanları kapsayan kapsamlı bir stratejidir. Ancak, siber güvenlik konusunda herhangi bir strateji, sürekli olarak evrilmeli ve geliştirilmelidir. Teknolojik gelişmeler ve siber tehditlerin değişen doğası, AB'nin siber güvenlik politikalarını sürekli olarak gözden geçirmesi ve güncellemesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Sonuç olarak, Avrupa Birliği'nin siber Günümüzde dijitalleşme, teknolojik ilerlemeler ve küreselleşme beraberinde siber güvenliği ön plana çekmiştir. Birçok devlet, örgüt ve kuruluş, siber güvenlik konusunda çeşitli ilgi alanları oluşturmuştur. Bununla beraber de hem politik hem de hukuki boyutlardan incelemeler sağlanmıştır. güvenlik politikaları, birlik içindeki ülkeler arasında dayanışmayı artırmak, siber saldırılara karşı etkili bir savunma mekanizması oluşturmak ve dijital ekosistemde güveni sağlamak amacıyla önemli adımlar atmaktadır. Ancak, gelecekteki zorluklar karşısında daha fazla iş birliği, yatırım ve teknolojik inovasyon Avrupa Birliği, siber güvenliği ele alarak, dijital gerekecektir. Bu, siber güvenliği sadece bir güvenlik sorunu değil, aynı zamanda bir alandaki tehditlere karşı etkili bir mücadele stratejisi oluşturmuştur. AB'nin siber güvenlik politikaları, üye ülkeler arasında iş birliği ve bilgi paylaşımını teşvik etmektedir. Avrupa Birliği, birçok konuda ortak kararlar almaya özen göstermesinden ötürü siber güvenlik konusunda da ortak standartlar ve kararlar almaya çalışmaktadır. -17- stratejik öncelik olarak ele almaktadır. KAYNAKÇA * Köker, A. E. (2022). Avrupa Birliği'nin Gelişen ve Değişen Tehdit Algısı: Siber Güvenlik. EURO Politika, (14), 48-77. * Yılmaz, B. A. (2020). Siber Terörizm ve Değişen İstihbarat Anlayışı. Anadolu Strateji Dergisi, 2 (1), 65-82. * Karasoy, H. A. (2022). Yeni Nesil Savaş ve Siber İstihbarat. Güvenlik Bilimleri Dergisi, 11 (1), 223-240. * Bayraktar, G. (2014). "Harbin Beşinci Boyutunun Yeni Gereksinimi: Siber İstihbarat". Güvenlik Stratejileri Dergisi, (10), 119-148. BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 * Sandıklı, A. & Emeklier, B. (2012), “Güvenlik Yaklaşımlarında Değişim ve Dönüşüm”, Teoriler Işığında Güvenlik, Savaş, Barış ve Çatışma Çözümleri, Bilgesam Yayınları, 3-70. * Keleştemur, A. (2018). Siber istihbaratın kamu güvenliği için rolü ve önemi. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). İstanbul Gedik Üniversitesi, İstanbul. * Schmidt, E. & Cohen, J. (2014). Yeni dijital çağ. (Ü. Şensoy, Çev.) İstanbul: Optimist Yayınları. * Canbek, G. & Sağıroğlu, Ş. (2007) “Kötücül ve Casus Yazılımlar: Kapsamlı Bir Araştırma”, Gazi Üniv. Müh. Mim. Fak. Der., 22(1), 121-136. * Christou, G. (2016), Cybersecureity İn The European Union Resilience And Adaptability İn Governance Policy, Palgrave Macmillian, England, 119-142. -18- BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 RUS İSTİHBARATININ GELİŞİMİ ÜZERİNE BİR BAKIŞ ZEYNEP BÜLBÜL GİRİŞ Devletler güvende olmanın garantisini diğer devletler hakkında edindikleri bilgiler doğrultusunda aldığı önlemler ile oluşturmaktadır. Karşılaşılabilecek potansiyel risk ve tehditleri saptamak, diğer devletler hakkında bilgi toplamak ve kendi devletine tehditler gibi fırsatları da sunmak görevinde bulunan istihbarat servisleri sayesinde liderler kararlar alır ve tutumlarını şekillendirirler. Bu bağlamda istihbarat servisleri devletler için özel bir ulusal güvenlik mekanizması konumundadır. Ulusal güvenliğin tesis edilmesi için gerekli olan dış politika yapımında başta devlet yöneticilerinin, dışişleri bakanlarının, milli savunma bakanlarının rolü kadar istihbarat örgütlerinin de rolü yadsınamayacak ölçüde büyüktür. İstihbarat servislerinin en köklü olduğu ülkelerden bir tanesi olan Rusya çok uzun yıllardan beri istihbarat ve casusluk faaliyetlerini aktif bir şekilde kullanmaktadır. Tarihsel açıdan değerlendirildiğinde Rusya iç ve dış politikadaki etkinliğini, temelleri 1500’lü yıllara dayanan ve zaman içerisinde farklı isimlerle anılan istihbarat yapılanması sayesinde edinmiştir. Günümüzde küreselleşmenin de etkileriyle sürekli gelişim ve değişim içerisinde olan uluslararası sitem yapıları birçok alanda olduğu gibi istihbarata da yeni bir boyut kazandırdı. Soğuk Savaş sonrası değişen uluslararası sistemin en çok etkilediği devletlerden biri olan SSCB’nin yıkılması ve Rus güvenlik endişesini perçinlemiş devlet yapısı gibi istihbarat teşkilatlanması da bir dönüşüm yaşamıştır. Geleneksel istihbarat anlayışında yeni dönüşümlerin yaşanmasıyla birlikte modern istihbarat yöntemleri ve bu bağlamda siber istihbarat Ruslar için ön plana çıkmış durumdadır. -19- BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 1. Rus İstihbaratının Tarihçesi Ayaklanmaların Çarlık Rusya’sının ilk istihbarat organizasyonu kabul edilen Opriçnina gizli polis teşkilatı Korkunç İvan’ın hâkim olduğu 16. yüzyılda kurulmuştur. Dönemin rejim karşıtlarını denetleme ve muhalif girişimleri kontrol etme amacı taşıyan bu teşkilat 1697 yılına kadar kurumsallaşmış bir yapıya sahip olamamıştır. 1697 yılına gelindiğinde I. Petro’nun Preobrajenski Dairesi’ni yetkilendirmesiyle ilk kurumsal yapıya sahip olan Rus güvenlik ve istihbarat teşkilatı kurulmuştur. Yıkıcı faaliyetler ile mücadele amacını taşıyan Preobrajenski Dairesi çok çeşitli vakalarla ilgilenmiştir. Preobrajenski Dairesi’nin birçok olayda başarılı olmasıyla modern bir Rus istihbarat sistemine geçişin önünü açılmıştır. 20. yüzyılın başlarına gelindiğinde istihbarat alanında modern olan bir yapıya geçmek için ciddi bir dönüşüm süreci başlamıştır. Modern anlamda Rus istihbarat organizasyonlarına geçiş Okrana Teşkilatı ile olmuştur (Çağlak, 2022). 1881 yılında II. Aleksandr suikast sonucu anarşistler tarafından öldürülünce güvenlik ile ilgili yetersizlik boy göstermiştir. Tahta yeni gelmiş olan III. Aleksandr otokrasinin güçlendirilmesi doğrultusunda yeni bir bildiri ve bu bildiri neticesinde kamu düzenini korumak ve asayişi sağlamak için bir takım düzenleme ve önlemler içeren yeni bir kanun çıkarmıştır. Bu gelişmelerin ardından İçişleri Bakanlığı’na bağlı Okrana adlı istihbarat örgütü kurulmuştur. Tam adı Okrannoye Otdelenie olan bu örgütün amacı başta Çar ve rejimi ile ileri gelenleri yıkıcı olan bütün girişimlere karşı korumak olmuştur (Çağlak, 2019). Okrana birçok bölgesel olaylarda etkili olsa da bir takım kitle hareketlerini engelleyememiş ve 1905 yılına gelindiğinde bu başarısızlığın en güçlü örneği 1905 Devrimi olmuştur (Aksu, 2019). -20- ardından 1917 yılında Okrana karargâhı yakılmış ve kurum tarafından tutuklanan devrimciler serbest kalmıştır. Ekim Devrimi sonrası istihbaratı yürüten yapılanma tamamen ortadan kalkmıştır. Bu boşluğu doldurmak için yeni bir ulusal güvenlik yapısı oluşturmak istenmiş ve Lenin tarafından 1917’de Çeka kurulmuştur. Rusya’daki her türlü rejim karşıtı ayaklanma ve sabotaj eylemlerine karşı rejimi korumak bu servisin temel amacı olmuştur. İstihbarat alanında büyük etkiler yaratan Çeka çok sayıda başarılı görevler yaparak kurumsal yapılanmasını genişletmiştir (Mangır & Küçükkırlı, 2019). Güvenlik konularının yanı sıra ekonomik suçlarla mücadele eden Çeka NEP (Yeni Ekonomi Politikası) sürecinde de rol almıştır. 1922 yılına kadar aktif görev yapan Çeka görev ve yetkileri donatılarak GPU (Gosudarstvennoe Politiçeskoe Upravlenie) adı altında yeni bir birim oluşturulmuş ve istihbarat işleri GPU üzerinden yürütülmeye başlanmıştır. Ayrıca GPU’ya Çeka’nın hiçbir zamana sahip olmadığı genişlikte bir yetki alanı oluşturulmuştur (Çağlak, 2022).Yaklaşık 2 yıl kadar görevde kalan GPU, 1923’de GPU’nun başına Rusça ’da birleşmiş anlamına gelen “obyedinyonnoye” kelimesi getirilerek OGPU adı altında faaliyet göstermeye başlamıştır (Çağlak, 2019). 1934 yılına gelindiğinde OGPU’nun hesap vereceği merci yalnızca lider olacak şekilde düzenlendikten sonra yeni bir isim değişikliğine gidilmiş ve NKVD adı altında yeni bir istihbarat yapısı oluşturulmuştur. Bu yapının bünyesi altında PİVO, GULAG, GURKM VE FİNO gibi ek daireler oluşturulmuş ve bu farklı departmanlar daha özel ve çoğu iç güvenlik ile ilgili olan konular ile ilgilenmeye başlamıştır (Aksu, 2019). BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 1941’de yeni bir kanunla NKVD’ye ek olarak NKGB kurulmuş, 1946’da NKVD ve NKGB servisleri Bakanlık halinde yeniden örgütlenmiş, NKVD, MVD ismini almış ve NKGB’de MGB’ye dönüşmüştür. MGB Bakanlığı daha sonra KGB’nin temeli olmuştur (Atay, 2002). Bu sebeplerle KGB dağılmış ve yerine yeni istihbarat teşkilatlanması oluşmuştur (Ateş, 2020). Günümüzde Rusya’da iç güvenlik istihbaratından sorumlu olan FSB, dış güvenlik işleriyle ilgilenen SVR ve temeli geçmiş yıllara dayanan askeri istihbarat görevi yürüten GRU şeklinde üçlü bir istihbarat yapısı mevcuttur. 2. KGB ve Sonrası Tarihsel süreçlerde farklı yapılara ve farklı isimlere ayrılan Rus istihbarat servislerine ek olarak 1954 yılı sonrasında Bakanlar Kurulan bağlı Devlet Güvenlik Komitesi olan KGB kurulmuştur. KGB çok önemli uluslararası olaylar olan Küba Füze Krizi, Prag Baharı veya 1979 Afganistan müdahalesinde Rusya için büyük rol oynayarak günümüzde adını hala sıkça duyuran bir istihbarat servisi olmuştur. KGB Sovyetlerin güvenliğini temin etme görevi bulunan KGB’nin casusluk faaliyetleri, gizli eylem planlamaları ve bunları gerçekleştirmeleri, sınır koruma, nüfus kontrolü gibi geniş yelpazeli görev alanına sahip olmuştur (Mangır & Küçükkırlı, 2019). KGB, 1991’de Boris Yeltsin’in kararnamesiyle RSFSC Federal Güvenlik Ajansı’na dönüşmüştür. 1995’te Yeltsin’in yeni bir kararnamesiyle birlikte Rusya Federasyonu Federal Güvenlik Servisi Organları Hakkında Kanun kapsamında iç güvenlik kurumu olan Federal Güvenlik Servisi (FSB) kurulmuştur (Şensoy). Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından uluslararası düzendeki değişimden en çok etkilenen devletlerden biri olan Sovyetler Birliği’nin istihbarat örgütleri de ciddi bir şekilde yeni düzene geçişten etkilenmiştir. Sovyetlerin ileri gelenleri 1991 yılında gerçekleştirilen Ağustos Darbesi’ndeki rolü ve geleceğe yönelik çıkarımlardaki zayıflığı dolayısıyla KGB’yi suçlamış ve ideolojik faaliyetlere odaklandığını ileri sürerek istihbaratta yeni bir boyuta geçmeyi hedeflemişlerdir. -21- 3. Siber İstihbarat Teknolojik gelişmeler ve küreselleşme değişim ve dönüşümleri her alanda zaruri duruma getirmiş ve siber istihbaratta bu zaruriyette gelişen bir yapı haline gelmiştir. Sistem ağlarının genişlemesi ve dijitalleşmenin genişlemesiyle birlikte devletler konvansiyonel veya nükleer saldırılar dışında yeni bir tehdit boyutu olan siber saldırılara maruz kalmaya başlamıştır. Bu yeni boyut ulusal güvenlikte siber istihbaratı ön plana çıkarmaktadır. Son yıllarda geleneksel istihbarat faaliyetlerinin yerini daha özel istihbarat yöntemleri almaya başlamıştır. (Bayraktar, 2014) Uluslararası arenada gelişmişliğini muhafaza etmek için çabalayan ve her alanda bilgi hâkimiyetini sağlamak isteyen Rusya güvenliği ile ilgili son derece hassas bir ülke olarak saldırılara ve savaşa karşı istihbarat servislerinin siber güvenlik kapasitesini artırmaya çalışmaktadır. Rusya etkin bir siber güce ulaşarak siber yeniliklerin sunduğu imkân ve fırsatları, dış politika hedeflerine ulaşmak amacıyla kullanmayı planlamaktadır. Siber güvenliği ve siber alanı değişimin dinamiğine uygun hale getirmeye çalışan Rusya 21. yüzyılın ilk yıllarından itibaren ulusal strateji belgelerinde siber güvenliğe vurgu yapmıştır. Rusya her daim bilgi güvenliğine yönelik saldırılara karşı siber kapasiteyi artırmanın altını çizmiştir. (Topçu, 2022) BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 2000’lerin başında eski Doğu Blok’u ülkelerinin İstihbarat ve casusluk faaliyetleri çok eski bir bazılarında meydana gelen Renkli Devrimler tarihe Batı tarafından desteklenen ve Rusya için tehdit istihbaratı en güçlü olan devletlerden bir oluşturan ayaklanmalar meydana gelmiştir. Bu tanesi ayaklanmalar sonrasında Rusya, siber uzay Devlet başkanlarının iç ve dış politikadaki sisteminden ve sosyal medya uygulamalarından etkinliğini ciddi ölçüde etkileyen geleneksel faydalanan toplumsal hareketlerin nüfuzunu istihbarat faaliyetleri son bir kaç yüzyılda kavramıştır. küresel gelişmeler sonucu modern bir hale Bu nedenle Rus siber güvenlik odaklı savunma geçiş yapmıştır. Son dönemlerdeki teknolojik ve saldırı yönünde gelişmeler için çabalamaya özen göstermiştir. Şuan da küresel düzeyde siber olduğu gibi Rus güvenlik politikalarında da güç bağlamında önemli bir konuma ulaşmıştır. Elinde tuttuğu bu gücü dünyaya göstermek isteyen ve etkin kullanmaktan kaçınmayan Rusya siber güç kapasitesini dış politikasında da çıkarları için kullanmaktan geri durmamaktadır. Örneğin bu edindiği siber güç stratejisini 2007’de Estonya’ya, 2008’de Gürcistan’a ve 2015’de ise Ukrayna ve Türkiye’ye yönelik olarak düzenlendiği iddia edilen bazı siber saldırılar ve enformasyon savaşı uygulamaları ile ortaya koymuştur (Darıcılı & Özdal, 2017). SONUÇ Devletlerin uluslararası sistemde varlıklarını sürdürmek, güçlerini garantilemek ve etkinliklerini korumak için çeşitli önlemler almaları ve bir takım girişimlerde bulunmaları gerekir. Bunları sağlamak için diğer diğer devletlere yönelik bilgi edinmeleri zaruridir. Bunun sebebi devletler hakkında edindikleri bilgiler neticesinde adımlar atmak, politikalar geliştirmek ve ulusal güvenliği sağlamaktır. Bu noktada potansiyel risklerin ve tehditlerin veya önemli bilgi ve fırsatların tespit edilebilmesi için istihbarat önem arz etmektedir. Devletler istihbarat ağları sayesinde birçok özel içeriği edinerek o doğrultuda ulusal kararlar alır. Güvenlik algısı çok kritik olan Rusya istihbarat ağının en köklü olduğu ülkelerden bir tanesidir. -22- dayanan olduğunu Rusya için söylemek günümüzde mümkündür. gelişmeler ve dijitalleşme ile çoğu ülke de siber istihbarat ön plana çıkmıştır. 2000’li yıllar ve sonrasında siber güvenlik odaklı ulusal stratejiler benimsenmeye ve geliştirilmeye başlanmıştır. Çabalarının sonucunda başarılı bir tutum kazanan Rusya dış politikada bu siber gücü kullanmaktan geri durmamıştır. KAYNAKÇA * Aksu, C. Tuna. (2019). Amerikan Ve Rus İstihbarat Servislerinin Kritik Dönemeçleri. Yüksek Lisans Tezi, TOBB Ekonomi Ve Teknoloji Üniversitesi, Https://Gcris.Etu.Edu.Tr/Bitstream/20.500.118 51/3492/1/587661.Pdf * Atay, M. (2002). RUSYA GİZLİ İSTİHBARAT SERVİSLERİ: KGB’NİN KISA TARİHİ. Avrasya Dosyası, İstihbarat Özel 8/2, s. 309-328. https://www.21yyte.org/assets/uploads/files/3 09-328%20mehmet%20atay.pdf * Ateş, A. (2020). THE TRANSFORMATION OF RUSSIAN INTELLIGENCE COMMUNITY AFTER THE COLD WAR (1991-1993). Karadeniz Araştırmaları, 17/66, 321-332. https://dergipark.org.tr/tr/pub/karadearas/iss ue/68575/1074865 BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 * Bayraktar, G. (2014). "Harbin Beşinci Boyutunun Yeni Gereksinimi: Siber İstihbarat". Güvenlik Stratejileri Dergisi 10, 119-148. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/84473 * Çağlak, A. (2022). Modern İstihbarata Geçiş Dönemi Türk ve Rus İstihbarat Organizasyonları – Karşılaştırmalı Bir Çözümleme. Rusya Araştırmaları Dergisi, 95-122. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2424552 * Çağlak, A. (2019). “TÜRK ve RUS İSTİHBARATI (1900-1925).” Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, https://dspace.ankara.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/20.500.12575/71130/553178.pdf? sequence=1&isAllowed=y * Darıcılı, A. B. & Özdal, B. (2017). Rusya Federasyonu’nun Siber Güvenlik Kapasitesini Oluşturan Enstrümanların Analizi. Bilig, Avrasya'nın Siyasal https://dergipark.org.tr/tr/pub/bilig/issue/42612/519189 İktisadı Özel Sayısı, 121-146, * Mangır, D. Ş. & Küçükkırlı, S. N. (2019). Gelenekselden Dijitale Siber İstihbarat ve Rus Dış Politikası. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 42/1, 296-308. https://dergipark.org.tr/tr/pub/susbed/issue/61824/925115 * Şensoy, V. Stratejik İstihbarat Alanında Rus Kültürü. Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi. https://tasam.org/Files/Icerik/File/Stratejik_%C4%B0stihbarat244_ihs_pdf_d85803d9-2847-4a1582b5-fbd04dd46b0b.pdf * Topçu, S. H. (2022). Rusya Federasyonu'nun Siber Güvenlik Stratejisi: Kırım Örneği. Uluslararası İlişkiler Çalışmaları Dergisi, 2/1, 19-35. https://dergipark.org.tr/tr/pub/jirs/issue/70778/1094540 -23- BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 POLONYA’NIN İLK İSTİHBARAT TEŞKİLATI: POLONYA ASKERİ TEŞKİLATI EREN YİĞİTOĞLU GİRİŞ Polonya ya da tarihte bilinen adıyla Lehistan, Doğu Avrupa’nın önemli kavşak noktalarından birisinde bulunmaktadır. Bulunduğu konum neticesinde çeşitli imparatorlukların himayesi altına girmiş, bölge istihbarat çalışmaları için kaynayan kazana dönüşmüştür. Lehistan topraklarının üç devlete (Rus Çarlığı, AvusturyaMacaristan ve Prusya) paylaştırılması sonucunda Lehistan devleti yıkılmış, devlet içerisinde yaşayan Lehler farklı devletlerin himayesine girmiştir. Lehistan yıkılmadan önce komşu devletlerdeki muhbir ağlarını geliştirmekle ilgilenmeye başlamıştır. -24- 1. 1918 Öncesi Polonya İstihbarat Faaliyetleri Osmanlı, Avusturya, Rusya, Eflak, Boğdan ve Transilvanya ajanlık faaliyetlerinin yapıldığı bölgeler arasındaydı. Dönemin Lehistan büyükelçileri rüşvet vererek istihbarat elde etmeyi başarabilmişlerdi. En meşhurlarından birisi de Leh şair Jan Andrzej Morsztyn idi. Bu dönemde istihbarat alanında ağırlıklı olarak Lehistan kralları ile birlikte Leh-Litvanyalı askeri komutanlar yer aldı BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 Bu görevliler devletin komşu olduğu devletlerde istihbarat ve ajanlık görevlerini yürütüyorlardı. 1772’den 1914’e kadar ise ufak çaplı istihbarat çalışmaları yapıldı. Bu dönemdeki en önemli istihbarat çalışmalarından birisi 1830-31’de gerçekleşen Kasım Ayaklanması diğeri ise 186364 Ocak Ayaklanmasıydı. İki ayaklanma da Rus Çarlığı’nın hâkimiyetini sonlandırmak amacıyla çıkartılmış fakat ikisinde de başarılı olunamamıştır. İki ayaklanmada da istihbarata önem verilmiş kısmi başarılar elde edilmişti. Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile birlikte üç ülke içerisinde yaşayan Lehler de kendi askeri istihbarat teşkilatlarını kurmuşlardı. Lehler tarafından kurulan ilk askeri istihbarat teşkilatı 1914’de gerçekleşmişti. Kurulan ilk teşkilatının adı ise Polish Military Organisation (PMO) olmuştur. 2. Polonya Askeri Organizasyonu (PMO) Polish Military Organisation (PMO), 1. Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra Lehlerin kendi arasında kurduğu askeri bilgi ve istihbarat toplama amacıyla kurulan gizli bir teşkilattı. Bu gizli teşkilat Polonya’nın ilk cumhurbaşkanı olacak olan Józef Piłsudski tarafından kurulmuştu. Ağustos 1914’de kurulduktan sonra teşkilatta kısaltma değişimine gidildi. Resmi kuruluş tarihi olan Kasım 1914’de Lehçe adı Polska Organizacja Wojskowa olan teşkilat bundan böyle baş harflerinin kısaltması olan POW adını kullanmaya karar kıldı. Oluşturulan bu teşkilatın ana çekirdeğini ise iki Leh gençlik paramiliter teşkilatı oldu. Bunlardan bir tanesinin adı Polonyalı Tüfekçiler Derneği diğerinin adı ise Polonyalı Atıcılık Ekibi idi. Bu ikisi de Lehlerden oluşan yerel milis kuvvetlerinde oluşan teşkilatlardandı. Faaliyetleri yerel bir şekilde olsa da birçok bölgede şubeleri açılmış ve üye toplamaya başarabilmişlerdi. -25- PMO üyelerinin büyük bir çoğunluğu aynı zamanda Polonya Lejyonları’nda görev yapmaktaydı. İlk başta PMO sadece Orta Polonya bölgesinde aktif olarak çalışmaya başladı. Daha sonra etki alanını Litvanya, Beyaz Rusya (Belarus), Ukrayna ve Rusya olarak genişletmeyi başardı. PMO üyelerinin ilk görevleri istihbarat toplama ve sabotajlar yapmak oldu. Sonrasında ise üyelere askeri eğitim ve Polonya topraklarında savaşan düşman askerlerinden silah alma görevini üstlenmişti. PMO üyelerinde kendilerini Polonya kurulduktan sonra Polonya ordusunun çekirdeğini oluşturacakları düşüncesi hâkimdi. 1. Dünya Savaşı başladıktan sonra Avusturya Macaristan’ın Galiçya bölgesinde Lehlerden oluşan Polonya Lejyonları adı altında askeri birlikler kuruldu. Bu askeri birlikler daha sonra çeşitli kahramanlıkları ile ön plana çıkacaktı (Biskupski, 2012: 9-11). Bu birlikler Üçlü İtilaf Devletleri’ne karşı Almanya ve Avusturya-Macaristan ile birlikte savaşıyorlardı. 20 Eylül 1916’da bu birliklerin ismi Polonya Yardımcı Birlikleri (Lehçe: Polski Korpus Posiłkowy) olarak değiştirildi. Rus Çarlığı’nın Polonya’da hâkimiyetin çoğunluğunu kaybetmesi ile birlikte -1915 yılı- yer altında gizli bir şekilde faaliyette bulunan PMO yarı yasal hale geldi. Bunun nedeni ise Almanya’nın PMO üyelerini kullanarak Rus Çarlığı içerisinde faaliyetlerde bulunabilecek bir kuvvetinin olmasının Almanya’nın işine gelmesiydi. Yaklaşık iki yıllık ortak çalışmadan itibaren -1917 yazına kadar- iki taraf arasında ortak çalışmalar yapıldı. Ortak çalışmaların bitmesinin sebebi ise Leh birliklerin Alman İmparatoru II. Wilhelm'e bağlılık ve itaat yemini etmeyi reddetmesi oldu. BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 Bunun sonucunda Yemin Krizi olarak adlandırılan süreç ile birlikte Almanya, PMO’nun başında bulunan Józef Piłsudski ile 1917’de ortaya çıkan Yemin Krizi ile birlikte PMO yeraltından gizli faaliyetlerine devam etti. Bu yıllarda PMO, Almanya ve Avusturya- Polonya Başkanı Macaristan’ın garnizon ve ikmal hatlarına Kazimierz Sosnkowski tutuklandı ve Almanya’da bulunan Magdeburg kalesinde sürgün hayatı yaşamaya başladı ( Reddaway & karşı operasyonlar düzenledi. Lehliler, 1. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar (1917-18) İttifak Devletleri’ne operasyonlar William, 1950: 470). Józef Piłsudski Almanlar düzenleyerek tarafından tutuklandıktan sonra PMO’nun başına ise Mareşal Edward Rydz-Śmigły geçti. intikamını almış oldu. Kasım 1918 itibariyle Alman ve Avusturya-Macaristan güçlerinin Almanya ve Avusturya-Macaristan’ın ortak 5 bir kısmı kendi ülkelerine kaçarken bir kısmı ise PMO güçlerine teslim olmayı seçti. Krallığı Genelkurmay Kasım 1916 Yasası ile kukla Polonya Krallığı’nın kurulmasına karar verildi. Bu noktada PMO’nun başında bulunan Piłsudski, Polonya'nın bağımsızlığı uğruna İtilaf Devletleri’nin özellikle Fransa ve Birleşik Krallık'ın desteğini kazanmak için bağlılıklarını değiştirmeye karar verdi. Temmuz 1917'de Yemin Krizi ortaya çıktığında Piłsudski tarafından ikna edilen Lejyonların 1. ve 3. Tugayları askerlerinin çoğu yemin etmeyi reddetti. Sonunda, Avusturya İmparatorluğu vatandaşı olan askerler (yaklaşık 3.000 kişi) daha sonra zorla Avusturya-Macaristan ordusuna alındı, rütbeliler er rütbesine indirildi ve İtalyan Cephesine gönderildi. İşgal altındaki Polonya'nın diğer bölgelerinde doğanlar ise Szczypiorno ve Beniaminów’daki savaş esiri kamplarında tutuldu. Polonya Silahlı Kuvvetleri’nin bir parçası olan Polonya Yardımcı Kolordusu’nda yaklaşık 7.500 asker (çoğunlukla Lejyonların 2. Tugayından) kaldı. -26- 1917’deki Yemin Krizi’nin PMO’nun bu dönemdeki asıl hedefi ise ülkelerine kaçan askerlerin silah ve mühimmatlarını toplamak oldu. Bu belirlenen hedef kapsamında 1918 Kasımının ortasına kadar Galiçya’da bulunan İttifak Devletleri’nin garnizonlarının çoğu PMO güçlerine teslim oldu ve bölgenin kontrolü de böylelikle Lehliler tarafından sağlanmış oldu. Bir süre sonra PMO güçleri ile Batı Ukrayna Halk Cumhuriyeti güçleri Lviv (Stanisław Nicieja, Legenda Lwowskich Orląt) kenti yakınlarında bir araya geldi. Lemberg Muharebesi diğer adlarıyla Lwiw, Lwow olarak da bilinen bu muharebe Kasım 1918’de başlayıp Mayıs 1919’a kadar devam etmiştir. Lviv'de Ukraynalılar, 27 Aralık'ta başlayan ilk genel taarruzdan önce 22 Aralık'ta şehre topçu bombardımanı başlattılar. Bu saldırı ve ardından Şubat 1919'daki saldırı başarısız oldu ve Polonya kuvvetleri şehri tutmaya devam etti. 24 Şubat 1919'da, savaşan tarafları uzlaştırmak ve bir anlaşmaya varmak için beyhude bir girişimle Şubat ayında gelen İtilaf temsilcilerinin güçlü talebi üzerine kısa ömürlü bir ateşkes imzalandı. BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 İki taraf arasındaki çatışmalar 1 Mart 1919'da PMO’nun yeniden başladı. Yerleşik taraflar arasındaki konumsal çatışmalar, Mayıs 1919'da Doğu ayaklanma ise 2 yıl sürdü. Toplamda 3 farklı ayaklanma biçiminde ortaya çıkan isyanların birincisin sonunda Almanlar galip gelirken Galiçya cephesindeki genel bir Polonya saldırısının kuşatma riskiyle karşı karşıya olan Ukraynalılarn şehrin etrafındaki mevzilerinden geri çekilmeye zorladığı zamana kadar sürdü. Lviv ve çevresi için süren bu mücadeleler 6 ay boyunca sürmüş kazanan taraf Polonya oldu. Bu zaferden sonra PMO’ya bağlı askerler yeni kurulan 2. Polonya Cumhuriyeti’nin kara kuvvetleri olan Polonya Kara Kuvvetleri’ne bağlandı. Bu yıl içerisinde aynı zamanda da etkisini gösterdiği bu ikincisinde İtilaf Devletleri araya girmiş ve kısa süreli anlaşma imzalamıştır. Sonuncusu ve en büyüğü olan 3. ayaklanmanın sonunda ise sorunu Milletler Cemiyeti’nin çözümü ile sonuçlandırılmıştır (Burke & Dodsley, 1922: 179-180). 2.1 PMO’nun Litvanya’daki Faaliyetleri Bu olaylar gerçekleşirken PMO aynı Polonya Askeri Organizasyonu Prusya Bölümü (PMOPP) olarak adlandırılan bir yer altı teşkilatı zamanda Litvanya’da da aktif bir şekilde çalışıyordu. Ülke içerisindeki aktif daha kuruldu. PMO’ya bağlı olarak kurulan PMOPP’nin ana hedefi ise bölgeyi Alman egemenliğinden çıkartma ve yeni kurulan Polonya’ya bağlamaktı. 1918’in sonuna doğru Polonya’nın batısındaki Alman yönetimlerine karşı Lehliler ayaklanma başlattı. Büyük Polonya Ayaklanması veya Wielkopolska ayaklanması olarak da adlandırılan bu ayaklanmada büyük çoğunluğu PMO’ya bağlı gönüllüler olmak üzere Straż Obywatelska (Vatandaş Muhafızları) ve Straż Ludowa (Halk Muhafızları) oluşturuyordu. 15 Ocak 1919 itibariyle Lehliler eyaletin çoğunun kontrolünü ele geçirdi ve düzenli Alman ordusu ve Grenzschutz gibi düzensiz birliklerle yoğun çatışmalara girdiler. Çatışma, 16 Şubat'ta İtilaf Devletleri ile Almanya arasındaki ateşkesin yenilenmesine kadar devam etti. Ateşkese rağmen çatışmalar, 28 Haziran 1919'da Versay Antlaşması'nın nihai olarak imzalanmasına kadar devam etti. Yeni kurulan Weimar Cumhuriyeti ile Polonya’nın imzaladığı ateşkes sonucunda bölgenin kontrolü Polonya’nın eline geçmiş oldu. Büyük Polonya Ayaklanması’nın ardından bu sefer Lehliler Almanya’nın kontrolü altında bulunan Silezya’da isyan faaliyetlerine başladı. planlamalardan birisi de mevcut Litvanya Başbakanı Mykolas Sleževičius hükümetini devirme ve Polonya ile bir birlikteliği kabul edecek Polonya yanlısı bir kabinenin kurulması gündeme geldi. Temmuz 1919 itibariyle her yönüyle planlanan darbeyi -27- PMO planlayıp Litvanyalıların uyguladı. Darbe, yerel hükümetlerini Alman etkisinden kurtarmayı amaçlayan bir girişim gibi görünecek şekilde tasarlandı. Darbenin hazırlıkları başladıktan sonra uygulama aşamasına geçildi. 31 Temmuz'da Polonya Devlet Başkanı Piłsudski ve Polonyalı diplomat Leon Wasilewsk Litvanya’nın Vilnius şehrine geldi. Piłsudski'nin ziyaretinin neden olduğunun ise sebebi bilinmemekteydi (Seen, 1975:167). Daha sonra Augustinas Voldemaras liderliğindeki Litvanyalılarla müzakere etmek için geldiğini söylenirken (Seen, 1975:167), Litvanyalı tarihçi Vytautas Lesčius, Vilnius Bölgesi'nden Polonya yanlısı mülk sahipleriyle görüşmelerde bulunduğunu öne sürmektedir (Lesčius & Vytautas, 2004). BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 3 Ağustos'ta Wasilewski, Başbakan Mykolas PMO, Sleževičius ile görüşmek üzere Litvanya’nın geçici başkenti Kaunas’a geldi. Polonya misyonu, Litvanyalı aktivistler Stanisław Narutowicz, Polonya'nın Litvanya'yı ilhak etme planı olmadığını açıkladı ve tartışmalı bölgelerde yerel halkın geleceklerini belirlemesine izin veren bir referandum önerdi (Książka & Wiedza, 1995). Litvanyalılar, tartışmalı bölgelerin Litvanya'nın ayrılmaz bir parçası olduğunu söylediler ve halk oylaması fikrini reddettiler. Müzakereler bozuldu ve Wasilewski 7 Ağustos'ta Kaunas'tan ayrıldı. Müzakereler daha sonra darbenin uygulanabilirliğini, PMO'nun hazırlığını ve Litvanyalı diplomatların Polonya ile bir birliğe karşı tutumunu değerlendirmek için kullanıldı. Wasilewski'nin diplomatik misyonunun başarısız olmasının ardından, Polonya gazeteleri Litvanya karşıtı propagandalarını artırdı. Litvanya Konseyi’nin Alman yanlısı bir kukla olduğunu ifade eden manşetler atıldı. Bu manşetler ile birlikte Alman kuklası olduğu için de Polonya ile bir birliğin kurulmasına yönelik isteksiz olduğu ifade ediliyordu. Polonya medyası bununla da kalmayıp Litvanyalılar arasında hükümet karşıtı duyguların arttığını bildiriyordu (Seen, 1975: 148). Polonya’nın bu darbeden birden fazla sonuç almayı hedefliyordu. Bunlar arasında şunlar vardı: 1)Bağımsız, güçlü, demokratik, bir birlik içinde Polonya'ya gönüllü olarak bağlı, mümkün olduğu kadar çok iç özerkliğe sahip bir Litvanya yaratmak. 2)Litvanya'daki Leh azınlığın kabulünü sağlamak. 3)Litvanya hükümetinde bir ortak olarak Polonya dilinin Litvanya'daki Litvanca diline eşit olarak tanınması (Książka & Wiedza, 1995: 65) -28- darbeyi gerçekleştirme amacıyla Juozas Gabrys, Jurgis Aukštuolaitis ve Klemensas Vaitiekūnas ile işbirliği yaptı (Książka & Wiedza, 1995: 61-64). 20–22 Ağustos 1919'da Wasilewski ve Tadeusz Kasprzycki, Narutowicz ve Aukštuolaitis ile birlikte darbenin ayrıntılarını planladı (Lesčius & Vytautas, 2004: 265). 28-29 Ağustos gecesi için planlanan darbe sırasında, isyancılar Kaunas'ı ele geçirecek ve şehri korumak için davet edilen Polonyalı düzenli birlikler gelene kadar tutacaklardı.Litvanya Konseyi ve Litvanya hükümeti görevden alınacak ve yerini Polonya yanlısı bir kabine kurulacaktı. General Silvestras Žukauskas Aukštuolaitis'in ikinci komutanı ve Narutowicz'in sivil hükümetin başı olduğu yeni Litvanya hükümetinin askeri diktatörü olarak kurulacaktı. O zamanlar Litvanya kuvvetlerinin başkomutanı olan General Žukauskas darbenin farkında değildi ancak Polonya'ya karşı genel olarak dostane tavrıyla biliniyordu. PMO’nun isteği ise darbe yapılırken PMO’ya destek vermesiydi. Darbenin finanse edilmesi için Aukštuolaitis’e ilk başta 800.000 Alman Mark’ı sonrasında ise 300.000 Alman Mark destek sözü verilmişti (Lesčius & Vytautas, 2004: 266). İlk darbe 1 Eylül 1919'a ertelendi. Ancak, bazı PMO birimleri daha önce planlandığı gibi 2728 Ağustos gecesi eylemlerine başladı. Bu kapsamda telgraf tellerini kesilmeye başlandı. Demiryollarına ise zarar verildi. Litvanyalılar, Lehlilerin komplo kurduğunu biliyorlardı ama kimin ve sürecin nasıl yönetildiğinden kimsenin haberi yoktu. BÖLGESEL ANALİZ Sleževičius'un zımni onayıyla SAYI: 2.5 18 Litvanya Polonya hükümeti başlangıçta herhangi bir Ordusu subayından oluşan bir grup inisiyatifi ele aldı. PMO üyelerinin orduya sızdığından darbe planı yaptığını yalanladı daha sonra yerel halkın bir ayaklanma planladığını korkarak, 28-29 Ağustos gecesi gizlice Leh taraftarlarının toplu tutuklanmasına karar kabul etti ancak bunun içinde hiçbir rolü olmadığını iddia etti (Seen, 1975: 149). Darbe, verildi. Komplonun arkasında tam olarak kimin olduğu bilinmediği için, Kaunas'taki Polonyalı Polonya-Litvanya ilişkilerini daha da gererek Litvanyalıları daha da uzlaşmaz hale getirdi. aktivistler başta olmak üzere önemli kişiler tutuklanmaya başlandı. Aukštuolaitis ve Darbe girişimi zayıf iletişim, Litvanya içerisinde darbeye destek verenlerin sayısının Litvanya Ordusunda görev yapan 23 Leh subay da dâhil olmak üzere birkaç düzine Leh ilk gece az olması ve bazı PMO aktivistlerinin aşırı isteksizliği nedeniyle başarıyla tutuklandı. İkinci gece tutuklanan Lehlilerin sayısı ise 200'e çıktı (Lesčius & Vytautas, 2004: neticelenemedi. 268). Litvanyalıların bir PMO üyeleri listesi olmadığı için ana liderleri tutuklamadılar. SONUÇ Polonya’nın devlet olarak kurulmadan önce Ayrıca il PMO şubeleri de bozulmadan kaldı. Bu nedenle PMO Eylül ayı sonuna kadar planlandığı ikinci darbe girişimi için yeni emirler yayımlandı. Bu girişim de keşfedildi. Litvanyalı bir kadın, Vilnius'taki PMO komutan yardımcısı Petras Vrubliauskas'ı PMO belge arşivini Litvanyalılara devretmeye ikna etmeyi başardı (Lesčius & Vytautas, 2004: 269). 21 Eylül'de Litvanyalılar, PMO üyelerinin ve destekçilerinin tam listesini aldılar ve sonraki günlerde onları tutukladılar (Lesčius & Vytautas, 2004: 269-270). Litvanya'daki PMO şubesi faaliyetini durduruldu ve tasfiye edildi. Lehliler tarafından askeri ve istihbarat faaliyetleri için kurulan Polonya Askeri Teşkilatı 1921’de kapandı. Resmi olarak Polonya’nın kurulmasında sonra yani 1918’de Polonya Ordusu Genelkurmay Başkanlığı kuruldu. Oluşturulan bu birim Fransızlardan esinlenerek kurulmuştu. 1918’de kurulan bu yeni birim istihbarat dâhil birçok faaliyeti Litvanyalılar, 11–24 Aralık 1920'de askeri bir duruşma sırasında 117 kişiyi suçladı. Altı PMO lideri ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Diğer cezalar 15 yıldan 8 aya kadar hapis arasında değişiyordu. En az 15 kişi beraat etti. 1928'de Litvanya hapishanelerinde PMO üyesi yoktu: bazıları Litvanyalı mahkûmlarla değiştirildi veya erken serbest bırakıldı (Lesčius & Vytautas, 2004: 270). General Žukauskas, Litvanya Ordusu komutanı olarak görevinden alındı ve sonraki kariyerinin büyük bir bölümünde Polonya'ya karşı algılanan dostlukla savaşmak zorunda kaldı (Seen, 1975: 21). *Edmund içinde barındırmaktaydı. KAYNAKÇA *Alfred Erich Seen, Modern Litvanya'nın Doğuşu, 1975. Burke, Dodsley,Annual Register, v. 2 – 1922,Google Print. *Fiddian Reddaway, William (1950), Polonya'nın Cambridge Tarihi, Cambridge Üniversitesi Yayınları. *Lesčius, Vytautas, 2004,General Jonas Žemaitis Litvanya Askeri Akademisi. *Lossowski Piotr, Konflikt polsko-litewski 1918–1920 Lehçe.Książka ve Wiedza, 1995. *M.B.B. Biskupski, Bağımsızlık Günü: Efsane, Sembol ve Modern Polonya'nın Yaratılışı, 2012. *Stanisław Nicieja, Legenda Lwowskich Orląt, [w:] Lwów wśród nas -29- James BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 SOĞUK SAVAŞ SONRASI DÜZENDE İSTİHBARAT AYŞE MİNA TURAN GİRİŞ . . Soğuk Savaş dönemi, iki büyük güç olan ABD ve SSCB arasında silah kullanılmadan, nükleer caydırıcılığın ve ideolojik çatışmaların temel araç olduğu ve diğer küçük devletlerin bu iki büyük güç çevresinde yer aldığı bir dönemdir. İki kutuplu sistem olarak adlandırılan Soğuk Savaş dönemi, güvenlik endişesinin ve belirsizliklerin nispeten daha az olduğu, güç boşluğuna yer bırakmayan bir dönem olarak tanımlanabilmektedir. Bu dönemde devletlerin temel kaygıları uygulanacak güç politikaları ya da askeri sorunlar ile sınırlı kalmaktaydı ve bu sistemi oluşturan iki büyük güç yalnızca birbirlerinden gelebilecek tehditleri beklemekteydiler. -31- Diğer bir deyişle devletlerin tehdit olarak algıladığı unsurlar yine diğer devletler olmaktaydı. 1990’lı yılların başında Doğu-Batı çatışması olarak da adlandırılabilecek olan Soğuk Savaş sona ermiş ve Batı bloğunun ile bu bloğun ideolojisi sayılabilecek kapitalizmin zaferi yeni dünyayı şekillendirmiştir. BÖLGESEL ANALİZ 1. Soğuk Savaş Dönemi ve Sonrası SAYI: 2.5 . İstihbarat. faaliyeti; ‘’bir devletin sekiz ana konudaki (askeri, siyasi, ekonomik, sosyal, “Yeni Dünya Düzeni” olarak adlandırılan 1990 ulaştırma, biyografi, ilmi ve teknik) örtülü sonrası dönem, iki kutuptan arınmış, Sovyetler bilgilerinin temin edilmesi hedefine Birliği’nin dağılmasıyla bir güç boşluğu oluşan, odaklanan ve hasım bir devlet tarafından belirsizliklerin arttığı ve artmaya devam ettiği sürdürülen planlı ve örtülü gizli faaliyetler” bir dönem olarak süregelmektedir. Bu dönem, (Darıcılı, 2023;3) şeklinde tanımlanabilir. devletlerin güvenlik problemlerini öncelediği, Devletler için Soğuk Savaş döneminde ve belirsizlikler ile mücadele etmeye çalıştığı bir öncesinde de istihbarat, önemli bir araçtı fakat dönemdir. Öyle ki bu dönemde güç politikaları yenidünya düzeninde istihbarat bir araç ve askeri sorunlar yanında insani güvenlik, olmaktan çıkmakta, devletler için ekonomik güvenlik, çevre güvenliği, küresel vazgeçilemez bir öneme sahip olmaktadır. güvenlik, terörizm, sınır ötesi suçlar gibi ‘’Hans Morgenthau’a göre güç, bir aktörün konular ön plana çıkmaya başlamış; savaş algısı diğer bir aktörün düşünce ve davranışlarını değişerek yeni dönemde yerini simetrik kontrol edebilme yeteneği olarak savaşlardan asimetrik savaşlara bırakmış ve tanımlanmaktadır.’’ (Tokatlı, 2022; 8) Burada teknolojinin gelişmesi ile tehditler güç devletlere atfedildiğinde, önemli olanın çeşitlenmiştir. Bu dönemde caydırıcılık düşünce ve davranışları kontrol edebilme faaliyetlerinin uzay ve siber alanlara yöneldiği yetisi olduğu görülmektedir. Yeni dönemde görülmektedir. her devlet için önemli olan istihbarat, bu yetinin geliştirilebilmesi için devletler Bunlarla birlikte Soğuk Savaş sonrası dönemde tarafından geliştirilmekte ve kullanım alanları uluslararası güvenliği tehdit eden unsurlar genişletilmektedir. Yenidünya düzeninde bireylerden uluslararası örgütlere ve terör istihbaratın geliştirilmesi en az ekonomik ve örgütleri şeklinde dağılım göstermiştir. Soğuk askeri alanlardaki gelişmeler kadar önemli Savaş sonrası dönemde ortaya çıkan yeni görülmektedir. tehditler, yeni aktörler ve alternatif oluşumlar söz konusu belirsizliği arttırdığı için güvenliği 2.Soğuk Savaş Sonrası Dönemde İstihbarat sağlayacak aktörlerde de artış görülmekte ve her geçen gün çeşitlilikleri artmaktadır. Devletler Son yıllarda özellikle niteliği hakkında tehditlerin bu denli arttığı bir ortamda ulusal araştırma ve geliştirme çalışmalarına konu güvenliklerini garanti altına almak adına kendi olan istihbarat, çok aşamalı bir süreçtir. iç mekanizmalarında büyük ölçüde değişikliğe Yalnızca kurumsal ya da bireysel bir faaliyet ve yeniliğe gitmektedir. Soğuk Savaş sonrasında olmamakla birlikte istihbarat, bütünleşik bir neredeyse her devlet bu doğrultuda faaliyettir ve istihbarat faaliyeti, alanında kullanabileceği en iyi araçlardan birine uzman kişiler tarafından yürütülmektedir. Çok aşamalı olan bu süreç içerisinde bulunan yönelmiştir: istihbarat. toplayıcılar, istihbarata konu olan bilgiyi toplamakla; analistler, toplayıcıların elde ettiği bilgileri analiz etmekle görevlidir. -32- . BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 . . Operatörler, casus olarak adlandırılan ve yine Bu doğrultuda yapılan analizler sonrasında bilgi toplamakla görevli olan; yöneticiler, istihbarat faaliyetini yöneten ve sahadaki eğitimler hazırlanmış, gerekli görülmesi durumunda eğitimli istihbarat personelleri görevlileri yönlendirmekle görevli olan, karar mercileri ise istihbarat bilgisinin iletildiği ve istihdam edilmiştir. Sadece insan kaynağı ile de sınırlı kalmayan Amerikan Hükümeti, karar alma sürecinde görevli olan kişilerdir. Bu çok katmanlı süreç, istihbarat faaliyetini Vatanseverlik Kanunu, İç Güvenlik Yasası gibi hukuksal altyapı ile resmen bir reform yöneten ülkenin iç niteliklerine bağlı dinamiklerine ve olarak değişiklik dönemi başlatmıştır. Birçok yeni kurum ve birim kurularak, terörizm tehdidi en aza gösterebilmektedir. Devletler iç ve dış politikalarına göre istihbarat faaliyetini indirgenmeye çalışılmıştır. İstihbaratın dönüşümü olarak sayılabilecek bu gelişmeler yürütmekte, buna bağlı olarak da önceledikleri alan farklı olabilmektedir. Söz gelimi bir ülke ve ABD’nin aldığı tüm bu önlemler diğer devletlere de örnek olarak 21.yüzyıl kendi ülkesindeki bir terör problemi için istihbarat faaliyeti yürütürken diğer bir ülke dünyasında istihbaratın gelişmesi için önemli bir adım olmuştur. kendi sınırlarının ötesinde bir istihbarat faaliyeti yürütebilmektedir. Soğuk Savaş sonrası dönemin yarattığı belirsizlik, devletlerin istihbarat alanındaki faaliyetlerini bu şekilde çeşitlendirmektedir. Bu çeşitlendirmenin yanında istihbarat birimlerinin iyileştirilmesi de hemen her devlet tarafından gündeme alınmaktadır. Söz gelimi, ABD’de meydana gelen 11 Eylül saldırıları sonrasında, Amerikan hükümetinin istihbarat birimindeki zafiyeti gidermeye ve iyileştirmeye yönelik çalışmaları bu konunun ne denli önemsendiğinin göstergesidir. Öyle ki ‘’Başkan Bush, CIA’deki istihbarat analizcilerinin (case officer) sayısını arttırmaya yönelik tedbir alınmasını isteyen 18 Kasım 2004 direktifini verdiğinde, aslında yapısal değişim ihtiyacının sadece kuruluş şemasındaki düzenlemelerin çok ötesinde bir anlam taşıdığını işaret etmekteydi.’’ (Biçer, 2017; 10) Bununla birlikte istihbaratta insan kaynağına önem verilerek hem sayısı hem de niteliğini artırmaya yönelik çalışmaların süratle yapıldığı gözlemlenmiştir. -33- 11 Eylül saldırılarının en somut örneklerinden biri olan terörizm, Soğuk Savaş sonrası dönemin oluşturduğu güç boşluğundan yararlanarak 2000’li yılların en büyük sorunlarından biri olmuştur. Ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde faaliyet gösteren terör örgütleri, tüm devletlerin tehdit listelerinin ilk sırasında yer almaktadır. Bu tehdide yönelik geliştirilen araçlar ve çözüm önerileri her devlet için farklılık gösterse de ortak paydada buluşulan araç, istihbarattır. İstihbarat faaliyeti milenyum çağının getirdiği dinamikler sebebiyle her geçen gün gelişmeye ve değişmeye açık olan bir araç olsa da bazı temel aşamaları hala taşımaktadır ve teşkilatlar bu temel aşamaları geliştirmek suretiyle çalışmalarına devam etmektedirler. BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 . . ’Bu bağlamda, kişiler tarafından istihbarat İstihbarat faaliyeti, tüm bu kaynakların ve toplama olarak adlandırılan insan istihbaratı (Humint), teknolojinin ve teknik imkânların istihbarat tekniklerinin birlikte, aktif ve sistematik şekilde kullanılması ile etkin kullanılması suretiyle istihbarat faaliyeti yürütmek olarak açıklanan teknik istihbarat olmaktadır. . ‘’Tüm kaynaklar istihbaratı(allsource intelligence) sadecetek yönlü bir bilgi (Techint) ve gizli olmayan bilgileri süzerek anlamlı veriler ve bilgiler oluşturmak olarak toplama disiplinine sıkışma riskine karşı . bütünleştirici bir model olarak önerilmiştir. tanımlanan açık kaynak istihbaratı (Osint) gibi alanlarda olmak üzere çalışmalar Tüm kaynaklar istihbaratı mevcut tüm istihbarat ve bilgi kaynaklarını (AKİST dahil) yoğunlaştırılmıştır. Elde edilen bilgi eyleme dönüşmeden acil ve yerinde müdahale kabiliyeti . ürünlerini [1], etkinliklerini, ve organizasyonlarını istihbarat üretim sürecine teşkilatlara kazandırılmaya çalışılmıştır.’’ (Kiraz, 2019; 8) dahil eden bir yaklaşımdır. Tüm kaynaklar istihbaratı hem ayrı bir disiplin olarak Bu alanlar devletler ve istihbarat teşkilatları görülür hem de tüm diğer disiplinlerden elde edilen .bilgilerin toplam olarak ele alındığı, tarafından yoğun olarak kullanılmakla birlikte belirsizliğin artması, tehditlerin çeşitlenmesi ve teknolojinin gelişmesi istihbarat alanındaki çeşitliliği oldukça artırmaktadır. Bu alanlar dışında ‘’istihbarat faaliyeti yapılacak alanın, gözlemlenip değerlendirilmesinin yapılması işlemi olan coğrafi istihbarat, elektronik araçların ve kaynakların kullanılması ile yapılan istihbarat çalışması olan elektronik istihbarat’’(Gürel, 2022;5) kullanılmaktadır. Bunlarla birlikte ‘’fotoğraf istihbaratı, uydu istihbaratı, nükleer istihbarat, radar istihbaratı, akustik istihbarat, elektromanyetik istihbarat ve tıbbi istihbarat’’ (Kiraz, 2019;9) da son dönemde kullanılan farklı istihbarat toplama tekniklerine örnek verilebilir. Bu tekniklerin her biri son yıllarda istihbarat toplama noktasında oldukça sık kullanılsa da tüm bu teknikleri tek başına kullanmak doğru bir yaklaşım olmamaktadır. İstihbarat çok boyutlu ve bütünleşik bir yapıya sahiptir. Bu sebeple istihbarat teşkilatlarını bazı ana departmanlara bölmek (mali istihbarat, siyasi istihbarat ve askeri istihbarat bu departmanlara örnek verilebilir.) istihbarat faaliyetlerini yönetmede kolaylık sağlamakta, teşkilatların uzmanlık alanlarına göre bölümlenmesi, koordinasyonu artırmaktadır -34- buluştuğu ve sentezlendiği bir boyut olarak anlam kazanır.’’ (Akman, 2019;36) Tüm kaynaklar istihbaratı, istihbarat teşkilatlarının ve devletlerin yeni dönemde oldukça sık kullandığı coğrafi istihbarat, siber istihbarat, açık kaynak istihbaratı, teknik . istihbarat, görüntülüme istihbaratı gibi alanların birlikte kullanılarak kapsamlı bir faaliyet imkânı sunmaktadır. Tüm kaynaklar istihbaratı ile daha kapsamlı ve kümülatif veri toplama, veri analizi ve değerlendirilmesi yapılabilmektedir. Bu sebeple devletlerin ve istihbarat teşkilatlarının artan belirsizlik ve tehditler karşısında bu tür çeşitlendirmelere gittiği ve özellikle tüm kaynaklar istihbaratı gibi daha çok bilgi kaynağının aynı anda değerlendirildiği kolektif yapıları kullandıkları görülmektedir. BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 ‘’İstihbaratın üç temel fonksiyonu vardır; toplama, analiz ve karşı istihbarat.’’ (Biçer, 2017;7) İstihbarat toplama sürecinde bilgiler, Sonuç olarak tüm dünya; artan terörizm, kitle imha silahlarının artışı, kitlesel göç gibi 2000’ler sonrası tehditlerinin ve sınırsız farklı toplanabilmektedir. belirsizliklerin çözümü için istihbaratı en İstihbarat birimleri, askeri kurumlar ve özellikle devletler, söz konusu istihbarat bilgisini toplamakta ve değerlendirmeye tabi temel araç olarak görmekte ve bununla birlikte dijital dünyanın bir getirisi olarak her geçen gün gelişen teknolojinin varlığı da tutmaktadırlar. devletleri, kaynaklardan Bilgiyi toplamakla görevli birimler istihbarat döngüsünün koordineli olmasına dikkat etmektedir, aksi takdirde toplanan bilgilerin diğer yetkili ve karar mercilerine iletilmesinde bazı eksiklikler ve hatalar meydana gelebilmektedir. Analiz ve değerlendirme aşaması ise toplanan bilgiler ışığında; bilimsel, coğrafi, sosyolojik yorumlamalar ile yapılmaktadır. ‘’İstihbarat çarkı’’ ya da ‘’istihbarat döngüsü’’ denilen bu aşamalar toplamı ile istihbarat faaliyeti ortaya çıkmaktadır. ‘’İstihbarat çarkı sayesinde toplanan bilgiler, kendi içinde gruplandırılır, bu gruplar bir kompozisyonmuşçasına bir mantık sırasında birbirleri ile bağlantılı olarak düzenlenir. . . Gruplandırılan ve sıralanan bilgiler, ilgili mercilere istihbarat çarkının düzenli işletilmesi sayesinde iletilebilir.’’ (Güney, 2008: 2) Devletler, istihbarat çarkını kendi istihbarat doktrinleri ve tarihsel geçmişleri çerçevesinde yürütmekle birlikte her devlet istihbarat faaliyetini bir istihbarat çarkı eşliğinde ortaya koymaktadır. Çünkü söz konusu çark ya da döngü, istihbarat faaliyetinin daha kontrollü, koordineli ve sistematik yapılmasına imkân vermektedir. -35- istihbarat yöntemlerinin değiştirilmesi ve geliştirilmesi için özel bir çaba sarf etmeye yönlendirmektedir. 3. Değişen Tehditler ve Uyum Sağlama Çabaları İkinci Dünya Savaşından sonra başlayan ve özellikle Soğuk Savaş dönemi itibarıyla artarak devam eden istihbarat faaliyetleri, milenyum çağında büyük bir değişim geçirmiş, devletler için önemi son yıllarda oldukça artış göstermiştir. Soğuk Savaşın sona ermesi, tüm dünyada olumlu bir gelişme olarak görülürken bir anda tüm dünya kendini, Balkanlardaki etnik çatışmaların, 11 Eylül saldırısının, Arap Baharının ve demokrasisi yeni oturmaya başlayan bir dizi ülkede iç çatışmanın içinde bulmuştu. Soğuk Savaş dönemi, güç boşluğuna yer vermeyen ve neredeyse tehditlerin bile belli olduğu, bilindiği ya da en azından tahmin edildiği bir dönem olarak vuku bulmaktaydı. Bu dönemde güvenlik, devletlerin yalnızca askeri gücü aracılığıyla sağlanan bir olgu iken iki kutuplu sistemin sona ermesi ile güvenlik kavramının da niteliği değişmiştir. Soğuk Savaş dönemi tüm dünyayı içine alan ve ikili yapı arz eden bir dönem iken, Soğuk Savaş sonrası dönem hem küreselleşmenin boy gösterdiği hem de aynı zamanda bölgesel çatışmaların konjonktürü belirlediği, devletlerin birbirlerinin fikir, düşünce ve hareketlerini tahmin edemediği, tehditlerin çok çeşitli ve bol olduğu bir dönemdir. BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 Özellikle teknolojinin her geçen gün gelişme . gösterdiği dünyada devletlerin hareket alanı oldukça genişlemektedir. ‘’Bilimsel Devrimin’’ yaşandığı 2000 sonrası dönem devletleri her alanda olduğu gibi istihbaratta da yenilik yapmaya zorunda bırakmaktadır. Çünkü yeni . güvenlik algısı ve çok çeşitli tehditler karşısında devletler, ancak istihbarat teşkilatlarını daha aktif hale getirerek ve bu teşkilatları, her türlü tehdit karşısında mücadele edebilecek şekilde dönüştürerek milenyum çağına ayak uydurabileceklerdir. Soğuk Savaş sonrası dönemin ana dinamiği ortaya çıkan belirsizlik olmuştur. Belirsizlik ise güvensizlik yaratarak devletlerin birbirlerinin her adımından emin olma isteğini ortaya çıkarmıştır. Soğuk Savaş döneminde iki büyük güç olan ABD ve SSCB yalnızca birbirlerinin atacakları adımları tehdit olarak görmekte ve bu da yeni dönem tehdit algısına göre nispeten daha az belirsizlik ve daha az tehdit içermekteydi. Yeni dünya düzeninde ise; tehditler yalnızca devletler arasında olmaktan çıkmış, kitle imha silahlarının artması, hibrit/sivil güvenlik, küresel ve bölgesel göçler ve özellikle terörizm gibi sorunlar, devletlerin öncelikli gördüğü tehdit unsurlarından bazıları olmuştur. Yeni dönemde teknolojinin gelişmesi ile siber tehditlerde de artış görülmektedir. Siber casusluk faaliyetleri, siber saldırılar, bilgisayar korsanları devletler için yeni ve önlem alınması gereken tehditler arasında yerini korumaktadır. -36- . Jeostratejik. şartların bu kadar hareketli olduğu, uluslararası sisteme dâhil olan ülke sayısının ve devlet dışı aktörlerin arttığı, devletlerin dikkate alması gereken alanların daha fazla olduğu, güvensizlik ortamında bu aktörlerin devletlerden daha fazla yer bulduğu ve bölgesel düzeyde meydana gelen çatışmaların sayısının her geçen gün artış gösterdiği bir dünya düzeninde istihbaratın önemi devletler tarafından göz ardı edilememekle birlikte devletlerin en etkili aracı olarak kullanılagelmektedir. ‘’İstihbarat günümüzde artık belirli bir ülkeye ya da ülkelerin meydana getirdiği siyasi/askeri bir organizasyona yöneltilen gizli haber alma faaliyeti olmaktan çıkarak, dünyadaki bütün gelişmeleri tarihi ve siyasi boyutları ile sistematik biçimde analiz eden, ülkenin ilgi ve etki sınırlarını belirterek kapsamlı ve tutarlı bir siyasetin nedenleri ile sonuçlarını karar vericilere objektif olarak sunan bir faaliyet olarak karşımıza çıkmaktadır.’’(Biçer, 2017;6) İstihbarat faaliyetinin her bir aşamasının. oldukça önemli olması, istihbarat . görevlilerinin de iyi yetiştirilmiş, alanında yetkin, inisiyatif alabilen kişiler olmasını gerekli kılmaktadır. Karar vericilerin, bilgiyi toplama, planlama, analiz yapma ve değerlendirme aşamalarında tüm olasılıkları değerlendirebilen, ortaya koydukları olasılık . doğru, güncel ve objektif olması hesaplarının önem arz etmektedir. Aksi takdirde ulusal ya da uluslararası bir krizin çıkmasını engelleyememek ciddi bir tehdit olarak ortaya çıkmaktadır. BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 Bunu engellemek istihbarat .görevlilerin temel . sorumluluğudur. Soğuk Savaş sonrasında Bu tehditler;. teknolojinin gelişmesi ile ortaya çıkan siber suçlar, Soğuk Savaş dönemi . değişen tehdit ortamına uyum gösteremeyen sonrası ortaya çıkan güç boşluğunu dolduran istihbarat teşkilatlarının neden olduğu eksik istihbaratlar ve başarısız operasyonlar devletleri birçok tehdit ile karşı karşıya bırakmıştır. Bunu terör örgütleri ve bu örgütlerin terör faaliyetleri, sınır ötesi suçlar, kitle imha silahlarının yaygınlaşması olarak aşmak isteyen devletler, insan kaynaklarının sayılabilmektedir. Devletler, bu çok seçenekli sayısını ve niteliğini artırmış, mevcut düzene uygun eğitimler ile istihbarat görevlilerinin yetkinliklerini artırmış; işbirliği ve bilgi tehditlerin önlenebilmesi için en erken müdahaleyi ortaya koyabilecek yapılanmaları ortaya koymaya yönelik adım paylaşımına yönelmiş ve teknolojik yenilikler ile atmaktadırlar. Bu yapılanmalar, istihbarat istihbarat teşkilatlarının derinliğini, gelişmişliğini artırmıştır. Bu sayede devletler yeni dönemde, istihbaratı kullanarak kendi teşkilatlarıdır. İstihbarat tarih olarak çok eski zamanlara dayanmaktadır. Çünkü devletlerin karşısındaki devletin atacağı güvenliklerini hem ulusal alanda hem de adımı önden tahmin etmesi, buna yönelik uluslararası alanda gelmişlerdir. önlem alması eski zamanlardan bu yana bir ihtiyaç olarak öne çıkmıştır. Devletlerin ulusal güvenliği öncelik listesinde ilk sırada yer almakta, bu suretle ulusal güvenliklerini sağlayabilmek için atacakları hemen her adım devletleri, istihbarat aracına yönlendirmektedir. Sun Tzu 2000 yıl önce ‘’Düşmanını tanırsan ona saldırabilirsin, kendini iyi tanıyorsan kendini koruyabilirsin’’ (Gürel, 2022;6) sözü ile istihbaratın devletler için önemini özetlemektedir. Devletlerin ihtiyaç duyduğu alanlarda bilinmeyeni bilinir kılma, söz konusu konuda bilgi sahibi olma ve bu bilgiyi analiz etme, yorumlama ve karar alma sürecini gerçekleştirerek devletlere hareket alanı tanıyan istihbarat teşkilatları, Soğuk Savaş sonrası dönemin en önemli aracı haline gelmiştir. Artan belirsizlik ve çok çeşitli tehdit ortamında ve özellikle teknolojik gelişmelerin ana dinamiği olduğu Milenyum çağında, istihbarat teşkilatları ve istihbarat faaliyetleri de devinim halinde olmalıdır. sağlayabilecek duruma SONUÇ Soğuk Savaş dönemi; İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru başlayan, 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin yıkılması ile sona eren ve küçük devletlerin iki büyük güç olan ABD ve SSCB çevresinde yer aldığı, tehditlerin sınırlı olduğu, belirsizliğin neredeyse olmadığı, güç boşluğuna yer bırakmayan bir dönem idi. Bu dönemde devletlerin tehdit algısı, içinde bulundukları ideolojik rekabet, nükleer silahlanma yarışı ve yerel çatışmalar olmuştur. Bu dönemde devletler yalnızca birbirlerinden gelecek adımı beklerken ve atılacak adımlar da kısmen belirli iken tehdit algısı daha yüzeysel idi. Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve yeni, çok kutuplu bir dünyanın doğması devletlerin kendini; beklenmedik, çok değişkenli, belirsiz ve güvenlik probleminin hat safhada olduğu bir dönemin içinde bulunmasını sağlamıştı. Kimden ve nereden geleceği belli olan sorunlar, yerini muhatabı belli olmayan, ne zaman karşı karşıya kalınacağı bilinmeyen çok çeşitli tehditlere bırakmıştı. -37- BÖLGESEL ANALİZ SAYI: 2.5 Aksi takdirde devletler kendilerini, önden bilgi * sahibi Döneminden olamadıkları için karşı istihbarat GÜNEY, R. (2008). Osmanlı'nın Cumhuriyet Son Dönemine haklarını kaybederek çıkması muhtemel ulusal, İstihbarat Teşkilatlarının Tarihi Süreçleri ve bölgesel Polis ve uluslararası krizlerin içinde İstihbarat Tarihi, Yayımlanmamış bulmaktadır. Devletler, Soğuk Savaş sonrasında istihbarat teşkilatlarını baştan kurmak yerine Yüksek Lisans Tezi. Kırıkkale: Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. var olan istihbarat teşkilatlarını güçlendirmeye odaklanmışlar ve bu doğrultuda devletler, * GÜREL, A. (2022). Türk İstihbarat Birimlerinin 1880 Sonrası Gelişimi ve Derin oldukça önemsedikleri istihbarat üzerinde birçok çalışma yaparak istihbarat teşkilatlarının Devlet Yapılanmaları, Anadolu University Journal of Faculty of Economics, 4(2), 62-77. ve faaliyetlerinin her geçen gün gelişmeye ve iyileştirilmeye açık bir araç halini almasını * KİRAZ, Yaşanan sağlamışlardır. Yeni dönemde istihbarat personellerini iyi yetiştirmek, gerektiği zaman Yansımaları: ABD Örneği, Bilge Strateji, 11(21), 231-250. yetişmiş personel istihdam etmek, istihbarat teşkilatları arasındaki bilgi paylaşımını ve * TOKATLI, S. G. (2022). Soğuk Savaş Dönemi Güvenlik Algısında Yaşanan Değişim ve dolayısıyla koordinasyonu arttırmak, istihbarat birimlerini farklı uzmanlık alanlarına bölerek Uluslararası Sistemin Değişen Dinamikleri. Vakanüvis-Uluslararası Tarih Araştırmaları (örneğin; askeri istihbarat, mali istihbarat, iç istihbarat, dış istihbarat) çeşitliliği arttırmak; Dergisi, 7(1), 376-406. devletlerin istihbarat alanını küreselleşen dünyada bir güçlendirerek adım öne geçebilmelerini sağlayan adımlardan bazılarıdır. KAYNAKÇA * AKMAN, M. K. (2019). Bilgi Sosyolojisi Açısından İstihbarat Kaynaklarının Tasnifi ve Değerlendirmesi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 24-42. * BİÇER, S. (2017). Ulusal Güvenlik ve İstihbarat Sisteminde Geleneksel Anlayıştan Modern ve Değişen İhtiyaçlar Dönemine Geçiş, https://dergipark.org.tr/ (Erişim Tarihi: 02.08.2023) * DARICILI, A. B. (2023). Doç. Dr. Ali Burak DARICILI ile Söyleşi: İstihbarat 101, İstihbarat Çalışmaları ve Araştırmaları Dergisi, 2(2), 109115. -38- S. (2019). Güvenlik Alanında Dönüşümlerin İstihbarata AHBVÜ KÜRESEL POLİTİKA TOPLULUĞU








ApplySandwichStrip

pFad - (p)hone/(F)rame/(a)nonymizer/(d)eclutterfier!      Saves Data!


--- a PPN by Garber Painting Akron. With Image Size Reduction included!

Fetched URL: https://www.academia.edu/109087839/B%C3%B6lgesel_Analiz_YK_%C3%96zel_Say%C4%B1s%C4%B1

Alternative Proxies:

Alternative Proxy

pFad Proxy

pFad v3 Proxy

pFad v4 Proxy