Papers by veli ercan çetintürk
Sosyal Bilimler ve Eğitim Dergisi
In local governments, which are accepted as the cradle of democracy, the different needs and diff... more In local governments, which are accepted as the cradle of democracy, the different needs and different solutions of different local units, the fact that the compatriots are affected by administrative decisions rather than political ones, has led to the need for active participation of the compatriots in the decisions of local governments and has led to the emergence of several methods and practices related to administrative participation. Neighborhood councils are one of the practices that ensure the active participation of citizens in the social life created in 2002, by the Law of "Démocratie de Proximité" (proximity democracy) in France. The aim of this study is to examine and describe the neighborhood councils, one of the participation tools that enable its citizens to participate actively in community life. The quantitative analysis method was used as the research method in the study, and in this context, a literature review and document analysis were used. In the firs...
Bir Yerel Katılım Modeli Olarak Mahalle Konseyleri: Fransa Örneği, 2021
1970’lerden itibaren temsili demokrasinin yetersiz kalması katılımcı demokrasi uygulamalarının ön... more 1970’lerden itibaren temsili demokrasinin yetersiz kalması katılımcı demokrasi uygulamalarının önem kazanmasını sağlamıştır. Demokrasinin beşiği kabul edilen yerel yönetimlerde hemşerilerin siyasal kararlardan çok yönetsel kararlardan etkilenmesi; farklı yerel birimlerin farklı ihtiyaçları ve farklı çözümleri olması, hemşerileri yerel yönetimlerin kararlarına aktif katılım ihtiyacını doğurmuş ve yönetsel katılımla ilgili bir takım yöntem ve uygulamaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunun sonucunda nihai karar verme yetkisinin seçilmiş yöneticilere verildiği temsili demokrasinin temelleri sorgulanmadan, kentsel gelişme alanında yurttaş katılımının kamusal eyleme entegre edildiği yeni katılım mekanizmaları ortaya çıkmıştır.
Toplumsal yaşamda insanların bir arada yaşadığı en küçük yönetim birimi olarak mahalle, bir yerel yönetim birimi olarak değerlendirilmese de devlet – vatandaş arasındaki ilişkinin kurulması, kentsel yaşam açısından insanların sosyalleşmesi vb. işlevleri sağlayan halkın sivilliği açısından önemli bir yönetsel birimdir. Fiziksel açıdan halka en yakın yönetim birimi olarak mahalle yönetimi, halkın yönetsel kararlara en kolay katılabileceği yönetim birimi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu çalışmanın amacı vatandaşların toplum yaşamına aktif olarak katılmalarını sağlayan katılım araçlarından mahalle konseylerini incelemek ve betimlemektir. Hemşerilerin yerel kararlara aktif katılımlarının arttırılması amacıyla 2002 yılında Fransa, “Démocratie de Proximité” (yakınlık demokrasisi) Kanunu ile karar alma süreçlerinde hemşerilere bir dizi araç ve uygulamalar sunmuştur. Bu yasa ile oluşturulan vatandaşların toplum yaşamına aktif katılımlarını sağlayan uygulamalardan bir tanesini de mahalle konseyleri oluşturmaktadır.
Çalışmanın kapsamında detaylı bir literatür taraması ve mevzuat analizi gerçekleştirilerek Fransa’da mahalle konseyleri betimlenmeye çalışılmıştır. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın ilk bölümünde mahalle ve katılım kavramları üzerinden bir kavramsal çerçeve oluşturulmuş ve Dünya’da mahalle katılımına dair örnekler sunulmuştur. Ardından Fransa’da 1982’den beri gerçekleştirilen yerelleşme reformları ve bu reformlar arasında yerel katılımı artırmak amacıyla gerçekleştirilen düzenlemeler incelenmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde Fransa’da yerel katılım ve yerel demokrasinin araçları ele alınmış, devamında da 2002 yılında oluşturulan “Yakınlık Demokrasisi” kanunu ile oluşturulan komşuluk konseyleri değerlendirilip, Türkiye’de mahalle yönetimlerine katılımı artırmak için Fransa örneğinden hareketle çıkarımlarda bulunulmuştur.
In the second half of the 19th century appeared Non-governmental organisations in Europe; there w... more In the second half of the 19th century appeared Non-governmental organisations in Europe; there were especially Catholic and Protestant religious institutions, non-religious institutions and non-governmental organisations that worked for labour movement in Europe. Non-governmental organisations constitute one of the essential components of democracy. According to the sociologist Jolles, was the gap between the governing and the governed filled by Think Tanks and communication networks of NGO’s in the beginning of the 20th century. After World War II, as the idea of individualism developed from 1960’s on, non-religious organisations gained speed. The Netherlands is one of the countries with an advanced education, democracy and thus advanced non-governmental organisations. Today, the power that keeps the Dutch society together is over one hundred thousand NGO’s it has. The Netherlands ranks the second in Europe regarding the membership to NGO’s and volunteering. 80% of the society is ...
Oz Demokratik toplumlarda sivil toplum orgutleri demokrasinin vazgecilmez yapi taslarindan birini... more Oz Demokratik toplumlarda sivil toplum orgutleri demokrasinin vazgecilmez yapi taslarindan birini olusturmaktadir. Bati Avrupada 19.cu yuzyilin ikinci yarisinda endustrilesmenin ve modernlesmenin sonucu olarak inanc kurumlarinda oldugu gibi hicbir inanca bagli olmayan kurumlarda ve isci hareketlerinde sivil toplum orgutlenmeleri vardi. 20.ci yuzyilin baslarinda ise yoneten ile yonetilen tabaka arasindaki bos alan ise Tink Tank ve NGO’larla doldurulmustur. Cunku sehirlesme ve refahin paylasimi icin mucadele verilmekteydi. II. Dunya savasindan sonra halkin yasadigi zorluklar ve aclik yuzunden, ayrica bireyselligin gelismesiyle inanc semsiyesinin disinda orgutlenme hiz kazanmistir. Gunumuzde Hollanda toplumunu bir arada tutan guc, yuzbini asan STK’laridir. Turkiye’de STK olusumu farkli ve daha gec gerceklesmistir. Anahtar Kelimeler: Egitim Seviyesi, Demokratiklesme Seviyesi, Şeffaf Iletisim, Uzlasma, Gonulluluk. Abstract Non-governmental organisations constitute one of the essential com...
Think Tanks and NGO's in Turkey and the Netherlands: A Comparative Perspective, 2017
In the second half of the 19th century appeared Non-governmental organisations in Europe; there w... more In the second half of the 19th century appeared Non-governmental organisations in Europe; there were especially Catholic and Protestant religious institutions, non-religious institutions and non-governmental organisations that worked for labour movement in Europe. Non-governmental organisations constitute one of the essential components of democracy. According to the sociologist Jolles, was the gap between the governing and the governed filled by Think Tanks and communication networks of NGO's in the beginning of the 20th century. After World War II, as the idea of individualism developed from 1960's on, non-religious organisations gained speed. The Netherlands is one of the countries with an advanced education, democracy and thus advanced non-governmental organisations. Today, the power that keeps the Dutch society together is over one hundred thousand NGO's it has. The Netherlands ranks the second in Europe regarding the membership to NGO's and volunteering. 80% of the society is members of non-governmental organisations or volunteers. These non-governmental organisations, as one of the most basic components of the democracy, influence both local and regional level governors and also national and international level governors and their decisions. In this sense, it is known that NGO's in Turkey cannot influence the decisions of governors except a few areas.
Demokratik toplumlarda sivil toplum örgütleri demokrasinin vazgeçilmez
yapı taşlarından birini ol... more Demokratik toplumlarda sivil toplum örgütleri demokrasinin vazgeçilmez
yapı taşlarından birini oluşturmaktadır. Batı Avrupada 19.cu yüzyılın ikinci yarısında endüstrileşmenin ve modernleşmenin sonucu olarak inanç kurumlarında olduğu gibi hiçbir inanca bağlı olmayan kurumlarda ve işçi hareketlerinde sivil toplum örgütlenmeleri vardı. 20.ci yüzyılın başlarında ise yöneten ile yönetilen tabaka arasındaki boş alan ise Think Tank ve NGO’larla doldurulmuştur. Çünkü şehirleşme ve refahın paylaşımı için mücadele verilmekteydi. II. Dünya savaşından sonra halkın yaşadığı zorluklar ve açlık yüzünden, ayrıca bireyselliğin gelişmesiyle inanç şemsiyesinin dışında örgütlenme hız kazanmıştır. Günümüzde Hollanda toplumunu bir arada tutan güç, yüzbini aşan STK’larıdır. Türkiye’de STK
oluşumu farklı ve daha geç gerçekleşmiştir.
In the second half of the 19th century appeared Non-governmental organisations in Europe; there w... more In the second half of the 19th century appeared Non-governmental organisations in Europe; there were especially Catholic and Protestant religious institutions, non-religious institutions and non-governmental organisations that worked for labour movement in Europe. Nongovernmental organisations constitute one of the essential components of democracy. According to the sociologist Jolles, was the gap between the governing and the governed filled by Think Tanks and communication networks of NGO’s in the beginning of the 20th century.
After World War II, as the idea of individualism developed from 1960’s on, non-religious organisations gained speed. The Netherlands is one of the countries with an advanced education, democracy and thus advanced nongovernmental organisations. Today, the power that keeps the Dutch society together is over one hundred thousand NGO’s it has. The Netherlands ranks the second in Europe regarding the membership to NGO’s and volunteering. 80% of the society is members of non-governmental organisations or volunteers. These non-governmental organisations, as one of the most basic components of the democracy, influence both local and regional level governors and also national and international level governors and their decisions. In this sense, it is known that NGO’s in Turkey cannot influence the decisions of governors except a few areas.
After the Syrian crisis that started in 2011, Turkey experienced an intensive refugee flood. It i... more After the Syrian crisis that started in 2011, Turkey experienced an intensive refugee flood. It is estimated that this crisis will not end soon. Even if Syria would be stabilized on a short term, the expectations are that the refugees and immigrants, who settled in Turkey, will not return to their homeland. For this reason, serious efforts are needed in the integration of refugees/immigrants in Turkey. Central administration and provincial organizations are the main competent authorities in regard to immigration in Turkey. However, also local governments have important
duties concerning the integration of immigrants.
EU countries, especially the developed economies and industrial countries such as the Netherlands, were confronted with challenges as a result of the high numbers of immigrants that came to their respective countries, soon after World War II. Since then, most Western-European countries have had over 60 years experience on the matter of the integration of immigrants. From the end of the sixties, when the immigration towards the Netherlands was notably expanding, policies were developed to enable immigrants to return to their homeland without re-integration problems. In order to ensure that immigrants did not have to struggle upon their return, immigrant children were given education in their mother tongue and culture. As there was evident strategy on the actual integration of the immigrants in terms of their living space and participation in the society, the immigrants clustered among themselves resulting in the formation of `ghettos‟. As a consequence, of the social clustering, there was insufficient knowledge of the Dutch language as well as the understanding of social values. This inevitably led to a high level of unemployment among the immigrants. It turned out that the immigrants did not return to their homelands as expected, which resulted in the need of new initiatives to actively stimulate integration. In the beginning of the 90's the local governments got procedures in place to proactively reach the immigrants, with the aim to get them out of their isolated position. In this period, immigrants were positively discriminated in application processes in terms of education and employment, although in some cases, they were not equally qualified as the Dutch candidates who applied for the same position. On top, the bureaucratic hurdles to obtain the Dutch citizenship were significantly reduced so that employment opportunities at national institutions could be provided - whilst allowing the immigrants to keep their original identity as well. Since 2000, the policies have been changed to allow sustainable participation in the Dutch society.
In this study, the best practices - in terms of successful implementations on immigrants' integration - from the Netherlands were examined that might be applicable for current situation in Turkey.
About fifty percent of population in Turkey is under the age of 30 and 20 Million are between the... more About fifty percent of population in Turkey is under the age of 30 and 20 Million are between the age of 14 -30. The fact that the rate of youth population is so high, which is seen as the hope of our country, is emphasizes the importance of youth policies. However, it is not possible to mention the existence of a serious youth policy in our country. In this context, serious politics about young people, who are the most dynamic members of the society, who are shown as the guarantees of the future of the countries, appear as an important deficiency. Political participation in youth politics is important, as well as youth education, employment and social-cultural development of youth.
Yerelleşme eğiliminin ardında kamu hizmetlerinin çeşitlenmesi olduğu kadar küreselleşme ile dış d... more Yerelleşme eğiliminin ardında kamu hizmetlerinin çeşitlenmesi olduğu kadar küreselleşme ile dış dinamikler de önem arz etmektedir. Bu çalışmanın konusunu, Bulgaristan yerel yönetimlerinin AB sürecinin etkisiyle geçirmiş olduğu değişim ve AB üyeliğine götüren dinamiklerin etkisi konu alınacaktır. II. Dünya Savaşı sonrasında Doğu Bloğu içerisinde yer alan Bulgaristan, 1990 yılında gerçekleştirilen çok partili özgür seçimlerin ardından Batı tipi demokrasiler arasına girmiştir. 1995 yılı sonunda AB'ye üyelik başvurusunda bulunan Bulgaristan üyeliğe kadar revizyonlarla idari yapısını AB müktesebatına uyumlu hale getirmiştir. Bu çalışmayla Bulgaristan yerel yönetimlerinin AB'ye üyelik sürecinde geçirmiş olduğu evreler incelenecek olup; Bulgaristan'ın yerelleşme sürecinde AB etkisi sorgulanmaktadır.
Books by veli ercan çetintürk
21. YÜZYILDA EĞİTİM VE TOPLUM EĞİTİM BİLİMLERİ VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ - EDUCATION AND SOCIETY IN THE 21 st CENTURY
Demokratik toplumlarda sivil toplum örgütleri demokrasinin vazgeçilmez
yapı taşlarından birini ol... more Demokratik toplumlarda sivil toplum örgütleri demokrasinin vazgeçilmez
yapı taşlarından birini oluşturmaktadır. Batı Avrupada 19.cu yüzyılın ikinci yarısında endüstrileşmenin ve modernleşmenin sonucu olarak inanç kurumlarında olduğu gibi hiçbir inanca bağlı olmayan kurumlarda ve işçi hareketlerinde sivil toplum örgütlenmeleri vardı. 20.ci yüzyılın başlarında ise yöneten ile yönetilen tabaka arasındaki boş alan ise Think Tank ve NGO’larla doldurulmuştur. Çünkü şehirleşme ve refahın paylaşımı için mücadele verilmekteydi. II. Dünya savaşından sonra halkın yaşadığı zorluklar ve açlık yüzünden, ayrıca bireyselliğin gelişmesiyle inanç şemsiyesinin dışında örgütlenme hız kazanmıştır. Günümüzde Hollanda
toplumunu bir arada tutan güç, yüzbini aşan STK’larıdır. Türkiye’de STK oluşumu farklı ve daha geç gerçekleşmiştir.
Conference Presentations by veli ercan çetintürk
GÖÇ YÖNETİMİNDE BELEDİYELERİN ROLÜ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME, 2021
Uluslararası göçlerin artışı ile çok kapsamlı ve karmaşık bir yapıda göç yönetimi yıllardır ülkel... more Uluslararası göçlerin artışı ile çok kapsamlı ve karmaşık bir yapıda göç yönetimi yıllardır ülkeler için önemli bir sorun ve konu haline gelmiştir. Avrupa'nın gelişmiş ülkelerinde göç yönetiminin çok düzlemli yönetişimle gerçekleştirildiği görülmektedir. Bu noktada göç politikaları, merkezi yönetim, yerel yönetim ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliği içinde yürütülmesi gereken politikalardır. Bu bağlamda en basit şekilde halkın mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamakla görevli yönetim birimleri olan yerel yönetimlerin, özellikle 1980’li yılların ardından neo-liberalizm uygulamaları ile birlikte küreselleşme ve yerelleşme eğilimlerinin artması ile birlikte sorumlulukları da artış göstermektedir. 1982 Anayasası'nın 127. maddesinde sayılan yerel yönetim birimlerinden biri olan belediyelerin göç yönetiminde yer alması kentin etkin yönetimi açısından önem taşımaktadır. Kente dair her türlü konuda yerel yönetimlerin görev ve sorumlulukları bulunduğu gibi kentlerin yapılarını birçok açıdan etkileyen göç konusunda da yerel yönetimler göç yönetiminin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Bu nedenle kentin yönetiminde etkin role sahip olan belediye yönetimlerinin, çoğunlukla kente yerleşmiş olan göçmenlerin yönetiminde ve göçmenlere hizmet sunumunda da önemli bir yere sahip olduğu görülmektedir. Belediyeler başta 5393 sayılı Belediye Kanunun "Hemşehri Hukuku" başlıklı 13. Maddesi olmak üzere çeşitli düzenlemelerden hareketle mültecilere hizmet sunumu açısından görevlendirilmiştir. Türkiye‟de mülteciler ile ilgili 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu bulunmaktadır.
Çalışmanın amacı Türkiye'de en yoğun göçmen nüfusuna sahip olan 10 il belediyelerinin/büyükşehir belediyelerinin göçmenlere yönelik hizmetlerini ele alarak belediyelerin mülteci politikalarındaki rolünü incelemektir. Türkiye'de en yoğun göçmen nüfusuna sahip olan iller (yüksekten düşük nüfusa) sırasıyla incelendiğinde; İstanbul, Şanlıurfa, Hatay, Gaziantep, Mersin, Adana, Bursa, Kilis, İzmir, Kahramanmaraş olmak üzere toplamda ilk 10 şehir bu çalışmada ele alınacaktır. Çalışma nitel yöntem kullanılarak hazırlanmıştır. Bu kapsamda belediyelerin faaliyet raporları ve stratejik planları incelenecek ve bilgiler MAXQDA programı ile analiz edilecektir. Çalışma üç bölümden oluşacaktır. İlk bölümde göç yönetimi, mülteciler, yerel yönetimler ile kavramsal çerçeve çizilecektir. İkinci bölümde mültecilerin yoğun olarak yaşadığı 10 ilinde belediye yönetiminde mültecilerin yönetimi ile ilgili bilgiler analiz edilecek; üçüncü bölümde ise ele alınan illerin belediye yönetimlerinin mülteci politikalarındaki rolü ve etkisi değerlendirilecektir.
Uploads
Papers by veli ercan çetintürk
Toplumsal yaşamda insanların bir arada yaşadığı en küçük yönetim birimi olarak mahalle, bir yerel yönetim birimi olarak değerlendirilmese de devlet – vatandaş arasındaki ilişkinin kurulması, kentsel yaşam açısından insanların sosyalleşmesi vb. işlevleri sağlayan halkın sivilliği açısından önemli bir yönetsel birimdir. Fiziksel açıdan halka en yakın yönetim birimi olarak mahalle yönetimi, halkın yönetsel kararlara en kolay katılabileceği yönetim birimi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu çalışmanın amacı vatandaşların toplum yaşamına aktif olarak katılmalarını sağlayan katılım araçlarından mahalle konseylerini incelemek ve betimlemektir. Hemşerilerin yerel kararlara aktif katılımlarının arttırılması amacıyla 2002 yılında Fransa, “Démocratie de Proximité” (yakınlık demokrasisi) Kanunu ile karar alma süreçlerinde hemşerilere bir dizi araç ve uygulamalar sunmuştur. Bu yasa ile oluşturulan vatandaşların toplum yaşamına aktif katılımlarını sağlayan uygulamalardan bir tanesini de mahalle konseyleri oluşturmaktadır.
Çalışmanın kapsamında detaylı bir literatür taraması ve mevzuat analizi gerçekleştirilerek Fransa’da mahalle konseyleri betimlenmeye çalışılmıştır. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın ilk bölümünde mahalle ve katılım kavramları üzerinden bir kavramsal çerçeve oluşturulmuş ve Dünya’da mahalle katılımına dair örnekler sunulmuştur. Ardından Fransa’da 1982’den beri gerçekleştirilen yerelleşme reformları ve bu reformlar arasında yerel katılımı artırmak amacıyla gerçekleştirilen düzenlemeler incelenmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde Fransa’da yerel katılım ve yerel demokrasinin araçları ele alınmış, devamında da 2002 yılında oluşturulan “Yakınlık Demokrasisi” kanunu ile oluşturulan komşuluk konseyleri değerlendirilip, Türkiye’de mahalle yönetimlerine katılımı artırmak için Fransa örneğinden hareketle çıkarımlarda bulunulmuştur.
yapı taşlarından birini oluşturmaktadır. Batı Avrupada 19.cu yüzyılın ikinci yarısında endüstrileşmenin ve modernleşmenin sonucu olarak inanç kurumlarında olduğu gibi hiçbir inanca bağlı olmayan kurumlarda ve işçi hareketlerinde sivil toplum örgütlenmeleri vardı. 20.ci yüzyılın başlarında ise yöneten ile yönetilen tabaka arasındaki boş alan ise Think Tank ve NGO’larla doldurulmuştur. Çünkü şehirleşme ve refahın paylaşımı için mücadele verilmekteydi. II. Dünya savaşından sonra halkın yaşadığı zorluklar ve açlık yüzünden, ayrıca bireyselliğin gelişmesiyle inanç şemsiyesinin dışında örgütlenme hız kazanmıştır. Günümüzde Hollanda toplumunu bir arada tutan güç, yüzbini aşan STK’larıdır. Türkiye’de STK
oluşumu farklı ve daha geç gerçekleşmiştir.
After World War II, as the idea of individualism developed from 1960’s on, non-religious organisations gained speed. The Netherlands is one of the countries with an advanced education, democracy and thus advanced nongovernmental organisations. Today, the power that keeps the Dutch society together is over one hundred thousand NGO’s it has. The Netherlands ranks the second in Europe regarding the membership to NGO’s and volunteering. 80% of the society is members of non-governmental organisations or volunteers. These non-governmental organisations, as one of the most basic components of the democracy, influence both local and regional level governors and also national and international level governors and their decisions. In this sense, it is known that NGO’s in Turkey cannot influence the decisions of governors except a few areas.
duties concerning the integration of immigrants.
EU countries, especially the developed economies and industrial countries such as the Netherlands, were confronted with challenges as a result of the high numbers of immigrants that came to their respective countries, soon after World War II. Since then, most Western-European countries have had over 60 years experience on the matter of the integration of immigrants. From the end of the sixties, when the immigration towards the Netherlands was notably expanding, policies were developed to enable immigrants to return to their homeland without re-integration problems. In order to ensure that immigrants did not have to struggle upon their return, immigrant children were given education in their mother tongue and culture. As there was evident strategy on the actual integration of the immigrants in terms of their living space and participation in the society, the immigrants clustered among themselves resulting in the formation of `ghettos‟. As a consequence, of the social clustering, there was insufficient knowledge of the Dutch language as well as the understanding of social values. This inevitably led to a high level of unemployment among the immigrants. It turned out that the immigrants did not return to their homelands as expected, which resulted in the need of new initiatives to actively stimulate integration. In the beginning of the 90's the local governments got procedures in place to proactively reach the immigrants, with the aim to get them out of their isolated position. In this period, immigrants were positively discriminated in application processes in terms of education and employment, although in some cases, they were not equally qualified as the Dutch candidates who applied for the same position. On top, the bureaucratic hurdles to obtain the Dutch citizenship were significantly reduced so that employment opportunities at national institutions could be provided - whilst allowing the immigrants to keep their original identity as well. Since 2000, the policies have been changed to allow sustainable participation in the Dutch society.
In this study, the best practices - in terms of successful implementations on immigrants' integration - from the Netherlands were examined that might be applicable for current situation in Turkey.
Books by veli ercan çetintürk
yapı taşlarından birini oluşturmaktadır. Batı Avrupada 19.cu yüzyılın ikinci yarısında endüstrileşmenin ve modernleşmenin sonucu olarak inanç kurumlarında olduğu gibi hiçbir inanca bağlı olmayan kurumlarda ve işçi hareketlerinde sivil toplum örgütlenmeleri vardı. 20.ci yüzyılın başlarında ise yöneten ile yönetilen tabaka arasındaki boş alan ise Think Tank ve NGO’larla doldurulmuştur. Çünkü şehirleşme ve refahın paylaşımı için mücadele verilmekteydi. II. Dünya savaşından sonra halkın yaşadığı zorluklar ve açlık yüzünden, ayrıca bireyselliğin gelişmesiyle inanç şemsiyesinin dışında örgütlenme hız kazanmıştır. Günümüzde Hollanda
toplumunu bir arada tutan güç, yüzbini aşan STK’larıdır. Türkiye’de STK oluşumu farklı ve daha geç gerçekleşmiştir.
Conference Presentations by veli ercan çetintürk
Çalışmanın amacı Türkiye'de en yoğun göçmen nüfusuna sahip olan 10 il belediyelerinin/büyükşehir belediyelerinin göçmenlere yönelik hizmetlerini ele alarak belediyelerin mülteci politikalarındaki rolünü incelemektir. Türkiye'de en yoğun göçmen nüfusuna sahip olan iller (yüksekten düşük nüfusa) sırasıyla incelendiğinde; İstanbul, Şanlıurfa, Hatay, Gaziantep, Mersin, Adana, Bursa, Kilis, İzmir, Kahramanmaraş olmak üzere toplamda ilk 10 şehir bu çalışmada ele alınacaktır. Çalışma nitel yöntem kullanılarak hazırlanmıştır. Bu kapsamda belediyelerin faaliyet raporları ve stratejik planları incelenecek ve bilgiler MAXQDA programı ile analiz edilecektir. Çalışma üç bölümden oluşacaktır. İlk bölümde göç yönetimi, mülteciler, yerel yönetimler ile kavramsal çerçeve çizilecektir. İkinci bölümde mültecilerin yoğun olarak yaşadığı 10 ilinde belediye yönetiminde mültecilerin yönetimi ile ilgili bilgiler analiz edilecek; üçüncü bölümde ise ele alınan illerin belediye yönetimlerinin mülteci politikalarındaki rolü ve etkisi değerlendirilecektir.
Toplumsal yaşamda insanların bir arada yaşadığı en küçük yönetim birimi olarak mahalle, bir yerel yönetim birimi olarak değerlendirilmese de devlet – vatandaş arasındaki ilişkinin kurulması, kentsel yaşam açısından insanların sosyalleşmesi vb. işlevleri sağlayan halkın sivilliği açısından önemli bir yönetsel birimdir. Fiziksel açıdan halka en yakın yönetim birimi olarak mahalle yönetimi, halkın yönetsel kararlara en kolay katılabileceği yönetim birimi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu çalışmanın amacı vatandaşların toplum yaşamına aktif olarak katılmalarını sağlayan katılım araçlarından mahalle konseylerini incelemek ve betimlemektir. Hemşerilerin yerel kararlara aktif katılımlarının arttırılması amacıyla 2002 yılında Fransa, “Démocratie de Proximité” (yakınlık demokrasisi) Kanunu ile karar alma süreçlerinde hemşerilere bir dizi araç ve uygulamalar sunmuştur. Bu yasa ile oluşturulan vatandaşların toplum yaşamına aktif katılımlarını sağlayan uygulamalardan bir tanesini de mahalle konseyleri oluşturmaktadır.
Çalışmanın kapsamında detaylı bir literatür taraması ve mevzuat analizi gerçekleştirilerek Fransa’da mahalle konseyleri betimlenmeye çalışılmıştır. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın ilk bölümünde mahalle ve katılım kavramları üzerinden bir kavramsal çerçeve oluşturulmuş ve Dünya’da mahalle katılımına dair örnekler sunulmuştur. Ardından Fransa’da 1982’den beri gerçekleştirilen yerelleşme reformları ve bu reformlar arasında yerel katılımı artırmak amacıyla gerçekleştirilen düzenlemeler incelenmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde Fransa’da yerel katılım ve yerel demokrasinin araçları ele alınmış, devamında da 2002 yılında oluşturulan “Yakınlık Demokrasisi” kanunu ile oluşturulan komşuluk konseyleri değerlendirilip, Türkiye’de mahalle yönetimlerine katılımı artırmak için Fransa örneğinden hareketle çıkarımlarda bulunulmuştur.
yapı taşlarından birini oluşturmaktadır. Batı Avrupada 19.cu yüzyılın ikinci yarısında endüstrileşmenin ve modernleşmenin sonucu olarak inanç kurumlarında olduğu gibi hiçbir inanca bağlı olmayan kurumlarda ve işçi hareketlerinde sivil toplum örgütlenmeleri vardı. 20.ci yüzyılın başlarında ise yöneten ile yönetilen tabaka arasındaki boş alan ise Think Tank ve NGO’larla doldurulmuştur. Çünkü şehirleşme ve refahın paylaşımı için mücadele verilmekteydi. II. Dünya savaşından sonra halkın yaşadığı zorluklar ve açlık yüzünden, ayrıca bireyselliğin gelişmesiyle inanç şemsiyesinin dışında örgütlenme hız kazanmıştır. Günümüzde Hollanda toplumunu bir arada tutan güç, yüzbini aşan STK’larıdır. Türkiye’de STK
oluşumu farklı ve daha geç gerçekleşmiştir.
After World War II, as the idea of individualism developed from 1960’s on, non-religious organisations gained speed. The Netherlands is one of the countries with an advanced education, democracy and thus advanced nongovernmental organisations. Today, the power that keeps the Dutch society together is over one hundred thousand NGO’s it has. The Netherlands ranks the second in Europe regarding the membership to NGO’s and volunteering. 80% of the society is members of non-governmental organisations or volunteers. These non-governmental organisations, as one of the most basic components of the democracy, influence both local and regional level governors and also national and international level governors and their decisions. In this sense, it is known that NGO’s in Turkey cannot influence the decisions of governors except a few areas.
duties concerning the integration of immigrants.
EU countries, especially the developed economies and industrial countries such as the Netherlands, were confronted with challenges as a result of the high numbers of immigrants that came to their respective countries, soon after World War II. Since then, most Western-European countries have had over 60 years experience on the matter of the integration of immigrants. From the end of the sixties, when the immigration towards the Netherlands was notably expanding, policies were developed to enable immigrants to return to their homeland without re-integration problems. In order to ensure that immigrants did not have to struggle upon their return, immigrant children were given education in their mother tongue and culture. As there was evident strategy on the actual integration of the immigrants in terms of their living space and participation in the society, the immigrants clustered among themselves resulting in the formation of `ghettos‟. As a consequence, of the social clustering, there was insufficient knowledge of the Dutch language as well as the understanding of social values. This inevitably led to a high level of unemployment among the immigrants. It turned out that the immigrants did not return to their homelands as expected, which resulted in the need of new initiatives to actively stimulate integration. In the beginning of the 90's the local governments got procedures in place to proactively reach the immigrants, with the aim to get them out of their isolated position. In this period, immigrants were positively discriminated in application processes in terms of education and employment, although in some cases, they were not equally qualified as the Dutch candidates who applied for the same position. On top, the bureaucratic hurdles to obtain the Dutch citizenship were significantly reduced so that employment opportunities at national institutions could be provided - whilst allowing the immigrants to keep their original identity as well. Since 2000, the policies have been changed to allow sustainable participation in the Dutch society.
In this study, the best practices - in terms of successful implementations on immigrants' integration - from the Netherlands were examined that might be applicable for current situation in Turkey.
yapı taşlarından birini oluşturmaktadır. Batı Avrupada 19.cu yüzyılın ikinci yarısında endüstrileşmenin ve modernleşmenin sonucu olarak inanç kurumlarında olduğu gibi hiçbir inanca bağlı olmayan kurumlarda ve işçi hareketlerinde sivil toplum örgütlenmeleri vardı. 20.ci yüzyılın başlarında ise yöneten ile yönetilen tabaka arasındaki boş alan ise Think Tank ve NGO’larla doldurulmuştur. Çünkü şehirleşme ve refahın paylaşımı için mücadele verilmekteydi. II. Dünya savaşından sonra halkın yaşadığı zorluklar ve açlık yüzünden, ayrıca bireyselliğin gelişmesiyle inanç şemsiyesinin dışında örgütlenme hız kazanmıştır. Günümüzde Hollanda
toplumunu bir arada tutan güç, yüzbini aşan STK’larıdır. Türkiye’de STK oluşumu farklı ve daha geç gerçekleşmiştir.
Çalışmanın amacı Türkiye'de en yoğun göçmen nüfusuna sahip olan 10 il belediyelerinin/büyükşehir belediyelerinin göçmenlere yönelik hizmetlerini ele alarak belediyelerin mülteci politikalarındaki rolünü incelemektir. Türkiye'de en yoğun göçmen nüfusuna sahip olan iller (yüksekten düşük nüfusa) sırasıyla incelendiğinde; İstanbul, Şanlıurfa, Hatay, Gaziantep, Mersin, Adana, Bursa, Kilis, İzmir, Kahramanmaraş olmak üzere toplamda ilk 10 şehir bu çalışmada ele alınacaktır. Çalışma nitel yöntem kullanılarak hazırlanmıştır. Bu kapsamda belediyelerin faaliyet raporları ve stratejik planları incelenecek ve bilgiler MAXQDA programı ile analiz edilecektir. Çalışma üç bölümden oluşacaktır. İlk bölümde göç yönetimi, mülteciler, yerel yönetimler ile kavramsal çerçeve çizilecektir. İkinci bölümde mültecilerin yoğun olarak yaşadığı 10 ilinde belediye yönetiminde mültecilerin yönetimi ile ilgili bilgiler analiz edilecek; üçüncü bölümde ise ele alınan illerin belediye yönetimlerinin mülteci politikalarındaki rolü ve etkisi değerlendirilecektir.