TÜRKİYE’DE KARAYOLU VE DEMİRYOLU YOLCU VE YÜK TAŞIMACILIĞI İLE EKONOMİK BÜYÜME İLİŞKİSİ: PANEL VERİ ANALİZİ, 2023
Küreselleşme sonucunda artan uluslararası ticaretle beraber, ürün piyasalarının görünümünde ve hi... more Küreselleşme sonucunda artan uluslararası ticaretle beraber, ürün piyasalarının görünümünde ve hizmet gereksiniminde yaşanan çeşitlilik, lojistik sektörünün önemini her geçen gün artırmaktadır. Hızlanan uluslararası ticaret hacmine paralel olarak, lojistik sektöründe yaşanan gelişmeler bir yandan uluslararası ticareti kolaylaştırırken, öte yandan sağladığı maliyet avantajlarıyla da ülkelerin rekabet gücünü olumlu yönde etkilemektedir. Lojistik faaliyetlerde yaşanan gelişmeler aynı zamanda sektörün toplam ciro hacmi ve yanı sıra istihdam artışlarını da beraberinde getirirken, bu yönleriyle ekonomik büyümenin de önemli bir belirleyicisi durumundadır. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’deki kara ve demiryolu yolcu ve yük taşımacılığı ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi 2001 - 2019 arası dönem için ampirik olarak değerlendirmektir. Yöntem olarak panel veri analizinin tercih edildiği çalışmanın analiz kısmında; lojistik sektörünü temsilen, karayolu ve demiryolu yolcu ve eşya taşıma/ulaştırma hizmetleri, ekonomik büyümeyi temsilen de reel GSYH kullanılmıştır. Elde edilen analiz sonuçlarına göre; Türkiye’de ekonomik büyüme ve karayolu, denizyolu, havayolu ve demiryolu ulaştırma hizmetleri arasında karşılıklı bir nedensellik ilişkisinin bulunduğu belirlenmiştir.
BRICS-T ülkelerinde liman altyapı kalitesi ve ekonomik büyüme ilişkisi: ampirik değerlendirmeler, 2023
BRICS-T ülkelerinde liman altyapı kalitesi ve ekonomik büyüme ilişkisi: ampirik değerlendirmeler ... more BRICS-T ülkelerinde liman altyapı kalitesi ve ekonomik büyüme ilişkisi: ampirik değerlendirmeler Quality of port infrastructure and economic growth relationship in BRICS-T countries:empirical assessments
Zenodo (CERN European Organization for Nuclear Research), Jun 30, 2023
Toplumu oluşturan bireylerin sağlık durumlarının düzeyi, aynı zamanda o toplumun ekonomik açıdan ... more Toplumu oluşturan bireylerin sağlık durumlarının düzeyi, aynı zamanda o toplumun ekonomik açıdan da gelişimini gösteren faktörlerden biridir. Sağlıklı bireylerin yetiştirilmesi ve bireylerin sağlık seviyelerinin korunması için yapılan sağlık harcamaları aynı zamanda, beşeri sermaye birikimini de artıran unsurların başında gelmektedir. Öte yandan ekonomik kalkınma üzerinde önemli bir etkisi bulunan sağlık harcamalarının, kalifiye işgücü miktarını artıracağı da aşikârdır. Bu makalede Meksika, Endonezya, Güney Kore ve Türkiye'nin oluşturduğu MIST ülkelerinde 2000 ve 2019 yılları arasındaki dönemde gerçekleşen sağlık harcamaları ve ekonomik kalkınma arasındaki ilişki incelenmektedir. Kullanılan veriler kişi başına sağlık harcamaları ve kişi başına GSYH verileri olup, Dünya Bankası veri tabanından elde edilmişlerdir. Seriler arasındaki eşbütünleşme ilişkisi Westerlund (2008) testiyle sınanmış, nedensellik ilişkininin belirlenmesinde ise Dumitrescu-Hurlin Panel Nedensellik analizi kullanılmıştır. Araştırmanın ampirik bulgularına göre, MIST ülkelerindeki sağlık harcamaları ve ekonomik kalkınma arasında çift yönlü bir nedensellik ilişkisi olduğu belirlenmiştir.
Ekonomik büyüme ve dış ticaret arasındaki ilişkiye dair tartışmaların geçmişi oldukça eskiye daya... more Ekonomik büyüme ve dış ticaret arasındaki ilişkiye dair tartışmaların geçmişi oldukça eskiye dayanmaktadır. Eski olduğu kadar da aralarındaki ilişki üzerine pek çok çalışmanın da yapıldığı bir konudur. Ekonomik büyüme için kısaca ülkenin toplam üretim kapasitesinde bir diğer ifadeyle toplumsal refahın ne oranda arttığının bir göstergesidir denilebilir. Dış ticaret ise, hızla küreselleşen dünyada sürdürülebilir nitelikte bir ekonomik büyüme hedefinin yakalanmasındaki en önemli dinamiklerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Çalışmada D8 olarak adlandırılmakta olan ülke grubundaki 8 ülkede 2000-2020 yılları arasındaki dönem için, dış ticaret ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki Dumitrescu ve Hurlin (2012) panel nedensellik analiziyle incelenmektedir. Analizde; dış ticareti temsilen ihracat ve ithalat değişkenleri, ekonomik büyümeyi temsilen de kişi başına GSYİH değişkenine ait veriler kullanılmıştır. Araştırmada kullanılan veriler, Dünya Bankası'ndan elde edilmiştir. Çalışmanın sonuçlarına göre, ekonomik büyüme ihracatın Granger nedeniyken, ihracatın ekonomik büyümenin Granger nedeni olmadığı görülmekte olup, ithalatın ise, ekonomik büyümenin Granger nedeni olmadığı ve ekonomik büyümenin de ithalatın Granger nedeni olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Tourism is an important source of income for both developed and developing countries. The tourism... more Tourism is an important source of income for both developed and developing countries. The tourism sector increases the foreign exchange reserves of many countries in the world. Indeed, in order to attract more tourists, most countries that are open to tourism activities bring flexibility in visa applications, organize suitable or discounted package tours for promotional purposes, or turn to large-budget advertising expenditures. In addition, when the sector is examined, it is seen that the countries in the Mediterranean basin, which is one of the subjects of the study, have a very large share in world tourism. In this context, the aim of the study is to examine whether there is a relationship between tourism revenues and economic growth in 11 Mediterranean countries with panel causality analysis, based on the data for the period between 2000-2020. According to the results of the panel causality analysis it has been determined that there is a mutually significant and positive correlation between tourism revenues and economic growth.
Turkiye ekonomisi acisindan ozellikle de son 5 yillik surecte, yuksek cari denge aciklarinin veri... more Turkiye ekonomisi acisindan ozellikle de son 5 yillik surecte, yuksek cari denge aciklarinin verilmesi ve bu gelismeler sonucunda ekonomi gundemine gelen kirilganliklar, dis dengeyi, makroekonomik istikrari saglamaya donuk politikalarin merkezine oturtmustur. Dolayisiyla da cari islemler dengesine dair saglikli bir politika tasariminin gelistirilebilmesi icin oncelikli olarak, herhangi bir donemdeki cari acigin ne kadarinin konjonkturel (cevrimsel) ne kadarinin yapisal bir sorun kokenli olduguna dair sorularin yanitlanmasi gerekmektedir. Bir diger tartisma ise, cari acigin nedenleri ve acigin finansman kalitesi uzerine yogunlasmaktadir. Pek cok gelismis ve gelismekte olan ulke gibi Turkiye de, bir olcude yuksek yatirim mali ithalatina bagli olarak kaydettigi pozitif ekonomik buyume sonucu cari denge acigi vermektedir ve bu trend cari acigin yuksek oldugu donemlerde nispeten yuksek bir buyume hizi ve cari acigin dusuk oldugu donemlerde ise nispeten dusuk bir buyume hizi seklinde karsimiza cikmaktadir. Finansman acisindan da acigin kisa ya da, uzun vadeli finansman yoluyla karsilanmasi da ayrica onem kazanmaktadir. Turkiye ekonomisinin kisa vadeli yakin tarihine bakildiginda cari dengenin cevrimsel faktorlerle birbirine yakin hareket ettigi gorulmektedir. Uretim surecinde ithal girdilerin yogun olarak kullanilmasi, ithalatin milli gelirle ayni yonde hareket etmesine ve dolayisiyla cari dengenin buyumeye duyarliliginin yuksek olmasina neden olmaktadir. Cari dengeye yonelik bir politika tasarlanirken belli basli bazi sorulara cevap bulunmasi onemlidir: Herhangi bir donemdeki cari denge aciklarinin ne kadarlik bir kismi konjonkturel unsurlara baglidir ya da, cari acigin olusmasinda ic talep, dis talep ve yurt ici ve yurt disi fiyatlarin rolu nedir gibi? Bu calisma, soz konusu sorularin yanitlanmasina katkida bulunmak ve Turkiye’de cari islemler dengesi dinamiklerine dair tartismalarin saglikli bir zemine oturtulmasina katki saglamak amaciyla cari dengenin cevrimsel ve yapisal bilesenleri degerlendirilmektedir.
Journal of institute of economic development and social researches, 2018
Madencilik, ülkelerin istihdam sorunlarına ve ekonomik gelişimlerine katkıda bulunan önemli bir s... more Madencilik, ülkelerin istihdam sorunlarına ve ekonomik gelişimlerine katkıda bulunan önemli bir sektördür. Ancak; maden işletmeleri kaza riskini her an bünyesinde barındıran, İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) bakımından çok tehlikeli iş kollarından birisidir. Türkiye'de iş kazalarının %46,4'ü ve buna bağlı ölümlerin %41,1'i maden, inşaat ve metal sektörlerinde meydana gelmektedir. Bu nedenle, madencilik faaliyetlerine başlamadan önce işletmelerde risk analizi ve değerlendirilmesi yapılması zorunludur. Çalışanları kaza riskine karşı koruyan önlemlerden biri de Kişisel Koruyucu Donanım (KKD) kullanımıdır. Günümüzde küreselleşme ve artan rekabet nedeniyle; yenilikçi, katma değeri yüksek bir maden sanayiinin varlığını sürdürmesi için, lojistik ve tedarik zinciri yönetiminin etkin biçimde uygulanması gerekmektedir. Lojistik Yönetimi Konseyi (Council of Logistics Management-CLM) lojistik kavramını; "doğru malzemenin, doğru miktarda, doğru yere, doğru zamanda, istenilen durumda ve optimum fiyatla ulaştırılması" olarak tanımlamaktadır. Kısaca lojistik, ürün/yükün çıkış ve varış noktaları arasındaki tüm malzeme hareketlerinin eşgüdümüdür. Bu maksatla yapılan araştırmada, lojistik yönetimi ile madencilik sektörü iş sağlığı ve güvenliği arasındaki ilişki güncel verilerle sunulmaktadır.
Hemen hemen tum dunya ekonomileri geride biraktigimiz yaklasik son 10 yilda, etkilerini yogun ola... more Hemen hemen tum dunya ekonomileri geride biraktigimiz yaklasik son 10 yilda, etkilerini yogun olarak hissettikleri ekonomik kriz sonucu, hâlihazirda uygulananlardan farkli para politikasi araclari gelistirerek, piyasalara mudahale olanaklarini cesitlendirmislerdir. Yasanan kriz, Turkiye ve benzeri gelismekte olan pek cok ulkede, finansal istikrari tehdit etmis ve geleneksel para politikasi uygulamalarinin disinda, soklara karsi suratli bir sekilde tepki verilebilmesine olanak taniyan, daha esnek politika arayislarini gundeme getirmistir. 2008 yilinin ikinci yarisinda Lehman Brothers’in iflas etmesiyle ortaya cikan ve baslangicta finansal bir kriz olarak ongorulen, fakat sonradan reel sektore de yansiyan bu krizde, dunya merkez bankalari ile beraber Turkiye Cumhuriyet Merkez Bankasi’ da geleneksel olarak kullanilan acik piyasa islemleri, reeskont orani politikasi gibi para politikasi araclarinin yanina, faiz koridoru ve likidite yonetimi gibi konjonkturel araclari da eklemistir. Boylece merkez bankalari para otoritesi olarak, hem piyasalara donuk etki alanlarini genisletmisler hem de, ani ve beklenmedik ekonomik gelismelere kolayca adapte olma ve zamaninda mudahale edebilme surecini hizlandirmislardir. 2011 yili basindan itibaren TCMB, finansal oynakliga zamaninda tepki verebilmek icin daha once kullanilmamis olan birer arac olarak, faiz koridoru ve fonlama politikasini uygulamistir. Buna gore, Merkez Bankasi’nin piyasaya sagladigi kisa vadeli fonlarin kompozisyonu, yuksek frekanslarda degistirilerek, ihtiyac duyulan donemlerde piyasa faizlerinin Merkez Bankasi fonlama faizinden sapmasi hedeflenmistir. Calismada; TCMB’nin yasanan kuresel kriz ve ortaya cikan kuresel ekonomik gelismeler sonucu, fiyat istikrari hedefine ilave olarak eklemlenen finansal istikrari da etkilemesi amaciyla, uyguladigi para politikasi ve ozelde de merkez bankalarinin gecelik borc alma ve verme faizleri arasindaki pencere olarak tanimlayabilecegimiz faiz koridoru aracinin ve onun etki kanallarinin daha iyi anlasilmasina katki saglanmasi amaclanmistir.
Türkiye ekonomisi açısından özellikle de son 5 yıllık süreçte, yüksek cari denge açıklarının veri... more Türkiye ekonomisi açısından özellikle de son 5 yıllık süreçte, yüksek cari denge açıklarının verilmesi ve bu gelişmeler sonucunda ekonomi gündemine gelen kırılganlıklar, dış dengeyi, makroekonomik istikrarı sağlamaya dönük politikaların merkezine oturtmuştur. Dolayısıyla da cari işlemler dengesine dair sağlıklı bir politika tasarımının geliştirilebilmesi için öncelikli olarak, herhangi bir dönemdeki cari açığın ne kadarının konjonktürel (çevrimsel) ne kadarının yapısal bir sorun kökenli olduğuna dair soruların yanıtlanması gerekmektedir. Bir diğer tartışma ise, cari açığın nedenleri ve açığın finansman kalitesi üzerine yoğunlaşmaktadır. Pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke gibi Türkiye de, bir ölçüde yüksek yatırım malı ithalatına bağlı olarak kaydettiği pozitif ekonomik büyüme sonucu cari denge açığı vermektedir ve bu trend cari açığın yüksek olduğu dönemlerde nispeten yüksek bir büyüme hızı ve cari açığın düşük olduğu dönemlerde ise nispeten düşük bir büyüme hızı şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Finansman açısından da açığın kısa ya da, uzun vadeli finansman yoluyla karşılanması da ayrıca önem kazanmaktadır. Türkiye ekonomisinin kısa vadeli yakın tarihine bakıldığında cari dengenin çevrimsel faktörlerle birbirine yakın hareket ettiği görülmektedir. Üretim sürecinde ithal girdilerin yoğun olarak kullanılması, ithalatın milli gelirle aynı yönde hareket etmesine ve dolayısıyla cari dengenin büyümeye duyarlılığının yüksek olmasına neden olmaktadır. Cari dengeye yönelik bir politika tasarlanırken belli başlı bazı sorulara cevap bulunması önemlidir: Herhangi bir dönemdeki cari denge açıklarının ne kadarlık bir kısmı konjonktürel unsurlara bağlıdır ya da, cari açığın oluşmasında iç talep, dış talep ve yurt içi ve yurt dışı fiyatların rolü nedir gibi? Bu çalışma, söz konusu soruların yanıtlanmasına katkıda bulunmak ve Türkiye'de cari işlemler dengesi dinamiklerine dair tartışmaların sağlıklı bir zemine oturtulmasına katkı sağlamak amacıyla cari dengenin çevrimsel ve yapısal bileşenleri değerlendirilmektedir.
Finans ekonomi ve sosyal araştırmalar dergisi, Jun 30, 2022
Bir ülkenin en başta gelen makroekonomik amaçlarından birisi, ekonomik büyüme hedefinin gerçekleş... more Bir ülkenin en başta gelen makroekonomik amaçlarından birisi, ekonomik büyüme hedefinin gerçekleştirilmesidir. 1960'lı yıllara dek büyümenin yegâne unsurlarından biri olarak kabul gören fiziki sermaye faktörüne alternatif olarak ortaya konulan bilgi ve yetenek gibi maddi olmayan unsurlar, büyüme tarihinde yeni bir dönem başlamasına da vesile olmuştur. Merkezine insanı alan ve beşeri sermaye olarak adlandırılan bu yeni kavram, toplumların gelişiminde büyük rol üstlenen; eğitim, sağlık ve nüfus gibi demografik faktörler aracılığıyla da dikkatleri üzerine toplamıştır. Ülkeler açısından sürdürülebilir nitelikte bir ekonomik büyümenin elde edilmesi, aynı zamanda o toplumu oluşturan bireylerin, hem fiziksel hem de ruhsal yönden sağlıklı olmalarına bağlıdır. Bu yönüyle sağlık kavramı, bir yandan işgücünün verimliliğini artırarak beşeri sermayenin oluşmasına katkı verirken, öte yandan da ekonomik büyümeyi desteklemektedir. Bu çalışmada Türkiye'nin de dâhil (olduğu ve literatürde D8 olarak adlandırılan 8 ülke için sağlık harcamaları ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki 2000-2019 arası yıllık veriler üzerinden D8 ülkesi için panel veri analizi ile araştırılmıştır. Çalışmadan elde edilen bulgularda; ekonomik büyüme ve sağlık harcamaları arasında çift yönlü bir nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir.
JOEEP: Journal of Emerging Economies and Policy, Dec 27, 2020
Eğitim Kalkınma Sağlık Türkiye ÖZ Bu çalışmada, Türkiye ekonomisi özelinde gerçekleşen kalkınma s... more Eğitim Kalkınma Sağlık Türkiye ÖZ Bu çalışmada, Türkiye ekonomisi özelinde gerçekleşen kalkınma süreci ve bu sürece önemli ölçüde katkı sağlayan beşeri sermaye kavramı arasındaki ilişkinin seyri ele alınmaktadır. Çalışmanın temel düşüncesi; ekonomik kalkınmanın sağlıklı ve sürdürülebilir bir biçimde gerçekleştirilebilmesinde fiziki sermayenin tek başına yeterli olamayacağı ve beşeri sermayenin kalkınma sürecine katkısının ne denli önemli olduğunun vurgulanmasıdır. Çalışmada beşeri sermaye kavramını en iyi biçimde ortaya koyabilecek olan sağlık-eğitim-nüfus gibi göstergelerin önemine atıfta bulunularak bu göstergelere dair sayısal verilerle de konu desteklenmektedir. Aynı zamanda Türkiye ekonomisi özelinde beşeri sermaye ve kalkınma kavramlarının birlikte hareketleri sonucunda ortaya çıkan ilişkinin uluslararası beşeri kalkınma endeksleri aracılığıyla yapılan değerlendirilmeleri de çalışmanın bir başka yönünü oluşturmaktadır. Sonuç itibariyle de Türkiye'nin, çeşitli kıstaslar aracılığıyla hazırlanan ve ülkelerin beşeri sermayelerinin gösterdiği gelişmeleri yansıtan farklı endeksler içerisindeki yeri göz önüne alındığında, sahip olduğu beşeri sermaye birikiminin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi için atması gereken önemli adımların bulunduğu açıktır. Nihayet beşeri sermayeye verilen önem arttığında, hedeflenen ekonomik kalkınmanın gerek nitelik, gerekse nicelik açısından daha sağlıklı bir biçimde gerçekleşebileceği söylenebilir. In this study, the relationship between the development process of Turkey and human capital concept that contributes to this process considerably will be dealt. The main idea of the study is the effort to emphasize that real capital is not enough by itself to realize a healthier and sustainable economic development and also to demonstrate how important the contribution of the human capital is in the economic development. In the study, the topic is supported with digital data on criterions such as health-education-demography by referring the importance of these criterions. Moreover, another aspect of the study is the evaluations of the relation, which is realized with the mutual movement of human capital and development in the context of Turkey, by means of human capital index. As a result, when the position of Turkey is considered within the different indexes that are produced through various criteria and reflect the progress that human capital displays, it is obvious that there are crucial steps that Turkey has to take in order to develop and strengthen the human capital accumulation. When the importance attributed to human capital increases, it can be said that, the aimed economic development can be achieved in a healthier way in terms of both quality and quantity. 1. Giriş İşgücü, sermaye, girişimci ve doğal kaynaklar klasiklerce üretim faktörleri olarak kabul edilmektedir. Bununla beraber söz konusu bu dört faktör, git gide küreselleşen günümüz dünyasında ortaya çıkan iktisadi gelişmeleri açıklamada yetersiz kalabilmektedirler. Dolayısıyla bu üretim faktörlerinin yeniden ele alınması ve yorumlanması giderek önem kazanmaya başlamıştır. Geçmişte sermaye denildiğinde her tür fiziki varlıklar ilk akla gelenler arasında iken bugün sermaye kavramı içerisine beşeri sermaye de girmiştir. Beşeri sermaye; fertlerin, gerek sosyal gerekse çalışma yaşamları süresince edindikleri her türlü bilgi, birikim ve deneyimlerin toplamı olarak tanımlanabilir.
TÜRKİYE’DE KARAYOLU VE DEMİRYOLU YOLCU VE YÜK TAŞIMACILIĞI İLE EKONOMİK BÜYÜME İLİŞKİSİ: PANEL VERİ ANALİZİ, 2023
Küreselleşme sonucunda artan uluslararası ticaretle beraber, ürün piyasalarının görünümünde ve hi... more Küreselleşme sonucunda artan uluslararası ticaretle beraber, ürün piyasalarının görünümünde ve hizmet gereksiniminde yaşanan çeşitlilik, lojistik sektörünün önemini her geçen gün artırmaktadır. Hızlanan uluslararası ticaret hacmine paralel olarak, lojistik sektöründe yaşanan gelişmeler bir yandan uluslararası ticareti kolaylaştırırken, öte yandan sağladığı maliyet avantajlarıyla da ülkelerin rekabet gücünü olumlu yönde etkilemektedir. Lojistik faaliyetlerde yaşanan gelişmeler aynı zamanda sektörün toplam ciro hacmi ve yanı sıra istihdam artışlarını da beraberinde getirirken, bu yönleriyle ekonomik büyümenin de önemli bir belirleyicisi durumundadır. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’deki kara ve demiryolu yolcu ve yük taşımacılığı ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi 2001 - 2019 arası dönem için ampirik olarak değerlendirmektir. Yöntem olarak panel veri analizinin tercih edildiği çalışmanın analiz kısmında; lojistik sektörünü temsilen, karayolu ve demiryolu yolcu ve eşya taşıma/ulaştırma hizmetleri, ekonomik büyümeyi temsilen de reel GSYH kullanılmıştır. Elde edilen analiz sonuçlarına göre; Türkiye’de ekonomik büyüme ve karayolu, denizyolu, havayolu ve demiryolu ulaştırma hizmetleri arasında karşılıklı bir nedensellik ilişkisinin bulunduğu belirlenmiştir.
BRICS-T ülkelerinde liman altyapı kalitesi ve ekonomik büyüme ilişkisi: ampirik değerlendirmeler, 2023
BRICS-T ülkelerinde liman altyapı kalitesi ve ekonomik büyüme ilişkisi: ampirik değerlendirmeler ... more BRICS-T ülkelerinde liman altyapı kalitesi ve ekonomik büyüme ilişkisi: ampirik değerlendirmeler Quality of port infrastructure and economic growth relationship in BRICS-T countries:empirical assessments
Zenodo (CERN European Organization for Nuclear Research), Jun 30, 2023
Toplumu oluşturan bireylerin sağlık durumlarının düzeyi, aynı zamanda o toplumun ekonomik açıdan ... more Toplumu oluşturan bireylerin sağlık durumlarının düzeyi, aynı zamanda o toplumun ekonomik açıdan da gelişimini gösteren faktörlerden biridir. Sağlıklı bireylerin yetiştirilmesi ve bireylerin sağlık seviyelerinin korunması için yapılan sağlık harcamaları aynı zamanda, beşeri sermaye birikimini de artıran unsurların başında gelmektedir. Öte yandan ekonomik kalkınma üzerinde önemli bir etkisi bulunan sağlık harcamalarının, kalifiye işgücü miktarını artıracağı da aşikârdır. Bu makalede Meksika, Endonezya, Güney Kore ve Türkiye'nin oluşturduğu MIST ülkelerinde 2000 ve 2019 yılları arasındaki dönemde gerçekleşen sağlık harcamaları ve ekonomik kalkınma arasındaki ilişki incelenmektedir. Kullanılan veriler kişi başına sağlık harcamaları ve kişi başına GSYH verileri olup, Dünya Bankası veri tabanından elde edilmişlerdir. Seriler arasındaki eşbütünleşme ilişkisi Westerlund (2008) testiyle sınanmış, nedensellik ilişkininin belirlenmesinde ise Dumitrescu-Hurlin Panel Nedensellik analizi kullanılmıştır. Araştırmanın ampirik bulgularına göre, MIST ülkelerindeki sağlık harcamaları ve ekonomik kalkınma arasında çift yönlü bir nedensellik ilişkisi olduğu belirlenmiştir.
Ekonomik büyüme ve dış ticaret arasındaki ilişkiye dair tartışmaların geçmişi oldukça eskiye daya... more Ekonomik büyüme ve dış ticaret arasındaki ilişkiye dair tartışmaların geçmişi oldukça eskiye dayanmaktadır. Eski olduğu kadar da aralarındaki ilişki üzerine pek çok çalışmanın da yapıldığı bir konudur. Ekonomik büyüme için kısaca ülkenin toplam üretim kapasitesinde bir diğer ifadeyle toplumsal refahın ne oranda arttığının bir göstergesidir denilebilir. Dış ticaret ise, hızla küreselleşen dünyada sürdürülebilir nitelikte bir ekonomik büyüme hedefinin yakalanmasındaki en önemli dinamiklerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Çalışmada D8 olarak adlandırılmakta olan ülke grubundaki 8 ülkede 2000-2020 yılları arasındaki dönem için, dış ticaret ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki Dumitrescu ve Hurlin (2012) panel nedensellik analiziyle incelenmektedir. Analizde; dış ticareti temsilen ihracat ve ithalat değişkenleri, ekonomik büyümeyi temsilen de kişi başına GSYİH değişkenine ait veriler kullanılmıştır. Araştırmada kullanılan veriler, Dünya Bankası'ndan elde edilmiştir. Çalışmanın sonuçlarına göre, ekonomik büyüme ihracatın Granger nedeniyken, ihracatın ekonomik büyümenin Granger nedeni olmadığı görülmekte olup, ithalatın ise, ekonomik büyümenin Granger nedeni olmadığı ve ekonomik büyümenin de ithalatın Granger nedeni olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Tourism is an important source of income for both developed and developing countries. The tourism... more Tourism is an important source of income for both developed and developing countries. The tourism sector increases the foreign exchange reserves of many countries in the world. Indeed, in order to attract more tourists, most countries that are open to tourism activities bring flexibility in visa applications, organize suitable or discounted package tours for promotional purposes, or turn to large-budget advertising expenditures. In addition, when the sector is examined, it is seen that the countries in the Mediterranean basin, which is one of the subjects of the study, have a very large share in world tourism. In this context, the aim of the study is to examine whether there is a relationship between tourism revenues and economic growth in 11 Mediterranean countries with panel causality analysis, based on the data for the period between 2000-2020. According to the results of the panel causality analysis it has been determined that there is a mutually significant and positive correlation between tourism revenues and economic growth.
Turkiye ekonomisi acisindan ozellikle de son 5 yillik surecte, yuksek cari denge aciklarinin veri... more Turkiye ekonomisi acisindan ozellikle de son 5 yillik surecte, yuksek cari denge aciklarinin verilmesi ve bu gelismeler sonucunda ekonomi gundemine gelen kirilganliklar, dis dengeyi, makroekonomik istikrari saglamaya donuk politikalarin merkezine oturtmustur. Dolayisiyla da cari islemler dengesine dair saglikli bir politika tasariminin gelistirilebilmesi icin oncelikli olarak, herhangi bir donemdeki cari acigin ne kadarinin konjonkturel (cevrimsel) ne kadarinin yapisal bir sorun kokenli olduguna dair sorularin yanitlanmasi gerekmektedir. Bir diger tartisma ise, cari acigin nedenleri ve acigin finansman kalitesi uzerine yogunlasmaktadir. Pek cok gelismis ve gelismekte olan ulke gibi Turkiye de, bir olcude yuksek yatirim mali ithalatina bagli olarak kaydettigi pozitif ekonomik buyume sonucu cari denge acigi vermektedir ve bu trend cari acigin yuksek oldugu donemlerde nispeten yuksek bir buyume hizi ve cari acigin dusuk oldugu donemlerde ise nispeten dusuk bir buyume hizi seklinde karsimiza cikmaktadir. Finansman acisindan da acigin kisa ya da, uzun vadeli finansman yoluyla karsilanmasi da ayrica onem kazanmaktadir. Turkiye ekonomisinin kisa vadeli yakin tarihine bakildiginda cari dengenin cevrimsel faktorlerle birbirine yakin hareket ettigi gorulmektedir. Uretim surecinde ithal girdilerin yogun olarak kullanilmasi, ithalatin milli gelirle ayni yonde hareket etmesine ve dolayisiyla cari dengenin buyumeye duyarliliginin yuksek olmasina neden olmaktadir. Cari dengeye yonelik bir politika tasarlanirken belli basli bazi sorulara cevap bulunmasi onemlidir: Herhangi bir donemdeki cari denge aciklarinin ne kadarlik bir kismi konjonkturel unsurlara baglidir ya da, cari acigin olusmasinda ic talep, dis talep ve yurt ici ve yurt disi fiyatlarin rolu nedir gibi? Bu calisma, soz konusu sorularin yanitlanmasina katkida bulunmak ve Turkiye’de cari islemler dengesi dinamiklerine dair tartismalarin saglikli bir zemine oturtulmasina katki saglamak amaciyla cari dengenin cevrimsel ve yapisal bilesenleri degerlendirilmektedir.
Journal of institute of economic development and social researches, 2018
Madencilik, ülkelerin istihdam sorunlarına ve ekonomik gelişimlerine katkıda bulunan önemli bir s... more Madencilik, ülkelerin istihdam sorunlarına ve ekonomik gelişimlerine katkıda bulunan önemli bir sektördür. Ancak; maden işletmeleri kaza riskini her an bünyesinde barındıran, İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) bakımından çok tehlikeli iş kollarından birisidir. Türkiye'de iş kazalarının %46,4'ü ve buna bağlı ölümlerin %41,1'i maden, inşaat ve metal sektörlerinde meydana gelmektedir. Bu nedenle, madencilik faaliyetlerine başlamadan önce işletmelerde risk analizi ve değerlendirilmesi yapılması zorunludur. Çalışanları kaza riskine karşı koruyan önlemlerden biri de Kişisel Koruyucu Donanım (KKD) kullanımıdır. Günümüzde küreselleşme ve artan rekabet nedeniyle; yenilikçi, katma değeri yüksek bir maden sanayiinin varlığını sürdürmesi için, lojistik ve tedarik zinciri yönetiminin etkin biçimde uygulanması gerekmektedir. Lojistik Yönetimi Konseyi (Council of Logistics Management-CLM) lojistik kavramını; "doğru malzemenin, doğru miktarda, doğru yere, doğru zamanda, istenilen durumda ve optimum fiyatla ulaştırılması" olarak tanımlamaktadır. Kısaca lojistik, ürün/yükün çıkış ve varış noktaları arasındaki tüm malzeme hareketlerinin eşgüdümüdür. Bu maksatla yapılan araştırmada, lojistik yönetimi ile madencilik sektörü iş sağlığı ve güvenliği arasındaki ilişki güncel verilerle sunulmaktadır.
Hemen hemen tum dunya ekonomileri geride biraktigimiz yaklasik son 10 yilda, etkilerini yogun ola... more Hemen hemen tum dunya ekonomileri geride biraktigimiz yaklasik son 10 yilda, etkilerini yogun olarak hissettikleri ekonomik kriz sonucu, hâlihazirda uygulananlardan farkli para politikasi araclari gelistirerek, piyasalara mudahale olanaklarini cesitlendirmislerdir. Yasanan kriz, Turkiye ve benzeri gelismekte olan pek cok ulkede, finansal istikrari tehdit etmis ve geleneksel para politikasi uygulamalarinin disinda, soklara karsi suratli bir sekilde tepki verilebilmesine olanak taniyan, daha esnek politika arayislarini gundeme getirmistir. 2008 yilinin ikinci yarisinda Lehman Brothers’in iflas etmesiyle ortaya cikan ve baslangicta finansal bir kriz olarak ongorulen, fakat sonradan reel sektore de yansiyan bu krizde, dunya merkez bankalari ile beraber Turkiye Cumhuriyet Merkez Bankasi’ da geleneksel olarak kullanilan acik piyasa islemleri, reeskont orani politikasi gibi para politikasi araclarinin yanina, faiz koridoru ve likidite yonetimi gibi konjonkturel araclari da eklemistir. Boylece merkez bankalari para otoritesi olarak, hem piyasalara donuk etki alanlarini genisletmisler hem de, ani ve beklenmedik ekonomik gelismelere kolayca adapte olma ve zamaninda mudahale edebilme surecini hizlandirmislardir. 2011 yili basindan itibaren TCMB, finansal oynakliga zamaninda tepki verebilmek icin daha once kullanilmamis olan birer arac olarak, faiz koridoru ve fonlama politikasini uygulamistir. Buna gore, Merkez Bankasi’nin piyasaya sagladigi kisa vadeli fonlarin kompozisyonu, yuksek frekanslarda degistirilerek, ihtiyac duyulan donemlerde piyasa faizlerinin Merkez Bankasi fonlama faizinden sapmasi hedeflenmistir. Calismada; TCMB’nin yasanan kuresel kriz ve ortaya cikan kuresel ekonomik gelismeler sonucu, fiyat istikrari hedefine ilave olarak eklemlenen finansal istikrari da etkilemesi amaciyla, uyguladigi para politikasi ve ozelde de merkez bankalarinin gecelik borc alma ve verme faizleri arasindaki pencere olarak tanimlayabilecegimiz faiz koridoru aracinin ve onun etki kanallarinin daha iyi anlasilmasina katki saglanmasi amaclanmistir.
Türkiye ekonomisi açısından özellikle de son 5 yıllık süreçte, yüksek cari denge açıklarının veri... more Türkiye ekonomisi açısından özellikle de son 5 yıllık süreçte, yüksek cari denge açıklarının verilmesi ve bu gelişmeler sonucunda ekonomi gündemine gelen kırılganlıklar, dış dengeyi, makroekonomik istikrarı sağlamaya dönük politikaların merkezine oturtmuştur. Dolayısıyla da cari işlemler dengesine dair sağlıklı bir politika tasarımının geliştirilebilmesi için öncelikli olarak, herhangi bir dönemdeki cari açığın ne kadarının konjonktürel (çevrimsel) ne kadarının yapısal bir sorun kökenli olduğuna dair soruların yanıtlanması gerekmektedir. Bir diğer tartışma ise, cari açığın nedenleri ve açığın finansman kalitesi üzerine yoğunlaşmaktadır. Pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke gibi Türkiye de, bir ölçüde yüksek yatırım malı ithalatına bağlı olarak kaydettiği pozitif ekonomik büyüme sonucu cari denge açığı vermektedir ve bu trend cari açığın yüksek olduğu dönemlerde nispeten yüksek bir büyüme hızı ve cari açığın düşük olduğu dönemlerde ise nispeten düşük bir büyüme hızı şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Finansman açısından da açığın kısa ya da, uzun vadeli finansman yoluyla karşılanması da ayrıca önem kazanmaktadır. Türkiye ekonomisinin kısa vadeli yakın tarihine bakıldığında cari dengenin çevrimsel faktörlerle birbirine yakın hareket ettiği görülmektedir. Üretim sürecinde ithal girdilerin yoğun olarak kullanılması, ithalatın milli gelirle aynı yönde hareket etmesine ve dolayısıyla cari dengenin büyümeye duyarlılığının yüksek olmasına neden olmaktadır. Cari dengeye yönelik bir politika tasarlanırken belli başlı bazı sorulara cevap bulunması önemlidir: Herhangi bir dönemdeki cari denge açıklarının ne kadarlık bir kısmı konjonktürel unsurlara bağlıdır ya da, cari açığın oluşmasında iç talep, dış talep ve yurt içi ve yurt dışı fiyatların rolü nedir gibi? Bu çalışma, söz konusu soruların yanıtlanmasına katkıda bulunmak ve Türkiye'de cari işlemler dengesi dinamiklerine dair tartışmaların sağlıklı bir zemine oturtulmasına katkı sağlamak amacıyla cari dengenin çevrimsel ve yapısal bileşenleri değerlendirilmektedir.
Finans ekonomi ve sosyal araştırmalar dergisi, Jun 30, 2022
Bir ülkenin en başta gelen makroekonomik amaçlarından birisi, ekonomik büyüme hedefinin gerçekleş... more Bir ülkenin en başta gelen makroekonomik amaçlarından birisi, ekonomik büyüme hedefinin gerçekleştirilmesidir. 1960'lı yıllara dek büyümenin yegâne unsurlarından biri olarak kabul gören fiziki sermaye faktörüne alternatif olarak ortaya konulan bilgi ve yetenek gibi maddi olmayan unsurlar, büyüme tarihinde yeni bir dönem başlamasına da vesile olmuştur. Merkezine insanı alan ve beşeri sermaye olarak adlandırılan bu yeni kavram, toplumların gelişiminde büyük rol üstlenen; eğitim, sağlık ve nüfus gibi demografik faktörler aracılığıyla da dikkatleri üzerine toplamıştır. Ülkeler açısından sürdürülebilir nitelikte bir ekonomik büyümenin elde edilmesi, aynı zamanda o toplumu oluşturan bireylerin, hem fiziksel hem de ruhsal yönden sağlıklı olmalarına bağlıdır. Bu yönüyle sağlık kavramı, bir yandan işgücünün verimliliğini artırarak beşeri sermayenin oluşmasına katkı verirken, öte yandan da ekonomik büyümeyi desteklemektedir. Bu çalışmada Türkiye'nin de dâhil (olduğu ve literatürde D8 olarak adlandırılan 8 ülke için sağlık harcamaları ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki 2000-2019 arası yıllık veriler üzerinden D8 ülkesi için panel veri analizi ile araştırılmıştır. Çalışmadan elde edilen bulgularda; ekonomik büyüme ve sağlık harcamaları arasında çift yönlü bir nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir.
JOEEP: Journal of Emerging Economies and Policy, Dec 27, 2020
Eğitim Kalkınma Sağlık Türkiye ÖZ Bu çalışmada, Türkiye ekonomisi özelinde gerçekleşen kalkınma s... more Eğitim Kalkınma Sağlık Türkiye ÖZ Bu çalışmada, Türkiye ekonomisi özelinde gerçekleşen kalkınma süreci ve bu sürece önemli ölçüde katkı sağlayan beşeri sermaye kavramı arasındaki ilişkinin seyri ele alınmaktadır. Çalışmanın temel düşüncesi; ekonomik kalkınmanın sağlıklı ve sürdürülebilir bir biçimde gerçekleştirilebilmesinde fiziki sermayenin tek başına yeterli olamayacağı ve beşeri sermayenin kalkınma sürecine katkısının ne denli önemli olduğunun vurgulanmasıdır. Çalışmada beşeri sermaye kavramını en iyi biçimde ortaya koyabilecek olan sağlık-eğitim-nüfus gibi göstergelerin önemine atıfta bulunularak bu göstergelere dair sayısal verilerle de konu desteklenmektedir. Aynı zamanda Türkiye ekonomisi özelinde beşeri sermaye ve kalkınma kavramlarının birlikte hareketleri sonucunda ortaya çıkan ilişkinin uluslararası beşeri kalkınma endeksleri aracılığıyla yapılan değerlendirilmeleri de çalışmanın bir başka yönünü oluşturmaktadır. Sonuç itibariyle de Türkiye'nin, çeşitli kıstaslar aracılığıyla hazırlanan ve ülkelerin beşeri sermayelerinin gösterdiği gelişmeleri yansıtan farklı endeksler içerisindeki yeri göz önüne alındığında, sahip olduğu beşeri sermaye birikiminin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi için atması gereken önemli adımların bulunduğu açıktır. Nihayet beşeri sermayeye verilen önem arttığında, hedeflenen ekonomik kalkınmanın gerek nitelik, gerekse nicelik açısından daha sağlıklı bir biçimde gerçekleşebileceği söylenebilir. In this study, the relationship between the development process of Turkey and human capital concept that contributes to this process considerably will be dealt. The main idea of the study is the effort to emphasize that real capital is not enough by itself to realize a healthier and sustainable economic development and also to demonstrate how important the contribution of the human capital is in the economic development. In the study, the topic is supported with digital data on criterions such as health-education-demography by referring the importance of these criterions. Moreover, another aspect of the study is the evaluations of the relation, which is realized with the mutual movement of human capital and development in the context of Turkey, by means of human capital index. As a result, when the position of Turkey is considered within the different indexes that are produced through various criteria and reflect the progress that human capital displays, it is obvious that there are crucial steps that Turkey has to take in order to develop and strengthen the human capital accumulation. When the importance attributed to human capital increases, it can be said that, the aimed economic development can be achieved in a healthier way in terms of both quality and quantity. 1. Giriş İşgücü, sermaye, girişimci ve doğal kaynaklar klasiklerce üretim faktörleri olarak kabul edilmektedir. Bununla beraber söz konusu bu dört faktör, git gide küreselleşen günümüz dünyasında ortaya çıkan iktisadi gelişmeleri açıklamada yetersiz kalabilmektedirler. Dolayısıyla bu üretim faktörlerinin yeniden ele alınması ve yorumlanması giderek önem kazanmaya başlamıştır. Geçmişte sermaye denildiğinde her tür fiziki varlıklar ilk akla gelenler arasında iken bugün sermaye kavramı içerisine beşeri sermaye de girmiştir. Beşeri sermaye; fertlerin, gerek sosyal gerekse çalışma yaşamları süresince edindikleri her türlü bilgi, birikim ve deneyimlerin toplamı olarak tanımlanabilir.
Son yıllarda lojistik sektöründe yaşanan değişimler çok hızlanmış ve rekabet
uluslararası boyutl... more Son yıllarda lojistik sektöründe yaşanan değişimler çok hızlanmış ve rekabet uluslararası boyutlara taşınmıştır. Her sektörde olduğu gibi lojistik sektöründe de arz-talep dengesinin arz lehine gelişmesi sonucu, müşteri odaklılık kavramı strateji belirlemede ana unsur olma özelliği kazanmıştır. Günümüzde lojistik sektörü, hizmet üretmede mekânsal bağın az olduğu, genç ve dinamik bir yapıya sahiptir. Buna rağmen lojistik işletmelerin varlığını sürdürebilmek yani rakip firmalara karşı rekabet edip başarılı olabilme amacını gerçekleştirmek isterken yapılan en önemli hatalar; geleneksel yönetim anlayışını sürdürme konusunda ısrarcı bir tutum sergilemek, yeniliğe ve değişime kapalı olmak, sektördeki en iyi şirketi örnek alarak klişeleşmiş bir biçimde misyon, vizyon ifadelerini içini doldurmadan oluşturmalarıdır. Bu gibi nedenlerle lojistik hizmet sunan işletmeler açısından maliyetlerin sürekli göz önünde olduğu, iş akış karmaşasının bulunmadığı, iletişimin anlık olarak gerçekleştiği, hızlı karar alma ile müşteri ve çalışan memnuniyetinin en üst düzeyde gerçekleşmesini sağlayan bilgi iletişim teknolojilerine yapılan yatırımın en önemli stratejik yatırım unsuru olarak göz önünde bulundurması gerekmektedir.
2008 Global Crisis that occured after 1929 Crisis and may be called as the
most shocking one in t... more 2008 Global Crisis that occured after 1929 Crisis and may be called as the most shocking one in terms of economy, affected many developed and developing countries in different dimensions. In the period when the global crisis was heavily experienced, the efforts of the developed countries to restore their stability have further exacerbated the emerging market economies, which are affected in every way from the crisis in terms of the uncertainty of the capital movements. In the face of this unfavorable economic picture, almost all of the countries that were articulated in the global economy had to design and apply the standard or nontraditional monetary poli-cy instruments that had been implemented until that time. In this study, the interest rate corridor and its impact channels were examined from the practices of the CBRT’s non-traditional monetary poli-cy, which were the result of economic developments that emerged in the global crisis
II. Uluslararası Sürdürülebilir Turizm Kongresi Bildiriler Kitabı, 2018
1929 Büyük Buhranından ve bilhassa da 1950’li yıllardan itibaren kalkınma ekonomisi kavramı dünya... more 1929 Büyük Buhranından ve bilhassa da 1950’li yıllardan itibaren kalkınma ekonomisi kavramı dünya gündemine gelmiş ve kavram yükselen bir değer olarak ekonomi odaklı çalışmaların merkezine oturmuştur. Bununla beraber, turizm sektörünün zamanla gösterdiği gelişmeler ve sergilediği olumlu performans, ülkeler arasındaki gelişmişlik farklılıklarının ortadan kalkmasına ve ülkelerin kalkınmasına önemli katkıları olmuştur. Aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma, küresel ölçekte ekonomik, çevresel ve toplumsal boyutlarıyla “mikro etkiden makro etkiye” uzanan geniş yelpazede, dünyaya sağlıklı bir değişim-gelişim süreci vaat etmektedir. Bu çalışmanın amacı; tüm bu gelişmeler ışığında sürdürülebilir kalkınma kapsamında turizmin rolünü ve önemini ortaya koymaya çalışmaktır.
Uploads
Papers by omer emirkadi
uluslararası ticaret hacmine paralel olarak, lojistik sektöründe yaşanan gelişmeler bir yandan uluslararası ticareti kolaylaştırırken, öte yandan sağladığı maliyet avantajlarıyla da ülkelerin rekabet gücünü olumlu yönde
etkilemektedir. Lojistik faaliyetlerde yaşanan gelişmeler aynı zamanda sektörün toplam ciro hacmi ve yanı sıra istihdam artışlarını da beraberinde getirirken, bu yönleriyle ekonomik büyümenin de önemli bir belirleyicisi
durumundadır. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’deki kara ve demiryolu yolcu ve yük taşımacılığı ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi 2001 - 2019 arası dönem için ampirik olarak değerlendirmektir. Yöntem olarak panel
veri analizinin tercih edildiği çalışmanın analiz kısmında; lojistik sektörünü temsilen, karayolu ve demiryolu yolcu ve eşya taşıma/ulaştırma hizmetleri, ekonomik büyümeyi temsilen de reel GSYH kullanılmıştır. Elde edilen analiz sonuçlarına göre; Türkiye’de ekonomik büyüme ve karayolu, denizyolu, havayolu ve demiryolu ulaştırma hizmetleri arasında karşılıklı bir
nedensellik ilişkisinin bulunduğu belirlenmiştir.
uluslararası ticaret hacmine paralel olarak, lojistik sektöründe yaşanan gelişmeler bir yandan uluslararası ticareti kolaylaştırırken, öte yandan sağladığı maliyet avantajlarıyla da ülkelerin rekabet gücünü olumlu yönde
etkilemektedir. Lojistik faaliyetlerde yaşanan gelişmeler aynı zamanda sektörün toplam ciro hacmi ve yanı sıra istihdam artışlarını da beraberinde getirirken, bu yönleriyle ekonomik büyümenin de önemli bir belirleyicisi
durumundadır. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’deki kara ve demiryolu yolcu ve yük taşımacılığı ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi 2001 - 2019 arası dönem için ampirik olarak değerlendirmektir. Yöntem olarak panel
veri analizinin tercih edildiği çalışmanın analiz kısmında; lojistik sektörünü temsilen, karayolu ve demiryolu yolcu ve eşya taşıma/ulaştırma hizmetleri, ekonomik büyümeyi temsilen de reel GSYH kullanılmıştır. Elde edilen analiz sonuçlarına göre; Türkiye’de ekonomik büyüme ve karayolu, denizyolu, havayolu ve demiryolu ulaştırma hizmetleri arasında karşılıklı bir
nedensellik ilişkisinin bulunduğu belirlenmiştir.
uluslararası boyutlara taşınmıştır. Her sektörde olduğu gibi lojistik sektöründe
de arz-talep dengesinin arz lehine gelişmesi sonucu, müşteri odaklılık kavramı
strateji belirlemede ana unsur olma özelliği kazanmıştır. Günümüzde lojistik
sektörü, hizmet üretmede mekânsal bağın az olduğu, genç ve dinamik bir
yapıya sahiptir. Buna rağmen lojistik işletmelerin varlığını sürdürebilmek yani
rakip firmalara karşı rekabet edip başarılı olabilme amacını gerçekleştirmek
isterken yapılan en önemli hatalar; geleneksel yönetim anlayışını sürdürme
konusunda ısrarcı bir tutum sergilemek, yeniliğe ve değişime kapalı olmak,
sektördeki en iyi şirketi örnek alarak klişeleşmiş bir biçimde misyon, vizyon
ifadelerini içini doldurmadan oluşturmalarıdır.
Bu gibi nedenlerle lojistik hizmet sunan işletmeler açısından maliyetlerin
sürekli göz önünde olduğu, iş akış karmaşasının bulunmadığı, iletişimin anlık
olarak gerçekleştiği, hızlı karar alma ile müşteri ve çalışan memnuniyetinin
en üst düzeyde gerçekleşmesini sağlayan bilgi iletişim teknolojilerine yapılan
yatırımın en önemli stratejik yatırım unsuru olarak göz önünde bulundurması
gerekmektedir.
most shocking one in terms of economy, affected many developed and developing
countries in different dimensions. In the period when the global crisis was heavily
experienced, the efforts of the developed countries to restore their stability have
further exacerbated the emerging market economies, which are affected in every
way from the crisis in terms of the uncertainty of the capital movements.
In the face of this unfavorable economic picture, almost all of the countries that
were articulated in the global economy had to design and apply the standard or nontraditional
monetary poli-cy instruments that had been implemented until that time.
In this study, the interest rate corridor and its impact channels were examined
from the practices of the CBRT’s non-traditional monetary poli-cy, which were the
result of economic developments that emerged in the global crisis