Mardin, Türk-İslam sanatı ve mimarisinin anıt eserlerini barındıran nadir şehirlerden birisidir. ... more Mardin, Türk-İslam sanatı ve mimarisinin anıt eserlerini barındıran nadir şehirlerden birisidir. Özellikle Artuklularla birlikte ön plana çıkan ve onlarla birlikte de var olmaya devam eden Mardin, eski dokusunu koruması açısından da önemli turizm merkezlerindendir. Necmeddin İlgazi tarafından 1106'da Mardin merkezli kurulan Artuklular 1409 yılına kadar hüküm sürmüşlerdir. Mardin ve çevresinde önemli kültür varlıkları ortaya koymuşlardır. Tahta geçen Artuklu sultanları hayrat olarak cami, medrese, türbe gibi binalar yaptırmışlardır. Sultanlar ve yakınları ya bu yaptırdıkları yapıların içindeki bir mekâna veyahut sadece müstakil türbelere defnedilmişlerdir. Sultanların gömüldüğü mekânların bir kısmı günümüzde mevcut iken bir kısmı ise sadece arşivlerde anılmaktadır. Bu çalışmada Mardin'i üç asır boyunca başkent yapan ve şehrin her tarafına Türk-İslam mührünü vuran Artuklu hanedan üyelerinin gömüldüğü türbeler ele alınmıştır. Mevcut olmayan yapılar çeşitli arşiv kayıtlarından tespit edilmiştir. Yanlış bilinen türbeler ise yeni belge ve bilgiler ışığında yeniden tanımlanmıştır. Mardin'deki Artuklu Sultanlarının gömüldüğü türbeler ilk defa bu çalışma ile bir araya getirilerek incelenmiştir.
international journal of turkish literature culture education, 2020
Mardin, Türk-İslam sanatı ve mimarisinin anıt eserlerini barındıran nadir şehirlerden birisidir. ... more Mardin, Türk-İslam sanatı ve mimarisinin anıt eserlerini barındıran nadir şehirlerden birisidir. Özellikle Artuklularla birlikte ön plana çıkan ve onlarla birlikte de var olmaya devam eden Mardin, eski dokusunu koruması açısından da önemli turizm merkezlerindendir. Necmeddin İlgazi tarafından 1106'da Mardin merkezli kurulan Artuklular 1409 yılına kadar hüküm sürmüşlerdir. Mardin ve çevresinde önemli kültür varlıkları ortaya koymuşlardır. Tahta geçen Artuklu sultanları hayrat olarak cami, medrese, türbe gibi binalar yaptırmışlardır. Sultanlar ve yakınları ya bu yaptırdıkları yapıların içindeki bir mekâna veyahut sadece müstakil türbelere defnedilmişlerdir. Sultanların gömüldüğü mekânların bir kısmı günümüzde mevcut iken bir kısmı ise sadece arşivlerde anılmaktadır. Bu çalışmada Mardin'i üç asır boyunca başkent yapan ve şehrin her tarafına Türk-İslam mührünü vuran Artuklu hanedan üyelerinin gömüldüğü türbeler ele alınmıştır. Mevcut olmayan yapılar çeşitli arşiv kayıtlarından tespit edilmiştir. Yanlış bilinen türbeler ise yeni belge ve bilgiler ışığında yeniden tanımlanmıştır. Mardin'deki Artuklu Sultanlarının gömüldüğü türbeler ilk defa bu çalışma ile bir araya getirilerek incelenmiştir.
Konumu itibariyle yüksek bir dağın güney yamacında boydan boya uzanmış bir şehir olan Mardin dağı... more Konumu itibariyle yüksek bir dağın güney yamacında boydan boya uzanmış bir şehir olan Mardin dağın eteğindeki dış kalesi ve tepesindeki iç kalesi ile her zaman görkemli ve zengin bir şehir olmuştur. Bu sebeple de sürekli kuşatma ve istilaya maruz kalmıştır. Şehre damgasını vuran Artuklular döneminde parlak günlerini yaşayan şehirde her esnafa uygun onlarca çarşı yapılmıştır. Unkapanı (Han-ı dakîk, zahireciler, bakkallar, savurkapı, mişkin, ayakkabıcılar, sipahiler, haffaflar, kılıççılar, suku'l-kebir, suk-i sultani, kazzazlar, bedesten, dellallar, gümrük, terziler, mesciler, berberler, keçeciler ve koyun pazarı gibi kimi zaman farklı isimlerde birçok çarşı hizmet vermiştir. Arşivlerde, Mardin'deki çarşılara ilişkin çok sayıda belge bulunmasına karşın hanlarla ilgili çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Gerek şehri ziyaret, gerekse ticaret için Mardin'e gelen insanların barınması için inşa edilen hanlardan günümüze sağlam olarak gelen hanlardan birisi de Hacı Sadık Hanı'dır. Mardin'nin Bağdat'a bağlanmasından sonra şehre voyvoda olarak atanan Hacı Sadık Ağa harap olan şehri imar etmiştir. Bu faaliyetler esnasında ana cadde üzerinde de bir han inşa ettirmiş ve bu han ile birlikte 36 adet dükkanı da neslinden gelenler için vakfetmiştir. Hacı Sadık Ağa Hanı Mardin'de Osmanlı dönemine ait şehir merkezindeki tek han olmasından dolayı önemli bir yapıdır. Bu makalenin hazırlanmasına izin veren ve "Mardin ve Batman İlleri (Tur Abdin Bölgesi) Ortaçağ Kültür Varlıkları" isimli yüzey araştırmasını yürüten Dr. Öğr. Üyesi Tahsin KORKUT'a, ayrıca değerli katlılarını esirgemeyen sayın Mehmet BARAN ile Fevzi YERSEL'e sonsuz teşekkürler.
Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Dergisi, Dec 30, 2019
Konumu itibariyle yüksek bir dağın güney yamacında boydan boya uzanmış bir şehir olan Mardin dağı... more Konumu itibariyle yüksek bir dağın güney yamacında boydan boya uzanmış bir şehir olan Mardin dağın eteğindeki dış kalesi ve tepesindeki iç kalesi ile her zaman görkemli ve zengin bir şehir olmuştur. Bu sebeple de sürekli kuşatma ve istilaya maruz kalmıştır. Şehre damgasını vuran Artuklular döneminde parlak günlerini yaşayan şehirde her esnafa uygun onlarca çarşı yapılmıştır. Unkapanı (Han-ı dakîk, zahireciler, bakkallar, savurkapı, mişkin, ayakkabıcılar, sipahiler, haffaflar, kılıççılar, suku'l-kebir, suk-i sultani, kazzazlar, bedesten, dellallar, gümrük, terziler, mesciler, berberler, keçeciler ve koyun pazarı gibi kimi zaman farklı isimlerde birçok çarşı hizmet vermiştir. Arşivlerde, Mardin'deki çarşılara ilişkin çok sayıda belge bulunmasına karşın hanlarla ilgili çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Gerek şehri ziyaret, gerekse ticaret için Mardin'e gelen insanların barınması için inşa edilen hanlardan günümüze sağlam olarak gelen hanlardan birisi de Hacı Sadık Hanı'dır. Mardin'nin Bağdat'a bağlanmasından sonra şehre voyvoda olarak atanan Hacı Sadık Ağa harap olan şehri imar etmiştir. Bu faaliyetler esnasında ana cadde üzerinde de bir han inşa ettirmiş ve bu han ile birlikte 36 adet dükkanı da neslinden gelenler için vakfetmiştir. Hacı Sadık Ağa Hanı Mardin'de Osmanlı dönemine ait şehir merkezindeki tek han olmasından dolayı önemli bir yapıdır. Bu makalenin hazırlanmasına izin veren ve "Mardin ve Batman İlleri (Tur Abdin Bölgesi) Ortaçağ Kültür Varlıkları" isimli yüzey araştırmasını yürüten Dr. Öğr. Üyesi Tahsin KORKUT'a, ayrıca değerli katlılarını esirgemeyen sayın Mehmet BARAN ile Fevzi YERSEL'e sonsuz teşekkürler.
Öz Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan tarafından baştanbaşa yeniden inşa edilen Aksaray, as... more Öz Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan tarafından baştanbaşa yeniden inşa edilen Aksaray, askeri bir üs olmanın yanı sıra; ana ticaret yollarının kavşağında olması nedeniyle de hızla büyümüştü. Selçuklu dönemindeki parlak günler Kösedağ Savaşı sonrasında sönmeye başlamış, Beylikler devrindeki kargaşa ortamı nedeniyle de bu çöküş devam etmiştir. Son darbe ise Osmanlı'nın yeni başkenti Kostantinopolis'in Türkleşip İslamlaşması için Aksaray'dan yeni başkente yapılan sürgünler olmuştur. Bu dönemde inşa edilen birçok türbe istila, yağma, taşkın gibi olumsuzluklar nedeniyle yıkılmış, ayakta kalanların çoğunluğu da, çağdaşlaşmanın gereği olan yeni binaların inşaatına taş ocağı olmaları nedeniyle ortadan kaldırılmıştır. Tüm bu kötü durumlara rağmen bu döneme ait olup da günümüze ulaşabilen ya da yıkılmadan önce tespit edilebilen 4 adet türbe çalışma kapsamına alınmıştır. Bunlardan bir tanesi günümüzde mevcut değildir. Şehir merkezindeki iki türbenin sadece cenazelik kısmı mevcuttur. Topakkaya Beldesi'ndeki türbe ise kısmen aslına uygun olmasa da tamir edilmek suretiyle günümüze ulaşabilmiştir. Anonim Türbe haricindeki yapılar bilim dünyasında çok fazla bilinen türbeler değildir. Bu makale ile Aksaray'daki fazla bilinmeyen Anadolu Selçuklu Türbeleri tanıtılmaya çalışılacaktır.
Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi, Dec 27, 2017
Mezar taşları boyut olarak küçük olsalar da, üzerindeki yazılar nedeniye birçok yapı ile yarışaca... more Mezar taşları boyut olarak küçük olsalar da, üzerindeki yazılar nedeniye birçok yapı ile yarışacak kadar önemli eserlerdendir. İçinde yatan kişinin kim olduğunu, statüsünü, ölüm sebebini, ölüm tarihini, sade yada süslü cümlelerle anlatan mezar taşaları, kişinin dünyadaki konumuna göre de ihtişamlı ve görkemli olabilmektedir. Siirt İli, Baykan İlçesi'ne bağlı Derzin (Adakale) Köyü'ne hakim bir tepe üzerinde, kale, medrese, cami, türbeler ve onlarca mezar taşı bulunmaktadır. Bu eserlerin hepsi Osmanlı Devleti zamanında yurtluk-ocaklık sistemine göre bölgede varlık gösteren Zırki Beyliğine aittir. Ancak bu eserler arasında bir mezar taşı vardır ki, üzerindeki bilgiler ile bölgedeki Şerefhani etkisinin Zırkiler üzerindeki egemenliğini göstermektedir. Siirt bölgesindeki Bitlis-Zırki iktidar mücadelesinin somut bir örneği olan araştırmaya konu mezartaşı Muhammed Halef Bey'e aittir. Muhammed Halef Bey'in kim olduğu ve iktidar mücadelesi , hem mezartaşındaki bilgiler, hem de arşivdeki belgeler ile ortaya konulmuştur.
Orta Çağ' da Diyar-ı bekr bölgesinin en önemli şehirlerinden biri, hiç şüphesiz Hasankeyf 'tir. R... more Orta Çağ' da Diyar-ı bekr bölgesinin en önemli şehirlerinden biri, hiç şüphesiz Hasankeyf 'tir. Roma/Bizans-Part/Sasânî mücadelelerinin gerçekleştiği Dicle bölgesindeki Hasankeyf, birbirine düşman devletler arasında sürekli el değiştirmiştir. Roma İmparatorluğu'nun burada küçük bir askerî garnizon oluşturmasının ardından kale, Roma'nın sınır karakol kalelerinden biri olmuştur. Hasankeyf, Müslümanların bölgeyi ele geçirmesinden sonra altın çağını ilkin Artuklular döneminde yaşamıştır. Artuklular ile başlayan sanat, bilim ve imar alanlarındaki gelişmeler ve faaliyetlerle birlikte Hasankeyf, çevresindeki Erzen, Amid, Meyyafarikin ve Mardin ile yarışır duruma gelmiştir. 1232 yılında Eyyûbîlerin ele geçirdiği Hasankeyf, altın çağını devam ettirmiş ve bölgenin nadide kentlerinden biri hâline gelmiştir. Önce Artuklular, sonrasında Eyyûbîlere başkentlik yapan şehirde, sultanın ikamet ettiği ve devletini yönettiği saray, kalenin içinde yer almıştır. Muhtelif yayınlarda "Büyük Saray" ve "Küçük Saray" olmak üzere iki saraydan bahsedilmektedir. Küçük Saray kalenin içinde, hem çevresine hem de eteğindeki şehre hâkim bir yamaçta yer almaktadır. Günümüze bir eyvanı kısmen gelebilmiş yapının Eyyûbîler döneminde inşa edildiği söylense de, dönemin siyasi, askerî ve ekonomik ortamı incelendiğinde, ayrıca Eyyûbîler döneminde sarayın olduğu mevkiye "Kırkız" denildiği göz önüne alındığında, sarayın aslında Artuklular döneminde inşa edildiği anlaşılmaktadır.
Orta Çağ' da Diyar-ı bekr bölgesinin en önemli şehirlerinden biri, hiç şüphesiz Hasankeyf 'tir. R... more Orta Çağ' da Diyar-ı bekr bölgesinin en önemli şehirlerinden biri, hiç şüphesiz Hasankeyf 'tir. Roma/Bizans-Part/Sasânî mücadelelerinin gerçekleştiği Dicle bölgesindeki Hasankeyf, birbirine düşman devletler arasında sürekli el değiştirmiştir. Roma İmparatorluğu'nun burada küçük bir askerî garnizon oluşturmasının ardından kale, Roma'nın sınır karakol kalelerinden biri olmuştur. Hasankeyf, Müslümanların bölgeyi ele geçirmesinden sonra altın çağını ilkin Artuklular döneminde yaşamıştır. Artuklular ile başlayan sanat, bilim ve imar alanlarındaki gelişmeler ve faaliyetlerle birlikte Hasankeyf, çevresindeki Erzen, Amid, Meyyafarikin ve Mardin ile yarışır duruma gelmiştir. 1232 yılında Eyyûbîlerin ele geçirdiği Hasankeyf, altın çağını devam ettirmiş ve bölgenin nadide kentlerinden biri hâline gelmiştir. Önce Artuklular, sonrasında Eyyûbîlere başkentlik yapan şehirde, sultanın ikamet ettiği ve devletini yönettiği saray, kalenin içinde yer almıştır. Muhtelif yayınlarda "Büyük Saray" ve "Küçük Saray" olmak üzere iki saraydan bahsedilmektedir. Küçük Saray kalenin içinde, hem çevresine hem de eteğindeki şehre hâkim bir yamaçta yer almaktadır. Günümüze bir eyvanı kısmen gelebilmiş yapının Eyyûbîler döneminde inşa edildiği söylense de, dönemin siyasi, askerî ve ekonomik ortamı incelendiğinde, ayrıca Eyyûbîler döneminde sarayın olduğu mevkiye "Kırkız" denildiği göz önüne alındığında, sarayın aslında Artuklular döneminde inşa edildiği anlaşılmaktadır.
Orta Çağ' da Diyar-ı bekr bölgesinin en önemli şehirlerinden biri, hiç şüphesiz Hasankeyf 'tir. R... more Orta Çağ' da Diyar-ı bekr bölgesinin en önemli şehirlerinden biri, hiç şüphesiz Hasankeyf 'tir. Roma/Bizans-Part/Sasânî mücadelelerinin gerçekleştiği Dicle bölgesindeki Hasankeyf, birbirine düşman devletler arasında sürekli el değiştirmiştir. Roma İmparatorluğu'nun burada küçük bir askerî garnizon oluşturmasının ardından kale, Roma'nın sınır karakol kalelerinden biri olmuştur. Hasankeyf, Müslümanların bölgeyi ele geçirmesinden sonra altın çağını ilkin Artuklular döneminde yaşamıştır. Artuklular ile başlayan sanat, bilim ve imar alanlarındaki gelişmeler ve faaliyetlerle birlikte Hasankeyf, çevresindeki Erzen, Amid, Meyyafarikin ve Mardin ile yarışır duruma gelmiştir. 1232 yılında Eyyûbîlerin ele geçirdiği Hasankeyf, altın çağını devam ettirmiş ve bölgenin nadide kentlerinden biri hâline gelmiştir. Önce Artuklular, sonrasında Eyyûbîlere başkentlik yapan şehirde, sultanın ikamet ettiği ve devletini yönettiği saray, kalenin içinde yer almıştır. Muhtelif yayınlarda "Büyük Saray" ve "Küçük Saray" olmak üzere iki saraydan bahsedilmektedir. Küçük Saray kalenin içinde, hem çevresine hem de eteğindeki şehre hâkim bir yamaçta yer almaktadır. Günümüze bir eyvanı kısmen gelebilmiş yapının Eyyûbîler döneminde inşa edildiği söylense de, dönemin siyasi, askerî ve ekonomik ortamı incelendiğinde, ayrıca Eyyûbîler döneminde sarayın olduğu mevkiye "Kırkız" denildiği göz önüne alındığında, sarayın aslında Artuklular döneminde inşa edildiği anlaşılmaktadır.
Konumu itibariyle yüksek bir dağın güney yamacında boydan boya uzanmış bir şehir olan Mardin dağı... more Konumu itibariyle yüksek bir dağın güney yamacında boydan boya uzanmış bir şehir olan Mardin dağın eteğindeki dış kalesi ve tepesindeki iç kalesi ile her zaman görkemli ve zengin bir şehir olmuştur. Bu sebeple de sürekli kuşatma ve istilaya maruz kalmıştır. Şehre damgasını vuran Artuklular döneminde parlak günlerini yaşayan şehirde her esnafa uygun onlarca çarşı yapılmıştır. Unkapanı (Han-ı dakîk, zahireciler, bakkallar, savurkapı, mişkin, ayakkabıcılar, sipahiler, haffaflar, kılıççılar, suku'l-kebir, suk-i sultani, kazzazlar, bedesten, dellallar, gümrük, terziler, mesciler, berberler, keçeciler ve koyun pazarı gibi kimi zaman farklı isimlerde birçok çarşı hizmet vermiştir. Arşivlerde, Mardin'deki çarşılara ilişkin çok sayıda belge bulunmasına karşın hanlarla ilgili çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Gerek şehri ziyaret, gerekse ticaret için Mardin'e gelen insanların barınması için inşa edilen hanlardan günümüze sağlam olarak gelen hanlardan birisi de Hacı Sadık Hanı'dır. Mardin'nin Bağdat'a bağlanmasından sonra şehre voyvoda olarak atanan Hacı Sadık Ağa harap olan şehri imar etmiştir. Bu faaliyetler esnasında ana cadde üzerinde de bir han inşa ettirmiş ve bu han ile birlikte 36 adet dükkanı da neslinden gelenler için vakfetmiştir. Hacı Sadık Ağa Hanı Mardin'de Osmanlı dönemine ait şehir merkezindeki tek han olmasından dolayı önemli bir yapıdır. Bu makalenin hazırlanmasına izin veren ve "Mardin ve Batman İlleri (Tur Abdin Bölgesi) Ortaçağ Kültür Varlıkları" isimli yüzey araştırmasını yürüten Dr. Öğr. Üyesi Tahsin KORKUT'a, ayrıca değerli katlılarını esirgemeyen sayın Mehmet BARAN ile Fevzi YERSEL'e sonsuz teşekkürler.
İbrahim Hakkı K“nyalı’s m“st detailed v“lume in M“numents and Inscri”ti“ns series is with“ut d“ub... more İbrahim Hakkı K“nyalı’s m“st detailed v“lume in M“numents and Inscri”ti“ns series is with“ut d“ubt Aksaray (Niğde) hist“ry. The de”th “f this v“lume is due t“ the fact that its “ne “f the auth“r’s latest “euvres. The auth“r c“llected the inf“rmati“n he n eeded until 1974, which in turn he availed himself to write the Aksaray History. In his ”eri“d, Aksaray was a t“wn in Niğde ”r“vince, and he visited all the villages in Aksaray and Ortaköy, and wr“te ab“ut hist“rical s”“ts, ruins and fam“us neighb“rh““ds he heard in his works, some interesting ones he even visited himself. In studies on Aksaray until t“day, n“ sch“lar cited any “f his w“rks ab“ut the city. The b““k dem“nstrates K“nyalı as a historian, a folklore scholar, sociologist, art historian and an archivist. In such an extensive and profound volume, it is conceivable that there could be some mistakes. Those mistakes are either auth“r’s “wn, “r results “f the editing ”r“cess by the ”ublisher. In this study err“rs by the author...
İbrahim Hakkı K“nyalı’s m“st detailed v“lume in M“numents and Inscri”ti“ns series is with“ut d“ub... more İbrahim Hakkı K“nyalı’s m“st detailed v“lume in M“numents and Inscri”ti“ns series is with“ut d“ubt Aksaray (Niğde) hist“ry. The de”th “f this v“lume is due t“ the fact that its “ne “f the auth“r’s latest “euvres. The auth“r c“llected the inf“rmati“n he n eeded until 1974, which in turn he availed himself to write the Aksaray History. In his ”eri“d, Aksaray was a t“wn in Niğde ”r“vince, and he visited all the villages in Aksaray and Ortaköy, and wr“te ab“ut hist“rical s”“ts, ruins and fam“us neighb“rh““ds he heard in his works, some interesting ones he even visited himself. In studies on Aksaray until t“day, n“ sch“lar cited any “f his w“rks ab“ut the city. The b““k dem“nstrates K“nyalı as a historian, a folklore scholar, sociologist, art historian and an archivist. In such an extensive and profound volume, it is conceivable that there could be some mistakes. Those mistakes are either auth“r’s “wn, “r results “f the editing ”r“cess by the ”ublisher. In this study err“rs by the author...
Mardin, Türk-İslam sanatı ve mimarisinin anıt eserlerini barındıran nadir şehirlerden birisidir. ... more Mardin, Türk-İslam sanatı ve mimarisinin anıt eserlerini barındıran nadir şehirlerden birisidir. Özellikle Artuklularla birlikte ön plana çıkan ve onlarla birlikte de var olmaya devam eden Mardin, eski dokusunu koruması açısından da önemli turizm merkezlerindendir. Necmeddin İlgazi tarafından 1106'da Mardin merkezli kurulan Artuklular 1409 yılına kadar hüküm sürmüşlerdir. Mardin ve çevresinde önemli kültür varlıkları ortaya koymuşlardır. Tahta geçen Artuklu sultanları hayrat olarak cami, medrese, türbe gibi binalar yaptırmışlardır. Sultanlar ve yakınları ya bu yaptırdıkları yapıların içindeki bir mekâna veyahut sadece müstakil türbelere defnedilmişlerdir. Sultanların gömüldüğü mekânların bir kısmı günümüzde mevcut iken bir kısmı ise sadece arşivlerde anılmaktadır. Bu çalışmada Mardin'i üç asır boyunca başkent yapan ve şehrin her tarafına Türk-İslam mührünü vuran Artuklu hanedan üyelerinin gömüldüğü türbeler ele alınmıştır. Mevcut olmayan yapılar çeşitli arşiv kayıtlarından tespit edilmiştir. Yanlış bilinen türbeler ise yeni belge ve bilgiler ışığında yeniden tanımlanmıştır. Mardin'deki Artuklu Sultanlarının gömüldüğü türbeler ilk defa bu çalışma ile bir araya getirilerek incelenmiştir.
international journal of turkish literature culture education, 2020
Mardin, Türk-İslam sanatı ve mimarisinin anıt eserlerini barındıran nadir şehirlerden birisidir. ... more Mardin, Türk-İslam sanatı ve mimarisinin anıt eserlerini barındıran nadir şehirlerden birisidir. Özellikle Artuklularla birlikte ön plana çıkan ve onlarla birlikte de var olmaya devam eden Mardin, eski dokusunu koruması açısından da önemli turizm merkezlerindendir. Necmeddin İlgazi tarafından 1106'da Mardin merkezli kurulan Artuklular 1409 yılına kadar hüküm sürmüşlerdir. Mardin ve çevresinde önemli kültür varlıkları ortaya koymuşlardır. Tahta geçen Artuklu sultanları hayrat olarak cami, medrese, türbe gibi binalar yaptırmışlardır. Sultanlar ve yakınları ya bu yaptırdıkları yapıların içindeki bir mekâna veyahut sadece müstakil türbelere defnedilmişlerdir. Sultanların gömüldüğü mekânların bir kısmı günümüzde mevcut iken bir kısmı ise sadece arşivlerde anılmaktadır. Bu çalışmada Mardin'i üç asır boyunca başkent yapan ve şehrin her tarafına Türk-İslam mührünü vuran Artuklu hanedan üyelerinin gömüldüğü türbeler ele alınmıştır. Mevcut olmayan yapılar çeşitli arşiv kayıtlarından tespit edilmiştir. Yanlış bilinen türbeler ise yeni belge ve bilgiler ışığında yeniden tanımlanmıştır. Mardin'deki Artuklu Sultanlarının gömüldüğü türbeler ilk defa bu çalışma ile bir araya getirilerek incelenmiştir.
Konumu itibariyle yüksek bir dağın güney yamacında boydan boya uzanmış bir şehir olan Mardin dağı... more Konumu itibariyle yüksek bir dağın güney yamacında boydan boya uzanmış bir şehir olan Mardin dağın eteğindeki dış kalesi ve tepesindeki iç kalesi ile her zaman görkemli ve zengin bir şehir olmuştur. Bu sebeple de sürekli kuşatma ve istilaya maruz kalmıştır. Şehre damgasını vuran Artuklular döneminde parlak günlerini yaşayan şehirde her esnafa uygun onlarca çarşı yapılmıştır. Unkapanı (Han-ı dakîk, zahireciler, bakkallar, savurkapı, mişkin, ayakkabıcılar, sipahiler, haffaflar, kılıççılar, suku'l-kebir, suk-i sultani, kazzazlar, bedesten, dellallar, gümrük, terziler, mesciler, berberler, keçeciler ve koyun pazarı gibi kimi zaman farklı isimlerde birçok çarşı hizmet vermiştir. Arşivlerde, Mardin'deki çarşılara ilişkin çok sayıda belge bulunmasına karşın hanlarla ilgili çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Gerek şehri ziyaret, gerekse ticaret için Mardin'e gelen insanların barınması için inşa edilen hanlardan günümüze sağlam olarak gelen hanlardan birisi de Hacı Sadık Hanı'dır. Mardin'nin Bağdat'a bağlanmasından sonra şehre voyvoda olarak atanan Hacı Sadık Ağa harap olan şehri imar etmiştir. Bu faaliyetler esnasında ana cadde üzerinde de bir han inşa ettirmiş ve bu han ile birlikte 36 adet dükkanı da neslinden gelenler için vakfetmiştir. Hacı Sadık Ağa Hanı Mardin'de Osmanlı dönemine ait şehir merkezindeki tek han olmasından dolayı önemli bir yapıdır. Bu makalenin hazırlanmasına izin veren ve "Mardin ve Batman İlleri (Tur Abdin Bölgesi) Ortaçağ Kültür Varlıkları" isimli yüzey araştırmasını yürüten Dr. Öğr. Üyesi Tahsin KORKUT'a, ayrıca değerli katlılarını esirgemeyen sayın Mehmet BARAN ile Fevzi YERSEL'e sonsuz teşekkürler.
Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Dergisi, Dec 30, 2019
Konumu itibariyle yüksek bir dağın güney yamacında boydan boya uzanmış bir şehir olan Mardin dağı... more Konumu itibariyle yüksek bir dağın güney yamacında boydan boya uzanmış bir şehir olan Mardin dağın eteğindeki dış kalesi ve tepesindeki iç kalesi ile her zaman görkemli ve zengin bir şehir olmuştur. Bu sebeple de sürekli kuşatma ve istilaya maruz kalmıştır. Şehre damgasını vuran Artuklular döneminde parlak günlerini yaşayan şehirde her esnafa uygun onlarca çarşı yapılmıştır. Unkapanı (Han-ı dakîk, zahireciler, bakkallar, savurkapı, mişkin, ayakkabıcılar, sipahiler, haffaflar, kılıççılar, suku'l-kebir, suk-i sultani, kazzazlar, bedesten, dellallar, gümrük, terziler, mesciler, berberler, keçeciler ve koyun pazarı gibi kimi zaman farklı isimlerde birçok çarşı hizmet vermiştir. Arşivlerde, Mardin'deki çarşılara ilişkin çok sayıda belge bulunmasına karşın hanlarla ilgili çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Gerek şehri ziyaret, gerekse ticaret için Mardin'e gelen insanların barınması için inşa edilen hanlardan günümüze sağlam olarak gelen hanlardan birisi de Hacı Sadık Hanı'dır. Mardin'nin Bağdat'a bağlanmasından sonra şehre voyvoda olarak atanan Hacı Sadık Ağa harap olan şehri imar etmiştir. Bu faaliyetler esnasında ana cadde üzerinde de bir han inşa ettirmiş ve bu han ile birlikte 36 adet dükkanı da neslinden gelenler için vakfetmiştir. Hacı Sadık Ağa Hanı Mardin'de Osmanlı dönemine ait şehir merkezindeki tek han olmasından dolayı önemli bir yapıdır. Bu makalenin hazırlanmasına izin veren ve "Mardin ve Batman İlleri (Tur Abdin Bölgesi) Ortaçağ Kültür Varlıkları" isimli yüzey araştırmasını yürüten Dr. Öğr. Üyesi Tahsin KORKUT'a, ayrıca değerli katlılarını esirgemeyen sayın Mehmet BARAN ile Fevzi YERSEL'e sonsuz teşekkürler.
Öz Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan tarafından baştanbaşa yeniden inşa edilen Aksaray, as... more Öz Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan tarafından baştanbaşa yeniden inşa edilen Aksaray, askeri bir üs olmanın yanı sıra; ana ticaret yollarının kavşağında olması nedeniyle de hızla büyümüştü. Selçuklu dönemindeki parlak günler Kösedağ Savaşı sonrasında sönmeye başlamış, Beylikler devrindeki kargaşa ortamı nedeniyle de bu çöküş devam etmiştir. Son darbe ise Osmanlı'nın yeni başkenti Kostantinopolis'in Türkleşip İslamlaşması için Aksaray'dan yeni başkente yapılan sürgünler olmuştur. Bu dönemde inşa edilen birçok türbe istila, yağma, taşkın gibi olumsuzluklar nedeniyle yıkılmış, ayakta kalanların çoğunluğu da, çağdaşlaşmanın gereği olan yeni binaların inşaatına taş ocağı olmaları nedeniyle ortadan kaldırılmıştır. Tüm bu kötü durumlara rağmen bu döneme ait olup da günümüze ulaşabilen ya da yıkılmadan önce tespit edilebilen 4 adet türbe çalışma kapsamına alınmıştır. Bunlardan bir tanesi günümüzde mevcut değildir. Şehir merkezindeki iki türbenin sadece cenazelik kısmı mevcuttur. Topakkaya Beldesi'ndeki türbe ise kısmen aslına uygun olmasa da tamir edilmek suretiyle günümüze ulaşabilmiştir. Anonim Türbe haricindeki yapılar bilim dünyasında çok fazla bilinen türbeler değildir. Bu makale ile Aksaray'daki fazla bilinmeyen Anadolu Selçuklu Türbeleri tanıtılmaya çalışılacaktır.
Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi, Dec 27, 2017
Mezar taşları boyut olarak küçük olsalar da, üzerindeki yazılar nedeniye birçok yapı ile yarışaca... more Mezar taşları boyut olarak küçük olsalar da, üzerindeki yazılar nedeniye birçok yapı ile yarışacak kadar önemli eserlerdendir. İçinde yatan kişinin kim olduğunu, statüsünü, ölüm sebebini, ölüm tarihini, sade yada süslü cümlelerle anlatan mezar taşaları, kişinin dünyadaki konumuna göre de ihtişamlı ve görkemli olabilmektedir. Siirt İli, Baykan İlçesi'ne bağlı Derzin (Adakale) Köyü'ne hakim bir tepe üzerinde, kale, medrese, cami, türbeler ve onlarca mezar taşı bulunmaktadır. Bu eserlerin hepsi Osmanlı Devleti zamanında yurtluk-ocaklık sistemine göre bölgede varlık gösteren Zırki Beyliğine aittir. Ancak bu eserler arasında bir mezar taşı vardır ki, üzerindeki bilgiler ile bölgedeki Şerefhani etkisinin Zırkiler üzerindeki egemenliğini göstermektedir. Siirt bölgesindeki Bitlis-Zırki iktidar mücadelesinin somut bir örneği olan araştırmaya konu mezartaşı Muhammed Halef Bey'e aittir. Muhammed Halef Bey'in kim olduğu ve iktidar mücadelesi , hem mezartaşındaki bilgiler, hem de arşivdeki belgeler ile ortaya konulmuştur.
Orta Çağ' da Diyar-ı bekr bölgesinin en önemli şehirlerinden biri, hiç şüphesiz Hasankeyf 'tir. R... more Orta Çağ' da Diyar-ı bekr bölgesinin en önemli şehirlerinden biri, hiç şüphesiz Hasankeyf 'tir. Roma/Bizans-Part/Sasânî mücadelelerinin gerçekleştiği Dicle bölgesindeki Hasankeyf, birbirine düşman devletler arasında sürekli el değiştirmiştir. Roma İmparatorluğu'nun burada küçük bir askerî garnizon oluşturmasının ardından kale, Roma'nın sınır karakol kalelerinden biri olmuştur. Hasankeyf, Müslümanların bölgeyi ele geçirmesinden sonra altın çağını ilkin Artuklular döneminde yaşamıştır. Artuklular ile başlayan sanat, bilim ve imar alanlarındaki gelişmeler ve faaliyetlerle birlikte Hasankeyf, çevresindeki Erzen, Amid, Meyyafarikin ve Mardin ile yarışır duruma gelmiştir. 1232 yılında Eyyûbîlerin ele geçirdiği Hasankeyf, altın çağını devam ettirmiş ve bölgenin nadide kentlerinden biri hâline gelmiştir. Önce Artuklular, sonrasında Eyyûbîlere başkentlik yapan şehirde, sultanın ikamet ettiği ve devletini yönettiği saray, kalenin içinde yer almıştır. Muhtelif yayınlarda "Büyük Saray" ve "Küçük Saray" olmak üzere iki saraydan bahsedilmektedir. Küçük Saray kalenin içinde, hem çevresine hem de eteğindeki şehre hâkim bir yamaçta yer almaktadır. Günümüze bir eyvanı kısmen gelebilmiş yapının Eyyûbîler döneminde inşa edildiği söylense de, dönemin siyasi, askerî ve ekonomik ortamı incelendiğinde, ayrıca Eyyûbîler döneminde sarayın olduğu mevkiye "Kırkız" denildiği göz önüne alındığında, sarayın aslında Artuklular döneminde inşa edildiği anlaşılmaktadır.
Orta Çağ' da Diyar-ı bekr bölgesinin en önemli şehirlerinden biri, hiç şüphesiz Hasankeyf 'tir. R... more Orta Çağ' da Diyar-ı bekr bölgesinin en önemli şehirlerinden biri, hiç şüphesiz Hasankeyf 'tir. Roma/Bizans-Part/Sasânî mücadelelerinin gerçekleştiği Dicle bölgesindeki Hasankeyf, birbirine düşman devletler arasında sürekli el değiştirmiştir. Roma İmparatorluğu'nun burada küçük bir askerî garnizon oluşturmasının ardından kale, Roma'nın sınır karakol kalelerinden biri olmuştur. Hasankeyf, Müslümanların bölgeyi ele geçirmesinden sonra altın çağını ilkin Artuklular döneminde yaşamıştır. Artuklular ile başlayan sanat, bilim ve imar alanlarındaki gelişmeler ve faaliyetlerle birlikte Hasankeyf, çevresindeki Erzen, Amid, Meyyafarikin ve Mardin ile yarışır duruma gelmiştir. 1232 yılında Eyyûbîlerin ele geçirdiği Hasankeyf, altın çağını devam ettirmiş ve bölgenin nadide kentlerinden biri hâline gelmiştir. Önce Artuklular, sonrasında Eyyûbîlere başkentlik yapan şehirde, sultanın ikamet ettiği ve devletini yönettiği saray, kalenin içinde yer almıştır. Muhtelif yayınlarda "Büyük Saray" ve "Küçük Saray" olmak üzere iki saraydan bahsedilmektedir. Küçük Saray kalenin içinde, hem çevresine hem de eteğindeki şehre hâkim bir yamaçta yer almaktadır. Günümüze bir eyvanı kısmen gelebilmiş yapının Eyyûbîler döneminde inşa edildiği söylense de, dönemin siyasi, askerî ve ekonomik ortamı incelendiğinde, ayrıca Eyyûbîler döneminde sarayın olduğu mevkiye "Kırkız" denildiği göz önüne alındığında, sarayın aslında Artuklular döneminde inşa edildiği anlaşılmaktadır.
Orta Çağ' da Diyar-ı bekr bölgesinin en önemli şehirlerinden biri, hiç şüphesiz Hasankeyf 'tir. R... more Orta Çağ' da Diyar-ı bekr bölgesinin en önemli şehirlerinden biri, hiç şüphesiz Hasankeyf 'tir. Roma/Bizans-Part/Sasânî mücadelelerinin gerçekleştiği Dicle bölgesindeki Hasankeyf, birbirine düşman devletler arasında sürekli el değiştirmiştir. Roma İmparatorluğu'nun burada küçük bir askerî garnizon oluşturmasının ardından kale, Roma'nın sınır karakol kalelerinden biri olmuştur. Hasankeyf, Müslümanların bölgeyi ele geçirmesinden sonra altın çağını ilkin Artuklular döneminde yaşamıştır. Artuklular ile başlayan sanat, bilim ve imar alanlarındaki gelişmeler ve faaliyetlerle birlikte Hasankeyf, çevresindeki Erzen, Amid, Meyyafarikin ve Mardin ile yarışır duruma gelmiştir. 1232 yılında Eyyûbîlerin ele geçirdiği Hasankeyf, altın çağını devam ettirmiş ve bölgenin nadide kentlerinden biri hâline gelmiştir. Önce Artuklular, sonrasında Eyyûbîlere başkentlik yapan şehirde, sultanın ikamet ettiği ve devletini yönettiği saray, kalenin içinde yer almıştır. Muhtelif yayınlarda "Büyük Saray" ve "Küçük Saray" olmak üzere iki saraydan bahsedilmektedir. Küçük Saray kalenin içinde, hem çevresine hem de eteğindeki şehre hâkim bir yamaçta yer almaktadır. Günümüze bir eyvanı kısmen gelebilmiş yapının Eyyûbîler döneminde inşa edildiği söylense de, dönemin siyasi, askerî ve ekonomik ortamı incelendiğinde, ayrıca Eyyûbîler döneminde sarayın olduğu mevkiye "Kırkız" denildiği göz önüne alındığında, sarayın aslında Artuklular döneminde inşa edildiği anlaşılmaktadır.
Konumu itibariyle yüksek bir dağın güney yamacında boydan boya uzanmış bir şehir olan Mardin dağı... more Konumu itibariyle yüksek bir dağın güney yamacında boydan boya uzanmış bir şehir olan Mardin dağın eteğindeki dış kalesi ve tepesindeki iç kalesi ile her zaman görkemli ve zengin bir şehir olmuştur. Bu sebeple de sürekli kuşatma ve istilaya maruz kalmıştır. Şehre damgasını vuran Artuklular döneminde parlak günlerini yaşayan şehirde her esnafa uygun onlarca çarşı yapılmıştır. Unkapanı (Han-ı dakîk, zahireciler, bakkallar, savurkapı, mişkin, ayakkabıcılar, sipahiler, haffaflar, kılıççılar, suku'l-kebir, suk-i sultani, kazzazlar, bedesten, dellallar, gümrük, terziler, mesciler, berberler, keçeciler ve koyun pazarı gibi kimi zaman farklı isimlerde birçok çarşı hizmet vermiştir. Arşivlerde, Mardin'deki çarşılara ilişkin çok sayıda belge bulunmasına karşın hanlarla ilgili çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Gerek şehri ziyaret, gerekse ticaret için Mardin'e gelen insanların barınması için inşa edilen hanlardan günümüze sağlam olarak gelen hanlardan birisi de Hacı Sadık Hanı'dır. Mardin'nin Bağdat'a bağlanmasından sonra şehre voyvoda olarak atanan Hacı Sadık Ağa harap olan şehri imar etmiştir. Bu faaliyetler esnasında ana cadde üzerinde de bir han inşa ettirmiş ve bu han ile birlikte 36 adet dükkanı da neslinden gelenler için vakfetmiştir. Hacı Sadık Ağa Hanı Mardin'de Osmanlı dönemine ait şehir merkezindeki tek han olmasından dolayı önemli bir yapıdır. Bu makalenin hazırlanmasına izin veren ve "Mardin ve Batman İlleri (Tur Abdin Bölgesi) Ortaçağ Kültür Varlıkları" isimli yüzey araştırmasını yürüten Dr. Öğr. Üyesi Tahsin KORKUT'a, ayrıca değerli katlılarını esirgemeyen sayın Mehmet BARAN ile Fevzi YERSEL'e sonsuz teşekkürler.
İbrahim Hakkı K“nyalı’s m“st detailed v“lume in M“numents and Inscri”ti“ns series is with“ut d“ub... more İbrahim Hakkı K“nyalı’s m“st detailed v“lume in M“numents and Inscri”ti“ns series is with“ut d“ubt Aksaray (Niğde) hist“ry. The de”th “f this v“lume is due t“ the fact that its “ne “f the auth“r’s latest “euvres. The auth“r c“llected the inf“rmati“n he n eeded until 1974, which in turn he availed himself to write the Aksaray History. In his ”eri“d, Aksaray was a t“wn in Niğde ”r“vince, and he visited all the villages in Aksaray and Ortaköy, and wr“te ab“ut hist“rical s”“ts, ruins and fam“us neighb“rh““ds he heard in his works, some interesting ones he even visited himself. In studies on Aksaray until t“day, n“ sch“lar cited any “f his w“rks ab“ut the city. The b““k dem“nstrates K“nyalı as a historian, a folklore scholar, sociologist, art historian and an archivist. In such an extensive and profound volume, it is conceivable that there could be some mistakes. Those mistakes are either auth“r’s “wn, “r results “f the editing ”r“cess by the ”ublisher. In this study err“rs by the author...
İbrahim Hakkı K“nyalı’s m“st detailed v“lume in M“numents and Inscri”ti“ns series is with“ut d“ub... more İbrahim Hakkı K“nyalı’s m“st detailed v“lume in M“numents and Inscri”ti“ns series is with“ut d“ubt Aksaray (Niğde) hist“ry. The de”th “f this v“lume is due t“ the fact that its “ne “f the auth“r’s latest “euvres. The auth“r c“llected the inf“rmati“n he n eeded until 1974, which in turn he availed himself to write the Aksaray History. In his ”eri“d, Aksaray was a t“wn in Niğde ”r“vince, and he visited all the villages in Aksaray and Ortaköy, and wr“te ab“ut hist“rical s”“ts, ruins and fam“us neighb“rh““ds he heard in his works, some interesting ones he even visited himself. In studies on Aksaray until t“day, n“ sch“lar cited any “f his w“rks ab“ut the city. The b““k dem“nstrates K“nyalı as a historian, a folklore scholar, sociologist, art historian and an archivist. In such an extensive and profound volume, it is conceivable that there could be some mistakes. Those mistakes are either auth“r’s “wn, “r results “f the editing ”r“cess by the ”ublisher. In this study err“rs by the author...
Çeper Inn: In this study named Surrounding and Construction of Çeper Inn, the works in Çeper Vill... more Çeper Inn: In this study named Surrounding and Construction of Çeper Inn, the works in Çeper Village, which is an important station on the road of Bingöl-Diyarbakır used since prehistoric times, are discussed. The Assyrian Reliefs in the Birkleyn caves just located in the north of the village are one of the factors showing the importance of this road. The Çeper Village is located at the intersection, where the secondary road from the Hani-Dibni direction and then connected to the main commercial road in the Harput-Diyarbakır direction, is connected to the road going in the Bingöl direction. For this reason, there is an Ottoman Castle built to control the road in the Bingöl direction as well as an Inn on the secondary road from the Hani direction. There is no inscription on either building showing the dates of construction. It is generally accepted in the studies regarding both constructions that both inn and castle were built in the period of Ottoman Sultan Murat IV. The inn is dated back to XVII. century due to the similarities in its plan chart with other constructions at that time. It is concluded by archival documents in this study named Surrounding and Construction of Çeper Inn that not only the castle but also the inn was built at an earlier period contrary to what is alleged.
Mardin is a city where ancient civilizations intersect. It is the ancient city where the religion... more Mardin is a city where ancient civilizations intersect. It is the ancient city where the religions have lived in brotherhood, and the stones begin to talk. The streets of the city, religions have lived close together and next-door to each other there, embrace mysterious worlds. While walking around the streets surrounded by high walls, you can find yourself either in a market where the objects particular to Mardin are sold, or in front of a mosque portal where the believers are going out en mass after the pray, or in the courtyard of church belonging to the Assyrian community praying in peace. Abbara - Abbara is a traditional kind of vault in Mardin. Mostly it links neighbor houses or streets- is a plain, simple, but also, lively architectural element called ‘sabat’ in Siirt, ‘kantarma’ in Siverek, ‘kabaltı’ in Şanlıurfa and Kayseri, and ‘abbara’ in Mardin. Sim-ilar architectural elements can be found also in Cizre, Halfeti, Birecik, Diyarbakır, Adıya-man, Gaziantep, Kilis, and Kahramanmaraş. It can suddenly stand in front of you some-times in up and down paths, or narrow paths with ladder in Mardin’s narrow streets. These structures that are barrel vaults located between two walls are always the shelters from rainy/snowy weather in winter and heat in summer. In certain cases, it becomes the playing ground for kids. Sometimes, it carries either house or room so that the inhabitants live in comfort and happiness. Abbaras designed as a barrel or groined vault have in some cases vertical, and in other cases, horizontal orientation. In the present time, the people in this city where the culture regarding trees is not prevalent take shelter in abbaras to avoid burning effect of heat and to have a rest in streets on hot and suffocating days of summer. Abbaras, few studies are conducted on, are presented in the light of examples, and its significance in Mardin’s architecture would be addressed.
Uploads
Papers by zekai erdal
The Çeper Village is located at the intersection, where the secondary road from the Hani-Dibni direction and then connected to the main commercial road in the Harput-Diyarbakır direction, is connected to the road going in the Bingöl direction.
For this reason, there is an Ottoman Castle built to control the road in the Bingöl direction as well as an Inn on the secondary road from the Hani direction. There is no inscription on either building showing the dates of construction. It is generally accepted in the studies regarding both constructions that both inn and castle were built in the period of Ottoman Sultan Murat IV. The inn is dated back to XVII. century due to the similarities in its plan chart with other constructions at that time.
It is concluded by archival documents in this study named Surrounding and Construction of Çeper Inn that not only the castle but also the inn was built at an earlier period contrary to what is alleged.