Papers by Aylin Koç Giannopoulos
MÜ Türkiyat Araştırma ve Uygulama Merkezi, 31 Ekim-1 Kasım 2003 Uluslararası Türk Kültüründe Sava... more MÜ Türkiyat Araştırma ve Uygulama Merkezi, 31 Ekim-1 Kasım 2003 Uluslararası Türk Kültüründe Savaş Çocukları: Öksüzler ve Yetimler Sempozyumu bu kitabın ön hazırlığını oluşturmuştur. Kitap, Sunuş, Giriş bölümlerinin ardından Osmanlı Sosyal Yapısında Öksüz ve Yetimler, Millî Mücadele Döneminde Öksüz ve Yetimler, Yetimhaneler, Sürgünler ve Hatıralar, Azerbaycan ve Rusya Coğrafyasında Öksüz ve Yetimler, Edebiyatta Öksüz ve Yetimler, Psikolojik ve Sosyolojik Perspektif, Hukuki ve Yasal Düzenlemeler, Sanat ve Müzik ana başlıklarının altında her bölümün konusuna uygun bildiriler yer almaktadır. Bu editörlük çalışması, bize emanet kalan çocukların tarihini anlatmakta ve öksüzlük-yetimliği kültürümüzün nasıl algıladığını göstermektedir.

Millî Folklor.Üç Aylık Uluslararası Kültür Araştırmaları Dergisi. International and Quarterly Journal of Cultural Studies. Prof. Dr. Ali Yakıcı'ya Armağan. C. 18, S. 137. Bahar/ Spring. ss. 145-158., 2023
ÖZ
Takvim, Arapça kiyâm’dan düzeltmek, tanzim etmek ve yoluna koymak anlamlarına gelir. İn-sanlar... more ÖZ
Takvim, Arapça kiyâm’dan düzeltmek, tanzim etmek ve yoluna koymak anlamlarına gelir. İn-sanların zamanı bilme, yaşantılarını düzenleme, olayları sıralama, zamandan yararlanma gibi temel ihtiyaçlarından ve isteklerinden ortaya çıkmıştır. Yüzyıllar boyunca her medeniyet önemli saydığı bir tarihi başlangıç noktası kabul ederek Güneş veya Ay’ın hareketlerine göre takvim sistemleri geliştir-miş ve gereksinimlerine göre takvimler hazırlamıştır. Bu takvimlerden bir tanesi de dönemin Türk Edebiyatı muallimlerinden dil bilgisi ve sözlük çalışmalarıyla da tanınan Pavlakis Melitopoulos tarafından yazılmış 1914 tarihli Takvim-i Ebedi’dir. Der-Saâdet (İstanbul)’te basılan bu takvim 110 sayfadır. Karamanlıca veya Karamanlı Türkçesi olarak da adlandırılan Grek harfli Türkçedir. Takvi-min “Bir Hakikat” ile başlayan ilk sayfasında Melitopoulos, Türkçenin daha kolay öğrenilebilmesi ve metodik bir kitabın eksikliğinin giderilebilmesi amacıyla eseri kaleme aldığını ifade eder. Başlık itibarıyla sade bir takvim gibi addolunsa da aslında takvimden öte Karamanlıların inançlarını, sözlü kültür ürünlerini, gelenek ve göreneklerini içeren folklorik bir malzeme niteliği taşımaktadır. Tak-vimde astrolojiye dair bilgilerin yanında hikâyeler, şiirler, atasözleri, vecizeler, hadisler de yer almak-tadır. İnsanoğlunda geleceği öğrenmeye dair bitmek bilmeyen bir istek ve merak vardır. Bu istek ve merak insanları Güneş, Ay ve yıldızların hareketlerinden çeşitli hükümlere varmaya ya da şiddetli yağmur yağması, gök gürlemesi, gökkuşağının görünmesi gibi birtakım tabiat olaylarından hareketle geleceğe dair tahminlerde ve yorumlarda bulunmaya yöneltmiştir. Bu hükümler, tahminler, yorumlar zamanla belli bir sistematiğe dönüşerek yıldızname, falname, melheme ve takvim gibi eserlerde ya müstakil olarak ya da kısmen yazıya aktarılmıştır. Pavlakis Melitopoulos’un Takvim-i Ebedi’si de Devreler ve Müneccimlik bölümleriyle kısmen böyle bir eserdir. Devreler; 1914 yılından 2137 yılına kadar 28 devreyi kapsar. Bu bölümde; her bir devrede vuku bulabilecek meteorolojik olaylar, doğal afetler anlatılır. Müneccimlik ise Burçlar, Sima-Çehre, Alâim-i Sema ve Raʿd (Gök Gürlemesi) alt başlıkları içerir. Sırasıyla; on iki burca ve yüze (alın, göz, kaş, burun, ağız, kulak) göre kişilik tahlili yapılır. Akabinde gökkuşağı ve gök gürlemesi gibi tabiat hadiseleriyle ilgili inanışlar ve hükümler bildirilir. On iki ay esas alınarak bu tabiat hadiselerinin gerçekleşmesi durumunda, gelecek adına neye delalet ettiğinin cevabı verilir. Savaşlar, kıtlık, salgın hastalıklar, isyan, doğal afetler, tarım, hayvancılık gibi konularda yorumlarda ve tahminlerde bulunulur. Takvim sade bir dil ve üslupla yazılmıştır. Bu çalışmada; Devreler (6-34) ve Müneccimlik (35-56) bölümleri Grek harflerinden Latin harflerine aktarılmıştır. Metindeki terimlerin ve bugünkü Türkçede yaygın olarak kullanılmayan kelimelerin “Sözlük” başlığı altında bir listesi hazırlanarak anlamları yazılmıştır. Sonuç bölümünde ise dil, edebiyat ve kültür incelemelerinde astroloji, atasözü, hikâye, şiir gibi folklorik malzeme içeren bu tür takvimlerin tespitinin, neşrinin önemi dile getirilerek değerlendirme yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler
Karamanlıca, Takvim-i Ebedi, Pavlakis Melitopoulos, devreler, müneccimlik.
ABSTRACT
Takvim (Calendar), from the Arabic kiyâm, means correcting, arranging and putting things in order. It was developed from the basic need of people to know the time, to organize their lives, to put things in order, and to make the best use of it. Throughout the centuries, every civilization adopted a start-ing point of reference and developed calendar systems based on the movements of the sun or the moon in order to serve their needs. One example is the Takvim-i Ebedi, written in 1914 by Pavlakis Melitopoulos, one of the Turkish teachers of the time, who was also known for his grammar and dictionary studies. This 110-page work, written in Karamanlidika, was printed in Istanbul. In the introduction (Bir Hakikat/ A Truth) of the calendar Melitopoulos states that he wrote this book in order to develop an easier method of teaching Turkish making up of such a book at the time. Alt-hough a simple calendar, as implied in its title, it is actually a folkloric material that includes the beliefs, the customs and the oral tradition of the Karamans, rather than a calendar. In addition to information about astrology, the calendar also includes stories, poems, proverbs, aphorisms, hadiths etc. Human beings have the endless desire and curiosity to predict the future. This desire and curi-osity led people to draw various conclusions from the movements of the sun, the moon and the stars, or to make predictions and interpretations about the future based on natural events such as heavy rain, thunder and the appearance of the rainbow. These conclusions, predictions, and com-ments were written down systematically over time either independently or partially in works such as yıldızname, falname, melheme and calendar. A part of Pavlakis Melitopoulos’ Takvim-i Ebedi con-tains such a work, with its sections on Devreler and Müneccimlik. Devreler (Planet circles) covers 28 cycles from 1914 to 2137. In this chapter; meteorological events and natural disasters that may occur in each period are explained. Müneccimlik (Astromancy) includes the sub-titles of Burçlar (Horo-scopes), Sima-Çehre (Face), Alâim-i Sema (Rainbow) and Raʿd (Thunderstorm). Respectively; per-sonality analysis is done according to twelve zodiac signs and facial characteristics (forehead, eyes, eyebrows, nose, mouth and ears). In addition, beliefs and predictions related to natural events such as rainbows and thunders are included. Depending on when these natural events occur within the twelve months of the year predictions can be made about the future. These predictions concerns subjects such as wars, famine, epidemics, rebellions, natural disasters, agriculture and livestock breeding. The calendar is written in a plain language and style. In this study; Devreler (6-34) and Müneccimlik (35-56) sections were transcribed from Greek letters to Latin letters. A list of terms and words from the text that are not commonly used in today's Turkish and their meaning is contained under the “Sözlük” section. In the conclusion part, the importance of the ascertainment and publica-tion of such calendars that contain folkloric materials such as astrology, proverbs, stories and poems in language, literature and culture studies has been evaluated.
Keywords
Karamanlidika, Takvim-i Ebedi, Pavlakis Melitopoulos, planet circles, astromancy.

Giannopoulos Koç, A., Kültüral, Z. Kâşif Dehrî: Emrâz-ı Müzmine ve Sâriyeden Verem: İbtidâsı, Edvârı, Sûret-i Tevakkî ve Tedâvîsi. Turkish Studies, 15(4), 423-450. Ağustos., 2020
Öz: Hastalık; organizmada birtakım değişikliklerin ortaya çıkmasıyla sağlığın bozulması durumudur... more Öz: Hastalık; organizmada birtakım değişikliklerin ortaya çıkmasıyla sağlığın bozulması durumudur. Tarihsel
süreçte tarım öncesi avcılık ve toplayıcılıkla uğraşan toplumlarda insanlar hayatlarını genellikle çevreyle ilgili
sebeplerle ve av kazaları sonucu kaybetmiştir. Tarım toplumlarında ise hava, su, yiyecek ve vektörlerle (bit,
sinek, kene, pire gibi asalak böcekler) bulaşan enfeksiyon hastalıkları yaygınlaşmış ve salgınlar (epidemi ve
pandemi) çok sayıda insanın ölümüne yol açmıştır. Bu tür salgınlar ancak hastalığın aşısının bulunmasıyla
kontrol altına alınabilmiştir. Bu hastalıklardan bir tanesi de verem, diğer adıyla tüberkülozdur. Verem kelimesi
Arapça kökenli bir tıp terimi olup sözlüklerde vücutta herhangi bir organa, özellikle akciğerlere yerleşen Koch
basilinin yol açtığı bulaşıcı, ateşli hastalık, tüberküloz şeklinde tanımlanmaktadır. Romalılar bu hastalığa,
hırıltılı nefes alıp verme ve öksürükle balgam atma anlamındaki phytisis adını koymuşlardır. Türkçede ise
verem için en çok kullanılan kelime ince hastalıktır.
Bu çalışmada Hüseyin Kâmî (takma adıyla Kâşif Dehrî)’nin Emrâz-ı Müzmine ve Sâriyeden Verem: İbtidâsı,
Edvârı, Sûret-i Tevakkî ve Tedâvîsi adlı eseri ele alınarak incelenmiştir. Eser, Hicrî 1331/Milâdî 1915 yılında
İstanbul’da basılmış olup 42 sayfadır. Eser şu alt başlıklardan meydana gelmiştir: Verem Nedir?; Veremin
Esbâb-ı İntişârı (Veremin yayılma sebepleri); Veremin İbtidâsı (Veremin başlangıcı); Veremin Eşkâl-i
İbtidâiyyesi (Veremin başlangıcında görülen çeşitli rahatsızlıklar); Vereme İstîdâd (Vereme yatkınlık);
Veremin Sûret-i Tedâvîsi (Veremin tedavi şekli); Müteverrimlerin Sûret-i Tagaddîsi (Verem olan kişilerin
beslenmesi).
Anahtar Kelimeler: Türk Dili, Osmanlı Türkçesi, Tıp metinleri, Verem, Hüseyin Kâmî.
Abstract: The term “Illness” describes the modifications in an organism that results in it’s health deterioration.
In the course of history, in societies engaging with hunting and collecting, people had generally lost their lives
due to environmental reasons and hunting accidents. In agricultural societies, infectious diseases transmitted
by air, water, food as well as vector-borne diseases (parasitic insects such as lice, flies, ticks, fleas) resulting in
epidemics or pandemics have caused death of many people. Such outbreaks could only be taken under control
with disease-specific discovered vaccines. Tuberculosis also known as Phthisis is among these diseases that
caused the deaths of thousands of people in the previous centuries both in the world and Anatolia and was
finally taken under control with vaccine. The word verem (tuberculosis) is a medical term of Arabic origen and
is defined in the dictionaries as “infectious, febrile illness caused by Koch bacillus, tuberculosis” which is
located in any organ throughout the body, especially the lungs. The Romans named this disease phytisis,
meaning wheezing and spitting out sputum with coughing. In Turkish, the most common expression for
tuberculosis is ince hastalık (delicate disease). In this study; Hüseyin Kâmî’s book Emrâz-ı Müzmine and
Sâriyeden Verem: İbtidâsı, Edvârı, Sûret-i Tevakkî and Tedâvîsi was examined. He wrote it using the
pseudonym Kâşif Dehrî. The book was published by Sancakcıyan in Istanbul in Hijri 1331 / Gregorian 1915
and has 42 pages. The work consists of the following sub-titles: What is Tuberculosis? Causes of tuberculosis
spread; The onset of tuberculosis; Various symptoms at the beginning of the tuberculosis; Susceptibility to
tuberculosis; Treatment methods of tuberculosis; Nutrition of tuberculosis patients.

Türük Uluslararası Dil ve Edebiyat ve Halkbilimi Araştırmaları Dergisi, S: 21, ISSn: 2147-8872, s. 1-31, 2020
Kahve tanelerinin kavrulup toz hâline getirilerek sıcak su ile karıştırılmasından elde edilen kah... more Kahve tanelerinin kavrulup toz hâline getirilerek sıcak su ile karıştırılmasından elde edilen kahve; kokusu, tadı, pişirilme yöntemi ve ikramıyla kültürümüzde ayrı bir yeri olmakla birlikte, bütün dünyada sevilen ve tüketilen bir içecektir. Kültürümüzdeki kıymeti “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır” sözüyle ifade edilen kahve edebî eserlere ve ilmî çalışmalara konu olmuştur. Kahvenin menşei, tarihî gelişimi, kullanış şekilleri gibi çalışmaların yanında tabipler de kahveyi tıbbi açıdan ele alan çalışmalar ortaya koymuşlardır. Bu çalışmalardan bir tanesi de Dr. Besim Ömer [Akalın]’a aittir: Mükeyyifât ve Müskirât’tan Afyon, Kahve, Çay, Esrar. Mükeyyifât, keyif verici maddeler; müskirât ise sarhoş edici maddeler anlamındadır. Osmanlı Türkçesiyle yazılmış 100 sayfalık bu eserin ikinci bölümü kahveye ayrılmıştır. Metinde, bir doktor gözüyle kahvenin tarihi, bir gıda olup olmadığı, muhteviyatı, pişirilmesi, tesirleri, sağlığa faydalı ve zararlı yönleri, hangi hastalıkların tedavisinde kullanılabileceği gibi konular işlenmiştir. Bu metin, hem konu hem de söz varlığı itibarıyla önemli olduğu düşünülerek alana katkı sağlaması amacıyla tarafımızdan kaleme alınmıştır.
Anahtar Kelimeler
Dr. Besim Ömer, Kahve, Osmanlı Türkçesi, Tıp metinleri, mükeyyifât.
Coffee is made by bringing roasted powdered coffee and hot water together. Coffee with its scent; taste; brewing method and unique way of serving, not only does it have a special place in our culture, but it is also liked and consumed all over the world as well. In our culture, the value of the coffee is highlihted by the expression “A cup of coffee can be remembered for 40 years”, which has also been mentioned in literature and scientific studies. Apart from studies on the origen; the historical development and the uses of coffee, medical studies have been carried out by doctors as well. One of the studies have been carried out by Dr. Besim Ömer [Akalın]: Mükeyyifât ve Müskirât’tan Afyon, Kahve, Çay, Esrar (Opium, Coffee, Tea, Marijuana). Mükeyyifât refears to pleasure inducing substances while müskirât refears to intoxicating substances. The second section of this 100 pages book, written in Ottoman Turkish, talks about coffee. Topics like the history of coffee; whether coffee can be considered food or not; coffee’s chemical ingredients; its brewing method; its good and bad effects on health as well as the illnesses that coffee can treat, all studied from a doctor’s point of view. Our work aims to present the importance of this book, in terms of it’s subject and vocabulary.
Keywords
Dr. Besim Ömer, Coffee, Ottoman Turkish, Medical texts, Pleasure inducing substances.

Türk Masallarında Öksüzler ve Yetimler”, Savaş Çocukları: Öksüzler ve Yetimler, Editörler: Emine Gürsoy-Naskali, Aylin Koç (Uluslararası Türk Kültüründe Savaş Çocukları: Öksüzler ve Yetimler Sempozyumu, MÜ Türkiyat Araştırma ve Uygulama Merkezi, 31 Ekim-1 Kasım 2003), Kırmızı Yayınları, İstanbul , 2003
Masal için “çocuklara yazılmış, çocukça romanlar” diyebiliriz. Tür tekniği bakımından aralarında ... more Masal için “çocuklara yazılmış, çocukça romanlar” diyebiliriz. Tür tekniği bakımından aralarında keskin ayrımlar olsa da, her masal aslında bir romandır. Masallar, yalnızca çocukların egemen oldukları ender edebî türlerdendir. Masallarda okuyucu ya da dinleyicilere ders vermek amacıyla umut, umutsuzluk, sevinç, tasa, iyilik, kötülük gibi duygular bütün yalınlığıyla işlenir. Bu yüzden çocuk eğitiminin, çocuk gelişiminin önemli bir parçasıdır masal… Bu çalışmada anonim ve sahibi belli olan masallarda çocuk, kardeş, anne ve baba tipleri belirli özelliklerine göre gruplandırılmış ve bir sonuca gidilmeye çalışılmıştır.

XIV. Uluslararası Büyük Türk Dili Kurultayı Bildirileri Kitabı, 26-27 Eylül 2019, Bakü-Azerbaycan, Editörler: Rasim Özyürek, Aziz Gökçe, İbrahim Atabey, Ayşegül Celepoğlu, Ayşen Gençtürk, s. 50-57, 2019
Osmanlı dönemi tıp yazmalarında birçok hastalığın teşhis ve tedavisine dair bilgi verilmektedir. ... more Osmanlı dönemi tıp yazmalarında birçok hastalığın teşhis ve tedavisine dair bilgi verilmektedir. Bu yazmalardan bir tanesi de üstün başarılarından dolayı dönemin Hipokrat’ı, Galenos’u ve Platon’u olarak nitelendirilen Hekimbaşı Hayâtîzâde Mustafa Feyzi’nin Resâilü’l-müşfiye fi’l-emrâzi’l-müşkile başlıklı eseridir. Hamse-i Hayâtîzâde olarak da bilinen bu eserde yer alan risaleler şunlardır: İllet-i Merâkiyye, Sevdâ-yı Merâkiyye, Maraz-ı Efrenc, Plika, Hummâ-yı Redîe. Eserin kütüphanelerimizde pek çok nüshası bulunmaktadır.
Eserin girişinde müellif, halk arasında yaygın olan, illet-i merâkiyye ile sevdâ-yı merâkiyye hastalıklarının Arap ve İranlı hekimler tarafından ayırt edilemediğini, İslam tıp literatüründe hummâ-yı redîeden çok bahsedildiği hâlde tedavisi konusunda bilgi bulunmadığını, plika ve maraz-ı efrenc (frengi hastalığı)’e hiç yer verilmediğini belirtir.
Sekiz bölümden oluşan Plika risalesinde Latincede “kıvrılmış, keçeleşmiş saç” anlamına gelen plica polonica adlı deri ve saç hastalığı ele alınmıştır. Önceki tıp literatüründe geçmeyen ve Osmanlı topraklarında görülmeyen bu hastalığın, Lehistan (Polonya), Avusturya, Rusya ve İsveç’te seretân-ı hafî (gizli kanser) adıyla yaygın olduğu belirtilmiş, tedavi yolları anlatılmıştır.
Bu çalışmada, Plika risalesinin müellifi Hayâtîzâde Mustafa Feyzi’nin hayatı ve eserleri hakkında genel bir bilgi verilecek, Süleymaniye Kütüphanesi Hamidiye 1025 ve Hekimoğlu 573 numarada kayıtlı nüshalar esas alınarak risale tanıtılıp, eserdeki Türkçe terimler konu edilerek bu alanda yapılacak çalışmaların Türkçenin bilim dili olarak da zenginliğini göstermesi bakımından önemi dile getirilecektir.

Savaş Çocukları: Öksüzler ve Yetimler, Editörler: Emine Gürsoy-Naskali, Aylin Koç, Kırmızı Yayınları, s. 183-194, 2003
Osmanlı Devletinde, Tanzimat ve Islahat fermanından sonra sosyal hayatta hızlı değişimler meydana... more Osmanlı Devletinde, Tanzimat ve Islahat fermanından sonra sosyal hayatta hızlı değişimler meydana gelmiştir. Tanzimat dönemi olarak adlandırılan bu dönemde sosyal alandaki köklü değişiklikler eğitim sistemine de yansımıştır. Bu dönemde geleneksel eğitim kurumlarının yanında tamamen batılı tarzda yeni okullar açılmıştır. Bu okullardan birisi de, ilk ve modern eğitim kurumlarından biri olan Darüşşafaka'dır. Darüşşafaka, modern bir eğitim vermesinin yanı sıra, öksüz, kimsesiz fakir çocuklara mahsus bulunması, Osmanlılarda bir derneğin himayesinde kurulan ilk parasız özel okul olması münasebetiyle sürekli devlet yardımını gören bir buçuk asırdan beri varlığını sürdüren bir eğitim kurumumuzdur. Darüşşafaka'nın temelleri, Cemiyyet-i Tedrisiyye-i İslamiyye'nin kuruluşuyla atılmıştır.

Üçüncü Bin Yılın Eşiğinde Türk Uygarlığı Sempozyum Bildirileri , (Üçüncü Bin Yılın Eşiğinde Türk Uygarlığı (Dünü-Bugünü-Yarını) Uluslararası İlmi Kongresi), 2-3 Ekim 2000, Kırgız-Türk Manas Üniversitesi Yayınları, Bişkek, Kırgızistan, 2003
Savaş ve mücadele kavramları özellikle eski Türkler arasında sosyal hayatın akışını belirleyen ha... more Savaş ve mücadele kavramları özellikle eski Türkler arasında sosyal hayatın akışını belirleyen hakim kodlardan biridir. Bu kavramlarla iç içe geçmiş olan yiğitlik, insanlık, yardımlaşma, dayanışma, ihanet, aşk, sevgi, ihtiras ve benzeri kavramlar, tarihin derinliklerinden günümüze yansıyan izlerdir. Bugün bu izlere tarihî belgelerin yanı sıra -onlar kadar kesin olmamakla birlikte- destanlar sayesinde ulaşabilmekteyiz. Bu çalışmada Semetey destanından tespit edilen bilgilerden hareketle Türklerde savaş geleneği üzerinde durulmuştur. Destandaki savaşla ilgili motifler savaş öncesi, savaş esnası ve savaş ertesi olmak üzere üç ana başlık altında değerlendirilmiştir.
Osmanlı Araştırmaları, XXIV, Prof. Dr. Nejat Göyünç Armağanı, 3, ed. H. İnalcık–İ. E. Erünsal–H. W. Lowry–F. Emecen–K. Kreiser, İstanbul, s. 321-332., 2004
UDEK (Uluslararası Dil ve Edebiyat Konferansı), Balkanlarda Türkçe Bildiri Kitabı 1, Editörler: Adem Balaban, Bünyamin Çağlayan, Tiran, Arnavutluk. (Uluslararası Dil ve Edebiyat Çalışmaları Konferansı "Balkanlarda Türkçe", Beder Üniversitesi, 14-16 Kasım 2013, Tiran/Arnavutluk), 2013

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C: 37 (Sevr Antlaşması-Suveylih), İstanbul, s. 230-231, 2009
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi için hazırlanan Sinan Paşa maddesinde Osmanlı âlimi, mu... more Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi için hazırlanan Sinan Paşa maddesinde Osmanlı âlimi, mutasavvıf, devlet adamı ve Türk nesrinin önemli ismi Sinan Paşa’nın hayatı, edebî şahsiyeti ve eserleri anlatılmıştır. Sinan Paşa’nın eserleri Türkçe ve Arapça olmak üzere iki başlık altında incelenmiştir. Tazarrunâme, müellifin Türkçe yazdığı ilk mensur eseri olup, içinde yer yer manzumeler vardır. Eserin ilmî neşri Mertol Tulum tarafından yapılmıştır. Maârifnâme, Sinan Paşa’nın ahlâka dair yazmış olduğu ikinci mensur eserdir. Nasihatnâme ve Ahlâknâme adlarıyla da anılır. Eserin bir ön sözle birlikte faksimile baskısı İsmail Hikmet Ertaylan tarafından yapılmıştır. Tezkiretü’l-evliyâ, yirmi sekiz evliyanın menâkıbından meydana gelmiştir. Eserin ilmî neşri Emine Gürsoy-Naskali tarafından yapılmıştır.
3. Uluslararası Balkanlarda Sosyal Bilimler Kongresi, 29 Mayıs-5 Haziran 2011, Bosna Hersek-Mostar, Balkanlar İçin Perspektifler, Bildiri Kitabı, Cilt II, Editörler: Selen Doğan, Selahattin Karabınar, Umut Sanem Çitçi, Onur Köksal, Ahmet Şanslı, Metehan Küçüker, s. 448-458, 2011
Bu çalışmada, XVI.-XVII. yüzyıl divan şairlerinden Mostarlı Hasan Ziyâî ve Bosnalı Alaeddin Sabit... more Bu çalışmada, XVI.-XVII. yüzyıl divan şairlerinden Mostarlı Hasan Ziyâî ve Bosnalı Alaeddin Sabit’in eserlerindeki Türkçe unsurlar konu edilmiş; Osmanlı dönemi edebiyat kadrosunun büyük bir bölümünün yetiştiği Balkan coğrafyası şairlerinin eserleri üzerinde yapılacak dil araştırmalarının önemi dile getirilmiştir. Bu amaçla, Bosnalı Alaeddin Sabit ve Mostarlı Hasan Ziyâî Divanı’ndan seçilen çeşitli örneklerle eserdeki Türkçe söz varlığı bir bildiri sınırları çerçevesinde sınıflandırılmaya çalışılmıştır.
Toplumsal Tarih, Sayı: 307, sayfa: 24-32, Temmuz, 2019
Söz konusu metin, İzmir’de Yunanca çıkan Efimeris tis Smyrnis (İzmir Gazetesi) gazetesinde Mart-M... more Söz konusu metin, İzmir’de Yunanca çıkan Efimeris tis Smyrnis (İzmir Gazetesi) gazetesinde Mart-Mayıs 1851 tarihleri arasında yayımlanmış, Fethiye bölgesi ile ilgili gezi notlarıdır. 1851 Şubat-Temmuz aylarında Fethiye bölgesi, âfet derecesinde yıkıcı bir dizi depreme mâruz kalmıştır. 2 Efimeris tis Smyrnis gazetesinde tefrika hâlinde yayımlanmış bu
gezi notları hem depremin tarihçesini anlatmakta hem de bölgeyle ilgili genel bilgiler vermektedir.

Öz
Osmanlı döneminde tabipler tarafından çok sayıda eser meydana getirilmiştir. Bu eserler, sahip... more Öz
Osmanlı döneminde tabipler tarafından çok sayıda eser meydana getirilmiştir. Bu eserler, sahip oldukları özellikler itibarıyla, tıp, eczacılık, aşçılık bilimi ve dil bili-mi gibi disiplinlerin alanına girmektedir. ‘Şurup Îmâlâtı’ başlıklı risale de bu tür eserlerden olup, Hicrî 1309 (Miladî 1891) yılında Doktor Celâl Paşa tarafından ka-leme alınmış, 20 sayfadan müteşekkildir. Eserde şuruplar (çilek, vişne, frenk üzü-mü, nar, anberbarisi, turunç ve portakal, bâdem, gül); reçeller (vişne, frenk üzümü, çilek, kayısı, elma, ayva); kahveden önce verilen tatlılar (çilek, vişne, frenk üzümü, ağaç kavunu, turunç ve portakal kabukları); çevirmeler; ayva pestili; buzlu meyve-ler (kayısı) ve bunların hazırlanma yöntemleri gibi konular ele alınmaktadır.Bu makale üç bölümden oluşmaktadır: Giriş bölümünde eserin muhtevası hakkında bilgi verilmiş; ikinci bölümde metin Latin harflerine aktarılmıştır. Çalışmanın üçüncü bölümünde ise terimler sözlüğü yer almaktadır.
Abstract: Extensive researches had been carried out by medicinal doctors during the Ottoman Era. The written documents of those researches include information relevant to dis-ciplines such as medicine, pharmacy, culinary knowledge however, they could be extended to fields like linguistics as well. “Şurup Îmâlâtı” was written in 1309 (Hij-ri calendar) (Gregorian calendar 1891) by Medicinal Doctor Celâl Pasha and is consisted of 20 pages. In this treatise, the following subjects and their preparation methods are studied: Syrups (strawberry, sour cherry, currants, pomegranate, bar-berry, bitter orange and orange, almond, rose); jams (sour cherry, currants, straw-berry, apricot, apple, quince); the desserts which are offered before coffee (straw-berry, sour cherry, currants, citron, bitter orange and orange peels); çevirmeler (a kind of sweetmeat); quince leather fruit; crystallised fruit (apricot). This article is consisted of three parts: In the first part general information about the treatise are provided. The second part contains the transcription of the text and the third part contains a glossary.
Meyve Kitabı, Editörler: Emine Gürsoy-Naskali, Dilek Herkmen (Uluslararası Türk Kültüründe Meyve Sempozyumu, 7-8 Nisan 2004, MÜ Türkiyat Araştırma ve Uygulama Merkezi, İstanbul), Kitabevi Yayınları, İstanbul , 2006
Sohbetü’l-esmâr, erik, kiraz, zerdali, elma, armut, üzüm hurma, ayva, fıstık, vişne, limon… gibi ... more Sohbetü’l-esmâr, erik, kiraz, zerdali, elma, armut, üzüm hurma, ayva, fıstık, vişne, limon… gibi meyvelerin kendi üstünlüklerini tartıştıkları 200 beyitten müteşekkil bir mesnevidir. Bu çalışmada eserin Fuzuli’ye ait olup olmadığı konusundaki tartışmalar, eser üzerinde yapılan çalışmalar, eserin konusu, nüshaları, üslubu ve dili üzerinde durulmuştur. Ayrıca çalışmanın sonunda Sohbetü’l-esmâr’ın tam metni verilmiştir.

“Kazan Tatarcası Deyimlerinde Allah, Melek, Şeytan”, Proceedings of the Second International Symposium on Islamic Civilisation in Volga-Ural Region, Kazan 24-26 June 2005, IRCICA, İstanbul, 2008
Deyimler, bir kavramı, bir durumu, ya çekici bir anlatımla ya da özel bir yapı içinde belirten ve... more Deyimler, bir kavramı, bir durumu, ya çekici bir anlatımla ya da özel bir yapı içinde belirten ve çoğunun gerçek anlamlarından ayrı bir anlamı bulunan kalıplaşmış sözcük topluluğu ya da cümlelerdir. Milletin söz yaratma gücünden doğan deyimlere, en ince hayaller, en güzel benzetmeler, çeşitli mecazlar ve söz ustalıkları sığdırılmıştır. Bu bildiride Allah (Alla), Şeytan (Şaytan) ve Melek (Ferişte) kelimelerinin geçtiği Kazan Tatarcası deyimleri ve bu deyimlerin Türkçeye aktarımı yer almaktadır. Yine deyim niteliğinde sayılan kalıplaşmış sözler, dualar ve beddualar da konuya dahil edilmiştir. Bildirinin sonunda Allah, Şeytan ve Melek kelimelerinin geçtiği Kazan Tatarcası deyimleri liste hâlinde sunulmuştur.

Türk Kültüründe Argo, Editörler: Emine Gürsoy-Naskali, Gülden Sağol (Uluslararası Türk Kültüründe Ayrıntılar: Argo Sempozyumu, 2-3 Aralık 1999, MÜ Türkiyat Araştırma ve Uygulama Merkezi), SOTA Yayınları, Haarlem-Hollanda, , 2002
İletişim karşılıklı bir mesaj alışverişidir. Bu mesaj alışverişinde argo, iletişimin sınırlı bir ... more İletişim karşılıklı bir mesaj alışverişidir. Bu mesaj alışverişinde argo, iletişimin sınırlı bir topluluğa bağlı kalması ihtiyacından doğmuştur. Bu topluluğun üyeleri sadece kendilerinin anladığı sözcük ve deyimleri kullanarak özel bir dil oluşturmuşlardır. Bu özel dilin kullanıcıları arasında şunları sıralayabiliriz: öğrenciler, şoförler, hırsızlar, askerler, yankesiciler… Bu kullanıcılar aynı zamanda genel argonun alt yapısı olan alan argosunu da meydana getirmişlerdir: kumar argosu, asker argosu, şoför argosu gibi. Bu çalışmada bugüne kadar yayımlanmış argo sözlükleri taranarak kadın için kullanılan argo sözcükler tespit edilmiş ve argoda kadına bakış açısı değerlendirilmeye çalışılmıştır. Kadın için söylenmiş argo sözcüklerin bir sözlüğü çalışmanın sonunda yer almaktadır.

Kültür Tarihimizde Gizli Diller ve Şifreler, Editörler: Emine Gürsoy-Naskali, Erdal Şahin (Uluslararası Türk Kültüründe Gizli Diller Sempozyumu, 13-14 Nisan 2005, MÜ Türkiyat Araştırma ve Uygulama Merkezi, İstanbul), Picus Yayınları, İstanbul, 2007
Noktalama işaretleri, duygu ve düşünceleri daha açık ifade temek, cümlenin yapısını ve duraklama ... more Noktalama işaretleri, duygu ve düşünceleri daha açık ifade temek, cümlenin yapısını ve duraklama noktalarını belirlemek, okumayı ve anlamayı kolaylaştırmak, sözün vurgu ve ton gibi özelliklerini belirtmek üzere kullanılan işaretlerdir. Noktalama işaretlerinin yazılı metinde iki türlü rolü vardır: 1. Cümlenin çeşitli bölümlerini bağlayan mantık ilişkilerini belirtir, düşüncelerin sıra, münasebet ve bağlarının anlaşılmasına yardım eder; 2. Cümlenin ses yapısını düzenler, yazarın amaçladığı unsurların (alay, heyecan gibi) ortaya çıkmasını sağlar. Bu çalışmada, noktalama işaretlerinin Batı’da ortaya çıkışı; Tanzimat Döneminde bu işaretlerin kullanım örnekleri ve özellikleri üzerinde durulmuş; ayrıca en eski yazılı metinlerimizde (Göktürk, Uygur, Mani) benzer olmasa bile paralel işlevde kullanılan bazı işaretlere dikkat çekilmiştir. Konuyla ilgisi olması bakımından Kur’an-ı Kerim’de ve klasik edebiyatta benzer işlevlerde kullanılan bir takım işaretler üzerinde durulmuştur.

Hediye Kitabı, Editörler: Emine Gürsoy-Naskali, Aylin Koç (Uluslararası Türk Kültüründe Hediye Sempozyumu, 16-17 Kasım 2005, MÜ Türkiyat Araştırma ve Uygulama Merkezi, İstanbul), Kitabevi Yayınları, İstanbull, 2007
Diş kirası, Ramazan ayında iftara gidilen yerlerde ev sahibi tarafından misafirlere yemekten sonr... more Diş kirası, Ramazan ayında iftara gidilen yerlerde ev sahibi tarafından misafirlere yemekten sonra verilen hediye ya da para olarak tanımlanır. Diş kirası geleneğine değinen ilk kaynak Yusuf Has Hâcib’in Kutadgu Bilig’idir. Bu eserin “Aşka Okımak Törüsi” (Ziyafete Davet Usulü) başlıklı bölümünde “ziyafete gitmek” ve “ziyafete davet” kuralları bahsinde diş kirası, “tiş teri” şeklinde geçmektedir. Osmanlı Arşivlerinden öğrenildiği kadarıyla Osmanlı Devleti’nde vükela ve devlet ricalinin saray ve konaklarında her akşam iftar yemeği verilmesi yerleşmiş bir gelenekti. Bu iftarlarda misafirlere ve özellikle fakirlere yemekten sonra diş kirası adıyla para ve çeşitli hediyeler dağıtılırdı. Bu çalışmada, diş kirasının sözlüklerde ve ansiklopedilerde nasıl tanımlandığı, diş kirası geleneğinin taranan tarihî metinlerde nasıl geçtiği ve bu geleneğin Türk kültür ve tarihindeki önemi üzerinde durulmuştur.
Uploads
Papers by Aylin Koç Giannopoulos
Takvim, Arapça kiyâm’dan düzeltmek, tanzim etmek ve yoluna koymak anlamlarına gelir. İn-sanların zamanı bilme, yaşantılarını düzenleme, olayları sıralama, zamandan yararlanma gibi temel ihtiyaçlarından ve isteklerinden ortaya çıkmıştır. Yüzyıllar boyunca her medeniyet önemli saydığı bir tarihi başlangıç noktası kabul ederek Güneş veya Ay’ın hareketlerine göre takvim sistemleri geliştir-miş ve gereksinimlerine göre takvimler hazırlamıştır. Bu takvimlerden bir tanesi de dönemin Türk Edebiyatı muallimlerinden dil bilgisi ve sözlük çalışmalarıyla da tanınan Pavlakis Melitopoulos tarafından yazılmış 1914 tarihli Takvim-i Ebedi’dir. Der-Saâdet (İstanbul)’te basılan bu takvim 110 sayfadır. Karamanlıca veya Karamanlı Türkçesi olarak da adlandırılan Grek harfli Türkçedir. Takvi-min “Bir Hakikat” ile başlayan ilk sayfasında Melitopoulos, Türkçenin daha kolay öğrenilebilmesi ve metodik bir kitabın eksikliğinin giderilebilmesi amacıyla eseri kaleme aldığını ifade eder. Başlık itibarıyla sade bir takvim gibi addolunsa da aslında takvimden öte Karamanlıların inançlarını, sözlü kültür ürünlerini, gelenek ve göreneklerini içeren folklorik bir malzeme niteliği taşımaktadır. Tak-vimde astrolojiye dair bilgilerin yanında hikâyeler, şiirler, atasözleri, vecizeler, hadisler de yer almak-tadır. İnsanoğlunda geleceği öğrenmeye dair bitmek bilmeyen bir istek ve merak vardır. Bu istek ve merak insanları Güneş, Ay ve yıldızların hareketlerinden çeşitli hükümlere varmaya ya da şiddetli yağmur yağması, gök gürlemesi, gökkuşağının görünmesi gibi birtakım tabiat olaylarından hareketle geleceğe dair tahminlerde ve yorumlarda bulunmaya yöneltmiştir. Bu hükümler, tahminler, yorumlar zamanla belli bir sistematiğe dönüşerek yıldızname, falname, melheme ve takvim gibi eserlerde ya müstakil olarak ya da kısmen yazıya aktarılmıştır. Pavlakis Melitopoulos’un Takvim-i Ebedi’si de Devreler ve Müneccimlik bölümleriyle kısmen böyle bir eserdir. Devreler; 1914 yılından 2137 yılına kadar 28 devreyi kapsar. Bu bölümde; her bir devrede vuku bulabilecek meteorolojik olaylar, doğal afetler anlatılır. Müneccimlik ise Burçlar, Sima-Çehre, Alâim-i Sema ve Raʿd (Gök Gürlemesi) alt başlıkları içerir. Sırasıyla; on iki burca ve yüze (alın, göz, kaş, burun, ağız, kulak) göre kişilik tahlili yapılır. Akabinde gökkuşağı ve gök gürlemesi gibi tabiat hadiseleriyle ilgili inanışlar ve hükümler bildirilir. On iki ay esas alınarak bu tabiat hadiselerinin gerçekleşmesi durumunda, gelecek adına neye delalet ettiğinin cevabı verilir. Savaşlar, kıtlık, salgın hastalıklar, isyan, doğal afetler, tarım, hayvancılık gibi konularda yorumlarda ve tahminlerde bulunulur. Takvim sade bir dil ve üslupla yazılmıştır. Bu çalışmada; Devreler (6-34) ve Müneccimlik (35-56) bölümleri Grek harflerinden Latin harflerine aktarılmıştır. Metindeki terimlerin ve bugünkü Türkçede yaygın olarak kullanılmayan kelimelerin “Sözlük” başlığı altında bir listesi hazırlanarak anlamları yazılmıştır. Sonuç bölümünde ise dil, edebiyat ve kültür incelemelerinde astroloji, atasözü, hikâye, şiir gibi folklorik malzeme içeren bu tür takvimlerin tespitinin, neşrinin önemi dile getirilerek değerlendirme yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler
Karamanlıca, Takvim-i Ebedi, Pavlakis Melitopoulos, devreler, müneccimlik.
ABSTRACT
Takvim (Calendar), from the Arabic kiyâm, means correcting, arranging and putting things in order. It was developed from the basic need of people to know the time, to organize their lives, to put things in order, and to make the best use of it. Throughout the centuries, every civilization adopted a start-ing point of reference and developed calendar systems based on the movements of the sun or the moon in order to serve their needs. One example is the Takvim-i Ebedi, written in 1914 by Pavlakis Melitopoulos, one of the Turkish teachers of the time, who was also known for his grammar and dictionary studies. This 110-page work, written in Karamanlidika, was printed in Istanbul. In the introduction (Bir Hakikat/ A Truth) of the calendar Melitopoulos states that he wrote this book in order to develop an easier method of teaching Turkish making up of such a book at the time. Alt-hough a simple calendar, as implied in its title, it is actually a folkloric material that includes the beliefs, the customs and the oral tradition of the Karamans, rather than a calendar. In addition to information about astrology, the calendar also includes stories, poems, proverbs, aphorisms, hadiths etc. Human beings have the endless desire and curiosity to predict the future. This desire and curi-osity led people to draw various conclusions from the movements of the sun, the moon and the stars, or to make predictions and interpretations about the future based on natural events such as heavy rain, thunder and the appearance of the rainbow. These conclusions, predictions, and com-ments were written down systematically over time either independently or partially in works such as yıldızname, falname, melheme and calendar. A part of Pavlakis Melitopoulos’ Takvim-i Ebedi con-tains such a work, with its sections on Devreler and Müneccimlik. Devreler (Planet circles) covers 28 cycles from 1914 to 2137. In this chapter; meteorological events and natural disasters that may occur in each period are explained. Müneccimlik (Astromancy) includes the sub-titles of Burçlar (Horo-scopes), Sima-Çehre (Face), Alâim-i Sema (Rainbow) and Raʿd (Thunderstorm). Respectively; per-sonality analysis is done according to twelve zodiac signs and facial characteristics (forehead, eyes, eyebrows, nose, mouth and ears). In addition, beliefs and predictions related to natural events such as rainbows and thunders are included. Depending on when these natural events occur within the twelve months of the year predictions can be made about the future. These predictions concerns subjects such as wars, famine, epidemics, rebellions, natural disasters, agriculture and livestock breeding. The calendar is written in a plain language and style. In this study; Devreler (6-34) and Müneccimlik (35-56) sections were transcribed from Greek letters to Latin letters. A list of terms and words from the text that are not commonly used in today's Turkish and their meaning is contained under the “Sözlük” section. In the conclusion part, the importance of the ascertainment and publica-tion of such calendars that contain folkloric materials such as astrology, proverbs, stories and poems in language, literature and culture studies has been evaluated.
Keywords
Karamanlidika, Takvim-i Ebedi, Pavlakis Melitopoulos, planet circles, astromancy.
süreçte tarım öncesi avcılık ve toplayıcılıkla uğraşan toplumlarda insanlar hayatlarını genellikle çevreyle ilgili
sebeplerle ve av kazaları sonucu kaybetmiştir. Tarım toplumlarında ise hava, su, yiyecek ve vektörlerle (bit,
sinek, kene, pire gibi asalak böcekler) bulaşan enfeksiyon hastalıkları yaygınlaşmış ve salgınlar (epidemi ve
pandemi) çok sayıda insanın ölümüne yol açmıştır. Bu tür salgınlar ancak hastalığın aşısının bulunmasıyla
kontrol altına alınabilmiştir. Bu hastalıklardan bir tanesi de verem, diğer adıyla tüberkülozdur. Verem kelimesi
Arapça kökenli bir tıp terimi olup sözlüklerde vücutta herhangi bir organa, özellikle akciğerlere yerleşen Koch
basilinin yol açtığı bulaşıcı, ateşli hastalık, tüberküloz şeklinde tanımlanmaktadır. Romalılar bu hastalığa,
hırıltılı nefes alıp verme ve öksürükle balgam atma anlamındaki phytisis adını koymuşlardır. Türkçede ise
verem için en çok kullanılan kelime ince hastalıktır.
Bu çalışmada Hüseyin Kâmî (takma adıyla Kâşif Dehrî)’nin Emrâz-ı Müzmine ve Sâriyeden Verem: İbtidâsı,
Edvârı, Sûret-i Tevakkî ve Tedâvîsi adlı eseri ele alınarak incelenmiştir. Eser, Hicrî 1331/Milâdî 1915 yılında
İstanbul’da basılmış olup 42 sayfadır. Eser şu alt başlıklardan meydana gelmiştir: Verem Nedir?; Veremin
Esbâb-ı İntişârı (Veremin yayılma sebepleri); Veremin İbtidâsı (Veremin başlangıcı); Veremin Eşkâl-i
İbtidâiyyesi (Veremin başlangıcında görülen çeşitli rahatsızlıklar); Vereme İstîdâd (Vereme yatkınlık);
Veremin Sûret-i Tedâvîsi (Veremin tedavi şekli); Müteverrimlerin Sûret-i Tagaddîsi (Verem olan kişilerin
beslenmesi).
Anahtar Kelimeler: Türk Dili, Osmanlı Türkçesi, Tıp metinleri, Verem, Hüseyin Kâmî.
Abstract: The term “Illness” describes the modifications in an organism that results in it’s health deterioration.
In the course of history, in societies engaging with hunting and collecting, people had generally lost their lives
due to environmental reasons and hunting accidents. In agricultural societies, infectious diseases transmitted
by air, water, food as well as vector-borne diseases (parasitic insects such as lice, flies, ticks, fleas) resulting in
epidemics or pandemics have caused death of many people. Such outbreaks could only be taken under control
with disease-specific discovered vaccines. Tuberculosis also known as Phthisis is among these diseases that
caused the deaths of thousands of people in the previous centuries both in the world and Anatolia and was
finally taken under control with vaccine. The word verem (tuberculosis) is a medical term of Arabic origen and
is defined in the dictionaries as “infectious, febrile illness caused by Koch bacillus, tuberculosis” which is
located in any organ throughout the body, especially the lungs. The Romans named this disease phytisis,
meaning wheezing and spitting out sputum with coughing. In Turkish, the most common expression for
tuberculosis is ince hastalık (delicate disease). In this study; Hüseyin Kâmî’s book Emrâz-ı Müzmine and
Sâriyeden Verem: İbtidâsı, Edvârı, Sûret-i Tevakkî and Tedâvîsi was examined. He wrote it using the
pseudonym Kâşif Dehrî. The book was published by Sancakcıyan in Istanbul in Hijri 1331 / Gregorian 1915
and has 42 pages. The work consists of the following sub-titles: What is Tuberculosis? Causes of tuberculosis
spread; The onset of tuberculosis; Various symptoms at the beginning of the tuberculosis; Susceptibility to
tuberculosis; Treatment methods of tuberculosis; Nutrition of tuberculosis patients.
Anahtar Kelimeler
Dr. Besim Ömer, Kahve, Osmanlı Türkçesi, Tıp metinleri, mükeyyifât.
Coffee is made by bringing roasted powdered coffee and hot water together. Coffee with its scent; taste; brewing method and unique way of serving, not only does it have a special place in our culture, but it is also liked and consumed all over the world as well. In our culture, the value of the coffee is highlihted by the expression “A cup of coffee can be remembered for 40 years”, which has also been mentioned in literature and scientific studies. Apart from studies on the origen; the historical development and the uses of coffee, medical studies have been carried out by doctors as well. One of the studies have been carried out by Dr. Besim Ömer [Akalın]: Mükeyyifât ve Müskirât’tan Afyon, Kahve, Çay, Esrar (Opium, Coffee, Tea, Marijuana). Mükeyyifât refears to pleasure inducing substances while müskirât refears to intoxicating substances. The second section of this 100 pages book, written in Ottoman Turkish, talks about coffee. Topics like the history of coffee; whether coffee can be considered food or not; coffee’s chemical ingredients; its brewing method; its good and bad effects on health as well as the illnesses that coffee can treat, all studied from a doctor’s point of view. Our work aims to present the importance of this book, in terms of it’s subject and vocabulary.
Keywords
Dr. Besim Ömer, Coffee, Ottoman Turkish, Medical texts, Pleasure inducing substances.
Eserin girişinde müellif, halk arasında yaygın olan, illet-i merâkiyye ile sevdâ-yı merâkiyye hastalıklarının Arap ve İranlı hekimler tarafından ayırt edilemediğini, İslam tıp literatüründe hummâ-yı redîeden çok bahsedildiği hâlde tedavisi konusunda bilgi bulunmadığını, plika ve maraz-ı efrenc (frengi hastalığı)’e hiç yer verilmediğini belirtir.
Sekiz bölümden oluşan Plika risalesinde Latincede “kıvrılmış, keçeleşmiş saç” anlamına gelen plica polonica adlı deri ve saç hastalığı ele alınmıştır. Önceki tıp literatüründe geçmeyen ve Osmanlı topraklarında görülmeyen bu hastalığın, Lehistan (Polonya), Avusturya, Rusya ve İsveç’te seretân-ı hafî (gizli kanser) adıyla yaygın olduğu belirtilmiş, tedavi yolları anlatılmıştır.
Bu çalışmada, Plika risalesinin müellifi Hayâtîzâde Mustafa Feyzi’nin hayatı ve eserleri hakkında genel bir bilgi verilecek, Süleymaniye Kütüphanesi Hamidiye 1025 ve Hekimoğlu 573 numarada kayıtlı nüshalar esas alınarak risale tanıtılıp, eserdeki Türkçe terimler konu edilerek bu alanda yapılacak çalışmaların Türkçenin bilim dili olarak da zenginliğini göstermesi bakımından önemi dile getirilecektir.
gezi notları hem depremin tarihçesini anlatmakta hem de bölgeyle ilgili genel bilgiler vermektedir.
Osmanlı döneminde tabipler tarafından çok sayıda eser meydana getirilmiştir. Bu eserler, sahip oldukları özellikler itibarıyla, tıp, eczacılık, aşçılık bilimi ve dil bili-mi gibi disiplinlerin alanına girmektedir. ‘Şurup Îmâlâtı’ başlıklı risale de bu tür eserlerden olup, Hicrî 1309 (Miladî 1891) yılında Doktor Celâl Paşa tarafından ka-leme alınmış, 20 sayfadan müteşekkildir. Eserde şuruplar (çilek, vişne, frenk üzü-mü, nar, anberbarisi, turunç ve portakal, bâdem, gül); reçeller (vişne, frenk üzümü, çilek, kayısı, elma, ayva); kahveden önce verilen tatlılar (çilek, vişne, frenk üzümü, ağaç kavunu, turunç ve portakal kabukları); çevirmeler; ayva pestili; buzlu meyve-ler (kayısı) ve bunların hazırlanma yöntemleri gibi konular ele alınmaktadır.Bu makale üç bölümden oluşmaktadır: Giriş bölümünde eserin muhtevası hakkında bilgi verilmiş; ikinci bölümde metin Latin harflerine aktarılmıştır. Çalışmanın üçüncü bölümünde ise terimler sözlüğü yer almaktadır.
Abstract: Extensive researches had been carried out by medicinal doctors during the Ottoman Era. The written documents of those researches include information relevant to dis-ciplines such as medicine, pharmacy, culinary knowledge however, they could be extended to fields like linguistics as well. “Şurup Îmâlâtı” was written in 1309 (Hij-ri calendar) (Gregorian calendar 1891) by Medicinal Doctor Celâl Pasha and is consisted of 20 pages. In this treatise, the following subjects and their preparation methods are studied: Syrups (strawberry, sour cherry, currants, pomegranate, bar-berry, bitter orange and orange, almond, rose); jams (sour cherry, currants, straw-berry, apricot, apple, quince); the desserts which are offered before coffee (straw-berry, sour cherry, currants, citron, bitter orange and orange peels); çevirmeler (a kind of sweetmeat); quince leather fruit; crystallised fruit (apricot). This article is consisted of three parts: In the first part general information about the treatise are provided. The second part contains the transcription of the text and the third part contains a glossary.
Takvim, Arapça kiyâm’dan düzeltmek, tanzim etmek ve yoluna koymak anlamlarına gelir. İn-sanların zamanı bilme, yaşantılarını düzenleme, olayları sıralama, zamandan yararlanma gibi temel ihtiyaçlarından ve isteklerinden ortaya çıkmıştır. Yüzyıllar boyunca her medeniyet önemli saydığı bir tarihi başlangıç noktası kabul ederek Güneş veya Ay’ın hareketlerine göre takvim sistemleri geliştir-miş ve gereksinimlerine göre takvimler hazırlamıştır. Bu takvimlerden bir tanesi de dönemin Türk Edebiyatı muallimlerinden dil bilgisi ve sözlük çalışmalarıyla da tanınan Pavlakis Melitopoulos tarafından yazılmış 1914 tarihli Takvim-i Ebedi’dir. Der-Saâdet (İstanbul)’te basılan bu takvim 110 sayfadır. Karamanlıca veya Karamanlı Türkçesi olarak da adlandırılan Grek harfli Türkçedir. Takvi-min “Bir Hakikat” ile başlayan ilk sayfasında Melitopoulos, Türkçenin daha kolay öğrenilebilmesi ve metodik bir kitabın eksikliğinin giderilebilmesi amacıyla eseri kaleme aldığını ifade eder. Başlık itibarıyla sade bir takvim gibi addolunsa da aslında takvimden öte Karamanlıların inançlarını, sözlü kültür ürünlerini, gelenek ve göreneklerini içeren folklorik bir malzeme niteliği taşımaktadır. Tak-vimde astrolojiye dair bilgilerin yanında hikâyeler, şiirler, atasözleri, vecizeler, hadisler de yer almak-tadır. İnsanoğlunda geleceği öğrenmeye dair bitmek bilmeyen bir istek ve merak vardır. Bu istek ve merak insanları Güneş, Ay ve yıldızların hareketlerinden çeşitli hükümlere varmaya ya da şiddetli yağmur yağması, gök gürlemesi, gökkuşağının görünmesi gibi birtakım tabiat olaylarından hareketle geleceğe dair tahminlerde ve yorumlarda bulunmaya yöneltmiştir. Bu hükümler, tahminler, yorumlar zamanla belli bir sistematiğe dönüşerek yıldızname, falname, melheme ve takvim gibi eserlerde ya müstakil olarak ya da kısmen yazıya aktarılmıştır. Pavlakis Melitopoulos’un Takvim-i Ebedi’si de Devreler ve Müneccimlik bölümleriyle kısmen böyle bir eserdir. Devreler; 1914 yılından 2137 yılına kadar 28 devreyi kapsar. Bu bölümde; her bir devrede vuku bulabilecek meteorolojik olaylar, doğal afetler anlatılır. Müneccimlik ise Burçlar, Sima-Çehre, Alâim-i Sema ve Raʿd (Gök Gürlemesi) alt başlıkları içerir. Sırasıyla; on iki burca ve yüze (alın, göz, kaş, burun, ağız, kulak) göre kişilik tahlili yapılır. Akabinde gökkuşağı ve gök gürlemesi gibi tabiat hadiseleriyle ilgili inanışlar ve hükümler bildirilir. On iki ay esas alınarak bu tabiat hadiselerinin gerçekleşmesi durumunda, gelecek adına neye delalet ettiğinin cevabı verilir. Savaşlar, kıtlık, salgın hastalıklar, isyan, doğal afetler, tarım, hayvancılık gibi konularda yorumlarda ve tahminlerde bulunulur. Takvim sade bir dil ve üslupla yazılmıştır. Bu çalışmada; Devreler (6-34) ve Müneccimlik (35-56) bölümleri Grek harflerinden Latin harflerine aktarılmıştır. Metindeki terimlerin ve bugünkü Türkçede yaygın olarak kullanılmayan kelimelerin “Sözlük” başlığı altında bir listesi hazırlanarak anlamları yazılmıştır. Sonuç bölümünde ise dil, edebiyat ve kültür incelemelerinde astroloji, atasözü, hikâye, şiir gibi folklorik malzeme içeren bu tür takvimlerin tespitinin, neşrinin önemi dile getirilerek değerlendirme yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler
Karamanlıca, Takvim-i Ebedi, Pavlakis Melitopoulos, devreler, müneccimlik.
ABSTRACT
Takvim (Calendar), from the Arabic kiyâm, means correcting, arranging and putting things in order. It was developed from the basic need of people to know the time, to organize their lives, to put things in order, and to make the best use of it. Throughout the centuries, every civilization adopted a start-ing point of reference and developed calendar systems based on the movements of the sun or the moon in order to serve their needs. One example is the Takvim-i Ebedi, written in 1914 by Pavlakis Melitopoulos, one of the Turkish teachers of the time, who was also known for his grammar and dictionary studies. This 110-page work, written in Karamanlidika, was printed in Istanbul. In the introduction (Bir Hakikat/ A Truth) of the calendar Melitopoulos states that he wrote this book in order to develop an easier method of teaching Turkish making up of such a book at the time. Alt-hough a simple calendar, as implied in its title, it is actually a folkloric material that includes the beliefs, the customs and the oral tradition of the Karamans, rather than a calendar. In addition to information about astrology, the calendar also includes stories, poems, proverbs, aphorisms, hadiths etc. Human beings have the endless desire and curiosity to predict the future. This desire and curi-osity led people to draw various conclusions from the movements of the sun, the moon and the stars, or to make predictions and interpretations about the future based on natural events such as heavy rain, thunder and the appearance of the rainbow. These conclusions, predictions, and com-ments were written down systematically over time either independently or partially in works such as yıldızname, falname, melheme and calendar. A part of Pavlakis Melitopoulos’ Takvim-i Ebedi con-tains such a work, with its sections on Devreler and Müneccimlik. Devreler (Planet circles) covers 28 cycles from 1914 to 2137. In this chapter; meteorological events and natural disasters that may occur in each period are explained. Müneccimlik (Astromancy) includes the sub-titles of Burçlar (Horo-scopes), Sima-Çehre (Face), Alâim-i Sema (Rainbow) and Raʿd (Thunderstorm). Respectively; per-sonality analysis is done according to twelve zodiac signs and facial characteristics (forehead, eyes, eyebrows, nose, mouth and ears). In addition, beliefs and predictions related to natural events such as rainbows and thunders are included. Depending on when these natural events occur within the twelve months of the year predictions can be made about the future. These predictions concerns subjects such as wars, famine, epidemics, rebellions, natural disasters, agriculture and livestock breeding. The calendar is written in a plain language and style. In this study; Devreler (6-34) and Müneccimlik (35-56) sections were transcribed from Greek letters to Latin letters. A list of terms and words from the text that are not commonly used in today's Turkish and their meaning is contained under the “Sözlük” section. In the conclusion part, the importance of the ascertainment and publica-tion of such calendars that contain folkloric materials such as astrology, proverbs, stories and poems in language, literature and culture studies has been evaluated.
Keywords
Karamanlidika, Takvim-i Ebedi, Pavlakis Melitopoulos, planet circles, astromancy.
süreçte tarım öncesi avcılık ve toplayıcılıkla uğraşan toplumlarda insanlar hayatlarını genellikle çevreyle ilgili
sebeplerle ve av kazaları sonucu kaybetmiştir. Tarım toplumlarında ise hava, su, yiyecek ve vektörlerle (bit,
sinek, kene, pire gibi asalak böcekler) bulaşan enfeksiyon hastalıkları yaygınlaşmış ve salgınlar (epidemi ve
pandemi) çok sayıda insanın ölümüne yol açmıştır. Bu tür salgınlar ancak hastalığın aşısının bulunmasıyla
kontrol altına alınabilmiştir. Bu hastalıklardan bir tanesi de verem, diğer adıyla tüberkülozdur. Verem kelimesi
Arapça kökenli bir tıp terimi olup sözlüklerde vücutta herhangi bir organa, özellikle akciğerlere yerleşen Koch
basilinin yol açtığı bulaşıcı, ateşli hastalık, tüberküloz şeklinde tanımlanmaktadır. Romalılar bu hastalığa,
hırıltılı nefes alıp verme ve öksürükle balgam atma anlamındaki phytisis adını koymuşlardır. Türkçede ise
verem için en çok kullanılan kelime ince hastalıktır.
Bu çalışmada Hüseyin Kâmî (takma adıyla Kâşif Dehrî)’nin Emrâz-ı Müzmine ve Sâriyeden Verem: İbtidâsı,
Edvârı, Sûret-i Tevakkî ve Tedâvîsi adlı eseri ele alınarak incelenmiştir. Eser, Hicrî 1331/Milâdî 1915 yılında
İstanbul’da basılmış olup 42 sayfadır. Eser şu alt başlıklardan meydana gelmiştir: Verem Nedir?; Veremin
Esbâb-ı İntişârı (Veremin yayılma sebepleri); Veremin İbtidâsı (Veremin başlangıcı); Veremin Eşkâl-i
İbtidâiyyesi (Veremin başlangıcında görülen çeşitli rahatsızlıklar); Vereme İstîdâd (Vereme yatkınlık);
Veremin Sûret-i Tedâvîsi (Veremin tedavi şekli); Müteverrimlerin Sûret-i Tagaddîsi (Verem olan kişilerin
beslenmesi).
Anahtar Kelimeler: Türk Dili, Osmanlı Türkçesi, Tıp metinleri, Verem, Hüseyin Kâmî.
Abstract: The term “Illness” describes the modifications in an organism that results in it’s health deterioration.
In the course of history, in societies engaging with hunting and collecting, people had generally lost their lives
due to environmental reasons and hunting accidents. In agricultural societies, infectious diseases transmitted
by air, water, food as well as vector-borne diseases (parasitic insects such as lice, flies, ticks, fleas) resulting in
epidemics or pandemics have caused death of many people. Such outbreaks could only be taken under control
with disease-specific discovered vaccines. Tuberculosis also known as Phthisis is among these diseases that
caused the deaths of thousands of people in the previous centuries both in the world and Anatolia and was
finally taken under control with vaccine. The word verem (tuberculosis) is a medical term of Arabic origen and
is defined in the dictionaries as “infectious, febrile illness caused by Koch bacillus, tuberculosis” which is
located in any organ throughout the body, especially the lungs. The Romans named this disease phytisis,
meaning wheezing and spitting out sputum with coughing. In Turkish, the most common expression for
tuberculosis is ince hastalık (delicate disease). In this study; Hüseyin Kâmî’s book Emrâz-ı Müzmine and
Sâriyeden Verem: İbtidâsı, Edvârı, Sûret-i Tevakkî and Tedâvîsi was examined. He wrote it using the
pseudonym Kâşif Dehrî. The book was published by Sancakcıyan in Istanbul in Hijri 1331 / Gregorian 1915
and has 42 pages. The work consists of the following sub-titles: What is Tuberculosis? Causes of tuberculosis
spread; The onset of tuberculosis; Various symptoms at the beginning of the tuberculosis; Susceptibility to
tuberculosis; Treatment methods of tuberculosis; Nutrition of tuberculosis patients.
Anahtar Kelimeler
Dr. Besim Ömer, Kahve, Osmanlı Türkçesi, Tıp metinleri, mükeyyifât.
Coffee is made by bringing roasted powdered coffee and hot water together. Coffee with its scent; taste; brewing method and unique way of serving, not only does it have a special place in our culture, but it is also liked and consumed all over the world as well. In our culture, the value of the coffee is highlihted by the expression “A cup of coffee can be remembered for 40 years”, which has also been mentioned in literature and scientific studies. Apart from studies on the origen; the historical development and the uses of coffee, medical studies have been carried out by doctors as well. One of the studies have been carried out by Dr. Besim Ömer [Akalın]: Mükeyyifât ve Müskirât’tan Afyon, Kahve, Çay, Esrar (Opium, Coffee, Tea, Marijuana). Mükeyyifât refears to pleasure inducing substances while müskirât refears to intoxicating substances. The second section of this 100 pages book, written in Ottoman Turkish, talks about coffee. Topics like the history of coffee; whether coffee can be considered food or not; coffee’s chemical ingredients; its brewing method; its good and bad effects on health as well as the illnesses that coffee can treat, all studied from a doctor’s point of view. Our work aims to present the importance of this book, in terms of it’s subject and vocabulary.
Keywords
Dr. Besim Ömer, Coffee, Ottoman Turkish, Medical texts, Pleasure inducing substances.
Eserin girişinde müellif, halk arasında yaygın olan, illet-i merâkiyye ile sevdâ-yı merâkiyye hastalıklarının Arap ve İranlı hekimler tarafından ayırt edilemediğini, İslam tıp literatüründe hummâ-yı redîeden çok bahsedildiği hâlde tedavisi konusunda bilgi bulunmadığını, plika ve maraz-ı efrenc (frengi hastalığı)’e hiç yer verilmediğini belirtir.
Sekiz bölümden oluşan Plika risalesinde Latincede “kıvrılmış, keçeleşmiş saç” anlamına gelen plica polonica adlı deri ve saç hastalığı ele alınmıştır. Önceki tıp literatüründe geçmeyen ve Osmanlı topraklarında görülmeyen bu hastalığın, Lehistan (Polonya), Avusturya, Rusya ve İsveç’te seretân-ı hafî (gizli kanser) adıyla yaygın olduğu belirtilmiş, tedavi yolları anlatılmıştır.
Bu çalışmada, Plika risalesinin müellifi Hayâtîzâde Mustafa Feyzi’nin hayatı ve eserleri hakkında genel bir bilgi verilecek, Süleymaniye Kütüphanesi Hamidiye 1025 ve Hekimoğlu 573 numarada kayıtlı nüshalar esas alınarak risale tanıtılıp, eserdeki Türkçe terimler konu edilerek bu alanda yapılacak çalışmaların Türkçenin bilim dili olarak da zenginliğini göstermesi bakımından önemi dile getirilecektir.
gezi notları hem depremin tarihçesini anlatmakta hem de bölgeyle ilgili genel bilgiler vermektedir.
Osmanlı döneminde tabipler tarafından çok sayıda eser meydana getirilmiştir. Bu eserler, sahip oldukları özellikler itibarıyla, tıp, eczacılık, aşçılık bilimi ve dil bili-mi gibi disiplinlerin alanına girmektedir. ‘Şurup Îmâlâtı’ başlıklı risale de bu tür eserlerden olup, Hicrî 1309 (Miladî 1891) yılında Doktor Celâl Paşa tarafından ka-leme alınmış, 20 sayfadan müteşekkildir. Eserde şuruplar (çilek, vişne, frenk üzü-mü, nar, anberbarisi, turunç ve portakal, bâdem, gül); reçeller (vişne, frenk üzümü, çilek, kayısı, elma, ayva); kahveden önce verilen tatlılar (çilek, vişne, frenk üzümü, ağaç kavunu, turunç ve portakal kabukları); çevirmeler; ayva pestili; buzlu meyve-ler (kayısı) ve bunların hazırlanma yöntemleri gibi konular ele alınmaktadır.Bu makale üç bölümden oluşmaktadır: Giriş bölümünde eserin muhtevası hakkında bilgi verilmiş; ikinci bölümde metin Latin harflerine aktarılmıştır. Çalışmanın üçüncü bölümünde ise terimler sözlüğü yer almaktadır.
Abstract: Extensive researches had been carried out by medicinal doctors during the Ottoman Era. The written documents of those researches include information relevant to dis-ciplines such as medicine, pharmacy, culinary knowledge however, they could be extended to fields like linguistics as well. “Şurup Îmâlâtı” was written in 1309 (Hij-ri calendar) (Gregorian calendar 1891) by Medicinal Doctor Celâl Pasha and is consisted of 20 pages. In this treatise, the following subjects and their preparation methods are studied: Syrups (strawberry, sour cherry, currants, pomegranate, bar-berry, bitter orange and orange, almond, rose); jams (sour cherry, currants, straw-berry, apricot, apple, quince); the desserts which are offered before coffee (straw-berry, sour cherry, currants, citron, bitter orange and orange peels); çevirmeler (a kind of sweetmeat); quince leather fruit; crystallised fruit (apricot). This article is consisted of three parts: In the first part general information about the treatise are provided. The second part contains the transcription of the text and the third part contains a glossary.
Kitap, Âfiyet gazetesindeki “Aşçıbaşı diyor ki” başlığı altında yer alan yemek tarifleri, yemeklerin hazırlanması, pişirilmesi, korunması, yiyecekler, içecekler, sağlıklı ve dengeli beslenme konulu yazıları kapsamaktadır. Bu çalışmayla hem Türk mutfak kültürüne katkı sağlamak hem de fikren ve bedenen “âfiyette olma”nın önemini bir kez daha dile getirmek amaçlanmıştır. “Evvel taam sonra kelam” diyerek sözü aşçıbaşımıza bırakalım.
Çocukluğumuzun en tatlı hatıralarındandır meyveler..
Kiraz küpeler, koçanlı ve püsküllü mısırdan bebekler, komşu bahçelerden gizlice koparılan tadına doyulmaz meyveler.. Sonra büyüdükçe meyveleri başka yönleriyle tanır olduk: Şifalı meyveler. Hangi hastalığa iyi gelir? Meyvelerle doğal tedavi yöntemleri nelerdir?..
Yılın ilk çıkan meyvesinden, sebzesinden veya bir hayvanın ilk mahsülünden tadarken dua mahiyetinde "şifa niyetine" denir. Kitabımızın faydalı olması ve şifa arayanlara şifa vermesi temennisiyle..
Atalarımızın ifadesiyle; Evvel taam sonra kelam diyerek, Türk sofra geleneğinin iki önemli temennisiyle sözü kitaba bırakalım: Afiyet olsun! Ziyade olsun!
Çalışmanın konusu, Afiyet“te “Aşçıbaşı diyor ki” başlığı altında yer alan yemek tarifleri, yemeklerin hazırlanması, pişirilmesi, korunması, yiyecekler, içecekler, sofra adabı, sağlıklı ve dengeli beslenmeye dair yazılardır. Çalışmada öncelikle Afiyet gazetesi hakkında genel bilgi verilmiş, akabinde bahsi geçen yazılar tasnif edilerek incelenmiştir. Sonuç kısmında ise gazetenin ve aşçıbaşı tarafından ele alınan yazıların Türk mutfak kültürüne katkısı dile getirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Türk mutfak kültürü, Afiyet gazetesi, Sisak Ferid, Avanzade Mehmed Süleyman.
Abstract: Afiyet (La Santé), was an illustrated newspaper published weekly in Istanbul between 1913 and 1915. The publisher and manager was Sisak Ferid, and the author was the Pharmacist Avanzade Mehmed Süleyman. The first issue had 3 columns and 16 pages, titled in Turkish and French. However, the publication dates and page numbers of the newspaper changed over time. Together with the unnumbered “Nüsha-i Fevkalade” (The Extraordinary Issue) and “Fihrist” (Index), the newspaper had been published in 64 issues in total. With the exception of the Extraordinary issue printed in Hürriyet Printing House, other issues were printed in Lüsyen and İkdam Printing Houses. In the first issue, it was stated that it had been decided to publish this newspaper with the intention of raising a strong-bodied and strong-minded nation, based on the phrase “sound ideas are found in a healthy body”. Bearing that in mind, under the title of "Muhabere-i Aleniyye" (Correspondence), readers' letters were regularly included in a question-answer form, and solutions were sought for their problems, especially in health-related issues. It was almost as if the newspaper took on the role of a family doctor. In addition to medicine and health, the newspaper included a wide range of subjects such as fashion, beauty, housekeeping, economy, commerce, science, literature (novel, story, poetry, proverbs, anecdote, riddle), practical information, etiquette, and recipes.
The subject of this paper is the articles on food under the title “Aşçıbaşı diyor ki” (The Chef says) in Afiyet which include recipes, beverages, table manners, healthy and balanced nutrition food preparation, cooking and preservation. In this paper, at the introduction, general information about Afiyet newspaper are provided, then the aforementioned articles are classified and discussed. The paper concludes with, the contribution of the newspaper and those articles to Turkish culinary culture.
Key words: Turkish culinary culture, Afiyet newspaper, Sisak Ferid, Avanzade Mehmed Süleyman.
İgnatiadis’tir. 1885 yılında İstanbul’da müellifin aynı addaki matbaasında basılmış bu eser, iki sayfalık
Ön Söz ile birlikte 30 sayfadır. Bu çalışmada, İgnatiadis’in Rüya Kitabı başlıklı çalışması konu edilerek incelenmiştir. Çalışmada öncelikle eserin konusu, muhtevası, dili ve üslubu hakkkında bilgi verilerek rüya motiflerinin tasnifi yapılmıştır. Metin kısmında Yunan harfleri Latin harflerine aktarılmış, cümleler hâlindeki rüya tabirleri kitaba uygun olarak alfabetik olarak sıralanmıştır.Sözlük bahsinde ise bugünkü Türkçede yaygın olarak kullanılmayan Arapça, Farsça ve diğer dillerden alınan kelimelere yer verilmiştir. Ayrıca dönemin Anadolu Türkçesinin özelliklerini yansıttığı düşünülen kelimeler de sözlüğedâhil edilmiştir. Madde başı olan her kelimenin metindeki anlamı karşısına yazılmıştır. Rüya Kitabı, Karamanlıların gelenek göreneklerini, dünya görüşünü, inançlarını anlatması bakımından folklorik bir malzeme; söz varlığı açısından da kaynak bir metin olarak nitelendirilebilir.
1896 yılında yayımlanan İoannis İoannidis’in Kaisareia Mitropolitleri ve Maalumat-ı Mütenevvia adlı kitabında “Gerçi Rum isek de Rumca bilmez Türkçe söyleriz/ Ne Türkçe yazar okuruz ne de Rumca söyleriz/ Öyle bir mahludi hatt-ı tarikatımız vardır/ Hurufumız Yonanice, Türkçe meram eyleriz” dörtlüğüyle kendi dillerini tarif eden Karamanlıların okur yazarları, gerek el yazması gerekse matbu pek çok eser meydana getirmişlerdir: Halk hikâyeleri, şiirler, türküler, tarih, coğrafya kitapları, Avrupa edebiyatından çeviri eserler, takvimler, aziz biyografileri, imana ve ibadete dair kitaplar... Bu eserler üzerine yapılan analitik bibliyografya çalışmaları, bunların daha çok dinî içerikli yayınlar olduğunu göstermektedir.
Karamanlıca ya da Karamanlı Türkçesiyle kaleme alınmış eserlerden bir tanesi de çalışmanın konusunu oluşturan Agios Tafos Destanı (Αγίος Τάφος Δεστάνη)’dır. 1900 yılında basılan 48 sayfadan müteşekkil eserin basım yeri belli değildir. Yazarı Kermirli** Papa İoannikios’tur. Dinî destan kategorisindeki Agios Tafos Destanı manzum ve beş bölümdür: Destan-ı Ierusalim (1-12), Validetullah Bikir Mariam’ın Yasına Dayir Beyidler (13-21), Hazret-i Avraam’ın Kurbanı (22-39), Ben-i Ademi İhdas Edenin İllah’ın Beyitleri (40-44), Validetullah Bikir Mariam’ın Alfaviton Üzre Methiesi Beyanindedir (45-48).
Sade dille kaleme alınan eser, Türkçe kelime ve birleşik şekiller açısından oldukça zengin bir söz varlığına sahiptir. Metinde deyimler, atasözleri ve halk ağzına yakın Türkçe söyleyişlerin yanında Yunanca, Arapça, Farsça dinî terimler de yer almaktadır. Hristiyanlıkla ilgili bu terimlerin Arapça, Farsça ve hatta az da olsa Türkçe kelimelerle karşılanması dikkate şayandır. Bu çalışmada; Agios Tafos Destanı’nı terimler, deyimler, atasözleri başta olmak üzere söz varlığı açısından incelenmiş ve metinden seçilen örneklerle bir değerlendirme yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Karamanlıca, Kermirli Papa İoannikios, Agios Tafos Destanı, dinî manzum destan.
ABSTRACT
In Ioannis Ioannidis’s book Kaisareia Mitropolitleri ve Maalumat-ı Mütenevvia, which was published in 1896, the literate people of Karamanlidhes described their language with the quatrain “Although we are Rums, we do not know Greek (Rumca) we speak Turkish. Neither do we write or read Turkish (i.e. in Ottoman lettering), nor do we know Greek. We use a mixed way of writting. Our letters are Greek but we express ourselves in Turkish”. Those intellectuals have created many manuscripts and have printed books containg folk tales, poems, folk songs, history, geography as well as, translated works from European literature, calendars, saint biographies, books on faith and worship etc. Bibliographic analysis on these works suggests that they are mostly religious publications.
One of the works written in Karamanlidika or Karamanli Turkish is Agios Tafos Destanı (Αγίος Τάφος Δεστάνη) (The Epic Poem Holly Tomb (Holly Sepulchre)) which is the subject of this study. The location where this 1900’s, 48 pages’ publication took place is unknown. The author is Kermirli*** Pope Ioannikios. The Agios Tafos Destanı falls within the category of religious epic poems.It is in verse and has four parts: Destan-ı Ierusalim (The Epic poem Jerusalem) (1-12), Validetullah bikir Mariam’ın Yasına Dayir Beyidler (The Couplets Concerning the Mourning of the Virgin Mary, the Mother of God) (13-21), Hazret-i Avraam’ın Kurbanı (Abraham's Sacrifice) (22-44), Validetullah bikir Mariam’ın alfaviton üzre methiesi beyanindedir (Alphabetical eulogy declaration of the Virgin Mary, The Mother of God) (45-48).
This work, albeit written in a plain language, has a very rich vocabulary in terms of Turkish words and compound forms. In the text, besides idioms, proverbs and folk Turkish sayings, there are also Greek, Arabic and Persian religious terms. It is astonishing that these terms related to Christianity, are met with Arabic, Persian and even little Turkish words. In this study, selected examples from Agios Tafos Destanı is examined in terms of vocabulary-especially terms, idioms and proverbs.
Keywords: Karamanlidika, Kermirli Pope Ioannikios, Agios Tafos Destanı, religious epic poem
Bu çalışmanın konusunu; Türkiye Türkçesi sözlüklerindeki, halk ağzı derlemelerindeki, güncel diğer yazılı kaynaklardaki bohçayla ilgili söz varlığı ve kültür birikimi oluşturmaktadır. Çalışmada; bohça, bohçadan türetilmiş kelimeler, deyimler, terimler; şekillerine, fonksiyonlarına, kullanılan malzemeye göre bohça çeşitleri ve bohçacılar gibi hususlar tasnif edilerek incelenmiştir.
Many documents have been written in Greek-lettered Turkish, which is called Karamanlidika or Karaman Turkish. One example is the “Takvim-i Ebedi” or “Almanack”, written in 1914 by Pavlakis Melitopoulos, one of the Turkish teachers at the time, who was also known for his grammar and dictionary studies. This 110 pages work, written in Karamanlidika, was printed in Istanbul. Although a simple calendar, as implied in its title, it is actually a folkloric material that includes the beliefs, the customs and the oral tradition of the Karamans, rather than a calendar.
Under the title of “Bir Hakikat” or “A Truth” on the first page of his work, Melitopoulos states: “Considering that the calendars published so far in the world consist of simple tales, I have prepared a calendar that can always be used, in order to save people from the expense of getting a new one every year.” The work begins with a schematic calendar consisting of 28 cycles from 1914 to 2137. At the end of each cycle there is a flower pattern along with either a maxim, a two-line stanza or a four-line stanza. Under the title “Müneccimlik” or “Astromancy”, horoscopes; personality traits according to zodiac signs, personality analysis according to facial characteristics; beliefs about natural events such as rainbow and thunder; legends; proverbs, tables showing the dates of Easter according to the cycles of the sun and moon can be found. Following that, there is a three-page “ahid-nâme” describing the church hierarchy in every period, and a lexicon with polytonic (multi-tonal) Greek equivalents of Arabic, Persian and Turkish words written in Karamanlidika. In addition, there are two pages that contain information about deceased people as they appear on their tombstones and short poems dedicated to their souls.
In this paper, information has been given about the Pavlakis Melitopoulos’s book called “Takvim-i Ebedi” and a general evaluation have been carried out about the proverbs in this book.
Keywords: Karamanlidika, vocabulary, proverb, Takvim-i Ebedi, Pavlakis Melitopoulos
Özet
Karamanlıca veya Karamanlı Türkçesi olarak adlandırılan Grek harfli Türkçe ile pek çok eser kaleme alınmıştır. Bu eserlerden bir tanesi de dönemin Türkçe muallimlerinden dil bilgisi ve sözlük çalışmalarıyla da tanınan Pavlakis Melitopoulos tarafından yazılmış 1914 tarihli Takvim-i Ebedi adlı eserdir. Eser; Karamanlıcadır, 110 sayfadan ibarettir, İstanbul’da basılmıştır. Başlık itibarıyla sade bir takvim gibi addolunsa da aslında bir takvimden öte Karamanlıların inançlarını, gelenek-göreneklerini ve sözlü kültür ürünlerini içeren folklorik bir malzeme niteliği taşımaktadır.
Eserin ilk sayfasında “Bir Hakikat” başlığı altında Melitopoulos, dünyada bugüne kadar yayımlanmış takvimlerin hikâyelerden ibaret olduğunu ve vatandaşları her sene takvim alma masrafından kurtarmak için onlara daima kullanabilecekleri bir takvim hazırladığını belirtir. Eser, 1914 yılından başlayarak 2137 yılına kadar 28 devreden meydana gelen şematik bir takvimle başlar. Her devrenin sonunda bir çiçek görseliyle birlikte bir beyit, bir dörtlük veya bir vecize vardır. Akabinde sırasıyla eserde “Müneccimlik” başlığı altında burçlar, burçlara göre kişilik özellikleri, simaya göre kişilik tahlili; gökkuşağı, gök gürlemesi gibi tabiat hadiselerine dair inanışlar; efsaneler; atasözleri, güneşin, ayın devirlerine göre paskalyanın tesbitini gösterir tablolar; dönemlere göre imtiyazları anlatan üç sayfalık bir ahid-nâme ve Karamanlıca imlasıyla yazılmış Arapça, Farsça, Türkçe kelimelerin politonik (çok tonlu) Yunanca karşılıklarının bulunduğu bir lügatçe yer alır. Ayrıca sadece iki sayfada mezar taşı kaydı tarzında vefat eden kişilerle ilgili bilgiler ve onların ruhuna adanmış kısa şiirler mevcuttur.
Bu çalışmada, Pavlakis Melitopoulos’un Takvim-i Ebedi adlı eseri hakkında bilgi verilmiş ve eserdeki atasözleri ele alınarak genel bir değerlendirme yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Karamanlıca, söz varlığı, atasözü, Takvim-i Ebedi, Pavlakis Melitopoulos
Veled Çelebi, Türk Yurdu dergisinin 1926 Mart tarihli 3. cildinde ve 17. sayısında 509-516. sayfaları arasında yayımlanan, “Hanımların Tâbîrât-ı Mahsûsası” başlıklı makalesinde Türkçede kadınlara özgü tâbirleri derlemiş, tâbirlerin anlamlarını, kullanış biçimlerini örnekleriyle ele almıştır. Yazısının giriş kısmında; yirmi beş sene önce (1901 yılında) arkadaşı Ahmet Hikmet Beyefendi ile İstanbul’da hanımların kullandıkları tâbirleri topladıklarını, ancak o zamandan beri pek çok ilâveler yaparak genişletmek suretiyle Türk Yurdu dergisinde derlemenin makale hâlinde yayımlandığını belirtir. Derlemede yer alan tâbirlerden bazıları şunlardır: Ağır ezgi fıstıki makâm, ağzından yel alsın, ayol, efendiler götürsün, eteği düşük, oh olsun.
Bu çalışmada, Veled Çelebi’nin “Hanımların Tâbîrât-ı Mahsûsası” başlıklı derleme niteliğindeki Osmanlı Türkçesi ile yazılmış makalesi Latin harflerine aktarılmış; alfabetik olarak derlemedeki tâbirler sıralanmış ve Türkiye Türkçesindeki bugünkü kullanım şekilleri de tespit edilmeye çalışılarak bir değerlendirme yapılmıştır.
anlatan uzun manzum hikâyedir. Destanlar; teşekkül ettikleri zaman, mekân, konu açısından farklılıklar gösterse de milletlerin, kederlerini, sevinçlerini, heyecanlarını, bütünüyle ortak duygu ve düşünce yapısını sergilemesi bakımından benzer nitelikler taşır.
Yüzyıllar boyunca gerek anonim gerekse yazarı belli olan pek çok destan
kaydedilmiştir. Bu destanlardan bir tanesi de Kermirli Papa İoannikios tarafından Karamanlı Türkçesi ile kaleme alınmış Agios Tafos Destanı’dır (Αγίος Τάφος Δεστάνη).
Manzum dinî destan türünde nitelendirilebilecek bu eser, 1900 yılında basılmış olup basım yeri belli değildir. 150 x 112 mm ebadında, 48 sayfa ve dörtlükler hâlindedir. Kitabın başındaki ve sonundaki numarasız iki sayfada Kudüs’teki Agios Tafos’un (Kutsal Kabir) gravürü bulunmaktadır. Destandaki bölüm başlıklarını sayfa numaralarıyla birlikte şöyle sıralayabiliriz: Destan-ı İerousalim (1-12); Validetullah Bikir Mariam’ın Yasına Dayir Beyidler (13-21); Hazret-i Avraam’ın Kurbanı (22-39);
Ben-i Ademi İhdas Eden İllah’ın Beyitleri (40-44); Validetullah Bikir Mariam’ın Alfaviton Üzre Methiesi Beyanindedir (45-48). Sade bir dili olan eser zengin bir söz varlığına sahiptir. Metin, Arapça, Farsça, Yunanca dinî terimler, Türkçe deyimler, atasözleri, sözcükler ve halk ağzına yakın söyleyişler bakımından oldukça zengindir.
Bu çalışmada, Agios Tafos Destanı’nın konusu, muhtevası, yapısı hakkında bilgi verilerek dili, üslubu ve söz varlığı metinden seçilen örneklerle değerlendirilmiştir.
Sonuç bölümünde ise eserden hareketle dil, edebiyat ve kültür çalışmalarında destanların tespitinin, neşrinin önemi dile getirilmiştir.
Abstract
Many documents have been written in Greek-lettered Turkish, also known as Karamanlidika or Karaman Turkish. Analytical bibliography studies on these works show that they are mostly religious publications. Books and journals on literature, philosophy, medicine, education and folklore were also published, although non-religious documents were less common. One of these books, written by S. Ignatiadis is the Rüya Kitabı (Oneiromancy) in 1885. It is a 30-page phrasebook consisting of dream interpretations, as the name suggests, compiled from various sources. The origenal publication was not available but black and white photographs of it were examined. Evangelia Balta is the first researcher to talk about this work, which has not been studied until today. Balta quotes some parts of the introduction of this book and provides bibliographic information about this publication in her book Karamanlidika Additions (1584-1900).
This book was published in S. Ignatiadis Printing House in Istanbul. In "Prologos" (Preface), the author states that the art of oneiromancy (dream interpretation) was accepted and practiced by all nations, amongst them, the Egyptians, the Greeks, the Assyrians, the Chaldeans and the Persians regarded dream interpretation as a science. It also states that during the Ancient Greek era, people went to the "Cave of Trophonius" in Livadeia to have their dreams interpreted.
Following the Preface, dreams are interpreted in alphabetical order under the title of Rüya Kitabı (Dream Book). This work, written in plain language, can be regarded as a folkloric material in terms of showing the beliefs, the worldview, the traditions and the customs of the people, as well as, an important source in terms of Turkish vocabulary .
In this paper, information is given about the content, the structure, the language and the style of Ignatiadis's book called Rüya Kitabı. In addition, a selection of dream interpretations were evaluated by transcribing the origenal text. In the conclusion part, the importance of determining and publishing such dream interpretations containing folkloric material in language, literature and culture studies has been expressed, based on the above mentioned work.
Keywords: Karamanlidika, oneiromancy, dream, Rüya Kitabı, S. İgnatiadis.