Content-Length: 442868 | pFad | https://www.academia.edu/27305299/Ramtha_Tiranlar%C4%B1n_Son_Valsi_1987_91_pdf

(PDF) Ramtha Tiranların Son Valsi-1987-91.pdf
Academia.eduAcademia.edu

Ramtha Tiranların Son Valsi-1987-91.pdf

Ramtha Tiranların Son Valsi; Kıyametle İlgili İkibin Yıllık Vahyin Gerçek Anlamı Ve Açıklaması

• AVIAT SONVALSi K IY AM ETLE İLG İLİ İKİ BİN Y ILLI K VAHYİN GERÇEK NLAMI E AÇLAMASI kutuphaneci - eskikitaplarim.com • SONVSİ Yayına hazırlayan: Judi Pope Koteen Çeviren: Rengin Özer Kitabın Orijinal Adı: Last Waıtz Of Tyrants Bu kitabın Türkiye'deki Yayın Hakları Akaşa Yayın ve Dağıtım Ltd. Şti'ne aittir. Baskı: Şefk Matbaası 522 07 16 Teknik Yapım: Dizgi - Montaj - Kapak Düzeni: Akaşa .kaşa Yayın ve Dağıtım Ltd. Şti. Istiklal Caddesi. Mis Sokak, No: 6/4 Beyoğlu/ İstanbul Tel: 149 20 15 - 151 91 46 İstanbul, Ekim 1991 İÇDEER BÖLÜM 1 İ drake Açılan Pencere . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 1 Dünyaya D üş en Gölge . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .... . .. 2 1 Gölge B üyüyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 37 Güç H ı n,ları S on suzdur . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5 1 D oğa - D engesizlik . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . .. .. . . . . . .. . . . . . . . 6 9 D oğa - D eğişiklikler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7 7 Ce saret ve Fazilet Gerekiyor . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . 87 Tek Bir Ki şi Herkesi Etkil er . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . 101 BÖLÜM 2 Val s Devam E di y or . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 119 Aydınlanmak, Yaşamı Tanımaktır. . . . .. .. . . . . . . . . . 127 Ana Pren sipl ere Dönüş . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 135 Köklü D eğişim Yapabilmek . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 145 Asla Yal nı z Bırakılmazsınız . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 155 Not 167 A ç ı k l a m a l a r . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . 17 0 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . KEHNET Bilmeyi arzu eden herkese... Önsöz R amtha, 1977 yılında JZ Knight'ın Tacoma, Washing­ ton'daki evinin mutfak kapısında genç kadına göründü. O andan sonra her şey değişti. . . Ramtha bir muammadır. O da kendisini böyle nite­ lendiriyor. Kuşkusuz toplumun dikkati medyomluk eno­ meninin ötesine çevrildikçe daha çok in san Ramtha'nın me sajını ciddiye alacak ve O , gelmiş geçmiş en yüce öğretmenlerden ve habercil erden biri olarak selamlana­ cak tır. Ramth a bundan 35. 000 yıl önce bu dünyada yaşadı. Yaşamının büyük bir bölümünü vahşi bir savaşçı olarak geçirdi; ta ki bir savaşta yaralanıncaya dek. . . Yaralan­ dıktan sonra bir dağın tepesine çekildi ve tefekküre daldı. Çıplak bir kayanın tepesinde geçirdiği yedi yıl boyunca güneşi ve ayı, yaşamı ve ölümü, hiç değişmez görünen diğer şeyleri düşündü. O kayadan inerek kendisini bek­ l eyen ordusuna döndüğünde artık aydın lanmış bir var­ lıktı; çünkü geçen zaman içinde yaşam denen illüzyonun iç yüzünü görmüştü. Halkının yanında kaldı ve uzun yıl­ l ar boyunca onlara pek çok şey öğretti ve sonunda binlerce kişinin gözü önünde yükseldi. O, Hindu dininin dayan­ dığı Ram'ın ta kendisidir. Kendisini, in sanoğlunu çok seven ve gelecek günler­ de, eski yüceliğimizi yeniden kazanmak için yapmamız gereken seçimlerde bize yardımcı olacak bilgileri getiren bir varlık o larak nitelendiriyor. O bir m esaj dır, güç ve­ ren ve muktedir kılan bir mesaj . . . B i r keresinde bütün insanlara eri şebilecek önemli ve tek bir mesaj vermesi gerekseydi bunun ne olacağı so9 Tiranların Son Valsi rusuna şöyle yanıt vermişti: "Size, Tanrı olduğunuzu ve çok ama pek çok sevildiğinizi söylerdim." Ramtha'nın sözlerinden oluşan kitaplar, "Yoğun Günler"adı verilen hafta sonlarında, belli bir konu üzeri­ ne yaptığı irticali konuşmalara dayanır. Ramtha, dünya­ da meydana gelecek değişiklikler hakkında daha önce de konuşmuştu. Bu kitaptaki kehanetler artık geri gelmeyecek bir za­ manda yapıldı. Bizim zaman dediğimiz hep ileriye i­ der. Ramtha bu kitaptaki kehanetlerinde son derece açık bir iade kullanıyor. Bunların "şu anda böyle göründük­ lerini" söylüyor. Bu kehanetler 1987 yılının Kasım ayın­ da yapıldı. İnsanoğlu özgür iradeye sahiptir. Her zaman ikri­ mizi deği ştirebil iriz. Burada söylenenlerin çoğu, o anda görüldüğü şekilde, tercih yapmaya dayanıyor. Ramtha bu­ rada, kol ektif bilincin etkilerinden söz ediyor ve ışığın pek çok ki şiye gösterildiğini bildiriyor. Kolektif bilinçteki bir eğilim, burada söylenen birçok şeyi değiştirebilir. Ancak Ramtha, dünyanın kendini ye­ nileme gereksinimi gibi bazı şeylerin değiştirilemeyece­ ği ni söylüyor. Yukarıdaki lerin ı şığında okurlarımıza, kehanetlerin kendilerinden çok, bunların anlatmak iste­ diği ger�eklerle ilgilenmelerini öneriyoruz. Not :Ayrı ca, bu kitapta sunulanları daha iyi değerlen­ direbilmesi ve anlayabilmesi açısından okuyucunun yi­ ne yayınevimizden çıkan RAM THA, EŞRU H LAR ve GELECEK GÜNLER adlı üç kitabı da okumasını öneririz (Akaşa Yayınları . ) 10 BÖLM I İdrake Açılan Pencere G özl erinizin size getirdiği bu mesaj, ta uzaktaki ufku göre siniz diye perdeleri açılmış bir pencereye benzemek­ tedir. Bu mesaj , yeni bir günün ışığına doğru yürüdüğü­ n üzde, nereye gittiğinizi bilesiniz diye verildi. İçinizden pek azınız nereye gittiğini biliyor. Gerçekte sizin yaşamı­ nız toplumsal bilince uygun olarak yaşamak ve "Ne yapa­ lım, hayat bu" dem ekten ibaret kalıyor. Nedir bu toplum­ s al bilinç? Sizin için ölümü göze almayacak kişiler için yaşamaktır, size bir kuruş bile ödünç vermeyecekler için p ara kazanmaktır, sevginin ne olduğunu bile bilmeyenle­ ri sevmektir . . . Bu sayaları pek çok göz görecek . . . Hepinizi selamlı­ yorum. İçinde yaşadığınız zamanın icabı olarak, bu say­ faları görmek için ne uzaklardan yola çıkıp yürümek zo­ runda k aldınız ne de efendinizden izin istediniz. Yine de kendi koşullarınız içinde bu bilgileri öğrenmeyi h ak etti­ niz. Yolculuğunuz sizi bu bilgilere ulaştırdığı ve bana, sizlere seslenebilme olanağı yarattığı i çin seviniyorum. B eraber geçireceğimiz zaman dilimiyle ilgili söyle­ mek istediğim bir şey var: Size söylenecekler, korkma­ nız, üzülmeniz, dehşete ve umutsuzluğa kapılmanız için söylenmeyecekler. Yine de bunları okumak büyük cesa­ ret i ster. Bu tebliğ n e size karşı kurulmuş bir komplodur ne de h erkesi korkutmak am acını taşıyor. Sizi sahip­ lenmek amacıyla da verilmiyor. 11 Tiranların Son Valsi Bu mesaj , kendi yollarının tek yol olduğunu i ddia eden spiritüalist bozuntuları için de verilmedi. Bu mesaj yol gösteriyor: Hayatta kalabilmenin yolunu . . . Bu mesaj , s piritüali st maskesinin ardına saklanarak, günlerini yirminci yüzyıl manastırlarında dolaşmakla geçiren ve gerçek dünyada yaşamaktan korkanlar için hiç değil­ dir . . . Bu mesaj ruhen olgunlaşmış kişiler içindir. Bu, si­ zin öz varlığınıza uygulayabileceğiniz bir anlayıştır. Bu­ nunla çocukça oyunlar oynayabileceğinizi sanmayın. O günler çoktan bitmiştir. Sizin bunu okuyacak cesareti gös­ termenizden çok hoşnutum. Sadece cesaret göstermekle kalmıyor, size ihsan edilmiş olan armağan - yani hayat­ i çin önemli olabilecek tercihleri yaparken, doğruyu bul­ ma fırsatını da değerlendirmek istiyorsunuz. Bunun için de, Şimdi ve Gelecek h akkında öğrendiklerinizden ya­ r arlanacaksınız. Cesaret, sizi yaratan Tanrı'nın ayrılmaz bir parça­ sıdır. Sizin bir "iç benliğiniz" (öz benlik) var, bir de "dı ş benliğiniz" ya da "ikinci benlik". Bu ikinci benlik -ki biz buna ego diyeceğiz- cesaretten yoksundur, tek bildiği ma­ zeretler sıralamaktır. Sizin bu sözleri okumaya h azır ol, manız, hakkınızda ç ok şey söylüyor. Siz açıkça, olgun­ laşmayı i stiyorsunuz. Bu istek, son suzluğun rüzgarında, nereden geldiğinizi ve nereye gideceğinizi fısıldıyor. Burada okuduğunuz şeylerin tamamını anımsama­ yacaksınız; çünkü duymak istemediğiniz şeyleri unut­ mak eğilimine sahipsiniz. Ancak, televizyonu seyredişi­ nizden farklı olarak, bu kitabı isterseniz tekrar tekrar okuyabilirsini z . Unutmak nedir? Unutmak, egonuzun, Öz benliğinize erişebilecek şeyleri süzmesidir. Başka bir deyi şle, duy­ mak i stediğinizi duyarsınız, görmek istediğinizi görür­ sünüz, okumak istediğinizi okursunuz; bunun doğal sonu­ cu olarak bazı şeyleri unutacaksınız. Ama bu kitabı oku­ yanların çoğu, okuduklarının hepsini işitecek ve anlaya12 İdrae Açılan Pencere cak. Günlerin neler getirdiğini -sadece bu dünyaya değil, sizin küçük, özel dünyanıza da- açık seçik göreceksiniz. Bu sayalarda yer alan sözler, benim söyledikleri­ min bir yazar tarafından k ağıda geçi rilmiş ş eklidir. Sözler bazen laf kalabalığından başka nedir ki? Benim çok söz söylemem de eleştirildi. Aslında benim söyledik­ l erim sadece sizin ve idrakinizin bir yansıması dır. Söz kalabalığı sadece gerçekleri anlatabilmek içindir. Sözler duyguları nasıl da yaralar. . . ama bu kitaptaki sözler ken­ dilerine has bir canlılığa ve ateşe sahipler. Böylece, kaderle sarmaş dolaş olmuş bazı varlıklar bu sözleri okuyunca aydınlığa ulaşacaklar. Neden? Çün­ kü sözler, şimdiye k adar görmediğiniz şeyleri görebil­ meniz için içinizdeki gözünüzü h arekete geçirecekler. Sözlerle anlatılabilenlerden çok daha azl a şeyler oluyor. Yaşam dediğimiz bu uygulama katınd a pek çok kademe vardır. Bunların birçoğu da· s özlerle anlatıla­ maz. Onlar söze dökülem ez, söylenemezler. S öylenebil­ selerdi bile anlayamazdınız. Bunun için, beraber bulun­ duğumuz zaman dilimi içinde, olacak değişiklikleri, an­ layabileceğiniz sözlerle okuyacak ve seçim yapma h akkı­ na sahip olduğunuzu anlayacak sınız. Okuyacak larınız açık, düzgün ve doğrudurlar. Paylaşılabilecek hiçbir şey sizden saklanmayacak. Burada okuduklarınıza n asıl bir tepki gösterdiğiniz i se önümüzdeki aylarda ve yıllarda yapacağınız tercihlerden belli olacak. Sizi Meleklerden Ayıran Özgür İradenizdir Ş imdi eendiler . .. tercihten söz e�!lim. Tercih kav­ ramını çok iyi anlamalısınız; çünkü tercih h akkı, her varlığın sah i p olduğu vazgeçilmez bir h aktır. Yaradan size özgür irade verdi. Özg ür irade seçim yapma yetene­ ğidir ve bu seçi m , son suz O LAN'l a birlikte-yar>tmayı amaçlamalıdı r. Ana/Baba pren sibi . . . Yüce Tanrı . . . Her , 13 Tianlaın Son Valsi Şeyin Tümü Olan'la birlikte-yaratmayı. . . birliği . . . Özgür İrade. . . Bu sizi, melek dediklerinizden ayrı bir yere koyar; çünkü siz diğer bütün canlı türlerinin gi­ zemini de kap sarsınız. Sizin siz olmanız için, yaşam de­ diğimiz süreçler içinde tekamül edebilmeniz için size öz­ gür irade, tercih hakkı ve ruh verildi. Seçim . . . Yapmayı seçtiğiniz bir şeyi yaparsınız. Bu­ na ruhunuzun tercihi denebilir. Herkes bu sözleri okuya­ bilir. Bu bilgiler size tercihinize göre d avranabilesiniz diye veriliyor. Seçim h akkı size Tanrı'nın, yani içiniz­ deki Ana/Baba prensibinin bir ihsanıdır. Bu size verilmiş olan en yüce armağandır. Özgürlüğünüzü kaybederseniz, seçi m yapma hakkını da kaybedersiniz. Yaşamınızın şu anına kadar tercih h akkınızı kullanm a olanağına sahip­ tiniz. Burada okuduklarınıza inanmak ya da onları kabul etmek zorunda değilsiniz. "Bunların hiç birisi doğru de­ ğil ," diyebi lirsiniz. O zaman doğru olmayacaklardır. "Böyle bir şey yoktur," demeyi de seçebilirsiniz. O ,zaman sızın ıçın böyle bir şey olmaz. Yine de seviliyorsunuz; seçiminiz h angi si olursa o lsun , önemlisiniz. Bunl arı okuyacak ve kendi gerçeğiniz içinde, kendi tercihinize göre davranacaksınız. Tercihler, sizin tekamül etmenizi sağlar. Tercih, tekamülü idrak etmek için vardır. Siz de tekamülünüzün hangi noktasında iseniz ona göre davra­ nırsınız . . . Belki de pek çoğunun yaptığı gibi, geçmişinize yapışık kalmayı seçersiniz. Tercih h akkı sizindir. B urada okuduklarınız, sizin doğru bildiklerinizle bağdaşmayabilirler. Ya da, siz bağdaştırmak i stemez si­ niz; bu da bir seçimdir. Şunu bilmenizi isterim ki, burada size bildirilenlerin hiçbirini duymaya, on a göre davran­ maya ya da tepki göstermeye zorunlu değilsini�. Komşu­ l arınız size, "Ya bunu yaparsın ya da pi şman olursun?" deseler bile, yine de seçim h akkı sizindir. Burada gördü­ ğünüz her şey için tercih h akkınızı kullanın. Bu kitabı okumayı da siz seçtiniz ; böylece yazılı olanları öğren14 İdae Açılan Pencere meyi h ak ettiniz. Bu kitap size, sadece gözlerinizin görme­ ye hazır olduğu şeyleri gösterecek. Sadece almaya h azır olduklarınızı alacak ve kabul etmeye h azır olduklarınızı kabul edeceksiniz. dur Korku Kapınıza Bekçi Koyar; Bekçi Egonuz­ Burada okuyacaklarınızdan korkup korkmam ak d a sizin seçiminizdir. Kapıya bekçi koyan korkudur. Ego­ nuz, ruhunuzun kapısında duran bekçidir; sizi, yaşamı­ nızın yerleşik biçimi için de h apseder, içeriye ancak süz­ gecinden geçirdiklerini bırakır. Tanrı tarafınd an size verilen yüce benliği bir düşünün. Son ra da bunun, sizi kendinize erişmekten alıkoyan gizli bir güç tarafından n a sıl değiştirildi ğini düşünün . Korkmayı da seçebilir­ siniz, öğrenmeyi de; bu bilgilerle ilerlemeyi de seçebi­ lirsiniz, onlar tarafından zayıf düşürülmeyi de; bilgileri yaşamınızda kullanmayı da seçebilirsiniz, onları bir ta­ raa atmayı da . . . Siz et ve kemikten yapıldınız, çok n a­ rinsiniz, dokularınız biraz incinse h emen kanamaya başlar, ama yine de yücesiniz. Siz Tanrı'nın in san biçi­ mindeki ışığısınız -daha aşağı değil- ışığının bir parçası , O'nun bir parçasısınız. Burada söylen enlerle ne yapacağınız sizin bileceği­ niz bir şeydir. Burada size bilgi veriliyor, nasıl görülü­ yorsa öyle . . . Sözlerin gerçeği ortaya çıkacak; şimdiden ortaya çıkmanın sarsıntıları başl amıştır. Burada duya­ cağınız şeylerin çoğu oluşmaya başladı bile, birçoğu da bu oluşumlardan doğacak. Şimdi, za man . . . Zaman aslında bir illüzyondur. Görülmeyen dünyayı kavrayamayanlar aslın da ikiyüz­ lüdürler; çünkü bir yandan da zamana taparlar. Saat adı verdiğiniz bir şeye bağımlıdırlar. Oysa zaman gözle görülemez. Zaman, varlığı ancak h ayalen canlan dın15 Tiranların Son Valsi labilen illüzyoni bir kavram olduğu ıçın mutlak gerçek değildir. Ç ünkü bir h ayal, h ayal edene göre deği şir ve fark l ı l a şı r . Size söylediklerim şimdi, şu anda görülenlerdir. Bir çoğunuz, "Kaç günüm kaldı?" "Acaba bugün şunu yapsam mı?'', "Acaba bunu dün yapsam daha mı iyi olurdu?" "Acaba yeteri kadar para kazandım mı?" diye sorarsınız. B unun için size anlatılacaklar, olabildiğince sizin za­ man kavramınız içinde belirlenecektir. Söyleyeceklerim de bu andan itibaren görülecek ve hesaba katılacaktır. Şu ·anda var olan her şey, dünün yaratıcı gücünün eseridir; dünkü düşüncelerin , tutumların, isteklerin ve tabii tercih­ lerin... Her şey dünün yaratıcı gücünün eseridir! Gerçekleşen kaderiniz, sizin yarattığınız bir şeydir; nasıl yaşadığınızın, neler meydana getirebildiğinizin, nerede olduğunuzun toplamıdır. İnsanlığın ortak kaderi ise yaptığınız tercihlerin, kolektif tutumlarınızın sonuç­ larının her birinizin kaderine yansımasıdır. E[3r egonu­ zun içine h apsolup kalmışsaııız, h ayatınız dün yaşadık­ larınızın bir tekrarından ibaret i se dünü tekrarlamayı, yarını da dün gibi yaşamayı seçmi şsiniz demektir. · Yarın Mutlaka Gelecek. O Kadar Çok İşiniz Var ki! Yarın . . . yarının geleceğini kanıtlayabilir misiniz? Bundan on beş gün sonrasının· geleceğini, takvimleriniz dışında başka bir yolla kanıtlayabilir misiniz? Gelmek zorundadır öyle çok işiniz var ki, yarın mutlaka gelme­ lidir. Bundan ikı h afta sonrasının geleceğine güveniyor­ sunuz -anladınız mı? Bu sizin iki h afta sonrasını n asıl bildiğinizi gösteriyor. Ama şu anda iki hafta sonrasının varlığı hiçbir şekilde kanıtlanamaz. İki h afta sonraki h ayatınız bugünkü duygusal eği­ limlerinize, tutumlarınıza göre şekillenecektir; yaşamı, 16 İdake Açılan Pencere nız, bugün edindiğiniz bilgilere göre değişecektir. Deği­ şecek, çünkü, realitenizi genişletirseniz, i drakinizi ge­ n i şletirseni z, k aderiniz de ona göre geni şleyecektir. Bugün burada okuduklarınız, eğer ruh unuzun kapısında­ k i bekçiyi kaldırır da m e s aj ı ruhunuza gönderirseniz, yarınlarınızı etkileyebilir. İn san oğlu çok kararsızdır, gerçekten de kaypak ya­ ratıkl arsınız. Evet, öyle sini z ! Karma'nın kuralları, son­ suz günah ve bütün buna benzer şeyler sınırlı bir anlayışa seslenen sınırlı bir öğretinin eserleridir. Eğer tercih yap­ m ayı yürürlüğe koyarsanız, h er an fik rinizi değiştire­ b ilirsiniz, dolayısıyla kaderinizi de . . . Kaderi niz kendi­ liğinden değişecektir, çünkü kader düşüncenizin takıl­ dığı a n dır, şimdi 'dir, bu anda idrak edilendir. Eğer bir sabah kalkar da bütün tutumunuzu değiştirirseniz -artık duvar kenarlarından giden kork ak bir kedi olmaktan vazgeçer ve yaradılışınızda zaten var olan cesaretinizi top layarak bir ayı kadar cesur olursanız- şimdi 'niz, kaderi­ niz de değişir. Siz çok e snek varlıklarsınız, yaşamınız da esnektir, tümüyle tercih üzerine kurulmuştur. Tercih. Nef ret etmek yerine sevmek daha yüce değil mi? Savaşmak yerine bağışlam ak daha üstün olmaz mı? Her biri bir ter­ cihtir. Bunu iyi düşünün. Şu anda oturduğunuz ya da yattı­ ğınız yerde düşünün : Neredesiniz? Ş imdi, hayatınızın şu anı, on beş gün öncesinin bir sonucudur. Onu siz program­ l adınız. Programladıklarınız bir araya geldi ve bu anı yarattılar. İnsanlık da aynı prensibe göre devam eder. Siz uzayda yaşayan karde şlerinizden farklı değil siniz. On­ lar da, bir deyişle, kendi h ayatlarını yaşıyorlar. Siz on­ larla aynısınız. O halde insan ırkının geleceği, bireyle­ rin tek tek tutum ve davranı şlarının to plamının bir sonucudur. Kader, zaman süreci içinde, şimdi 'ki tutum­ lara göre oluşmaktadır. Gelecek hakkında nasıl konuşabilirsiniz? Gün leri ve dakikaları belirlemek çok zordur. Ama, insanlığın ' 17 Tiranların Son Valsi k aderi üzerinde konuşmak kolaydır. Kolektif tutum ve davranışlar, h erkesi etkileyecek ortak k aderi belirliyor çünkü . . . Bu bölümde size insanlığın dramını anlatacağım insanın in sanı ve doğayı n asıl tahrip ettiğini. . . İn sanlık dramının bu aşaması, şu anda siz görmüyor olsanız da, i n sanlığın ortak davranı şl arının bir son ucudur, insanın şu andaki hedeflerine bağlıdır. Bu h edeler de, şu anda görüldüğü kadarıyla gerçekleşme yolundadır. Bugün ne h i ssederseniz, neyi kabul ederseniz o gerçekleşmek zo­ rundadır. Yasa budur! Anlıyor musunuz? Bekçi Tekamül Etmenizi Engelliyor Sevgili kardeşlerinizin , in sanların ne yapacağını kestirmek çok basittir. Her an değişme olanağı bulun­ duğu h alde, boyuna değişen ve hep ilerleyen şu koca ev­ rende tek değişmeyen varlık insanoğludur. Doğa, h er an tekamü_ l eden, her an deği şen, il erleyen, Tanrı'nın gör­ kemi olan doğa, asla kusursuzluğa ulaşmaz; çünkü sizin kusursuzluk dediğiniz aslmda bir sı nırlamadır. Bu, her an tekamül eden evrende, tekamül etmeyi reddeden bir tür var; bunu korkudan yapıyor; bu tür in sanoğludur! . . B u kitapta, insanoğlunun gerçekl eşecek kaderini ve y ap acaklarının tahmin edilebilir oluşunu ele alacağız. Bu hepinizi yakından ilgilendirir; çünkü insanlığın ka­ deri sizin yaşam biçiminizi de kökünden deği ştirecek, değiştirmelidir. Doğa, tekamül süreci içinde sonsuza doğ ru ilerler. Bu ilerleme kolayca saptanabilir, çünkü insan oğlunun durağanlığı doğayı ilerlemekten alıkoyamaz. O h alde şimdi size ve kardeşlerinize sesleniyorum: " Deği şim" ne demekti r anlayası n ı z diye . . . "Gelecek Günler" hızla yaklaşmaktadır, bu günler sizi derinden et­ kileyecektir; evet, üzerinde yaşadığınız ve çalı ştığınız ye­ ri de . . . Bunu anlamak bilgidir. Ona kulak verin. Anla18 İdae Açılan Pencere mayı seçin ; eğer pencerenizden b aktığınızda dış arıyı görebiliyorsanız, yolunuzu deği ştirebilir ve kurtulabilir­ siniz. Hayatta kalabilmek en ön emli konumuzdur. Gele­ cek günlerde sizin i çin yolunuzu seçmek ve doğayla uyum içinde ilerlemek çok önemlidir; böylece olacak şeylerden sağ salim kurtulabilirsiniz. Bu kitabı okurken , bunların ne olduğunu öğreneceksiniz. Bu bilgiler birçok şeyden kurtulabilmenizi mümkün kılacaktır. Sizi aydınlatacak ve bilgisiz kalmanıza neden olan korku ve batıl inanç­ l ardan sizi kurtaracaktır. Gelecek olaylardan kurtulacak olanlar, bi lgilerle donatılm ı ş olanlardır. Öyleyse baş­ l aya l ı m . . . 19 Dünyaya Düşen Gölge D aha ön ceki konuşmalarımda, erkek/kadın ve ego'nun meydana gelişi hakkında birçok şey anlatmıştım. İnsan­ lığın, boyuna yinelenen bir ormül içine hapsedilmiş ol­ masının nedeni, egoyu (saptırılmış, çarpıtılmış· benliği) yaratmı ş olmanızdır. Ego, gerçekte D eccal'dır; ona insa­ nın şeytani tarafı deniyor; benim zamanımdan beri bütün insanlar bu örneğe uygun olarak yaşadılar. Bu, insanlı­ ğın imaj ı , kimliği oldu. İmaj ve kimlik ise sürekli bes­ lenmesi gereken canavarlardır. Egonuzla yaşadığınız zaman, yüce gücünüzü bölmüş olursunuz. Görünüşü kurtarmak, yapılması gerekenl eri yapmak , doğru şeyleri söylemek, doğru biçimde yaşamak yüceliğinizin bir kısmını alır götürür. Bu gösterişleri ko­ ruyabilmek enerji ister, yani yaşam gücünüzü. . . Aslında bastırılan yücelik, büyük öz benliğinizdir; içini zdeki Tanrı'dır. İşte, 35.000 yıldır tekamül etmeyen ruhun durağanhğı budur. Bütün gücü, imajını korumaya har­ canmıştır. Daha bıkmadınız mı? İmaj'a gelelim . . . İn san imaj için yaşadığında, onu canlı tutmak için bir şeyler yapması gerekir. Yakın za­ mana kadar erkek, erkek olmak için bazı şeyler yapmak zorunda olduğunu düşünüyordu. Kadın da, ancak belli şeyleri yaparsa yaşayabileceğine inanıyor ve kendi ya­ şam garantisini hep bir erkekte arıyordu. Ruhun teka­ mülünü anladıkça, egonuzu ve onun bugün bile ne büyük bi r yer kapladığını anlayacaksınız. Şimdi burada, insandan söz edeceğiz. Erkek cinsin­ den . . . Değişiml erin itici gücü olan erkek cinsi, dünya­ nızda meydana gelen ekonomik olaylardan sorumludur. Dünyanızda meydana gelen kıtlıkların soruml usudur, 21 iranların Son Valsi dünyanızdaki savaşların sorumlusudur. Erkek . . . Erkek­ l er hakkında konuşacağız. Bundan binlerce yıl önce erkekle kadın arasındaki ayrım meydana geldiğinde, erkekle kadı nın birbirine h i çbir bakımdan benzememesi gerektiği düşünülüyordu; çünkü Tanrı erkekti, değil mi? .. Oğ l u da erkekti . . . Kut­ sal Hayal'in de -her ne ise?- erkek olduğu söyleniyordu! Erkeğin anlayı şına göre, erkek yüceydi, kadın i se ona h izmet etmek için vardı. Bunun sonucu olarak yüceliğe, an cak erkeğini n, onun adına Tanrı'ya yakarmasıy la eri şebil irdi. Böylece, kadının ruhsuz olduğuna inanın ca, erkekte belirgin bir karakter yapısı oluşmaya başladı. Er­ kek, kadın özelliklerinin kendine de yansımasın dan korkarak, kadınla arasında bir farklılık oluşturmaya çalıştı ve bunun için kendini yüceltici bazı duygusal yete­ nekler geliştirmeye başladı . İnsanın imajını meydana getiren bu duygular şimdi bedeninizde bastırılmış olarak duruyorlar. Şimdi de imajdan söz edelim . . . Bir erkek ağlaya­ maz, m erhamet ve sevecenlik gösteremez . Duygulu bir anmda gözünden bir damla yaş akıtamaz, durup da yaba­ n i bir çiçeğin ipeksi yaprağını okşayamaz. Çünkü, bun­ ları yaparsa zayıf ve dolayı sıyla kadın sı görünür; h epi­ mizin bildiği gibi bu hiç de yüce bir şey değildir! Öyle değil mi? Erkek, elde edici olmalıdır, başarılı olmalıdır. Başarı sız olamaz, başarısızlık kadınlığın bir gösterge­ sidir. . . Erkek böylece, dünyaya tohum atma dışın daki diğer önemli olaylarla da ilgilenmesi gerektiğine karar verdi. Kendisine bir imaj çizmeye başladı. Bu imajda en büyük güç, kazanmaktı; bu gücü istedi, onu elde etmek için çalıştı. Uyuduğunda düşleri, leylaklar ve k üç ük çocuklar üzerine kurulmadı. Düşü, başka erkeklere ege­ men olmak ve onların gözünde güçlü görünmekti. Bu, sizin hesabınızla 35.000 yıldır sürüyor. Her bir yaşamda, her bir k uşakta, erkek ve kadının i majları arasın daki ark daha güçlendi. Hatta, din adını ver22 Dünyya Dşen Gölge diğiniz yollarla Tanrı'yı öğretirken bile kadınla erkeği ayırdınız. Hatta onların Tanrı'ya birlikte dua etmelerini bile engellediniz. Erkeğin, yarattığı imajına uygun ola­ rak, nihai amacı sevgi değildir; amacı güç sahibi ol­ maktır. Ç ünkü güç, onun imaj ını sağlamlaştırır ve onu saygın kılar. Kadının amacı, kusursuz erkeğinin onu sevmesi iken, bu kusursuz erkeğin amacı, bir kadını sevmek de­ ğil, i ş alanında başarı, dolayısıyla da güç kazanmaktır. Şimdi erkeklerin -isterseniz biz bunlara ilişki diyelim­ cinsel beraberlikleri, serüvenleri niye ciddiye almadık­ larını anladınız mı? Bu ilişkilerin onlar için hiçbir an­ lamı yoktur, sadece cinsel doyum ve rahatlama aracı­ dırlar. Yüzyıllar geçtikçe, bu imaj daha da güçlendi. Kral, bir erkekti; savaşçı da bir erkekti. Fatih bir erkekti; er­ kekler boyuna birbirleriyle savaşıyorlardı ; özür olarak da bunun Tanrı 'nın Buyruğu olduğunu ileri sürüyorlar­ dı. Böylece, korumak zorunda oldukları bu imajı, egola­ rını tatmin edip yatıştırıyorlardı. Her bir yaşamında bu ruhun amacı güç kazanmak oluyordu, sevgi değil. Egoya sevgi pek uymaz . . . Sevgi, İçimizdeki Tanrı'yla beraber­ dir, öz benliktedir; benliğin imaj ında değil.. .bu kitabı okuyan sizlerin üstünüzü örtmüş olan imajda değil... Sirkte Yaptıklarınız Çabucak Unutulur Güç . . . Siz bir atih seniz ve başka bir fatihi fethetti­ nizse gücünüz var demektir. Değil mi? Ama bu gelip ge­ çici bir durumdur. Çünkü kitleler kaypaktırlar, sizin sirkte ne yaptığınızı çabucak unutuverirler. O zaman da gidip, biraz daha fetih yapmanız gerekir. Kendinizi yü­ celtmek için bunu sürdürmek zorundasınızdır. Bu yü­ celtme, imajınız tarafından bastırılır. İçinizde doğal ola­ rak var olan yücelik ise egonuzca bastırılmıştır. Bunun 23 Tianların Son Valsi için zaeri, gerçek anlamda yüceliği h issedemezsiniz. Ve şuursuz bir halde bu mücadeleyi daha da hırsla sürdü­ rürsünüz. Egonuzun, bilinçaltı nızın, yani ruhunuzun bekçisi olduğunu biliyor muydunuz? O, imajına uymayan hiçbir şeyin ruhunuza yerleşmesine izin vermez. Başka bir şe­ kilde anlatalım: Birisi size sevildiğinizi söylese ne olur? Egonuz ona: "Çık git buradan ! " der. Böylece bu duygu ru­ h unuza erişemez ve siz de onu anlayamazsınız. Her bir yaşamda egonuz, ancak imajına uygun şeylerin ruhunu­ za erişmesine izin verir. Bunun için, içine düştüğünüz çukurda bu kadar uzun kaldınız. Erkeklere dönelim. Erkekler savaşmaya devam et­ tiler. Kazananlar, önce aşiretler, sonra da hükümetler ve krallıklar kurarak insanları yönettiler. B un l ar h e p Tanrı adına, k e n d i tanrıları adın a yapılıyordu; hangi tanrıysa bu? Böylece, ülkenin ülkeyi zapt etmesi, korku, insanın sealeti, kıyım ve pislik başladı; tam 35.000 yıldır sürüyor. Fatih için önemli olan neydi? Kurbanının h azinele­ rine el koymak; bilirsiniz işte, yağmalamak yani. Bu, onun kazandığını kanıtlardı. Dünyanın her yanında, bü­ yük bir gururla sergilenen eski h azineler bunun bir sonu­ cudur işte. Değer biçilemeyecek antika eserler şimdi mo­ zolelerde bekliyorlar; evlerin önündeki yolları ve orta­ sında çim bulunan caddeleri süslüyorlar. Siz de onlara büyük bir gururla bakıyorsunuz. Herkes,"Evet, evet, i şte Kleopatra'nın örgü şişi !" diyor, ya da ona her ne deniyor­ sa . . . "Ne harikulade, değil mi! Ne müthiş! Gerçek bir sa­ nat e seri !" Kim senin aklına, "Acaba biz bunu nasıl elde ettik?" sorusu gelmiyor. B öylece çalınmış h azineleri elde etmek bir başarı o­ larak, b üyük saygı ile karşılanmaya başladı. Günümüz­ de bile, ethedilmiş, sahiplenilmiş bir kavimden yağma­ lanan e serl eri sergilemek hala saygıyla karşılanıyor, arkında m ıydınız? Ya yağmacılar? Onlar kendileri n i 24 Dünyya Dşen Gölge çok h aklı görüyorlar; savaşa gittiler, ethettiler ve sahip oldular. "Geldim, gördüm, yendim ! " ; insan var olduğun­ dan beri bu üçlü cümle geçerliliğini korudu. Ölü bir kra­ lın m ezarını soymak çok olağan karşılanıyor, h azinele­ rini tarih adına alıp götürmek de; bir krallığa saldırmak ve oranın halkını boyunduruk altına sokmak da öyle . . . Savaşın ganimetleri, ethedilen bir ulusun serveti olsun, ya da bunları almak için o ulusun insanları esir edilmiş ol sun önemli değildi. Böylece atalarınız soygunculuğu y a s al l aştırdı lar. Bu fetihler ve soygunlar uzun bir süre devam etti. Bütün kralların altın dolu h azineleri ve bir sefer yapıla­ cağında gerekli olan insan güçleri vardı. Sefer veya her­ hangi başka bir durumda başvuracakları kaynaklara her zaman sahip oldular -onlar çok ama çok zengindiler. Fa­ tihler, fethettikleri topraklardan hep aldılar; bunun için ormanları söktüler, yerine tahıl ektiler. Toprağın ırzına geçtiler. Bu toprağın ürününü alıp kendi ülkelerine, so­ kaklardaki kalabalıkları beslemeye gön derdi ler. Politi ­ kacılar kalabalıkları hoşnut etmek zorundadırlar, bilmez misiniz? Onl arın k arın l arını doyurm ak ve önlerı n e eğlenceler sermek zorundadırlar. Neden? Çünkü, artık moda olduğu şekilde, oy toplamak önemlidir; kralları tahtlarında tutan kitlelerdir. Sizin şimdi ismini bile hatırlamadığınız o egzotik ülkelerin topraklarına ne oldu? Bir zamanlar ormanlarla k aplı olan ve çayırları mis gibi kokan o topraklara n e oldu? Toprağa zarar vermemek için dikkatle toplanan parlak ürünlerine ne oldu? Zaman içinde hepsi, saldırgan kralların hışmına uğrayıp h arap edildiler. Bir zamanlar verimli ormanların yetiştiği ve geceleri e srarengiz hay­ vanl arın dolaştığı yerler şimdi çöle dönüştü; toz denizine, verim siz kıraç topraklara dönüştü. Artık sadece toz var hiçbir sırrı olmayan toz ... 25 Tiranların Son Valsi Fransızca Dersi Tarihin bu bölümü oldukça uzun bir süre devam etti; Napoleon diye ç ağrılan o şaşıl acak varlığın sahneye çık­ masına k adar . . . Onu mutlaka duymuşsunuzdur, değil mi? O zamana kadar Sezar'lar vardı. Bir Sezar, sefere çıkmak için gidip para aramazdı -sefere çıkardı, i stedik­ l erini gider alırdı. Sonra, o büyük fatih ortaya çıktı. Zafer düşleri görüyor, ülkesini, o günlerin dünyasında en önemli ülke yapmak için canlandırmak istiyordu. Ama ülkesi iflas etmişti, bunun nedeni sokaktaki kalabalık­ ların aristokrasiyi devirmiş olmalarıydı . Biliyorsunuz i şte : Tak, tak, tak! Sonuç olarak ülkedeki bütün soylu kanı yok ettiler; akir olmalarına soyluların neden oldu­ ğunu düşünüyorlardı. Haklıydılar da ! B öylece fatih ortaya çıkıyor ve ülkesini içine düştüğü çukurdan çıkarıp eski yerine yükseltiyor. Fatihle beraber, bu olaylardan tatlı karlar elde edebileceğini anlayan biri­ si daha beliriyor. Napoleon'u ve seferleri n i inan se edi­ yor, Napoleon' a yüklü bir borç veriyor, gitsin de fethetsin diye. Napoleon ne ganimet getirirse bununla borcunu öde­ yebilecektir. Anlıyor musunuz? Unutmayı n , kadınl ar ge­ ride kalır, erkekler sefere giderdi (Tabii, geri de kalıp ka­ dınlara bakan birkaç zavallı hariç). Onlara Gri Adamlar Denir Böylece, N apoleon'un ilk fetihleriyle birlikte, bu ki­ tabın kalan kısmında okuyacağınız olaylar başladı. On­ l ara Gri Adamlar denir. N apoleon'un altın borçlandığı kişi, zaferleri finanse etmek ve ikmal yapmak için evkalade bir sistem kur­ muştu. Bunun çok kazançlı bir iş olduğu kısa sürede an­ laşıldı. Dünyanın yüzünü de değiştirecek ve şimdiki h a­ line getirecek bir i şti bu aynı zamanda. Bu ilk finansörün 26 Dünyaya Dşen Gölge aklına çok önemli bir fikir gelmişti. Bu işte başarılı ola­ bilmek için h içbir ülkeye bağlılık yemini etmemesi gere­ kiyordu. İ şi büyümeye başladı. Girişimci olmak, savaş oyununa bulaşmak isteyen herkesi i n an se etmek i çin h içbir ülkeye bağlı olmamak gerektiğini anladı. Sadece gereksinmeleri karşıl ayabilmesi için orada bulunm ası yeterl iyd i . Bu il k Gri Adam'ın sevdiği b ir kadın yoktu ama oğulları vardı. Onun h azinesi oğullarıydı ; çünkü bu yüce mirasın kuşaktan kuşağa devam etmesini sağlayacak­ lardı. Sağladılar da. Bu adamın imajı sonsuz servet üze­ rine kurulmuştu. Bakın -kimse parayı, p ara olduğu için i stemez, paranın neler yapabileceğini bildiği için i ster. Ve, başlangıçta bu Gri Adam'ın imajı için servet sahibi olmak, güce giden kapıyı açan anahtardı. Bu imajı, bu ge­ reksinmeyi tatmin edebilecek olan para değil, güç 'tü. Bu Gri Adam, yatırımından büyük kazançlar elde ettiğinde, her iki tarafı da birbirlerine k arşı kullanabi­ leceğini anladı. Kullandı. Avusturya denen bir ülkeyi ve Polonya denen başka bir ülkeyi destekledi. Kısa zaman sonra bu adam ve oğulları, çatışmaya gi­ ren herkesten tatlı karlar elde etmeye başladılar. Ve çatı şmalar y a ra t m a n ı n çıkarlarına uygun olduğunu fark ettiler. Beni takip edebiliyor musunuz? Evet, ışık ya­ nıyor galiba . . . Hırslı kralların ve hırslı atihlerin çatış­ malarını destekledikçe daha çok kazanıyorlar ve güçleri daha da artıyordu. Bu gücün yan ürünlerinden biri de oğullarını ve ken­ di adaml arını etkil i makamlara yerle ştirebilmesiydi . Başka bir deyi şle, kral eğer, "Hayır, bu makamı üçüncü dereceden kuzenime veriyorum," derse, bu kendi h alinde, temiz görünüşlü Gri Adam da ona "Ah, ne yazık! Öner­ diğim ki şinin çok ba şarılı olacağın dan eminim, ama madem ki olmayacak, sizden bana olan bütün borçları­ nızı ödemenizi rica etmek zorundayım, tabii en kısa za­ manda! derdi. Tabii kral şatosuna döner, tırn akl arını 27 Tiranların Son Valsi yer, küreder, dişlerini gıcırdatır ve sonunda da: "Oh, ta­ bii ki adamınızı işe almaktan mutluluk duyarım," derdi. Gölge Düşüyor N apoleon devrinden bu yana Gri Adamlar'ın etki alanları çok genişledi, yine de onlar bu gücü kendi elle­ rinde ve doğrudan kan bağları olan aileleri içinde tuttu­ lar. B ankalar kurmaya, hükümetleri etkilemeye başladı­ l ar. Kralları ve h ükümet başkanlarını etki alanlarına aldılar. Gri Adamlar'ın isteklerini yapmayanlar, bir an­ da para kaynaklarının kuruduğunu ve o güne kadar iyi ilişkiler içinde bulundukları ülkelerle ilişkilerinin ke­ siliverdiğini görüyorlardı . Avrupa adı verilen rezil yer­ de, h er şeyi, altının getirdiği güç ve bunun üzerine yazılı bulunduğu kağıtlar yönetiyordu. Ondokuzuncu yüzyılın başında (ya da 1800'lü yıllar­ da) Gri Adaml ar'ı n vari sl erinden biri olan büyük bir adam, bu m irasın bir parçası olarak, fevkalade bir projeyi de devralmı ştı. Onun ve ailesinin aracılığıyla bu proje sürdürüldü; onunla çalışmak üzere seçilenler bütün Av­ rupa'yı yönetmeye başladılar. Birinci N apoleon'dan sonraki bütün savaşları Gri Adaml ar ayarladı, yönlendirdi ve inanse ettiler. Eğer savaş çıkması olanağı yoksa, olanak yarattıl ar. Ne pa­ hasına olursa olsun ! Unutmayın , bu Gri Adamlar ve aile­ leri h i çbir ülkeye bağlı değillerdi . D ol ayısıyla da hiçbir ülkeni n yasalarına ve hiçbir dine de bağlı değillerdi. On­ lar kendi yasal arına göre yaşarlardı, bu da işlerini çok iyi yürütebilmeleri için uygun du. Sokaktaki adamdan, ego sunu beslemek suretiyle diktatörl er yaratıyorlaı·dı. Suikastler tertipliyor, suçlamalar, ikir ayrılıkları, karı­ şıklıklar meydan a getiriyorlardı . .. güç kazanmak uğru­ na . . . Evet, para için ; çünkü para onlara güç satın alabilir­ di; çünkü her adamın ve her krallığın bir iyatı vardı. 28 Dünyya Dşen Gölge Anlıyor musunuz? Bu oyunu daha önce de seyretmiştiniz değil mi? 1800'lü yıll arda ortaya çıkan i lk Gri Adam'ın i smi Rotschi ld idi ; bu adı duydunuz mu? Sakın unutmayın, çünkü az sonra, dünyanın her yanında in sanlığın e şit­ liğinin bozulup çökmesinde bu ailenin nasıl öncülük yap­ tığını anlamaya başlayacaksınız. 1857 yılında u hanean, Avrupa'mn her yanında, önemli ve karar verme yetkisi olan makamlara kendi­ sine bağlı olan adamlarını yerleştirmişti. Dünyanı n di­ ğer ülkelerine ve Amerika'ya da adamlarını yerleştiri­ yorlardı. 1857 yılında Londra'da bir toplantı yapıldı. Bu top­ lantıda Avrupa ve her iki Amerika'da yapılacak bütün savaşlar planlandı . Bunların en sonuncusu da İkinci Dünya Savaşı'ydı; evet, çok yakın z am anı da kapsıyordu bu plan. Bu aileler, Amerika'da Kuzeyli ve Güneyliler'in bir­ birleriyle savaşmalarından da sorum ludurlar. Bu aile­ ler, silah üreticileri ile -ki onların da hiçbir ülkeye bağlı­ lıkları yoktur- el ele vererek, Amerika'da bir iç savaş ya­ rattılar. Ç arpışmalar yönlendirildi; Kuzey, Güney'in ser­ vetine göz dikmişti. İn sanların köleleştirilmeleri sava­ şın gerçek nedeni değildi, sadece bir bahaneydi. Bu savaş başlamadan çok önce köleler yavaş yavaş özgürlüklerine kavuşmaya başlamışlardı. Bu savaş, Güney'in servetini kontrol altına alabilmek için tasarlandı. Bilmelisiniz ki Lincoln büyük bir kraldı (başkandı). Onun bir eşi daha gelmemiştir. Bu kişi, seçildiği günden başlayarak, sırf ekonomik nedenlerle, Avrupa'dan para satın almayı durdurmak istemiştir. O, kardeşi kardeşle karşı karşıya getiren çarpışmaların planlandığını da bi­ liyordu. O, ülkesi için -halkı için- yeni bir para sistemi kurmak üzere cansiperane çalıştı. Bu sistemde Amerika, kendi parasının sahibi olacak ve Avrupa'dan para alma­ yacaktı . Ve ülkesinin, kendi halkının egemenliğini sağ29 Tianlaın Son Valsi lamak üzere kendi parasını basmasına, hem de fa izsiz basmasına karar verince de öldürüldü. Çok basit -0, Av­ rupa'da yerleşmiş bir sistem i çin, o devirde dünya ekono­ misini ve kuşkusuz çok yeni ve olgunlaşmamış bir ülke olan Amerika'nın ekonomisini kontrol altında tutan bir si stem için bir tehlike oluşturuyordu. Bu fevkalade insanı öldüren bir deli değildi; kiralık bir katildi. Bunun sonucu olarak da Amerika dışındaki güçlerin desteklediği p ara akı şı devam etti. Şimdi Birinci Dünya Savaşı'na gelelim. Bu savaşa "Büyük Savaş" adını verirler. Bir savaş için ilgi çekici bir ad: Büyük Savaş . . Bu savaş, sadece bu ülkedeki (ABD ) değil , İngiltere ve İsviçre'deki bankerlerin çıkar­ dıkları ve finanse ettikleri bir savaştır. Bu savaş, Gri Adamlar'ın, Amerikan h alkının omuzlarına yüklen­ mesini arzu ettikleri vergilendirme sistemini yerleştire­ bilmek için çıkarılmıştır. Bu savaş, sizi de bu işlere karıştırabilmek için çıkarılmıştır. Avrupa'yı baskı altı­ na almak için çıkarılmıştır. Bu ülkedeki parasal kon­ trollerini dah a da güçlendirmek için çıkarılmıştır; plan­ landığı gibi de olmuştur. Unutm ayın , Amerika ve İngiltere'deki ve başka ülkelerdeki bankalar bu savaşı desteklemişlerdir. Ame­ rikalılar tam o devirde özgürlüğü, toprağı ve ön lerindeki fırsatları keşediyorlardı. Evet, çok zor zamanlardı ama onlar çok büyük bir şeye sah iptiler; Avrupa'yı terk edip gelmelerine neden olan şeye: özgürlüğe! İ stedikleri gibi ibadet edebiliyor, istedikleri gibi ya­ şayabiliyorlardı; terk edip geldikleri an a vatanlarında­ ki tiranların (zalim h ükümdarların) baskısı altında de­ ğillerdi artık. Amerika'da yalnız bir çeşit insan yoktu; Amerika, dünyanın içinde eridiği potaydı diyebiliriz. Özgürlük -herkes özgürlüğün alabildiğine tadını çıkarı­ yordu Amerika'da . . . Amerika, Küba ile korkunç bir savaştan yeni çık­ mı ştı. Bundan h aberiniz var mı? Kaba Ted'i (Bkz. Açık. 30 Dünyya Dşen Gölge lamalar 1) bilirsiniz. Size anlatayım : Bir zamanlar Küba harika bir ülkeydi, Kübalılar büyük bir ulustu. İhtilalci değillerdi, kendi h alinde çiftçilerdi onlar. İhti lalle hiçbir ilgileri yoktu. Halkınızın sürekli o larak, "gün eydeki düşman", "dünya barışını tehdit eden" bu çiftçilerle ilgili olarak beyni yıkandı. Bu küçücük ülkedeki çiftçil er mi dünya barışını tehdit edeceklerdi? Çiftçiler! Bu olayda silah üreticilerinin de parmağı vardı, sa­ vaşı yaratan ve kavgacılarla ihtilalcileri ülkeye it h a l eden onlardı. Böylece b u ülke, Küba'daki isyancıları te­ mizlemek üzere savaşa girdi. Kimleri öldürdüler biliyor musunuz? Ne olup bittiğini anl ayamayan , akıllarından savaş fil an geçirmeyen çiftçileri . . . Onların tek düşün­ dükleri h asat kaldırmak, çocukları, Tanrı'ya duydukları sevgi ve kiliselerine olan inançlarıydı. Kimseye zarar vermemişlerdi, ama yok edilmesi gereken isyancılardı onlar! B u savaşı yaratanlar da Gri Adamlar'dı. Bu ülkeyi (ABD ) Birinci Dünya S avaşı'na sokmak çok zor oldu; çünkü kimse savaşa girmek i stemiyordu. Böylece, medyanın büyük bir kısmının sahibi olan Gri Adamlar. . . medyanın ne olduğunu biliyor musun uz? Bu deyimi öğrendim! Bilirsiniz işte, okuduğunuz gazeteler, izlediğiniz televizyon , dinlediğiniz radyo . . . Ne oku­ duğunuz, ne gördüğünüz ve n e duyduğunuz ön emlidir. Kontrol altında tutulmalıdır. Gazetelere neyi yayınlayıp n eyi yayınlam ayacaklarını söylediler. Bir basın kam­ panyası açarak bu savaşın gerekliliği, bu ülkenin yurt­ severliği hakkında yayın yaptılar da yaptılar. . . Özgürlük bayrağını dalgalandırmaya yardım etmeyenlere vatan haini damgası vurdular. Çok kolay yönlendirildiniz doğ­ rusu! Sizin de işe karışmanız için ülkenizde h eyecanlı bir politik kampanya sürdürüldü. Sizi sonunda bu kavgaya sokanın ne olduğunu h atırlıyor musunuz? Hangi olaydı o? Bravo size, bildiniz -evet, batan bir gemiydi. Bakın , kıyılarınızdan h areket eden yolcu gemilerinin kaçak 31 Tiranların Son Valsi m al l ar taşıdığın ı bil iyor muydunuz? Siz daha s avaşa girmeden önce bile savaş malzemesi taşıyorlardı. Böylece s avaşa girdiniz. Evet, oğullarınızın , h atta bazı kızları­ nızın da· ölmeleri ne büyük bir kahramanlık! Bu, Avru­ p a'yı, Almanya'nın tehdidinden kurtaracak bir savaştı; özgürlük için , bağımsızlık için yapıldı! Ne kadar gülünç! Hiç de öyle değil! Propaganda ile yutturulmuş bir yönlenirnedir o savaş ! Savaş bittiğinde bu ülke, savaş borçlarını ödeyebil. m ek i çi n muazzam bir borç yükü altına girmişti. Böy­ lece, savaş borcunu ödeyebilmek için yeni vergiler kon­ m a sı gerektiği sezdirmeden telkin edildi. Vergiler kon­ du. Halk, Gri Adamlar'dan alınan borcu ödemek için vergi ödüyordu, onlar da sonunda yatırımlarının karşılı­ ğını alıyorlardı. Ama Gri Adamlar boyuna yeni vergiler k onmasını i stiyorlardı; ye ni, yepyeni vergi ler . . . Çünkü, sizin de Avrupa h alkı gibi, kendilerine daha çok borç­ l a n m anızı i stiyorlardı . Tarihinizin bu devri nde pek çok olay meydana geldi. M e dyanızın sahi bi Gri Adamlar'dı. H alkınız, bir türlü a n l ayamadığı bir savaş uğruna vergi le ndirilmişti. Ne i ç i n s avaşmak z orunda kaldığnızı, çocuklarınızın ne uğruna ölmüş olduklarını bir türlü anlayamıyordunuz. Çünkü, olayın gerçek öyküsü size anlatılmamıştı d a on­ dan . Derken , zaman içinde başka bir Başkan geldi, o da "ka z aya uğradı". O n ların i steklerine göre d avranma­ rmştı; ülkeniz için geçerli olacak bir Federal Hazine (Re­ z erv -Bkz.Açıklamalar 2) sistemin i kurmaktan kaçın­ mı ştı. Böylece, küçük, önemsiz bir kaza geliverdi başına. Gerisini tahmin edin? Evet, yeni bir B aşkan'a kavuş­ m u ştunuz. Aslında, bu makamı en iyi kimin dolduracağını size Gri Adamlar bildirirler. Onlar, kendi istediklerini yapa­ c ak kişinin başa geçmesini arzu ederler. B a şkanlık s eçimleri sırasında pek çok aday yarı yolda kalmıştır. Farkındasınızdır, bazıları da bir skandal sonunda m a32 Dünyaya Dşen Gölge k anılarından ayrılmak zorunda k alırl ar. Mak amını skandal yüzünden terk etmek zorunda bırakılan başkan­ lardan hiçbirisi gerçekte böyle bir harekette bulunmadı! Ş aşırdınız mı? Öldürülen başkanlar da deliler tarafın­ dan öldürülmediler; gitmeleri gerektiğine karar verildi sadece. Çünkü, oyunu kurallarına göre oynamamışlardı! Bazı başkanlarınızın önlerine kendi vicdanları diki ldi . Başka bir deyişle, içlerindeki Tanrı uyandı ve "Bu doğru değil. Tanrı'nın merh am etin e sığınırım, bile bile böyle bir şey yapamam," dediler. Gri Adamlar'ın pek çok yerde makamları vardır. Bir toplantıda, Başkan'ın, oyunu kurallarına göre oyna­ madığı gün deme getirilir. Onlar da: "On dan kurtulun ­ sun" deyiverirler. Sıradaki gelir v e tabii statükoyu devam ettirir. Gözleriniz iyice açık mı? Çünkü, yazılarda pek az varlığın sizinle p aylaşmaya cesaret ettiği şeyleri görü­ yorsunuz. Sanırım ben çok cesurum: 1920'de Gri Adamlar on iki ayrı aileden oluşuyordu. Bu aileler uluslararası bankalara sahiptiler, İsviçre'ye de iilen sahip oldukları söylenebilir. Artık altın taşımanın uygun olmayacağına da onlar karar verdiler. Kağıt para­ yı yarattılar. Londra B ankası'nı yarattılar. Lordra Ban­ kası onlarındır. Her büyük ülkede bir Federal Hazine (Rezerv) meydana getirdiler. Buralarda kendi arzu ve emellerine uygun olarak kağıt para bastılar. Yalnızca Gölge Bilir Sonunda, birkaç talihsiz olaydan sonra ülkenİz(�e de Fede ral Hazine (Rezerv) y a s ası kt bul edildi. Artık, ülkenizde de, karşılığın da altın bdunmasa bile kağıt para basılabilecekti . Başka bir deyi şle, kağıt paralarını­ zın aslında hiçbir değeri yoktur. Gri Adamlar, olayları perde arkasından kontrol etmelerinden dulrıyı, değersiz kağıt parçalarına dayanan bir ekonomik si stem yarat33 Tiranların Son Valsi m ayı başardılar. Birkaç yıl öncesine kadar Amerika­ lılar'ın altın bulundurmaları yasaktı ; bütün altınlar ha­ zineye geri veri lmeliydi . Bilirsiniz, altın üç bin yıldan beri geçerli bir ticaret aracı olmuştur. Gri Adamlar bir in­ sanın değer hükümlerini ne denli yıpratabilirlerse, ona o derece kolay hükmedebilirler, anlıyor musunuz? Artık sistem kurulmuştu. Kağıt paral arın üstünde "Tanrı'ya İn anıyoruz" yazıyorlardı. Hazinenin başına bir başkan atanıyordu; bu başkanı bir icra komitesi a­ tardı , her ne demekse ... Bu komiteyi ABD Başkanı a­ tardı; B aşkan'ı d a çok defa -gölgeler atardı diyelim .. � Federal Hazine (Rezerv) sistemi , ülkenize borç para veren bir bankacılık sistemidir; ama size borç verdiği para bir türlü aldığınız borcun faizini ödemeye yetişmez. Eğer biraz sıkıntıdaysanız, ihraç mallarınız i stediğiniz gibi satılmıyorsa, bu borcu asla, asla ö deyemezsiniz ; çünkü boyuna aizi i şler ve sizin de ancak size verilen kağıt paranız vardır. Bunun üzerine h arika şeyler yap­ m aya başl arsınız, örneğin her şeyinizi rehine koymak veya değişik şeyleri satışa çıkarmak gibi -bu, ülkenizin bir parçası veya benzeri bir şey de olabilir. Bu büyük erit­ me potası, bu özgürlük örneği , ulusal borçlarını ödeye­ bilm ek için kendini satıyor! Ülkenizin kendi kendine borçlu olmasını kuşkulu bulmuyor musunuz? Ne tuhaf1 Ben her zaman bunun çok k u şk u l u ol duğunu düşünmü­ şümdür. Borcunuz kimedir? Bu borcu ödeyebilmek için gelir vergileri biraz daha yükseltildi. Ve sonunda, o Kara Salı gününde herkes, her şeyini, borsanın düşüşüyle kaybetti. Hisse senetl erinin değeri baş aşağı düşüyor ve New York'ta in sanlar pence­ relerden atlıyorlardı. Gri Adaml ar için h ari ka bir du­ rumdu bu; önemli makamlarda adamları bulunan bu ai­ l elerin ellerine güçlü, b üyük servetleri yok pahasına sa­ tın alma fırsatı, hem de yasal olarak verilmiş oluyordu. Bu kriz de planlanmıştı tabii . . . Artık, büyük bir yük teşkil eden acımasız vergileri34 Dünyya Dşen Gölge niz var. Gri Adamlar'ın yönettiği dolar değerine karşılık ödüyorsunuz bunları . Federal Hazine (Rezerv) h i çbiri­ nizin değildir. Onun sahibi hükümetiniz de değil -o kendi kendini n sahibidir. Ülkeniz hızla borca gömülüyordu. Ekonomik kriz başlamıştı; doğa bile elverişsiz şartlar yaşatıyordu, ya da öyle deniyordu. İ n sa n lar açtı , ekmek kuyruklarında saatlerce dikiliyorlardı -o günleri anımsıyor musunuz? Yerinde sayan bir ekonomiden ve fakirliğinizden bir sıçrayı ş yaparak kurtulmak istiyordunuz. Böylece İkinci Dünya S avaşı çıkarıldı. Megalomani Nasıl Finanse Edilir? Eğer fin anse edilmemiş olsaydı Hitler canavarı bir hiç olarak kalırdı. O devirde Almanya'yı finanse eden bankerlerin, Hitler'in megalomani h astalığı üzerine oy­ nadıklarını anlamıyor musunuz? Başka bir deyişle, onun egosunda var olan "mutlak güce erişmek" hırsı üzerine oynadılar. Size şunu beli rteyi m : Bu sınırlı ki şilikli zavallı, mutlak güce varmayı öylesine istiyordu ki, kendini dünya imparatoru olarak hayal ediyordu. Hitler kendini bütün dünyanın bir numaralı kişisi olarak h ayal ediyor­ du; onu destekleyenler de, bunu yapabileceğine onu inan­ dıracak şekilde pohpohluyorlardı. Hitler'in ülkesine bağ­ lılığı kesindi, bir yandan da servetlere el koyabilmenin yolunu bulmak zorundaydı. Bunu yapmak ve hırsızlığını yasallaştırabilmek için çok değerli bir ırkı yok etti. Şunu bilmenizi isterim : New York'da bir banka Hit­ ler'i finanse etmeye yardım etmiştir. İngiltere'deki ban­ kalar da bir yandan onunla savaştıkları halde, onu fi­ nanse etmeye devam etmi şl erdir. Sizin doğal kaynak­ larınız, Almanya'nın sah ip olmadığı h ammaddeler -ni­ keliniz, kömürünüz- oraya gönderilmi ştir. Savaş' maki35 Tiranlann Son Valsi n elerini yapmak için metali nereden bulduklarını sanı­ yorsunuz? Gri Adam l ar'ın i ilen sahip oldukları tüm ülkelerden. Hatırlarsınız, Hitler çok iyi silahlanmıştı. Kısa süre sonra h erkes, "Alm anya'da çok korkunç olaylar meydana geliyormuş. Sanırım, gidip karı şma­ lıyız," demeye başladı. Politikacı l ar i se ağlıy orl ard ı : "Müttefiklerimiz b u canavarın saldırısı altında inlerken Amerika'nın büyüklüğünü soldurmasına razı ol amayız. E ğer derhal bir şeyler yapmaz sak komünizmi, Mark­ sizm'i ve Stal i n' i durduramayız. Özgürlüğü korumak için savaşa girmeliyiz!" . Dinleyin, bu bir oyundur, ne yazık ki talihsizce h a­ zırlanmıştır. Böylece, sokaktaki eli öpülesi adam, çocuk­ l arını , soğuk, kanlara bulanmış, çamurlu siperlerde tek başına acılar çekerek ölmeye gönderir. Böylece ülke eko­ nomisi kalkınır, h erkes para kazanmaya başlar, hayat standardı yük selir. Artık h erke s mutludur, tabii siperle­ rinde tek başına ölenler dışında . . . Savaş, suyun bu ta­ rafından, sizin tarafınızdan finanse edilmiştir. D oğal ol­ arak, sizin harp makinenizi i şletmek için daha azla para gerektiğinde vergileriniz birazcık daha yükseltildi , ulu­ sal borcunuz ise korkunç oranda arttı. Savaşı sizin kazandığınızı mı söylediler? S ize hiç bunu söyleyen oldu mu? Belki de bir yerde okudunuz. Za­ fer! Tarih kitaplarınıza baktınız mı? Savaşı siz k az a n ­ m adınız. Savaşı çıkaran Gri Adamlar, h ala seçkin ser­ vetlerine gömülmüş yaşamakta ve bu dünyayı yönetmek­ teler. Atlıların gerisindeki gerçek fati hler, çarpışmayı bir sıyrık bile almadan atlattılar. Oğullarından bir tane­ si bile savaşa gitmedi . Bu savaşta onların serveti kork unç derecede arttı. Size bu dansla ilgili anlatacak çok şey var. Size nele­ r i söylemeli, neleri söylememeli . . . bu noktada n el eri bil­ m eniz önemlidir, bu da benim ikilemim. Şunu bilin: Ti­ ranların bu karanlık çağında artık hiç uzun yürüyüş ol­ m ayacaktı r. 36 Gölge Büyüyor Bankerler artık uluslararası olmuşlardı. Cömertçe borç veriyorlardı. Ülkenize borç verenin sizler olduğunu ve ulusal borcunuzun böyle doğduğunu mu düşünüyorsunuz? Vergi ödediğinizde, aslında kendi kendinize olan borcu­ nuzu ödediğinizi mi düşünüyorsunuz? Gri Adamlar'a m uazzam karl ar ödemektesiniz. Ülkenizin kim seye borç veremeyecek oranda kendi borcu var. Ama h ayret! Ban­ kerleriniz, fakir ve gelişmekte olan ülkelere borç ver­ meye devam ediyorlar! Eğer siz kendiniz o derece para­ sızsanız, bankerleriniz borç verecek parayı n ereden bu­ l uyorlar? Bankerler, bu fakir, zavallı ülkeleri ekonomik açı­ dan yirmin ci yüzyıl düzeyine getirebilmek için borç ver­ diklerini söylüyorlar. Bu ülkelerin çoğunda h alk demok­ rasi ile yöneti lm ek istiyor. Onlar da, Amerikalılar'ın, Yankiler'in yaşadıkları gibi yaşamak istiyorlar; bunu gerçekten i stiyorlar. O halde ihtilal için hazırlar demek­ tir. Tamam, hemen ihtil alciler içeri . . . İkinci adımda, askeri idare ilan ediliyor . . . Şimdi gerekli kutuplar oluş­ muştur. Tabii sizin, demokrasi diye çırpınan bu insan­ ları, bu ülkeyi desteklemeniz gerekiyor. Ne olsa askeri h ükümet geçi cidir. Orada bulunuş nedeni, özgürlük ve bağımsızlığı biraz daha fazla arzu ettirmektir. Süreci an­ l amaya başlıyor musunuz? Silah üreticileri çok para ka­ zanırlar. Silahlar birçok Hri stiyan ülkeden gönderilir; dünyanın her yanından , h atta bu ülkeden bile. Tabii bü­ tün bunlar demokrasi için savaşan insanlar adına, bun­ larla iş yapmak adna yapılır! Bir kez değişim süreci başladı mı artık, o güne kadar 37 Tiranların Son Valsi toprağında huzur içinde yaşayan, vergi filan ödemesi ge­ rekmeyen, ailesini doyurabilen, Tanrı'sını ve kilisesini seven zavallı çiftçi, kendisini bir karmaşa içinde bulur. Derken bir de bakar ki sokaklarda yürüyor ve demokrasi istediğini haykırıyor. Bunu neden yaptığını tam olarak bilmez. O artık Gri Adamlar'ın dünya üzerinde güç kur­ maya dayanan i m ajlarını desteklemek için yarattıkları toplumsal bilincin bir parçası olmuştur. Tabii hepimiz so­ nunda demokrasinin kazanacağını, kötü, komünist, as­ keri karıştırıpların bir kenara savrulacağını ve özgürlü­ ğün geri gel eceğini biliyoruz: Bu yeni , geli şen ülkenin şimdi neye ihtiyacı var? Yankiler gibi, Amerikalılar gibi bir ulus geliştirmek için yüklü borçlara tabii . . . İhtilalciler dışarı, bankerler içeri . . . bankerler onla­ ra milyarlarca dolar borç vermekten çok memnundurlar. Şimdi başa geçmiş olan o harika insanların bu demokra­ t i? yeni hükümetlerini yönetirken paraları çarçur ede­ ceklerini bile bile milyarlarca dolar borç verirler. Gri Adamlar paranın boşa h arcanacağını çok iyi bilirler; bi­ lirler ki bu küçük ülke borçlarını ödeyemeyecektir. O zaman da bankalar senetlerini yürürlüğe koyma­ ya mecbur olurlar! Ülkenin sorumlu li derl eri ri ca eder­ l er : "Ama, bizim bu borç taksidini ödeyecek paramız yok," derler. Banka tem silcisi ise gülümser; "Aman Ek­ selansları , ne önemi var. Bir şeyler yapabileceğimizden eminim" der. "Ana borcunuz karşılığında, ülkenizin madencilik h akları ve ülkenizde ve k arasularınızda çıkarılacak petrol h aklarını almayı pekala kabul edebili­ riz." Ülke lideri artık m utludur, der ki : "Ne anlaşma yaptım ama!" İ şte böyle yaparlar. O küçük ülke de bir ülhe olmak­ tan çıkar. Doğru . . . dem okrasiyi yürütmeye ç alı şır ama ona gerçek bir ülke diyemeyiz artık. O dünyanızda git­ tikçe büyümekte olan sınırları belirsiz toprakların sahip­ lerinin yeni bir mülkü olmuştur. Bu yakınlarda üçüncü dünya ül kelerinden kaçının 38 Gölge Büyüyor borçlarını ödemeye davet edildiklerini biliyor musunuz? B irçoğu . . . Gri Adamlar'ın olaylara ne kadar çabuk el koyduklarını ve bundan sonra o ülkenin nasıl da sakin­ leştiğini bilseniz şaşardınız. Sanayi gelir, onlar geldiği için, ülke halkının kontrolü dışındaki şeyler duruma h a­ kim olur; ülkenin mağrur sahipleri, toprakl arından atılır ve kentlere doldurulurlar. Çiftçilerin artık ekip biç­ memesi kimin umurundadır? Yağmur getiren ormanl ar kesilip parçalanmış ne fark eder? Artık uluslararası ban­ kerlerin finanse ettiği girişimciler gelir ve ormanları kesmeye başlarlar. . . Bunların hepsi de ilerleme adına ya­ pılır. Ülke yerlileri merak etmeye başlarlar: Acaba kent­ lerde niçin aç kalıyoruz? Hani onları kalkın dıracak yar­ dımlar gelecekti? Vaat edilen o h arika ekonomik geliş­ meler, ithalat/ihracat nerede kaldı? Evet, Ayı'nın Ülke­ si'nden (SSCB) bazı şeyler gelir gerçekten ; bunları gön­ dermeleri bildirilmiştir de ondan . . . Ya, Ayı'nın Ülkesi bunları nereden almıştır bilir mi siniz? Sizden! Şu anda, Gri Adamlar Birliği'nin tümüne sahip ol­ madığı -tüm üne diyoruz- çok, çok az ülke vardır yeryü­ zünde . Bu ülkelerden ikisi şu anda savaşmaktadır. Dün­ ya ülkelerinin çoğu, Rusya da dahil olmak üzere, Gri Adamlar tarafından yönlendirilmektedir. Hiç Bol şevik deyimini duydunuz mu? Lenin'e kim p ara verdi sanıyorsunuz? Lenin , idealindeki toplumu geliştirmek için birdenbire, yerden biter gibi n asıl ortaya çıkabildi? İhtilal yaparak son Çar'ı ve ailesini son fer" dine kadar öldürerek n asıl hükümeti devirdi ve Marksist teorisini uygulamak için Rusya'dan tüm aristokratları nasıl temizledi? İhtilal, daha sonra birçok illüzyon yara­ tacak olan bu olay, komünizm damgasını yaratabilmek için, Gri Adamlar tarafından finanse edildi. Rusya, dünyanın en büyük altın stokuna sahiptir -doğrudur bu. Yeni bir hükümet şekli için de uygun bir ortam yaratıl­ mı ştı, onlar da yeni b ir şekle kavuştular. Yeni Düzen, 39 Tiranların Son Valsi kendisi bir elitist olan, yani seçkin bir tabakanın yöneti­ mini yeğleyen M arks'ın öğretilerinden alınmıştı. O da bu fikirlerinde Sokrates'ten esinlen mi şti. Sokrates'in bu ikirleri nerede bulduğunu Allah bilir. . . Şurası kesin ki o zam andan beri her düşünür bu ana fikri geliştirmiş ve kendi "orijinal" düşüncelerinin e seri olduğun u i ddia etmiştir. Marksizm neden böylesine idealist bir h ükümet etme felseesidir? Çok basit: Bir seçkinler tabakasın ca yöneti­ len bir dünyayı hedefler de ondan. B unun anl amı da şu­ dur: Zengin ve güçlü olanlar sorumludurlar ve dünyayı ve insan ların "h ayvani" davranışlarını kontrol altında tu­ tarlar. Marks, sokaktaki adamın zekası olmadığını söy­ lemi ştir. Komünizm ve M arksizm teorisinin karşı kar­ şıya bulunduğu en büyük tehlike, asla bir orta sınıfa sahip olamayacağı gerçeğidir. İ deal bir toplumda h alk baskı altında tutulmalı, eğitimleri, her şeyleri yönlendirilme­ lidir. Bu zorunludur. Böylesine bir toplum teşvik edilmiş, yaratılmış ve birçok amaçla fi n an se edilmi ştir. Nih ai amaç bu toplumun gelecek yıllarda Yeni Dünya Düzeni'ni yaratabi lmesiydi . Komün izmin yaratılması gerekmiştir. Rusya'da da, aynen küçük ülkelerde olduğu gibi ih tilal yerden biterce­ sine patlak vermiştir. Köylüler bir an içinde çiftçilikten askerliğe geçivermişlerdir. Önce, halkın yeni bir yöne­ time gereksi nmesi için bir k utuplaşma gerekiyordu -bir tehdit bulunmalıydı. Bütün dünya komünizm tehditi al­ tında bulunmasaydı, silah tüccarları ne yaparlardı son­ ra? Eğet komünizm olmasaydı, sizin düşmanınız kim o­ lacaktı? Küba mı? Anlıyor musunuz'? Bu zorla yaratılmış komünizmden dolayı Amerikan h alkı hep özgürlüğünün tehlikede olduğunu düşünm üştür. Bu komüni st toplum yüzünden , Am erikan halkı hep burnunu başka toplumla­ rın işine sokmuştur. Niye? Ken dilerin e komünizmin özgürlüklerini teh dit ettiği söylen diği için . . . B a şından beri bu, iplerinizin başkaları tarafından çekilmesiydi, bir 40 Gölge Büyüyor oyundu . . . Ayı' nın h alkının m erhametsiz ve katı olduklarını mı sanıyorsunuz? Onların ruhsuz olduklarını mı sanı­ yorsunuz? Onların da bütün bunları kimin yarattığını merak etmediklerini mi sanıyorsunuz? Toprak an a üze­ rinde çalışırken, mevsimlerin oluşumunu, bir tek tohum­ dan nasıl tabaklarını dolduran yiyeceklerin oluştuğunu merak etmezler mi sanıyorsunuz? Onlar da tıpkı sizin gibidirler, onlar da çocukturlar, Yaşam Gücü'nün tanrı­ larıdır on lar da. Onlar niçin sizden korkuyorlar bilir mi­ siniz? Çünkü onların medyalarının sahipleri de başkala­ rıdır ve onlara , sizin gibi emperyalist kapitalistlerin n asıl oldukları anlatılmıştır! On ların kendilerine kalsaydı, size mutlaka sın ı r­ larını açarlardı. Ya siz onlara? Aranızda bu doğal olma­ yan bölünme yerine bir k arde şlik, yaşam yoldaşlığı doğardı. Bir tek adamın bütün bir ulusu yönetim altında tuttuğunu düşünün. Bu ne muazzam bir ego ister! Ya, kom ünist damgası vurduğunuz karde şleriniz? Onlar sizin kardeşlerinizdir, sizden neret etmiyorlar. Ne siz onları anlıyorsunuz ne de onlar sizi . Aranızdaki engeller orada özellikle tutuluyor. Demirden bir duvarın, in sanlığa yapılmı ş en büyük hakaret olduğunu görmüyor musunuz? Sizin zamanınıza göre bir gün oraya gittim ve duvara baktım. Bütün bir ulusu içeride tutabilen bir du­ var! Ş aşırtı cı ! Bunlar size sıkıcı gelebilir ya da yaşam biçiminiz, verdiğiniz kararlar ve sizin yaşamınızın taşıdığı önem yanında pek sudan şeyler olduğunu düşün ebilirsiniz. Bunların sizinle ne ilgisi olabilir? Anl amıyor musunuz, bu düşünüş biçimi yüzünden bu tiranlık (zalim yönetim) yeryüzünde bu derece geli şebilmiştir. Her ne kadar siz ona Amerika diyorsanız da sizin artık ülkeniz yoktur. Şu anda, özgürlüğünüzü bir arada tutan tek şey Anayasa­ nız'dır, bir de h aklarınızı koruyan bazı yasalarınızdır. Bunlarla da çok uğraşıldı , çok yorumlar getirildi, prog41 Tiranlann Son Valsi raml a ndınız. En önemlisi, ülkenizin tembelleşmesi v e sırt üstü ya­ tarak şişmanlay anl ar toplumu h aline gelmenizdir. Bu n asıl oldu? Toplumun sezdirmeden beyni yıkandı. Atala­ rımzdan geçerek size gelen bedenlerinizde özgürlük i ste­ gmın tohumlarını miras aldın ız. Onlar savaşçı değil­ l erdi , sava ştan kaçınırlardı . Sizin de savaştan kaçın­ maya doğal bir eğiliminiz var; ancak, komşunuzla sava­ ş ı r sı n ı z ! Neden özgürlük istiyordunuz? H azla yaşamak için, mutluluğu kovalayabilmek için, hatırladınız mı? Tarla­ da çalı şmak ya da kentte . . . içkinizi içmek, h ak ettiğiniz ücreti nizi alıp gidip eğlenmek . . . sonra yemeğe çıkmak. . . Yemeğe çıkmak m ı ? Neden sadece "Hadi gi dip yemek yiyelim," değil de yemeğe çıkalım ? Evet, yemeğe çıkı­ yorsunuz, i şten sonra ve hafta sonlarn da eğleniyorsu­ nuz, evde olduğunuz zamanlarda da oturup kutuya bakı­ yorsunuz; o hep açık duruyor değil mi? Bütün, dünyanız bu kutunun etrafında dönüyor -sizi eğlendiriyor, ipnotize ediyor, duygularınızı yönlendiriyor; tüm h ayatı nızı ora­ da gördüğünüz dramlara göre yaşıyorsunuz. Ücretinizi aldıkça, içkinizi içtikçe, eğlenmeye devam edebildikçe ve ücretli izine çıkabildikçe, ülkeyi kimin yönettiği umuru­ nuzda mı? Bu ülkenin, hatta tüm dünyanın tiranlar tarafından yönetilmesini, bu barışçı uyuşukluğunuzdan doğan tutum ve davranı şlarınızın mümkün kıl dığını anlamıyor mu­ sunuz? İnsardar üşendikleri için! Kötü haberleri duymak istemedikl eri i çin ! Gidip de oy vermek istemedikleri için . . . şimdi gidilir mi, yağmur yağıyor! Si stem de zaten işlemiyor. Ülkenin karar verme mekanizmasıyl a mı uğraşacaklar bir de! Haberler] dinleyeceklerine eğlence program larındaki oyunlara katılırlar. Acı değil mi? Anlaşılıyor ki özgürlükçüler artık geçmişte kalmışlar. . . Uyuklayan, düşler gören orta sınıfı uyandırmaya çalışan, sesini yükseltip düşündüklerini söyleyerek on42 Gölge Büyüyor l an aydınlatmaya çalışan h erkesle alay edildi, küçük düşürülerek susmaya mecbur edildiler. İşin acıklı yönü, onları çekilmeye m e cb ur edenlerin sadece Gri Adam­ lar'ın medyası deği l , uyandırmaya çalı ştıkları insanlar olmasıdır. Dinleyin : Amerika'nın uyuyan ahalisi Gri Adamlar'ın düşlerini gerçekleştiriyor. Gri Adamlar'ın düşlerindeki dünya düzeni i majını tatmin ediyorlar. Te­ levizyon ve gazetelerin tek yapması gereken şey, sizlere bir i n sanın deli olduğunu ya da geçmişinde kirli çama­ şırları bulunduğunu söylemekten ibaret. Uyuyan kitleler hemen o insanı gülünç düşürerek kürsülerden indiriveri­ yorlar. Bu yaptıkları ise Gri Adamlar'ın tam da yapma­ larını i stedikleri şeydir. Politikacılar Doğmazlar. . . Ş imdi ülkenize ve son kralınıza bir göz atalım. Son kralınız -siz ona B aşkan diyorsunuz (sadece arklı bir ünvan , tek arkı taç giymemesi)- Amerikan halkının is­ tediği her şeydi. Evet, öyleydi ! Bunun için de Gri Adamlar onun güçsüz olduğunu düşün üyorlardı. Özgürlükçü oldu­ ğu düşünül üyordu. Aynı zamanda da ünlü biriydi, Am e­ rikalılar ünlü kişilere taparlar. İdealistti, bulunduğu yere getirilmişti . (Söz açılmı şken , Gri Adamlar'ın h içbirini ne gazetelerde ne de k utuda görebilirsiniz. Onlar hakkın­ d a hiçbir şey duyulmaz. Daima geri planda kalırlar, tanınmazlar. Bu onların tercihidir. Böylesi , işleri için en uygun olanıdır). Son kralınız h akkı nda bilmenizi istediğim b ir şey var. O gerçekten büyük bir adamdır. Bu varlığ m , bulun­ duğu yere gelmesinin bir nedeni daha vardı. O, aklınıza gel diği gibi ipleri çekilen bir kukla değildi. Son başka­ nınız , içinde güçlü bir Tanrı sevgisi taşıyan, dürüstlük a şığı biriydi. Gri Adamlar, Tanrı'ya i nanan herkesi, batıl inançları olan budalalar olarak nitelendirirler; .bir 43 Tiranların Son Valsi. yandan da bu inancı ve kendi inançsızlıklarını çıkarları için kullan abileceklerinin bilincindedirler. H er zaman d a kullanırlar. Son Başkan Tanrı'yı tanır ve severdi, bunu bilmeni­ ' zi i sterim. Bilin ki o derin b)r vicdana sahipti. B aşkanlığı süresince her gece, kendisine yol göstermesi için Tanrı­ 'ya dua ederdi. Biliyorum, çünkü dinledim. Savaş ma­ kinenizi güçlendirme isteği çok doğruydu; o da birçok orta sınıf insanı gibi, komünistlerin her an özgürlük için bir tehdit oluşturabileceklerini görüyordu. O çok saf bir in­ sandı. B u büyük milletin gücünü yeniden kazanması ge­ rektiğine inanıyordu. Kuvvetini kazanırsa her z aman sınırlarını, mütteiklerini ve imajını koruyacak güce sa­ hip olabilecekti. Halk ona bayılıyordu. Başa geçer geçmez geleneksel muhafızlarınızı kapı­ nıza dikmek için h arekete geçti. Bunu yapmak için çok p ara gerekiyordu. Federal Hazine de bu parayı borç ver­ mek için çok i stekliydi; onlar da Başkan'ı çok seviyor­ lardı. Silah üreticileri de onu seviyorlardı, çünkü bu ülke­ deki silahları artırmak istiyordu. O doğru olanı yaptığına inanıyordu; bunu iyice anlamalısınız. Süresinin sonuna yaklaştıkça, etrafında olup biten­ l eri daha iyi anlamaya başladı . Artık dünyada gerçekte ne olduğunu biliyordu; bunu değiştirmek için de ümitsiz bir girişimde bulundu. Ruhunun derinliklerinde saflık ve ülkesini gerçekten seven bir özgürlükçülük mevcuttu. Yabancı yatırımları ülkenizden uzak tutmak için usul usul am a sebatla çalıştı. Yabancı yatırım cıl arın amaçlı ol arak verim siz çiftl ikleri , binaları ve şirketleri satın aldıklarını görüyordu. Bunun önüne geçmek için önlem­ ler almaya ç alı ştı; çünkü ülkenizin başkalarına değil kendi halkına ait olduğuna inanıyordu. Yağmurlu bir sabah vakti , dünyayı gerçekte n eyin yönettiğini birdenbire anladı. İlk kez olarak, vermek i ste­ diği kararları niye veremediğini anladı ve şi ddetle hasta­ landı . Kim seye güvenmiyordu artık. Hiç kim seyle ko44 Gölge Büyüyor n uşmadığını biliyor muydunuz? Konuşamıyordu. Hisset­ tiklerini tartışabileceği hiç kimse yoktu. Kralınız, Ame­ rikan halkının gerçek bankası olabilecek bir Amerikan Merkez Bankası kavramını medya aracılığıyl a gündeme getirmeye, bu ikri yerleştirmeye çabaladı. Böylece, kendi usülünce, Amerika'nın gerçek parasını yaratmak i sti­ yordu. Bu husus, onun diğer davranışlarının incelendiği titizlikle incelenmemiştir. Bu konuda kendisine yardım edebilecek olan kişi de makamından uzaklaştırıldı. Bu adamın adı Volker idi. Bu son başkanınız, Solon'un Cumhuriyeti'ne, Süper­ bilinç'i getirecek üç kişiden biriydi. Sırası gel m i şken , ben oy vermem, kampanyalara katılmam. Konumuz poli�ika değildir. Büyük bir yazar olan Çiçero demişti ki : "Politikacılar doğmaz, onlar son­ radan ' çıkarılırl ar!"' Evet. Ama bu adam, son başkanınız, bilinci üzerindeki bü­ yük baskılara rağmen, kendini sağlam tutmaya çabala­ dı. Süresinin en son günlerinde bile doğru olanı yapma­ nın çabası içindeydi, ancak n asıl davranm ası gerektiği­ ni bilmiyordu. Dinleyin, üzerinde Tanrı 'ya İnanıyoruz yazılı do­ larınızın , kağıt paranızın değer kaybetmesini arzu edi­ yordu. Eğer dolar düşerse, yabancı yatırımcıların gözün­ de siz Amerikah lar'ın çok karlı bir iş gibi görünmeye­ ceğinizi umuyordu. Sizin zaman ölçünüze göre 1987 yılın­ da, Gri Adamlar'la büyük bankerler bir toplantı yaptılar. Ocak ayının son gün lerinde ve tekrar şubat ayının baş­ l arında toplantılar yapıldı. Bütün ailelerin başları temsil ediliyorlardı, doğudan da en güçlülerin temsilcileri gel­ mişti. Bu toplantıda, kralınızın amaçlarını iyice anladı­ lar ve onu, alacaklarını istemekle tehdit etmeye karar verdiler. Amerikan h alkının Gri Adamlar'a ya da o n l a r ı n Federal H azin esi'ne birikmi ş olan borçların ı ödemesi mümkün değildir. O nlar başkanlarınızın saflıkları n 45 Tiranların Son Valsi dan aydalanarak ekonominizi arkadan itme stratejileri­ n i sürdürüyorlar. Reagan olan biteni anl adığı zaman şöyle dediler: "Eğer bu borcu ödemek için h alkınızın ver­ gil en dirilmesini desteklemezseniz, piyasanızda çok bü­ yük yatırımları olan bankerler bu yatırımlarını çeke­ cekler. Alacaklarını isteyecekler. Artık ülkenize hiç para girmeye ce k . " B u n e demektir? Bunun tadını, ucundan d a olsa, kısa süre önce öğrendiniz . Kumar oyununun -siz ona borsa diyorsunuz- çöküşünü gördünüz. Bu yüzünüze atılan ua­ cık bir tokattı. Sırf onların kollarının n e kadar güçlü olduğunu anlayasınız diye. Adına Japonya denen o küçük ülkenin -ki kendi h alkı borçlarından kurtulmaya çalışı­ yor- sizin piyasanızdaki tüm parasını çekmesi ne demek­ tir bilir misiniz? Şu anda, hisse senetlerinin çoğuna sahip olan tek bir adam bile mutlak bir krize neden olabilir. Bu adam vardır ve tehdit edenlerden biridir. Bu durum Gri Adamlar'ın başka bir planına çok uy­ gundur. Bu plana göre, Amerika artık egemen bir ülke ol­ mayacak, fakat yabancılarla yapılacak ticarete bağımlı olacaktır. B unun i çin Amerika kapılarını dış ticarete kapatamıyor, siz de kendi ürünlerinizden çok başkaları­ nınkini satın alıyorsunuz. Kimse sizin ürünlerinizi sa­ tın almak istemiyor, çünkü kendi ekonomilerini geliş­ tirmekle meşguller. Sizin aleyhinize bir anlaşma yapıl­ mıştır. Bunun sonucu ol arak kimseye kural koyamıyor­ sunuz, ülkenize gönderilen ürünleri ve bunl arın mikta­ rını da denetleyemiyorsunuz. Artık kapalı kapılar yok. Bundan sonra da bir yasa geldi, siz de bu ticaret mallarını satın almak zorunda kal­ dınız; çünkü biliyorsunuz ya, Gri Adamlar diğer ülkele­ rin sahibidirler. Dediler ki : "Bu borcu ödeyeceksiniz. Halkınızı vergilendireceksin iz. Ü cretleri n den kesinti yapacaksınız. Satın alma gücünü donduracaksınız ve bu­ n un bedelini de h alkınız ödeyecek. Eğer siz bunları yap­ mazsanız, biz yapacağımızı biliriz. " Son başkanınız ise 46 Gölge Büyüyor vergiler zaten yüksek iken onları daha da yükseltme ko­ nusunda çekimser kaldı. Kamuoyu n azarında gülünç düşürülmeye başlama­ sına rağmen Başkan bu ikrinden dönmüyordu. Süre si­ nin sonlarına doğru ona ne isim takmıştınız? Topal Eşek mi? Eşek, ördek, her ne ise. Lüten! Bundan çok daha kötü sözler söylüyordunuz. Topal ördek de ne demek acaba? Açıkça onunla alay ettiniz ! Gri Adamlar ne yaptıklarını çok iyi bilirler. Halen, Tek Dünya Düzeni'ni temsil eden insanlar, belli bir p artiye katılmışlardır. Onlar bu son kralı tahkir etmekte daha da ileri gittiler ve onu yaşlı, eli ayağı tutmaz ve doğru dürüst düşünmekten aciz biri ola­ rak gösterdiler. Tam tersine! Onlar sizin böyle düşünme­ nizi istiyorlardı, çünkü son hamleye hazırlanıyorlardı. Evet, siz vergilerinizin yükseltilmesini istemiyor­ sunuz; Amerikan halkı "Hayır, h ayır, h ayır!" diyor. Son başkanınız, Reagan da dayanıyordu, vergilerinizi yükseltmedi. Sonuna doğru artık hiç kimseye güveni kal­ madığından bir tek karısına açılabiliyordu. Sürekli yol gösterilmesi için dua ediyordu. Ş imdi ise yeni bir kralı­ nız var! Silkeleyiciler Gri Adamlar insan lara ne denli güçlü olduklarını göstermek için toplumu şöyle bir silkelemeye karar ver­ diler. Yaşadığınız bu harikulade ve tembel toplumu u­ yandırmak için, borsayı gerçekte yönetmekte olanlar size küçük bir numara yaptılar. Bu sadece bir uyarıydı, onlar bu uyarının öyle sarsıcı olmasını istiyorlardı ki, bu suret­ le kamuoyunun tüm dikkati ulusal borç üzerinde top­ lansın. O nlar, borsanın tepetaklak oluşunun n edeninin, ulusal borcunuz olduğunu düşün menizi i stiyorlardı. Düşüşün sebebi bu değildir. Düşmesi isteniyordu! Aynı bir kumar gibi yönlendirilmişti, sizin ne kadar kaybet47 Tiranların Son Valsi tiğiniz onların hiç umurunda değildi! Paraları da onlar ba sar zaten . Umurlarında değildir! Sizin ömür boyu bi­ riktirdiklerinizin orada bulunmasına aldıracaklarını mı sanmı ştınız? Hayır, al dırmazlar! Onlar elitisttir. Eğer paraya ihtiyaçları olursa, basarlar. . . O k ara pazartesi, borsadaki beŞyüz puanlık düşüşü, size bir şey anlatmak için yarattılar. O h afta ne demek is­ tiyorlardı? "Herkes bir an önce kendine gelsin ve ulusal borcu ödemek. için b.r şeyler yapsın, Amerika iflas etti ; a­ l acaklı l ar kapıda, borsadan p aralarını çekiyorlar. Ey­ vah ! ekonomimiz öylesine z ayıladı ki . . . yabancı yatı­ rımcılar bile kaçıyorlar." Borsada oynayan bütün yatırımcılar kralınızın tepe­ sine bin mi ş , bağırıp çağırıyorlardı, "Bir şeyler yap­ malısınız ! Her şeyimi kaybediyorum! "İstediklerini yap­ tırabilmeleri için Gri Adamla r 'a ne harik ulade bir yol açılmıştı ! Sonuç şuna geliyordu: yatı rımların ızı korumak is­ tiyorsanız vergi l erin artı rılmasına razı olun ki ulusal borç ödensin. Ama bu borç asla ödenemeyecektir. Bu noktada, kralınızın konuşabileceğ. hiç kimse k almamı ştı artı k . Etrafın dakilerin ba skı sını h i ss et­ mekle kalmıyor, dünyayı yöneten asıl gücün de farkına varıyordu. Son aylarda Beyaz Saray'da, odasını arşı nlar­ ken bir yandan da şöyle mırıldarnyordu: "Tanrı yardım­ cımız o l sun ! Tanrı yardımcımız olsun ! " Herkesin bu . .. korkunç durum u görmesinden ve medyanın baskı­ sın dan çekiniyordu. " . . . ne kadar korkun ç, s.zin borç­ l arınız ve bitmek bilmeyen h arcama hırsını z yüzünden dünya ekonomisi sarsıntı geçiriyor," diyeceklerdi. Siz de tam ellerine düşecek şekilde davranıyordunuz. Şu anda kendi içinde bulundukları ekonomik du­ rumdan ve sizinle olan ilişkilerinden memnun olan kaç ülke var sanıyorsunuz? Sizin h akkınızda ne düşündükle­ rini zannediyorsunuz? Sizin için ne düşünmeleri telkin ed il iyor? 48 Gölge Büyüyor Ve sonuçta, tam beklendiği gibi Başkanınız, "Bunu görüşeceğim. Evet gerçekten de vergilerin yükseltilmesi­ ni düşünmemiz gerekiyor" diyor. İstemiyor, ama ona çok baskı yapıyorlar. Sonunda, sevgili do stlarım, in safsız vergilerle karşı karşıya kalacaksınız. Artık yaşam stan­ dardınız yükselmeyecek. İş gücünüz artık çalışanların gelirin i artıramayacak. Ve siz yaşlanmaya yüz tutmuş h arika i nsanlar, ömrünüzün son yıllarında yaşayabile­ ceğiniz bir yeriniz olsun diye, h ükümetinize p ara ver­ miştiniz -daha doğrusu bu para sizden alınmıştı- ya, artık bu parayı unutun, çünkü sigorta sisteminiz de ilas edi­ yor. Ülkenizin çiftçileri, h e r gün bir örneğini gördüğünüz gibi, iflasa zorlanacaklar. Seçkinleri ve sokaktaki süp­ rüntüleri besleyen orta sınıa bir yük daha binecek: herke­ si be sleyecekler artık. Herkesi . Onlar, ülkenizdeki po­ tan siyel gücün de hızını kesmeyi amaçlarlar. D aha çok çalışarak daha az satın al m a gücü yarattıkça, sizin de gücünüz tükenir, daha uysal ölursunuz. Tam onların Tek Dünya D üzeni'ne uygun biri yani . . . Watergate'e ismi karışan kişi . . . adı n e idi? Kral kimdi? Nixon mu? O da süresinin sonuna doğru, son kralınız gibi davranmak istiyordu. Altın stokunuzun du­ rumunu çok iyi biliyordu. Petrol fiyatlarının nasıl tespit edildiğini biliyordu. Dört taraftan ablukaya alınmış her şeyi biliyordu ve bunu sizin dikkatinize sunmaya çalıştı. Bunun için kendini destekleyen lere döndü ve ne oldu? Ona tuzak kurdular . . . aslında ne suç işlemişti ki? Size güzel bir tablo çizmedim. Sizinle diğer semavi şeylerden konuşsaydım, içiniz deki Tanrı'dan veya in­ san hayatının zirvesi olan o olağanüstü deneyimlerden söz etseydim çok daha mutlu olurdum. Siz, Aydınlanma Ç ağı' nda yaşamıyorsunuz. Tiranl arın Ç ağı 'n dasmız ve oldukça uzun süreden beri devam ediyor bu çağ. Gri Adamlar, dünyanın sah ibidirler. Onlar dünyayı bağım­ sız ülkeler ve ayrı ayrı demokrasilerin bir araya gelmesi 49 Tiranlaın Son Valsi şeklinde görmüyorlar. Onlar sınır tanımazlar. Yasalara aldırmazlar, Çünkü onlar yasaları etkilerler. Dünyanın sahibi onlardır; çünkü dünyayı yöneten parayı o nlar yönetirler. Amerika, olması istenen özgürlük ülkesi değildir artık. Bir zamanlar öyleydi. Siz uyudunuz durdunuz, uzun uzun boş şeylerden söz ettiniz, lak lak yaptınız. Özgürlükçülerin yapması gere­ ken şekilde başınızı dikerek "yeter !" diyemediniz. Tepe­ si atmış bir ulusun insanları karşısında on üç aile ile uluslararası bankerlerin sözü mü olurdu? 50 G..ç Hırsları Sonsuzdur Y aşanı nedir? Nasıl yaşanabilir? Eğitiminiz ve politik yönlendiri lm eniz dışında, yaşamak n e dem ektir? Birçoğunuz p arasız bir yaşamı düşünemezsiniz bile. Birçoğunuz yücelik deyince, seçme özgürlüğünüzün sınır­ larını anlar. Birçok şeyin, örneğin, insafsız bir vergi bo­ yunduruğunu taşımanın , borçlarınızın sürekli artması­ n ı n, daha düşük ücret almanın n ormal olduğunu düşü· nürsünüz. Onları kabul edersiniz, böylece de yücelik kav­ ramının onları kapsamadığını düşünürsünüz. Yücelik, size sahip olan h erhangi bir şey/her şey'e bağımlı olmamak, bunlardan özgür olmaktır. Ülkenizde yüce i nsanlar vardır. Onları besleyen toprağa dayalı bir yaşam tarzı geliştirmişlerdir ve özgür insanlardır. Tabii , sizin deyiminizle lüks b i r h ayat yaşamazlar. Arabaları olması şart değildir. Altın ve gümüşle işlenmiş elbiseleri de yoktur. Döşemelerini İran h alıları veya ipek halılarla örtmezler, yemek tabakları gümüşten yapılmamı ştır. Ama bu in sanlar özgür 'dür ve epey zamandan beri böyle­ dirler. Bunun nedeni, topraklarının ürettikleri ile ve bu ürünlerle tramp a edebildikleri diğer ürünlerle yaşama­ ları ve bir ücret e lde etmemeleridir. Ama siz Amerikalılar'ın çoğunluğu h amburgerleri­ niz olmadan yaşayamıyorsunuz. Bankanızla iş yapma­ dan geçecek bir yaşamı kavrayamıyorsunuz. Kredi kart­ sız alışveriş i düşünemiyorsunuz, çünkü onu kullanmak çok " şık" ve "moda"dır. Bütün eşyalarınız olmadan ya­ şanılabil eceği ni de düşünemiyorsunuz. Son kralınız keşke, bütün olaylara rağmen dayan ­ mayı başarabil seydi. Şunu anlamalı sınız : Amerikan h alkı ne olup bittiğini bilmiyor; onlar sadece televizyon 51 Tiranların Son Valsi kendilerine ne derse onu biliyorlar. Eğer Kral dayanabil­ seydi, Gri Adaml ar Amerika'ya savaş ilan e derlerdi ve e rtesi günü borsa, açılış zili ile birlikte mahvolurdu; çünkü onlar borsayı ellerinde tutarlar. Bütün paralarını çeker ve hükümetinizi borçlarını ödemeye davet ederler­ di. Borç nedir ki? Sadece kağıt üzerindedir. Bu ülkenin in sanları da hayatlarında karşılaştıkl arı en büyük kriz­ le k arşı karşıya kalırlardı ; öyle büyük ki, i çinizde h er­ h angi birinin bundan daha büyük bir krizle bir kez daha karşılaşması mümkün olmazdı. Yine de sonuçta, yaşamlarınızı yöneten ve kontrol eden bu tiranlardan kurtulabilmeniz için çok büyük bir fırsat doğardı. Çocuklarınızın ve onların çocuklarının da yaşamlarını yönetmelerin i n a sı l önleyeb ilirsiniz başka türlü? Ne zaman özgürlük kendini belli edecek? Yine de hiç kimse bu işteki inceliği anlamadı, şimdi kötü görün se de ilerisi için nasıl bir ümit ışığı olduğunu fark etm edi ; çünkü hiçbiriniz bu krizin n edenlerini araştırmadınız. Şimdi görünüyor ki vergil endirileceksiniz. Gelirl e­ riniz dondurulacak ya da azalacakAs/a ödenmesi müm­ kün olmayan bir şeyi ödemek için zorlu bir boyunduruğa koşulacaksınız. Şimdi, bu saatte öyle görünmektedir. Gözleri Doymaz mı ? Gri Adamlar'ın hedefleri nedir? Ne istiyorlar? Dün� yadaki bütün p aranın onların olması yetmiyor mu? Bu yeterli değil mi? Dünyadaki tüm petrole sahip olan şirket­ leri yönetmeleri yetmez mi? Arapların kendi petrollerine sahip olduklarını mı sanıyorsunuz? Hayır, onlar petrol alanlarını geli ştirmek için borç alan saf göçebelerden başka bir şey değillerdi. Yoksa rafinerilerini nasıl ku­ rabilirlerdi? Petrol onların değil, onların olan sadece kız­ gın kumlardır . . . Gri Adamlar'ın gözleri doymaz mı? D ah a n e isteye52 Güç Hırsları Sonsuzdur bilirler? Yağmur ormanlarını tahrip ediyorlar. Güney Yarımküre'deki yağmur ormanlarının niye tahrip edil­ diğini biliyor musunuz? Umurunuzda mı? B u tahribatı yaptıran bankerler, girişimciler ve emlakçılardır. Gök­ leri bir arada tutan atmosferinizin yok edilmesi umurla­ rında mı sanıyorsunuz? Al dırmıyorlar bile. Güce ulaş­ manın açlığı içinde yapıyorlar bunu. Peki ne tenefüs e­ deceksiniz? Gri Adamlar'ın istediği nedir? Mutlak güç istiyor­ l ar, Tek D ünya D üzeni kurmak için . . . Şimdi değişik i simlerle anılıyor ama Tek Dünya Düzeni gerçekte ne de­ mektir? Bütün dünyanın sınırl arı olmayan tek bir ulus olmasıdır. Bir çeşit sosyal faşizm ile yönetilir. Seçkinler h epinizi yönetirler, hepiniz tutsak olursunuz. Bu düzeni kabul ettirmek için bir nokta üzerinde durulur: Artık sa­ vaş olmayacaktır ve tek bir dünya devleti h üküm süre­ cektir. Ve bu düzende herkesin e şit olacağı söylenir. Tabii seçkinler h ariç . . . Seçkinler de in sanlığın ihtilalsiz, sa­ vaşsız, salgın hastalıksız i lerl emesine izin verecekler­ dir, kendi aristokrasilerini geli ştirmek için kuşkusuz . . . Başka sözlerle, Amerika'daki ve sizin adını bile bil­ mediğiniz uzak ülkelerdeki özgür halklar tutsak olacak­ lardır. Pek çoğunuz bunu hak ediyorsunuz; çünkü bu dü­ zenin geli� cbileceği boşluğu siz yarattınız. Ne yapmanız gerektiği size birileri tarafın dan söylensin istiyorsunuz. Başkalarının sizin adınıza karar vermelerini i stiyorsu­ nuz, kendiniz bunun için bir gayret sarf etmek i stemiyor­ sunuz. Birisi size, gelecek yıl ne olacağını söylesin is­ tiyorsunuz; çünkü kendinizi sıkıntıya sokamazsınız. İşte Tek Dünya Düzeni budur. Şimdi işin can alıcı noktasına geliyoruz . Bu Tek Dünya Düzeni -Tek Dünya Devleti- ancak bir tek Dünya B ankası mevcut olursa gerçekleşebilir. Tek bir Dünya Bankası olunca artık kim yenlerle, marklarla, dolarlar­ la veya rublelerle uğraşır? Üzerinizde bu mantığı kulla­ nacakl ardır. "Artık ekonominin iniş çıkışl arı ile kim 53 Tiranların Son Valsi uğraşır? Borsada yarattığı zarara bakın , ya dünya piya­ sasındaki? Eh! Bu güne kadar bununla uğraştık, artık uğraşmamıza gerek kalmadı". Artık, değersiz, inip çı­ kan kağıtlar basmak yerine, üniversal bir kredi kartı çı­ karırlar, adına da Zimmet Kartı (Debit Card -Bkz. Açık1 a m a l ar 3 ) derler. Duydunuz mu? Bu küçük kartı alıp dünyanın h erhangi bir yerine gidebilir, nereye kartınızı ba smak i sterseniz oraya basarsınız. Herkes bunu mem­ n uniyetl e kabul edecektir. Ancak, bu kartın doğurduğu ufak bir problem var özgürl üğünüz ve mahremiyetin izle ilgili uacık bir prob­ lem . . . Bu karta sahip olan kişi hakkındaki her şey biline­ cektir. Satın aldığınız her şey, gittiğiniz h er yer biline­ cektir. Yaptığınız her şey bilinecektir! Bunları gizli tut­ m a özgürlüğünüz artık olmayacaktır; çünkü bu kart ol­ mazsa ne bir şey alabilecek ne de bir şey satabileceksiniz. Alışık olduğunuz alım satım aracı, yani dolar ve sent or­ tadan k aldırılacaktır. Herkesin bir numarası olacaktır. H er numaranın bir dosyası olacaktır. Hizadan çıkan her­ k e s yola getirilecektir. Ç arşıya gitseniz, dolar ve sentlerinizi tezgaha koy­ sanız, ekmek almak isteseniz ve tezgahtar size: "Artık do­ l ar ve sent alamıyoruz, sadece kart kabul ediyoruz," dese ve siz bir sonraki fırın a gitseniz, o da size aynı şeyleri söylese, bütün gününüzü bir somun ekmek almaya uğra­ ş arak geçirseniz ve kimse size ekmek satmasa ve dolar h i çbir değer taşımasa ne yapardınız? Eve ekmek alma­ dan dönerdiniz, bahçeniz ve dol ayısıyla yiyecek bir şeyin iz de olmazdı; çünkü siz şehirde yaşayan kozmopoli­ tan, aç Amerikalılar'sınız! Ekmek alabilmenin tek yolu­ n un kart sahibi olmaktan geçtiğini anlardınız. B ir kez kartınız oldu mu artık vergilendirilmeniz de otomatik yapılacak. Kartınız olunca, banka hesaplarını­ zın da otomatik olarak çaresine bakılacak. Kartınız olun­ ca, ç alışmanız karşılığında hiçbir zaman elinize bir şey geçmeyecek; çünkü çah şmanızın karşılığı otomatik ola54 Güç Hırsları Sonsuzdur rak i şvereninizle bankanız arasında halledi lecek. Satın aldığınız her şey otomatik olarak hesabınızdan düşüle­ cek. Bütün bunlar şimdiden oluyor. Bu sihirli kart Avustralyalılar'a teklif edildi. O ka­ dar kızdılar ki, aleyhte oy verdiler. Bu kartı açık bir halk oylamasına sunmakla Gri Adamlar doğrusu çok büyük cesaret gösterdiler. Kolayca alt edildi; Avustralyalılar'ın tepkisi böyle oldu, onlar bu kartın ne demek olduğunu çok iyi anladılar. Sizin ülkenizde ise çok daha değişik usullerle, sez­ dirmeden yerle ştirmeye çalışıyorlar. Siz b ankerinize "Benim bir zimmet kartım, zimmet dosyam var mı?" diye sormadıkça size bir şey söylemeyecekler. Bu kartı satmak için muazzam reklamlar yapılıyor. Her şey kar�a uygu­ l an abilmesi için programlanıyor ve ptomatize ediliyor. Artık kartınızla bir ev bile alabilirsiniz -kartıma bir ev yazın lüten! Evet, gerçek böyle! Her şey karta yazdrı­ l ab iliyor. Bu sizin yavaş yavaş nihai karta alışmanızı sağla­ yacak. Bunu da diğer her şeyi size nasıl sattılarsa öyle satıyorlar. Hangi politikacıya oy vermeniz gerektiğini ya da savaşa katılıp katılmamayı, bir yasa çıkarılmasını ya da hangi sabun tozunu satın alacağınızı nasıl size işledi­ lerse bunu da işliyorlar. Size her şeyi satmayı başarı­ yorlar. Kartı da kabul ettirmeye başladılar bile -n ihai kart her şeyin çaresine bakacak! Şok mu geçirdiniz? Bu kitabı okuyanların büyük bir çoğunluğu, bir bankayla iş yapanların hepsi, şimdiden bir numaraya sahipler. Doğru bu, bu cazip kartın sırtından yaşamayı' adet edinenlerin çoğu bir süre sonra, yavaşça­ cık zimmet kartına transfer edilecek. Propaganda başladı bile. Kenarda bekleyen başka bir en trika daha var. Zim­ met kartının tam anlamıyla yer edinebilmesi için önce borsanın yok edilmesi gerekiyor. Sizin borsanız b ütün borsaları etkiliyor. Yeni Düzen'in idare meclisi bütün bu 55 Tianlaın Son Valsi borsaları ortadan kaldıracaktır. Bunun için de sizin bor­ sanızın çökertilmesi gerekiyor. Çöktüğü z aman bütün diğer borsalar d a onun yarattığı vakum tarafından emi­ lerek yok olacak ve zimmet k artı yetkililerinin kollarına düşecekler. Şimdiden yıkılmaya başladı bile, yakınlarda olan­ lar, hükümetinize verilmek istenen bir dersti. Ders mi? İnsanları tahrik edip saldırtmak için . . . İnsan lar çok iyi­ dirler, ta ki para söz konusu oluncaya kadar. O zaman çok saldırgan olabilirler. Yazık ki bu Tek D ünya Düzeni, dünyanızdaki birçok ülkede çeşitli düzey !erde şimdiden yürürlüğe girmiş durumdadır. Egonuz, yani çarpıtılmış özünüz Deccal adı verdiğim imajdır. Gerçekten de, mutlak güç elde etmeye yönelik bu itici arzu, insanoğlunun öz benliğinde bulunan yüce taraf­ tan k aynaklanmıyor, Gri Adaml ar'ın ruh l arın ı n , ya­ şamlar boyunca kendilerine yarattığı imajlarından kay­ n akl anıyor. İnsanoğlunun ruhunun tekamülü için ve gerçekleşecek kaderinin ortaya çıkabilmesi i çi n gerekli olan yüceliği, .tekrar tekrar bastırmıştır bu imaj. Kötülük . . . şeytana, cinlere fi l an inananlar var. Böy­ le varlıklar yoktur. Kötülük bir tercihtir, sadece ego ya da çarpıtılmış, saptırılmış özünüz ile yaptığınız bir işlem­ dir. Kötülük, ego için çok doğal olan bir duygusal h aldir. Kötülük derken, ya;alara karşı işlenmiş suçlardan söz etmiyorum. İnsanın kendi sine karşı işlediği suçlardan söz ediyorum ve tabii bu suçların sonuçta başka benliklere y a n sı m a sı n dan . Ego tiranlığı seçer; dolayısıyla da kendi kurban edi­ lişini seçmiş olur . . . Kötülük ise, erkek ve kadının ima­ jında seçimimizle bulunur; çünkü biz neret etmeyi oldu­ ğu kadar sevmeyi de seçebiliriz. Hoşgörüsüz olmak kadar h oşgörülü olmayı da seçebiliriz. Ruhumuzu merh ametli kılabileceğimiz gibi merhametsiz de yapabiliriz. Savaş­ mak ya da başkalarının var olmalarına izin vermek de bir tercihtir. Gerçekleşen kaderimizi yaşamayı seçmek 56 Güç Hırsları Sonsuzdur de bir tercihtir. Kötülük, kişinin kendi tercihidir. B aşka birini ken­ di imajının altında bastırmak ve kendi h e delerini ona kabul ettirmek tiranlıktır. Bu başkası ister komşunuz, i s­ terse sevgiliniz, kocanız, karınız ya da çocuklarınız ol­ sun . . . Eğer bu bastırma olayı egonuzun imajı adına yapıl­ mışsa, işte bu kötülüktür. Dünya çapında yapıldığında da kötülük tercih edilmi ş demektir. İ nsanın egosu, içindeki Öz/ruh'tan çok arklıdır. Bu ikisi hemen h emen birbirine bitişiktir. Vicdan, doğru olanı yapma duygusu -aslında sevgi hoşgörü, merhamet, yaşamın inceliğini oluşturan ve H er Ş ey olana (Tanrı'­ ya) duyulan sevgi- bunların hepsi ruhumuzdadır. Ama bu tümüyle doyuma ulaşma ve yüceliğin haşmetini kavraya­ bilme duyguları hep ego uğruna -gerçekte Deccal uğruna­ bastırılır. Tek bir Gri Adam yoktur ki onun içinde de Tanrı bulunmasın . O ruhen kötü değildir. Onların uşak­ l arı da ruhen kötü değildirler. Egonun zirvede olması için gereken güç hırsını ve imajlarını teşvik etmeyi, kolay­ laştırmayı seçerler sadece . . . Bu olgu son suzdur, yine de onun değiştirilebilmesi için sadece bir an yeterlidir. Dünyanın tüm altınına sahip olmaları yetmez. Top rağm altındaki bütün petrole sahip olmal arı yetmez. Yağmur orman larını gelişme adına katletmeleri yetmez. Hırs uğruna kardeşi kardeşe düşürmüş olmaları yetmez. İşte bu GÜÇ'tür. Ama imajın nihai doyuma eri şmesi için tüm dünyaya sahip olması ve "yüce", ama Tek Yüce olma­ sı gerekir. Bu Gri Adamlar, soylarından gelen bir hırsla hedef­ lerine doğru, ken dilerini yapmak zorunda h i ssettikleri şeylere doğru sürüklenirler. Onların hedefleri de sizinki­ lerden farksızdır. Siz Yücelik istersiniz, onlar ise mutlak güç -aynı enerjiyi yani. Bu hedefe mutlaka eri şmelidir­ ler. Onların kaderidir bu -kaderleri. Egonun nihai kade­ ri güç'tür. Bunu ise hırs ile elde ederler. Fakir bir adam eğer m irasa konarsa bir saniye içinde saygınlık satın 57 Tiranların Son Valsi alabilir. Zengin bir adam ise akirleşerek her şeyini kay­ betmekten korkar. Gri Adamlar'ın egoları, onları elaketlere doğru zor­ lar. Aynı ailedeki kişiler bile birbirlerinden n efret eder­ ler. Neden? Çünkü içlerinden biri Bir Numara 'dır -be­ n im deyimimle Ishna- ve hepsi de bir numara olmak i s­ terler. Bunun i çin de birbirlerinden nefret eder ve birbir­ l eriyle acımasızca savaşırlar. Çok dea basit bir anlaş­ mazlık yüzünden binlerce kişi ölür. Aldırmazlar bile. Canavar Bir Rakamla Beslendi B u varlıklar gerçekleşecek kaderlerine doğru bir zafer yürüyüşü yapmaktadırlar. Çünkü bu ana kadar, h a­ zıladıkları uzun vadeli planlarını başarıyla uyguladılar. Yollarına çıkan olduysa onları yok ettiler. Gri Adamlar­ 'ın gözleri hedeflerinden başka bir şey görmez. Gerçekleşecek kader çizgisinde, bunu durdurabile­ cek tek bir şey vardır : BİLGİ . Bi lgi : sizinuyan ışınız! İncil'de bir kehanet vardır: İFŞAAT( Bkz. Açıklamalar 4) -uygun bir deyim. Kitapta, son günlerde korkunç şeyler olacağı söylenir. Eğer siz o eski zamanlardaki Joh n (Yu­ h anna) olsaydınız ve size melekler bir bilgisayar göster­ selerdi -çok b üyü k bir bilgisayar, ı şıkları yanıp sönen , uğuldayan, dönen çarkları olan, kaynaşan ve uğursuz bir işareti andıran- ve siz de daha önce hiç böyle bir şey gör­ memi ş olsaydınız, siz de onu bir canavar sanmaz mıy­ dınız? Tabii ki sanırdın ız. John , gerçekleşecek kaderin bir vizyonunu görmüş­ tü. Gördüğü, şu anda yaşadığınız devrin buhranlı anla­ rıydı. C anavar bir rakamla beslenerek büyüdü; bu rakam 666 idi. Bunu duymuş muydunuz? Evet, zamanla bu, üzeri­ nizde bulundurulması uğursuz sayılan bir sembol haline geldi . C an avar burada , i n sanı simgeleyen rakam olan 6'yı ve bu insanın bir para hesabı h aline dönüşmesini gös58 Güç Hırsları Sonsuzdur teren 666'yı kabartma olarak öne çıkarmaktadır. Evet, 666, parasal i şlemlerin hesaplarını; dolayısıyla, bir he sap numarası ile temsil edilen, bir para h esabı h aline gelmiş in sanı simgelemektedir. Bu Zimmet Kartı'nı alanlar, başkasının m a l ı ola­ c aklar. Özgürlüklerini ve bağımsızlıklarını fed a edecek­ ler. Kendilerini canavarla güçlendirecekler ve yönetici­ lerinin Tanrı tanımaz kaderini paylaşacakl ar. Vakum kendi üzerine çökecek kadar güçlendiğinde, özgür irade ve seçme hakkınızı teslim edecek siniz. Bu çöküşün ya­ sası değişimdir. Kartı alanlar değişecekler. John 'un kehaneti doğru ve kesindir. O günler yola çıkmış geliyorlar. Niçin bu kartı almamamz size ihtar ediliyor. Bunun ucu tercihe dayanır. Hatırladınız m ı: TERC İH ! Kararı siz ve rebilirsiniz, karar vermekte öz­ gürsünüz . Bu bilgilere inanıp inanmamakta da özgür� sünüz. Kendi gerçeğiniz i çinde istediğiniz her şeyi seçebi­ lirsiniz. Bir çoğunuz, var olmaya başladığınızdan beri zaten böyle yapıyorsunuz. Genetik olarak n asıl geri ge­ leceğinizi de kendiniz seçtiniz . . . evet, siz seçtiniz. Bu za­ man/mekan dilimini, vaat ettiği serüvenlerden ötürü seç­ tiniz, pişman olmayacaksınız. Zamanın Sonu Tercihlerin ve yaşamın bulunduğu boşluk yok olun­ ca Tanrı'nın mutlak yasasına ne olacak? Halk edilirken beraberinde getirdiği tercih h akkı çökünce, i n sana, o muhteşem varlığa ne olacak peki? Uukta görünen, size özgür seçim hakkı tanımayacak. Sizin yaptığınız n edir biliyor musunuz? Zamanı, zaman akışını sona erdirmek. Yaşamın i leriye doğru yuvarlanma sürecini sona erdir­ mek. Ölümsüz ruhun o kusursuz insana doğru tekamülü­ n Ü gerçekleştirecek h e r şeyin yaratı lmasına son ver­ mek . . . Tanrı'nm I şığı'na doğru yaşama fırsatını sona 59 Tiranlann Son Valsi erdirmek. . . B u hala bir tercih meselesidir. Değişmek yürek ister. B ilinmeyene doğru bir serüvene atılm ak yürek ister. Sa­ dece bili nmeyende tekamülü ve değişimi kucaklayabi­ lirsiniz. Serüveniniz sırasında değişm eden tekamül edemez­ siniz; değişim i se bir tercihtir. D eğişmek doğaldır evet, aynı doğa gibi -Her Şey Olan Tanrı gibi . . . Am a deği şme olan ağı artık kalmamışsa -düzmece yönetim yüzünden artık tekamül edemiyorsanız- o z am a n h ayat, sizin an­ ladığınız şekliyle, Tanrı'nın şanının bir yan sıması ola­ rak ifade ettiğiniz şekliyle sona erer. Sona erecek de . . . Eğer ne çalışıyorsa ne de bir işe ya­ rıyorsa, o zaman Tanrı'nın kendini insanda göstermesi neye yarar? O zaman bir örsün ne değeri kalır? Bir sa­ banın? Eğer tadına varacak özgürlüğe sahip değilseniz, toprağı olmanın ve onun ürününü kaldırmanın ne yararı var. Eğer yakında onlar da boyunduruğa koşulacaklarsa, çocukların kahkahaları n eye yarar? Artık h ayatın bir a m acı k almam ıştır. Eğer seçme özgürlüğü ortadan kalkmışsa ne gibi bir amaç olabilir? İşte o zaman , en uzak yıldızlardan yankılanan, can­ lı olan her şeyin içinden yayılan korkunç bir ses duyulur ve o der ki : "Her şey bitti! " B öylece Süperbilinç başlayacaktır. İnsanlık Dra mının En Yaşıyors un uz Güçlü Anları nı Gününüzde, seçim h akkına sahip olmak çok değerli­ dir. Evet, biliyorum, kitabı elinizden bırakınca h er şeyin e skisi gibi güvenli olduğunu sanacaksınız. Rafl arınız yiyecek dolu. Evinizde sıcacık oturuyorsunuz. Ellerinizi kirletecek bir şey yapmanız gerekmiyor. Sevgilin izi arı­ yorsunuz ya da o sizi arıyor, bu işler nasıl yapılıyorsa 60 · Güç Hırsları Sonsuzdur i şte . . . Her şey gerçek görünüyor, hiçbir tehdit yok. Dışarı bakıyorsunuz her şey sakin, sessiz, kuşlar ötüyor, hay­ vanlar dolaşıyor. O h alde, anlatılan bu gerçekleri doğa düzen inin neresine yakıştırmalı? Aslında, görmek i ste­ diğinizi görüyorsunuz. İ şitmek istediğinizi i şitiyorsunuz. İzin vermek i stediğiniz k adarına izin verdiniz. Ama yi­ n e de in sanlık dramının en güçlü anl arını yaşıyorsu­ nuz. Bu serüvenin sonunda tercih ve Yaradan'ın size ver­ diği vazgeçilmez seçme h akkı, sizi siz yapan ı şık sona erecek. Bilirsiniz, karanlıkla ı şığın savaşı çok eskiden beri bildirilmiştir. Bu birçok katta cereyan edebilir. Unutma­ malısınız ki karanlıkla ı şığın savaşını görmek çok tuh af ol abilir; çünkü ı şığın karanlığa n üfuz edeceğini ya d a tam aksi olacağını düşünürsünüz. Benim söz ettiğim göz­ le görülmeyen bir özgürlüğün, sureta n ormal görünen dünyada, olduğu gibi kalıp kalamayacağına karar ver­ mek zorunda kaldığı bir noktaya gelmiş olmasıdır. Nasıl bunl arı okuyup okumamaya karar verm e hakkına sahipseniz, gelecek günlerde de, bütün hayatınızı etkileyecek tercihler yapacaksınız. Eğer siz özünüzde Tanrı'nın şanını, o m utlak parlaklığı yaşayamayacak­ sanız, artık n eyin değeri kalır ki? Özgürlük gerçekte ne­ dir? Bağımsız olmak ne demektir? O seçme hakkıdır. Ya­ şama h akkıdır, en mükemmel şekliyle gösterildiği gi­ bi . . . Eğer bunlara sahip değilseniz, her şeyi kaybettiniz demektir. Gri Adamlar'ın egoları, şimdiye k adar rastladığı­ nız en akıllı adamları yarattı; çünkü onlar insan doğası­ nı biliyorlar. Onlar, isteklerinizin n asıl esiri olduğunu­ zu biliyorlar. Neyi duymak ve neyi de d uy ma ma k i ste­ diğinizi biliyorlar. Sizi n a sıl okşayacaklarını ve nasıl teh dit edeceklerini biliyorl ar. Egoyu çok iyi anlıyorlar, çünkü onlar ego üzerinde çalı şıyorlar. Sizin yurtseverli­ ğiniz, özgürlüğünüz ve cömertliğiniz üzerinde nasıl oy• nayacaklarını biliyorlar. 61 Tiranlann Son Valsi Tuzak Kurmak Ekonominiz şu anda radikal bir değişim i çi n dedir. Şu anda görülüyor ki, ülkeniz için çok önemli olan piya­ sanız çok uzak olmayan bir gelecekte mutlak bir felakete uğrayacak. Ama yine yerinden doğrulacak ve üç yıl dah a, bir düzelme kaydetmeksizin çırpınacak. Bu. da i nsanları bir reform isteği ile feryat ettirecek. Reorm yapılacak. O andan sonra da dramatik değişiklikler başlayacak. Bir şey anlamanızı istiyorum. Bun ların çoğunu ka­ lıtımsal olarak devraldınız. Bu kata, bu ülkeye, bu bedene geldiğinizde, çok kez ebeveyninizin cehaletini, söylenen­ leri azl a incelemeden kabul ediverme adetini m iras ala­ rak geldiniz. Çok kişi Federal Hazine'nin sahibini Fe­ deral Hükümet sanıyor. D oğru değil. Her büyük ülkenin kendi Fed�ral H azinesi var. Ve, sevgili varlıklar, işin püf noktası burada. İpleri çeken ülkeler değil, bir ailedir. Tuzak Sizi ekonomik olarak zor gün ler bekliyor. Gelecek adımı i stemeniz için önünüzdeki bu acı ve sıkıntılardan geçmeniz gerek. Birçoğu buna katlanacaklar, çünkü bunu çözmenin görevleri olduğunu düşünüyorlar. Her zaman bir tuzak vardı. Her kim bütün bunların i nsanların iyiliği için olduğunu ya da savaşlar ve salgın h astalıklar ve hırs olmasaydı teknolojinin geli şemeyece­ ğini söylerse söylesin aldırmam -tabii ki gelişecekti . O zaman , yüzyıllardır kendilerini ve başkalarını besleyen çiftliklerini kapatmayacaklardı in sanlar. Şimdi kapatı­ yorlar. . . verimsiz topraklar ortaya çıkıyor. Bu hırs olma­ saydı h er an biraz daha zehirlenen bir atmoseriniz ol­ mayacaktı; birçok noktasında delikler beliren bir atmos­ eriniz! Bu delikler h akkında okuyacaklarınız var. At­ m oseriıizde delikler! . 62 . . Güç Hırsları Sonsuzdur Hırsın Bedeli Şu anda okuduklarınız size ne anlam iade ediyor? Çok şey ifade etmeli. Eğer bu h aince hırsa kapılmasay­ dınız bu denli tahripkar olmazdınız. Bu hırs olmasaydı hayvanlarınız yok olmazdı, büyük ormanlarınız da. Hırs olmasaydı deha bastmlmazdı ve siz de, katı yakıtlar yak­ mayan , daha uzun dayan an , daha mah aretle yapılmış e serler sergileyebilirdiniz. Bu hırsınız yüzünden yeni ve daha verimli enerj i üretme yolları n a da gidemezsiniz. Hırs yüzünden parlak fikirler durağanlığa mahkum edi­ lir. Denizlerinize zehir boşaltıyorsunuz, denizlere - san­ ki başka yer kalmamış gibi. Bu o kadar uzun süreden beri devam ediyor ki balıklarınız sürüler h al inde ölüyorlar. Ken dilerini kumsallara atıp ağlıyorlar ve "Nereye gide­ biliriz, sizin dışkımzı ve zehirlerinizi solumak ve yemek zorundayız. Neler yaptığınızı göstermek için kendimizi buraya, yani karaya atmaktan b aşka çaremiz yoktu!" diyorlar. Bu hırsınız olmasaydı bakir ormanlarınız ölmez]er­ di. O zaman hava koşullarınız da norma] olurdu. D oğa, sürekli hareketine devam eder, düzensiz p atlamalara sah­ ne olmazdı. Siz de devam ederdiniz. Herkes hayatını kazanmak zorundadır diyorsunuz. Evet, doğru bu. Ama herkes, kendisine h ayatını kazanma fırsatı veren yasalar üzerine yeterince eğilmeliydi. Artık gel eceğiniz, gerçekle şecek kaderin çizgileri n e yazıldı ; yine de kaderin gerçekle şmesi için, bir tutuma sarılmak ve bu tutumun uygulanabileceği alanı yaratmak gerek­ tiğini unutmayın. İ şte dünyanız bu noktadadır. Bunlar olmuştur, h ala da oluyor. Bunun doğru veya yanlış olduğunu söylemiyo­ rum. Bu yalnızca gerçekleşen kaderinizdir. Motorlarını­ zı çalıştırdığınız ve ayağınızı pedala koyduğunuz her se­ fer, stratosferdeki delikleri gen işletiyorsunuz. B un a çok 63 Tiranların Son Valsi kızıyorsunuz ama ne yapabilirsiniz ki? Gidip gelmek zo­ rundasınız. Ama çok kızıyorsunuz! Ne yapacaksınız p eki? Tam bir açmazdasınız -evet, öylesiniz. Kozmopolitan kadın ve erkekten beklenen davranışl arı gösteriyorsu­ n uz . Her h amburger satın alışınızda da bu h amburgere duyulan i ştahların tatmin edilmesi için, sığırların otla­ ması gereken alanları yaratmak üzere ormanların tahrip e dil mesine katkıda bulunuyorsunuz. B ir ambalaj ı her çöpe atı şınızda, bu ambalajdaki tüm gazlar stratosfere ka­ rışmaya devam ediyor. Ama bu ambalaj ların çöpe atıla­ bileceği üzerinde yazıyor. Öyleyse ne gam? Gelecek günlerle ilgi l i deği şiklikler başlamıştır. B unlar sizin için ve doğa için anlamlı ve önemlidir. Size bir şey söyleyeceğim : Şimdiden, doğada kendi­ nize bir yer edinmeye başlarsanız, ileride bu sizin çok ya­ rarınıza olacaktır. En büyük kurtulm a şansınız, gövde­ sindeki açılmış birçok yarayı iyile ştirmek için Dünya­ 'nın ileriye doğru yapmakta ol duğu h amlede yatıyor. Dünya bu ileriye h amlesiyle bilgisayarları ve dünya ban­ kacılık sistemini yıkacaktır. Bir ermuar (fay h attı) üzerinde ne bulunduğuna aldırır mı? D oğa olmasaydı nerede olurdunuz? Toprak Ana ol­ masaydı? Neyin üzerinde dururdunuz? Evinizi nereye ya­ pardınız? Nereye dışkılardmız? Dünya dediğiniz bu orga­ n izma olmasaydı ne yapardınız? İnsanoğlu, kadın ol sun erkek olsun, güç edinme ar­ zusu ve buna h izmet eden hırsı dolayısıyla teknolojinin il erlemesi sonucunu elde etmi ş ve bundan yararlanmış­ tır. Bu bir gerçek. Ama bir yandan da, hırs yüzünden dünyanız da sizin vücudunuza benzer bir görüntü almış­ tır. Şim di, vücudunuzun cüzzam yaralarıyla kaplı oldu­ ğun u gözünüzde canlandırın -açık, kanayan yaralarla. Gövdenizde koca koca kesikler ol saydı? Yaralarınızı iyi­ leştirmeye ç alışıp üzerine merhemler sürmez miydiniz? Bıçak yaralarını temizlemeye çalışmaz mıydınız? Ya so64 Güç Hırsları Sonsuzdur luduğunuz hava? Sürekli zehirli ol sa ve size mide bulan­ tısı verseydi? İçtiğiniz su zehirler ve vücudunuzu içten ke­ m iren bakterilerle dolu ol saydı? Her gün üstünüzden geçen bulutlar tepenize asit yağdırsalardı? Bütün bunlara karşı bir şeyler yapmaz mıydınız? İşte dünyanız da gövdenizden farksızdır, siz o olma­ dan yaşayamazsınız. Size sadece, bu yaşayan organiz­ manın katlan mak zorunda bırakıldığı acıl ardan birkaç örnek verdim. Güç hırsı karşı sında, kardeş gezegen olan " Kırmızı Gezegen"in başına gelen akıbete uğramamak için kendini iyileştirmeye mecburdur. Kırmızı gezegen de bir zamanlar insanoğlunun parlak uygarlığına sah n e olmuştu. Aydınlanma Umudu Dinleyin ! Cesaretinizin kırılmasını ya da fan atik olmanızı istemiyorum. Bi lgi olan ye rde ümit kal madığı­ nı düşünmenizi istemiyorum, çünkü ümit var. Tüm bun­ ların ümitsiz bir durum oluşturduğunu düşünmenizi i ste­ miyorum . Durum öyle değil. Evet, kötü ama ümitsiz de­ ği 1 . Şunu iyice anlayın : Aydınlanma, cehaletten kurtu­ luş ve karanlıktan aydınlığa çıkış demektir. Cehaletin karanlıklarında kalanlar, hurafelere inanmaya ve ümit­ sizliğe kapılmaya yatkın olurlar. Çok korkarlar. Aydın ­ lanma, ceh aletin üzerine b ir ışık göndermek, hurafeleri dağıtmaktır, daha doğrusu korkuyu defetmektir. Bilgili olmak çekinilecek bir şey değildir, tam tersine, kendi yaşamınızı, kendi gerçeğinizi daha kapsam lı algılaya­ bilmeniz için, kucaklamanız gereken bir şeydir; sonuçta, b öylece bütün in sanlık etkilenecektir. Evet, en büyük desteğiniz bilgi olacaktır. 65 Tiranların Son Valsi Egoyu Beslemek Toplumsal bilinç -egoyu besleyen anlayış ve davra­ nış- soluğunuz gibidir. Toplumsal bilinç, tekrarlanarak geri dönen bir düşünce sürecidir. Başka bir deyişle tari­ h in tekerrür etmesi gibidir, dealarca . . . Aynı zamanda hem bir ülkenin tamamını, tüm insanlığı, hem de her bir özel h ayatı, bireysel gerçeği kapsar. Toplum sal bilinç, kapsamlı olarak ele alındığında, egoyu yani Deccal'ı, bu i majı fonksiyon görür h alde tutandır. Egoyu besleyen şeyin ta kendi sidir. Gerçek her yerdedir. Toplumsal bilinç gerçektir. Eğer toplumsal bilinci dağıtmak, bunu çok büyük boyutta yapmak i stiyorsanız, bunun için egonun absorbe edilmesi gerekir. Bunun için de kendi realitenizi genişletmeye başlamalısınız . Siz tekamül süreci içindesiniz -tekamül e diyorsunuz. Gerçekleşecek kaderinize doğru tekamül ediyorsunuz. Her şeyin daha çok arkına vardıkça reali­ teniz genişleyecek, daha azla kontrol imkanı kazana­ c aksınız, seçimleriniz, alternatifleriniz artacak. Işık Doğduğu Zaman Toplumsal bilinç sizi sınırlandırır. Bu bilinçle, h er­ kes ne yapıyorsa siz de onu yapmak zorundasınızdır. Top­ lumsal bilinç sarsılmaz, çünkü çoğunluk bu bilinç düze­ yindedir. Ama, dünyaya ı şık gelince realite genişler, an­ layışlar genişler. Aydın lanma m eydana gelince, bu ay­ dınlanan tek bir fert bile olsa, toplumsal bilincin bütün­ lüğünün bir zerresini oluşturmakta olan bu fert, birden­ bire daha fazla anlayışa kavuşur, başka gerçekleri ark eder. Bu bireyin bilinci, toplumsal bilinci de yükseltir. Bir tek kişi tarafından sezilmekte olan gerçek, diğerlerine doğru uzanır ve onları etkilemeye başlar. İnsanın kaderinin sonu, tarihi tekrarlara geri dönüş 66 Güç Hırsları Sonsuzdur olmayacaktır. İnsanın kaderi, tam bir spiritüel varlık h a­ line doğru tekamül etmek, kusursuz bir i n san olmaktır. Kaderiniz budur. . . her birinizin içinde bastırılmış olarak bulunan Tanrı'nın erdemlerin i ve doğruluğunu gerçek­ leştirmek. Tekamülün en üst noktası budur. Aydınlanma, bilgi yoluy la bilincinizi genişletmek ve yükseltmektir. Spiritüel törenler değil dir. Aydınlan­ ma, anlamaktır. Bu kitapta, bazılarının hiç hoşuna gitmemesine rağ­ men, tarihi değeri olan bir öğreti getiriyorum. Size, seçme h akkı ve egonun imajı ile bağlantılı olarak "neden"leri açıkça anlatıyorum. Bu açıklamayı getirdim ki artık, kimsenin sizi cehaletinizden çıkaracak ve "neden"leri açıklayacak bilgileri vermediğini söyleyemeyesiniz . . . İnsanoğlunun ortaklaşa gerçekle şecek kaderini da­ ha iyi anlayın ve nedenlerini de bilin diye, sizi tarihiniz açısından aydınlatmayı seçtim . Artık biliyorsunuz, an­ ladınız ve artık huraelerin oyuncağı değilsiniz. Artık, olayları olduklarından başka şekilde göstermek i steyen­ lerin de oyuncağı değilsiniz. Bunu, sizi sıkıntıya sokmak için yapmadım. Anlayışınız gen işlesin ve pencerenizden baktığınızda her yanı berrak olarak görün ve yolunuzu aydınlatacak seçimler yapın diye bildirdim. İn sanoğlu i çin, o muhteşem eendi için, aydınlanma, n ees almak kadar gereklidir. Uyumak, uyanmak, yap­ mak kadar gereklidir. Çünkü, eğer bilginiz yoksa, etra­ fınızda bulunan herkesin dediklerini bir papağan gibi tekrarlayan, kişiliksiz bir insan yığını olmaktan i leri gide m e z s i n i z . Burada yazılan h e r şey, gelmekte olan günleri an­ l ayasınız diye yazıldı . Pencerenizin dışındaki bilinme­ yende, kapıları sadece aydınlanarak daha geniş bir an­ l ayışa eri şebilenlerce açılabilecek nice ümitler, olasılık­ l ar, seçimler bulunuyor. Bilinmeyen, asla dar kaalı, sınırlı düşünen bir varlığa gelmez. Korku içinde buluna­ na da nadiren gelir; o ancak anlama arzusuyla ilerleyen 67 ianlaın Son Valsi kişilere gelir. Bu yazılanları okudukça kendini ümitsiz ve güçsüz hissedenlere söylüyorum: Ümitsizlik diye bir şey yoktur. Bunu bilesiniz . . . Bu hikayenin henüz anlatılmayan bir kı smı daha var. İleriki satırlarda bu kısma geleceğiz. Şu h alde sıkı durun, aklınızı, duygularınızı, ruhunuzu top­ l ayın ve öğrenin . . . Ö ğrenin -öğrenmekten asla korkma­ yı n . Bu p islikten sizi çekip çıkaracak tek şey budur. An laştık mı? Hadi bakalım . . . 68 Doğa - Dengesizlik S ize Rotschild ismini aklınızda tutun demiştim, anım­ sıyor musunuz? Ya borsanızın altüst olduğu ve birçok ki­ şinin orada birikimleri n i kaybettiği ni? Şimdi size Gri Adamlar'ın ne kadar güçlü olduklarını göstermek istiyo­ rum. Bu sadece küçük bir örnek. Fosil yakıtları biliyorsu­ nuz . Petrol! Sıvılaşmış Din azorlar Kralı . . . Neyse, Lon­ dra'da petrol işi yapan büyük bir şirket vardı. Halka satı­ lacak h isse senedi çıkarmaya karar verdiler.H alkın, pet­ rollerin den bir kısmını satın almasına izin verecekler­ di. Harikulade bir plandı, kamuya öyle sunulmuştu ki herkes katılabilecek ve bu yeraltı zenginliğine ortak ola­ bilecekti. Sonra, finans dünyasındaki o kara gün geldi. Bunun sonucunda halk korktu. Kimse bu senetleri almak i stemiyordu. Onl arın kumara yatıracak paraları fi lan yoktu. Doğan boşluğu kapatmak için Rotsch ild'lar dev­ reye girdiler ve hi sse senetlerinin tamamını satı n aldı­ lar! Onlar çok akıllıdırlar. Böylece petrol piyasasını kon­ trol edebilmeleri için dah a çok güç kazanmış ol dular. Gerçekten de iyi bir plandı. Şimdi, sizin şunu h atırlamanızı istiyorum: Bu in­ sanlar hiçbir şeye bağlı değillerdir, ne kendi soylarına ne bir ülkeye ne de bir dine. O nlar, kelimenin tam anla­ mıyla Tanrı tanımazdırl ar. Tanrıları paradır, cennetle­ ri de güç . Sadece bunlar . . . başka hiçbir şeyin önemi yok­ tur. Böylece, fosil yakıtl ar alanına, yani bu evk alade kürenin yüzeyindeki birçok ülkenin kara altın dediği alana dah a çok Gri Adam gücü akmış oldu. Kara altın, yani petrol artık bir pazarlık silahı olduğuna göre, şu anda fi nans desteğine ihtiyaç duyan bir ülkeyi kim kur69 Tiranların Son Valsi ta;acak? Borçlarını ödeyebilmek için Gri Adamlar'a ve­ rebilecekleri tek doğal kaynakları bu. Petrol daha uzun bir süre bizimle birlikte olacağa benziyor; çünkü işin içinde çok büyük paralar, güçler, hırslar var. Ya güneşten size akan, h er tarafınızı saran ve çok zamandan beri burada olan? Üzerinde teknik araş­ tırma yapılmadı, çünkü güneşte kuyu açmak para kazan­ dırmıyor! Beni izleyebiliyor musunuz? Üstelik herkes on­ dan enerji sağlayabilir, hiç de elitist değildir. Ona nasıl sahip olabilirsiniz? Olamazsınız, bu da bir gerçek. Böylece, kontrollerinin olanak dahilinde bulunması dolayı sıyla osil yakıtlar kalıcı dırlar; on lara karşı çı­ kan ve yeni enerj i kaynaklan geliştirmeye çalışan h er­ kes ortadan kaldırılmalıdır. Patent diye bir deyim işitti­ niz mi? Bu bir ikri, buluşu, yasallaştırmak demektir. Uzun süreden beri bir sürü patent satın alınıp bir kenara atılıyor ya da kaybediliyor. . . Yine d e h e r şey bitmemiştir. Japonya denen ülkede, basit halktan gelen ve gerçek bir deha olan büyük bir adam var. Şu anda h arika bir ilim ve teknoloji ile bir dos­ ya hazırlıyor. Siz öyle diyorsunuz, kitaba benzer bir şey canım . . . Onun güneş enerjisini kullanmak ve depola­ mak için geliştirdiği aygıtla evinizdeki p ek çok aleti çalıştırabilirsiniz. Bu varlık çok zekidir ve büyük bir gü­ cü var. Kimse onun kurumunu ortadan kaldıramayacak, çünkü onu kurarken de çok akıllıca davrandı. Gelelim fosil yakıtlara. . . Onlar olmasa ne yap ar­ dınız? Hımın? .. Bir yerden bir yere nasıl giderdiniz? Ta­ banlarınızın üstünde mi? Pedal çevirerek mi? Yoksa bir ata binip saçlarınızı rüzgara vererek zamanında yetişme­ ye mi çalışırdınız? Gerçek şu ki artık h acılar bir günde dünyayı tavaf edebiliyorlar. Bunu yapabilmelerine neden olan icat ne evkalade . . . ama onu yürüten şey dünyanın içinden çıkıyor. Bunu okuyan herkes de eğer onu kullan­ mazsa olduğu yerde kilitlenir kalır. Tekamül, osi l ya­ kıtla birlikte sona ermi ştir. 70 Doğa - Dengesizlik Dengesizlik O nelere sebep oluyor? Şu anda güney bölgelerinizde, stratoserinizde koca bir delik var. Öyle büyük ki artık ondan söz eden yazıları yazmayı bile durdurdular. Öyle büyük ki oradaki araştırmacılar bir an önce oradan uzak­ laşmak i stiyorlar, çünkü bu delikten gel en radyasyon gözlerinde katarakt yapıyor. Atmosferiniz, bir zamanlar dünyanızı çevreleyen büyük denizlerin bir kalıntısıdır. Kalın, büyük bir bulut örtüsüydü. Sonra, sular yeryüzüne inerek daha güzel bir gezegen meydana getirdi ve geriye, dünyayı çevreleyen ve koruyan ince bir tabaka kaldı. Hayat gelişmeye başladı, mevsimler doğdu, kıraç bölgeler ortaya çıktı. Dünya gerçekten de harika bir cennet gibiy­ di. İster cennet deyin ister Shambala, ne i stersiniz . . . Bu zümrüt dünyada artık her çeşit hayat tekamül edebilirdi. Bunun hakkında benim zamanımda da çok şey söy­ l enirdi, hatta benim zamanımdan önce de . . . Benim zama­ nımdan önce de, sizin bilim adamlarmız ne derlerse de­ sinler, bu gezegenin üzerinde akıllı in sanlar bulunuyor­ du. Onların nakliye aracı ise ışıktı. Kısa bir zaman son­ ra dünyada meydana gelecek büyük bir depremin sonucu, bu çoktan yok olmuş in sanların uygarlığından kalma bazı eserleri göreceksiniz. Benim zamanımda işler bu kadar hızlı değildi, bu bir gerçek. Benim zamanımda petrol da yoktu, bu da bir ger­ çek. Ama benim zamanım, çevresiyle uyum içinde bir de­ virdi. Bizim, sizin sahip olduklarınıza benzer şeylerimiz yoktu ama benim zamanımda bile in sanın kaderi teka­ mül etmek ve olabileceğinin en iyisi olmaktı. Çünkü, ha­ yat kesinlikle bir armağandır bizlere. Bir ihsan ! Bu dün­ ya, bu tatlı, okşayıcı, canlı gezegeniniz yaratılışm bir ih­ sanmdan başka nedir? Onun kaderi, benim zamanımda olduğundan çok daha değerli bir yere ulaşmaktır. Uygarlıkların geli şmesiyle birlikte, h er ülkede or­ manlar da yağmalandı. Toprağa gösterilen saygısızlık71 Tiranların Son Valsi tan dolayı toprağın üst tabakaları yok oldu. Ormanlar ve toprağın üst tabakası yok olunca geriye, rüzgarda savru­ lan tozdan başka ne kalır? İnsan, bu h ale getirdiği yerler­ den başka yerlere göçtü, ama hatalarından hiç ders alma­ dı. Dünya Tanrının'dır besbelli, ama insan onu garanti kabul etti ve üzerinde istediğini yaptı. Kendi yaşamı süre­ since hiçbir şey olmayacağını düşündü. Bu bir hatadır. Bu uygarlık dahil, şimdiye kadar gelip geçen her uy­ garlık -uygarlık deyi mini öylesine kullanıyorum- dün­ yanın kaynakl arını yağmaladı. Aslında, bu doğal ele­ manlar yaşam için zaruridir, h atta dünyanın yaşamı için de . . . Ama en aşındırıcı, en yağmalayıcı, en çok azap verici uygarlık, hırs ve güç vasıtasıyla ayakta tutulan ve yüksek teknolojiye dayanan uygarlıktır. Güç, fosil yakıt­ l arın alabildiğine kullanılmasını gerektirir. Strato sferinizdeki yırtıklar her z aman orada değil­ lerdi. Muhakkak ki stratosferin a şınması bu yüzyılın ba­ şından öncelere kadar gider, kömür yakılmaya başlan­ masıyla başlamı ştır, petrolün keşfinden sonra hızla art­ m ı ştır. Fosil yakıtları, dünyanın atmo sferi üzerindeki etki­ sini dengeleyecek önleml eri almadan yakarsan ız artık­ l ar nereye gidebilir'? Artıkların uzaya çıkıp yok olacak­ larını mı sanıyorsunuz'? Hayır, uzaya gitmezler. Bunlar ancak atmosferde geçerlidir, on un için de orada tutulur­ l ar. Atmo sferinizde {W anda bile, yüzyıl önce ocakları­ nızda yaktığınız ateşlerin artıklarını tutuyorsunuz. Oto­ mobilinizin motorunu her çalıştırışınızda strato sfere bir mesaj gönderiyorsunuz. Bu nereye gidiyor acaba? Gözü­ nüzün önünden çekilip kayboluyor ama nereye gidiyor? Yukarı çıkıyor ve oradaki kuşakta tutuluyor. Teknoloji­ nizin molekül yapılarını değiştirerek h er yeni kimyasal madde meydana getirişinde, bunların dumanları ve yan ürünleri nereye gidiyor? Kuşağa . . . Ve orada kalıyorl ar. Ay'a, Merih'e ya da Güneş'e gitmiyorlar. Dünyanızın et­ rafında kalıyorlar. 72 Doğa - Dengesizlik Ulu ağaçlar ve büyük ormanların yeşilliği tarafın­ dan dengelenmedikleri takdirde, dioksinler stratoserde öyle keskinleşirler ki, şu anda bu nedenle, gezegeninizin alt kısmını aşındırıyorlar. Bu sizin medyanız tarafından gereken açıklıkla ele alınmıyor. Neden? Çünkü bu konu­ yu ele alırlarsa, bu problemi yaratan nedenleri de söyle­ mek zorunda kalırlar. Çünkü, neden sadece reon gazı değildir; neden, muhtelif gaz artıklar ve kimyasal atık­ lardır; neden , bunlardan çıkarak atm osferinizde topla­ nan zehirlerdir. Biri çıksa ve tavrını koyarak, "Bütün bunları deği ş­ tirmeliyiz!" dese, bunun anlamı ne olur? Bir kere, ülke­ niz ekon omisinin dayan dığı büyük sanayil erden biri gün deme gelir: otomotiv sanayii , i çten patlamalı motorla hareket eden otomobil üretimi yani . . . Bir yerden bir yere gidilmesini temin eden bir sanayiye kim sual açabilir ki? Ya da barınaklarınızı ısıtmak için gerekli enerjiyi sağ­ l ayacak üreticilere? Otomobilleri ortadan kaldırarak i şlerini kaybetmeyi göze alacak çok az sayıda in san var­ dır. Fosil yakıtları ortadan kaldırmaya i stekli çok az in­ san vardır. Sırf doğada denge kurulsun diye yapay olarak meydana getirilmiş serin havadan vazgeçecek pek az in­ san vardır. Ülkenizde bu konu üzerinde çok büyük çabalar sarf edenler var; onlara çevreciler deniyor. Bu i şleri biraz cid­ diye al maya başlıyorlar, dünyanın diğer ülkelerindeki belli başlı çevrecilerle bir araya gelerek freon gazı üreti­ minin durdurulması için karar aldılar. Am a yüzyılın so­ nuna kadar üretimde azalma başlatamadılar. Çünkü bu gaz, gelişmekte olan üçüncü dünya ülkelerinin ekonomik gelişmesi için gerekliydi. Doğa, o eşsiz doğa, sizin izik bedeninizden farksız­ dır aslında. Şu anda doğa en büyük savaşını , ken disine fi ziksel olarak verilen zarara karşı veriyor; bu zarar da esasta osil yakıtlara dayanıyor. Basit . . . Ama, bu yakıt­ lar bir güç aracı ve bir ticaret aracıdır, yani ülkeniz ve 73 Tiranların Son Valsi dünya için mutlak bir ihtiyaç . . . Vazgeçilmesi hiç de kolay değildir. Vazgeçilseydi, mutlak kontrola doğru h ızla yak­ laşanların e llerindeki kamçıları bir anda yok olacaktı. Bu konuda şimdiye kadar ne yapılmıştır? Yüzyılın başından beri bazı (dünya-dışı) varlıkların meydana ge­ tirdiği bir kon sorsiyum, stratosferinizde birtakım patla­ malara neden oluyor. Siz bu varlıkları tanımıyorsunuz. Bazılarınız patlamaları gördüler. Parlak yeşil ateşten to­ plara benziyorlardı. Bu toplar nereden ve n için geldiler? Bir süre kimse bunların sırrını ve amacını anlamadı. Amaç, çevrenizi kurtarmaktı. Bazı kardeşleriniz evet, başka yıldızlarda ve başka boyutlarda yaşayan kar­ deşleriniz var- stratosfer tabakasındaki aşınmanın etki­ lerini giderebilmek için bu yeşil ateşten topları patlattılar. Patlamalar sık sık yapılıyordu. Ama bir süreden beri ar­ tık yapılmıyor, çünkü bu bir müdahale idi. Artık öyle bir noktaya gelindi ki, siz kendiniz uyanmalı ve olup bitenin arkına varmalısınız. Dünya artık bizzat kendisi işleri ele alıyor. Ele almak herhalde en uygun deyim olmadı. Dünya işleri -onun eli yerine geçen- fermuarlarına alı­ yor, evet. . . Güney kutbunun üstündeki koca delikten başka bir tane de kuzey bölgelerinizde meydana gelmeye başladı. Bir tane delik, Kanada civarındaki Grönland denen ülke­ yi tamamıyla kapsıyor, biri de sizin Doğu Kıyısı dediği­ niz yöreyi. Artık birçok delik var, her yerde oluşuyorlar; çünkü dioksinler, oksijen meydana getiren m addeleri yok ediyorlar. Herh alde i şitmek isteyeceğiniz bir h aber değil bu. Radyasyon, gezegeninizin ince bir dengeye dayalı olan eko-sistemi üzerinde doğrudan etki yapıyor. Denizlerdeki balıkları deorme edecek. Yakında bu konu gündeme ge­ lecek, çünkü bu olayların bir açıklaması olması gereki­ yor. Bu deformasyonu p l anktonl ara bağlayacaklar. Plankton nedir duydunuz mu? Gerçekten de h arika yara­ tıklardır planktonlar. . . Bu deliklerden geçerek gelen di74 Doğa - Dengesizlik rekt radyoaktif ı şı nların planktonları deorme ederek melez bir cins yarattığını ve bu melez cinsin üreme ye­ teneği olmadığını bulacaklar. Plankton denizlerdeki ya­ şam i ç i n gerekli be slenm e zin ciri n i n başlangıcıdır. Anlıyor musunuz? ğaçta Kim Kalacak ? Dünya, bu yaşayan organizma çok ho şgörü gösterdi, h em de pek çok. Sizin, evimiz dediğiniz bu ülke, birçok yönden azlasıyla korunmuştur. Bu, bir afet ile değişik­ liğe uğramadan bir uygarlığın kesintisiz olarak devam ettiği en uzun süredir. Bu ülke bir anlamda, meydana ge­ len birçok şeyden de korunmuştur. Başlangıçta bu ülke, üzerindeki bütün insanlar için h er açıdan tamamıyla ye­ terliyd i ; h atta başka insanlara yetecek kadarı da artı­ yordu. Her zaman , h alkınızın ihtiyaçlarını karşılayabi­ lecek yeterli doğal kaynaklarınız vardı. Gerçekten hari­ ka bir bahçeydi, bir dereceye kadar hala da öyle. Ama ce­ halet yüzünden hor görüldü, kötüye kullanıldı, kirletildi. Dünya bunu anlıyor ve çok dramatik bir deneyim geçiriyor. Doğal çevrenin her zerresi haykırıyor. D oğa her şeye h ayat verendir, her şey canlıdır. Eğer bir ağaç konuşmuyorsa, bu onun canlı olmadığını göstermez. Can­ lıdır o . Bir bitki de canlıdır. Dünya canlıdır. Büyük bir kaya da canlıdır. Tanrı'yı tezahür ettiren bu alemde her şey canlıdır. Ve doğadaki her şey haykırmaktadır, hepsi acı çekiyor. Bunu biraz daha açık anlatabilirim. Onlar acıların­ dan bağırıyorlar, boğuluyorlar, gaz verilerek katledili­ yorlar desem, belki de sizinle doğrudan doğruya konuşa­ mayan bu varlıklar h akkında daha iyi bir fikir edinirsi­ niz. B unun sizin bedeninizde yaralar çıkmasın dan , asit yağmuru altında kalmanızdan, zehir teneüs etmenizden ya da sürekli karın ağrı sı çekmenizden hiçbir farkı yok. 75 Tiranların Son Valsi Evet, o harika dünyanız şu anda bu sıkıntıları çekiyor. Onun kendini değiştirme yeteneği vardır ve değiştirecek. Değişim süreci başladı bile. Evet, Dünya ve bütün doğa, kendilerini plajlara ata­ rak ölen o yunuslar, hepsi size bir şey söylemek istiyor­ lardı. İncilerin geldiği minik h ayvanlar da bir şey söyle­ mek istiyorlar -ölüyorlar . . . Artık uygun üreme alanları bulamayan balıklar da bir şey söylemeye çalı şıyorlar. Kıyılarınıza vuran her bir büyük balina da bir şey söyle­ meye çalışıyor. Bun l ar duyulmadan, al dırılmadan geçip gitmeye­ cekler elbette. Peki, kim yaşam için savaşacak ve onu ko­ ruyacak? Eğer in sanlar değişmeyi kabul etmezlerse, ge­ riye ne kalacak? Ağaçta kim kalacak? Balinayı ve kap­ lumbağayı kim savunacak? Ve şimdiye dek onu rahatsız eden şeyi mücevhere dönüştüren istridye ne yapacak? Kayaları kim savunacak? Ya akarsuları? Havayı? Kim diyecek ki: "Senin vaktin gelmiştir, yaşayacak sın, söyle­ diklerin i şitilecek ve cevaplandırılacaksın . " 76 Doğa - Değişiklikler . i leri doğru akan bir h areket -ki ona yaşam denir- olan doğa, iziksel acıların a bir son vermek üzere bir şeyler yapmaya başlam ıştır artık. İklim değişiyor. Evet, siz de bunu artık ark ettiniz. Dünya h areket etmektedir. Stra­ toser kendini tamir edecek bir şey yapmazsa dünya üze­ rin deki canlı türlerinin hiçbiri radyasyona dayanama­ yacaktır. Basit değil mi? D ünya artık büyük değişikliklerin eşiğin dedir, doğumundan beri geçirmiş olduğu tüm değişikliklerden daha köklü değişikl ikler. . . Yaşamaya devam edebil mek için bu değişiklikleri yapmak zorundadır. Fermuar/ardaki Yangın Şu anda Ateş Çemberi'nde h areket var. Bu Ateş Çem­ beri, dünyayı çepeçevre saran bir fermuardır. Kıta h are­ ketleri denen bir süreçtir. Bunu biliyor muydunuz? Kıta­ ların ya da fermuarların bu hareketi , dünyanın kesiksiz bir tekamül sürecini devam ettirebil mesini sağlar. Kütle­ ler, dünyanın sıkıştırılmış üst yüzeyine doğru h areket et­ tikleri n de, değişikliğe uğrar ve canlanmış, yenilenmiş olarak bir kez dah a yüzeye yükselirler. Şu anda yeryü­ zündeki her kıta h areket etmektedir. Hem de şimdiye dek rastl an m amış bir hızla hareket ediyorlar. Çünkü kara kütleleri fermuarların h areketine uygun olarak yüzerler; şimdi hepsi harekete geçirilmiş durumdadı r. Bu ermuarlar, h arika bir besinin aralarından sız­ m asına izin verirler -l av. Lav, rejenere edilmiş topraktır; o da dünya yüzeyini rejenere eder, zenginleştirir ve bitki77 Tiranların Son Valsi sel hayata zemin h azırlar. Dünya kendi yüzeyini bu yön­ temle tedavi eder. Zamanınızın bu gününe kadar en bü­ yük aaliyetler sizin ülkenizden başka her yerde oldu. De­ n izlerinizde şu anda, suyu salaştırmak için korkunç bir gayretle ş iddetli volkanik patlamalar oluyor. Şu anda, çoktan söndüğü sanılan volkanlar aaliyete geçiyorlar. İçinizden birkaçı üzerindeki etkileri bir yana bıra­ kılırsa, bütün bunlar sizin değil başkalarının başına ge­ len şeylerdi. Bütün bu aaliyet, bu olağan dışı faaliyet, si­ zin kendi dünyanız ve hayat hakkındaki kişisel gözlem­ lerinizin dışında kalıyor. • Sizin katlanmak zorunda oldu­ ğunuz şeylerle ya da arkadaşınıza gittiğinizde ne yapaca­ ğınızla hiç ilgisi yok. Doğrudan doğruya başınıza gelme­ diği için size hiçbir şey iade etmiyor. Ama yakında ede­ cek. Çünkü, ülkenize doğru yükselmekte olan tabakala­ rın maruz kaldığı kuvvet, şimdiye kadar bu katta rastla­ nan konsantre enerjilerin en korkuncu. Artık harekete hazır duruma geldL D ünya değişiyor. İnsan l arın yerleşme alan l arı da değişecek. Şimdiye kadar insanların yerleşmesine elve­ rişli olmadığı için ıssız kalan yerler yağmur almaya başlayarak yeşerecekler; insanların bilgisi dahilinde bu alanda hiç rastlanm ayan fırtın a ve yağmurlar olacak. Kalabalık yerleşim alanlarında ise doğa, in sanların du­ rumlarına daha köklü tepkiler gösterecek. Gelecek gün­ l erde yıldırımların kaynağı da büyük bir h ızla değişecek. Eski yerler canlanacak; eski volkanlar, uyuklayan kap­ lanlar gibidir. Neden? Sizden kurtulmak için değil, yaptıklarınızı on armak için . . . D ünyanın bütün fermuarlarındaki akti­ vitesi de bugünden yüzyılın sonuna kadar hızını artıra­ c ak. Büyük iş merkezleri olan kentlerde, göklerden ve yerin altından kaynaklanan olaylar göreceksiniz. Dün­ yanızdaki kirlilikten sorumlu olan kentler, doğayla ve doğanın gücüyle ilgili garip ve olağanüstü şeyler göre­ c ekler. 78 Doğa - Değişilikler Evrenin bu zümrüt dünyası, sürekli değişikliğin h amlesini görmeye başlayacak. Stratosferdeki delik, fer­ muarlar üzerindeki baskı ve yer hareketleri, bütün bunlar dünyanızın ısınmasına n eden olacak. Ülkenizin de, güç­ lülerce ele geçirilip de çiftçileri kapı dışarı edilen, ekmek kapısı olan ülkenizin de . . . Önümüzdeki dört yıl içinde dünya o denli ısınacak ki, ülkenizin ürünleri mahvola­ cak. Kim selerin uğramadığı çöller i s e alışılmadık şekil­ de yağmur alacaklar. D ünya ısınırken havalar da deği­ şecek. Bu yıl bile bir ucundan bunu görmeye başladınız. Çok dah a azlası geliyor. Dünya, onun yüzeyine ne yaptıkların a ve neler oldu­ ğuna zerrece aldırmayan i nsan oğlu için gittikçe artan şekilde bir şeyler yapmaya çabalamaktadır. Dünya, insa­ n oğlunu yaralı yerlerinden uzaklaştırmak gayreti için­ dedir, ancak o zaman yaralarını iyileştirebilecektir. Ya­ ralı yerlerin alanı ise çok büyüktür. Çevrenin denge içinde olduğu, bitki ve h ayvanların doğa ile uyum içinde yaşadıkları yerlerde h i çbir değişiklik olmayacaktır. Bu alanlar olduğu gibi kalacaktır. Bacaların Tatlı Ama Acı Şarkısı Biri Avrupa'da, diğeri de okyanustaki bir adanın üzerinde bulunan iki yanardağ var. Şu anda onların ba­ caları altındaki faaliyet öyle çoğaldı ki, patlamaya hazır duruma geldiler. Avrupa'daki, yani İrlanda'daki büyük kıtlığın, 1800'lerde patlayan ve strato sfere yayılan külle­ rinden dolayı yaz aylarında kış yaşatan ve böylece bütün ürünleri donduran TEK bir yanardağın eseri olduğunu bi­ liyor muydunuz? Tek bir yanardağın . . . Gezegeninizin sürekli değişen katm anları üzerinde­ ki basıncı kaldırma durumunda olan iki büyük yanardağ var. Bir katta dünya ısınıyor, bir diğerinde soğuyabiliyor. 79 Tiranların Son Valsi Çünkü, eğer bu yanardağların ikisi birden, herh angi bir anda bu basıncı kaldırmaya karar verirlerse -bu anın h angisi olacağına ancak doğa karar verebilir- ve ikisi aynı anda stratosere doğru patlarlarsa, dünya yüzeyinde derhal hissedilecek bir soğuma olayı ile karşı karşıya ka­ labilirsiniz. Bu da h ava şartlarında köklü değişikliklere neden olur. Eğer bir fermuarın üzerinde yaşıyorsanız hayatınız­ la oynuyorsunuz demektir. Eğer fermuarı ve manzarası­ m seviyorsanız, orada kalın. Eğer elinizden başka bir şey gelmiyorsa kalın orada. Ama şu anda aktif olan bir kuşağın üzerinde kalmakta ısrar ettiğinizi de unutma­ yı n . Deniz kıyısında ya da yakınında yaşıyorsanız, tehli­ kede olduğunuzu bilin. Bu tehlike yalnızca yüzeydeki kı­ taların h areketinden k aynaklanmıyor, denizin dibinde­ ki kıtalar da şu anda h areket halinde ve bu gerçekten bi­ lim adamlarınızın bile haberleri yok. Sonuçta her şeyi yu­ tan dev dalgalarla karşılaşacaksınız. Ki bu deği şimin doğal reaksiyonudur. Yükselen Sular Şimdi de kutuplar üzerindeki buzların erimesinden söz etmeliyiz. Bu olasılığı duymuş muydunuz? Stratosfer­ deki delik ve gelecek dört yıl zarfındaki ısınma, bilim adamlarınızın size söylediklerinden çok daha hızlı bir tempo ile gerçekleşiyor. Bunun sonucunda da büyük buz kütleleri erimeye başladılar bile. Bu, denizlerin seviyesi­ ni 200 ayak (57 metre) yükselteC'ek, bazı koylarda ve su ağızl arında bu ancak 12 ayak (3.5 m) kadar olacak. Güney Kutbu üzerindeki buzullar erimeye başladılar, Kuzey Kutbu'nda ise daha yavaş olarak eriyorlar ve buzul­ lardan kopan bir kütle (aysberg) halen denizde bulunuyor. Bu olay denizlerin ısınmasından kaynaklanıyor. Bu buz dağı hareket halindedir, gerçekten de birkaç tane var bun80 Doğa - Değişiklikler lardan. Biraz fazla su olsa ne çıkar? Fakat efendiler, bu buzulların sadece bir tanesi bile, bu ülkenin gelecek otuz yıllık tatlı su ihtiyacını karşılamaya yeter. Ne kadar bü­ yük olduklarını anlayın artık. Denizler yükselirken su üzeri nde olmak iyi bir şey değildir, kıtal arın iç kısımlarında bulun m ak iyi olur. Eğer değiştirebilmeniz mümkünse, nüfusun yoğun olduğu yerlerde de durmamalıdır. Önümüzdeki dört yıl boyunca dünya ı sınmaya devam edecektir; eğer iki büyük yanar­ dağ da patlarsa yaz ortasında kışı yaşayabilirsiniz. Dün­ ya çapında olmak üzere, ürünlerin iyatları h ava değişik­ liklerinin merhametine kalacakt1r. İn sanın ve egosunun yapamayacağı bir şey vardır, o da :1dimleri ve değişmek­ te olan dünyayı değiştirmektir. Biri Göbeğinizin Üstünde Bir Nükleer Bomba Patlatsa Ne Yapardınız? Biri göbeğinizin üstünde bir nükleer bomba patlatsa ne yapardınız? "Biz bunu, sizin ne yapacağınızı görmek için deneyeceğiz sadece!" Silah üreticilerinin dünyanın iç tarafında yaptıkları deneylerde açığa çıkardıkları enerjinin geri tepmeyeceğini mi sanıyordun uz? Sizin de tam göbeğinizin ortasından şok dalgaları geçse ve bir ta­ raftan da aynı şiddette bir kuvvetle okyanustan doğru sıkıştırılsanız -bu kuvveti tektonik h areketler yaratmak­ tadır- çok zor bir durumda kalırdınız. İşte dünyanız da aynı zor durumu yaşıyor. Ya dünyanızın fay hatlarındaki çöküntülere boşalt­ tığınız nükleer artıklara ne demeli? Califorı ia'daki bü­ yük mağarayı bilir misiniz? Nükl eer artıkların vari l lere doldurulup, bunların da San ndreas fay hattına boşaltıl­ dıklarını biliyor muydunuz? Bilm iyordunuz deği l mi? Nereden bileceksiniz. Orası çok derin bir mağaradır, ha­ reket edebilir, o z aman tehlikeli artıkların Üzerleri örtü81 Tianların Son Valsi lür ve daha da derine inebilir! Hayır mı? Evet! Dünyanı­ zın kırışıklarını dolduran nesne budur işte: Nükleer artı k l a r . . . Dünya çok değişecek, çünkü o yaşam savaşı vermek­ tedir. Doğu kıyısına ve Avrupa üzerine gelen yağmurlar zehirlidir. Bu yağmurlar doğal kaynakl arı, ormanları, toprağı, balıkları ve su sayesinde idame ettirilebilen tüm h ayatı tahrip ediyorlar. Bir Zamanlar Adalar Vardı Bütün bunları kim durduracak? Bir iki ağaç ve bir iki göl tahrip oldu diye bunu durduracaklarını mı sanı­ yorsunuz? Üzerinize yağan yağmur, zehir içmekle aynı şey haline geldiyse ne olmuş? Bu, bir rüyanın, bir tekno­ lojinin, bir uygarlığın gerçekle ştiri l mesi için yapıl an atılım uğruna ödenmesi gereken ucuz bir iyattır. İn sanların değişmeye hiç de niyetleri yoktur, artık değişmeyi göze alamazlar. Bugün ile yüzyılın sonu ara­ sında şimdi aşina ol duğunuz yerlerin görünümlerinin değiştiğine tanık olacaksınız. Bir zamanlar ada olan yer­ ler kaybolacaklar. Kara olmayan yerlerde karalar ortaya çıkacaklar. Bir zamanlar çöl olan yerlerde fidan.lar yeşe­ recek ve her yerde boy atacaklar. Ve hayatın gıdası olan altın rengi başakl arın yetiştiği tarl alar, artık üzerinde bir ot bile bitmeyen çöllere dönüşecekler. Doğa, insanların pi sliklerini suya doldurdukl arı yerlerde en şiddetli tepkiyi gösterecek. Birçok insanı bes­ leyen verimli denizlerde öyle bir gün gelecek ki, balıkçı­ lar ağlarını attıklarında hiçbir şey çekemeyecekler. Şim­ diden bunlar oluyor. Olaylardan ve doğanın kaynaşmasından pek etki­ lenmediniz, çünkü doğrudan yüzyüze gelmediniz bunlar­ la. Sadece Afrika'da açlıktan öle·n insan ların resmini gördünüz. Kalbiniz onlar için kan ağladı ama gerçekte et82 Doğa - Değişiklikler kilenmediniz; çünkü açlıktan ölen siz değildiniz. Dünya titremeye başladığında yıkılan sizin eviniz değilse, bu da size pek tesir etmez. Başka bir yerde olmuştur, haberlerde i şitirsiniz. Dünya sarsıldığında, arabalarından daha bü­ yük hızla dağlardan akan çamurlar onları yakalayınca ölen insanlar için üzülürsünüz, bunun büyük bir trajedi olduğunu düşünürsünüz ama bu aslında sizin gerçeğiniz değildir; çünkü sizin başınıza gelmemiştir. Dünya İnsanlıkla Çarp ışacağı Yörüngeye Girmiştir D ünya, tekamül süreci içinde, sürekl i ilerleme ve kendini koruma ihtiyacı içinde, insanlıkl a ç arpışacağı bir yola girmiştir. İ nsanlar ise dinlemeyi reddediyorlar; şahane evlerinden bir yere kıpırdayamazlar, güneşin ok­ yanus üzerinde batışını mutlaka seyredeceklerdir, bir top­ rak parçası üzerinde yaşayamazlar. Aynı in sanlar doğa­ nın kendilerine karşı şiddetli tepki gösterdiğini görecek­ lerdir. Bu bir gerçektir. Peki, kentlere doluşup birbirlerinin üzerine çıkarca­ sına yaşayan, yapay bir şekilde saksılarda büyüyenler­ den başka çiçeğin büyüyemediği, topraktan mahrum yer­ lerde bulunan insan lara ne olacak? Onları kim besleye­ cek? Evet onlar başarılıdırlar, onlar orta sınıfı oluşturu­ yorlar, daha azla para kazanacaklar; ama onlara kim bakacak, m asalarının üzerin e ekmeklerini kim koya­ cak? Ekmek nereden gelecek? Su n ereden gelecek? Gelecek günlerde, iklimdeki değişiklikler göz onune alındığında, i n sanoğlu kendini şimdiye d ek olmadığı kadar zayıf ve tehlikelere açık bir durumda bulacaktır. Çünkü, toprak anadan uzaklaşmış ve üst üste denecek bir durumda yaşamaktadır. İnsanoğlu zaman boyunca, ya­ şamlar boyunca karşılaşılan büyük değişiklikler sıra­ sında, hatta benim zamanımda bile akışa uygun yaşaya83 Tianların Son Valsi cak kadar yüceliğini, bağımsızhğını korumuştu. Çünkü, insanlık şimdiye kadar çevresiyle uyu m içinde yaşamış­ tır, çevresi onun yuvası olmuştur. Şimdi bir de, teknolojisinin altın çağı nı yaşayan, zengin , uygar i n sanlığın buna erişmek için neler yaptı­ ğına bakın. İn san . . . yakınmdaki aya bakmaktan uzayın derinlikl erini göremeyen insan . . . Bu in sanlar dünyayı yönete nlerin arzularını yerine getirmek üzere, dünyanın güzell iklerini terk etmekten başka ne yapmışlardır ki? Önünüzde zor zamanlar vardır. Evet, şimdiden zor zamanl ar başlam ı ştır. En Yüksek Binanızı Bile Örtecek Dalgalar Geliyor En yüksek binanızı bile örtecek dalgalar gelmekte­ dir desem, bu size hiçbir şey ifade etmeyecektir. Karaların muazzam büyüklükteki parçaları fermuar yerlerind en kopacak desem, gerçekte bir şey ifade etmeyecektir. B ü ­ yük, a si l ağaçlar ölüyor desem, hiçbir şey ifade etmeye­ cektir. Nası l olsa siz i n bah çenizde deği l ler! Sizin buna aldırmanız için acaba nerede olm aları gerekiyor? Yunus­ lar kıyılarınızda öldüğü zaman bunun acısını ruhunuzda hissettiniz mi? Onlar size ne söylemeye çalı şıyorlardı? Özgür ve vah şi olmalarına rağm en zararsız ve muni s olan bu yaratıkların in sanların tutum u yüzünden böyle etkilenmeleri ne acı ! Siz onları görmediniz değil mi? Sa­ dece okudunuz. Bazılarınız onl arın ölümünün ne demek olduğunu ruh unuzda h i ssettiğiniz için gözyaşı döktünüz. Onlan özleyeceksiniz, evet . . . Dünya Sizi Memnuniyetle Besler Doğa, evrenin tümüyle ve ebedi olan bütünle uyum 84 Doğa - Değişiklikler içindedir. Bir ağaç sizinle beraber yaşar ve onunla uyum içinde olursanız size gölge verir, ona sığınırsınız, h atta size besin bile temin eder. Üzerinde oturduğunuz toprak, eğer onu severseniz zenginleşir ve sizi memnuniyetle bes­ ler. Üzerinizden geçen bulutlar, onlarla uy u m içindeyse­ niz, onlara saygı duyuyorsanız en yumuşak yağmurla­ rını üzerinize bırakırlar. Eğer, içinizden bazıları, asla konuşulam ayan ancak yaşan abilen bu gerçekleri anla­ m amış olsal ardı, insaılık devirler boyunca nasıl varlı­ ğın ı sürdürebilirdi? Doğa Harekata Başlamıştır Doğa artık yürüyüşe kalkmıştır. Dinleyin bu, Tanrı sizden neret ettiği için olmayacak; bu, kurbanın artık is­ yan edişidir. D ünya sizden nefret etmiyor -dünya nefret etmez, ancak insanlar n efret ederler. Bu, iyi işler yap­ madığınız için size verilen ceza da değildir. Bu tekamül­ dür. Bu deği şimdir. Bütün bunların arasında, hangi tara­ fın tutulması gerektiği konusunda size ne dediğimi anım­ sıyor musunuz? Ben olsaydım Gri Adamlar'ın karşısın­ da da yer almazdım. Ç ünkü, ancak ileriye doğru atılım içinde olan doğa bu planı bozabilecek güce sahiptir. Sizin değerli dünyanızla uyum içinde olan birçok şe­ yin de görünmeyenler safında bulunduklarını bilmenizi istiyorum . Doğa ile uyum i çinde olan ; içinizdeki, dışı­ nızdaki, yani Her Şey Olan Tanrı ile de uyum halindedir. S anayi ilerledikçe, ülkeler şahsiyetsizleştikçe, Yeni Dün­ ya Düzeni yerleşmeye başladıkça, dünya da'yeter' diyor. Gazetelerde Suların Yükseldiğini Ok uyunca Şükredin! Eğer talih liyseniz gazetelerde suların yük seldiğini 85 Tianların Son Valsi okuyabilirsiniz ; o zaman şükredin. Kızgın bir yanarda­ ğın patladığını duyarsanız şükredin. Bu, dünyanın em­ niyet supabının atmasıdır; doğanın, tektonik tabakaların hareketi sayesinde kendini yenilemeye olanak bulması­ dır. Bir dahaki sefer, fırtın al arın haberini aldığınızda şükredin. Bunlar sürekliliğin s ağlanması için olmakta­ dır. 86 Cesaret ve Fazilet Gerekiyor Bu dünyada yaşadığım sıralarda, gördüğüm en h aşmetli şeyin güneş olduğunu düşünürdüm -en h aşmetli ! İkincisi de ay ve yukarıda olup bitenlerdi. Bu yaşam güçleri ol­ masaydı, çok kolay incinen, yaralanan berelenen insa­ noğlu, varlığını sürdürebileceği bir yuva bulamayacaktı. Güne ş sizi kavurup incitmek için bulunmaz orada; o, hayatınızı desteklemek için oradadır. Bazı Evrenlerde Güneşin Mavi Olduğunu Bi­ liyor muydunuz ? Biliyor musunuz ki, güneşin mavi olduğu bazı evren­ ler vard�r. B unu bilmiyor musunuz? Sarı ışık yerin e m avi ışık! Sizinki son derece özeldir -sarı bir güneş! Ve otosentez yoluyla da yeşil denen olağanüstü renge sahip oluyorsunuz. Yeşil rengin başka yerlerde görülmediğini biliyor muydunuz? Yeşil arklı bir renktir. Aslında yeşil değildir. Sizin gezegeninizin sarı bir güneşi olduğu için dünyanızda yeşil renk var. Onu böylesine benzersiz ve h arikulade yapan budur. Gerçekten de tam tanrılara l a­ yık bir yer . .. onlar. da şu ana kadar onun varlığını garan­ ti kabul edegeliyorlardı. Dev Bir Ordu Gökyüzünde Görününceye Dek (ve Onlar Yola Çıkmışlardır) Ne zaman? Şimdiden başlamıştır. Ne kadar yakın87 1 ianların Son Valsi da olacak? Yarın mı? Bu değişikliklerin oluşması yüzyı­ lın sonuna dek sürecektir. O zaman göklerde dev bir ordu (armada) görünecek. Onlar yola çıkmışlardır. Bu ne de­ mek oluyor? Bunun anlamı şudur: Bütün amaçları mut­ lak kölelik yaratmak olan ve şimdiye kadar da bunu sağ­ layabilmek için seçim h akkını çökertmeye uğra şan ti­ ranların çağının son günlerinde öyle bir güç açığa çıka­ caktır ki, bu insanların onu kontrol altına alması imkan­ sız olacaktır. Bu güç, dünyanın h 1 lim olanlara kalması için uyum içinde çalışacaktır. ( Bkz. Açıklamal ar 5 ) ğaca Kulak Verin, Sizinle Konuşacaktır Siz kendinizin ne olduğunu sanıyorsunuz? Halim ol­ mak, kafasız bir budala olmak demek değildir. Halim (uysal , sade, alçakgön üll ü) olanlar, doğayı dinleyerek bilgi edinenlerdir -ağaca kulak verin, o sizinle konuşa­ caktır- rüzgarın hangi yöne estiğini anlayıp ona göre ha­ reket edenlerdir; onlar halimdir. Asl ında onlar asıl ma­ rifetli olanlardır, çünkü h ayatta kalmayı başarırlar. Strato sferi parçal amaya devam edemezsiniz . Eğer doğa müdahale etmezse, siz de benim köklerimin geldiği toplum gibi yaşamaya başlarsınız. Onlar, benim h alkım, şimdi çoktan unutulmuş çok çeli şkili bir yerde yaşar­ l ardı : Lemurya'da. Çelişkili diyorum, çünkü h alkım yer­ altında yaşardı, diğer bütün hayvanlar ise yeryüzünde . . . Eğer doğa müdahale etmezse, gün eş ı şığı altında yürüyemez olacaksınız. Önümüz deki yılda bile ve onu takip eden yıllarda da ciltlerini güneşe gösteren insan­ ların derilerindeki yaralarda büyük artı şlar olacak. Niye bu ülkede? Çünkü, tam üzerinizde bir delik belirdi. Şimdilik küçük ama genişliyor. Eğer bu kontrol altına alınıp durdurulamazsa dünyayı yeraltında kalan bir seç­ kinler tabakası yönetecek, işçiler ise yeryüzünde kala­ caklar, sizin hayattan nasibiniz de bu olacak. Ama bunlar 88 Cesaret ve Fazilet Gerekiyor gerçekleşmeyecek; çünkü Yüce Tanrı'nın avucunda tut­ tuğu gelecek buna benzemiyor. Fırtına Geliyor, Sağ Salim Atlatabilmek İçin İçinizde Cesaret Ve Fazilet Taşımalısı nız Bu sözlerin h arekete geçirdiği sizler! Bir şeyi hatır­ l amanızı i stiyorum. D eği şmemenizin tek sebebi, bilinme­ yende neler olduğundan ve orada size n eler ol acağından korkmanızdır; çünkü bilinmeyen tanımlanamaz. Bu de­ ği şiklikten asla korkmamalı sınız. Ama , fı rtı n a geliyor ve gerekli deği şimi göstererek fırtınayı atlatabilmek için cesaretinizi toplamalı ve içinizde zaten var olan azileti­ nizle h areket etmelisiniz. Bütün bu değişiklıkler sadece ekonomik düzeyde değil, h ayatta kalabilmeniz için de çok uygundur. Hamburger satan yerler her z aman h ambur­ gerle dolu olacak ve raflarda da her zaman bir yığın ek­ mek bulunacak, öyle değil mi? Seçebilirsiniz. Eğer bayat­ sa atın gitsin, nasıl olsa arkası gelir! Öyle değil mi? Ha­ yır. . . çünkü artık yiyeceklerin yaşam modeli deği şmek­ tedir. İki ateş arasında kalmışa benziyorsunuz. Ben ol sam doğanın tarafına geçerdim. Öteki çok zevkli görünüyor, orası konor ve rah atın tarafı dır ... kutunun tarafı ! Kartın tarafı ! Görünüşte dah a rahat bir h ayatın aracıdır bu kart da. Ama bilmenizi isterim ki, gelmekte olan zor zaman­ lar içi n hala ümit vardır. Bu yüzyılın sonunda h ala bir dünya olacaktır. Ama bu dünyada Gri Adamlar bulun mayacakl ar; özgürlüğe kavuşmak i ç i n gerekli n itel i kl e ri n i kul l a n m a m ayı seçenler de bulunmayacaklar. Bu dünyada, Tanrı'nı n köklü değişim yapabilecek varl ıkları ol arak isimlendi­ rilen ve seçilen kişiler bulunacak . Bu sözleri okuyanla­ rın çoğu bütün bu zamanları göreceklerdir. Peki, şimdi, bütün bunl ar için ne yapmayı düşünü89 Tiranların Son Valsi yorsunuz? Evet, bir kez daha söylüyorum, geleceğiniz ter­ cihlerinize bağlıdır, bunu da siz yapabilirsiniz, ben değil. Size seçenekleri belirtebilirim ama seçimi siz yapmak zo­ rundasınız. Nasıl sizin yerinize büyüyemezse�, sizin ye­ rinize seçim de yapamam, bunu kendi başınıza yapmak zorundasınız. Ama önünüzde seçenekler olacak, bunların farkın a varacaksınız . Gelecek günlerde bu seçenekleri, şimdiye kadar hiç olmadığı şekilde fark edeceksiniz. Bunlar ne korkunçturlar ne berbat ne de kötü -sadece seçe­ neklerdir. Bunları korktuğunuz için değil, h ayatta kala­ bilmek için topladığınız bilgil ere dayanarak yapmalı­ sınız. Anlıyor musunuz? Çiftçiler Komploya Kurban Olunca Sizi Kim Besleyecek ? Eğer bir kentte yaşıyorsanız, olduğunuz yerde kal­ mayı seçebilirsiniz. Eğer kenti terk etmemeyi tercih eder­ seniz, sizden yapmanızı i stediğim şey şudur: Eğlenceye harcayacağınız parayı alın ve onunla çok miktarda yiye­ cek maddesi ve su satın alın. Eğer kentte kalacaksanız, sizden h azırlıklı olmanızı i stiyorum. Mutlaka yiyecek maddesi bi riktirmelisiniz. Bunları şeamet h aberci si olduğum için söylemiyorum, bunlar gerçektir. Çiftçileri­ niz kendilerine kurulan komplolara kurban giderlerse sizi kim besler? Onların yetiştirdiği yiyecek maddeleri, başka ülkeleri zenginleştirmek uğruna tarlalarda çürü­ meye bırakılmıştır. Satın aldığınız yiyecekler kendi çift­ çilerinizin değil, başka ülkelerin malıdır. Sizi kim besle­ yecek? İklim değişikliği bütün dünya için geçerlidir. Bir Toprak Parçası Bulun Ve Onu Sevin. O da Sizi Sevecektir Eğer kendinizi korumak istiyorsanız ve bir 90 kentte Cesaret ve Fazilet Gerekiyor yaşamaktaysanız, bulunduğunuz yerden taşının. Bu seçi­ mi, yapmanız gereken en öneml i şey o lduğunu h issedi­ yorsanız yapın. Kendinize bir toprak p arçası bulun ve onu sevin, o da sizi sevecektir. Orada yuvanızı kurun, sa­ ray da olsa olur, kulübe de . . . Evet, bir ağaç altında bir kulübe . . . Kendi toprağınız üzerinde olduktan sonra hiç ark etmez. Bunu özgürlüğünüzü kazanmak için yapın. Ya µzerinde Tanrı 'ya İnanıyoruz yazan dol arlarınız? Önümüzdeki günlerde altına yatırım yapmalı sınız. Altın üç bin yıldır alışveri ş (trampa ) si stemi olmaya devam etmiştir. Ve en sonunda kağıt paradan tek kart sistemine geçildiğinde, özgürlüğünüzü satın almak için kullanabi­ leceğiniz tek araç altın olacaktır. İlk büyük düşüşten sonra borsa toparlanacaktır, bir­ çok kişi de vergileriniz üzerin den kazanç sağlayacaktır. Seçkinler hakkında bir şey öğrenmenizi i stiyorum. On­ lar vergi ödemezler. Bir şey daha: Onların dolarları gü­ venli yerlere yatırılmıştır. Onlar şimdiye kadar hiç ver­ gi ödememişlerdir. Ama şu anda göründüğüne göre siz ödeye ceksiniz. illüzyonlar içinde Oynanan Oyun B öylece, büyük düşüşten bazı kimselerin kar etme­ siyle, borsa çok iyi ve tercih edilecek bir yatırım aracı gibi görün ecek, ama kazanç sizin sırtın ızdan yapılacaktır! Bunu anlamanızı istiyorum. Sermayenizi bu göze görün ­ mez şeylerden çok daha iyi şeylere yatırabilirsiniz. Çün­ kü, kumar oynarken h ayali şeyler üzerine oynamaktası­ nız ve bu illüzyonların iplerini başkaları çeker. Gelmekte olan günlerde size güç verecek olan, elle tutulur şeylerdir. Özgürlüğünüz ve kendinizi güçlendi rebilmeniz, gelecek bütün çalkantılar içinde bile daima sizi n olarak kalacak bir toprak parçasına sahip olup olmamanıza bağlıdır. O to­ prak üzerinde, içinizdeki Tanrı'nın da in ayetiyle b ir 91 Tiranların Son Valsi sığınak bulacaksınız ve gelmekte olan bütün olaylardan sağ salim geçirileceksiniz. Elle tutulur şeyler. Toprak. Bereketli toprak . . . Aslın­ da hiç kimse toprağın gerçek sahibi değildir. Onu ancak kullanabilirsiniz. Bu deneyiminiz sırasında eviniz, yu­ vanızdır. Siz kullandığınız sürece orada bulunur. Sizi güçlendirir. Sizi besler. Sizi yaşatır. Altınınızla da borcu­ nuzu ödersiniz, böylece kimse size sahip olamaz. Yiyecek maddelerinizle de hayatta kalırsınız ; çünkü giderek her şey karmakarışık olacak. Akım kesikli olacak ve her an bir şeyler olabilecek; çünkü bu günden itibaren karmaka­ rışık bir dünyada yaşayacaksınız -doğa savaş ilan etmiş­ ti r . . . Gri Adamlar ç abalamaktadırlar. Planlarını gizli tutmaya gayret ediyorlar ama gerçeği söyleyenden Tanrı razı olsun! Ramtha'nın adını bile duymamış olan birçok kişi de gerçeği söylüyor. B azı insanlar da uyanmaktalar. Ge lecek bütün değişikler esnasında yiyecekleri niz sızı kuvvetlendirsin. Son günlere gelindiğinde bu ülke artık radikal bir ülke olacak. Radikal bir ülkenin radi­ kal in sanları kendilerini köle yapanlara karşı ayakla­ nacaklar. Bu ülkede bunlar olacak. En önemli mesaj da Kuzeybatı'dan gelecek. Savaşı kim kazanacak? Aydınlığın tarafı. Kaderde yazılmıştır. Seçim böyledir. Doğa, ışıkla uyu m halinde­ dir. Güçlenmek, kendi gücünüze sahip olmak, kendi top­ rağınıza sahip olmak, bedeninizi kuvvetlendirmektir. Güçl enmek, yücelmek ve başkalarının ihtiyaçları na ce­ vap verebilmektir. Bunun yanlış bir tarafı yoktur. Size önerim, canavarın işaretini, z immet kartmı almamanız­ dır; yine de ne i sterseniz onu yapmayı seçebilirsiniz, seç­ me iradesi sizindir. Henüz, dünyanızda mutlak yasa ha­ line gelmedi fakat kurnazca o noktaya doğru yönlendiril­ mekte siniz. Bu ne kadar zaman alır? Dünya para sistemine bağlı bütün ekonomiler çökmelidir ki zimmet kartı bir çare gibi 92 Cesaret ve Fazilet Gerekiyor gösterilerek teşvik görsün. Şu anda görüldüğüne göre, ser­ vetin izi ve aslında yüceliğinizi koruyabilmek, güçlendi­ rebilmek için en az dört yılınız var. Önümüzdeki yıllar­ da dolar ile alışveriş yapabilir ve kendiniz için mutlak özgürlük sağlayabilirsiniz. Ç ünkü, şu anda dünyayı yö­ netenlere göre, hedeflerine erişmeleri için en az dört yıl gereklidir. Dört yılda çok şeyler olacak! Gelecek günler? Ekonomiden ve nasıl olduğundan söz ettik. Dünyadan, olacak değişikliklerden ve bunların nedenlerinden söz ettik. Biraz da seçimden ve sizin nasıl yüce varlığınızla seçim yapabileceğinizden söz ettik. Size "Ü mit vardır!" dediğimi h atırlayın. Evet! Size "Seçenekler vardır" dediğimi h atırlayı n ! Özgür in sanlar o l arak gerçek anlayışa erişmi ş olanl arın olağanüstü seçenekleri vardır. Mutlak özgürlüklerine sahip olarak kendi topraklarında yaşayan ve dışarıdaki geniş ekono­ mik topluma bağımlı o lmayanl arın birçok seçenekleri vardır. Bu kitabı okuyanlardan başka birçoğunuz da bu bil­ gi lere sahipsiniz. Ülkenizden başka ülkelerde de bun­ l arın farkında olan birçok kişi vardır. D ünyanın en bü­ yük ekonomi dehalarının ken di çiftlikleri , kendi kuyu­ ları olmasının ve paralarını altın ve gümüşe yatırmış ol­ mal arının nedeninin salt garip bir alışkanlıktan mı kaynaklandığını sanıyorsunuz? Onlar acaip birinin ola­ cak şeyler hakkındaki söylediklerini di nleyecek zavallı insanl ar mıdır? H ayır ! Onlar, olacakların arkı ndadır­ l ar, şimdiden önle mlerini almışlardır. Gri Adamlar'ın n ereye gittiklerini sanıyorsun uz? Onlar dağlarda yaşı­ yorlar. Oralarda sığınakları var. Elbette sarayları da var ama güven li yerleri de var. Onlar, başarısızlık olan ağını daima göz önünde tutmazlar mı sanıyorsunuz. Evet, onlar çok iyi hazırlanmışlar gerçekten . . . Öyleyse bu, b ir yerlerde birtakım spiritüali stlerin acaip bir varlığı izlemelerinden ibaret bir olay mıdır? Hiç de deği l ! İnsanlık bu egoların yükselişinden dolayıdır ki 93 Tiranların Son Valsi toprağını terk etmiş, büyük kentlere dolmuş ve bu sahiple­ rin kölesi haline gelmiştir. İnsanlık kendi ürününü ve yiyeceğini yetiştirmek ve hasat etmekten, yiyeceğini depo etmekten daha yeni vazgeçmiştir. Gününüzde bütün ola­ naklar göz önüne alındığında, yiyecek depo etmek saçma gibi görünüyor. Ama akıllı iseniz yaparsınız. Akıllı kişi­ lerin pek çoğu ise ne beni biliyor n e de sizi; birçoğu çok iyi eğitim görmüş ki şilerdir ve gelecek n eler getiriyor ar­ k ı n d a d ı rl ar. Evren Niçin "Hey Uyanın!" Demedi ? Yalnız değil siniz. Öyleyse niçin evren size "Hey Uyanın! " demedi. Gerçekten de büyük ve ı şıklı uzay ge­ milerindeki k arde şleriniz niçin i n sanlarla konuşmadı­ lar? Niçin Tanrı, o Büyük Düşünce sizinle konuşm adı? Niçin herkes susuyor? Artık ses sizlik uzun sürmeyecek. Tanrı sessiz kalmıştır, insanoğlunun kendisine verilmiş irade si vasıtasıyla, olan bitenleri -insanlık dramını- ya­ şamasına ve üzerin de düşünmesine izin veri l m i ştir. Böylece, eğer işterseniz tekamül edip yeniden Tanrısal­ lığınıza kavuşabilecektiniz. O izin vermiştir -izin ver­ m i ş t i r. Uzayın Sesi Olduğunu Düşünün! Büyük Düşünce hiçbir şeyi seslen dirmemiştir -uza­ yın sesi olduğunu düşünebiliyor musunuz? Melekleri duy­ muş sunuzdur. Pek çok deği şik melek vardır. Bazıl arı daha yüksek titreşim seviyesindeki daha yüksek en erj i kütle si taşıyan varlıklardır. Öte yandan b u dünyanın halklarına görünerek onlara mesajlar getiren ve onları galetten kurtarmaya çalışan eski m elekler vardır. Bu m elekler büyük gemilerle gelmi şlerdi. Onlar ışıklı ge94 Cesaret ve Fazilet Gerekiyor milerde gelen ı şıklı şekillerdir, artık semalarınızda on­ ları daha sık göreceksiniz. Bu Ev rendek i Tek Muhteşem Varlığın Siz Olduğunuzu Sanıyorsanız Sandığımdan da Daha Dar Görüşlüsünüz Demektir Daha çok in san bu varlıklarla temas kuracak. Daha çok ve. daha çok. Onlar vardır. Orada oturup d a evrendeki tek muhteşem varlığın siz ol duğunu düşünüyorsanız, sandığımdan da daha dar görüşlüsünüz demektir. Eğer, S amanyolu'ndaki on milyar güneş içinde -ki bu güneş­ lerde ne evrenler vardır- bulunan dünyanızın, insanlık dramının oynandığı tek sah ne ol duğunu düşünüyorsanız bu cehaletiniz gelecek günlerde sizi büyük şaşkınlıklara düşürecek demektir. Onlar Za manın Akışını Başardılar Değiştirmeyi Orada, yukarıda, in san zekasına m alik kız ve erkek kardeşleriniz var. Evet, onların görünüşü sizinkinden arklıdır. Çünkü onların çevreleri farklıdır. H atırladı­ nız mı? M avi güneş ve yeşil yok! Farklı sistemler vardır ve çevre in sanoğlunu değiştirir. Bu onları daha çirkin ve­ ya daha az sevgi dolu yapmaz. Bu onların ruhu olmadığı anlamına da gelmez, çünkü ruhları vardır. Bu varlıklar sizin tekamülünüzde büyük bir rol oynamışlardır. Hatır­ layın, sizin zamanınız çok yavaş akar. Onlar kendileri­ ne uygun olarak zamanın akı şını değiştirmeyi başardı­ lar. İşte Süperbilinç'te bekleyen zeka budur. Bu varlıklar burada neler olup bittiğini çok iyi bili­ yorlar. Dünyanın dokusunun tahrip olduğunu çok iyi bili­ yorlar. Stratosferin durumunu biliyorlar. Her şeyin far95 Tianların Son Valsi kındalar. Niye arkında olmak zorundalar? Çünkü onlar sizin kardeşlerinizdir ve sizin babanız onların da babası­ dır. Geçmi ş uygarlıklarda görünen m elekler onlardır. Kutsal kitapl ardaki bilgileri, vahiyleri , İfşaat'ı getiren meleklerdir onlar. Evet, onlar peygamberlerin ruhlarını h arekete geçirerek konuşmalarını sağlamışlardı. Bütün ülkelere yardım ettiler. Sadece İbrahim ve h alkına değil, ondan öncekilere de, ataletten kurtulup tekamülünü sür­ dürebilmesi için tüm insanlığa yardım ettiler. Gelip Hepinizi Toparlayıp Başka Bir Yere Götürmeyece kler Sizi kurtarmak i çin burada bulunmuyorlar; size yar­ dım etmek için buradalar. Gelip hepinizi hop diye toparla­ yıp b aşka bir yere götürmeyecekler. Bunu niye yapmak i stesinler ki? Onlar da kendi çevrelerini düşünmek zo­ rundalar! Bu bir gerçektir.Siz kendinizinkine n e yaptınız baksanıza! Sizi götürüp kendi çevrelerine salarlar mı hiç? Dünyanın kurtarılmasına yardım için burada bulu­ nuyorlar. Onlar dünyanın h areketiyle uyum i çindedir­ ler. Onlar aynı z am anda önleyici olarak burada bulunu­ yorlar, egonun büyük gösterisini önlemek i çin . . . Tanrı­ 'nın köklü değişim yapabilecek güçteki birkaç varlığına açılan savaşı durdurmak için buradadırlar. On ların ate­ şi göklerden inen bir akrep gibidir. Özgürlüklerinin ça­ lınmasına ve sonuçta köleleşmeye göz yum m ayanlara yardım ve boşluğu çökerteceklere baskı yapmaya geldiler. Onlar sizden yanadırlar. Her Şey Bitti! Onlar dünya ve onun hareketiyle uyum içinde çalışı96 Cesaret ve Fazilet Gerekiyor yorlar. Ekonominin baskı altında tutulması ve sonunda tüm dünyanın köleleştirilmesi sürecini değiştirmek için buradalar. Onlar şimdiye kadar hiç ama hiç kim senin duymadığı bir ses için çalı şırlar. Tanrı'nın Sesi için. O ses en uzak yıldızdan ve uzay sandığınız vizyonun da ötesinden, evrenlerin bütün katlarından, her şeyden ge­ lir . . . ve şimdiye k adar h i ç söylenmemiş sözleri söyler. Der ki: "Her şey bitti! " Zamanın Sonu Bu sesle birlikte ego artık açığa çıkar. Evet, sonsuz­ luk boyunca var olmuş bulunan -ve Tanrı vergisi olan­ irade, deği şiklik yapma gücü, seçim yapma h akkı artık m evcut olmayın ca, i n san lığın geli şmesi nasıl devam edebilir? Anlamıyor musunuz? Tercih hakkınızdan vaz ­ geçince -daha doğrusu artık tercih hakkınız bulunmayıp köle olunca- zaman da sona erer. Hatırlayın , zaman, ya­ ni gerçekleşen kader, tercih e ve şimdi yaşanan kolektif tutuma dayanır ve geleceği garanti eder. Gelecek, tercih h akkı ndan yoksun ise ve insanlık, gücünü bütünüyle yitirmiş bir insan yığınına dönüşmüş­ . se, artık insan ruhu, in sanlık dramı tekamül edebilir mi? Seçimsiz bir hayat neye benzer? Ya seçimsiz tekamül neye benzer? Tanrısal özünüz n eyle şenlenir? Ruhunuzun zapt edilmez özgürlüğüne ne olur? Ruh nasıl tekamül edebilir? Canını terk ettikten sonra geri geldiğinde, gücünü tama­ mıyla yitirmiş bir h alde mi olacaktır? İşte zimmet kartı­ nın anlamı budur. Kartın kendi sinde şeytani bir taraf yoktur. O sadece bir araçtır. O sizin ihlal edilemez özgürlük h akkınızı e­ da ettiğiniz bir aracıdır. Bu hak, sizin yaşayan, canlı bir birey olmanız için ve sonsuzluğun kucağında hep yücel­ m eniz i çin gerekli olandır. O zaman, zaman biter. Za­ manın bitmesinin ne demek olduğunu anlıyor musunuz? 97 Tiranların Son Valsi Zaman deği şiklikle ilgil idir. Tekamül ile ilgilidir. Zaman yoksa, tekamül de olmaz. Bununla birlikte, za­ man ve tekamül bfrdir ve aynı şeydir. Onlar beraberce akarlar, yan yana var olmalıdırlar -yaşam yani sürekli­ lik (sonsuzluk) için. Artık tekamül etmiyorsanız ve kart denen bu aracı almaktan başka seçeneğiniz kalmamışsa, birey olma h akkınızdan ve gerçekleşen kaderinizden vazgeçmeyi seçm işsiniz demektir. Anladınız mı? Özgürlük Olmayınca Toprak ya da İş Neye Yarar? Pekala öyleyse -bu öğreti de giderek daha batıcı olu­ yor- büyük kardeşleriniz ne yapmayı planlıyorlar? İçi­ nizden çok az sayıda insana sürekliliği seçme h akkı ver­ meyi mi? Onlar için örs ve saban nedir ki? Özgürlük yok­ sa toprak ya da iş ne iade eder? Hiçbir şey . . . Bu dramı yaşamakta olan insanlık, kendi içindeki Mesih 'in muaz­ zam potansiyelini ve insanoğlunun -erkek ol sun, kadın ol sun-asaletini henüz anlayamamıştır. Daha ego olma­ dan neler yapabileceğinizi anlamadınız. Sınırlandırıl­ madığınızda n asıl olabileceğinizi dah a anlamadınız. Bu­ nun için müdahale var, bunun için doğa harekete geçmek zorundadır. Bunun için onlar size yardıma geliyorlar. Aslında şu an da bildiğinizi biliyor musunuz? Bilme­ den seçimler yaptığınızı biliyor musunuz? Bu kitap bun­ l arı anlatıyor. Bu kitabı okuyarak tercih yapmanızı sağ­ l ayacak bilgileri kazanıyorsunuz. Eğer aracı, yani kartı alırsanız, ruhunuzu satmış olacaksınız. Kartı reddeder­ seniz dünyanın n imetleri nden yararl anarak y a ş ar­ sınız, dünya, sizi yaşatır. Bu tercihi yapmakla bilinecek­ siniz; gelecek günlerde büyük kardeşleriniz bile sizi böyle tanıyacaklar. 98 Cesaret ve Fazilet Gerekivor Eğer Araç Olmazsa Yeni Dünya Düzeni reketlerinizi izleyemez. Bunu Düşünün! Ha ­ Size asla bir nükler savaş olmayacağını söyleyebili­ rim. Doğrudur. Gri Adamlar bile bunu göze al amazlar. Her şeyin hakimi olmak istiyorsanız, her şeyi havaya uçurmanın bir yararı olmaz. O h alde ateş günleri geliyor denince ne anlamalıyız? Ateş . . . B u daha çok gezegen inizdeki değişikliklerle i lgilidir. Dünyanın yüzeyinde, kon trol altına alınama­ yan yangınlar olacak. Evet, geliyorlar, şimdiden başladı­ l ar, devam edecekler. Bunun anlamı n edir? Radikal bir ulusun, radikal birkaç ferdi çıkıp da, "Yeter artık! Biz bunları yapmayacağız!" dedikleri andan itibaren bu ül­ kenin kendi toprakları üzerinde ilk kez bir savaş çıka­ caktır. Bu savaş nükleer tehditlerle sürecektir. Ne de olsa oyunc aklar o nl arın ellerinde . . . Gri Adamlar tehditlerini savurdukları anda d a o ses duyulacak: "Her şey bitti ! . ." 99 Tek Bir işi Herkesi Etkiler G öklere bakacak ve hayalinizde bile canlandıramaya­ cağın ız bir donanma (armada) ile karşılaşacaksınız. O, tercihlerini yapanların tarafındadır, kim olduğunuzu bi­ liyorlar çünkü. Ve insanlık dramının kahramanları or­ taya çıkacaklar. Onların birçoğu h alen burada (toplantı­ da) bulunmayanlar arasındadır. Başk a yerlerde bulunu­ yorlar şu anda. Onlar bunu kendiliklerinden bilirler. Bu­ nun arkına varmasını bilmişlerdir. Korkularını aşmış­ lardır. Bilirler. Bilinirler. B aşka ülkelerde de bilenler vardır. Nasıl anladılar? S adece biliyorlar. Çünkü, Var­ lıklarındaki Tanrı, cesaretle yaşamayı bilen O Varlık, onlara göstermiştir. Bilirler. Bu kitabı görenler dışında da çok, pek çokları var. Pek çokları. .. Yılında Dünya Yeniden Benim Bildiğim Dünyaya Benzeyecek 2042 O halde ne olacak? Kardeşleriniz, stratosferi temizle­ menize yardım edecekler. Nası l yapılacağını biliyorlar. Hareketlerinin ve h ava koşullarının stabilize edilmesi ve yeniden tohumlandırma sonucunda, 2042 yılında Dünya, benim bildiğim zamanki h aline benzeyecek. Her yand a verimli v e yeşil alanlar olacak, gökler mavi, sular terte­ miz olacak; bu, dünyanın kaderidir. D ünya kendi kendi­ ni iyileştirecek. Şimdiden başladı bile. Kaderinin yolun­ da ilerliyor. Durum böyledir. Yasa budur. 101 ianların Son Valsi O Dönüyor Göklerden gelecek olan ordua birlikte O da dönü­ yor; Yusuf oğlu Yeşua da. Evet, İsa, Gerçekleşen Mesih hala yaşıyor. Çünkü o varlık, o k utsanmış varlık, Tanrı­ 'yı, in sanda yaşayan Tanrı olarak tezahür ettirdi. Bu ulu Mesih'le ilgili birçok inanç var oldu. Şimdi konumuz bu değil, sadece hal en yaşadığını b ilelim . Bu v arlık, onda yaradılıştan var olanın sizde de var olduğunu öğretmeye çalıştı . Döneceğini vaat etti. Dönüyor, donanma ile bera­ ber . . . O varhk, Yusuf oğlu Yeşua, tezahür eden T ann­ 'dır, melekler onun emrindedir; görünen ve görünmeyen varlıklardan söz ediyorum. Onları ark etmesi için ge­ rekli olan engin anlayışa, bilgeliğe sahip o lduğund an , si­ zin göremediklerinizi o görürdü, halen de görüyor. Aslında Mesih'in yeniden gelmesi,in sanda Tanrı­ ' n ın tezahür etmesi, yani insanın yaşayan Tanrı/Erkek veya Tanrı/Kadın h aline gelmesi demektir. Mesih, şey­ tan adı da verilen egoyu günahlarından arındırmak ve i n sanın ilahi planına devam etmek için geliyor -yarat­ mak, seçmek, yaşamak, sonsuzluğu güçlendirmek için . . . İkinci geliş, dışınızda bir şey değildir. O dışınızda değil, i çi nizdedir. Mah şer atlıları , içinizde savaş acak. İ çiniz­ deki Mesih'in savaşıdır bu; ileri çıkıp, hakkı olan yerini alacak ve insanın egosunu yenecektir. E gonuz Deccal­ 'dır. Deccal, dışınızda değildir. O da i çinizdedir. Savaş, böyle olacaktır, kendi M e sih'inizle, kendi D e ccal'ınız arasında. . . Ama, Yusuf oğlu Yeşua diye bildiğiniz varlık da geri gelecek. O ve diğer birçok yüce varlık da geri gelecekler, çünkü onlar zamansız bir akış içinde yer almaktadırlar. Bunu kimsenin ifşaatını müjdelemek, ya da kimseyi kor­ kutmak için söylemedik . Sadece olacakl arı söyledik. Yaşamın her yanından gelen ses bir kez: " Her şey bitti ! Bakın! Tamamdır!" dedi mi yepyeni b oyutl ar ortaya c1�acak ve i n s a n oğlu içindeki c e n netin büyüklüğü 1 02 Tek Bir Kişi Herkesi Etkiler doğrultusunda yaşama fırsatını bulacaktır. İçleri ndeki Tanrı 'nın Şanı İçin Yaşamış Olanlar Şenleneceklerdir Bütün bir donanma çoktan yola çıktı. Söylediim i­ bi göklerin izde onları daha . çok göreceksiniz. Bir gün de hepsi birden, tüm ordu göklerde görünecektir. İçlerindeki Tanrı'nın şanı için yaşamış olanlar, bunu görünce şenle­ n eceklerdir. Çünkü, daima içlerinde olduğunu bildikleri şey ortaya çıkacaktır. Daima hissettikleri ve var olduğu­ nu düşündükleri varlık -içlerinden konuştukları, görün­ meyen Tanrı- kendini belli edecektir. Ya Tanrı'nın, birinin h ayalinde yarattığı bir şey ol­ duğunu düşünenler? Tüm Yaşam'ın Sesi'ni, o son günler­ de gürlediği zaman işiteceklerdir. Son, Yeni'ni n başlan­ gıcı olacaktır. Bu değişiklik zamanlarında, tiranların bu hızlı val­ si sona erecektir. İnsan yaşamının bu son günleri -insan­ ları yönetmek amacı ile çıkarılan savaşlar ve ölümler­ bir daha asla tadılmayacaktır. Burada okuduğunuzu az da düşün seniz çok da, Gelecek Günler'in getirdikleri hepini­ zin hayatını etkileyecektir. Burada okuduklarınız yaşayan sözlerdir, yaşayan sözler gerçekleşir. Çevrenizde oluştuklarında, bunları fark edeceksiniz. Onlar sizi sevindirsin. Bu, üzüntü ve ümitsizliğin, savaş ve ölümün ve h astalığın sonu demek­ tir. Nefret ve kırgınlık bitecek. Ç ünkü bunlar egonun, Deccal'ın duygularıdır. Sizi çok sevdiğimi bilmenizi isterim . Tüm bunlar inanı lmaz gibi görünse de doğrudur. İnanılmaz. Uygu­ lanamaz... Kul l anışsız. "Rahat ı m ı bozuyor. " Ama sizi, ebediyen özgür kıl acak olan gerçektir. Egonuzun nasıl ayrılmaz bir parçanız h al in e geldiğini anlamanız ıçın ken di h ayatınıza bir bakmanız yeter. Egonuzun güç 1 03 Tiranların Son Valsi peşine düşmesinin sizin küçük özel dünyanızda ne gibi et­ kileri olduğunu bir görebilseniz yeter. Eğer bu etkileri kendi yaşamınızda açıkça görebiliyorsanız, dünya çapın­ da aynı olay niçin geçerli olmasın? Geçerlidir. Dinleyin, hepinize tebliğ etmek istediğim bir husus daha var: Sizler yücesiniz. Evet öylesiniz. Vücudunuzun artıkları bile yücedir, çünkü o da h ayattır. Hayatın hiçbir yönü bayağı ya da pis değildir. Yaşamak, 'güneşin doğu­ şunu görmek, dolunay altında düşüncelere dalmak bir ni­ mettir, büyük bir nimet. . . Ama şunu belirtmeliyim ki, yüce olduğunuz mesaj ını içinize, onu yaşayabileceğiniz yere ulaştırabilmek ve bunun için egonuzu geçebilmek çok zor bir işti. S ize öğrettim, sizi deği şik yönlere doğru a çmak, geliştirmek istedim. Ne yapmak gerekiyorsa yaptım. S izi içinde bulunduğunuz uyuşukluktan çıkarmak, silkele­ mek için gerekeni yaptım ki hepinizi etkileyen çok önem­ li bir şeyi görebilseniz . . . Size ilk h itap ettiğimde "Deği­ şim" ve "Gelecek Günler" h akkında söylediklerim kay­ da geçirilm i şti. O nlar gerçekleşti . Ş imdi söylediklerim de gerçekleşecektir. Şu anda görüldüğü kadarıyla olay­ lar, in sanların ya da doğan ın marifetiyle olacaktır, he­ n üz olmadılar ama geliyorlar. Siz Tercihlerinizin Bir Ürünüsünüz "Tanrı'yı seviyorum" ve "Ben Yüceyim" demeyi de­ n eyin . "Tanrı 'yı seviyorum" deyin ve bırakın bu cümle içinizde yankılan sın . Son suzluğun ı şığında, sizin yaşa­ mınız nedir ki? Sonsuzluğun ı şığında, yaşamınız olan şu bir nefeslik zaman içinde, şu birkaç anlık sürede tercih­ leriniz ne anlam ifade ediyorlar. Eğer, "Evet, dışarıda o ian aynı zamanda benim içimdedir ve ben yüceyim!" de­ seniz bu neye yarar? Siz tercihleri nizin bir ürünüsünüz ; bu çok iddialı bir cümle gibi görünüyor ama gerçek budur. 1 04 Tek Bir Kişi Herkesi Etkiler Söylediğim şeyler içinde -ki ben ancak yüzeysel ola­ rak değindim- yücelik b ah şedi l m i ş olanların değiştire­ meyeceği hiçbir şey yoktur. Bir an sonra Gri Adamlar­ 'dan üç tanesi -bu deyimi kullanmalıyım, çünkü çok uy­ gundur- aniden ı şığı görse, sadece bunlar bile planın geri kalanını altüst edebilirler. I şığın onlara da gösterilmeye çalışılmadığını mı sanıyorsunuz? Kesinlikle ç alışılıyor! Yasa koyuculara bu bilgileri göstermenin, deği şme­ leri için en ılımlı yol olduğu konusunda sanırım siz de aynı ikirdesiniz. Onlar da Tanrı'dır. Onlar da tıpkı si­ zin gibi yüce ışıkla h alk edilmişlerdir. Size kararlarınızı vermeniz için seslenmemiz de gerçekleşecek kaderdir. Size, şu anda görülenleri bildir­ mek, ikrinizi değiştirme h akkını tanımaktır. Anlıyor musunuz? Madem ki artık biliyorsunuz, bir şeyler yapabi­ lirsin iz. Bir tek kişi tümü etkiler. B u doğrudur. Bu insanlar, para konusunda sizi can damarın ızdan yakalamışlardır; bu da doğrudur. Ama onl arın sevilmediğini sanmayın. Onlar da seviliyorlar. Şu ana gelelim, şu anda size söyle­ diklerim bugün için doğrudur. Kentler sallanacak ve çö­ kecekler. İnsanlar tek bir bilinç altında sürüleştirilecek­ ler. Sindirilecekler. Dünya dönmeye devam edecek. Ne Kadar Yücesiniz ? Bi liyor musunuz, b i r a n sonra -ki b u gelecektedir­ bütün bunlar değişebilir? Kendi ihtiyaçlarınızı kendiniz sağlayacak kadar değişmeye istekli misiniz? Eğer bunun ne kadar gerekli olduğunu göremiyorsanız, insanoğlu­ nun, dünyayı tahrip etmelerine rağmen osil yakıtlardan vazgeçebileceğini nasıl düşün ürsünüz? Kendi yiyeceği­ nizi kendiniz yetiştirmenin gereğini görmüyorsanız, on­ ların h ırslarından vazgeçebileceklerini nasıl beklersi­ niz? Haklı mıyım? Evet! 1 05 Tiranların Son Valsi İnsanlık İçin Yapabileceğiniz En İyi Şey "Hayır, Teşekkür Ederim " Demektir D eğişmek büyük ce saret ister. Para, şöhret ve in­ sanlık için tarihi değeri olan bir şeyler yapmak üzere planlanmış bir geleceği reddetmek ce saret ister. Size şok etkisi yapabilecek bir şey söyleyeyim. İn sanlık için ya­ pabileceğiniz en iyi şey, " H ayır, teşekkür ederim ! " de­ mektir. Beklemiyordunuz değil mi? Okulda öğretilen ya da ailenizin ve sistemin sizin için programladığı şey bu değildi, öyle değil mi? Peki, yarın n e olacak o h alde? Bu bilgiler birçokları­ nın geleceğini etkileyecektir. Gelecek ancak yaşanan an­ larda belli olur. Ne dereceye kadar ı şığı gördünüz, bilgi edindiniz, anlayışa kavuştunuz ve durumu fark ettinizse, uyanmak ve hayatta kalabilmek şansınız da o derece az­ la olacaktır. Kumsallarda uzanıp kalmış balıklara bakın. Size ne söylüyorlar? Ağaçlara b akı n . Neden ölüyorlar? Uyan­ manız için bir an bile yeter. D ah a çok insan uyanırsa, bütün dünya da bir an sonra değişebilir. Anladınız mı? Kuşkusuz doğa .sizden yan adır; oradaki yaşama saygı duyup koruduğunuz sürece çok uyumlu bir ilişkiniz olur. Bir Tohum Ekecek Gücünüz Vardır Efendiler, sizi seviyorum, çünkü ben de sizlerden bi­ riydim. Şu anda, sözlerimi okuduğunuz sırada, size alı­ şılmadık denebilecek sözlerle hitap ediyorum. Kapıdaki bekçiyi kovun , egonuzu bir kenara itin, önyargılarınızı bırakın ve bu sözleri i şitin ! Kişisel gerçe­ ğinizi değiştirme, yaşamınıza sevin ç katma gücüne sa­ hipsiniz. Bir tohum ekme ve ekinin büyüdüğünü görme gücüne sahipsiniz. Farklılık yaratabilme gücüne sahipsi­ niz, tabii cesaretiniz varsa! 1 06 Tek Bir Kişi Herkesi Etkiler Bunu okuduğunuzda, sadece geleceğiniz h akkında bilgi sahibi olacaksınız. Neler olup bittiğini bilmek i sti­ yorsunuz. Neler olup biteceğini de bilmek istiyorsunuz. Bunları anlayabilmek i çin bu kitabı elinize aldınız. Bu cesaret i steyen bir i şti ama en büyük cesaret içinizdeki Tanrı' dan gelir, egonuzdan değil. Bu büyük cesaret, te­ kamül/doğa/yaşam dediğimiz ileriye doğru atılım ile mükemmel bir uyum içindedir. Ke ndinize bakabilmek büyük cesaret i ster. İçinizdeki ı şığı yaşayabilmek ve onu dünyaya doğru parıldatabilmek de cesaret ister. Bunu başarabilenler eşine az rastlanan varlıklardır. Ama bu kitabı okuyanlar içinde bu ı şığı yakacak kadar cesur ve nadir varlıklar vardır. Çünkü, bunu yapmayı istiyorlar. Vakar. . . Kölelikte vakar yoktur, hiçbir zaman da ol­ madı . Vakar ancak özgür ve yüce olan insana mahsustur. Vakarın anlamı budur. Yüce insan, sonsuzluk süresince kendi özel dünyasında vakarın ı elinden gelen en iyi şekilde yaşayabilendir. Sizi bu duruma başkaları getirmedi. Kimse i nsan­ ları bu şartlar içinde bulunmaya zorlamadı. Yavaş yavaş rahatlığın egemen olduğu bir duruma alı ştınız. Size bir güvenlik perdesi sağladığını sandığınız bir aldatmacay­ dı bu. Kişisel h ayatınızın sorumluluğunu yüklenmekten kaçınmak ve her şeye göz yummaktı. Sorumluluğu h ükü­ metlere, politikacılara, krallara, para tacirlerine, ban­ kerlere yüklemekti. O n lara, sizin dünyanızın nasıl ol­ ması gerektiğine karar verme gücü verdiniz. Eğer i şler yolunda gitmezse suçu onlara atabilirdiniz! Ama, h er şey siz 'inle ve kim olduğunuzla başlıyor. Yarattığınızı Bozabilirsiniz Yücelik, yani in sanın kendi kendisinin sahibi ol­ ması artık neredeyse yok olmak üzeredir. Soğuk ve katı gerçeklerin hakim olduğu bu dünyada bu kavram artık 1 07 Tiranların Son Valsi geçerli olmayan efsanevi bir düş haline gelmi ştir nere­ deyse. Yine de h er varlık için elde edebileceği en üstün şey değil midir? Yapışık bulunduğunuz yerden kopabilir ve ileri doğru atılabilirseniz, yaratmış olduğunuz bu durumu değiştirebilirsiniz. Bu da toprağınız üzerinde bir kulübeye sığın arak yaşamak ve kendi besininizi yeti ştirmekten geçer. Eğer bunun anlamı, önümüzdeki dört-beş yıl içinde özgürlüğünüzü satın almak ve haklarınızı koruyabilmek için altın biriktirmek ve elinize geçen her fırsattan fayda­ l anmaksa hiç durmayın . Size yardım edeceğim. Hayatınızdaki Sıkıcı Olan Her Şey Egonuzun Bir Tekrarıdır Bu, vakar ve gücünüzü geri almanız demektir. Bu, egonuzu değil, Varlığın ızdak i Tanrı'yı yaşamanız de­ mektir. Eğer bu, h ayatınızda ilk kez öne atılm anız ve saçınızı uzatmanız demekse hiç durmayın yapın ! Eğer bu, h ayatınızın sorumluluğunu ele almanız demekse, yapın ! Değişmek ye ileri atılmak demekse, atılın! Bu, hayatınızdaki sıkıcı her şeyin, egonuzun bir tek­ rarı olduğunu, zaten bildiğiniz bir şeyin tekrarı olduğunu anlamak demekse, an l ayın ! Ve ilerleyin! İddiacı Olmazsanız Deha Gündeme Gelemez Bu belki de h ayatınızda ilk defa olarak Varhğınız­ daki Tanrı'yı dil e getirmeniz ve gerçeği korkmadan h ay­ kırmanız anlamına gelebilir. Belki de bunları söylediği­ niz için herkes sizi küçümseyebilir, ama siz ilk kez kişi­ likli bir birey olursunuz! Bunun i çin de hiçbir şeyi eda et­ m eniz gerekmez. Tanrı aşkı için kimseye ihanet etmeniz gerekmez. Tanrı a şkı için, insan a kalleşlik etmeniz ge­ rekmez. Ama ancak i ddianızı cesurca ortaya koymanız 108 Tek Bir Kişi Herkesi Etkiler dehayı çağırır. Sizinle birlikte ilerleyen büyük bir ı şık var mı? Size fırsat veriliyor mu? Siz seçilmişlerden mi siniz? Ş ahsiyet­ siz kitleler seçilmeyeceklerdir, onlar tercih yapmamayı seçtiler çünkü. Bağışlamak Moda Olmayınca Kendi doğrunuzu yaşarken ne derecede maharet gös­ terebilirsiniz? Stratosferdeki deliğe çok kızıp , otomobili­ nize binerek ateşler ve gezmeye giderseniz bu ikiyüzlülük olmaz mı? Kendi doğrunuzu yaşamak, içinizde bulunan şeyin arkında olmak ve onu apaçık ortaya koyarak yaşa­ yacak cesareti göstermek, bunda ısrar etmekte maharet göstermektir. Aldırmazlığı adet edinmiş bir toplumda ter­ cihinizi yapmak ve iyilikte bulunmaktır. Belki de bağış­ lamanın moda olmadığı bir ortamda bağışlamayı tercih etmektir. Belki de size şöyle söylemek düşer: "Kendi gerçeğim içinde benim düşmanım yoktur. Çünkü benim gerçeğim­ de sadece Tanrı'nın şanı hüküm sürer. H er yerde bulu­ nan Tanrı'nın şanı içinde kötülük değil, sonsuza kadar sürecek iyilik bulunur. Bu benim gerçeğimdir. Ç ünkü, kötülük ve savaş insanların yüreklerinden kaynaklanır. Ben kendiminkinde bunları tercih etmiyorum. Benim düşmanım yoktur." Böylesine açık ve ce sur. Hayatın tüm dokumasına yansıyan bir gerçeği yaşamaktır bu. Spiritüel laf-ı güzaf da eğer hayatın ta kendisinin yürek vuruşlarında yaşan­ mıyor ve tanımlanmıyorsa kimseye yarar sağlamaz. Bir felsee size ancak bir sürü laf ve tekrar getirir. Bunun ma­ saya koyacağınız ekmekle hiçbir ilgisi yoktur. Dünyada­ ki tüm kristaller -sizde bir sürü olsa, onları taksanız, ye­ mek tabağı diye kullan sanız, üzerinde uyusanız, yanınız­ da gezdirseniz bile- h ayatta kalmanızı sağlayamazlar. 1 09 Tiranların Son Valsi Tanrı'yı tanımanızı da sağlamazlar. B u ki şi sel bir şey­ d-i r . Değişen her şey geçicidir. Ş u anda olmakta olan her şey bir an sonra deği ştirilebilir. İn san ırkı son zamanlar­ da hiçbir ideale sahip olmadı, sadece ikiyüzlülük h üküm sürdü. İ deal aslında hiçbir zaman sizin dışınızda bir şey olmadı, tam tersine siz kendiniz idealdiniz. Anlıyor mu­ sunuz? Size dediğim gibi, siz zaten tercih edilmiş olanı tercih ettiniz. Eğer şimdi değişiklik yapar ve başkalarının ap­ talca, saçma, inanılmaz, uzlaşılmaz diye nitelendirecek­ leri bir yaşam biçimini tercih ederseniz ve bu yaşam size özgürlük ve yücelik sağlıyorsa, sizi eleştiren karde şinizi bağı şlayın; çünkü onlar sadece, kendilerine sahip olanla­ rın duygularını yansıtmaktadırlar. Eğer, Varlığı n ız da bulunan Tanrı olmayı tercih ederseniz, Tanrı'nın şanını görecek ve şimdiye kadar hiç d uyulmamı ş o sesi duyacaksınız. Siz o lekesiz Mesih'in geri gel işini göreceksiniz ve onun gibi bir çoğunun da . . . Yeni Çağ 'ı göreceksiniz . Asıl göreceği niz Süperbilinç­ 'tir. Egonun ortadan kalkmasıyla beyin açıl acak ve geli­ şecektir. Korkunun kalkmasıyla ruh tekamül edecektir. Gözlerinizi kör eden sınırlamaların kalkmasıyl a da, daha önce algılayamadığınız boyutları ve ı şığı görebile­ ceksiniz. Beni bil e göreceksiniz. Bütün bunlar n e derece yakındır? B u andan itibaren borsanız sarsıntılı bir devreye girecektir. M utlaka düşe­ cektir, bu planlanmıştır, gündemdedir. Her zaman altın bulamayabilirsiniz. Eğer altın ala­ caksanız , elinizden geldiğince çabuk olun. Ne öderseniz ödeyin, onun gelecek günlerde özgürlüğünüzü satın ala­ cak araç olduğunu un utmayın . Ç al ı şanlara sesleniy orum : Ekonominiz deği şiyor, orta sınıf Amerikalı'nın umutlarının, düşl erinin ve is­ teklerinin çoğu gerçekleşemeyecek. Ama bunları gerçek­ leştirmenin daha üstün bir yolu var. Para aşkıyla değil, 1 10 Tek Bir Kişi Herkesi Etkiler içinizdeki Tan rı'nın sevgisi ve onları gerçekleştirme gücüyle onlara erişebilirsiniz ancak. Size yardım edile­ cektir. Eğer yiyeceğiniz yoksa, biriktirmenizi ön eriyorum. B unu yapmayı tercih etmeyebilirsiniz. Halen her yerde besinler yetiştirilebiliyor. Besin boldur, özellikle Kuzey­ batı bölgelerinde. Bundan yararlanmaya bakın, çünkü durum değişecek. Suya gelince -herhalde bunu okuyanlar içinde, susuz kalmanın ne demek olduğunu bir nebze ol­ sun tadanlar bulunduğunu söyleyebiliriz- en ön emlisi bu­ dur. Toprak da çok önemlidir. Eğer değişmeyi istiyorsanız ve ihtiyaç duyuyorsanız ve bunları temin edecek imkanlarınız yoksa, size yardım edilecektir. Eğer birbirinizi seviyorsanız yardım laşın ız. Eğer toprağınız yoksa ve kardeşinizin de yeterli toprağı varsa, sizin için de bir parça ayırmasını ondan i steyin ve orada bahçenizi yetiştirin. Bu gerçekleşecektir. Eğer bu konuda h i çbir şey bilmediğinizi söyleyecek olursanız, "dersler" gönderi­ size öğrenmenizde yardımcı olacak rim -tercihinizi yaptıysanız tabii . . . Ve eğer derseniz ki , "Bu hiç de benim umduğum ola­ n aklara kavuşacağım şekilde gelişmiyor," yine de sebat edin. Her şey geçicidir. Bütün dünya sizin olsun diye ru­ hunuzu kaybettiyseniz, ilahi tercih h akkınızı, size bütün dünya gibi gözüken ama aslmda öyle olmayan bir şey için sattınız demektir. Öleceksiniz. Son neesinizi verirken de en çok korktuğunuz şey başınıza gelecek, yani sizin olan şeye artık başkası sahip olacak. Anlıyor musunuz? Size şimdiye kadar Gri Adamlar ve dünyanızın tari­ hi ile ilgili bazı şeyler söyledim, bunlar çok derin şeyler değildi; önümüzdeki satırlarda çok dah a yüce şeylerden söz edeceğim. Ama, önce size şunu söyleyeceğim: Özvarlığınızda­ ki, Her Şeyin Sahibi olan Tanrı ile uyum içinde bulunan öyle bir enerj i yolluyorum ki sizlere, önemli tercihler yap­ m anız için elinizde k al an zaman zarfında, kendi gerçe111 Tiranların Son Valsi ğin ize uygun olan tercihleri yapabilin. Bu tercihlerinizle çok varlıklı olacaksınız, ama öyle bir şekilde ki bu varlık sizi satın alamayacak. Ne demek i stediğimi anlıyor mu­ sunuz? Sizin tabiatınızda kumarbazlık bulunur, ama ru­ humızla kumar oynamak kaybetmek demektir. Cesa rete Kucak Açarsanız Cesur Olursu­ nuz, Korkuya Kucak Açarsanız Korkak! B u e nerji sayesinde, ihtiyaçlarınızı karşılayabil­ mek için gerekli değişiklikleri yapacak itici gücü kendi­ n izde bulacaksınız. Ama önce tercihl erinizi yapmalısı ­ n ı z . B un ların k aynağı korku olmamalıdır. İçinizdeki Tanrı'dan k aynaklanmalıdırlar, doğru olan budur. An­ cak o zaman kurban olmaktan kurtulursunuz. B aşka n e türlü yaparsanız yapın , kendinizi kurban olmaya mah­ kum etmiş olursunuz. Korkudan nasıl kurtulunur? Tercihle. Korkmayı tercih edersiniz. Kurban olmayı tercih edersiniz. Cesaret sahibi olmamayı tercih edersiniz -bu kadar basit! Cesarete kucak açarsanız cesur olursunuz, korkuya kucak açar­ sanız korkak ! Her şeyden önce, biliniz ki sizi karamsarlığa düşür­ m ek i stemiyorum . Sizi sıkın tılar a sokmak değil eğit­ mek i stiyorum ki daha geniş bir anlayışa kavuşasınız böylece pencereden baktığınızda gelmekte olanı görebi­ lirsiniz. Şu anda dünyanızda gerçekten savaş yapılan tek bir yer var. Diğer bütün "savaş"lar düzmecedir, demokrasi i steklerini körüklemek, böylece savaş giderlerinin karşı­ lanması için borçlan m a ve sonucunda insan iradesinin satılmasını teşvik için çıkarılmışlardır. Şu anda birbi­ riyle gerçekten savaşan iki ülkenin i se böyle şeylerle h içbir ilgileri yok; onlar çok ilkel bir nedenle savaşı­ yorlar. 1 12 Tek Bir Kişi Herkesi Etkiler Bunları okuduğunuz sırada düşünmenizi i stediğim şey dünya ekonomisi ve stratosferdeki deliktir. Dünya­ nızda bunlar oluyor. Biz de burada bunları inceliyoruz. Bilmenizi istedim. Sizi sıkıntıya sokmak ya da olaylar karşısında küçük bir çocuk gibi sindirmek için değil, ol­ gunlaşmış bir ruhla üzerinde düşünün ve anlayın, bilgi­ siz kalmayın diye . . . Çünkü, onlar size her şey olup bitin­ ceye kadar hiçbir şey söylemezler. Size bu kitapla sadece birkaç "ders" yollamış oldum. "Ders" derken, bazı şeyleri görmenize yardımcı olan in­ sanları ya da bir fırsatı, bir vizyonu kastediyorum. Bun­ ların biri, başka yerde hayat olabileceğini kabul etmeyen­ ler için gönderdiğim bir vizyonduı . Ateş gemilerine, size görünmeleri için h aber saldım. Göreceksiniz onları. .. iki küçük ders. Korkularınızı size göstermedim; görünme­ yenin yardımı olmadan da yeteri k adar uğraşıyorsunuz onlarla . . . Tercihlerinizi de göstermedim, onları siz ken­ diniz yapmalı, kendi gerçeğinize kendiniz karar vermeli ve gideceğiniz yolu kendiniz seçmelisiniz. Şimdiye kadarki "dersler"oldukça z ayıftı, çok de­ ğildi. Ama, bu yolculuğun sonucunda geçireceğiniz de­ neyimler ve göreceğiniz vizyonlar unutulmaz olacaktır. Size bu kitapta tebliğ edilen şey, ara sıra ödünç aldı­ ğım bu sevgili bedenden gelen ce sarettir. Bu varlık (JZ Knight) bedenini ödünç vererek bu gerçeklerin açıklan­ masına izin vermekle büyük bir cesaret göstermektedir. Bunu yapmak çok cesurca, hatta cüretkar bir şeydir. Ama bu yuvaya (J.Z. Knight'ın bedenine) hiçbir zarar gelmeye­ cektir. Çünkü, bu yuvanın kapısında ben beklemekteyim. Kardeşlerim ve Tanrı'nın köklü değişim yapabi­ lecek birkaç varlığı, sadece bu bilgileri edinirlerse kim olduklarını ve şu anda n erede bulunduklarını anlaya­ bilirler. Burada verilen bilgiler ve bu bilgilerden doğan idrak ile tercihinizi, içinizdeki Tanrı'nın ve gelmekte olanın haşmeti yönünde yapabilirsiniz. Bütün bunları gözden geçirmek pek zor olmadı. Zor 113 Tiranların Son Valsi olan, sizin okuduklarınızla nasıl boğuştuğunuzu bilmek­ tir. Bu inanılmaz bilgiler karşısında -ki bazılarınız için sadece benim varlığım değil, söylediklerim de inanıl­ mazdır- gösterdiğiniz şaşkınlığı görüyorum . Bütün bun­ ların hiç de hoş şeyler olmadığını ve bunların gerçeğinize dahil edilmesinin n e kadar zor olduğunu biliyorum. Sizi bunlarla mücadele ederken gözlüyorum. Bilmenizi istediğim bir şey var. Söz konusu olan hangi durum olursa olsun, ileri atılabilmek için bir cen­ gaver gerekir, tıpkı içinizdeki öz b en liğiniz gibi. . . Biri sizi dövüşe davet edip de"Sen h içbir işe yaramazsı n ! " dediğinde, sırf çıtkırıldım olmak yüzünden havlu atar da bir kenara sinerseniz, kendinizi sessiz bir ölüme m ah ­ kum etmiş olursunuz. Ama siz, hepiniz işe yararsınız. Bu bilgileri gözleri­ nizin önüne serdiğimde, onlarla nasıl mücadele ettiğinizi görüyorum. Kimin acı çektiğini, kimin kızdığını ve ki­ min bunları tamamen anladığını biliyorum. Kimlerin anatik, kimlerin gerçekçi olduğunu biliyorum. Bunları okuduğunuz sıradaki çırpınışınızdan, bunl arın varlığı­ nıza nasıl şiddetli bir acı verdiğini görüyorum ama bir yandan da, hayatta kalabilmeniz için yapmanız gereken değişikliklere doğru sizi sevk etmesi için bu gerçekleri anlamanız gerektiğini de biliyorum. Bu, gidip de vatanınız için ölmekle h i çbir ilgisi ol­ mayan bir şeydir. Kaç kişinin vatanları için öldüğünü bi­ liyor musunuz? Aslında vatanları i çi n ölmele ri gerek­ mezdi. Başkalarının p az arlıkları, başkalarının yöneti­ mi ele geçirme hayalleri i çin öldüler. Bununla ilgisi yok. Dünyada neyin gerçek olduğu ve gerçekten özgür bir in­ sanın nasıl olduğu ile ilgili . . . Siz : "Ben özgürüm, banka­ da yüklü bir hesabım var. " diyebilirsiniz. Bu günlerde öy­ le mi deniyor? Banka h e sabı ! Artık toprağa gömmüyor musunuz? B ankaya veriyorsunuz demek -kesinlikle gü­ venli bir yere yani . . . 1 14 Tek Bir Kişi Herkesi Etkiler Şişmanlayın ve Namuslu Karınızla Yatağa Girin! D emek he r şeyiniz var, öyle m i? İhtiyar asker artık savaşmak istemeyince emekli olacak, iyi bir maaşı ola­ cak; artık şişmanlayıp n amuslu karısıyla yatağa girebi­ lir! B orcunuz da yok. Hemen h emen her i stediğinizi ya­ pabilirsiniz. Bunun özgürlük olduğunu mu sanıyorsunuz? Gerçek özgürlük, her şeyinize kendinizin sahip olması ve size hiç kimsenin sahip olmamasıdır. İnsanlar böyle ya­ şarlardı; çok uzak olmayan bir zamanda siz de yeniden böyle yaşayacaksınız. Bunu kavramakta güçlük çektiğinizi görüyorum, bu­ nun ömür boyu elde etmek için çalıştığınız rahatınız için ne demek olacağını kavramaya çalı şıyorsunuz. Şunu bi­ lin : H ükümetinizin size aydası yok, çünkü hükümet dışındaki başka güçlerce yönetiliyor. Bunun size çok acı geldiğini biliyorum. Sizi incitmek için gelmedim buraya. Ama, belki bu acı sayesinde, sonsuzluğunuz içinde devam edebilmeniz için gerekli tercihleri yapmak üzere si lki­ nirsiniz. Bunu arzu ediyorum. Bir iki "ders'', vizyon ve ateş gemilerinin görünme­ si dışında, bu kitaptan elde etmenizi arzu ettiğim şey bilgi­ dir. Size dünyanın durumunu işaret etmek ve bakmanızı sağl am ak için geldim, bu durumun n edenlerini anlat­ mak için geldim. Böylece, olaylar başlayınca, Tanrı'yı ve D ünya'yı suçlamazsınız. Fırtınalar gelip, dünya or­ tasından yarılın ca, kendinizi bir kurban gibi hissetmez­ siniz. Eğer bir şeyin kurbanı olduysanız, bilin ki o ceha­ letiniz ve batıl inançlarınızdır. Spiritüel gerçek, birtakım görünmeyen varlıkların ve acaip törenlerin malı değildir. Spiritüel gerçek her şey dem ektir. İ n sanın spiritüel gerçeği yaşam biçiminden ayırması ikiyüzlülüktür. İkiyüzlülük içinde yaşayanlar iki kişilikli y aşamaktadırlar. Böyle yaşayanlar, aynı bi­ çimi h e r yaşaml arında tekrarlarlar. Sonunda yaşamı 1 15 Tiranların Son Valsi sıkıcı bir deneyim olarak görürler; yine de tekrar tekrar, tekrar yaşarlar. ileriye Atılacak Cesaretiniz Varsa Arka­ nızdan İten Yel Olurum Bu bölümde size söyleyeceğim son bir şey var. Sizi gö­ rünmez alemde bile terk etmeyeceğim. Çünkü ben burada gerçeği h aykıran borazanını, söylemek zorunda olduğum şeyleri bir başıma dikilip söylüyorum. Çünkü ben, gele­ cek olayları atlatabilmeniz için hep yanınızda olacağım; her an ... Kimin sahtekar o lduğunu kimin o lmadığını bi­ l iyorum. İ çi nizden h anginiz karşı koyarsa -i ster ruhu­ nun esnek bir surette ayaklanması olsun bu, i ster bir an içinde tüm gerçeği kavramış olsun- ve ileriye doğru yürü­ meye cesaret ederse, ben arkasından iten yel olacağım. Size söz veriyorum. Bu kitabı, size bilgi verdikten sonra çekilip sizi kaderinizle baş başa bırakmak için meydana getirmedim. Bu çılgınlığın bir amacı var. O da bu zama­ nın i çi nden sağ salim geçmenize yardım etmek. Ama , kendilerine yardım etmeyi reddedenlere ben d e yardım e tmeyeceği m . İçinizde büyük bir güç taşıyorsunuz. Bir gün yukarı baktığınızda onun n e kadar büyük bir güç olduğunu an­ layacaksınız. B u büyüklüğü gördüğünüz gün, belki ken­ dinizin de ne kadar büyük olduğunuzu görürsün üz. Eğer " Ben, bunlara değer miyim?" diye sorarsanız, ben de, "Evet, değersiniz!" diye yanıtlarım. Ben sizi seviyorum. Sizi terk etmeye niyetim yok. Sizi çölün ortasına götür­ dükten sonra: "İşte burada kamp kurun ve yerleşin" de­ meyeceğim. Bunu söyleyen bir başkasıydı. Ben diyorum k i: " Eğer tercih ediyorsanız , güvenli bir yere gidin ve güvende olun, çünkü yüce şeyler gelmek­ tedir." Bütün bu olacaklar esnasında ben hep yanınızda olacağım. Bu kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman da sizinle 1 16 Tek Bir Kişi Herkesi Etkiler ve düşüncelerinizde olacağım. Ve en büyük düşüncenizde, yani uyurken sizinle olacağım ve size bu gece ve başka ge­ celerde, kendinizi anlamanızda yardımcı olacağım. Size kendinizle ilgili göstereceğim şeyler korkunç değil, bila­ kis harika şeylerdir. Bu kitabı yeniden elinize aldığınızda size bazı il­ ginç, basit gerçeklerden söz edeceğim. Bazı kısımlarını dah a önce okudunuz, bazılarını ise hiç yazıya geçirilmiş olarak görmediniz. Ama diyebilirim ki, b u bilgilerden birçok şeyi anlayabileceksiniz. Şimdi, okumayı bırakmanızı ve biraz dinlenmenizi öneriyorum. Ayrıca, şu anda öğrendiğiniz yeni bilgileri büyük bir h azla düşünmenizi öneriyorum. Bilgileri kendi kişisel bilgi deponuza, aklınıza yerleştirin. Ama en çok yüreğinize yerleştirin ve onları hissetmeye çalışın. Kız­ gınsanız, kendi kendinize bunun n edenini sorun. Kor­ kuyorsanız, n eden korkmayı seçtiğinizi sorun. Eğer i­ kirleriniz h ava kabarcıkları gibi yüzeye çıkarlarsa, on­ lara kucak açın ; beraberce bu ikirleri gerçekleştirecek ve k aderin akışı içine onları da dahil edeceğiz. Anl a ştık mı? 117 BÖLM II Vals Devam E diyor B u noktaya gelmeden önce istirahat etmiş olanlarınıza, uyurken sizin için neler yapıldığını anlatmak istiyorum. Birçoğunuzdan, uyurken gördüğünüz rüyaya daha dik­ katle bakmanız istendi. B azılarından ise pencereden ba­ karak bazı şeyler görmeleri istendi. Gözlerinizin önüne getirilen vizyonlar, h ayatı nızın gelecek günlerinde ola­ cak önemli şeylerdi. Onları h atırlamayabilirsiniz. Ama, ziyanı yok, ileriye bakmak ve görmek, beraberinde bir duyguyu taşır. Bu duygu güçlü ise genellikle uyandığı­ nızda unutulmuş olmasına rağmen, orada, h emen yüze­ ' yin altında durmaktadır. Yüzeyi biraz kazıyın, hemen h atırlar sınız. Kurban Edilmeye Tembel Yaklaşım Burada sergilenen sosyoekonomik sisteminizin un­ surları ol ağanüstü i sabetlidir, üzülerek söylüyorum ki pek çoğunuzda "kabullenme" eğilimi vardır. Çoğunuz, "gerçek" hayatın size getireceklerini kabull enmeye i s­ teklisiniz. Bu da sevgili okuyucular, kurban edilmeye karşı çok tembel bir yaklaşımdır gerçekten. Biliyorsunuz, ülkenizde, omuzlarına yüklenen sıkıntıları kabul etmeye istekli olan ve niçin böyle sıkın­ tıları olduğunu sormayan birçok kişi vardır. Kuşkusuz bütün dünyada böyleleri vardır ama sizi yakından ilgi1 19 Tianların Son Valsi lendirenler kendi ülkenizdekilerdir. Onlar pek çoktur. S ormazlar: "Niçin bu durumdayım" diye. Sormazlar: "Niçin bu durumda bulunmama izin veriyorum" diye. "Niçin, benim çıkarlarım için işlemeyen bir sisteme esir olup zincirlerle bağlanacakmı şım?" diye. . . Sormazlar. Niçin? Çünkü bilmek istemezler; eğer bilirlerse, kalkıp " H ayır!" demeleri gerekeceğinden korkarlar. Yüce insanlar; bir an bunu düşünün. Muhakkak ki, Tanrı denen O LAN, maymun aklına k anıtlanabilen bir kavram değildir ama kanıtlanamayan bir kavram d a de­ ğildir. Bütün bunlar, Tanrı'nın yüce zihninden akıyor; sizin zihniniz de onun yüce bir kopyasıdır. Olan'ın, Her Ş ey olanın ve Ebedi olanın, Sonsuz olanın . . . Siz onunla B İRsiniz; her şey aynı kaynaktan geliyor. Deha Bilinenin Değil Bilinmeyenin idrakidir Fizik bedeniniz çok müthiş şeyler yapma yeteneğine sahiptir. Beyniniz de daha çok bilgi edinebilir, daha bü­ yük düşünce rekanslarını alabilir, deha budur. Evet, de­ h a ! Deha, bilinenin değil, bilinmeyenin idrakidir. Her biriniz için deha, aklınızın büyüklüğünü ortaya çıkar­ makta yatar. Siz şimdi, sahip olduğunuzun ancak üçte bi­ rini kullanmaktasın ı z . Hayatınız Tutumunuzun Yansımasıdır Şimd i geriye dönelim ve insanoğlunun yüceliğine bir kez daha bakalım. Eğer bilinçli bir seçimle Yüce Tanrı'nın bir kopyası gibi davranıyorsanız, yani ken­ dinizi n Tanrı'nın bir m odeli olduğuna inanıyorsanız, gerekli araçlara sahipsiniz demektir. En parlak araç d a düşünceleri alabilme ve bunları duygusal olarak benim­ seyerek yaratıcılığa dönüştürme, şekillendirme yeteneği1 20 Vals Devm Ediyor dir. Kader, duygusal olarak benimsenmiş düşüncelerden ibarettir. Bunların toplamına da tutum (eğilim, bakış açı­ sı, davranış biçimi) denir. İ şte, h ayatınız böyledir. Yani, tutumunuzun yan sıması, şekillenmesidir. Yine de, önümüzde atalete doğru hipnotize edilmiş in­ sanlar var. Teknolojinin bütçelerine uygun fiyata satıl­ ması onları tembel yapmış. Yüce insanoğlu artık kendi adına düşünemiyor, ihlal edilemez h akkından vazgeç­ miş. Sizi farklı kılan, yüce düşünme ve seçme h akkınız­ dır. Bunun için yücesiniz! Sınırsız düşünceyi kavrama ve bunu uygulanabilir h ale getirme yeteneğiniz var. Siz bunu gerçekleşti rebilirsinizl Siz Tanrı'nın yüce amacısınız. Siz et ve kemikten yapıldınız, yargılanmaksızın bütünüyle seviliyorsunuz ; büyük bir lütuf olarak size kendi görüntünüz verildi -et ve kemikten kendinizi yaratarak daha yüce benliğinizi keş­ fedebilmenize izin verildi. Hepsi bu ... Ken dinizi, olduğu­ nuz h er şeyi sergilemenize izin verildi ; sadece düşünme sürecinde değil, bir yaşam sürecinde de . . . Eğer on u yaşa­ mıyorsanız sadece düşünmek neye yarar? Eğer yaşanmı­ yorsa bir hiçtir. Yoktur, sadece şekli olmayan düşüncedir. İn sanlık dramını gözden geçirirken toplumsal bilince ba­ kıyorum ve yetenekli zihinleri ve yetenekli bedenleri olan varlıklar görüyorum ama bunlar sülük gibiler. Başkala­ rının sırtından geçiniyorlar. İ sterlerse bireyselliklerini kazanabilirler. Ama, kendileri yapamadıkları için dün­ yanın onlara bakmaya mecbur olduğunu düşünüyorlar. Onlara bakanların bu işi sevgi ve vericilikle yaptık­ larını görüyorum. Bu sonsuza kadar bir fazilet olarak ka­ lacaktır. Ama, eğer siz bir deha olmaya bile muktedirken, başkasının zorlukla kazandıkların dan kendinize pay çıkararak yaşıyorsanız , o z aman dah a büyük bir uyuşuk­ luğa düşmüşsünüz demektir. Yaşamı reddediyorsunuz ama sadece var olmanızdan dolayı birilerinin size bakıp beslemesi gerekiyor. 121 Tiranların Son Valsi Demokrasi Tiranları Doğuruyor Bu ülkede orta sınıf denen şeye bakıyorum. Eğer bir orta sınıf olmasaydı cumhuriyet de olmazdı, bunu biliyor muydunuz? Demokrasiler tiranları doğurur. Cumhuriyet h alkın egemenliğidir. Orta sınıfınızın, demokrasi denen i deali desteklediğini görüyorum . Orta sınıfın hem zen­ ginleri hem de akirleri desteklediğini görüyorum. Ve or­ ta sınıfınızın , omuzladıkları yükleri taşımakla, h ükü­ metinizin onlara l ayık gördüğü her şeyi kabul ettiğini görüyorum . B u Ülkede Hiddet Olacak Vergi l eriniz yükseltildiğinde bu ülkede kıyamet kopacak. Evet! Çünkü h ala, zenginlerin yatırımlarından dol ayı daha da zengin olmaları için kendilerine yükle­ nilmemesi gerektiğini görecek kadar kişilik sahibi ve kızgın bireyler var. Ve hala, yaşamdan elini eteğini çek­ meyi seçen ve sokakları dolduran sürülere sizin bakma­ nız gerektiğini bildiren politik h areketlerin içyüzünü gö­ rebilen bireyler var; bazıları politik kurnazlıkların arka­ sına sığındığı ki sveyi görebiliyorlar. B azılarınız da bir borca köle olmanın içyüzünü göre­ cekler. Evet! İnsanlar, h ükümetin para bastığını zan­ n ediyorlar. H ayır, basmıyor! Siz, iyi niyetinizin mani­ püle edilmesinden doğan bir borcu ödüyorsunuz; bu ülkenin parçası bil e olmayan birilerine bir şeyler öde­ meye devam ediyorsunuz. Orta sınıfın tutumu bunu des­ tekliyor. B unun sonucu olarak siz, zenginleri onurlan­ dıran ve kitleleri besleyen bir demôkrasinin kurtarıcısı oluyorsunuz. Orta sınıf, bir cumhuriyetin mutlak eşit­ l iğin i temsil eder. Ama sizin demokrasinizde onlar yük taşıyan hayvanlar durumundalar ve siz bunu kabul edi­ yorsunuz! Kendi cehaletinizi kabul ettiğiniz gibi . . . Kendi1 22 Vals Devam Ediyor n i z i hep , var o l a n h ak l arınızı a s la k eşfetmemeye alıştırmışsınız. B unun özgürlüğün bedeli ol arak öden­ m e si gerektiği n e i n andırmışsınız kendinizi. D eğil ! Bu kölelik için ödediğiniz bedel aslında. Size bakıyorum, Tanrı'nın şanı olan sizlere ve n e görüyorum? Toplumu­ nuz, kuralları kabul etmeye ve belli kalıplar içine kısıl­ m aya öylesine alışmış ki, düşüncenin özgürlüğünü ve duygunun itici h areketliliği n i k a vram ayı b a şara­ bileceğiniz h alde, bu yeteneğinizi itiyorsunuz ve öyle bir toplumda yaşıyorsunuz ki eğer düşünebilen biriyseniz yüzünüzü herkes tanıyor. Böylelerin i, etralarındakiler hemen toplumdan dışlamak istiyor, h atta on lara iftira atıyorlar. Ken diniz olabilmenin bir bedeli var ama, bu bedel özgürlüğe giden tek yoldur. Böylece görüyorum ki, Tanrı et ve kemikte tezahür et­ tirilememiş durumda. Buradan b akıldığı n da kolaylıkla görülüyor ki, şarlatanlar, sahtekarlar, dolandırıcı ve ser­ seriler ve Gri Adamlar, para sistemi yoluyla dünyayı yö­ netme amaçlarına kolaylıkla erişebileceklerdir. Bu süreç esnasında da orta sınıfın belin i bükeceklerdir, zaten bu da en güçlü arzularından biridir. Çünkü bir orta sınıf mev­ cut oldukça, demokrasiniz ve cumhuriyetiniz ayakta ka­ l ac aktı r . Burayı iyice dikkatle dinleyin, ç o k önemlidir. Eli­ tizm, sırf var oluşunuzdan dolayı tehdit altındadır; sizin ortaya koyabileceğiniz güç tarafın dan tehdit edilmekte­ dir ve en büyük korkusu da sizin aydınlatılmanız ola­ sıl ığıdır. Ben burada maarif denen sistemle eğitilme­ n izden söz etmiyorum. Ben tarih sel aydınlanmanızdan söz ediyorum. Gerçekte neler olup bittiğini anlamanıza yardım edecek bilgileri destekleyen e serler şimdiden birçok yerde vardır ve elde edilebilir. Artık, neler olup bit­ tiği h akkında size söylenenlerle yetinmek zorun d a d e ği l s i n i z . 1 23 Tiranların Son Valsi Ülkeniz Gerçekte Bir illüzyondur Hükümetiniz beklediğinizi verememiştir. Ülkeniz bir illüzyondur, orada gerçeği koruyabilen bir tek Anaya­ sa'nız ve İnsan Hakları Beyannamesi kalmıştır. Bunlar, sizin tümüyle köleleştirilmiş bir toplum düzenine karşı tek savunmanızdır. Öyle bir toplum ki, eğl endiri lir, bi­ rası -bizim zamanımızda adı başkaydı- şarabı ve ücreti verilir. Bu ufak lükslerinizi kolay elde edersiniz; Gri Adamlar bunu sağlarlar. Böylece uyutulursunuz ve özgür yaşamanın böyle olduğunu sanırsınız. Hükümetinizin asıl sahipleri para satanlardır, ulus­ lararası bankerler yani. Son büyük kralınız, son Başkan, Amerika'nın kendi bankasını kurmak istiyordu; böylece h ükümet altın karşılığında olmak şartıyla -kendi elinde tuttuğu altının- kendi kağıt parasını basabilecekti. Ülke­ n i z bunu baş arabilirdi. Ama bunun yerini, borsalard a p aralarını kaybeden in sanları n , h ükümetin b i r şeyler yapmasını i steyen bağırışları aldı. Bu, orta sınıa yönel­ tilmiş bir komplo ve ihanettir. Sınırlarınız arasındaki toprakları n sizin olmadığı­ nı söylemiyorum, çünkü hala toprağın mülkiyetine sahip­ seniz onun sizin olduğunu söyleyebiliyorsunuz. Demok­ ratik cumhuriyetin i skeleti de h e n üz yerli yerindedir. Ama Gri Adamlar'ın ideali olan tek dünya-devleti tam yolla ileri atıldığında, kart sistemi yürürlüğe konulduğu ve dünya para sistemi çöktüğünde, Anayasanız ve İnsan H akları Beyannamesi de, Yeni Dünya Diizeni'ne uygun şekilde değiştirilecektir. Şu anda sahip olduğunuz özgür­ lük de tarihe karışacaktır. Plan budur. Mutlaka gerçekle­ şeceği anlamına gelmez, ama plan budur. Hayat, televizyondaki sabun köpüğü değerindeki di­ zileri seyretmekten ibaret değildir. Hayat, eğlence yoluy­ la uyuşturulmaktan çok daha geni ş ve önemlidir. Kendi idrakinizi genişletmek üzere edinilecek bilgil er vardır. Kendi kişisel aydınlanmanızı ve doyumunuzu sağlamak 1 24 Vals Devm Ediyor ıçın açılması gereken kilitleri a çacak anlayı ş ve idrak vardır. Huzurun yolu mutlak özgürlüktür. Özgürlüğün bir şartı neler olup bittiğini bilmektir; böylece kendinizin ve ailenizin haklarını ortaya koyar ve onları z arardan koruyabilirsi n i z . Reagan'a bir ültimatom verilmişti, bu da onun naif­ liğini ( salığını) iyice zedelemişti. Ancak devre sinin so­ nuna doğru, bir Başkan olarak eyleme geçmek için ne ka­ dar az yetkisi o lduğunu ark edebilmişti. Ancak sonuna doğru gerçek gücünün n e denli kısıtlı olduğunu idrak ede­ bilmişti. Bunu anladığı andan itibaren de olması mukad­ der olanı enge1l emeye çalıştı ; bunun sonucu ol arak da bütün dünyada alay konusu oldu. Biliniz ki, başına gelen­ lerin h epsi kasıtlıydı. Bu varlığın sorumsuz göründüğünü mü düşünüyorsunuz? İçinden büyük bir dehşet duyarak savaşıyordu. Amerikan h alkını aldatmak i stemediği için doğruluk bilin ciyle savaşıyordu, çünkü bütün dünya inansörlerinin baskısı onun üzerinde top lanmıştı . Öte yandan , bütün Amerikan kamuoyu da onun üzerine çul­ lanmış ve üzerinize yüklenmiş bu korkunç borçlar için bir şeyler yapılmamasının doğrudan doğruya onun h atası olduğunu h aykırmaktaydı. Hükümetinize verilen ültim atom şuydu: Artık hiç para basılmayacaktı ve para k azanma imkanlarınız da­ raltılacaktı. Bunu takip edecek muazzam bunalım d a oy­ nanan oyunun bir p arçasıydı, sizin günah ınızın keare­ tiydi. Başka bir deyişle, dünya üzerindeki büyük amaçla­ rını gerçekleştirmek i çin, Amerikan h alkını h azırlamak üzere piyasanızdaki bu bunalımı yaratıyorlar; bu, oyunun bir i leri adımıydı. Eğer Federal Hazine (Rezerv) yeni p ara basmazsa, uluslararası bankalar size artık borç vermezlerse ve ya­ bancı yatırımcılar da piyasanızdan çekilirlerse, muaz­ z am bir bunalımla, çöküşle karşı k ar şıya k alırsınız. Böyle bir ekonomik çöküşten bir ulusu çıkartacak olan ne olabilir? SAVAŞ : Savaş, ekonomi i çin çok iyidir, savaş1 25 Tiranların Son Valsi mak zorunda olanlar için hiç de iyi değildir. . . Ama, bu sayede yeni i şler ortaya çıkar ve savaşın ekonomiyi teş­ vik ettiği her zaman söylenmiştir. Ya da zapt edilemeyen bir enlasyon yaratılır, bunun da aydası olur. Ya da, yeni bir ekonomik sisteme geçilir; i şte bu noktada zimmet kar­ tı devreye girer. "Zapt edilemeyen enlasyon" deyimini tam anla­ mıyla kavrayamıyorum. Bu deyim i her yerde duyuyo­ rum, benim gözümün önüne gereğinden çok kağıt parçası geliyor. Doğru tarii böyle midir? Evet, her halükarda bi­ risi ipleri çekip emir veriyor! Bu sadece sizin başınıza ge­ len bir şey değildir. Amerikan halkının uyuşukluğu ve kasti bilgisizliği yüzünden bir gelip bir giden bir şeydir; siz de bu akışa uymak zorunda olduğunuzu düşünürsü­ nüz. B u sizi ç ileden çıkarmasın, bilmediğinizden dolayı da utanmayın. Bu öğrenmeniz gereken bir şeydir. Bütün gün televizyon dizisi seyredeceğinize bir adım daha ileri gidip kendiniz i çi n araştırma yaparak gerçeği öğrenmeye çalışın . Okuyun, anlayın ve tümüyle aydınlanı n . Eğer sizi engelleyen önyargılarınız varsa, bu önyargılar sizin sonunuz olabilir, hem de sadece mali açıdan değil, tümüyle . . . Öğrenmek, sizin h ayatta kalabilmenizin yolu olabil i r. . . İ şte buradasınız, Tanrı'nın yüce ve mükemmel in­ sanları . . . S eviyorsunuz, merhametlisiniz, ilerliyorsu­ nuz ; ve sizler -size tercih hakkı ve gerçekleşecek kaderi­ nizi tamamlama imkanı verildiği h alde- cehalet ve batıl i nanışlar yüzünden tiranlığın ilerlemesine yardım edi­ yorsunuz. Bunun h akkında konuşmak istiyorum. 1 26 Aydınlanmak, Yaşamı Tanımaktır A ydınlanmak demek, kri stal kürelerle geleceği oku­ mak ya 'da medyomluğu öğrenmek değildir.Hayatı öğren­ mektir. Çünkü hayat ilahi bir ilkedir. Aydınlanmak, in­ sanın hikayesini öğrenmektir, yüce bir varlık olduğu­ nuzu öğrenmektir. Hayat denen deneyimi, yüce bir iç hu­ zuruyla, özgür bir ruhla ve sınırsız özgürlükle yaşama ce­ saretine sahi p olmaktır. Sizler dah a yüce k avramları araştırma, muazzam olanakları kavrayabilme ve h arita­ sı çizilmemiş bilinmeyen i n içine atılma yetenekleriyle donatıl dınız. Niye değişmediniz? Niçin i n sanlar teka­ mül etmiyorlar? Çünkü, egolarının değer verdiği bir ra­ h atlık bölgesi buldular ve buraya yayıldılar. Onların ego­ sunu anlayan ve onları köleleştirmek isteyenlerin de des­ teği ile burada kaldılar. Ne zaman düşüneceksiniz? Müzik hiç durmadan ba­ ğırıyor. Televizyon her zaman açık duruyor. Siz de hiç aralıksız konuşuyorsunuz. Bu değersiz eğlencelerden da­ ha büyük bir şeyi kavramaya ne zaman fırsat bulacak­ sınız? Sessizlik h enüz uyandırılmamış bir güçtür. Sessiz­ lik Gri Adanl ar'dan, köleleştirici yasalardan ve dogma­ lardan daha güçlüdür. Özgürl üğü belirten bir güçtür, son­ suza kadar sürecek özgürlüğü. Özgürlüğünüz olmazsa, sonsuza kadar . sürecek süreklilik de olamaz, biliyor mu­ sunuz? Bu yüce bir gerçektir. İ şte orta sınıf -çabalıyor, isyan ediyor, gel ecekleri kabul ediyor. İ şte sonsuz zenginler . . . bu mesaj ı aşağılı­ yorlar; orta sınıf için kendilerinin programl adıkl arı dışındaki h erhangi bir davranışı da aşağıladıkları gibi. Bilmiyor musunuz ki, sizi uyuşukluğunuzdan çıkaracak herhangi bir şey, onların servetleri için bir tehlike oluş1 27 Tiranların Son Valsi turabilir. Bu uyanma sürecinizde sizden, kendinize kulak ver­ menizi i stiyorum. Neler hissettiğinize dikkat edin ya d a uzun zamandır bastırılmış olan, şimdi berraklığa kavu­ şan bilgilerinizden n eler doğmakta ol duğuna . . . Gelecek günlerde bazı c e sur varlıklar ortaya çıkacaklar, gerçek­ ten de uzun yıllardan değil, birkaç günden söz ediyorum. Onlar da benim söz ettiğim gerçeklerle gelecekler. Size burada söylediklerim gibi onlar da gerçekte neler olup bit­ tiğini anlatacaklar. Böylece, gittikçe daha çok sayıda in­ san, bu gerçekleri, kendisiyle özdeşleşebilecekleri, tıpkı kendilerine benzeyen birinin ağzından duyacaklar. O za­ man bunun adı na tarikat denemeyecek artık. Tehlikeli olduğu da söylenemeyecek -sadece gerçek olduğu söylene­ bilecek. Tohumlar atılmı ştır; bu tohumlar, insanların i çi nden gelecek başka insanlardır. Çok Hristiyan Var Ama Gerçek İsevi 'ler Pek Azdır İsterseniz size, bu günün geri kalan zamanı içinde bazı nadir rastl a n an varlıkların adları n ı sıralayabili­ rim: O nlar dini toplumlarda bulunan, Tanrı'ya olan sev­ gi leri n i , e şyaya, dogm alara, şekillere olan sevgilerinin çok üstünde tutan kişilerdi; din adamları ve yöneticiler içinde böyleleri vardı. Onlar bütün dinleri temsil ettiler, iyiliğin ve sonsuz merhametin gerçekliği içinde . . . onla­ rın i nsana büyük bir saygıları vardı ve h ayatlarını ger­ çek bir İ sevi gibi sürdürdüler. Biliyor musunuz, pek çok sureta Hristiyan var ama ancak pek azı , pek az İsevi in­ sanlığa yardım için ç abaladı. Dinleri yüzünden değil bunun dinle hiçbir ilgisi yok- ta içlerindeki, h alk edilmiş yüce varlıkl arından ve kardeşlerini gerçekten sevdikle­ rinden dolayı. . . T arihiniz boyunca böyle yüce varlıklara rastlayabi128 Aydınlanmak Yşamı Tanımaktır l irsiniz. Onların pek çoğu sizin için seve seve h ayatını verirdi; çünkü ölüm onlar i çin bir şekil değiştirmeden başka bir şey değildi. Ölümden korkmazlardı ve herh an­ gi biriniz için h ayatlarını verebilirlerdi. Bu derece yüce idiler. Çünkü, içlerinde zaten bulunanla uyum içindeydi­ ler ve büyük ÖZ onları h arekete geçiriyordu. Burada, gele­ cek günlerle ilgili olan büyük ÖZ'den söz ediyoruz: Bu yüce varlıklar, egolarının yönetimi altında değillerdi, ne de önyargılarının. Hatta yaşamlarının da . . . Onları yö: neten ÖZ'dü. Dinler, din adamları böyle yüce varlıkların arala­ rında bulunmasından dolayı çok sevinmelidirler. Bu gün bile birkaç varlık vardır. Ama, dinler insanları yarı yol­ da bıraktılar. Tanrı'nın gerçeği ve i çimizde i drak edilen Mesih ise asla. Bunlar sizi asla yarı yolda bırakmazlar. Ondördüncü yüzyılda, katoliklerin ara Veba için kimi suçladıklarını bildirmek i stiyorum. Yahudileri. . . "Yahudiler üzerindeki lanet"in b u veba salgınına neden olduğunu ileri sürdüler, bu savaş çığlığı ile bir h alkın yok edilmesini sağladılar. Her şey için suçu üzerine atacak birini bulursunuz değil mi? Böylece, Yahudiler hapse atıl­ dı , öldürüldüler, mülklerine ve mallarına el konuldu; bunların hepsini de fatihler kendi ülkeleri n e kattılar. Bunu da din -evet din- destekledi. Biliyor muydunuz ki o büyük din, katoliklik, her za­ man dünyanın içinde bulunduğu ekonomik duruma göre vaziyet almıştır? Asırlar boyu kendi inananlarına ihanet etmiştir? Her yerde değil, hepsi değil ama, çoğu . . . Çünkü, insanları cehalet içinde tutmuşl ardır; erkekleri kadın­ lardan ve kadın l arı erkeklerden ayırarak, karşı karşıya getirmeye devam etmişlerdir. İnsanın eşitliğine izin ver­ memişlerdir. İnsanları birbirinden ayırırlar onlar, bir­ leştirmezler. Onların uygulamaları h ep ayırıcı olmuştur, hiçbir zaman sevgi ve barış içinde bir araya getirme uygu­ lamaları olmamıştır. Bu gün bile, bir belaya uğramış o lan l arı, sırf b u 1 29 Tiranların Son Valsi yaşamlarında yaptıkları cinsel tercihlerinden dolayı dış­ l amaktasınız. Bunun Tanrı adına yapılması çok çirkin­ dir! Biz hepimiz, Tanrı (BİR) değil miyiz ve o büyük Öz'ün es�sından yaratılmadık mı? Şimdi bile siz, bu in­ sanları karanlıkta tutuyor, neret ve yobazlığa cesaret ve­ riyorsunuz. Kutsal Kitabınız,o sırada hüküm sürmekte olan kili­ senin dogmalarına destek ve kuvvet vermek için orijinal m etinlerin Latince'ye çevrilmesi esnasında tahrif edil­ m i ştir. Dinlerin b a şkanları, karşıl arında milyonlarca dinleyici bulmaktadırlar. Niçin konuşup da size, cana­ varın aslında ne olduğunu açıklamıyorlar? Canavar, on­ ları destekleyen düşmanın ta kendisidir! Ama onlar yüzlerini çevirirler ve konuşmazlar ; çünkü gerçeği söyleyecek olurlarsa artık önlerine açıl­ mış olan yollar kapanır. Eğer insanlara şöyle deselerdi: "Gelen zamanlar böyledir. Kehanet budur. İçimdeki ruha andolsun ki, böyle anlıyorum. İsa havadan gelip sizi mu­ sibetten kurtarmayacak. Kutsal Kitap'ta vecit h alinden hiç söz edilmemektedir -bu sonradan uydurulmuştur." Ama öyle demezler; kurtuluşun tek yolunun kendi sözle­ rinde bulunduğunu söylerler. Bu sözlere n asıl i nandırır­ l ar insanları? Sizi nasıl ele geçirirler? Batıl inanışlarla, şeytan ve cinlerle; sizi çarmıha gerip de sonra, "Bunu sa­ na yaptım, çünkü ben senin ruhunu seviyorum " diyen günahkar insanlarla . . . Böylece gerçeği milyonlarca i n s an da n gizlerler. Tanrı'nın süregelen gerçeği nedir? Gerçekten 2.000 yıl önce sona erdi mi? Olaydan 200 yıl geçtikten sonra ne de­ receye kadar doğrulukla kayda geçiri l ebildi? Ya da Tanrı'nın ileri gitmeye muktedir olduğuna inanıyor mu­ sunuz? Dünyada, kendi inandığı şeylere inanmayanlardan nefret eden ve onları küçük gören milyonlarca insan var. Yin e milyonlar, kendi dinlerinden veya çevrel erinden olmayan her şeyi kuşku ile karşılıyorlar. Özgür düşünce, 1 30 Aydınlanmak Yşamı Tanımaktır den korkuyorlar. Birisi onlar adına düşünmeli, onlar adına yaşamalı ve onlar a n e yapacakl arını söylemeli. Sun zamanların h abercileri hemen umacı, canavar ya da D eccal damgasın ı yiyorlar. Sizi gerçekleri i şitmekten alıkoymak için bana da damga vurmaya çalıştıklarını b il iyorum ! Böylece kulaklar kapatılır ve gerçek h i çbir zaman duyulmaz, çünkü insanlar korku ve batıl inançlarla dol­ durulmuşlardır. O n lar denizde n çıkıp gelecek, on tane boynuzu olan, pis ve çirkin , gerçek bir canavarın insan­ ları yiyeceğine i nanırlar. Onlar böyle görürler! Dünya­ nın derinlerinden çıkan bir şeytanın insanları iki çatallı yabası ile kovalayarak ebedi ateşle dolu çukura doldura­ cağına i nanırl ar. Bu şeytanın varlığı onları memnun eder, çünkü onları dinlemeyenlerin günahlarının cezası­ nı verecek habercidir o. "Eğer beni dinlemezseniz, cehen­ nemde yanarsınız!" Anladı nız mı? Düşünebiliyor musu­ nuz? Olacaklardan bir an bile şüphelenmeyen milyonlar­ ca i nsan var. Gerçek teh likenin arkında değiller. Ger­ çek kehanetin ne olduğu h akkında en uak bir ikirleri bile yok. Onlar kasıtlı o larak cehalet içinde tutuluyor, yanlış yola sevk ediliyorlar ki, zamanlarını kendi gü­ nahları üzerine düşünerek geçirsinler. Eğer günah i şle­ memişlerse, onlara üzerinde düşünüp endişe edecekleri birkaç günah i cat ediliverir! Onlara kimden korkmaları gerektiği söylenir. Kimin günahkar o lduğu bildirilir. Dikkatleri, kendilerinden başka . herkese çevrilir ve mut­ lak bir cehalet içinde bırakılırlar. Büyük dinleri sonradan yorumlayanlar ve yönlen­ direnlerin çoğu, insanlara ih anet etmişlerdir ve bazı din­ lerin liderleri bu durumu bilirler. Ama bir şey söylemeye cesaret edemezler. Makamlarını koruyabilmeleri, insan­ ları korku içinde tutabilmelerine bağlıdır. S ervetleri, güçleri ve önderlikleri hep buna bağlıdır. Onlar da bir bakıma, hem stratoserde delik olduğu için eryat e den 131 Tiranların Son Valsi h e m de o si l yakıtları kullanmaya devam edenlerden farksızdırlar. Kişisel ihtiyaçlar ve kişisel gerçekler, Tanrı'nın ş anına, içinizde bulunan cennete dayanır. Bu sadece bir tercih meselesidir. Her zaman da öyle olmuştur. Ya zayıf olarak başlayan bir sese, bir duyguya, bir gerçeğe, belli be­ lirsiz bir ruha ve bilgiye kulak verirsiniz, ya da onu ku­ l ak arkası eder ve fikirlerini, gerçeğini ve duygularını yankılandırabileceğiniz birini ararsınız. Gelecek olaylarda h ayatta kalmayı başarabilecek olanlar, mevsimler değiştiğinde bir kuş h angi içgüdüleri taşırsa onu taşıyanlardır ya da nereye gideceğini bilen vah şi h ayvanların idrakine sahip olanlardır. Böyle bir i çgüdüye sahip olmak övülecek bir şey değil midir? Ha­ yatta kalmanın yolunu anlayabilmek için yapılabilecek en iyi başlangıçtır bu. Muhtelif dinlerden varlıklar seçildiler, çünkü onlar, i çlerinde ve etralarında olan ve onlarla h areket eden Tanrı'yı dinlemeyi ve ona göre h areket etmeyi tercih etti­ ler. Onlar, kehanetleri yorumlayacak cesaret ve metanete sahiptirler. Gerçeği söylüyorlar. Aydınlan ma için çalışı­ yorlar. Söyledikleri sadece kendi inançlarından doğmuş olmasına rağmen, burada okuduklarınızla tam amıyla uyuşan yüce yorumlardır. Bu insanlar size karşı değil, sizle beraberdirler. Bü­ yük bir sonuca doğru giden, egoyu aşmış varlıklardan bazılarıdır onlar. Hükümetinizde de -her ne kadar berbat politikacılar­ la dolu ise de- bir avuç in san, Varlıklarındaki Tanrı'nın ve doğruluğun sonucu olarak konuşacaklardır. Böylece, köklü değişim yapabilecek birkaç gerçek Tanrı adamı, dinlerden seçilmiştir, birkaçı da hükümet­ ten gelecek ve tabii sizlerden -tabii tercih ederseniz. Görüyorsunuz ki, bu nedenle bu kitap çok önemlidir. Ç ünkü gerçekler orta sınıa yayılmalı, duyurulmalıdır. Onları işitmeye ihtiyacı olan orta sınıtır çünkü. 132 Aydınlanmak Yşamı Tanımaktır Neticede, vergi boyunduruğu orta sınıfı n boynuna takılacaktır. Acaba onları uyuşuklukların dan uyan dır­ m ak için ne gerekiyor? Ya çok kuvvetli bir"ders"-ki olanları hiç kuşkuya yer kalmayacak şekilde anlasın­ lar- ya da bir gün en tepeden en dibe düşmek onları uyan­ dırabilir. Sizi, idrak etme yeteneğiyle uyandıran her ne olursa olsun, şükrediniz. Gerçek, siz h azır olduğunuzda orada bulunacaktır. Ne kadar çoğunuz gerçeği i şitir ve ona inanırsa, ger­ çekleşecek kaderinizin getireceği günlerde o kadar çoğu­ nuz , karşılaşacağınız şeylere rağmen h ayatta kalmayı başarabilecektir. Bunlara gülen ve böyle şey olmaz diyen­ ler aptaldırlar. Aptaldırlar ve aptal olarak öleceler. Ken­ dileri araştırarak gerçeği bulmayı tercih etmedikçe ap­ tallıkları artıyor. Bu gerçeklerin bazıları, ancak gerçe­ ğin acımasızlığını tattığınızda· sizin için çok ön emli olacaklardır. Orta sınıfın rahatlık i çinde uyuklayan tanrıları bir uyansalar, kendileri bir cumhuriyet yaratabilirler; çün­ kü, sayıca pek çokturlar. Böylesine bir kalabalığın ileriye doğru yürüyüşünü hiçbir şey durduramaz. Onlar hükü­ meti politikacılardan geri alıp, Solon'un Cumhuriyeti gibi bir cumhuriyet kurabilirler. Böyle bir cumhuriyette her aydınlanmış, eğitilmiş kişi, h erke si n ortak olabileceği bir hükümetin kurulmasına k atkıda bulunur, gerçekler her şeyin üstünde tutulur, anayasa ve ihlal edilemez bir in san h akları beyannamesi h erkesin refah ve huzur için­ de yaşamasını sağlar. Bunun ruhu çok basittir; birey, bü­ tünü etkiler. Orta sınıf denen dev uyandıktan sonra artık asla, as­ la ulusal borç diye bir şey olmayacaktır. Çünkü halk hü­ kümeti, h alk tarafından yaratılmı ş cumhuriyet, kendi kaynak ve karşılıkları mukabilinde kendi parasını ba­ sacaktır. Bu ülke ve insanları, toprağı gibi olsaydı, ebedi­ yen ayakta kalırdı ; çünkü toprak yücedir ve h ayat verir. Herkes, hiçbir şeye ihtiyaç duymadan ve borçlanmadan 1 33 ·· Tiranların Son Valsi yaşayabilirdi. Faizi yarattığınız zaman borcu da yarat­ mış olursunuz, ki bu yeni hükümeti oluşturmanın temeli bu olmaz ve gerçek anlamda kurulan ilk cumhuriyet bu olurdu. Solon'un h ayal ettiği cumhuriyet idealdi, ancak insanların tembelliği ve cehaleti yüzünden asla gerçek­ l e ştirilemedi. Burada ilk bakışta görebileceklerinizin aksine, ben bir ihtilalci değilim. Bütün insanlarda bastırılmış ola­ rak bulunan yücelik ve seçeneklerden söz ediyorum. Bu size yabancı deği ldir, çün kü v arlığı nızın derinlerinde h epiniz bunu biliyorsunuz. Bu kitabı okumamış olanlar da aslında bütün bunları biliyorlar, aynı derecede olmasa d a . . . Ülkenizin, ilk günlerine geri dönmesi gerekiyor. H alk, onu gasp etmiş olanların elinde n güçleri n i geri alırsa, ruhun salığını geri getirebilirsiniz. Bunun olup olmayacağını göreceğiz . . . Haberciler Halkın içindedir Şimdiden Haberciler, cesur oldukları için seçilmişlerdir. On­ l ar dışlanmaktan korkmazlar. Konuşabilirler, şimdiden h alkın arasına dağılmışlardır. İ çlerinde her seviyeden olanlar vardır. Göreceğiz. B akalım bu dünyanın, özellik­ le de ülkenizin insan ları -ki bizim h itap ettiğimiz on­ l ardır- Gri Adamlar'ın bahse tutuştuğu kadar cahil, güçsüz ve acizler mi? · 1 34 na Prensiplere Dönüş Ş imdi, kişise l ihtiyaçlara bir göz atalım. Bu kitaptaki me sajı aldığınızı biliyorum. Ş imdi savsaklayıcılara ses­ leniyorum. Siz ne olduğunuzu bilirsiniz. H azırlanmak için bir şeyler yapmak gerektiğini sizden daha iyi dile ge­ tiren yoktur. Şık bir yere yemeğe gider ve Gelecek Gün­ ler'e hazırlanmaktan söz ederseniz. Ama h içbir şey yap­ maz sınız ! B u me seleye dikkatiniz i nasıl ç ekebilirim? Hayatta kalmanız için bunun birinci derecede önemli ol­ duğunu size nası l anlatabilirim? Şu anda yapmanız gere­ ken şeylerin başında yiyecek depo etmek geliyor. Yiyecek depolamak sadece berbat bir ekonomiye kar­ şı bir garanti olmakla kalmayıp, bunun doğuracağı tepki­ l ere karşı k oyabilmenizi ve doğada m eydana gelecek değişiklikler süresince aç kalmamanızı d a sağlayacak­ tır. Yiyecek depolamak çok önemlidir; çünkü dünyanın bütün altınlarına, elbiselerine h atta bütün gümüş, elmas, yakutlarına, kıymetli tablolarına sah ip olabilirsiniz ama onları yiyemezsiniz! Eğer, önceliği bunlara verdinizse açlıktan öleceğinizin resmidir. O zaman birisi sanat eserlerinizi ve mücevh erlerinizi müsadere edip köşeyi döner, bu d a muhtemelen yiyecek saklamış olan biridir! Yiyecek depo etmek, biliyorum pek de hoş bir şey de­ ğil . Ortalıkta söz etmekten h oşlanmayacağınız bir şey. Sosyal ilişkileriniz esnasında konservelerden, bunların ne kadar dayanacağından, bulgurdan ilan söz etmek is­ temezsiniz . Ama dinleyin, eğer yiyeceğiniz olmazsa, size şimdiye kadar öğrettiklerimin h i çbir anlamı kalmaz. Çünkü, burada olamazsınız! Bu bilgilerin ışığı altında bir şeyler yapanlardan olmalısınız, " Evet, kitabı okudum. Her şeyi biliyorum" diyen sülüklerden değil. Öyle derler 1 35 Tiranların Son Valsi ve h içbir şey yapmazlar; o z aman acı günlerin gelmesi k a çı n ı l m az d ı r . Ekmeğin h angi tarafını yağlarsanız yağlayın , i ş dönüp dolaşıp yiyeceğe geliyor. Sizin v e sorumlu olduğu­ n uz kişilerin iki yıllık ihtiyacına yetecek kadar yiyecek depolamalısınız. Yiyecek konusunda bir şey daha var: Tohum l ar. Evet, tohumları hava geçirmeyen kaplara koyun ve sak­ l ayın . Ekilebileceğine inandığınız her şeyi saklayın. Bu, şimdi yaşadığınız bölgede yetişen bir şey olmasa bile sak­ l ayın ; çünkü zamanlar kesinlikle değişiyor. İzliyor mu­ sunuz? D aha önce düşünmemi ş olduğunuz şeyleri düşü­ nün ve onların tohumlarını saklayın. Elinize geçen her fırsatta, bir ağaç satın alın; bunu süratle yerine getirin. Her elinize geçen fırsatta bir meyve ağacı dikin. Etrafınızı onlarla doldurun. Artık yiyecek h akkında konuştuğumuz yeter. Yap­ m anız gereken ikinci şey, aitın veya gümüş para veya külçe satın almaktır, para olursa daha iyi . . . Altın almaya gücünüz yetmezse, gümüş alın. Bunlar elle tutulur şeyler­ dir. Değerleri artacaktır. Şimdi, h enüz alabilirken alın. Emlaktan söz edelim. Kentteki apartman dairele­ rinden söz etmiyorum. Gelecek günlerde kentler, yaşan­ ması en çok tehlike arz eden yerler olacaktır. Şimdi bile güvenli yerler oldukları söylenemez . Kentlerden uzaklaşın. Küçük kasabalara yakın yer­ lerde arazi satın alın. Kimsenin sizi bulamayacağı kadar uzak yerlere gitmeyin . Arazi satın alın, üzerinde bir şey­ ler yetiştirebileceğiniz bir arazi. Arazi sadece sizi besle­ mekle kalmaz, gelecek günlerde trampa edebileceğiniz şeyler de sağlar size. Anlıyor musunuz? Kentlerde yaşayanlara n eden oralardan uzaklaş­ malarını söylüyorum? Çünkü, dünya deği şikliğe uğradı­ ğında su kaynakları zehirlenecektir. Fermuarlardan sa­ dece bir tanesi bile açılsa bu, yeraltı suyunu zehirlemeye yeter; yeraltından geçen su boruları zedelenir. Ayrıca, 1 36 Aa Prensiplere Dönş patlayan ermuarlar nükleer santrallara da zarar verebi­ lirler. İklim değişikliğinin doğal bir sonucu olarak kıt­ lık olacaktır. Kıtlık olduğunda kentin neresinde besin maddelerini yetiştirebilirsiniz? Kentler, bulunulabilecek en tehlikeli yerler olacaktır. Aydınlanan in sanlar büyük kentlerden uzağa, kır­ sal al anlara taşınacaklardır. Birçoğu bu kitabı okuduk­ tan sonra, bazıları da içlerinden gelen bir sese uyarak ta­ şınacaktır. Bir kez toprağınızı satın alınca, kendinize ye­ terli olmak için ikinci adımı attınız demektir. Satın aldı­ ğınız topraktan h içbir zaman zarara uğramazsınız, as­ la. . . Kendinizi, en ekonomik biçimde beslemek de size za­ rar vermez. Altın ve gümüşten de zarar etmezsiniz. De­ mek ki yapacağınız şeylerin h içbirisi servetinizi kaybet­ tirmeyecektir size! Şimdi , kentten n asıl uzaklaşabileceği m ize bir ba­ kalım. Eğer halen kentte yaşıyor ve çalışıyorsanız, kent­ te kiralık bir yerde kalmayı temin edi n , kent dışında arazi satın almaya h azırlanın, size ait bir araziniz olmalı mutlaka. Buna yatırım da diyebilirsiniz. Eğer kentte bir barınağınız varsa, size önerim, bunu karşılık göstererek, büyük bir borç alma\ızdır; ama borç senedini imzal ar­ ken neler yazılı olduğuna iyice dikkat edin ki korunmuş olasınız. Kentteki barınağınızı ipotek ederek alacağınız bu parayla kırsal bölgede toprak satın alabilirsiniz. Son raki m addeye gelelim. Etrafınıza bir bakı n . Bundan sonra neye ihtiyacınız olacağını görmek kolay­ dır. Elektrik olmasaydı n asıl devam edebil irdiniz? Kol kuvvetiyle çalıştırabileceğiniz cihazlar, alet edavat satın alın. Efendiler, el ektrik olmayacakmış gibi davranın, her şeyi ona göre h azırlayın ki kolay yaşayabilesiniz. Uzak ülkedeki, güne ş enerjisi üzerinde çalışan muciti h atırla­ dınız mı? Siz de sıkı durun ve o bu icadını kullanılır h ale getirinceye kadar kendi kendinize yeterli olun. Anlaştık mı? 1 37 Tiranların Son Valsi Ayağınızı sıkı basıp, her şey geçinceye kadar dayan­ manızı sağlayacak her şeyi satın alın. Bütün bunları yap­ tıktan sonra ne yapacaksınız? Göğsünüzü kabartıp "Eh, artık ne olursa olsun ben h azırım! " diyebilirsiniz. Aerin size! İnsanın içinin rahat olması ibi bir şey yoktur. Borçlu olmanın ve bu borcu karşılamak için köleleş­ mek zorunda o lm anın bedelini biliyor musunuz? Ç ok yüksek bir bedeldir bu! Gerçek bedel dolarlarla ölçülemez; stres, üzüntü ve endişedir gerçek bedel ! Borçlarınızı tas­ iye edin. Borçlu kalmaya devam etmeyi tercih edebilirsi­ niz, ama kişisel selam etiniz için yükünüzü h ailetin. Düşünün, kendinize öyle bir özgürlük yaratacaksınız ki, nereden bakarsanız bakın h içbir kaybınız olmayacak, hem de ailenize bir miras bırakacaksınız. Bu ne güzel bir duygudur! Gelecek günlerde, borçlu olmanız hiç iyi değil­ dir, çünkü o zaman isteseniz de istemeseniz de c anavar size damgasını vurur -zimmet kartını. . . İç huzuru. . . h azır olduğunuzu bilerek geceleri rahat uyumak. .. Korku, endişe ve stresin nedeni, h azırlıksız olduğunuzu bilmektir. Eğer h azır olmak için, i ştahınızı azaltmanız gerekiyorsa, yapın. İştah dediğim z aman ne yediğinizi k astetmiyorum. Şu anda onlarsınız yapama­ yacağınızı düşündüğünüz şeyleri kastediyorum. Kişisel ihtiyaç ile kişi sel arzu arasındaki çizgiyi belirleyin. Bu arkın anlamı , h ayatta kalabilmek olabilir. Bütün bunları yaptıktan sQnra hala azla paranız kaldıysa, onunla da toprak alın -toprak! Yeterli altın ve gümüşünüz varsa kent dışında, üzerinde bir şeyler yetiş­ tirebileceğiniz topraklar satın alın. Bundan sonra da paranız kaldıysa, karde şlerinize yardım edin. Çünkü, içinizde kendilerine deh a verilmiş çok şanslılarınız olduğu kadar, bunun için çabalayanlar da vardır. Pek çoğunuz yapıcısınız ve yardıma değersi­ niz; bazılarınız i se hiçbir şey yapmazlar ve yardım edil­ m eye değmezler. Bakın, eğer bütün yiyeceğinizi depo ettiniz, toprağı138 Aa Prensiplere Dönüş nızı aldınız, aletlerinizi temin ettiniz, yardım edebile­ ceklerinize yardım ettin izse artık doğadan Gri Adam­ lar'a kadar her şeye karşı koyabilirsiniz. Zimmet kartı almaya m ecbur olmazsınız. Onu reddedebilirsiniz. Borç­ larınızı ödemek ve ailenize bakmak için ona ihtiyacınız olmayacaktır. Anlamıyor musunuz? Sizin borç i çinde ol­ manızı bunun için istiyorlar. Ama bunu geri çevirebilir ve "Hayır, i stemiyorum. Sermayeye ya da alıp satmaya ihtiyacım yok. Ken di kendime yetiyorum" diyebilirsiniz. Ve, bütün bunları sağlamak için çabalamakta olan­ lar: Yardım sız bırakılmayacaksınız. Çok şeyiniz yoksa da, ikmal gelmektedir, size yiyecek gelecektir. Size yar­ dım edecek bir güç mevcuttur, ancak idrakinizin kilidini sökmeli ve yapıcı olmalısınız. Ölesiye korktuğunuz için değil, içinizden böyle geldiği için . . . Bununla uyum içinde bulunduğunuz için. Sizi temin ederim ki işiti lecek ve yar­ dım edileceksiniz. Ve, aileleri niz bunun gerçek olduğuna inanmıyorsa, sizler çok zor durumdasınız, ailenizi de beraber sürüklü­ yorsunuz. Evet, sürüklüyorsunuz. Yapabileceğiniz en iyi şey, yiyeceğinizden artırmak ve tasarruflarınızı eliniz­ den geldiğince bunlara yatırmaktır. Yakında olacak şey­ ler insanları ya isyana ya da h ayatlarında dinamik deği­ şiklikler yapmaya sevk edecektir. Eğer ilişkide olduğunuz insan , sizin ileri atılıp, Var­ lığınızdaki T anrı'yı yaşamanız ı engelliyorsa, onu terk etmeniz dahi gerekebilir. B ankalar! Size söyledim, h atırlayın , bankaların ço­ ğu şimdiden zimmet kartı çıkardılar. B ankaya kart çıka­ rıp çıkarmadıklarını sorun. Eğer çıkarmı şlarsa, sizin için en akıllı ve temkinli davran ış, bu kartı ancak para­ nızı -kağıt paranızı- tran sfer edecek başka h içbir imkan bulamaz sanız kullanmak olacaktır. Altını da kuyumcu­ l ardan almanız yararınıza olur. Eğer ·bütün bunları ya­ p arsanız , gel ecek günlerde h ayatta kalabilirsiniz. Hem 1 39 Tiranların Son Valsi de vakarla ve özgürl ük l e . . . Ve zekanızdan da taviz ver­ meden yapabilirsiniz bunu. Gerçeğinizi çarpıtmadan, on­ dan taviz vermeden b aşarabilirsiniz. Sanayi devrim i sırasında yitirdiklerinizi geri alm ı ş o l acaksınız sadece. Bu da yüceliktir! Gerçekten, tümüyle yücelik. .. Dolap Beygiri Gibi Dönenlere Süperbilinç Asla Nasip Olmaz Özgürce seçim yapma hakkını tam olarak idrak etti­ ği nizde, tekamül sürecine yeniden katı l m ı ş ol ursunuz. Artık yücelikle donan m ı ş , ilerleyen insanlar olarak Süperbilinç sunan bir kaderi gerçekleştirirsiniz. Ama Sü­ perbilinç, aynı problem üzerinde dolap beygiri gibi dönüp duranlara gelmez. Bütün düşünce ve duygularınız stres­ ler, endişeler, sıkıntılar ve borçlarla boğuşmaktaysa, asla görkemli ve büyük bir deha kıvılcımının çakmasına siz sahne olamayacaksınız demektir. Tüm tutumunuz, sizde bulunmayanlarla smırlan­ mışsa, asla derin ve an lamlı bir vizyon göremeyeceksiniz demektir. Başınız hep aşağıya eğik durursa ve sona ermiş bir aşk serüvenini düşünerek tespih çekmekte i seniz, gökyüzünde ne olduğunu nasıl görebilirsiniz? Eğer tele­ vizyonun önüne çakı lmış ve h ayali bir soruna kendinizi kaptırmışsanız, gelmekte olanın şanını da göremezsiniz. Ne dediğimi anlıyorsunuz değil mi? Anladığınızı biliyo­ rum . Yüce karde şlerinizi nasıl göreceksiniz? °Gel iyorlar, bazıları şimdiden burada bulunuyorlar. O nlar sizi tanı­ yorlar. Eğer yukarı bakmazsanız onları n asıl görür­ sünüz? Kul aklarınızda çınlayan bütün o müzik sesleri arasında teleonun çaldığını nasıl duyarsınız? Belki de onlardan birinin size ulaşmaya çalışırken çıkardığı ses­ tir bu, nereden bileceksiniz? Birçoğunuzun kulağında çınlamal ar oluyor, birçoğunuzda da olacak. Bu ses, size 1 40 Ana Prensiplere Dönş "Ben sizinle aynı frekansa gelm eye çalı şıyorum. Orada m ı sınız?" diye seslenen yüce kardeşlerinizin sesidir. B aşka bir şey yapmakla çok me şgul iseniz onl arı nasıl i şiteceksiniz? Birçoğunuzun duyacağı o yüksek çınlama sesi i şitme kusurunuzdan doğan bir olay değildir. Size aksini söyleyenlere inanmayın . Bütün bunları ben size yaptıramam. Yaptırmak iste­ mem de. Ama, kendi iradenizle doğruyu bulup ona göre h areket etmenizi çok isterim. Ben hemen şuracıktayım, çünkü siz benim kardeşlerimsiniz. Öylesiniz. Ama, o yü­ ce iradenizi ancak kendiniz h arekete geçirebilirsiniz. Bu, i nsanları kendi iradelerine boyun eğdirmek "onla­ rın" seçimidir, benim olamaz. Bu kitapta o kadar çok bilgi veriliyor ki isterseniz he­ men gidip çarkı h arekete geçirebilirsiniz. Burada size, hiçbir şeyden korkmamanızı gösterecek kadar bilgi var. Eğer cesaretiniz yoksa, belki de bu sizin tek korkunuzdur. Bu da bir tercihtir. Yapamayacağınız hiçbir şey yoktur, h er şeyi yapabilirsiniz. Nereye sınır koyacağınız, çizgiyi nereden çekeceğiniz kendi tercihinizdir. Hükümetler Bütün Çiftçileri Aç Bırakıp Top­ rak larını Ele Geçirince Ellerinde Bir Toz Yığıu Kalacak İçinizde bunu okuduğu h alde, bir şeyler yapmak için parmağını bile kıpırdatmayacak olanlar var; çünkü on­ lar burada yazılanların gerçekleşeceğine inanmıyorlar. Evet, h arika bir h ikaye ama h epsi bu kadar! Zamanınız azalıyor. Ekonominiz şimdi bile düzensiz. Borsacılar bir gün bir servet yaptıklarını ilan ediyorlar, ertesi gün i se bir de bakıyorsunuz, iki katını kaybetmişler. Enlasyon­ dan dolayı bir erahlama olarak başlayan olay, şimdiye kadar görülen en şiddetli krize dönüşecek. Ve hükümet bütün çiftçileri aç bırakıp hepsini ilas denen i nsanlık dı141 Tiranlann Son Valsi şı duruma düşürünce, araziler de hükümetin eline geçe­ cek ama ellerinde kala kala bir toz yığın) kalmış olacak. Zamanınız azalıyor, bunun da bir tercih olması gere­ kir. Eğer burada okuduklarınız sizi çılgına çevirdiyse ve bunlar yüzünden bir bunalım geçirirseniz bu da sizin ter­ cihinizdir. Sevilmediğiniz için olmuyor tüm bunlar. Ta­ savvur edebileceğinizden çok daha azla seviliyorsunuz. Bu tamamıyla bir tercih meselesidir. Benim söz ettiğim de zaten budur. Eğer parasal olanaklarınızın kısıtlı olduğu­ n u söylüyorsanız, Varlığınızdaki Yüce Tanrı'dan , size başk a olanaklar ihsan etmesini dileyin. O lacaktır. Yap­ manız gereken tek şey dilemektir. Eğer, yaşamakta olduğunuz tekdüzeliğe razı i seniz bu, hatalarınıza sadece hata olarak bakmanızdan ileri ge­ l iyor. Halbuki onları size bir şeyler öğreten deneyimler ol arak görmeliydiniz. Eğer h ayatınızdaki herhangi bir olayı h ata olarak kabul ederseniz aynı olayı tekrar tekrar kendinize çekmiş olursunuz; ta ki olaya bakıp ta "Ben, bu olaydan ne öğrendim?" deyinceye kadar. Ancak ondan öğrendiğiniz şeyi h azmettiğiniz zaman hatanızdan kurtu­ labilirsiniz. Kabul ettiğiniz anda sizi terk edecektir. Evet. . . Kendinize acımanın sıkıntısı i çindesiniz Aynı şeyi kim bilir kaç kere tekrarladınız? Neyi öğren­ mek ihtiyacındasınız? Kendine acımak sonuç olarak size bir şey kazandırmaz -ölümden başka! Ama vakar ve öz­ saygı, hayat seçeneğini tazeler ve canlandırır. Bitkinize Sorun: "Şu Domatesi Alabilir miyi m ? " D oğrusu, şımartılmışsınız. Bu kelimeyi biliyor mu­ sunuz? "Şımarık!" Nahoş. Her şey ne kadar kolay oluyor deği l mi? Yeniden bir şeyler yapmayı öğrenin. Bir avuç toprağı elinize alarak akıtmak ve rutubetin parmakları­ nızın arasından akıp gittiğin i hissetmek ve şükretmek ne 1 42 Ana Prensiplere Dönş muhteşemdir. Sonra kutsal su ile sular, tohumlarınızı da kutsar ve ekersiniz. Ve küçük sevgilileri nizin nasıl ge­ liştiğini görürsünüz! Bu ne muazzam bir duygudur! Ya, bitkinize sorm ak: "Bu domatesi alabilir miyim?" diye . . . Bitkiden çekip alamazsınız, i stersiniz ondan! N e kadar çok i sterseniz o da sizi sevindirmekten o kadar mutlu olur. Böyle ektiniz ve toprağı sevdinizse, bu çok h arika bir duygudur. Güç verici ve doyurucu bir his . . . Eğer kentte yaşıyorsanız v e burada bildirilenleri ya­ pamayacaksanız, hiç değilse bahçe yapabileceğini� bir yer bulun ve ona iyi bakın. Yetiştirdiğiniz besinleri getirip depo edin. Hiç olmazsa bir noktadan başlayın. Bu size va­ kar getirecektir, kendine acımak değil. Bir başlangıç ola­ caktır. Bir Erkeğe Muhtaç Olmadığını İdrak Eden Bir Kadından Daha Şahane Bir Şey Var mıdır? Bir erkeğe muhtaç olmadığını idrak eden bir kadın­ dan daha şahane bir şey yoktur. Bütün evrende, kurtuluşu­ nun bir erkek kanalı ile olmayacağını keşeden bir ka­ dından daha muhteşem bir şey yoktur. Amacım, bu sözlerle erkekleri aşağılamak değil, da­ h a çok hepinizi, sizi tereddüde düşüren her ne ise açıkça söylemeniz için teşvik etmek istiyorum. "Artık mazere­ tim yok. Ben kendi ki şiliğimin sahibiyim. Bun u yapa­ cağım" deyin. ' 1 43 Köklü Değişim Yapabilmek K işisel olarak h ayatta kalmanın sağlanması ve köklü deği şi m yapabilen varlıklar. Evet, bu gerçek zamana yazılmıştır -önlenemez kaderdir. İçi nizden bunları oku­ yan, düşünen ve bu bi lgileri kazananları kutsarım . . . Ş ah ane günler geliyor. Dans biter bitmez, Süperbilinç'le beraber o günler gelecek. Gri dansçılar da giderek çılgın­ laşıyorlar, çünkü tempo hızlanıyor. D avran ışları her ge­ çen gün biraz daha hızlanıyor. Ama şunu bilin ki, hedef­ lerine erişmek için acele etmeleri ve olayları itelemeleri, bir yandan da Süperbilinç'in gelmesini hızl andırıyor? Çünkü boşluk, kendi üstüne çöktüğünde, Süperbilinç, Tanrı'nın şanı ve göklerin ordusu gelecektir. Boşluk ter­ cihti r. Tercih hakkı kalmadığı, bu -ister hükümet olsun, i s­ ter kral, ister asil- bütün dünya için geçerli olduğu zaman, -Tek Dünya Düzeni'nin amacı budur- zamanın sonu gel­ m i ş demektir. Çünkü zaman, in san ve in sanın amacına uygun olarak hep izafi olmuştur. Bu aynı zamanda, ego ta­ rafından beslenen Tiranlar Ç ağı 'nın da sonu olacaktır. Ego, anti-Tanrı'dır. Hep de öyle olmuştur. Dinleyin, bu kitabı okuyanlardan olsun , h alkınızın geri kalanları içinden olsun , bir tek kişi bile yoktur ki, doğanın iyileşme süreci içindeki saldırısını ön leyebil­ sin. Bir ulusun tamamı bile doğanın h areketini durdura­ m ayacaktır. Doğa müdahale etmek zorunda kalırsa, bü­ yük canavarlardan çoğunun, yani kompüterlerin üzerin­ de bulunduğu ermuarlar parçalanacaklardır. İklim ko­ şulları dramatik bir şekilde değişiyor. Ya büyük volkan­ l ar? Biri Avrupa'da, biri de bir adada olan volkanlar, söz açılmışken bir tanesi de Rusya'da için için k aynıyor. 1 45 Tiranların Son Valsi Eğer canlanırlarsa, yaz ortasında kış o lacaktır. Her iki şekilde d e doğa harekete geçecek, Gri Adamlar plan l arın­ da başarısızlığa uğrayacaklar ve doğa k azanmış olacak­ tır. Evet, bu durumların h erhangi biri gerçekleştiğinde pek çok insan ölecektir. Doğa bu yola girdiğinde daima çok in san ölmüştür. Pompei adı verilen yerde parlak ve görkemli zamanl ar geçiriliyordu. Pompei'de asiller ya­ şardı. Yaz tatillerini orada geçirirlerdi. Tatillerini geçirirken, yanı başlarında bulunan şeye aldırmazlardı. Onlar için ark etmezdi; tatilleri , k ae ­ sinden kaçmak üzere olan bu köpürmüş kaplandan daha önemliydi. O ise uzun zamandır canlanmıştı, dumanlar çıkarıyor ve homurdanıyordu. Ama bunun onları "moda" olan yerde tatil geçirmekten alıkoyduğunu mu sanıyor­ sunuz? Alıkoymadı. O h alde Pompei'deki patlamada o ka­ dar kişinin ölmüş o lması neden çok eci bir olay olsun ki? Eğer durumu bilmiyor olsalardı korkunç bir olay olurdu, evet. Ama biliyorlardı. Demek ki bu bir tercihti; hep öyle olmuştur. Bu ülkede yaşayanl ar içinde pek azı n erede yaşadığının arkında değil; daha doğrusu neyin üstünde yaşadığının. İçinizden pek çoğu değişiklikler olacağının bilincinde. Şiddetli do­ ğal değişiklikler daima zayıf, bağırıp çağıran , ağl ayan, talihsiz insanoğlunu etkilemiştir. Ama, ona ihanet eden doğa değil, kendi küstahlığı olmuştur. Ken d i egosu ile, değişmeyi reddeden imajının ihanetine uğramıştır. Doğa şiddetli önlemler alacak ve Gri Adamlar'ın he­ deleri olan Tek Dünya Devleti'ni gerçekleştirmeleri ola­ nağını ortadan kaldıracaktır. Size bir şey söyleyebilirim : Yiyecek stokları azalıp in sanlar i syan edince, çoktan beridir dillerini tutanlar bağırmaya başl ayacak ve her şeyi söyleyecekl erdir. İtham edecekler ve gerçek bütün dünyaya duyurulacaktır. Ve bu bile Süperbilinç'i getirecektir. Eğer Gri Adamlar'ın planı başarılı olur ve boşluk, kendi üstüne çökerse, sadece 1 46 Köklü Değişim Yapabilmek peri masallarında olduğunu sandığınız bir Armada (Do­ n anma) göreceksiniz. Öyle bir Arm ada gerçekten vardır. Egonun olmadığı bir dünya düşünün. Çünkü ego, içi­ nizdeki Tanrı tarafından massedilince , imaj ınızda uy­ kuya dalmış bulunan şey uyanacak ve siz de ileri doğru atılarak tekamüldeki yerinizi alacaksınız. Burada ne­ den daha uzun yaşayamıyorsunuz? Neden yaşlanma sü­ recini durduramıyorsunuz? Neden h astalıklarınızı teda­ vi edemiyorsunuz? Çünkü bütün bunlar egonun, toplum­ sal bilincin birer ürünüdür. Düşüncey�. Kütleden Yola Çıkarak Değiş-­ tiremezsiniz. Once Düşünceyi Değiştirmelisiniz Bedeninizi tedavi etmek için işe maddeden başladı­ ğınızı gördüm. Halbuki, onu yaratan ve yönetenden baş­ l am alıydınız -tutumdan. Davranışla ilgili bir problemi çözmek için bedeninize bir şeyler yapıyorsunuz, davranı­ şa deği l ... Düşünceyi kütleden yola çıkarak değiştiremez­ siniz. Değişim önce düşünceden başlamalıdır. Ancak o zaman madde değiştirilebilir, ( m addeni n titreşi m fre­ kansı) h ızlan dırıl abilir. Burada gerçekleşecek kader n e olursa olsun, h angi doğal olay meydana gelirse gelsin, bunların nedeni top­ lumsal tutumunuz olacaktır; yarınınızı yaratacak budur. Ki şisel gerçeğiniz, tercih denen çekirdeğin i çinde top­ lanmıştır. Neyi seçecek siniz? Kendinize acımayı mı? I stırabı mı? Reddedilmeyi mi? O layları yönetebilecekken onlara kurban olmayı mı? Ne olduğunuzu düşünürseniz o' sunuz! Ne olduğunuzun toplamı da, maddenin akıp git­ tiği gerçekleşecek kaderi meydana getirir. Buna hayat de­ n ir. Bu h ayatta kendinize vereceğiniz fırsatlar, tutumu­ nuzdan, bu çekirdekten, bu kontrol merkezinden doğar. 1 47 ianların Son Valsi Kozmik Yapıştırıcı Ve Atom Her şey yoğunlaşmış düşüncedir. Her nesne, düşün­ cenin yarattığı bir şekildir. Kaba madde n ereden geliyor sanıyorsunuz -uzaydan mı? Hayat nereden çıkıyor? Ato­ mu bir arada tutan kozmik yapıştırıcı nedir? Kaba mad­ deyi bir arada tutan nedir; o küçük hücreler neden bir ara­ da kalıyorlar? Onu yaratan düşünceden dolayı -düşünce tarafından bir arada tutuluyorlar. Maddenin özünü oluş­ turan şey, düşüncedir. Gerçekleşen kaderi düşünün . Bedeninizi değiştirerek kaderinizi değiştiremezsiniz. Kaderiniz ancak, ger­ çeğinizi onda algıladığınız tutumunuzu değiştirmek sure­ tiyle değiştirebilirsiniz. Bu et ve kemiğinizle aya gide­ mezsiniz; bilinmeyene ancak ruh girebilir. Bu azla ba­ gajı nasıl sürükleyeceksiniz? Bedeniniz yoluyla aydın­ lanmadan vazgeçin ve ruhunuz yoluyla -asıl benliğinizle, bilgili olmakla- Tann denen son suz süreçle aydınlan­ mayı seçin. Ne Olduğunuzu Düşün ürseniz, O Olursu­ nuz. Bunu Hep Düşünmüştünüz Değil mi ? Dinleyi n : Ne kadar çok öğrenirseniz o kadar bilgili olursunuz. Ne kadar çok idrake ulaşırsanız, beyninizin daha büyük bir kısmı da hipofiz aracılığıyla açılır. O kü­ çük kütle neden kapalı kalmaktadır? Neden beyniniz an­ cak üçte bir kapasiteyle çalışır? Diğer üçte ikisi nerede­ dir? Deha nerede bulunur? Hayatınız duygusal uygulama­ larınızın bir toplamıdır. B aşarınız, zekanızı algılayışı­ nıza göre kaderinizde ortaya çıkar. Zeka tah sile bağlı de­ ğildir, bilgi edinmek isteğine bağlıdır. Sağduyu size bah­ şedilen büyük bir nimettir -bir açlık. Bilgi açlığı. İstek hep oradadır. Realitenizin merkezinden gelir; sizi siz ya­ pan bilgiye duyduğunuz istektir. Bundan hep şüphe ederdi148 · Köklü Değişim Yapabilmek niz değil mi? Ben de şüphelerinizi teyit ettim! B üyük Düşünceye Kaba Madde Yoluyla Va­ ramazsı nız Gelmekte olan Süperbilinç'te, hayatınızın odak nok­ tasında, her şeyi kendinizin kontrol altında tuttuğunuzu i drak eden bir gerçek m evcuttur. Süperbilin ç'te, ruhun m adde yüzünden değişmediğin i anlayacaksın ız; madde davranışlarınızd aki, tutumunuzdaki tercihi n i z e uygun olarak dönüşüme uğramaktadır. Bunun içindir ki sizin yapmaya uğraştığınızı gördüğüm şeylerin hi çbiri bir şey değiştirmez. İstediğiniz tüm kristal muskaları takabilir­ siniz. Sonsuza kadar kristal kürelere bakabilirsiniz. Bin fincan özel otlardan yapılmış çay içebilirsiniz. Ne ruh ne de egoyu değiştirmez bunlar. Bu bir oyundur. B üyük dü­ şünceye kaba madde yoluyla varamazsınız; büyük düşün­ ce yoluyla kaba maddeyi yaratabilirsiniz ama. Sırf moda oldu diye bedeninizle beraber yükselemez­ siniz. (Bkz. Açıklamalar 6 ) Aslına bakarsanız, yük sel­ meyi amaçlıyorsanız ölürsünüz. Çünkü, yükselme i steği aslında ölüm arzusudur. Bu ruh yoluyla değil beden yo­ luyla işler. Ruh sonsuz h ayata sahiptir. Fizik bedeniniz i çin sonsuz hayat ancak bir tek şekilde gerçekleşebilir: Hayatı yaratanın ne olduğunu idrak ettiğiniz zaman -ki o s i z s i ni z ! " Cennet Alemi sizin için izdedir" denildiğinde, bun­ dan ne anlıyorsunuz? Ne demek istendiğini düşünüyorsu­ nuz? Demek i stenen şudur: İçinizde bulunan Tanrı'nm inayeti sayesinde sizin için her şey mümkün kılınmıştır. Evet! Bedeninizde de bunların meydana gelebilmesi için gerekli kapasite vardır. Yüce idrakin ortaya çıkması i çin gerekli kapasiteye sahipsiniz, bu kapasite beklemektedir. Asırlardan beri sizi bekliyor. Büyük bir hazla bin yıl yaşayabilirsiniz. Egonuz ol1 49 Tiranların Son Valsi m asaydı, uzun ömrün ve Süperbilinç' in sahibi olabilirdi­ niz. Şu anda egonuz orada oturmuş, ruhunuzu elinde tu­ tuyor. Bedeninizin elektrik tesisatına benzer şekilde do­ n an dığını bilir misiniz? Bu donanım fiziksel titreşim­ Ierinizin frekansını yük seltmenizi mümkün kılar; böy­ l ece titreşiminizdeki deği şiklik yoluyla başka bir aleme intikal edebilirsiniz. Buna kumanda edecek olan d a ru­ hunuzdur, yani B EN -Tanrı denen benliğiniz. Süperbilinç Ne Yediğinizle İlgisi Olmayan Bir Şeydir Süperbilinç. Ne yediğinizle hiç ilgisi yoktur bunun. Ne giydiğinizle de. O ne olduğunuzdur. Egonuz durdukça ve size h ükmettikçe, içinizdeki Tanrı'yı , doğal gelişi­ minden, ortaya çıkmaktan alıkoyan gardiyan rolünde­ dir. O gardiyandır ve gıdası görünüşün üzdür, imajınız­ dır.Varlığını sürdürebil mek için kendi imajıyla ruhu kuşatma altında tutmak zorundadır. Ego, içinizdeki Tanrı'yı kendisini ifade etmekten alıkoyar, bunun için de ona Deccal denir. Ego aynı zamanda bilginin, tekamül etmek için kul­ lanılmak üzere ruhunuza eri şmesini de önler. Okudu­ ğunuz şeyleri neden h atırlayamıyorsunuz ? Çünkü, ego­ n uz h atırlamanızı istemiyor da ondan. Gri Adam l ar'ın Valsi, egonun i dealizmini temsil eder. Onların günü bi­ tince bilinç de bitecek ve o zaman Süperbilinç gelecek. Neden Süperbilinç diyoruz? Neden Cennet Alemi'nin or­ taya çıkması diyoruz? Çünkü, eğer egonuzu bir h ata ola­ rak yorumlamaktan vazgeçerek öğrenilmesi gereken bir tecrübe olarak aklarsamz, fizik bedeniniz tümüyle can­ lanır. Canlanır! Egonuzu akl amanız, içinizdeki Tanrı yoluyla yapılır, içinizdeki güç yoluyla, size her şeyi yaptı­ rabilen güç ile . . . Ona sarılır ve severseniz, ondan öğrenir ve serbest bırakırsanız gerçekten yaşarsınız. 1 50 Köklü Değişim Yapabilmek O zaman beyniniz açılmaya başlar, çünkü yeni dü­ şünceler onu itmektedir. Eğer artık bir başkasıyla rekabet etmek için endişelenmiyorsanız, bir başkasının altını kazmıyorsanız, bir başkasını yargı lamıyorsanız, başka­ larına düşmanlık ve hoşgörüsüzlük göstermiyorsanız, ge­ ride düşünecek ne kalmıştır? Ne kalır geriye? Artık siz de teekküre dalabilir ve bilinmeyenle, dünya ile BİR olabi­ lirsiniz. Sevinci ve sevgiyi iade edebilirsiniz. Anlayışa sığmayan derinlikte bir h uzur içinde yaşayabilirsiniz. Ç ünkü, egonuz düşmanlığı, h aseti, güven sizliği, layık olamama hissini ve korkuyu hep zihninizin önünde tutar. Bunlar yok olunca artık beyniniz açılabilir ve içinizdeki Tanrı, varlığınızın gerçek sahibi artık büyük bir canlı­ lıkla öne çıkabilir. Ve bu öz, tüm evrenin sahibi olan bu ç ek irdek gelişi r, yaşamınız gelişir, idrakiniz geli şir, beyniniz açılır. D ah a yüce düşüncelerle, daha yüce bilgi­ lerle, s ı n ı rsız denen serüven süreciyle karşılaşır, onları kucaklarsı n ı z . Yedinci Kilit Açıldığı Zaman Artık Ölüm Hormonu Bulunmayacak Yedinci kilit (mühür) hipofizi açtığı anda artık be­ deninizde ölüm hormonu bulunmayacaktır. Şu anda her­ kesin bedeninde ölüm hormonu bulunuyor. Kadınlar adet görmeye başladığı ve erkekler tohumlarını serpmeye baş­ ladığından beri ölüm hormonu vardır. Bu olur olmaz yaş­ lanmaya başlarsınız. Hipofizden ölüm h ormonu salgıla­ nır ve bu da kalbinizin bulunduğu boşlukta, kalbe yakın olarak bulunan timus bezinin büzülmesine neden olur. Timus, bedeninizin ne kadar yaşayacağı üzerinde etkili olan organımzdır. Aynı zamanda dördüncü kilittir. Çocukken bu bez bir armut büyüklüğündedir. Erişkinli­ ğinizde bir bezelye büyüklüğüne iner. Şu anda timus sürekli büzülmektedir. O büzüldükçe 151 ianların Son Valsi beden de büzülür. O büzüldükçe, beden h astalıklara açık h ale gelir. Sonunda gözle görülmeyecek kadar küçüldü­ ğünde, beden iziksel olarak iflas eder. Bedeninizde bun­ l arın olmasının tek nedeni tutumunuzdur. Kaderinizi de, realitenizi de, çevrenizi de, sizin tutumları sorgusuz sual­ siz, i steyerek kabullenmen iz yaratır. Egoya bağlı tutum (davranış biçimi, eğilim, bakış açısı)) artık yürürlükte değilse, yedinci kilit açılır ve ölüm h ormonu bedenden uzaklaştırılır, Timusu h arekete geçiren başka bir hormon salgılanır. Bu büyük kilidin büyümesi yoluyla da, sürekli ve anında yenilenmeyi tek­ rar tekrar sağlamak üzere hücrelerin gerekli düğmeleri­ ne basılarak onlara ileri hareket kumandası verilmiş olur. Bu kadar uzun yaşamayı n iye istiyorsunuz? Çünkü daha hiç yaşamadınız. Sıkışıp kalmıştınız. Süperbilinç, özgür ve özgün bir cumhuriyetin in san­ larının egemenliği demektir. B aşarıya ulaşacak büyük bir deneydir. Çünkü, size şimdiye kadar kapalı olan bü­ tün kapılar artık açılacaktır. S üperbilinç devrinde artık şimdiye kadar tekrar tekrar yaşadığınız kokuşmuş de­ neyimleri ve tiranlığı ardınızda bırakacaksınız. Sealeti ve ölümü ardınızda bırakacaksınız. D ünün esaretini ve mutsuzluğunu ardınızda bırakacaksınız. Tekamülün i le­ ri doğru atılımına katılacak ve yeni zamanlara doğru, yaşanacak her şeyi yaşama yeteneğine sahip bir bedenle i lerleyecek si n i z . Bedeninizi çevreleyen ışığı, yüce özünüzü, sizin de­ yiminizle aura'nızı n eden göremediğinizi biliyor m usu­ nuz? Çünkü realiteniz, onu görmenize izin vermez. Otur­ duğunuz odayı dolduran aydınlanma gereçlerinden fış­ kıran enerjiyi neden görmüyorsunuz? Çünkü tutumunuz bütünüyle egonuz tarafından korunan küçük iç dünyanız üzerinde odaklaşmıştır. Ve, görmeyi bilmediğiniz h içbi r şeyi göremezsiniz. Anlamıyor musunuz? Önce deneyimlemeniz gere1 52 Köklü Değişim Yapabilmek kiyor, o zaman vizyon yerli yerin e oturur ve görebilir­ siniz. Niye bazıları başkalarının gördüğü gibi görmez de değişik görürler? Çünkü realiteleri arklıdır. O h evet, bir şey h akkında enine boyuna konuşurlar ama, eğer onu ya­ şamamışlarsa göremezler. Gözleriniz, şimdiye dek hiç görmemiş olduğunuz şeyleri doğal olarak görecek. En çok i stediğim şeylerden biri sizin görülmeyen ı şığı görebil­ menizdir; kendi muhteşem ışığınızı görebilmek i çi n kor­ ku ve hurafeleri yenmen izdir; çünkü bu ışığı görebilmek için kendinize hiç izin vermediniz. Süperbilinç geldiğinde, göklerin ordusunu ve başka boyutları da görebileceksiniz ; gelmekte olan büyük alem h akkında bilgili olacaksını z ; sadece kendi evreninizin olanaklarını araştırmakla kalmayıp, daha önce hiç sözü edilmemiş, tasavvuru olan aksız alemleri de keşfedecek­ siniz. Sizin mirasınız budur. İn sanl ık dramının m i ­ rası. . . Evet, Tanrı'nın zihninde başka in san sı varlıklar da vardı. Ama, h epsinin bu zamanlara eriştiğini söyleye­ mem. Çoğunun uygarlıkları, aynı vakum süreci ile çö­ küntüye uğrayarak sona erdi. Sizin uygarlığınızda i se büyük gerçekler ve büyük fırsatlar önünüze gelecektir. Halim olanlar dünyayı miras alacak ve T anrı 'n ın Ş anı'nı göreceklerdir; çünkü görmek için gözleri olacak. B u uygarlık çökmeyecek. Gerçeği bilin. Aydınlanın. Bu i şe gönül verin . B ilgili olun . Süperbilinç: H ayal edilen ama şimdiye kadar tadılmayan, yine de bu z amanda meydana gelmesi olasılığı çok büyük olandır. H ayatta k alıp kendiniz görmeye değer doğrusu. 1 53 Asla Yalnız Bırakılmazsınız Z amanınızla, şimdi ile ilgili olarak söyleyeceklerimin sonuna geliyoruz. Şunu biliniz ki bu öğreti, bu deneyim, bu sözleri okumanız için h arcadığınız zaman dan çok daha azla şeyler vermenize neden oldu. Bunun bedeli, kitabı satın almak için ödediğiniz paradan dah a azla ve oku­ maya başlamak için geçerli olan nedenlerinizden daha başka anlamı da var. Ken dinize bakın . Kaç kişinin bu me sajı okuyacağını düşünün. Birbirinizle h angi ortak noktalarınız olduğunu göz önüne alın. Asla yalnız bıra­ kılmazsınız.Yapm aya teşebbüs ettiğiniz h er şeyde her yönden gelen birçok kardeşinizle karş ı l a şacaksınız. Ama, nereye gideceğiniz ya da ne okuyacağınız gibi ko­ nularda kararı yalnız başınıza verirsiniz, çünkü her şey sizin tercihinize bağlıdır. Seçimlerinizden Pişman Olmayınız Seçiminizden asla pişman olmayın . Yapmayı seçti­ ğiniz şey sizin tekamül etmenizi sağlar; ilahi bir beyan­ dır. Size pişmanlık duyuran şey aslında tekamülünüzün bir aşamasıdır. Hiçbir şey kaybetmezsiniz. Yitirdiğinizi sandığınız şey daima geri döner, yeniden meyve verir. Sözlerimi okumanız ve bundan dolayı ışığınızın ge­ li şecek olması beni sevinçle dolduruyor. Orada oturup önünüzdeki şeyle korkuyla değil de sevgiyle ve ruh olgun­ luğuyla yüzleşebilmek için ne büyük cesaret gösterdiğini­ zi biliyorum. Siz z ayıf yaratıklar değilsiniz, ne idüğü be­ lirsiz korkaklar değilsiniz. Mirasınızı gerçekten iyi tem­ sil ediyorsunuz. Çok memnunum. Bir gün benim ne ka155 Tiranlann Son Valsi dar mutlu olduğumu görebileceksiniz; çünkü o gün gel­ diğinde bütün sevi n cimle beni gözlerinizle göreceksi­ niz.Bu da beni çok sevindirecek. Bir çoğunuz sırf bu kitabı okuyup bitirebilmek için ateş çemberinden geçtiniz. Bilıyorum. İnkarlarınızı, kü­ fürlerinizi, redlerinizi, m azeretlerinizi ve konuyu dağıt­ manızı, hepsini biliyorum. Ama, en bilenlerden biri ola­ rak sizin yeteneğinize çok önceden inanmıştım, yoksa burada olmazdı m. Kuşkusuz ben anlayacağınız sözleri bulabilmek için, yüzyıllar boyu kullanılan lisanları tara­ maktan çok daha büyük şeyleri yapabilmek ve çok daha başka yerlere gidebilmek yeteneğine sahibim. İnanın çok zor i ştir yaptığım! Düşüncenin Ölümsüzlüğünü Nasıl Kanıt­ layabilirsiniz ? Hiç kimse Ram'ı bir kutuya kapatmayı başaramadı. Bu katta (üç boyutlu bu dünyada) bana yakıştırılan her şeye, her girdiğim kalıba ve benim sorumlu olduğum şey­ l ere ise izin veriyorum. Yoğun bir şekillenmenin (mad­ desel bedenin) içindeyken dah a yüksek şekilleri anla­ m ak güçtür. Ama, şekilleri ruhunuzla anlayabiliyorsa­ nız, onlarla BİR olabilirsiniz. Yoğun şekil ve onun imajı olan ego, benim gibileri asla anlayamaz. Kavrayamaz­ lar. Maddede ruhun bulunduğunu n asıl kanıtlayabilirsi­ n iz? B ir düşüncenin ölümsüzlüğünü n asıl kanıtlayabi­ l irsiniz? Neden pek çok kişi bu anlayışa, bu gerçeğe düşmanca bakar? Neden bu kadar çok taklitçi var? Çünkü kendi i ç­ l erindeki gerçeğe sahip çıkmıyorlar. Birisi sizin için bir tarikata mansuptur derse bu bir şeydir, bunu dedikleri i çi n onlara i ştirak ederek beraberce gülmeniz ise başka bir şey. Kendi kararl arınızı vermek, kaderiniz için ha­ yati önem taşıyan konularda bilgi edinmek ve bu konu1 56 Asla Yalnız Bırakılazsınız larda önünüzde seçenek bulunduğunu anlayacak bilgileri kazanmak, kendi kendinizin eendisi olmanın ve kişisel vakar ile özgürlüğün bir işaretidir. Bu komikse, herkesin komik olmaya ihtiyacı var demektir! Sizin olan şeylere sahip çıkın. Tekamülünüz için ge­ rekli seçimleri yapın. Gerçek şu ki, bu kitabı okumak ve bu bilgilerin üzerinde düşünmek için ayırdığı nız zaman zarfında birçok şey öğretmeyi tekrar tekrar denedim. Siz­ den bir hareket, bir kıvılcım geleceğini umut ederek size her açıdan yaklaştım. Doğru, bazılarına gön derdiğim "dersler" onları mahvedermiş gibi göründüler, diğerleri­ ninkiler i se sıkıntılarının içinde onlara bir ışık getirdi. H ep sinin amacı vardı. Dinleyin eendiler! İnsanın büyük bir serveti olması neye yarar, eğer aynı zamanda bu servet onu köleleştir­ mişse? Ya da bir kadının dindarlık uğruna kendini mah­ kum ettiği akirlik, onu kendisine köle etmişse nedir ki? Bilginiz arttıkça seçenekleriniz artar. Size bu bilgi ­ leri vererek uukları nızı geni şletebilmek çok muazzam bir şeydi. Bunu elde edebilmek için kendinizden yatırım yaptınız. Bilmeyi hak ettiğiniz için size hitap ettim ve ger­ çeği ortaya serdim. Bunları yok arz edebilirdim. Hepsini h asır altı edip anlamsız sözleri tekrarlayabilirdim. Ama bu size idrakinizi ge nişleterek k i şi sel vakara erişme h akkını vermezdi. Gerçek budur. Ben Baba m ı n İşi İçin Geldi m, Sevgiden Yapılmış Bir Huzmeye Binere}? Evet, benzerim yok, çünkü ben bu kata, bu boyuta ait değilim. Benim ne popüler olmam ne de kabul edilmem gerekiyor. Benim için iyi sözler söylenmesine de ihtiya­ cım yok. Değerleri çarpıtmadım ve gerçeklerden kaçma­ dım. Ben buraya babamın(Tanrı'nın ) işi için geldim, bir sevgi huzmesine binerek. Bunu yapmayı istediğim i çin . 1 57 Tiranların Son Valsi Ben buraya yeni bir din yaratmak için de gelmedi m ; in­ sanları içine düştükleri cehaletten kurtarmaya geldim. Kendi çabalarıyla, kendi idrakleriyle, kendi ı şıkların ı yaşama cesaretini göstererek, sadece kendi hayatları için değil, bütün dünya için de olayları değiştirebilecek olan­ l ar için geldim. Birçok insana ümit vermek için gerçekten muhteşem tek bir insan bile yeter. Dağın doruğuna kadar tırmanmış olan, dünyanın her tarafı ndan s e slerinin i şitilmesi n i sağlayabilecek bir yere kadar yük selmiş olan birkaç kişi var; öylesine duyuruyorlar ki seslerini, yankıları ta yıl­ dızlara kadar aksediyor . . . Öyle kişiler ki bunlar, ş öhretin, zenginliğin, saygınlığın zirvesine eriştiklerin­ den dolayı, m ilyonlarca insanın h ayatını değiştirebile­ cek fırsata sahipler. Çünkü, milyonlarıh tek ihtiyacı, par­ lak bir kişinin kendilerine göstereceği bir ı şıktır, herke­ sin de kendileri gibi olabileceğini işaret eden bir ı şık. Ümit i şte budur, kölelikten kurtulmak için ilk adımı at­ manıza yardım edecek bir şey, herhangi bir yerde aniden karşılaşıvereceğiniz bir hayal, bir ı şık, bir gerçek, bir akis... Ç ünkü, köle olduğunuz şüp h e götürmez bir ger­ çektir. Kusursuzluk Sözlükte Başlamaz Çok dea zirve, gücün kötüye kullanımının, eğlence ve yanlışların bulunduğu yerdir. Zirve in sanı esir alır. Zirvede olmalarına karşın bütün bunlardan sıyrılmasını bi len ve ışıklarını koruyabilenler çok azdır. Kusursuzluk n erede başlar? Sözlükte mi? Sözlükteki sadece elsefi bir tanımlamadır; bir gerçek deildir. Kusursuzluk, kusur­ suz bir i nsanla başlar. Sevgi de kendilerine saygı duyan, kendi lerini seven ve insan denen bu güzel mücevheri Tanrı'nın gözünün bebeğini- kötüye kullanarak deği l , sevgiyle yaklaşarak meydana getirenlerle başlar. Bu sev158 Asla Yalnız Bırakılızsınız giyle her yerde kusursuzluğun örneği olurlar. Sevginiz, merkezde bulunan büyük bir güneş gibidir; çünkü onun sıcaklığı birçok şeyin değişmesine neden olur ve siz de bir ı şık olursunuz. Savaş nerede biter ve hoş­ görü nerede başlar? Kendinize hoşgörü gösterdiğiniz za­ man. Kendi bakış açınıza uygun olarak vakarınızı koru­ duğunuz zaman. Kendi kapasitenize ve insani zaaflara hoşgörü ile baktığınız zaman . . . Eğer siz idrak sahibiyse­ niz, bunun fazileti, hoşgörü ve vakarı herkese de yansıya­ caktır. Dünyanın zincirlerin e esir olmam ı ş ve özgürce yaşayabilen ve başkalarına hoşgörü ile davranma yete­ neğine sahip varlıklar pek azdır. Başkaları sizin sahibi­ n i z oldukları sürece onlara h oşgörü gösteremezsiniz. Kendi çelişkilerinizi çözümlememişseniz, kom şularını ­ z a h oşgörü ile davranamazsınız. Onların d a tıpkı sizin gibi insan olduğunu idrak edinceye dek ailenize de hoşgö­ rü gösteremezsiniz. Serüvenin Binlerce Yüzü Olduğu Ve Mavi Ayı n Işığında Zarar Görmeden Uyuyabileceğiniz Bir Yer Bu i ş , bu öğreti, bu sevgi, bu ihsan size verildi ki öğ­ rendiklerinizi uygulayın ve kusursuz bir in san ol acak şekilde tercihlerinizi yapın. Bunu okuyanlar arasında bir tek kişi bile yoktur ki, öyle olmayı seçtiği takdirde,buna gücü yetmesin. Seçtiğiniz takdirde, denemeye değer bir alemde yaşayacak sınız; öyle bir yer ki, serüvenlerin bin­ bir yüzü var ve mavi ayın altında z arar görmeden uyuya­ bilirsiniz. Bu sözler sizi esir etmek için söylenmiyor, as­ lında olduğunuz h ale dönebilmeniz için gerekli olanak­ ları zenginleştirmek için söyleniyor; insanın potansiyeli içindeki özgürlüğe, neşe ve sevince ve içinizdeki Tanrı aşkın a kavuşabilmeniz için söyleniyor. Bu sözler, insan­ ları birbirine düşürmek için söylenmiyor, cehalet perdesi1 59 Tiranların Son Valsi n i ortaya çıkarmak ve bunu kaldırmanızı tercihi yapmanız için söyleniyor. sağlayacak Yeni Çağ içsel Değişimle Gelecek Adına Yeni Çağ denen bu zaman asla, asla bir insa­ na dışından gelmez. Deği şiklik gelebilir. Ama, Yeni Çağ asla dışarıda bulunan bir şey değildir -içinizde olması zo­ runludur. İnsan ruhunun bireysel bazdaki transfigüras­ yonu (şekilden şekle geçişi) dir; böylece geçmi ş, hiçbir p i şmanlık duymak sınız son suz a dek terk edilir ve "şimdi" yaşanır. Bu da h ayatınızı sürdürebilmek için mutlu yaşama cesaretini gösterebilmenize ve içinde bulu­ nulan anı tam bir canlılıkla yaşayabilmenize bağlıdır. Moda olan her şey gibi , modanın kendisinin de modası geçer ama ışık devam eder. Çünkü o gerçekle doludur, ya­ pabilme gücüyle doludur, in sanın içinde değişim yaratan h ayat anlayışıyla doludur. Işık sonsuza dek yaşayacak­ tır. Çevrenizi teh likeye düşürecek bütün bu kötülükler­ den söz etmek kuşkusuz benim de hoşuma gitmiyor. Yine de size saygı duyuyorum. Kesinlikle biliyorum ki, içiniz­ deki Tanrı'nın varlığında, sizler bu sözlerdeki gerçeği görecek, yüzleşecek ve kabul edecek cesarete sahipsiniz. Bu gerçeğin sizde meydana getireceği duygusal sarsıntı sonunda, h ayatınızı sürdürebilmeniz için çok önemli olan değişiklikleri yapmaya başlayacaksınız. Sizin yüce Tanrı'nın bir parçası olduğunuzu, sözlerimi söylediğim zaman zarfında bir an bile aklımdan çıkarmadım. Size yapamayacağınız hiçbir şey söylemedim. Size söyledikle­ rim boş' laf değildi, hiçbir şeye fesat katmadılar. Sizi teh­ likeye atabilecek hiçbir şey söylemedim, tam tersine teh­ likeden kurtarabilecek şeyler söyledim. Size Dünya'nızı aşağı görmenizi değil, dünyanızı ve burada okuyabilecek­ l erinizden çok daha fazla sayıda olmak üzere, meydana 1 60 Asla Yalnız Bıraalmazsınız gelebil ecek değişikliklerini sevmeniz i söyledim. Size verdiğim bu bilgilerle ukunuzu genişletmek su­ retiyle "Neler olup bitiyor?" sorusunun yanıtını öğrenme­ nize izin verdim. Tercihlerinizi yapmanız için bilgi ver­ mek, bu sınırlı beden kapasitesi (JZ night'ın bedeni), bu can sıkıcı şekil içinde kalarak yapabileceğim tek şeydi. Bütün sözcükleri, vizyonları ve "dersleri" kullandım, siz bir yere varasınız diye. Bütün bunlar sizin katılmanız için, sizi bir yere var­ dırabilmek için kullanılan araçlardı. Nihai sonuç şudur : her zaman da öyleydi: Tanrı'yı Görmek bir efsane değil bir gerçek olacak; bir felsefe , bir spiritüel gerçek olmak yerine elle tutulan bir gerçek -böylece siz bu gerçeği yaşa­ yabileceksiniz. Sizin yeteneklerinizi biliyorum , gözü­ mün önüne yavaş yavaş seriliyorlar. İçinizde kilitli olan şeyi de biliyorum, bir tercih olarak kilitlenmiş bulundu­ ğunu da . . . Bütün mesele ne yapmak istediğinizdir. Bu da h ayatınızla, her z aman olduğu gibi doğrudan doğruya i li ş k i l i d i r . Ancak, cehalet bağışlanamaz. Y a cahi l kalmayı se­ çersiniz ya da öğrenmeye fırsatınız olmadığı için cahilsi­ nizdir. Artık bilgi sahibisiniz ve cahil olma mazeretinin arkasına sığınamazsınız. Eğer bu kitabı elinizden bıra­ kır bırakmaz size ölümcül gözlerle bakan şiddet yanlısı insanların "meşgul" dünyasına ve koşuşturmalarına geri dönerseniz, kendinizi bile bile kurban olmaya ada­ mış olacaksınız. Bir Şeyler Ylpanlar, Görenlerden Olacak ­ lardır İki "ders" geleceğini söylemiştim. Hatırladınız mı? Çok tuhaftır ama, bir olayı kendi gözlerinizle görmek hayatınızı gerçekten değiştirebilir. Bu sefer bir şeyler ya­ panlar, görenlerden olacaklardır; çünkü onlar gördükle161 Tiranların Son Valsi ri şeyi hak etmişlerdir. Bunun anlamı genişletilmiş bir idrake sahip olma h akkını k azanmaktır! Bütün bunların saçma olaylar olduğunu ya da inanılmaz şeyler olduğunu söyleyerek bir kenara itenler bile, h ayatlarının geri ka­ lan günleri boyunca bu sözleri ta içlerinde duyacak ve his­ sedeceklerdir. Duyacakları benim sesim, benim sözlerim olmayacaktır. Onlara seslenecek olan, burada söylenen şeyleri h atırlatacak olan, içlerindeki Tanrı'dır. Bu ses gitgide kuvvetlenecektir. Ve bu başınıza geldiğinde med­ yomluğa başladığınızı, başka bir ruha aracılık yaptığını­ zı sakın söylemeyin, öyle değildir. B aşka boyuttan gelen bir ruhun sesini duyduğunuzu da söylemeyin , duymuyor­ sunuz. Bunun rehber varlığınız olduğunu da söylemeyin, değildir. O sizin Tanrınız'dır. Şimdi eendiler, Ram niye geri geldi? Niye sizin za­ man ölçünüze göre yüzyıl önce değil de şimdi? Çünkü, in­ sanlar daima başlarını derde sokmayı v� h ayatlarını tür­ lü belalarla doldurmayı başarmışlardır ama, şimdiye ka­ dar bir şekilde bundan kurtulmayı da başarmışlardı. Ke­ limenin anlamına uygun olarak, pek çok maceraperest çıkmıştır, bunlara saygı duymak zorundasınız ; çünkü onlar gidip bir şeyler yapmışlardır. Sizin pek çoğunuz da e ski h ayatlarınızda böyle maceralar yaşamıştınız ama şimdi koltuğundan kalkmayan tembellerden başka bir şey değilsiniz. Kendinize ne ad veriyorsunuz? Külde pa­ tates mi? Bu ülkede hiç de patates kıtlığı çekileceğe benze­ miyor! Gerçek şu ki, şimdiye kadar hiç bu denli yardıma ihtiyacınız olmamıştı. Ben bundan önce, çok haksız bir şekilde sonuçlanabilecek birkaç tarihi olay dışında pek az müdahale etmiştim. Niye şimdi? Benim garip görünüşüm sayesinde bir ilgi uyanıyor, bir uyanış başlıyor ve gitgide daha çok in­ san, daha çok şey öğrenmek istiyor. Öğrenecekler de, çün­ kü vakum kapanmaktadır. Oyunun bu aşamasında artık maceraperestlere yer yoktur, onlar son demlerini yaşıyor­ lar. Tarihiniz boyunca size bir şeyler söylemek için gelen 1 62 Asla Yalnız Bırakılmazsınız aydın lanmış, korkusuz kişiler olmuştur. O n ların hemen hepsini öldürdünüz. İnsanlık dramının sürmesi esn asın­ da, onlar daima ahlaki çöküntünün başladığı ve davranış biçiml erinin dej enere olduğu devrelerde gelmişlerdir. Çok kez etkili de olmuşlardır. Hiç değilse devam edebil­ menizi sağladıl ar. D ünyanın sonu gelmeyecek. Ama davranışlarınıza göre sizin dünyanız sona erebilir. D ünya, programına göre daha uzun bir süre yörünge si nden çıkmayacaktır. Daha, uzun bir hayatı var ve bunun için savaşmaktadır. Size otomobil lerinizin stratoseri yı rttığın ı söylediğimde kulak verin. Bu size acı mı veriyor? Vermelidir. Çünkü, daha iyi bir yol bulmak için çabalayınca deha ortaya çıkar. Ya hünerli kişilerin arklı bir ortamda bulunma­ larını sağlayan n edir? Yaratıcılık. Anlıyor musunuz? Eğer hiçbir şey değişmese ve her şey statükoya göre devam edip gitseydi, tekamül etmeye gerek kalmazdı. Şu anda bulunduğu h alden değişik bir h ale geçirilmesini zo­ runlu kılan bir neden olmasaydı, hiçbir şey değişmezdi. Ama, bunu duymak sizin için ne kadar zor olursa olsun, statükonun değişmeye ihtiyacı olduğunu anlamalısınız. Ne kadar çoğunuz bunu idrak ederse bir değişiklik bilin­ cinin ortaya çıkması o kadar kolaylaşır. Çok eski bir ku­ ral olan arz ve talep kuralını bilirsiniz. Yakında pek çok talep olacak. Bu da yaratıcı kişiler için bir boşluk yarata­ cak, demek ki bir amacı vardır ve boşuna değildir. Pek çok şey öğrendiniz. Sayfaları çevirdiniz ve oku­ dunuz. Bu da h akkınızda pek çok şeyi açıklar. Eğer, be­ nim anladığım kelime manasıyla düş kırıklığı diye bir k avram varsa, bilin ki ben düş kırıklığına uğram adım! Cesareti nizle övünüyorum, beni sevindiriyor. Bunu oku­ yanlar bir ümit ışığı oluşturuyorlar. Büyük bir ümit ı şığı! Evet, babamın i şi için geldim ve kritik bir seçim za­ m anında ortaya çıktım. Eğer, içinde bulunduğunuz ruh­ sal uyuşukluktan silkinmezseniz ve gelmekte olan eko­ nomik koşulları kabul lenirseniz, vakum kesinlikle üze1 63 Tiranlann Son Valsi rinize çökecektir. Dünyayı bunun için eda etmi ş olacak­ sınız. İlah i müdahale sadece size tercih hakkı tanımak i çindir. H al a çökebilirsiniz. Ama şimdi seçeneğiniz var, bir sürü seçenek. . . Bütün kalbimle, aslında Her Şey olan Tanrı 'dan diliyorum ki, en iyi şekilde tekamül edebil­ mek için gerekeni akıl lıca seçin ve yerine getiri n ! Pe k çoğunuz bu bilgileri h angi yöntemle verdiğimi biliyor, yani ödünç aldığım bedeni ilan .. Pek çok yönüy­ le yepyeni bir yöntemdir bu. Bir insanın sevgiyi taklit et­ mesi olanaksızdır. Bir in sanın dehayı taklit etmesi o.l a­ naksızdır. Gücü taklit etmek de olanaksızdır. Ve de bilge­ liği. Eğer bütün bunlardan uzaksanız, bunları taklit ede­ mezsiniz. Bunlar benden size yansıyacaklardır. Bütün bu olasılıklar benden size yan sıyor. Eğer içinizden bütün bunları zaten bilme seydiniz, beni duyamazdınız. Eğer, sevgi ve gücü duyma yeteneğinden yoksun olsaydınız, bunları hissedemezdiniz. Eğer, deha içinizde var olma­ saydı bunlarda dehayı göremezdiniz. Bütün bunların ki­ min için olduğu meydanda -sizin için . · Son Öğreti Bu, sözlerle yapmaya teşebbüs edeceğim son öğreti­ dir. Bu son öğretiyle beraber içinizden bazılarınız teka­ mül ateşinin idrakine varacak. Bu gittikçe şiddetlenen ateşle birkaçınız, söylenmemiş olanları da duymaya baş­ l ayacaksınız; çok açık bir biçimde duyacaksınız. Yanlış yorumlama yok. Karmaşa yok. Bu, beyaz ateşe, daha yük­ sek bir titreşim frekansına doğru atılan yeni bir adımdır. B ilgilerinize göre davranmayı sürdürdükçe sonsuz­ luğunuza daha yaklaşacaksınız . . . daha açık olabileceksi­ niz . . .fizik bedeniniz dah a çok tekamül edecek. Sonunda, varlığınızın Tanrı'sı ile uyum h aline geçeceksiniz, tit­ reşimleriniz de hem ahenk olacak ve artık, sözlerle iade edilemeyen bilinmeye n e doğru atılmanız mümkün ola1 64 Asla Yalnız Bırakılmazsınız cak. Artık bileceksiniz. Size artık güç verilebilecek. Son öğreti, son sınırı da zorluyor. Artık burada, umu­ ma açık bir oturumda, sadece gelecek zamanlar ve kişisel bakış açılarından söz edilecek. Bir anlamda tekrardan ibaret olacak. Ama sonsuzluğa adım atm ış olabilenlere, nadiren de olsa başka oturum olanağı verilecek. Bunların akışı, eskiden benimle beraber olduğunuzda h i ssettikleri­ nizden tamamıyla arklı olacak. Bu şekil, bu yüzyılın so­ nuna kadar devam ettirilecek. Artık izik bedenle görün­ mesem bile, ben yine Ram olmaya devam edeceğim. Ram, Rüzgarın Eendisi.. . Size vaat ettiğim gibi, canlı ve h ayati olan güç sizinle beraber olacak. Yardım a eri şebilmek için bir şeyler yapma çabasını gösterenlere yardım ede­ ceğim . Spiritüel sadaka diye bir şey yoktur. Ruha gelen hiç­ bir şey sadaka değildir. O zaman lar geldiğinde sizinle beraber olacağım ve size yardım edeceği m . Ama bu son öğretiden sonra pek azla oturum olmayacak. O zamana kadar d a sözlerim kaydedilmiş, ilme alınmış, basılmı ş ve tekrarlanmış olacak. Görsel ve tarihi bir olay olacak! Okuduklarınız ve duyduklarınız ruhunuzda toplanıyor­ lar . . . onları yaşamanız için bekliyorlar. Size şu söyleye­ ceklerim d en daha üstün ne söyleyebiliri m : " İ şte ! Siz Tanrı'sınız. Yaşayan ateş içinizdedir. Yolunuzu aydın­ latacak bütün yanıtlar içinizdedir!" Size şu dediğimden daha yüksek bir idraki veremem:" "Ben BEN'im" Ve, şunları söylemekten daha geniş bir özgürlük olabilir mi? "Ben kendime aitim ! " Sizin bu sözleri anlayabilmeniz için uzun v e zor bir yoldan geçtik; sadece okumanız için değil, onl arı yaşa­ manız i çi n d e ! Kendinizi anlam an ız , Varlı ğınızdaki Tanrı'yı anlamanız, ebedi ışığı bir an için olsa bile göre­ bilmeniz uzun zaman aldı . . . ve pek çok söz sarf edildi . . . Bütün bunlar sizi kendi yüceliğinize ve değerinize inan­ dırabilmek için yapıldı. . . Biliyor musunuz ki pek çoğu­ nuz, değersiz olmakta ısrar eder? Kaç tan enizin kurban 1 65 Tianlann Son Valsi olmakta direndiğini biliyor musunuz? .Israr edersiniz, çünkü kurban kelimesinin ortaya getirilmesinin sorum­ · ıuluğunu yüklenmeye korkarsınız. Ne kadar çoğunuzun gri ve de tutucu olduğunuzu biliyor musunuz? Rakamın adını bile anmaya cesaret etmeyelim, aman ! Griler tatsız ve titrek olurlar, ne zaman gelip ne zaman giderler kimse ark etmez; h avuza atsanız, suyu bile dalgal andıramaz onlar. Burada, güzel ve hayat dolu ihtiyar varlıklardan söz etmiyorum, bir benzetme yapıyorum; ruhları ve dav­ ranışlarında silik kalmayı seçenleri anlatıyorum. Buraya varabilmeniz çok uzun sürdü. Bu utanılacak bir şey midir? Asla öyle olmamalı. Kimsenin sizi utandı­ rarak öğrenme i steği ni zden uzaklaştırmasına izin ver­ meyin. İçinizde yaşayan bir güç bulunduğunun idrakine erişmeniz ne kadar sürdü? Eğer idrak etmeye başladınız­ sa bu her şeye değer. Yedi buçuk milyon yıl boyunca, hiç­ bir işe yaramayan, güçsüz geçirilen kaç h ayat yaşadığı­ nızı düşünebiliyor musunuz? Evet, buna değdi doğrusu! Ayrıca, ben bir yere gitmiyorum. Sözlerimden bu an­ l amı çıkarmayın. Nereye gidebilirim? Ne denirse den­ sin, ben zaten hiç gitmedim ki . . . Sizi seviyorum. Siz ne zaman yeni bir idrake ulaşırsanız, o zaman sizinle bay­ ram ediyorum. Bir şeyi idrak ettiğinizde rüzgar çıkıyor, ark ettiniz ini? Ben çıkmasını istiyorum. Sizin, bilindi­ ğinizi anlamanızı istiyorum. Sizin ve değerli h ayatınızın farkında o lunduğunu fark etmenizi i stiyorum. Kendini anlamanın ödülü, kendi içindedir zaten; ama ben, başa­ rınızın farkında olan bir kardeşinizin , bir varlığın , bir sevgilinin, bir ı şığın olduğunu da bilmenizi i stiyorµm. Size göstereceğim . . . çünkü yaptığınız her şey bana büyük bir sevinç veriyor. Cesaretiniz ve yeteneklerinizden çok hoşnutum. Bü­ tün bunların sona ereceği ve benimle beraber kutlayacağı­ nız gün de gelecek. Bu kutlamayı kabul etmek bana ger­ çekten onur verecek. 1 66 Not B urada size bir notum var. Ne demektir bilirsiniz, son­ radan akl a gelen bir şey yani. Harmanilerini giyip de, benim bildirdiklerimden gelecek hakkında vaaz vermeye kalkacaklara dikkat edin. Bu kişilerin kendilerine kız­ gı nlık duymuyorum, sadece vaatlerine kızıyorum. Bir­ kaç yıl içinde muazzam bir kar getireceği vaat edilen tek­ lilerden kendinizi sakının. Bir grubun, beraberce sahip oldukları ve paylaştıkları bir deneyim başka bir şeydir ama dikkatli olun, grubun h er üyesi bütüne katkıda bu­ lunmalıdır, yoksa grubun gücü kırılır. Eğer, acımasız vergilerin n akit paranızı eritece­ ğinden endişe ediyorsanız paranızı köşe dönme vaatleri­ ne kaptırmayın . Paranızla toprak satın alın . Gelecek günlerde pek çok insanın toprağa ihtiyacı olacak. Bu da sizin elle tutulabilir şeylerden oluşan servetinize bir katkı olabilir ve sizin bu günlerden geçmenize yardımcı olur. Küçük kentlerde küçük işyerleri satın alın. Büyük kentlerdeki geli şm e tehlikeli olacaktır. Gelecek bahar­ dan itibaren insanlar büyük kentlerden göç etmeye başla­ yacaklar. E llerinde toprak bulunduranların oldukça iyi karları olacak. Küçük i şyerlerinin sahipleri de bu i şleri­ ni zimmet kartı gelinceye kadar daha birkaç yıl sürdüre­ bileceklerdir. Ama sakın paranızı Yeni Çağ'da yaşaya­ caklar için banka ya da benzeri bir müessese kurdukları­ nı söyleyenlere kaptırmayın. Başka bir bireyin davranış­ larına bağımlı olursanız kendinizi kurban etme yolun­ dasınız demektir. Çünkü, eğer onlar gemilerini karaya yanaştıramazlarsa, siz de yanaştıramazsınız ve çok üzü­ lürsünüz. Dikkatli olun ! Hiç kimseye kendi i steği niz dışında bir şey vermeyin. Eğer bir şeyi kaybetmeyi göze 1 67 Tiranlann Son Valsi alamıyorsanız, kimseye vermeyin onu! Bir şeyler yapmaya muktedir olan birçok yüce varlık da var. B azılarının onlara inanarak yola çıkmasını h ak etmişlerdir bu varlıklar. Ama, onlar kendilerini yaptık­ larıyla kanıtlarlar. Sırf büyük bir kar yapacağınızı düşü­ nerek paranızı kimseye vermeyin, çünkü yapamayacak­ sınız. Çok değişken zamanlar yaşanmaktadır. Kimseyi suçlamayın. Birisini suçlamaktansa, kaybedeceğini bile bile kaybetmek daha iyidir. Çünkü suçlamak, sizi gelecek günlere bağımlı kılar. Suçlamak, sizi kurban olmay a iter, n e yapsanız kazanamazsınız. Gerçek böyle yaratıl­ dı. Hiç kimseyi hiçbir şey için suçlamaya değmez. Ne kadar kaybettiğiniz hiç önemli değil. Çünkü, ebediyetin ı şığını görebilmek yanında kagıt parçaları ne iade eder ki? Hiç . . . Demek ki, artan paranızla toprak satın almalı ve kü­ çük kentlerde küçük iş yerleri açmalısınız. Bu bilgece ve tutumlu davranmaktır. Eğer bazılarınız birbirine yakın yerlerde toprak ala­ bildiyseniz bu h arika bir şeydir -çok akıllıca. B irçoğunuz, elinden bir şeyler gelen in san larsınız. Öyle değil mi? Yani sizin zanaat dediğiniz şeyleri yapa­ bilen yetenekli kişilersiniz . Bunu birbirinize bildirmeli­ siniz ki, gelecekte birbirinizden yararlanabilesiniz. Bir­ çoğunuzun öğretecek çok şeyi var; birçok insanın da sizin bildiklerinizi öğrenmeye ihtiyaçları var. Yeteneklerinizi birbirinize bildirin. Kuzeybatı'da dağınık bahçecilik göre ceksiniz. Bü­ yük Pasifik Kuzeybatı toprağı kutsanmıştır, gün geçtikçe de daha azla öyle olacak. İçinizden öyle geldiği için baş­ ka yerde yaşıyorsanız, biliniz ki sizin toprağınız da kut­ sanacaktır. Sadece ermuardan uzak durmaya gayret edin! Tam üstünde oturanlarınız için endişe ediyorum. Çok yakında, nüfus yoğunluğu azla olan bölgelerde yen i . "dersler" görülecek, çünkü buralardaki basınç h iç haif1 68 Not l e m em iştir. Okudunuz. Anl adınız. Çok memnunum. Size artık, Değişim -Gelecek Günler, insanın ve doğanın kaderi ve ki şisel kurtuluş h akkında söyleyebileceğim başka bir şey yok. Ama, sizin yapacak çok şeyiniz var. Gelecek on iki yıl içinde, burada okuduklarınız birer birer gerçekleşe­ cektir. Siz de olayların bir parçası olun! Hepsi bu! Bu kitap sona ermiştir. Tanrı'nın sevgisi sizinle beraber olsun. 1 69 Tiranların Son Valsi Açımlr: 1 . 1 898 savaş l a r ı , Başkan Theodore Roosevelt ( 1 8581 9 1 9) devresi ndeki an laşma ile Küba üzeri nde manda tesis edilmesiyle sonuçlanm ı şt ı . 2. Federal Haz i ne y a da Federal Rezev, kendine mahsus bir bankac ı l ı k siste m i d i r. ABD'de 1 900'l ü y ı l l arda yaşanan ( 1 907) kriz, bankac ı l ı k sistemi ndeki hatalara bağ lanı nca, bir kom ite toplan mas ı n a ve yeni bir sistem konulmas ı n a karar ve­ rildi. Bu sistem, on iki bölgese l bankan ı n birleşmesiyle ol uşan bir merkezi bankac ı l ı k sistemiydi. Bu bankalar, bir g uvernör­ ler meclisi tarafından tespit edilen politikaları yü rütüyorlard ı . Bu konuda çı karı lan yasa, bütün ulusal bankaları n b u birliğe üye olmas ı n ı şart koşuyord u . Her banka mevduat ı n ı n bir kısm ı n ı , bölgedeki Federal Rezev bankası nda bloke edecekti. Bunlar da u l usal bir para akı m ı n ı fi nanse etmekte kullan ı lacakt ı. Üye ban­ kalar, Federal Rezerv Bankas ı'ndan borç alabileceklerdi ( rees­ kont). Bu sistemin ilk g örevi Birinci Dü nya Savaşı'nı fi nanse et­ mek old u . Yasaya göre bu bankalar, devlet tahvillerini sat ı n a­ lacaklard ı . Savaştan sonra ise faal olan otuz bir bin bankadan beş bin tanesi kapandı ve sonunda 1 929 krizi geld i. Panik, ta 1 933'e kadar sürd ü . 1 933'de Federal Rezerv bankaları na borsa kred ileri n i n kontro l u yetkisi veri l d i . ikinci Dü nya S avaş ı ' n ı n finansman ı n ı ise hemen hemen tamamen Federal Rezerv Bankaları üstlen­ d i ler. Yüz milyar dolarl ı k devlet iç borçlanma tahvili sat ı n al­ d ı lar. Savaştan sonra, bankaları n say ı s ı azalmaya devam etti. Mevcut bu sistemin yakın bir gelecekte değişeceği san ı l m ıyor. 3. Bizim anlad ı ğ ı m ı z kredi kartı değ il de, yepyen i bir para sistemi anlamı nda kullan ı l ı yo r. "Borç kart ı " da denebilir. 4. " ... Canavara kim benzer ve o n u nla kim cenk edebilir? d iyerek canavara secde k ı l d ı lar; ve o n a büyük şeyler ve kü­ fürler söyleyen ağ ı z veril d i ; ve o n a k ı rk iki ay işlemeye sala­ h iyet veri ldi. Allaha karş ı küfürler iç i n , onun ismine ve o n u n çad ı r ı na, yan i , gökte oturanlara küfretmek için ağz ı n ı açt ı . V e o n a mukaddeslerle cenk etmek v e onları yenmeye ruhsat veril- 1 70 Açıklaar d i ; ve ona her sıpt ve kavm ve d i l ve mil let üzeri nde salahiyet verildi. Ve yeyüzünde oturan ların hepsi, boğaz lan mış Kuzu nun h ayat kitabı nd a d ü nya kurulal ıdan beri ismi yazı lmamış olan her adam , o n a secde k ı lacakt ı r . K i m i n ku lağ ı varsa işits i n . E ğ e r b i r a d a m es i rl i k i ç i n i s e , e s i r i i ğ e g i d e r ; e ğ e r biri k ı l ıçla öld ü rü rse o n u n k ı l ıçla öld ürül mesi gerekir. Mukad­ deslerin sabrı ve iman ı bundad ı r. ( . . . ) Ve i nsanlar ı n ö n ü nde, hatta gökten yeryüzüne ateş ind irecek kadar büyük alametler yap ı yor.Ve kendisi nde kı l ı ç yarası olup yaşa m ı ş olan canavara bir suret yapmalar ı n ı yer­ yüzünde oturan lara söyleyerek, canavarı n ö n ü nde yapmak için kendisine veri l m i ş olan alametler sebebiyle, yeryüzünde otu­ ran ları saptı rı yor. Ve ona, canavarı n sureti söyles i n , ve cana­ varı n sureti ne tapmayan ların heps i öldürülsün d iye, canavarın s u retine nefes vermeye kudret ve r i l d i . V e k ü ç ü k l e r i n ve büyü kleri n, rin ve ü ze r i n e , ve o n l a ra adı, ya h ut sa, k i m s eye d ı r. san ze n g i n l e r i n kulların adının hepsi ne, damga sayısı a l ışveriş ve sağ fa k i r l e r i n , e l leri v u rd u r u y o r , d a mg a s ı ve ya h u t ve c a n a va r ı n ke n d is i n d e ett i r m i y o r . H i k m et h ü rle­ a l ı n la r ı o l maz­ b u ra d a ­ An layışı olan, canavarın say ı s ı n ı hesap ets i n ; ç ü n kü i n ­ sayıs ıd ı r ve onun sayısı Altı yüz altmış a l t ı d ı r. ( . . . ) Ve onlar ı n ard ı nca başka üçüncü bir melek gelip bü­ yük sesle ded i : Bir kimse canavara ve onun suretine secde kı­ lar ve al n ı üzerine, yahut eli üzeri ne damgay ı kabul ederse, o da kendi gazab ı n ı n kasesi nde saf olarak haz ı rla n m ı ş olan Alla­ h ı n öfkesi şarab ı ndan içecektir; ve m ukaddes meleklerin önün­ de ve Kuzu n u n ön ünde ateşle ve kükürtle azap ed ilecektir; ve azaplar ı n ı n du manı ebetler ebedince tüter; ve canavara ve o­ n u n sureti ne secde kı lanların, ve o n u n i s m i n i n damgas ı n ı kim kabul ederse, onların g ü ndüz ve gece rahatları yoktu r. Allah ı n e mirleri n i ve isa'n ı n i m an ı n ı tutan m ukaddesleri n sabrı bun­ dad ı r. ( lncil, Yuhanna' n ı n Vahyi (John'un İfşaatı ) , Bap 1 3- 1 4) 5. İ ncil'de d ü nyan ı n hal i m olan lara kalacağ ı yaz ı l ı d ı r. (Matta, Bap 5 . ) 6. Yüksel mek: Miraç; bede n iyle beraber (beden i n titre­ şim frekan s ı n ı yükselterek) Tanrı kat ı na çıkmak. 171 MA ERDO GAN K itap - K ırt as iy e Tel : 267 3 9 5 0 · 272 94 07 Gay rett epe ·.








ApplySandwichStrip

pFad - (p)hone/(F)rame/(a)nonymizer/(d)eclutterfier!      Saves Data!


--- a PPN by Garber Painting Akron. With Image Size Reduction included!

Fetched URL: https://www.academia.edu/27305299/Ramtha_Tiranlar%C4%B1n_Son_Valsi_1987_91_pdf

Alternative Proxies:

Alternative Proxy

pFad Proxy

pFad v3 Proxy

pFad v4 Proxy