Books by Stefo Benlisoy

Hayatı romanlara ve filmlere konu olacak ölçüde renkli bir sima olan, kendi neslinin en üretken v... more Hayatı romanlara ve filmlere konu olacak ölçüde renkli bir sima olan, kendi neslinin en üretken ve nüfuz sahibi yazarı Teodor Kasap’ın 65 senelik ömrüne sığdırdıkları hayal gücünün sınırlarını zorlar. On sene boyunca Paris’te Alexandre Dumas’nın asistanlığını yapmış, İtalya’nın bağımsızlık mücadelesinde Giuseppe Garibaldi’nin yanında yer almış, 1870’te İstanbul’a döndükten sonra birbiri ardına çıkardığı gazetelerle henüz serpilmekte olan Osmanlı gazeteciliğine damgasını vurmuş, mizah basınının önderliğini yapmış, telif ve tercüme eserleriyle modern Türkiye tiyatrosunun oluşumuna hizmet etmiş ve Osmanlıcılık davasının iflah olmaz bir neferi olarak Osmanlı siyasetinde derin izler bırakmış bu Kayserili Rum, maalesef tarih yazıcılığımızda hak ettiği ilginin bir cüzünü dahi görememiştir. Fikir ve kalem arkadaşları Namık Kemal ve Ahmed Midhat yirminci yüzyıl Türk edebiyat tarihçileri tarafından abideleştirilir, günümüze hâlâ seslenebilirken Teodor Kasap’ın entelektüel mirası, çöken Osmanlılık davasının yıkıntıları altında kaybolup gitti.
Çıngıraklı Tatar, Teodor Kasap’ın Diyojen’in kapatılmasının akabinde 1873 senesi baharında dört ay süreyle 29 sayı yayımladığı bir mizah gazetesi. Tamamı ilk defa Latin alfabeli Türkçede ve orijinal tasarımına sadık kalarak yayımlanan bu gazetenin sayfalarını çevirirken Kasap’ın alaycı üslubu, eleştiri ile ironiyi bir araya getirmekteki ustalığı, halk dilini kullanmaktaki vuzuhu, dönemin İstanbul’unun karmaşık toplumsal varoluşunun adeta bir fotoğrafını sunuşu ve Osmanlıcılığa tutkulu bağlılığı karşısında hayranlık duymamak mümkün değil. On dokuzuncu yüzyıl Osmanlı fikir dünyasının en müstesna figürlerinden biri olan Teodor Kasap, her satırında bizi hâlâ gülümseterek ruhumuzu hafifletmekle kalmıyor, her türlü ayrımcılıktan azade ve insan olmak paydası üzerine inşa edilecek bir siyasetin imkânına dair de umut vadediyor.
İstanbul'un Irgatları, Osmanlı İmparatorluğu'nun günbatımında, farklı milliyetçilikler arasındaki... more İstanbul'un Irgatları, Osmanlı İmparatorluğu'nun günbatımında, farklı milliyetçilikler arasındaki rekabetçi çatışmalara teslim olmayan alternatif bir ufuk ihtimalini, İstanbul'un ilk sosyalist örgütlenmesi sayılabilecek bir kümenin faaliyetleri aracılığıyla okuyucuya sunuyor. II. Meşrutiyet İstanbul'unda özgün bir işçi sınıfı örgütlenmesi çabası yürüten, ağırlığını Rumların oluşturduğu Türkiye Sosyalist Merkezi ve asıl olarak da Haziran 1910'da yayımlamaya başladığı onbeş günlük gazetesi O Ergatis (Irgat) bu çalışmanın odağında yer alıyor. Faaliyette bulunduğu kısa dönemde İstanbul'da yabana atılamayacak bir işçi faaliyeti yürüten bu sosyalist küme, imparatorluk başkentinde yeni bir grev dalgasının ortaya çıkışında önemli rol oynayarak, gerek Türkiye gerekse de Yunanistan'da sonraki yıllarda etkin olacak bir işçi aktivistleri kuşağı yaratmayı başarmıştır.
![Research paper thumbnail of Türk Milliyetçiliğinde Katedilmemiş Bir Yol: 'Hıristiyan Türkler' ve Papa Eftim [An Unbeaten Trail inTurkish Nationalism 'Christian Turks' and Papa Eftim], İstos Yayın, 2022, 2. Baskı](https://images.weserv.nl/?url=https%3A%2F%2Fattachments.academia-assets.com%2F87850016%2Fthumbnails%2F1.jpg&q=12&output=webp&max-age=110)
Anadolu’nun Türkçe konuşan Ortodoks Hıristiyan ahalisi, 19. yüzyılın sonundan itibaren Yunan ve T... more Anadolu’nun Türkçe konuşan Ortodoks Hıristiyan ahalisi, 19. yüzyılın sonundan itibaren Yunan ve Türk milliyetçilikleri arasında, bunların dilce Türkleşmiş Yunanlar mı, yoksa Hıristiyan Türkler mi oldukları hakkında bir tartışma doğurur. “Karamanlı” diye bilinen bu toplulukların hangi “hayali cemaatin” parçası kılınacağına dair bu ihtilaf, Milli Mücadele esnasında Patrikhaneden bağımsız bir Türk kilisesinin kurulması dolayısıyla bir “kilise ihtilafı” olarak somutluk kazanır.
Bu milliyetçi rekabetin bir kilise çekişmesi biçimi alması tesadüf değildir. Çalışma, milliyetçiliğin dinsel otorite ve kurumlarla ihtilaf içerisinde geliştiği, birisinin yükselişinin diğerinin gerileyişine tekabül ettiği kabulüne karşı, milli cemaatlerin genel olarak dini cemaatlerin “ulusallaşması” sonucunda ortaya çıktığı varsayımına dayanıyor. Bu bağlamda da Türk Ortodoks Kilisesi projesini, milletlerin ulusallaşma sürecinin bir örnek olayı, yani bir Türk Hıristiyanlığının imal edilmesi süreci olarak ele alıyor.
Kitapta birbiriyle bağlantılı bir dizi sorunun cevabı aranıyor: Yunan ve Türk milliyetçilikleri Türkdil Ortodoksları kendi ulusal cemaatlerine dahil etmek adına hangi söylemsel stratejileri devreye soktular? “Karamanlıların” Yunan milliyetçiliği açısından dilsel, Türk milliyetçiği açısındansa dinsel “anomalisi” nasıl bertaraf edilmeye çalışıldı? Söz konusu söylemsel stratejiler, aynı milliyetçi projeye bağlı farklı ulusal kimlik tanımları arasındaki rekabet bağlamında kimin Yunan ya da Türk sayılıp sayılmaması gerektiğine dair tanımlarda hangi değişiklikleri gündeme getiriyordu? “Hıristiyan Türkler” teması Türk milliyetçiliğinin dini aidiyetle, spesifik olarak da İslam ile ilişkisinde nasıl bir kırılmaya denk düşüyordu?
“Türkdil Hıristiyanlar” vakası, Türk milliyetçiliğinin seküler ve etnik sınırlarının anlaşılması açısından kritik önemdedir. Millî Mücadele dönemi, farklı ve bazen birbirine rakip milliyetçi ulusal inşa projeleri arasında kararsız olunduğu bir dönemdi. Kimin inşa halindeki Türk ulusal kimliğine içerilip kimin dışlanacağı meselesi, bu alternatif milliyetçi projeksiyonlar arasındaki rekabetin bir ürünü olarak ortaya çıkacaktı. Bu anlamda Türkdil Hıristiyanların Türklüğünün kabul ya da reddedilişi, bizatihi Türklük tanımı üzerinde, yani ulusal topluluğun sınırlarına dair de sonuçlar doğuracaktı.
"İncil-i Şerif İoanis ve Mattheos Kavlince", Evangelinos Misailidis, 2016
A Kramanlidika translation from Koine Greek by Evangelinos Misailidis with a Modern Turkish Trans... more A Kramanlidika translation from Koine Greek by Evangelinos Misailidis with a Modern Turkish Transliteration.
Book Chapters by Stefo Benlisoy
Makale Osmanlı emek tarihine ilişkin yazında, 1908 devrimi sonrasında İstanbul'da kurulan ilk iş... more Makale Osmanlı emek tarihine ilişkin yazında, 1908 devrimi sonrasında İstanbul'da kurulan ilk işçi örgütlerinden birisi olan "Anadolu Osmanlı Şimendiferleri Şirketi Memurin ve Müstahdemini Cemiyet-i İttihadiyesi" reisi ve 1908 Eylül'ündeki Anadolu Demiryolları grevinin örgütleyicilerinden birisi olarak kendisine kısaca değinilen Doktor Arhangelos Gavril'in şahsında bütünleştirmeyi başardığı ilk bakışta birbirinden son derece farklı kimlikleri anlamlandırmayı amaçlıyor.
Makale, II. Meşrutiyet devriminin hemen akabinde, Osmanlı işçi sınıfı hareketinin gerek örgütsel ... more Makale, II. Meşrutiyet devriminin hemen akabinde, Osmanlı işçi sınıfı hareketinin gerek örgütsel gerekse de eylemlilik düzeyinde büyük bir atılım gerçekleştirdiği bir dönemde,İstanbul’da kurulan ve ağırlıkla Rum işçileri örgütlemiş, Marangoz Doğramacı ve Dülgerlerin ‘Aghios Pandeleimon’ nam Ergatikos [Ameleperver] Filoproodeutikos [Terakkiperver] Cemiyeti’nin birkaç yıllık faaliyetini incelemeye çalışacak. Bilhassa bu cemiyeti, aynı dönemde İstanbul’da özgün bir işçi sınıfı örgütlenmesi çabası yürüten Türkiye Sosyalist Merkezi’nin 1910 yılının ikinci yarısından aynı yılın sonuna dek yayımladığı on beş günlük gazetesi O Ergatis’in (Irgat) sayılarına ve dönemin işçi hareketinde yer almış bazı Rum işçi sınıfı militanlarının tanıklıklarına başvurarak incelemeyi hedefliyor.
![Research paper thumbnail of O Ergatis Gazetesi ve Türkiye Sosyalist Merkezi 1909-1910, [Tanzimat’tan günümüze Türkiye işçi sınıfı tarihi 1839-2014 Yeni yaklaşımlar yeni alanlar yeni sorunlar, haz. Y. Doğan Çetinkaya & Mehmet Ö. Alkan, (İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları 2015) 174-205.]](https://images.weserv.nl/?url=https%3A%2F%2Fattachments.academia-assets.com%2F82696484%2Fthumbnails%2F1.jpg&q=12&output=webp&max-age=110)
Osmanlı işçi hareketleri ve örgütlenmeleri üzerine çalışmaların karşılaştığı hiç şüphesiz en önem... more Osmanlı işçi hareketleri ve örgütlenmeleri üzerine çalışmaların karşılaştığı hiç şüphesiz en önemli engellerden birisi Osmanlı işçi sınıfının çok dinli, çok uluslu ve çok dilli karakteridir. Bu özellik araştırmacıların önüne birisi büyük ölçüde ideolojik, diğeriyse pratik iki büyük engel çıkarır. Birinci engel zihinsel formasyonu kaçınılmaz biçimde ulus devletler çağının kabulleriyle şekillenen araştırmacının Osmanlı işçi sınıfı tarihini Osmanlı bakiyesi modern ulus devletler tarihinin bir ön aşaması olarak kavraması ve sınıfın çok dinli/uluslu/dilli karakterini es geçerek geriye doğru “ulusal” bir işçi sınıfı tarihi yazmaya soyunmasıdır. Birincisiyle bağlantılı ikinci engelse bilhassa bu çoğul işçi sınıfı tarihini araştırma noktasında dilsel çeşitliliğin pratik bir bariyer olarak dikilmesidir. Elbette son yıllarda bu alanda yapılan çalışmalar bu konudaki eksiklikleri giderilmesi noktasında önemli adımlar atılmasına yol açmıştır. Elinizdeki çalışma bu bağlamda II. Meşrutiyet sonrası İstanbul’unda özgün bir işçi sınıfı örgütlenmesi çabası yürüten Türkiye Sosyalist Merkezi’ni, asıl olarak yayımladığı on beş günlük gazetesi O Ergatis’in sayılarına başvurarak incelemeyi hedefliyor.
Papers by Stefo Benlisoy
Uploads
Books by Stefo Benlisoy
Çıngıraklı Tatar, Teodor Kasap’ın Diyojen’in kapatılmasının akabinde 1873 senesi baharında dört ay süreyle 29 sayı yayımladığı bir mizah gazetesi. Tamamı ilk defa Latin alfabeli Türkçede ve orijinal tasarımına sadık kalarak yayımlanan bu gazetenin sayfalarını çevirirken Kasap’ın alaycı üslubu, eleştiri ile ironiyi bir araya getirmekteki ustalığı, halk dilini kullanmaktaki vuzuhu, dönemin İstanbul’unun karmaşık toplumsal varoluşunun adeta bir fotoğrafını sunuşu ve Osmanlıcılığa tutkulu bağlılığı karşısında hayranlık duymamak mümkün değil. On dokuzuncu yüzyıl Osmanlı fikir dünyasının en müstesna figürlerinden biri olan Teodor Kasap, her satırında bizi hâlâ gülümseterek ruhumuzu hafifletmekle kalmıyor, her türlü ayrımcılıktan azade ve insan olmak paydası üzerine inşa edilecek bir siyasetin imkânına dair de umut vadediyor.
Bu milliyetçi rekabetin bir kilise çekişmesi biçimi alması tesadüf değildir. Çalışma, milliyetçiliğin dinsel otorite ve kurumlarla ihtilaf içerisinde geliştiği, birisinin yükselişinin diğerinin gerileyişine tekabül ettiği kabulüne karşı, milli cemaatlerin genel olarak dini cemaatlerin “ulusallaşması” sonucunda ortaya çıktığı varsayımına dayanıyor. Bu bağlamda da Türk Ortodoks Kilisesi projesini, milletlerin ulusallaşma sürecinin bir örnek olayı, yani bir Türk Hıristiyanlığının imal edilmesi süreci olarak ele alıyor.
Kitapta birbiriyle bağlantılı bir dizi sorunun cevabı aranıyor: Yunan ve Türk milliyetçilikleri Türkdil Ortodoksları kendi ulusal cemaatlerine dahil etmek adına hangi söylemsel stratejileri devreye soktular? “Karamanlıların” Yunan milliyetçiliği açısından dilsel, Türk milliyetçiği açısındansa dinsel “anomalisi” nasıl bertaraf edilmeye çalışıldı? Söz konusu söylemsel stratejiler, aynı milliyetçi projeye bağlı farklı ulusal kimlik tanımları arasındaki rekabet bağlamında kimin Yunan ya da Türk sayılıp sayılmaması gerektiğine dair tanımlarda hangi değişiklikleri gündeme getiriyordu? “Hıristiyan Türkler” teması Türk milliyetçiliğinin dini aidiyetle, spesifik olarak da İslam ile ilişkisinde nasıl bir kırılmaya denk düşüyordu?
“Türkdil Hıristiyanlar” vakası, Türk milliyetçiliğinin seküler ve etnik sınırlarının anlaşılması açısından kritik önemdedir. Millî Mücadele dönemi, farklı ve bazen birbirine rakip milliyetçi ulusal inşa projeleri arasında kararsız olunduğu bir dönemdi. Kimin inşa halindeki Türk ulusal kimliğine içerilip kimin dışlanacağı meselesi, bu alternatif milliyetçi projeksiyonlar arasındaki rekabetin bir ürünü olarak ortaya çıkacaktı. Bu anlamda Türkdil Hıristiyanların Türklüğünün kabul ya da reddedilişi, bizatihi Türklük tanımı üzerinde, yani ulusal topluluğun sınırlarına dair de sonuçlar doğuracaktı.
Book Chapters by Stefo Benlisoy
Papers by Stefo Benlisoy
Çıngıraklı Tatar, Teodor Kasap’ın Diyojen’in kapatılmasının akabinde 1873 senesi baharında dört ay süreyle 29 sayı yayımladığı bir mizah gazetesi. Tamamı ilk defa Latin alfabeli Türkçede ve orijinal tasarımına sadık kalarak yayımlanan bu gazetenin sayfalarını çevirirken Kasap’ın alaycı üslubu, eleştiri ile ironiyi bir araya getirmekteki ustalığı, halk dilini kullanmaktaki vuzuhu, dönemin İstanbul’unun karmaşık toplumsal varoluşunun adeta bir fotoğrafını sunuşu ve Osmanlıcılığa tutkulu bağlılığı karşısında hayranlık duymamak mümkün değil. On dokuzuncu yüzyıl Osmanlı fikir dünyasının en müstesna figürlerinden biri olan Teodor Kasap, her satırında bizi hâlâ gülümseterek ruhumuzu hafifletmekle kalmıyor, her türlü ayrımcılıktan azade ve insan olmak paydası üzerine inşa edilecek bir siyasetin imkânına dair de umut vadediyor.
Bu milliyetçi rekabetin bir kilise çekişmesi biçimi alması tesadüf değildir. Çalışma, milliyetçiliğin dinsel otorite ve kurumlarla ihtilaf içerisinde geliştiği, birisinin yükselişinin diğerinin gerileyişine tekabül ettiği kabulüne karşı, milli cemaatlerin genel olarak dini cemaatlerin “ulusallaşması” sonucunda ortaya çıktığı varsayımına dayanıyor. Bu bağlamda da Türk Ortodoks Kilisesi projesini, milletlerin ulusallaşma sürecinin bir örnek olayı, yani bir Türk Hıristiyanlığının imal edilmesi süreci olarak ele alıyor.
Kitapta birbiriyle bağlantılı bir dizi sorunun cevabı aranıyor: Yunan ve Türk milliyetçilikleri Türkdil Ortodoksları kendi ulusal cemaatlerine dahil etmek adına hangi söylemsel stratejileri devreye soktular? “Karamanlıların” Yunan milliyetçiliği açısından dilsel, Türk milliyetçiği açısındansa dinsel “anomalisi” nasıl bertaraf edilmeye çalışıldı? Söz konusu söylemsel stratejiler, aynı milliyetçi projeye bağlı farklı ulusal kimlik tanımları arasındaki rekabet bağlamında kimin Yunan ya da Türk sayılıp sayılmaması gerektiğine dair tanımlarda hangi değişiklikleri gündeme getiriyordu? “Hıristiyan Türkler” teması Türk milliyetçiliğinin dini aidiyetle, spesifik olarak da İslam ile ilişkisinde nasıl bir kırılmaya denk düşüyordu?
“Türkdil Hıristiyanlar” vakası, Türk milliyetçiliğinin seküler ve etnik sınırlarının anlaşılması açısından kritik önemdedir. Millî Mücadele dönemi, farklı ve bazen birbirine rakip milliyetçi ulusal inşa projeleri arasında kararsız olunduğu bir dönemdi. Kimin inşa halindeki Türk ulusal kimliğine içerilip kimin dışlanacağı meselesi, bu alternatif milliyetçi projeksiyonlar arasındaki rekabetin bir ürünü olarak ortaya çıkacaktı. Bu anlamda Türkdil Hıristiyanların Türklüğünün kabul ya da reddedilişi, bizatihi Türklük tanımı üzerinde, yani ulusal topluluğun sınırlarına dair de sonuçlar doğuracaktı.
the Karamanlidika has mainly focused on non-religious themes, especially novels published since the second half of the 19th century. In the present article, the topic of religious works in Karamanlidika
will be addressed, as these works, together with those produced by Protestant missionaries, constitute
an important axis of Karamanlidika printed book production, but have not been given due attention in literature to the same extent. Religious book publishing for the Anatolian Turkish-speaking Rum Orthodox had existed since the beginning of the 18th century, but a new phase began with the entry of Protestant missionaries as important producers of printed literature in Karamanlidika. In response, the Turkish- speaking Orthodox in Anatolia started to publish religious literature in Karamanlidika to increase their religious knowledge and counter the missionaries’ influence. A large portfolio of publications emerged, including polemical/critical books in Karamanlidika that directly targeted the missionaries. The article will trace the religious anti-missionary texts in Karamanlidika. By providing examples of the most important books in this literature, it will evaluate issues such as their content, the reasons for their writing, the identities of the translators/authors, their perceptions of the potential readership’s qualities, and the nature of this readership’s interest in religious texts.
conservative modernist perspective in an age that the rhythm of
socioeconomic change threatened existing social relations and hierarchies. The journal served as a vehicle for the expression of the ideas of the educated younger generation and the emerging new segment of professionals of the Turkish speaking Anatolian Orthodox immigrants. This new educated elite through their vehicles of expression like the journal Terakki, served a very crucial role in the process of
adoption and/or appropriation of the social, cultural and linguistic standards of the Ottoman Greek millet by the Turkish speaking Anatolian Orthodox.
hala sınırlı durumda. Oysa bilhassa Protestan misyonerlerin yerel Hıristiyan cemaatlerin dini ve kurumsal örgütlenişlerinden gündelik hayatlarına dek çok boyutlu etkileri incelenmeyi hak eden önemli bir başlık oluşturuyor. Okumakta olduğunuz makale, Türkdil Anadolu Ortodoks cemaat önderlerinin Protestan misyonerlerin “propaganda” faaliyetlerinde ve ibadetlerinde Türkçeyi kullanmalarına nasıl karşılık vermeye çalıştığını incelemeye çalışarak daha genel “Anadolulu Ortodoks kimliği” meselesi üzerine de bazı sonuçlar çıkarmaya çalışacak.
communities. The present study claims that just like the Ottoman state authority, the leadership of the Ottoman Greek millet adopted a siege mentality. In this specific historical context modern education acquired an adversarial nature and educational competition fueled both state led and the non-Muslim educational endeavors.
Towards the middle of the nineteenth century a new language hierarchy emerged and consolidated. According to this new linguistic hierarchy Greek started to represent progress, advancement, prosperity and a break away from the existing backwardness. The plain Turkish that is spoken is despised and is treated as an oriental sign of backwardness and poverty.
The present study attempts to demonstrate the complex interrelationships between different actors in shaping the educational and communal affairs of Turkish speaking
Anatolian Orthodox. Rather than a homogenous entity what we find is a socially, economically, culturally, linguistically and ideologically fragmented community in which different actors tries to assert themselves and to direct this process through
factional politics.
This study claims that education stopped and reversed the process of social and cultural integration of the Turkish-speaking Anatolian Orthodox to their Muslim compatriots and created a sense of Greek national identity and feeling among the younger generations. Despite the occasional expression of a local or Anatolian Orthodox conscience inside the Ottoman Greek millet, most of the time in response to defamatory arguments concerning their Turcophony, a political and cultural program that will emphasize their ethnic distinctiveness from the Rum millet in the sense of Bulgarian or Albanian examples never took hold. Until the “exchange of populations” the cultural and ideological program of integration to the Greek Orthodox millet/nation retained its hegemonic position and remained as the most
convincing program for achieving progress and prosperity.
Kudret EMİROĞLU: Sunuş
Dosya: Bilim Tarihi 1
Remzi DEMİR ve İnan KALAYCIOĞULLARI: Türkçe Bilim Tarihi Literatürüne Genel Bir Bakış - I Temel ve Uygulamalı Bilimler
Hasan ÇOLAK: Bilim, İlahiyat ve Siyasetin Merkezinde Bir Osmanlı Münevveri: Kudüs Patriği Chrysanthos Notaras
Haydar AKIN: Sapientia ile Scientia Arasında: Bingenli Hildegard’ın Hayvanlar Kitabı
Remzi DEMİR: Ahmed Midhat Efendi ve Din-Bilim İlişkileri
Nazan KARAKAŞ-ÖZÜR: Coğrafya Penceresinden Ahmed Midhat Efendi’nin “Kâinat” Adlı Eseri Üzerine
Safiye YILMAZ ERTEN: İstanbul Darülfünun Fen Fakültesi Mecmuası’nda Wroński Üzerine Yazışmalar
Müjdat TAKICAK: Türkiye’de Görelilik Düşüncesinin Tarihi
Semiha Betül TAKICAK: Osmanlılar’da Analitik Geometri
Melek DOSAY GÖKDOĞAN ve Özlem COŞKUN: Değirmenler ve İshak Hoca’nın Mecmua-i Ulum-i Riyâziyye’sinde Değirmenler Bahsi
Yavuz UNAT: Bilim Tarihi ve Türkiye’de Astronomi Tarihi Çalışmaları
Ayşe KÖKCÜ: Merzifon’da Bir Kadın Astronom: Charlotte Richards Willard
Fatih ARTVİNLİ: Osmanlı Devleti’nde Adli Psikiyatri: Dr. Luigi Mongeri’nin Raporları, Tespitleri ve Bir Vaka Örneği
Cem Hakan BAŞARAN: Osmanlı Seririyat Mecmuası / Revue Médicale Ottomane (1910-1914)
Vural BAŞARAN: Goltz Paşa’nın İlim ve Askerlik Adlı Eseri ve Osmanlı Askeriyesi Açısından Önemi
Stefo BENLİSOY: Karamanlıca Terakki Dergisi: “Anatolluları dalmış oldukları uykudan uyandırmak”
Gökhan DEMİRKOL: Osmanlı Basınında Garip Bir “Namus Davası”
Mehmet KAYADELEN: Mersin’in Kuruluş Dönemine İlişkin Mevcut Tezlerin İrdelenmesi
Eski Sol Üzerine Yeni Notlar:
Bülent VARLIK: Değirmen - I (İstanbul / 1942-1944)
Anma:
Oktay ÖZEL: Norman Stone (1941-2019)